Hergün Çifte İcoy Düğünü Yazan: Muhiitin Birgen ğer içinde yaşadığımız hayat çok ciddi olmasa, kendimizi bir ope- rTa komik sahnesinin karşısında farzedebi- liriz. Dünya kadar geniş bir sahne üze- rinde, meğerse, kaç 'senedir oynanan ve Zaman zaman, bize büyük bir faclanm başlamak üzere bulunduyğu korkularını veren oyun, bir opera komikten başka bir yey değilmiş ve şimdi temaşacılarır kah- kahaları, alkışları ve oyuncuların da if- tihar ve memnuniyetleri arasında, perde kapanıyor! Oyün şudur: Biri Avrupada, öteki Al- rikada iki güzel kız, biri yeşillik ve mu- giki memleketinin beyaz dişli ve pembe ağızlı sarışın bir dilberi, öteki dağ, güneş ve yağmur diyarının, saçları ezelin elile kıvrılmış. esmer denemiyecek kadar ko- yu renkli bir kız, bunları Avrupalı iki şö- valye kaçırmak istiyorlar, Bu iki kızın ikisinin de âşıkları, talibleri, baba ve ana- Jarı, akrabaları ve namzedleri var. Bun- Jar da buna razı olmüyorlar. Kızların â- pekları, radyoda sık sık seslerini duyduğu- muz iki tenör, bu işi başarmak, yani kız- ları aşırmak için her türlü oyuna müra- Caat ettiler, ötekiler de ona razı olmiya- rak, men'e çalıştılar. Baba rolünü oynı- yan İngilterenin bas sesi, Parisli kıskanç delikanlının bariton rolü ve bunlarla be- Yüber oyuna karışan askerler, jandarma- lar, köylüler, ameleler, düğüncü, davetli, bütün bir âlem... e Güâh düellolar oldu; gâh tokatlar teatl edildi; tehdidler, bağırıp çağırmalar bir- birine karıştı. Hattâ, bunlardan bir kıs- mı, diğer kısımla bir tarafa çekilerek, Avrupanın bir ucunda, Pirene dağlarının Öte tarafında, birbirlerine girdiler, saçsa- ça, başbaşa geldiler, kan gövdeyi götür- dü. Şimdi bu sahnenin efinab> inde biz: Kı- zın biri, beyaz dişli ve pembe ağızlı dil- ber, «Kısmetim askermiş!» diye sarışın fişığının parlak üniformalı göğsüne da- yanmış; öteki, saçları ezelden ondülâs- yönlü kara kız, Caruzo - karu20 - nun koluna girmiş fokstrot oynuyor; baba, ni- şanlıları elele vermiş, gülerek bu sahneye geriden bakıyor; Parisli kıskanç delikan- h da, biraz hiddetli, biraz büzülmüş, fa- kat, babanın kararına, itiraz edemiyor. Çocuğunuza evvelâ kuvvetli bir terbiye verimnız, daima nazik kalmasını öğretiniz, en nihayet te arkadaşları- nın yaptıkları hatalara karşı müsamahakâr bulunması lüyu- munu telkin ediniz, kendisine bir centilmen olmak için lü- zumu olan Üç aşıyı aşılamış olursunuz. Resimli Makale: UN K UdDAM sonra zem olan bilgileri 'Terbiye, nezaket ve musamaha hasıetleri ile mücenhez o- | lan bir çocuk hayat kapısının eşiğinden sağlam bir adım ile geçmiş sayılır, bu takdirde kendisine ve seçeceği mesleğe el- de edinerek dikenli bir yolda sürçme- den yürüyeceğine emin ğlı'vmı-siniı Yanaklarda çukur Yapan makine Daha bakalım neler yapacak, icad e- decekler?, Yanaklarda, çenelerde çu- Bütün bu sahnede dargın ve hâlâ hiddet- Hi bir tek artist var: Feylesof rolünü oy- nıyan Şalyapin; o da bir kenara çekil- miş, karanlık gözlerile bu sahneye bakar- ken, meşhur şarkısını, «Pirenin sergüzeş- tini» terennüm ediyor... Ve biz alkışlıyoruz; facia zannettiğimiz bir piyesin böyle güzel bir opera komik sahnesile bitişini, bizler, bütün dünya Mmatbuatı, avuçlarımız patlayıncaya kadar dalkışlıyoruz. Hattâ, birkaç gün sonra, şu Gdakikada âzasının adedi de pek sarih ol- muyan Milletler Cemiyeti bu alkışa işti- Yak edecek. Mes'ud dünya! Öperanın adını unuttum: düğünü!> «Çilte köy e Bu sahneyi gözümün önüne getiren şey, bügünlerde dikkatle tâkib ettiğim İngi- Biz, Fransız, İtalyan ve Alman matbuatı- mh neşriyalıdır. İngiltere ile İtalya laştılar; dört taraf da memnundur; Fran- sa İle İtalya konuşmıya başlıyorlar ve ga- yet kısa bir zamanda bütün ihtilâflar hal- ledilecek; ne güzel! İtalya Habeşistanı al- dı; çok iyi etti; Almanya Avusturyayı il- bak etti; kimin ne diyeceği var? Herkes ve her taraf memnun! Meğerse bütün bu gürültüler şaka, bütün o mücadeleler o- yunmüş. Her şey ve herkes yerli yerinde duruyor. Yalnız, Avusturya tahtının va- risi, yalnız imparatorlar imparatoru taht- larını kaybettiler. Yalnız İsparıya harab oldu. Yalnız, Çin dört tarafından tutuş- muş, yanıyor. Böyle muazzam bir oyunun, böyle güzel bir neticesi için, dekorun bu kadarcık da mı masrafı olmasın? Fakat, bu zahiren güzel biten oyunun, hapanan perdesinin arkasında öyle hüzün verici bir şey var ki bugün duyduğumuz bütün zevki bize haram ediyor: Milletler arasındaki münasebetlerin bu kadar ya- lancı, riyakâr ve bu kadar aldatıcı olu- şu En güzel dostluk sözleri, en hararetli wefa ve sadakat teminatı, bütür. bunların hiçbir kıymeti yoktur. Dost olırak uzat- tığınız eli kesmek kudreti kimin elinde yarsa kesiyor; kimde bu kudret yoksa, o- nu öpüp hemen başına koyuyor. Çifte köy düğünü? Doğru. Fakat, bu kurlar yapmak, bu suretle güzelliği ar- tırmak için, kadınlar yaylı teller kul- lanıyorlar. İşin tuhafı da, sun'i bir şe- kilde meydana gelen bu çukurlar, ha- kikaten simaları değiştirmektedir. Avasturyalı Naziler Yahudi karılarından ayrılıyorlar Viyana mahkemesi tarafından geçen gün ilk dela olarak nasyonal sosyalizm prensiblerine dayanan bir boşanma ka- rarı verilmiştir. Birçok senelerdenberi nasyonal sosyalistliği kabul eden büyük bir müessesenin direktörü 17 sene evvel evlenmiş olduğu Yahudi karısını boşa- mıştır. Mahkeme, boşanma için verdiği karı- rın sebebi olarak — <başlıca maksadı Yahudi aleyhdarlığı bulunan nasyonal aosyalist partisine mensub bir erkeğin Yahudi karısile Âhenkli bir hayat geçır- mesine imkân bulunmıyacağı» gösteril- mektedir. Hıristiyanlar ile Yahudiler arasında ev- lenmenin pek ziyade taammüm etmiş bu- lunduğu eski Avusturyada bu gibi başan- maların pek çok olacağı tahmin edilmek- tedir. oyunun içinde o kadar cinayet, vefasız- hk, sadakatsizlik ve o kadar facla var ki insan, bu sahneden uzaklaşırken, içinde, gayri ihtiyari, bir hüzün, elem ve hattâ facia duyuyor. Muhittin Birgen KERGÜN BİR FIKRA Uykum golmodl Nasreddin Hoca, bir yere misafir git- Mmiş; ev sahibile geç zamana kadar o- turmuşlar. Hocanın karnı acıkmış; ev sahibine bunu nasıl söyliyeceğimi dü- şünürken esnemeye başlamış. Ev sa- hibi Hocanın esnediğini görmüş: —Ne oldun Hoca, demiş, insan ya aç olur esner, ya uykusu gelir esner, Hoca cevab vermiş: — Benim hiç uykum gelmedi. l İskambil oynamamağa Mahkhüm edilen Centitimen Yirmi beş senedenberi mütemadiyen Avam Kamarasına aza seçilen Artur Wilson geçen gün vefat etmiştir. Bu cen- tilmen İngiliz mebusu o vakit Gal prensi bulunan İngiltere kralı sekizinci Edvardın da karıştığı meşhur Wilyam Grodon hâ- disesinin kahramanıdır. Bütün dünya matbuatını gürültülü bir şekilde işgal e- den bu hâdise şudur: Prens dö Gal Wilsan'un babasinın evin- de misafir bulunuyardu. Bir akşam ba- kara oynarlarken Wilyamın kâğıd çaldı- ğını hisseden Wilson prense hâdiseyi an- latmıştı. Prens te buna kanaat getirdik- ten sonra Wilyam'ın elinden hayatında | bir daha kâğıd oynamıyacağına dalr bir imza almıştı. Fakat bir müddet sonra Sir Wilyamın gene kâğıd oynadığı görüldü- ğünden taahhüdünü nakzettiği iddlasile Wilson tarafından mahkemeye müracaat edilmişti. Mahkeme şahid olarak o — zü- man veliahd bulunan prensi de dave! et- mişti. Prens Sir Wilyamın kâğıd çaldığı- nı bizzat görmemişse de hırsızlık yıpıığı-ı ni söyliyenlerin yalan söylemediğine kani | bulunduğunu ifade etmişti. Bunun üze tine Sir Wilyam mahkeme kararile bir daha oyun oynamamağa mahküm edilmiş ve bundan sonra da hiçbir aristokrat ga- lonuna girememişti. Çekoslovakyada kış nasıl “uğurlanır? Çekoslovakya köylerinde bugünlerde kışı uğurlamak, baharı karşılamak için küçük kızların merasim hazırlaması âdet- Bınhşı.blrlyuııaınıdmmıo. caman bebek yapılır. Kış yeni şarkılar söylenerek köyden çıkarılır, tarlalara götürülür. Bahar bebeği gene şarkılarla kırlardan köye döndürülür. | Meşhur Hind lideri Gandi asrileşiyor | Gandi, asrileşiyor. Yalın ayak, başı ka- bak gezen bu Hindli liderin şimdi, beline kuşandığı peştemalin bir ucunda da ol- dukca heybetli bir saat sarkmaktadır, Tayyare ile takla atma rekoru kırıldı Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu İçin Bugün Konamadı * Suriyede .A tahrikâtcılar . harekete geçtiler (Baştarafı 1 önci sayfada) alıp Zor kasabasile Hasce arasında yo lu kesmişler ve yolun bütün genişliği boyunca taşlar yığarak otomobilin geç mesine mani olmuşlardır. Ayni zaman- da halk da yolun iki tarafına toplan - mış, otomobile taşla, sopa ile hücuma hazırlanmışlar. Valinin otomobili Hasceye yaklaş « tığı sıralarda yolda sür'atle giderken ilerde beş yüz metre kadar —mesafede bir kalabalığın durduğunu — ve yolun kapatıldığını görünce evvelâ arabayı durdurup geri dönmek istemiş, fakat arabayı durduruncaya kadar geçen te- reddüd esnasında kalabalığa çok yak - laşmış olduğu için buna imkân kalma- mış ve durmuş. Bunun — üzerine, halk da: — Kahrol! Dön geri! Geldiğin yere defol! Gibi sözlerle haykıra haykıra otamabi le hücum etmişler, atılan taşlarla oto- mobilin camları kırılmış, sopalarla a « rabanın rastgelen yerine vurmaya baş- Jamışlar. Valinin arabasında ailesi de beraber bulunduğu için telâşı, feryadı, bayılıp ayılmaları tasavvur ediniz. Fa- ikat, tam bu sırada arkadan Valiyi ta- kib eden ve bir zabitle üç jandarma ne- ferinden mürekkeb olan otomobil biraz tzakta durup kalabalık üzerine ateşe başlamış. Üç kişi ölmüş, dörtten fazla insan mecruh olmuş, ötekiler de kaçış- maya başlamışlar. Vali de bu suretle kurtulmuş. Kalabalığın birkaç yüz kişi olduğu tahmin ediliyor. Üç jandarma ile bu kalabalığın dağıtılışını Şam mu- hiti büyük bir memnuniyet ve iftihar- la yâd ediyor. Halkı bu suretle dağıtan jandarmar *"lar, vaziyete ve yola hâkim olunca, Va- liyi sür'atle yola çıkarıp Hasceye va « rıyorlar. Ve derhal Vali oradan Emni- iyet tedbirlerini alıyor. Sır£ Suriye jan darmasının kuvvetile vaziyete hâkim oluyor, Şam hükümeti, ayni zamanda Haleb den de bir jandarma müfrezesi tahrik Tayyare ile cambazlık yapmakta ma-|ederek Valinin emrine Hasceye gönde- haret sahibi bir İngiliz tayyarecisi hava- da takla atma rekorunu kırmıştır. Tay- | yare filo kumandanı bulunan bu İngili- |zin ismi Moldür. En ufak bir fasıla ver- meden arka arkaya tayyaresile yüz kırk yedi takla atmakla hayrete değer birre- kor tesis etmiştir. Takla atmma rTekara şimdiye kadar bir Alman tayyarecisinde idi. Bu Alman 1934 de Stutgard tayyare ıkarıraihı üstünde 120 takla atmıştı. İngiliz tayyarecisi Mol 147 takla attığı zaman tayyaresinin mevkiini ayni yerde tutmağa muvaffak olmuş ve bu suretle tayyare idaresinde büyük bir mahatet te gu:lcrmıytır Vicdan dzabinin getirdiği varidat İngilterede malf sene mart iptidasında başlamaktadır. Mart ayının bülülü mü- nasebetile İngiltere maliye nezaretine 250,000 İngiliz lirasından fazla bir para gönderilmiştir. Bu mikdar vicdan azabın- dan ileri gelen bir paradır. Bazı irad sahibleri hakikt iradlarını ön- ceden az gösteriyorlar, fakat sonra vic- dan azabına tutularak pişman oluyorlar ve hüviyetlerini saklıyarak aradaki far- kı gönderiyorlar. Bu suretle İngilizler devlet büdcesine vermeğe mecbur olduk- ları mikdarı Ikmal etmiş oluyorlar. yaşıyabilenlerin sayısı 34,743 kişidir. İSTER İNAN, Memleket nüfusunu mensub oldukları meslek ve tabaka- lara tasnif eden bir cedvel çıktı, bu cedvelde okuduğumuza nazaran yurdumuzda irad sahibi olanların, yani çalışmadan Son nüfus tahririnden sanra artan mikdarla birlikte 18 milyona yakın nüfusumuz vardır. Beher aileyi vasati 5 kiyi- İSTER İNAN, İSTER İNANMA! İSTER İ lik farzedecek olursak bu rakam takriben 3,600,000 alleyi gösterir. Memleketin irad sahibi sileleri 34,743 olduğuna gü- ve yüzde birden eksik değildir. Biz bu hesabı gördükten son- ra geçen nesillerimizin para biriktirmeye ehemmiyet vermiş olduklarına inanmadık. Fakat ey okuyucu sen: NANMA! riyor. Neden sonra da Fransız kuman- danlık makamı Elcezirede bulunan as- keri müfrezclere, Valiye yardım emri- ni veriyor. Fakat, Şam muhiti, Fran - gız askerinin yardımı olmaksızın jan * darma kuvvetile Valinin vaziyete hâ « kim oluşundan pek ziyade memnun « dur, Son gelen haberlere göre, bütün vilâyette, bir husumet havası esmiş ve yer yer küçük hâdiseler olmuş bulun * Tasına rağmen, Valinin vaziyele hâ « kim bulunduğunu göstermektedir. Bu hâdisenin ehemmiyeti. büyük * tür. Evvelce Tevfik Şamiyye'yi - dağa kaçırmış olan sergerdeler, güya muha- — keme edilmek üzere Şama — getirilmiş olmalarına rağmen, henüz muhakeme- ye başlanmamıştır. Fransızlar, ne ya - pıp yapıp bunları kurtarmak - istiyor - lar. Bu defaki hâdiseyi de Fransızların tertib ettirdiklerinde burada kimsenit şüphesi yoktur. Suriyenin — meri Türkiye hududundan ayırmak ve Elce- zireyi nüfuzları altına alıp Şamı bir n€ vi çemberle çevirmek istedikleri mu * hakkak olan müstemleke - siyasetcileri bu mütemadi tahriklerile Suriye hü * kümetinin bu vilâyetteki bütün nüfu” gunu kırmak arzusundadırlar. Şam hükümeti de bu defaki hâdis€- de büyük bir enerji göstermiş ve dahâ gimdiden bir çok adamları tevkif et * miştir. İlk tahkikat — ile ın.lıqı!ı:lıw göre, bu defaki hâdisenin baş müret * tibi, Mitron Habbi isminde biridir. Bi aralık, burade kendisinin bir tayyard ile Fransızlar tarafından kaçırıldığı $8" yi olduysa da bunun doğru dmıd' anlaşıldı. Ancak kendisinin tevkif edi” lip edilemediği malüim değildir. Bir F” — vayete göre Fransızların himayesi " tında bulunmakta imiş.