— çamaşırını değiştirerek ayrı yatak oda- | — sına çekilen kocasının mutlaka bir sui- | Cihangir de babası gibi beşeri zâflar — göstermiyen, harblerde büyük — insan — kütlelerinin felâketlerine karşı en kü- gük bir merhamet hissetmiyen, bin - lerce insanı, bir tek kısa emirle ölüm- lere sürükliyen bir adam olduğu hal - de, Süsene karşı dalma müfrit bir ne- | zaket göstermişti. Genç ve dilber Harzem prensesini, sâf, sakin ve çok! giddi bir aşk ile sevmişti Suüsen, bu adamı sevmemekle bera- | ber, ondan ayrılmayı hiç bir zaman aklına getirmemişti. Hele böyle feci bir ölümü, bir lâhza bile hayalinden geçir- memişti. Esasen evlilik hayatlarının çok za - manları, ayrı geçmişli. Çünkü Cihan- gir, Timurun seyyar ordusunun kuman- danı idi. Timur, nerede en küçük bir| hâdise olsa, nerade hükümet ve salta- nâtı aleyhinde en küçük bir hareket hissetse, derhal oraya seyyar ordu ile Cihangiri gönderirdi. Cıihangir, bu seferlerde bazan aylar- | ga kalırdı. Avdet ettiği zaman da, o de- rin ve sakin aşkile gene genç karısına bağlanırdı. —- İşte bunun içindir. ki; Cihangir, — Susenin üzerinde, hemen hemen aşk kadar kuvvetli hatıralar bırakmıştı. M Susen, bu büyük felâketin ilk daki- — kasından itibaren, odasına kapanmıştı. — Saatlerce, hıçkıra hiçkiza — ağlamıştı. Biraz kendine ge'dikten sonra, o da bu | esrarengiz ölüm hâdisesi etrafında dü- — şünmiye ve sebeler aramıyâa başlamış- | ti. | © da, tıbkı Timur gibi bu ölümün ta- | bit olduğuna inenmıyordu. O gecenin — birkaç saatini büvük bir neş'e ile geçi- Yen ve yatmadan bir saat evvel, kendi hususi hamamında - yıkand'ıktan sonra | kasde kurban gi't'öine dair kalbinde | — garib bir şübhe vardı. Evlendiklerinin ilk senesi, kocası ile | ayni odada yatıyorlardı. Fakat, harb hâdiseleri sıkışın da artik Cihangir va- kitli vakitsiz babası tarafından çağırıl- mıya başlayınca, Cihangir sevdiği kadı- t rahâtsız etmek istememiş; odasını a- yırmıştı. Onun için Susen o gece ko- casının odasında neler cereyan ettiği- — mi, ve bu ölüm hâdisesinin ne şekilde gereyan ettiğini #örememişti. Şimdi bu- < nu, anlamak istemişti. — Cihangirin hususi hizmetine bakan- ların içinde, Aksül isminde bir cariye vardı ki, bunu kendisi Uzkent'den ge- / tirmişti. Bu kız, çok zeki ve becerikli olduğu için onu kocasının emrine vVer- mişti, — Akgül; genç bir kız olmakla beraber, — Gdeta Cihangire dadılık vazifesini der- ühde etmişti. Onun yatak odasına, ça- — Maşırlarına, giyinib soyunmasına neza- — ret ederdi. İşte Susen, ordan bir şey ' öğrenebilmek ümidi ile, öteki cariyele- Te: — Bana, Akdü'ü çağırın... demişti. < Cariyeler; bu emri alır almaz, sessiz. te odayı terketmislerdi. Fakat, aradan —dakikalar geçtiği halde, Susen'in inti - — gzarı boşa çıkmış Akgül, gelmemi: — Busen, Akgülün geçikmesini, ya bir — Meşgüliyete vevahud onu bulamadıkla- — rina hamlederek, cariyelari çağırmış, — emrini tekrar etmisti. — Fakat aradan saatler geçtiği halde, — Akgül gene ortada görünmemişti. Artık bu sefer Susen mezak ederek, b cariyelerden izahat istemiş, ve şu ga- rib hâdiseyi öğrenmişti. - — ÂAkgülü, beklemeyiniz — Niçin?... »- Çünkü, artık o.. hayatta değildir. Susen, sersemlemişti. Evvelâ buna — #manmak istememisti. Fakat sonra ona Şu izahatı vermiş'erdi: — — Akgül, dün aksam büyük divan- — hanenin merdiven'nden at? kata inmek — için merdiven başına kadar gelmişti. “Orada birdenbire ne oldu, nasıl oldu? aç Bunu, bilmiyoruz. Her halde, efendisi- nin vefatından hissettiği teossürle ola- cak, bir anda başı dönmüş gibi durdu. Bir yere dayanmak istedi. Koşup da kendisini tutmıya vakit kaimadan mer- divenden alt kata kadar yuvarlanarak vefat etti. Bu sözler Susenin üze-ir. derin bir tesir husule ge' ellerile yüzünü kapadı. Si ki meçhul bir kuvvet onun kul: sıldıyarak: —<C'ihangirin ölümü ile. Akgülün 5- lümü arasında bir münascbe' var.. de- mişti. Fakat garibdir ki; Susen, Akgülün bir suikasde âlet olacağını zerre kadar aklından geçirmemişti. Bu genç k:zın bu şekilde ölümünü büsbütün başka bir şeye atfederek: — Zavallbı kız! Demek ki onu, çok de- rin bir muhabbetle seviyormuş. Tees- sürden kendini kaybetmiş, aşkına kur- |ban gitmiş... demişti. Sarayın büyük matemi arasında, ta- bitdir ki bir cariyenin merdivenden dâ- gerek ölüşüne, hiç kimse lüzumundan fazla ehemmiyet verinemişti. Halbuki Akgülün ölümü, yaptığı ci- nayetin en tabil bir cezası idi. O, o gece Ürkent'den, Yusuf Sofu ta- rafından gönderilen ipekli çamaçırlara, ©o Mmeş'um zehiri serperek Cihangire giydirdikten sonra sabsha kadar neti- ceyi beklemiş.. ölüm hâd'sesi vuku bu- lup da saraydaâ inceden inceye tahkikat başlayınca, her ihtimale karşı o zehiri öğsüne sokarak bahçeye .götürüp bir yere saklamak istemiş.. bunur için de münasib bir fırsat beklemiş. Bu müd- Bir Doktorun Günlük Noilearından Belsoğukluğu (Dünkü yazıdan mâbad) Dünkü yazımızda belsoğukluğunun nasıl başladığını ve nasil seyretliğini yazmış- tık. Belsoğukluğu seyri esnasında bir ta- kım ihtilâtlar yapar. En belli başlısı hus- yelerin İltihabıdır, urşit derler. Bu idrar yolları ve memii kanalları vasıtasile mik- robların husyeye kadar ttişarından ileri gelir. Husye İltihabi birçok cihetten ehem- miyetlidir. Evvelâ çok ıztırab verir, de- recel hararet yükselir, hasta yatakta kale mağa mahkümdur. Husyelerin birisi çok şişer, hali tablinin üç misli kadar bü- yür. Serttir.. vecanâktir. Sikı bir tedavi Yle on beş gün zarfında urçit yavaş yavaş düzelmeğe başlar. Husye iltihabinin di- ger ehemmiyeti de ifrazı menevi üzerine olan tesiridir. İyi tedavi edilmemiş bir husye Utihabı, hele bazan vaki olduğu gibi İki taraflı da olarsa o zaman meni ifrazı durur. Hü- veynatı meneviye artık yoktur. Ve hasta- nin artık çocuğu olmaz, bu süretle bel- soğukluğunun zürriyet Üzerine çok mü- him bir tesiri vardır. ihtilâtlarından birisi de gözdeki teza- hüratıdır. Bu ekseriya anasının rahim yollarında eski bir belsoğukluğu olan ve mikrobla bulaşık olan gebe kadınlarda doğum esnasında bu bulaşık ifrazatın ço- cuğun gözlerine tesirile meydanz gelir. Doğumun üçüncü günü birdenbire ev- 'telâ bir gözden derhal diğer göze Intikal etmek üzere sarı yeşil cerahatler akma- Ba başlar. Göz kapakları kızarır ve o ka- Çarşamba dar şişer ki artık göz görünmez olur. Bu hastalık çok tehlikelidir. Vaktinde teda- viye koşulmaszsa birkaç gün içimde çocu- ğüu kör eder, Ve bu körlük maalesef ka- blli tedavi değildir. Artık kör çocuk ana- ginin, babasınım hatalarının, ihmalleri- nin canlı bir azab ve vicdani nümunesi gibi evin bir köşesinde kalır. Yakın vilâyetlerimizden birinden böyle bir çöcuk getirmişlerdi. Çocuk aslan gi- bi gürbüzdü. Fakât maatteessüf hastalık gözün bütün şeffaf tabakalarını kesif bir hale koymuştu.. ışık alacak saha bi- rakmanıştı. Hiçbir tedavi —yapılamadı. Şimdi ne oldu bilmem... (Devam edecektir) Cevab isteven — okuyucularımızın — posta pulu yokamalarını rica ederiz. Aksi tak- dirde istekteri mukabelesiz kalabilir. —— Delsoğukluğunun | Yazan: Ziya Şakir — Susen, Cihangirin bu ânt ölümünün ilk dakikasından itibaren odasına kapanmıştı, saatlerce, bıç ara hıçkıra ağlamıştı. O da tıpkı Timur gibi, bu ölümün tabii olduğuna inanmıyordu. Fakat bir türlü hakikt sebeb ortaya çıkmamıştı det zarfında, vücüudüne temasta bulu- nan zehir, kâfi derecede tesir husule getirmiş, tam merdivenden incoeği za- man, ölümün ilk alâmeti olarak başı dönmüş ve ölümün korkurç uçurumu- na, 0'da yuvarlanıp gidivermişti. Ak, n ölümü, Cihongirin ölümü- nün Üzerine ebedi bir esrar perdesi ger- mekle kalmamıştı. Akdülün ortadan kalkmasile; mes'ud bir talih., Timurun hayatımı da meş'um bir ölümden kur- tarmıştı. * FIRSAT, BU FIRSATTIR. Timürlenk o kadar müteessir idi ki; artık Semerkandda durmıya tahammül edememiş; (Keş) şehrine çekilmişti. Yemiyordu, içmiyordu. Hiç bir kim- seyle görüşmek ve konuşmak istemi - yordu. Ne hükümet've ne de saray iş - lerine dair hiç bir şeyle meşgul olmu- yordu. Bütün zamanı, artık yalnız kal- binde yaşıyan bir hayalden başka bir şey olmıyan Cihangirin aziz hatırala- nı düşünmekle.. ve her gün onun na- mina fakirlere bol bol sadakalar ver- mekle geçiyordu. Servetininin haddini bilmiyen bu zengin Mogol hükümdarı, hazineleri - nin kapılarını ardına kadar açmıştı. Sevgili evlâdını asırlarca herkese yâd ettirmek.. , böylece de onun ruhunu şadetmek için mütemad'yen çeşmeler, köprüler, camiler, mescidler, tekkeler yapılmasını emrediyor., ve bu hayir e- gerlerinin ebediyen yaşaması için de bunlara ayrıca vakıflar veriyor, irad - lar teminini düşünüyordu. (Arkası tar) |RADYOJ)| Bugünkü program İSTANBUL 6 Nisan 1938 Çarşamba Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi. 1250: Hava-« dis. 18.06: Plâkla Türk musikisi. 13.30: Muh- telif plâk neşriyatı. Akşamı neşriyatı: 17: İnkılâb tarihi dersi: Üniversiteden nak- len. 1â.30: Fatih Halkevi gösterli kolu tara- fından bir temsil. 19.15: Plâkla dans musixi- |e 19.88: Bozsa haberleri. 20: Nezihe ve ar- kadaşları tarafından Türk müsikisi ve halk şarkıları, 2045: Haya raporu. 3040; Ömer Rıza tarafından arabea söylev. 21: Nurl! Ha- H ve arkadaşları tarafından klâsik 'Nürk mu- sikisi, (saat Ayarı). 2145: Örkestra, 22.168: Ajans haberleri, 22.30: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları. 2250: Sön haberler ve ertesi günün programı. 6 Nisan 1938 Çarşamba ANKARA Öğle nesriyatı: h 12.30: Karışık plâk neşriyatı. 1250; Plâk: Türk müsikisi ve halk şarkıları. 13.15: Dahi. M ve barici haberler. 17,30: İnkılâb dersleri: İ(Balkevinden naklen), Akşamı neşriyatı: 18,30: Piâkla dans mükikisi. 19.18; 'Türk müsikisi ve halk şarkıları (Servet Adnan ve arkadaşları). 20: Saat âyarı ve arabca neş- riyat. 20.15: Plâkla öpera ve öperel parça- ları. 21: Havacılık: Şakir Hazım Ergökmen, (21.15: Stüdyo galon orkestrası. 22: Ajans ha- |berleri. 22.15: Yarınki program. Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekller: Aksarayda: (Sarım). Alemdarda: (Sırrı Asım), Beyazıdda: (Asador). Samatyada: (Erofllos). Eminönünde: (Beşil Kemal. Eyübde: (Arif Beşir), Fenerde: (Emll- yadi). Şehremininde: (Nâzım). Şahzade- başında; — (Üniversitel. Karagümrükte: (Suad). Küçükpazarda: (Necatl Ahmed). Bakiırköyünde: (İstepan), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesdinde: (Galatasaray - Ga- rih). Galatada: (Hidayeti. Kurtuluşta: (Kartuluş). Maçkada: (Feyzl), Beşiktaş- ta: (Nall Halid). Ş Boğaziçi, Kadıküy ve Adalardakiler: Üscüdarda: (İmrahor). Barıyerde: (Nu- rt). Kadıköyünde: (Saadat - Osman Hu- lüsi). Büyükudada: (Halk), Heybellde: (Halk). Milli güreş takımımız nasıl teşkil edilmelidir? Güreşcilerimizin bugünkü formlarına göre en iyi vaziyette olanı büyük Mustafadır Estonyada yapılacak Greko-Rumen Av- rupa birinciliklerine iştirak edecek gü - reş takımımızın sön seçmeleri 10 nisan pazar günü yapılacaktır. İki aydanberi muntazam bir şekilde çalışan güreşçile. rimizin son vaziyetleri şöylece hülâsa e- dilebilir. 56 kilo: Filiz siklette İstanbuldan Hü- seyin, Kenan ve Ankaradan Mustafa var- dır. Ankaralı Mustafayı minderde ilk de. |fa gördük. Kenanı hükmen yenerek ve | Hüseyin ile karşılaşma imkânını bula - madan sikletinin birincisi ulmuştu. Müstafanın müsabaka tarzı aktif ol - maktan çok uzak, tamamile tedafüli bir güreş sistemidir. Kuvvetli ve soğukkanlı olmakla bera. ber tatbik ettiği taktik beynelmilel sa - hada unutmamak lâzımdır kı aleyhine o- Jacak bir usuldür. Beynelmilel müsaba - kalarda bu şekilde güreşenleri üçüncü ihtardan sonra mağlüb addederler. Onun için Mustafanın gelecek müsa - bükalarda daha açık ve daha ziyade hü - cuma mütemayil bir tarzı tatbik etmesi lâzımdır. Kenanla yaptığı müsabakada, Kenanın ona bariz faikiyeti ancak, Ke - nenın son dört dakikada yaptığı fena bir kafa kol yüzünden kaybolmuştur. Hüseyin şimdi tam formuna gelmiş ol- duğundan asıl müsabakanm Hüseyin ile Kenan arasında olacağını tahmin ediyu- Tuz. 61 kilo: Bu siklette Yaşar, Ahmed ve Suad bulunmaktadır. Suad parlak — bir saltodan başka güreşin umumi gidişini henüz iyice kavramamış istidadlı bir gü teşçidir. Karşısındaki hasmını kandırıp | |saltoya alabildiği zaman mıuvaffakiyet |elde edebilmekte, fakat bunun haricinde fazla iş görememektedir. Bu siklette asıl mücadele Yaşarla, Ah- med arasında olacaktır. Hafif sikletteki bu yıldızlarımızın alabilecekleri netiçe. leri şimdiden kestirmek kabil olmamak- la beraber Yaşarın Ahmede nisbetle Bü- reşteki yüksek vukufu ve müsabaka ka- biliyetlerinin fazlalığı, yer güreşinde gös. terdiği varlık nazarı itibara alınarak mü- sabakayı Yaşarın kazanacağına hükmel- mek daha doğru olur. 66 kilo: Bu siklette Yusuf Aslanla, Yah- ya vardır. Yusuf nefesli, küvveti tamaın, güreşteki tecrübesi de iyidir, Yegâne has — tası müsabakada itidalini bozmaktır. Yahyaya gelince: Genç olmasına, gü- reşi hasmmı kadar iyi bilmemesine rağmen fevkalâde kuvveti ve müvazenesi saye « — sinde geçen maçta rakibine hükmen ga-< lib gelmişti. Yahya biraz daha sür'at elde eder, ve hücüm hususunda biraz daha fazla dik « kat ettiği takdirde bu kilonun yıldızı 04 — lacaktır. i 3 72 kilo: Bu siklette başta Salm ve Falk - olmak üzere Ankaradan Vahid ve diğet — bir güreşçi bulunmaktadır, Vahid ile diğer Ankaralı güreşçiyi he- nüz minder üzerinde göremedik. Fakat Vahidin ve arkadaşının çok kuvvetli ve mukavim olduklarını biliyoruz. Ancak müsabakadaki bilgileri hakkın: da kat'i bir fikrimiz yoktur. Minderin es- | ki bir kurdu olan Saim, Faik gibi yeni ye- tişen ve istikbalde çok şeyler vâdeden bir güreşçi karşısında ihtimal ki muvafe fak olur. Takıma yeni girecek olan bunların parlak bir iş yapacaklarımı ümid edemiyo ruz. Bu genç arkadaşlar bir iki sene son- ra takımımızın yıldızları meyanına ge « — çebileceklerdir. Bu kilonun temsiline elyak olan gü « reşçinin Satm olduğunda hiç şüphe edile- mez, 79 kilo: Vasatta kimseyi göremiyoruz. Son zamanlarda fevkalâda bir forma gir- miş olan Adnanın idmanda ayağının sa « katlanması üzerine bu siklet boş kalmış- tır. Mersinli Ahmedin takıma gireceği ri« vayetleri ne dereceye kadar doğrudur bi« lemeyiz, Kaldı ki Ahmedin formunda olmadığı da muhakkaktır, 87 kilo: Yarı ağırda yegâne güreşçimiz Müustafa tam formundadır. Mustafadan Avrupa — birinciliklerinde çok şey bekliyoruz. Ağır siklet: Ağır siklette Çoban Meh med rakibleri Samsunlu Ahmed ve Nece miye her zaman olduğu gibi falk vaziyete tedir. Tam formuna henüz gelmemekle beraber Çoban Mehmodden memleketir. Çok şeyler ümld ettiği muhakkaktır. Ömer Besim N futbolcum olsaydı... Bizde bir klübün yaşaması, memleket sporunda yer tutması, idarecilerinin mu- vaffakiyeti, maalesef 11 futbolcusunun ıgöskrrceklen maharete bağlı bir mese- Üle olmuştur. İdare makinesini istediği - Eniz kadar kuvvetli kurun, istediğiniz ka- dar azimli, iş bilen ellere tevdi edin, fut- bol takımının iki, üç muvaffakiyetsizliği © itina ile seçilen idareyi kökünden sar- sıiyor, deviriyor. Futbol takımının kazanması, - işlerin yolunda gittiğine alâmettir. Klüb reisine ır, itimad ziyadeleşir, ya- nında candan bağlı arkadaşlar bulur, ta- raftarları, sokakta selâm verenleri, hal I tır soranları çoğalır. Tabii, bunun aksi olunca, zavallı işinin başına gidemez; zira, geçmiş olsuna ge- lenleri, alaylı tebrik edenleri tümen tü - men ziyadeleşir, telefonla, mektubla, tolgrafla akıl verenleri, bu ışten çekil « mesini istiyenleri, idaresizliğini yüzüne vuranları, yüzlere, binlere baliğ olur. E- vinde de rahatı yoktur. Evli ise karısı, ço- cuğu, bekâr ise, anası, babası, kardeşi, velhasıl yakın, uzak akrabalarının mua« haze nazarları altında ezilir, büzülür, Berbere hiç gidemez. Burası pek mü- himdir. Bizim spor pazarlarımızın en çok revaç bulduğu yer, hiç şübhesiz berber | dükkânlarıdır. Bir klübü tutmıyan, — bir oyuncuya taraftar olmiyan berber kalfa- s1 görmedim. Aman Allahım, klüb rel « | sinin, idarecisinin bilmediğini bilirler, on . beş gün sonra oynanacak bir maçtaki, ta. |kımı evvelden hazırlarlar, atılacak, yene. ,cek göllerin sayısını tayin ederler? Hexwl biri bir menejer, bir futbol antrenörüdür. tBeıu de bu ateşli klübeülük, berberlerin pazar tatiline razı olmalarında en bü « yük âmil olmuştur. Eğer bir mektebde muallim ise, acırım zavallıya. Sınıftan içeri girer girmez ilk — gördüğü şey büyük grafiklerle, maçın neticesinin kara tahtaya yazılı olduğu « dur. ğ İşte bugünkü sporumuz. Klübün at - letiçri, denizcileri, güreşçileci basketbol, voleybolcuları velhâsıl bütün şubeleri kas— rikalar yaratsınlar, şampiyonluklar ka « zansınlar, şiltler, kupalar getirsinler, hiç faydası yoktur. Varsa yoksa bir futbol, bundan ötesi ara nağmesi. Olsa da olur, olmasa da olur... Osman Müeyyet Galatasaray takımının antrenörü gidiyor Bir senedenberi Galatasaray klübünün futbol takımını çalıştıran Macar — müll — takımı sol açığı antrenör Zabo konturati bittiğinden birkaç gün sonra memleke — tine dönccektir. B Ürgüp zürra ve tüccar bankası kuruldu Ürgüp (Hususi) — 100 hizsedarla teşekkül — eden ve $0 bin lira sermayesi olan Zürra Ve Tüccar Bankası senelik toplantısını yapmışe tır. Bankanın bir senelik kazancı ortaklari — memnun edecek hadde gürülmüştür. İdart — beyetinde noksan olan 3 #zanin yetine inti- hab yapıldıktan sonra içtimaa nihayet ve“ A rilmli hi $A Dr. İRFAN KAYRA Röntgen Mütehassısı Hergün öğ.eden soara saat 3 ten 7 ye kadar belediye, Binbirdirek “Nuzi Couker sokak No, 8-10