Nisan (Baştarafı 1 mci sayfada) baht köylerinde görülen, duyulan fa - 'a kapanmadan dayanabilen göz « » tikanmadan tahammül edebilen ku 'ar, insan vücudünün en nazik de - Ğ, en metin uzuvlarıdırlar!. Dün yeniden gördüklerimi, duyduk- larımı tasvire girişmiyeceğim. Çünkü Vvelâ cılız kalemim, bu lâyıkile başa- vazifenin ağır yükü altında, ü - Zerinden tank geçmiş ince bir değnek SDi kırılır. Zira bu faciayı tasvire kal- h'hak. nmiyen ızlırapların res - Mini yapmaya yeltenmek kadar gü - lünçtür. Kaldı ki ben, bu zelzelenin zehirli imile yapılan facia edebiyatını ipti- Zal hududuna yaklaşmış — buluyorum. ü bayat ve kokmuş kelimeler, bu derin ve yüksek ıztırabı takdis edemi- YOtlar. Sadece didikliyorlar. Ve artık klerimizin en temiz acısına, birer Ve müz'iç at sineği gibi musallat aN bu kelimclere: < Kış! demek lâzım! a Dün de yazdığım gibi, facia etra - finda yapılan bu çok — mübalâgahı ve F üşkâr edebiyat, hemen bütün Orta A.ldoluluların yüreklerinde, müzmin- leşmek tehlikesi gösteren bir «evhame ..l'-mış. Kerşehirde yoldan geçen bir kam - Yot sahşab evlerin camlarını bir par - fa Zaıngırdatmıya görsün. Yanılıp, bir bir kapıyı hızlıca kapamayın. Şa- Ürp da sert atılmış bir adımla bastı « Bnrz Çürük bir döşemeyi esnetmeyin. ıhhmıda derhal bir panik başlar, ve Yarım dakika sonra, yanınızda tek in - h zsınız. Hattâ, bu evhamın, .'l_'nia yaşayan kedilere, köpeklere, Yani Hayvanlara bile sirayet — ettiğini lersem, mübalâgaya saptığımı san - , Kirşehirde bizi karşılayan otel sa - hıhı"ldıelı. iki temiz yatak istemiştik, Bize şu garib suali sordu: — İçerde mi, dışarda mı? — :- — Nasıl? — Yani otelin içinde mi yatacaksı - Biz, yoksa bahçesinde mi? g —? Bu ayazda açıkta yatılır mı? İçer- Yatacağız tabil! Ötelci, bu cevabı alınca, intihara ni- Pelenmiş iki insanla karşılaşmış - gibi — O halde, başka bir otele — gidin... Meşs'uliyet altına giremem! - Parmaj bize gösteren otelci, korkusunu Ve y0* aşılayıncaya kadar dil döktü. Biz, korkulu rüyaya, uyanık kal - ü _dhedaek,munhıhçededi- Bu Sokakta yatmayı göze almak mec - kaldık. *ı"uınnı bir ağaca asıp, kundura- “Arnavud kaldırımına yerleştiren Sokak ortasındaki karyolasına gi - Na toto Cemale: e * f # a Teti sabah, yatağımın önünde du- Obüse geçerken, otel sahibi: Aiuln, diyor, sakın duvar dipleri- &”h'hnıym. sokakların orta yerin - 3'“11 hp.ı.suu açık görünce ona: x M”Mıu, dedim, otelin içinde kim- Whm söylediniz. Halbuki açık bırakmışsınız! L Ne çıkar? Nasıl ne çıkar? Siz de bir yere gi- N';— Orada bizim eşyaları kim bek Ti D î"*;i safiyetimle eğlenir gibi güldü: depç yafan bayım, Şu düşündi dz - Oraya girmeğe hangi hır - den Tet edebilir? Hırsızlar canların - ı Ti biktilar? Bugün B Hl çene kamyonlar, otomobil - tk x':lık sahasındaki köyleri dolaş - wlül&den bir çokları, bilhassa tn Ve çocuklar, ömürlerinde o - Büş ç kamyon görmemişler. Otomo- _— kamyona bazıları: T ulhnc Bir çokları da: kâvvlee arabası! diyorlar.., K lüler, yardımlarına sür'atle ye - l—d:'.:—,ı:'ü yol» ları on beş da - u medeni Hızırlara der - n Nihayet, dedim, biz de kaldırıra | eai nile ö a n Do d DA el d e LA K lll Orta Anadolulul yüreklerini evham sardı Zelzelenin kurbanları: minimini kuzular.. yonlar, otomobiller, onların masum ve tertemiz yüreklerine, «makine» sevgi- sinin hayırl: tohumlarını bol bol serp - ti. Hattâ diyebilirim ki, «devlet araba- ları», köylülerimizin yüreklerinde, hü- kümete karşı inanışı, güvenişi ve hür - meti bile kökleştirdi, Bugün artık, dört tane kamyon sa - yesinde, Orta Anadoluda benzin ko - kusu, öd ağacı, ve makine sa - dası, ezan sesi kadar mukaddes sayılı - yör. © Yıkılan bütün köylerde oturanlar, |dik.. yeni köylerini başka yerlerde kurmak niyetindeler. Sebebini sorunca: — Artık bu toprağa güven olmaz... diyorlar. Ve masum bir imanla ilâve ediyor - lar: — Hükümet bize emin bir yer gös - terecektir elbet! Zelzeleden gözleri büsbütün ürkmüş olan biçarelerin içinde bütün ömürle - rini çadırlarda geçirmeye karar ver - miş olanlar da var... Onlardan birisi; — Ben, diyor, bu çadırı, üç katlı bir eve değişmemi.. e Zelzele sahasında rastladığım en i - belli, en sevindirici, — ve en şaşırlıcı tesadüfü anlatmadan geçemiyeceğim: Akpınara giderken, otomobil şolförü, parmağile sağımıza düşen korkunç bir viraneyi gösterdi: — Burasını da zelzele yıktı... Adını duymuşsunuzdur belki... Ali- şar köy Bir taş yığını halinde bulunan bu ka ca köyü dolaşırken, yanımızda — bulu - nan bir köylü: — Lâkin, diyor, siz*şu feleğin işine bakın, Bu koca köyde, bir tek iInsan, bir tek hayvan telef olmadı. Sevincli bir hayretle sordum: — Nasıl olur? Köylü izah etti: — Burası, Alişar köyünün « zi dır. Kışlık köy, bu dağın öbür eteğin - dedir. Eğer zelzeleden evvel — buraya göçselerdi, belki bir tek insan sağ kur- tulmazdı. Hem her şeylerini hazırla - mışlar, az kalsın buraya göçeceklerdi. Bereket, sıkı bir yağmur geldi de, göçü birkaç gün daha geri bıraktılar... Zel- zele de o arada koptu, fakat kışlık köy- lerine hiç dokunmadı. Kimsenin bur - nu hile kanamadı! Oysakim, o yağmur yağmasaydı, bu- raya geleceklerdi... Koca bir köy halkını, yani tam 900 l_u'nhıısummıımnm- insanı yazlığa derken ahrete göçmek - SON POSTA arın ten koruyan o yağmur, tesadüf denilen gizli kuvvetin ne kurtarıcı bir rahmeti değil mi? e Akpınar köyünden — uzaklaşırken, geride kalan ıssız yaylâyı, acı koyun melemeleri dolduruyordu. Yanımda bulunan köylü: — Hâlâ ağlıyorlar... dedi. Ve içini çe kerek ilâve etti: — Körpeleri (*) ölen analar... İki gündür, otlağa götürüyoruz. Da- ha hiç birisine bir tutam ot yedireme - Görüyor musunuz? Koyunlar açlık grevi yapıyorlar... Fakat hayvanın ta - biata yaptığı bu insiyakf grev, ezilen insanın ezen insana yaplığı. hesablı grevden ne kadar asil, ve ne kadar ha- zin değil mi? Naci Sadullah Boluluların yardımı Bolu 24 — Kiırşehir ve Yozgad ha- valisindeki vatandaşlarımızın yer dep- renmesi yüzünden maruz kaldıkları bü yük felâket vilâyetimiz halkı arasında büyük bir teessür uyandırmışlır. Bolu Kızılay Kurumuna yardımcı ol mak 'üzere teşkil edilen — faal komite derhal don, gömlek, çorap — ve zahire ve para yardımı gibi gönülden kopan ber türlü muaveneti kabul etmeğe baş- lamıştır. ( Kurular. Mısırda Kral ile kabine arasındaki ihtilâf halledilmedi (Baştarafı 1 inci sayfada) Siyas! mehafilde beyan olunduğuna gö- re, birçok nazırların tayini hususunda kralla başvekil arasındaki noktai nazar ihtilâfı henüz tamamile bertaraf edilme- miştir. Vaziyetin bugün tavazzuhu bek- leniyor. (AA). TAKViM Sayfa 11 - Yeni Türk - Yunan muahedesi kat'i olarak imza ediliyor (Baştarafı 1 inci sayfada) bir kısmı dün saat on birde vapurla, bir kısmı da gece ekspresle Atinaya gitmek üzere hareket etmişlerdir. Dün saat on üçte, İstanbul gazetecileri, Başvekil Celâl Bayara, Parkotelde bir zi- yafet vermişlerdir. Ziyafette “Hariciye Vekili Tevfik Rüşdü Arasla Maliye Veki- Hi Fuad Ağralı da bulunmuşlardır. İstan- buldaki gazeteler sahib ve başmuharrir- lerinin de bulunduğu ziyafet çok sami- mi bir havs içerisinde geçmiştir. Başvekilimiz bundan sonra otomobille bir gezinti yapmışlardır. Başvekilin beyanatı Başvekilimiz, Atina seyahatinin sebeb ve süiklerini, Anadolu Ajansı muhabirine verdiği aşağıdaki beyanatta, kendine hâs bir vüzuh ve berraklıkla anlatmaktadır: Pazartesi günü müttefik —Yunanistan hükümetinin güzide Teisi Ekselans Me- taksasın dostane rziyaretini lade ve ayni ramanda Ankarada parafe edilerek metni neşredilmiş olan yeni Türkiye - Yunanis- tan muahedesini kat'i olarak imza etmek Üzere Hariciye Vekili arkadaşımla birlik- te Atinaya hareket ediyoruz. Büyük Reisleumhurumuz Atatürkün Yunanlıların haşmetli hükümdarma ve necib Yunan milletine selâm ve muhab- betlerini götürmekten ve Türkiyenin Yu- nanistana samimi! rabitalarını bizzat ifa- de fırsatını bulmaktan çok sevinc duy- maktayım. 'Türkiye - Yunanistan ittifakı iki mem- leketin hakiki menfaatlerinden doğan 've iki milletin hislerine tamamile tekabül eden mes'ud bir vakıadır. Bunun (k defa olarak tahakkuk sahasına intikalinde be- nim de bir hissem olduğunu hatırlamak: la şu dakikada bir kat daha bahtiyarlık duyuyorum. İlk ittifak teklifini Başvekil yapmıştı İki memleket arasındaki ticaret müna- sebetlerini tanzim etmek için 1932 sene- Südet Almanları şefi İstediklerini İlân etti (Baştarafı 1 inci sayfada) kalliyet statüsü ile halletmek için Çek- lerin yaptıkları teşebbüs akim kalmiış - tır. Filhakika böyle bir statü Çeklerin yirmi sene süren hâkimiyetleri altın - da Almanlara yaptıkları haksızlıkların ebediyen devamını tazammun ederdi. Bugün her zamandan ziyade az serbes! ve istikbalimizin tehlikede — olduğunu ipekâlâ biliyoruz. Eğer Çek — devlet adamları hakikaten Alman milleti ile dostluk münasebetlerine gir'şmek isti- yorlarsa zihniyetlerini tamamile değiş- tirmelidirler. O zihniyet ki, Çekleri Almanlığa karşı bir Slav duvarı telâk- ki etmekte ve binaenaleyh Çekoslo - vakyayı Almanyaya düşman devletler- le pek sıkı muahedeler akdine sevkey- Jemektedir. Diğer taraftan Çekler şunu anlama- lıdır ki, bizim grupumuzla dostca an - Jaşmadıkları müddetce Almanya ile hiç bir itilâf imkâm yoktur. Çekoslovakyada oturan ekalliyetler serbestliğe sahib olmadıkları gibi bü - tün haklardan da istifade edemiyorlar, Bütün ekalliyetler şeref ve haysiyetle telif edilemiyecek olan bövle bir mua- meleye karşı şiddetle protestoda bu - lunurlar. Biz hür insanlar içinde hür ola rak yaşamak istiyoruz. Şimdi hüsnü niyetlerini göstermek sı- rası Çek milletine gelmiştir. Çek mil - leti bizzat kendisinden ziyade Fransa ve Sovyet Rusya ile akdettiği muahe - delere güvenmekle hata ediyor. Biz ne dahilde ve ne hariçde harb istemiyo - ruz, Fakat sulh içinde harb demek olan bugünkü vaziyeti de istemiyoruz. (CAA.) İ Metalib listesi Korlovivari 24 (AA.) — Südetler fırkasının kongresinde bir nutuk söy - Hiyen mezkür fırka lideri Hanlayn, şun- ları istemiştir. 1 — Alman ekalliyeti ile Çekoslo - vak milletinin tam müsavatının ta - nınması. 2 — Alman ekalliyetinin bir kanu - ni statüsünün tanmması, 3 — Çekoslovak Cumhuriyeti dahi- linde Südet Almanlar arazisinin tah -|yalizm felsefesini müdafaa etmeği istee — İ didi ve bu arazin'n tanınması, wam&m- AĞA 'ai s! içinde İktısad Vekili olarak Atinaya gitmiştim. Hükümet bu firsattan istifade ederek beni daha o zaman Yunari hükümeti rica- Wle antant kordial muahedesi üzerinde teatil efkâra memur etmiş ve ban de bu- nu memnuniyetle üzerime almıştım. Müş- terek hududlarımızın garantisi formülü- nü Yunan hükümetine Türkiye hüküme- ti namına teklif eden ben olmuştum. O vakit komşumuz Bulgaristanın da iş- tirakile tahakkuk mevkline konması, Türkiye ve Yunanistan hükümetleri ta- rafından derpiş edilerek görüşülmüş olar. bu müahede az zaman sonra Türkiye ve Yunanistan arasında akdedildi. Yugoslavya birliğini yapan şimali Bal- kan müttefikimizin müteveffa kahra- man kralı Aleksandr, diğer Balkan müt- tefikimiz Romanyanın haşmetli kralı İ- kinci Karol ile görüştükteri sonra İstan- bulda Şefimiz Atatürkü ziyareti netice- sinde Balkan misakımın doğması gibi bir tekâmül bu ilk sulh anlaşmasını tetvic etmiştir. Yeni muahede Bugün Türkiye ile Yunanistan arasın- da bir kat daha kuvvetli bir bağ teşkil edecek olan yeni muahedemiz Balkanlar- da artık bütün dünya için görünür ve ar- zuya değer bir hakikat olan sıkı dosllu- ğu ikmal etmekte ve sulh politikamızın çok açık bir eseri olarak tebarüz etmekte- dir. Bu muahede mevcüd ântant kordialin tatbikı şekillerini tasrih eden yeni ve kıymetli vesika olacaktır. Balkan müttefiklerimiz yeni Türk - Yunan mua- hedesine ıttila-hasıl ederek onu tasvib ve takdir etmişlerdir. İşte bütün bu sebebler e Atihayı Ikin- €i defa olarak ziyarete giderken hep ayni siyasetin ifadesini görüyor, hep ayni sar- sılmaz dostluğun habercisi olmak şeref ve saadetini duyuyorum. “Herşey değ;sll, Realizm muzaffer Oluyor ,, (Baştarajı 1 iünci sayfada) Lö Pöti Jurnal: Her şey değişiyor. Hattâ her hangi bir karar vermeden evvel Fransa veya İngil- terenin söz söylemesini bekliyen Merke- zi Avrupanın müzaheret ve himaye gö- ren devletleri bile meselâ Çekoslovakya- nın Berlin ve Romaya yanaşmakta oldü- ğunu görüyoruz. Bu, çok manidardır Milletler Cemiyeti Lö Populer: n Milletler Cemiyetinin kendi prensible- rinden başka hiçbir kuvveti yoktur. Bu filhakika az bir şeydir. Fakat o dereccede mühimdir ki, Çemberlayn bile Roma an- laşmalarını oradan geçirmek istiyor. Milletler Cemiyetinin pazarlık yoluna girmekten kaçınması daha hayırlı olur. Eğer bütün âza devletlerin esasen terket- miş oldukları bir davayı müdafaadan âciz olduğunu ilân ederse sulh davasına ve bizzat kendisine, prensiblerine mıne_t €- mekten ziyade yardım etmiş olur. gÖĞ Lö Pöpl: &Ü Milletler Cemiyeti paktı ve hatlâ Bri- yan —Kellog misakı bir tarafa atıldı. Re- alizm muzaffer oluyor, Yalnız bu parlak tabloda tek bir gölge kalıyor ki o da, Ha-< beşistanın tamamile istilâ edilememiş ol- masıdır. İşte İtalyan faşistliğine büyük Mmüşkülâtı bertaraf etmesi için yardım e- , dilmek isteniliyor. Belki bu bir siyaseltlir. Bugün bunu münakaşa edecek değiliz. Yalnız tek bir şey sormakla iktifa edece- ğiz: Bu hareket, Landra ve Paris'in müs * temadiyen ilân edip durdukları Milletler Cemiyetine ve pakt prensiblerine sadakat beyanatı ile te'lif edilebilir mi? yeti haiz bir Alman idaresi vücude ge- tirilmesi. 5 — Südetlerin arazisi — haricinde yaşıyan Almanlar için himaye tedbir - leri, 6 —— 1918 senesinden beri haksı-- lıklara duçar olmuş olan Südet Alma - Jara tazminat itası, 7 — Südet Almanların Alman ko - monveltine intisab ve Nasyonal - Sos - mek hususunda tamamile serbest-ol