| İ | $ | f z NİSANLILAR — Genç kız heyecan içinde koridorlar - &r. koşarak geçti, Bir çok salonlara gi - rip çıktı. Bu salonlar ucsüz bucaksızdı ve her taraf ayna ile kaplanmıştı. Bir ara - lık Lu aynalardan birinde kendisini gör- 'dü. Üzerinde lâmeden pırıl, pıril göz a - lan bir elbise vardı. Boynunda uzun bir inci kolye sallanıyordu. Hayret duymak- tan kendini alamadı. Ne kadar değişmiş- ti! Saçları aynaya daha parlak olarak ak- setmişti. Gözlerine dayanılmaz bir ateş gelmişti. Yüzü yeni açmış pembe güller gibi renkli ve taze, dudakları birer kıvil- cım gibi kıpkırmızı idi. Boyu bile daha uzun görünüyordu. Tekrar koşmıya baş- ladı. Kalbi durmadan atıyordu. Nihayet bir kapının önünde durdu, yeşil kadife bir perdeyi araladı, içeri süzüldü. Bu salon da ötekiler gibi çok büyüktü. Fa- kat hepsinden daha muhteşem bir şekilde Göşenmişti. Köşede acayip şekilli, tahta benziyen siyah ipek kaplı bir koltukta uzun boylu, geniş omuzlu kırk yaşlarında bir adam oturuyordu. Bu adam genç kızı görür görmez derhal ayağa fırlamış- tı Çenesini sivri bir sakal çevreliyordu. Keskin bakışlı koyu siyah gözleri var - dı. Baştan aşağı kizıl bir elbise giymişti. Belinde küçük, gümüş saplı bir hançer sallanıyordu. Genç kız ona doğru âtıldı ve ayaklarına kapanarak haykırdı: — Beni serbest bırakınız artık, yalvarı. Gitmek istiyorum, derhal git- mek iİstiyorum;. Adam yavaşça eğildi. Genç kızı yerden kaldırdı, gülümsüyordu. Üzerine doğru eğildi, kalın ahenktar bir sesle: — Buradan gitmeyi aklından çıkar, de- di. Seni seviyorum, karım olacaksın. Bu koca sarayi emrine vereceğim, seni pır- TIM size. lantalara boğacağım. Bütün emirlerinin | dakikasında ifa edildiğini göreceksin. Bunları söylerken heyecandan sık sık nefca alıyordu. Genç kız ürperdi, geri çe- kilmek istedi. Fakât adam birdenbire o- nu kollarından yakalamış, kendine çek- mişti. Genç kız çırpınmıya başladı, bir ftaraftan da bağırıyordu: — Biırakın beni. Nişanlı olduğumu u - nutuyor musunuz? Nişanlım şimdi kim bilir beni nasıl arar? Üzüntüden helâk ol- | muştur. Ne sizi, ne elmaslarınızı, ne de sarayınızı istemiyorum. Bırakın, bırakın | diyorum size!, Adam onu dinlemiyor, daha kuvvetle kollarında sıkıyor, öpmek için dudakla- rını yüzüne yaklaştırıyordu. Genç kızın eli bir aralık onun belindeki hançere te- mas etti. Aklından şimşek gibi biğpfikir geçti. Derhal hançeri çekip aldı ve ada- mı şiddetle iterek kolunun bütün kuv- vetile hançeri onun göğsüne sapladı. A- dam korkunç bir çığlık kopararak derhal yere düşmüştü, Genç kız uyandı, yatağında sıçrıyarak oturdu. Akşamdan kurduğu saat başu- cunda şiddetle çalıyordu, Elini göğsüne baştırdı. Kalbi hâlâ heyecandan atmakta idi. Gülümsedi, kendi kendine: «Demek rüya imiş!» diye, mroıldandı. Sant hâlâ çalıyordu. Uzandı: «Bu uğursuz da ne kadar gürültü yapıyor!.. diyerek — santi aldı, durdurtup yerine koydu. Tekrar kar- yolasına gömüldü, ellerini başının altına kilitleyip rüyasını düşünmiye - başladı. muştı. Hep gayet soğuk mukabelelerde Rüyada öldürdüğü adam uzun boyu, kes- kin bakışları ile derhal hayalinde canlan- maştı, bir de kendi nişanlıtı kısa boyu, sarı yüzü ve uyuşuk bakışları ile gözü- nün önüne geldi. İzdivaçları için hölâ maaşına zam beklemekle meşguldü. O- muzlarını silkti: «Halbuki ben rüyada bi- le abdal gibi onu düşünüyorum!» diye söylendi. Onun için rüyada yaptığı feda- kârlığı kendisine anlatmıya karar ver- di. Fakat şımarmasından korkarak biraz sonra vazgeçti. Aklı fikri rüyada idi. «Ah, ben sersemim, diyordu. Her şeyi reddedip o mükemmel adamı öldürmiye kalkarak işte rüyada bile budalalığımı is- bat ettim.» Gözucu ile bakıp da saatin dokuza yaklaştığını görünce seyvah'e di- ye bağırarak yerinden fırladı ve her sa- bahki hazırlıklarına başladı. «Dokuza ka- dar orada olamazsam yevmiye gitti!» di- yordu. Bir aralık aynasının önünde mo- dası geçmiş, rengi solmuş şapkasını gi- yerken tekrar aklına rüyası geldi. Giydi- ği muhteşetm lâme elbiseyi hatırladı. Acı acı gülümsedi. Rüyadaki güzellikten şim- di eser kalmamıştı. Rengi soluktu, göz- lerinde yorgun bir mana vardı, eski par- desünün altında vücudü hiç te o kadar biçimli görünmüyordu. Geç kaldığı için kahvaltı edemiyerök aç karnına sersem bir kafa ile evden fır- ladı. Tramvayda bile rüyadaki muhıı-| şem sarayı, öldürdüğü adamı düşünüyor, hakikaten ayağına gelen bir kısmeti tep- miş gibi müteessir oluyordu. Fazla dal -| | bulunuyordu. Öğle yemeğinde gene bir masada otur- dular. Hiç konuşmuyarlardı. Genç adam gayet müteessir ve düşünceli duruyordu. Genç kıza gelince onun bu halini gör « |dükçe kendini daha suçlu buluyor, derin |bir azab duyuyordu. Bir aralık derin de- rin içini çekti. Ah hep şu mel'un rüya |bunlara sebeb değil miydi? Gözleri bir- denbire yaşlarla doldu. Uzanmdı, nişanlısı- min kolunu tutup yavaşca marıldandı: — Nedir bu yaptığın? © kolunu çekti, omuzlarımı silkti: — Senin dün yaptığın ne idi?. Genç kiz mahzun mahzun önüne ba - kıyordu: — Vallahi kabahat bende değil, hep dün gördüğüm rüyada. Bilsen.. Genç adam onu dikkatle süzüyordu. Birdenbire sözünü kesti: — Eğer dün öyle birdenbire parlayıp benimle kavga etmeseydin sevincimin sebebini sana söyliyecek, maaşıma zam yapıldığını haber verecektim. Genç kız, yerinden sıçramıştı.. Hayret içinde: — şına zam mı yapıldı? diye ba- Berdi. Bunu sorarken onun sevinçla parlıyan gözleri, derhal dudaklarında beliren ge- niş tebessüm, genç adamın da birdenbire değişmesine, öfkesi kaybolarak sakinleş- mesine sebeb olmuştu. «Eveta demek la- Iter gibi başını salladı ve sonra uzandı. Bu dığı için kulağının dibinde ebilet!» diw;ufır © genç kızın kolunu tutarak fisil- rek bağırıp ta duyuramıyan ve öfkelenen biletçi ile kavga etti. Herkes ona bakmı- ya başlayınca büsbütün öfkelendi. O gün daireye ilk defa olarak geç git- ti, yevmiyesini kaybettiği gibi, şefinden de azar işitti. Bir masa ilerde oturan ni- şanlısına gelince o bugün ber zamankin- den keyifli ve neş'eli görünüyordu. Onun bu hali genç kızı çileden çıkarmıya kâfi geldi. Yemeğe çıktıkları zaman nişarlısı ile mükemmel bir kavga etti ve akşam evine ilk defa yalnız döndü. Nişanlısı kız- dığı için ona refakat etmemişti. Genç kız ancak gece yatağına girince biraz kendi- ne gelebildi. Şimdi sabahki rüyasını u- nutmuş, nişanlısını düşünüyordu. Ya kendisini terkederse ne yapacaktı? Bir- denbire onsuz yaşıyamıyacağını anlıya- rak ağlamıya başladı. Sabaha kadar uyu- yamadı. Ertesi sabah tam saatinde daire- sine gitti. Onun yüzünün solgunluğunu gören çefi bir kaç tatlı sözle gönlünü nl- dı, nişanlısına gelince suratını asmıştı, hiç yüzüne bakmıyordu. Genç kız onun- la konuşmak için bir çok bahaneler bul- du. Fakat belli ki genç adam fazla kırıl, Her bir metresine tahmin edilen fiatı 30 kuruş olan 300 bin metre yatak kıhıflığı bez kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konul ı:uştur._!hılui 18/Mayıs/988 Çarşamba günü saat 15 dedir. Evsaf ve şartnamesi Satınalma Komisyonundan almır. İlk teminatı 5750 liradır. Eksiltmeye girecek- Jerin 2490 sayılı kanunun 2, 3 maddelerinde gösterilen vesaikle teminat ve teklif mektublariyle birlikte ihale saatinden en az bir saat evvel Ankarada ML M. Ve- kâleti satmalma komisyonuna vermeleri. E— Son Posta'nın edehi romanı: 58 EE Mh, Şi —- o n halk vazife ile korkunun heyec rasında şaşırıp kalıyor. Et- rala birikenler , bilhassa fesi düşmi saçları dikenlenmiş maktulün hâlâ cum eden arkadaşını zaptetmeğe çalı- , Biriken halk birbirine karış- a, hususf otomobil ıslak ve aldırımlarda son sür'atle kayıp şıyorli kanlı adımlarile kâşanesi- al nda kanli izler k orta salonda derin bir ş ğa düşmüş olan adamları tara- an karşılanıyor. Ve gürlüyor: — Nerede 0? * 9-mlar yulkunuyorlar ve titriyerek Yazan:ı Nezihe Muhittin —< İ İ F — Hayat! W susuyorlar. Yalnız abdal ve sadık uşa- ğ — Kimi soruyorsunuz? - diye mırıl- danıyor. — Kimi soracağım?. O hain fahişeyi n sokajğla çıktı. — Demek hastalığı, baygınlığı hepsi gitti. İki saat sonra da dönüp geldi — Mel un kaltak! Ben şimdi ona dos- tu ile buluşmağı göstereceğim!.. Hışımla — merdivenlere saldırırken abdal uşak efendisinin önüne geçiyor: — Beyefendi, selâmlıkta bir efendi — Yakında evlenebileceğiz!. Şimdi ikisl de önlerindeki yemeği u -| nulmuşlar, iskemlelerini birbirine yak - laştırmışlar, bararetli hararetli konuşu - yorlardı. Genç adamın biraz evvel bah- si geçen rüyayı nişanlısına sormak aklı- na hiç gelmemişti. Genç kız da zaten, belki o, anlat dese rüyasını anlatamıya- cak kadar derin bir saadet ve heyecan içindeydi. İçinden: «Rüyam doğru çıktı, öldürdü- Büm adam, ikimizin arasına giren hayat güçlüğü idi'» diye düşündü ve elini yeni- den nişanlısının eli üstüne bıtaktı. Şehzadebaşı «FERAH, sinemada Bugün, bu gece 3 şâheser film: 'TARZAN KUVVET KRALI Bu sencnin en kuvvetli filmi MARGARİTA Aşk ve heyecan filmi KEN MAYNAR Süvariler Kralı Amerikan filmi Cumartesi - Pazar matine ve süvazelerde Aynıea: Variyeteler 450 kuruş mükabilinde M. M. Vekâleti «832> - <2dllür ile iki adam, sizi bekliyorlar,, mutlaka göreceğiz diyorlar!. Münir kudurmuş bir hiddetle dönü- İoluyorsunuz da benden hesab soruyor- yor: — Kimmiş o küstah? — Bilmiyoruz efendim! — Şimdi ona da haddini bildiririm! Selâmlığa doğru koşarken dönüp e- uliyetin!i çok candan kavramış bir in-|lab bullak oluyor?!.. Bakmız.. foirler veriyor: — Çabuk o kadınm odasının kapısı - |tir! na, pencerelerine gözcü koyunuz. Ben gelinceye kadar yerinden kıwpırdatma- yınız! Bu emirlerden sonra hışımla yü- Tüyüp içinde kendisini bekliyenlerin o- îda kapısından içeri giriyor. Odanın or> tasıma kadar geldikten sonra büyük masanın başında ayakta duran ciddi ta- vırlı, vekur bakışlı ziyaretci ile karşı- laşıyor: — Hayrola müdür bey! Bu vakitsiz ziyaretinizin sebebi? Ciddi tavırlı adam vakarmı bozma- dan cevab veriyor: — Akşamki cinayetinizin hesabını sormağa geldim! Mayıs £| Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra dişleri niçin temizlemek lâzımdır? Çünkü unutmayınız ki: Bakımsızlıktan çürüyen dişlerin dif- teri, bademeik, kızamık, enfloenza, ve hattâ zatürreeye yol açtıkları, iltihab 'yapan diş etlerile köklerin de mide hum- ması, apandisit, Devresteni, sıtma ve rü- matizma yaptığı fennen anlaşılmıştır. Temiz ağız, ve sağlam dişler umumt vü- cut sağlığının en birinci şartı olmuştur. Binaenaleyh dişlerinizi her gün kabil olduğu kadar fazla - Makal 3 defa - (Rad- yolin) diş macunile fırçalıyarak sıhhati. nizi garanti edebilirsiniz ve etmelisiniz. Bu suretle mikrobları tmha ederek diş- lerinizi korumuş olursunuz. PD Bütün tehlikelere karşı sıhhatinizi korur. Sabah, öğle ve ahkşam her yemekten sonra dişlerinizi fırçalayınız. I İstanbul Belediyesi İlânları l Beher metre murabbamna 3 lira 60 kuruş bedel tahmin edilen Aksaray yıl' yerinde eski Âlembey, yeni Kemalpaşa mahallesinde Tülbeniçi, yeni Ordu &f desi sokağında 47 inci adada yüzsüz 74 metre 29 santimetre murabbar sahif arsa satılmak üzere açık arttırmaya konulmuştur. Şartnamesi levazım ğünde görülebilir. İstekliler 19 Hira 50 kuruşluk ilk teminat makbuz veya m€fi tubile beraber 3/5/938 Salı günü saat 14 de Daimi Encümende bulunmalıdır!” (©) (17) AA Senelik muhammen kirası 120 lira olan Rumelihisarında 88 numaralı Haymsf| mektebi 939 senesi mayıs sonuna kadar kiraya verilmek üzere açık .M konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müd ürlüğünde görülebilir. İstekliler 9 ıh" ilk teminat mektup veya makbuz ile 5/5/ 998 Perşembe günü saat 14 de Daimi Bf cümende bulunmalıdırlar, — (İ.) — (2270) SA S Sümer Bank Kay” seri Bez FabrikaS! Müdürlüğünden : HORMOBİN 85 vesik 778 varıt 75 SK 710 vt Satışlarımız fabrika teslimi V* peşindir. Fiatlarımız asgari bi balya içindir. Bu fiatlara yü iki zam edilmek suretile bir topa kadar perakende satf yapılır. Balyalar 20 top, 720 metr? dir. Siparişin bedeli rikamıza vâsıl — olmadıkç sipariş kabul ve sevk - edilmez. ADEFİİKTİDAR KA BELGEVSEKLİĞİNİN ENMÜESSİRİLACIDIR: Dr. İRFAN KAYRA Mütehassısı Hergün öğleden sonra saat 3 ten 7 ye kadar Belediye, Binbirdirek Nuri Conker sokak No. 8-10 Münir valişi bir hayvan hiddetile: jetmiş bir fedaiyim.. bir insan öldü — Ne cesaret! Ne küstahlık! Siz kim |ğe bile hakkım yok mu?!, Polis müdürü duvarda azılı dufüf sunuz? dalet ve müsavat remzi olan mizaf — Ben yeni polis müdürüyüm!, hasını gösterdi: — Tanıyorum sizi. — Bakınız! Cemiyeti mukaddef'i — O halde vazifemin mukaddes mes- İremzi olan şu mizanın kefeleri nld san olduğumu da biliyorsunuz demek-| Münir omuzlarımı silkti: — Mizan yerli yerinde duruytfğ Münir haykıran bir sesle: zin gözlerinize hayal görünüyof, — Susunuz efendil. Haddinizi aşma- | dür beyl.. Vak'a bu kadar hi yınız! Benim kim olduğumu da siz pek- | mütehammil değildir. Bir vatan © &lâ bilirsiniz! ni geberttim! İşte bu kadar?. Polis müdürü acı bir gülüşle: — Burası mahkeme değildiri. VE — Evet! - dedi - de hâkim değilim.. siz kendinizi P — O halde?.. hâkime ön müdafaa ede! e — Sizi kanun mamına tevkif etmeğe| — O halde müsaade ediniz.. YJ geldim! num. Beni rahat bırakınız! Y —V Vrscecere eden yere müracâât edersiniz. Bu tünç gibi ağır ve yalın kılıç gibi| *Polis müdürü katile bir adım kesici sözün karşısında sendeliyen katil | yaklaşarak elini uzattı: kekelemeğe başladı: — Farzla konuştuk.. vazifemi — Fakat.. imkânı yok!. Buna nasil | zamanı geldi ve geçti bile. Mukü'l cesaret edersimiz?.. Ben.. ben.. ben ki bu |etmeden hazır olmanızı ihtar ! cemiyeti mukaddeseye o kadar hizmet | rum!, (Arkası *