8 Bayin Emekli Türk Generalleri Şale ki dünya harbini “Son Posta,, ya anlatıyorlar Berlin - Roma mihverinin devamı imkânsız mıdır? (General Sami Sabit Karaman'ın düşünceleri ) Süvarilikten yeti- wee” şen General Sami Sabit Karaman le karşılaştığım o vakit hiç bir başlangıca Yüzüm kalmadı, Se vimli General: — «Son Posta nın büyük dünya har bi hakkındaki neş riyatını ookuyorum, dedi. Esasen'bu sa“ hadaki neşriyat faz- ladır. Bilhassa Avru- pa matbuatında sü- tunlar dolusu maka- deler yazıldığı gibi, bununla da iktifa o- Tunmamış, Oomuhle- M8 askeri muharrir- ler tarafından yüz- lerce, binlerce eserler kaleme alınmiş- tır. Maamafih, bu hususta serdedilen fikirlerin hiç birisi, pek tabii (o olarak, tahminden ileri geçemez. Hattâ General Lüdendortf bile bu mevzu hakkında bir kitab yazdı, bili - yorsunuz. Şayed, onun tahminleri ta - hakkuk etseydi, yepyeni bir harita kar gısında kalmaklığımız icab edecekti. Lâkin nasıl Ludendorf, tahminlerinin tahakkukunu göremeden öldüyse, ay - ni âkibet, diğerleri için de variddir. Neden? İşte, ben bu sırrı, yaşadığımız asrın siyasi icablarında buluyorum. Bugünün siyasetinde istikrar yok tur. Çünkü harbetmek pahalı, çok pa hahdır. Harb hazırlığı ise, zannedildi ği kadar kolay vücude gelmez, gelmi yor. — Generalim, harb hazırlıklarının, bütün güçlüğüne rağmen, tamamlandı. ğını farzedersek, neticenin... — Anladım; talih kuşunun kime gü- ler yüz göstereceğini soracaksınız. — Evet, Demokratlara mı, otoriterlere mi? — Bunu şimdiden tayin etmeğe imkân görmüyorum. Demokrat ve otoriter devletlerin teşkil ettiği (o iki muhalif bloktan hangisinin galibiyeti temin e « deceğini söylemek, bence, bugün için hakikate bir parça olsun yaklaşamıya - cak bir sözü ortaya atmak demektir. E- #asen, mevcud şekle nazaran, Demok- rat devletlerin harbi açmıyacaklarina kanlim, — Ya Otoriterler? — Onlar, bulanık suda balık avı - yorlar. Kendilerine muhalif olan cep - heyi şöyle bir gözden geçirelim. İngi)- tere, istinad yeri bulamıyor, » Fransa perişan bir vaziyette, geriye bir Soy - yetler kalıyor ki onların da vaziyeti ma- Tüm. İşte, Otoriterler, Demokrat devlet - Jerin bu tesanüdsüzlüğünden istifade ve birbirlerinin müzaheretini istismar ediyorlar, © Fakat, bence Berlin - Roma mihve- rinin devamı mümkün değildir. Çün- kü Almanya ile İtalyanın menfaatleri tearüz teşkil eder. Birkaç sene evvel General Sami Sabit Karaman 5 — sunuz ki ile ği Almanya “ hemhudud 'de- İkisi arasın. r harb olduğu takdirde, ara yerde- ki hükümetlerin ya ittifak çemberine 8 lınması, yahud çiğ- nenmesi icab eder. Bu hükümetlerin hepsinin, ya dost olmasına si- yaset va, menfaat bakımlarından kân yoktur. Şu hal de aksi kaziye varid- im-| dir ki ö zaman da| tehlikenin kucağına 285 atılınmış olur, — Generalim, tâbirinizle yı mı kasdediyorsunuz? — Evet, çünkü Fransızlar, vatan « perverdirler. Vâkıâ, şimdi birbirlerini yiyorlar, fakat milli bir tehlike sezdik- leri zaman yekpare olürlar. Halbuki Almanyanın büyümek emelleri, Frân- sızların Orta Avrupada hâkimiyet dü turlarına tamamen muhaliftir. Bugün, Avusturyanın ilhak edilmesile Tuna havzası Almanların eline düşmüş de - mektir. Hazırlanan bir filo, Şarka doğ- ru tevessüü kolaylaştırabilir. bu Fransa- Fakat, bu teşebbüs, Almanlara pa - halıya mal olacaktır. İktisadi zorluk, siyasi güçlükle birleşince ve ke: tin uzun bir zamanâ da diği nazarı dikkate alın yayı bulmıyacağı derhal anlaş Zanneder misiniz ki, Demokrat dev letler, Almanyaya mukavemet etmiye- cekler? Bu imkânsizdır. İşte, o zaman, harb, bütün dehşetile, bütün şiddetile patlayacak ve bütün dünyayı saracak-| tr. — Harb, söylediğiniz — gibi, bütün dünyayı sardığı takdirde Amerika, bi- taraf kalabilir mi? — Amerika, bitaraf kalmak isteme- sipe rağmen, cihan harbine girdi. Şim- di mevcud bulunmıyan, fakat zama - nında hâdis olan bir sebeble gene, is - tikbalin büyük harbine karışabilir, Lâ- kin, bugünkü vaziyeti tedkik edecek olursak, Amerikanın; en çok nazari dik katini celbeden noktanın Çin - Japon harbi ve bu harbin neticeleri olduğu » nu görürüz. Burada, bir nebze Çinden bahsetmek isterim. Çinliler, artık eski Çinliler de ğildir. Orada an'aneperestlikle, din ter biyesile ve afyonla yapılan müdhiş bir mücadele vardır. Genç bir, Çin nesli ve tişiyor, yetiştiriliyor. Harici yardımlar- la Çinin maliyesi takviye ediliyor. Yeryüzündeki insan omecmuunun dörtte birini teşkil eden ve eski bir me deniyete sahib”bulunan bö milletin ar- tık uyanma vakti gelmiştir. Bence, ya- rım asir sohra, Japonya, Çinin esiri o - Jacaktır, —Brüning kabinesi zamanmda— güm- Tük ittihadinı bile yapmaya muvaffak olamıyan Almanyanın, bugün Bren - nerlere kadar dayanması, yarın da Ad- riyatik sahillerine kadar inmek isteme si; İtalyanın keyfini kaçıracaktır. Bu vaziyet Demokrat cephenin le - hine bir jesttir, bir kazançtır. Mesele- yi tamik ettiğimiz takdirde daha pek çok missller bulabiliriz ki bütün bun- Jar, mevcud ittifakların her an hüküm- den sakit kalacağına, ilerisinin, tama - men meçhul olduğuna delâlet eder, Demek oluyor ki müstakbel bir Av- rupa harbinin zamanını, “ muvafık ve mukalif bloklarını ve bilhassa netice- sini tayin, şimdilik henüz mevsimsiz - dir, : — Sayın General, muhtemel bir Al- man - Rus harbi hakkındaki fikirleri- nizi rica etsem... 5 — Almanyanın Sovyet Rusya fe! harb etmesi için, mutlaka cihan harbi! olmak lâzımdır. Sovyet Rusya, biliyor- | Esasen, Japon yükselmesinin aksü - Tâmelini beklemek lâzımdır. Zira Ja - ponlar, bir tarih garibesi yaratmışlar - dır. — Generalim, yalnız uzakları değil, yakınları da düşünelim. Gözünüzü, bi- raz da İspanyaya çevirmenizi rica ede- — Franko kazaniyor, kazanacaktı ta bii. Çünkü yardımcıları asker ve ya - pılan yardım da askerce. Fakat bugün Otoriterlerin dostu ölan Franko, yarın kime yâr olâcak? Bu noktayı da İngiliz siyasi mehafili düşünsün! Sabih Alaçam Bir yurddaş evini maarife verdi Sıvas (Hususi) — Zaranın Zogalı köyünde oturan Mehmed Ertürk sa - hib olduğu evlerden bir tanesini mek- teb ittihaz edilmek üzere maarife he- diye etmiştir, Evin maarif namına ta- | hayattan korkmuyorum. Hayatın puya tescili muamelesi de ikmal edi) - miştir. Almanya- 1 Liseleri bitirmek üzere bulunan gençler arasında akel “ Hayattan korkuyor musunuz, ne olmak istiyorsunuz” ya Hep ayni cevab: “ Kavgaya hazırız Bir kaç hafta sonra, lise kapılarından hayat sahnesine binlerce genç çıkacak. Acaba, bizim içinde bülunduğumuz ha- yat, kısa ömürlerinin dörtte üçünü mek- teb duvarları içinde geçirmiş olan genç- lere nasıl görünüyor? Aramıza karışınca ne yapacaklar? İş hayatına mi atılacak- lar, yoksa tahsillerine devam mı edecek,» ler? Yüksek tahsile devam niyetinde bu- Tunanlar, hangi :meslekleri o seçecekler? Onlara bu mesleği tercih ettiren, hangi düşünce, hangi sebeb, hangi gayedir? Ve onlar bugün, benüz içine karışmadıkları hayatı ne şekilde tahayyül ediyorlar? Ben bu suallerin cevablarını kendile » rinden öğrenmek arzusunu yenemedim. Çünkü toplanacak olan cevabların için - den çıkaracağımız mâna, böyle bir anket yapmanın zahmetini çok gördürmiyecek derecede büyüktü. Hattâ biraz daha ileri giderek iddia edebilirim ki, bize, mem - leketin bugünkü ve yarınki gençliğini, yani bugününü ve yarınını, bu cevablar kadar belâğatle ifşa edebilecek başka bir ölçü bulmak hayli güçtü! Boğaziçi lisesinin son sınıfını, mekte- İbin değerli direktörü Hıfzı Tevfikle bir- likte girdik. Hıfzı Tevfik, beni talebele- rine tanılır ve ziyaret maksadımı anla » tırken, gözlerimi, karşıma sıralanan yüz- lerde dolaştırdım: Hepsi oneş'eliydiler, bepsi sıhhatliydiler. Hıfzı Tevfiğin beni bırakıp çekilişinden sonra onlara verdiğim sualler şunlardı: «Hangi mesleği intihab etmek niyetin- desiniz? Niçin? Hayatta, «muvaffakiyet mefhumunu düşünürken, tahayyül etti - Biniz gaye nedir? İçine karışacağınız ha- yat sizi korkutuyor mu? Nasil bir vemi- yete gireceğinizi tahmin ediyorsunuz? Çok iyi mi karşılanacağınızı umuyorsu - nuz? Yoksa çok çetin mânilerle çarpış - Talebeler, suallerimi, tahmin ettiğim - den çok daha büyük bir ciddiyetle nazarı dikkate aldılar. 43 ağızdan tek sual çık- mıayişi, karşımdaki gözlerde parlıyan sür'ati intikal kabiliyetinin üstünlüğünü gösteriyordu. Hepsi de mekteb sıraların- daki çocuklarda tabli've mazur görüle » bilecek kadar küçük Iâübalilik bile gös « termiyecek kadar ağır başlı idiler, Dü » şündüler, yazdılar, ve cevablarını, müte- vazi bir hürmetle birer birer elime ka - dar getirdiler. Dikkatle okuduğum ve maalesef birer parça kisaltmak meacbu- riyetinde kaldığım cevabları sırayla aşa- ğıya geçirirken, direktör Hıfzı Tevfiğe, ve talebelerine bir daha teşekkür etmeyi bir vazife sayıyorum: 601 Salâhaddin Ungan diyor ki; — Gayem; ârkamda, memleketime fay- dalı olacak bir eser bırakmak. Bence mu- vaffakiyet budur. Devletin gençliğe gös- terdiği sonsuz himayeyi görmek, beni ha- yattan korkmaktan kurtarıyor. Medeni milletlerin seviyesine çıkmak için çok çalışan bir cemiyet içire gireceğimi bi - yorum. 30 Necdet Yurdcunun cevabları şun- lardır; — Memleketime çok yaramak, çok ça - lışmak, çok kazanmak istediğim için, çifte çi olacağım. Bu mektebden aldığım mü- cadele ve müdafaa malzemesine, hayat- tan korkmıyacak derecede güveniyorum! 83 A. Kemal Bilgidoğan şöyle diyor: — Doktor olacağım. Hastalara şifa ver- menin yüksek tadına mübtelâyım. Mu - vaffakiyet bu meslekde erişebileceğim en yüksek mertebedir. Medeni bir cemi- yete gireceğimden &min olduğum için, ebedi bir mücadele olduğunu ve olacağını bi- derek hazırlanıyorum, Boğaziçi lisesi son SInlf talebelerinin düşünceleri Melâhat Erginerin cevabı da şuduyr: — Doktor olacağım. Niçin mi? Ölümün pençesinden bir insan, bir hayat kurtar- mak kadar zevk verici ne olabilir ki? Hayattan da korkmuyorum. İnsan, sev- diği şeyden korkar mı? Demet de diyor ki: — Denizci olmak istedim. Fakat maale- def, deniz mektebinin, dolayısile o gü - gelim denizlerin kapısı bizlere kapali, bundan ümidi kesince, orman. mühen » disi olmayı düşündüm. Ailem mâni oldü. Şimdi ise arzularım hilâfına, geri ka - lan mesleklere, kimyagerliği tercih et - tim. Şimdilik hayattan korkum yok, fa- kat yarınki cebir imtihanından ödüm pat- hyor! 4. H. Tozlan da, sunllerin altından şöyle kalkıyor: — Çocukluktanberi beslediğim bir he- ves beni avukatlığa cezbediyor. Mukte - dir bir avukat olursam, kendimi gayeme erişmiş, ve" muvaffak olmuş sayacağım. Karışacağım yeni hayat bana korkuyla karışık bir heyecan veriyor. Mühim ve büyük bir yarışa başlamak için kuman- da bekliyor gibiyim. İnsana muvaffaki - yeti, kavgasız kazandırmıyan bir cemi - yet içine gireceğimi biliyorum. Ve kav - gaya hazırım! 237 Mehmed Köseoğlu: — Ben, diyor, manifaturacı olacağım. Babamın kurmuş bulunduğu tezgâhı, bü- yüterek yaşatmak azmindeyim. Ticaret öleminde, ekalliyetlerden üstün bir yer tutmak, bence muvaffakiyettir. Hayatın beni, dört gözle beklenen bir misafir gibi, merasimle karşılıyacağını sanacak kadar çocuk değilim. Fakat ondan korkmuyo * rumi 85 Celâl Akın asker olmak niyetinde: — Babam askerdi, diyor. Askerler için- de büyüdüm, Orduyu büyük atle gibi görmiye ve sevmiye alıştım. Sayılı bir kumandan olursam, kendimi muvaffak ol- muş sayacağım. Hayattan korkmuyorum. Fakat henüz doyamadığım mektebden u- zaklaşacağıma yaıyorum. İnsanı yorma- dan yaşatmıyan bir cemiyet içine gire - ceğime eminim. Ve ona göre hazırlanmış bulunuyorum! Nejad Kitabcı da tüccar olacakmış. O da Mehmed Köseoğlu gibi: — Gayem, diyor, bu meslekte silik kal mamak. İçine gireceğim hayalın, içinden ayrılacağım hayatla benzemiyeceğini bi- liyorum. Bunu lâyıkile idrak etmiş bu - lunmam da, beni mücadeleden korkut - muyor. 447 Orhan Genez: — Ben, diyor, mimar olacağım. Bu ar - zuyu bana, güzel san'atlara karşi besle - diğim sevgi aşılıyor. Miras olarak servet yerine eser bırakmak gayemdir. Hayat - tan korkum yok. 182 E. Sami'nin cevabı şudur: — Kimyagör olacağım. Bence icabında şerefle ölmek bile bir muvaffakiyettir. Hayattan korkacak kadar zayıf ve tec - rübesiz değilim! Besalet Barim: — İktısad mühendisi olacağım. : luğa hevesliydim, Fakat doktor olan bamın katlandığı yorgunluklar, beni bevesten ürküttü, Bu mesleğimi. sade şahsi heveslerimi tartmadım, # leketimin. Hayattan değil, tam manasile muvgii olamamaktan korkuyorum. Fakat hi yenilmemek için, kuvvetlerin son$Ü kadar harcıyacağım! yı meslek hevesi bende irsidir. Hayatta yem, vatan ve gile borçlarımı ödeli Bunlardan fazlasını, ihtiras sayıyı ihtiras duymuyorum. ve cemiyetin kimseyi iyi W yacağını biliyorum. Ağlamıyaf cuğa meme verilmediğine eminim.-F ne ben çocuğum, ne de hayat bir and ve göz yaşına ehemmiyet verir, Bu İğ barla, hayattan istediklerimi, güle di çarpışarak alacağım. : 14 V. Mengi: — Avukat olmayı düşünüyorum. tercihimin sebebi, serbe bir. mesifii karşı duyduğum ruhi temayüldür. YEN için müşterek bir heyecan duyan, şahsi, kavgalarda merhametsizçe davranan bir cemiyet içine o girec kanlim. Hayalın beni nasıl karşılıyacağını pil) miyorum.-Bu belki bir tesadüf, bir 181 meselesidir. Fakat o beni nasıl karş sâ, ben ona o şekilde karşı geleceğim. © lerse gülerim, çatarsa çatarım, dö rüz: İkisine de hazırım! a 329 Enver Aziz Göriş: d — Mühendis olmak niyetindeyim. ha münevver bir cemiyet içine girec için, hayattan korkmuyorum. Fakat karşılanmiyacağımı bildiğim için, suküğ hayale uğramıyacağım! 160 Ahmed Erdoğan: İktısadcı olacağım. Memleketin ud sadi kalkınmasına bütün gücümle © P vermek emelindeyim. Yeni hayattan ye korkayım? O hayat ta, içinde bül .duğulmuz mekteb hayatının bir parça ha büyüğünden başka bir şey midir? ha olgun bir cemiyet içine karışaca; O cemiyetin beni. iyi veva fena karşıl masıni düşünmüyorum bile, Ben ens yi şı kuvvetliyim ya? Kafi. 260 Hamdi Sölpük: Ğİ — Babam gibi çiftçi olacağım. çünki onun mesleğinden zarar görmediğine # bidim. Babamın iptidai çiftliğini, asp bütün fen nimetlerine kavuşturmak, cum ve gayemdir. Çalışmayı sevdiği içilt hayattan korkum yok. e 179 Haldun Gürsan: — Hukuka gireceğim, fakat henüz yi meslek seçmedim! diyor, ve ilâve eaiyofi — Asıl gayem, Amerikaya gilip gifi teci olmak. Şöhrete zâfım olduğunu g lemiyecek kadar samimiyim. İçine gireceğim demivet, muhakak insana muvaffakiyeti hayli pahaliyâ eden bir cemiyettir. Fakat neye mali rolu. sa ölsün; hayatın altında kalınamak as" mindeyim! . 54 Ali Karaeaören: i — Ormangı olacağım. Usanmadan saki pışacağım, Ön bir senedir içine karış” gayesini güttüğüm hayattan neye kor yım? İçine gireceğim cemiyetin mah tini bildiğim içindir ki, çok engelle çarpışmak üzere hazırlanıyorum. 386 Sunuhi Alemdar: — Doktor olacağım. Mizacım, debi doğrusu insiyakım, bu mesleğe me; Bence şen bir yuva kurmak, ve rahat (Devami 12 inci sayfada) 6 Ki