“Son Posta,, nın e mektubları .Macaristanda ı Yahudilik aleyhtarlığıkuvvetleniyor Yahudiler artık kendilerini yavaş yavaş sermayelerini tehlikede hissettiklerinden piyasadan çekerek harice kaçırıyorlar. Bu yüzden Macar parası düşüyor Budapeşte, (18 nisan) — Artık Buda- Peştede başka mesele kalmadı: Yahudi Meselesi, gittikçe hararetlenerek bütün münakaşa mevzuu haline gel - Miştir, Bir tarafta Yahudiler, kendile - Zine karşı büyük bir haksızlık yapıldı « Ğindan bahisle şikâyet ediyorlar. Ve hü- kümetin yeni kanun esbabı e Tâyi basında gösterdiği sebeblere ş Yaz ediyorlar. İtirazların bütün esası, Macar Ana Kanununun, Macar vatan dağlarının bütün haklarını tem bir m Ravatla Yahudilere de veren sa Bine istinad ediyor. İkinci itiraz da şudur: <Madem ki, diyor; Yahudilerin Maca- tle iti: udile - Yin her tarafta bu nisbet dahilinde işlere İşlirak ettirilmeleri lâzım gelmez mi? Halbuki Yahudiler tarafından idare edi- Jen hor yerde ve her işte Yahudi nisbe- tini yüzde yirmiye indiren kanun, Ma - Sarlar tarafından ve bilhassa devlet ve belediye ellerile idare edilen büyük mü- Mseselerde de ayni nisbeti kabul etmek Bak icabı değil midir? Halbuki bu idare» kete hiç te Yahudi alınmıyor ve bunlarda Yahudi nisbeti yüzde bir bile değildir!» Bu tez, davanın esasta müdafaası “e « Bildir; yalnız bir pazarlık tezidir. Ma - Yüm ya Yahudiler pazarlığı çok severler. Şimdi, davanın esasında hak kazanâmı - Yacaklarını, yahud söz geçiremiyecekle- Tini anladıkları için, hiç olmazsa pazarlık Süretile, Yahudi müesseselerinden alıla- <ak Yahudileri Macarlar tarafından idare *dilen müesseselere yerleştirmek çare - sini arıyorlar. Bu, işin nazari tarafı. Ameli tarafına Belince, Yahudiler artık kendilerini teh hissetmeğe başladılar. Yavaş yavaş sermayelerini harice çıkarmıya çalışı » Yorlar. Ve bunun için de her çareye baş Yurüyorlar, Hükümetin #ttihaz etmiş ve olduğu bütün tedbirlere rağmen, İşlerini bir yandan tasfiyeye teşebbüs et- Miş ve harice para kaçırmıya çalışan bir hareket baş göstermiştir. Bu hal, Maca - Metanın #ktısadi vaziyetinde bir sarsıntı Vücude getirecektir. Pengö düşmeğe baş- » Kara borsada şimdiden yüzde 15-20 arasında bir fark hâsıl oldu. Altın ve elmas gibi kıymetli maddelerin fiat- larında bir yükselme, buna mukabil ev gibi, alelâde mağaza eşyası gibi ide « başladı. Nis - betler henüz hissedilir halde bulunmak- la Beraber bu hareketin ilerliyeceğine üphesiz olarak ılssaktadır, ziyette ve İ Yahudilerin bu te olmasına Tağmen z memnun olsalar! Onlar da böyle Yarım ük davanm halledile - rek hükümeti tenkid- lerinde devam edip gi- Ti Bela Londra hukukcularının bir endişesi boşanma dava Londra gazeteleri, alârı- nın sür'atle neticelenmesi üzerine İngil- tere hukukşinasl endişe etmeğe başladıklarını yazı Tondrenm bo- sanma davalarına ba kemeden birisinin » beş hususi mah- , bu davaların dü- en itibaren 09 ete ererek karara Bu İn. alay vacınım grzuhal ver beş gün zarfında nih: ikliran edeceğini tebliğ etmişti: giliz gazetesi bu gidişle bir hâkimi ölarak söylediğinin tahakkuk etmek ü- Bu hâkim zere bulunduğunu yazıyor. müstakbelde boşanma davaları ârzuhali| hususi bir makine içine atılarak hemen karara iktiren edeceğini söylemişti. Bir Londra sirkinde cereyan eden heyecanlı hâdise Londrada bir sirkte, üç cambaz arka- kız partüner, e yetişemiyerek, atladığı halkaya: vaki 15 metre yüktekten yere düşmüştür. Eg- zersisleri seyredenler, heyecanlarından kımıldıyamamışlar, mızıka bir an için susmuş, sonra gene devam etmiş, trapez- lerin üzerinde duran diğer iki arkadaşı, yere düşen kıza bir kere baktıktan sonra tekrar numaralarını yapmıya koyulmuş- lardır. Kızın arkası yaralanmıştır. Ölüm- den kurtulması bir mucize telâkki olun- maktadır, Otomobil başka yerlerde Paris belediyesinin yaptığı bir istatis: | ğe göre Paris şehri içinde otoryabil ka- Maları gittikçe azalmaktadır derecesi: Her (10,000) otomobil başına İM2S yılında 10 ölüm, 168 yaralama, . 2-104 8 » Wen Bir ölüm vak'asına sebeb olmak için 1925 yılında 970 otomobil ww , 855 , m a 07 , “Bu » 104 , & tehlikeli olmaktan çıkıyor EE gilmiye veya yalnız gelmiye mahsus tek lâzımdı. |istikametli cadde yapılması, şehir hari - azalmanın sebebleri: Şehir dahilin-| cinde geniş yol, dikkatli şoför ve makul Mümkün olduğu kadar fazla yalnızl sür'attir, &ON POSTA | na küçük geldiği için çıkaracaklardı. Tup durmadığını teğkik edeceklerdi. malci bit ta İyi adılar, değil mi?.... Sadrazam İkşir Paşa atını dörtnal sü- zerek konağının kapısında durdu. Çavuş- lardan ikisi hemen üzengiyi tutmağa koş- tular. İbşir Paşa senelerce Ansdoluyu kasıp kavurmuş, at sırtında gezmiş bir adamdı. Onun inmesile beraber ardından gelen çavuşlar ve uşaklar da indiler. İbşir Paşa her zaman kaşları çatık ge zen, asık yüzile karşısındakilere daha çok dehşet salacağını, böylelikle kendisi- ni büyülteceğini sanan bir adamdı. Bu- gün ise suratı büsbütün asıktı. Bunda hakkı vardı. Çünkü Atmeyda- nında toplanan yeniçerilerle sipahiler gene bağınp çağırıyorlar; maaşlarının verilmediğinden, haksızlıklardan, idam- dan bahsediyorlardı. Kavuk, külâh, cüb- be, şalvar, karmâkarışıktı. İşlemeli ku- gakların arasındaki boy boy hançerler, yataganlar, bellerde sallanan eğri kılıç- lar nerdeyse sıyrılıp ortalığı kana boyi- yacaktı. İbşir Paşa henüz ümidini kesmiş de- ğildi. Osmanlı imparatorluğunda padi- rütbeye ereli ancak birkaç ay olmuştu. Henüz tadını almak şöyle dursun anla- mamıştı bile. Bununla bereber tedbirli gerekti, Konağın kapısından girdi. Burası, oy- malı kapıları, nakışlı tavanları, geniş 80- faları ve Hindden Venediğe kadar memleketlerde yapılmış olan sedef, fil- dişi, abanoz, ipek, atlâs eşya ile göz ka- maştırıyordu. Konak değil, bir saraydı. Doğrusu da böyle olmak gerekti. Zira sadrazam olmasile beraber henüz on dört yaşındaki padişahın kız kerdeşi OAyşe sultanla da evlenmişti ve bu ahü bakışlı karısına da hiç doymamıştı. Sarayın selâmlık tarafındaydı: — Mehmed Çelebi!,. Diye bağırdı. — Buyurunuz devletlüm! Bir adam ellerini göğsüne koyarak €- gidi, Bu adam onun hazine kâtibiydi. Sadrazam emretti: — Hazine defterin getir! davranmak I — Her oturdukları yerde, ayakkabılarını, ayakları- 2 — Yemek ortasında saçlarını tarayacaklardı, 3 — İkide bir aynaya bakarak şapkalarının doğru du- 4 — Yemekte, bir bayan karşısında, ceketlerini ih - arkalarına atarak oturacaklardı, - Erkekler de kadınlar gibi olsalardı... Tarihten sayfalar: İk . w a h a d . . Yağmacılar duvardan aşarak, pencerelerden geçerek, kapıları kırarak sadraza- mın konağına bir sel gibi daldılar. Orada ne bulurlarsa alıyorlardı. Perdeler sökülüyor; kilimler, halılar kaldırılıyor; minderlerin bazıları içleri boşaltılarak kuşak arasına veya koltuğa sıkıştırılıyordu Yazanı Kadircan Kaflı Hemen defter geldi. Sadrazam ne kâ- dar parası bulunduğunu sordu ve gu ce- vabı aldı: — Dört yüz bin flori... Flori,o zamanlarda pek rağbette olan bir ecnebi parasıdır. Osmanlı imparatorluğu parasının, vakit vakit bukırla karıştırı- larak ayarı düşürüldüğü için itibarı yok- tu, Bunun için zenginler ellerine geçen Osmanlı paralarını başka devletlerin a- yarı yüksek ve temiz paralarile değişti- rerek saklarlardı. Burada sözü geçen (flori) sayısı, bazı tarihçilere göre altın lira, bazılarına gö- re (kuruş) tur. İbşir Paşa yüz keselik #loriyi hareme götürdü, Karısı olan Ayşe sultana hedi- ye ettiği anlaşılıyor. Yüz bin kuruşluk floriyi de dört sandığa yerleştirtti. San- dıkları birbirine bağladı. İcabında he- men kaldırılmak üzere dehlize koydurdu. Ertesi gün bü parayı kimse orada göre- medi. İbşir Paşaya: — Devletlüm, yeniçeri ve sipahi kul- ları bu tarafa gelirler, Sizlere kasıdları olmak gerektir. Dediler. Gerçekten korkunç bir uğul- tu yaklaşıyordu. Sadrazam o zamana kadar bu Âsi as- ker bozuntularının nice paşaların boyun- larmı vurdurup hice padişahları titret- tiklerini elbette biliyordu. Hücuma uğ- ramadan önce hemen hâremini boşalttı; kendisi de dışarı fırladı. Saraya kaçtı. Ona yardım eden, bunun için yeniçeri- lerle sipahilerin düşmanlıklarını kazan- mış olan şeyhülislâm Ebu Said efendi de saraya sığınmıştı. Yağmacılar duvardan aşarak, pencere- lerden geçerek, kapıları kırarak sadra- zamın konağına bir sel gibi daldılar. O- rada ne bulurlarsa alıyorlardı. Perdeler sökülüyor; kilimler, halılar kaldırılıyor, minderlerin bazılarının içleri boşaltıla- Tak kuşak arasına veya koltuğa gıkıştırı- hyor, yahud bele sarılıyordu. Birisi pa- şanın kürklerinden birini sırtına geçir- miş, öteki bir halayığın şalvarını sırtla- muştı. Bazan ayni şeyi iki kişi, hattâ üç 7 Sayfn kişi birden yakalıyor, iki veya üç tara fından çekince parçalıyorlardı. O zaman mallarını elden kaçırdıkları için kılıç kı- ca geliyorlar, kargaşalığın ortasında biz harb sahnesi doğuyordu. Kapılar sökülüyor; yataklar, şiltelen oruzlanıyordu. Birkaç kişi alt kattakd odaları kazıyor, döşemeleri parçalıyora Püşanın oralara para we mücevhetaf gömdüğünü umarak ter içinde uğraşi- yorlardı. İkisi üçü kazarken bir kaçı da onların başlarında, define görünür gö- rünmez hücuma hazır duruyorlardı. ' Bir iki saatin içinde her taraf tamta-" kır olmuştu. Birkaç saat evvel herkesin en küçük bir gürültü bile yapmamak İçin ayaklarının ucuna basarak dolaştığı konak, eti yolunmuş bir adam gibi harab olmuştu. Bu kadar para, mücevherat ve eşya, onları doyurmamıştı. Şeyhülislâmın ko nağını da ayni hale sokmak istiyorlardı. Hattâ orada daha çok eşya bulmak milm- kündü, Çünkü şeyhülislâm Ebu Said e fendi Yavuz Sultan Selimin nedimi Ha- san Canın sülâlesindendi. Meşhur Hoca Sadeddinin de torunu oluyordu. Daima hürmet ve ikbalde olan bu âile yüz elli senedenberi gittikçe zenginleşmiş, çok para ve mal yapmıştı, — Müftinin konağına! ...Halnin vah belâldır, müftinin konağına! Sesleri yükseldi. Azgın kalabalığın o tarafa doğru köpüklene köpüklene aktı ğı görüldü. Fakat ellerine mal geçirmiş olanlar onlari satmak veya saklamak için ortadan kaybolmuşlardı. Esasen vâ- kit te ikindiyi geçmişti. Yağmayı ertesi güne bıraktılar. Ertesi gün sabahleyin şeyhülislâmın konağı sadrazamın konağı gibi sayısız haydudla doldu. Güzel nakışlar, kumaşlar, Hind Şşallâ- rı, Şam perdeleri, İran ve Anadolu halt ları, ipek seccadeler, sedef ve fildişi kak- ma mobilyalar, kuştüyü yastıklar ve dö- şekler, samur kürkler, s0f cübbeler, ys ğın yığın ve çok san'atkârane işlenmiş el yazması kitahlar tamamile yağma edil. (Devamı 11 inci sayfada)