YA YUT ı' . * Son Posta,, nın ikâyesi 'Tahsildarla beraber kasabanın kahve- sine girdim. Panayır olduğu için kahve tıklım tık- Ü lim doluydu. Bu kalabalıktan hiç kim- | ber gelin gidelim.. | HSST YA AT BRRTR eTi (KİT seyi tanımıyordum. Bir sandalyeye ili- şince, gözlerim, karşıda iki belediye âza. sinın ortasına oturmuş olan bir jandarma mülâzımına takıldı.. Barışındı; beyaz bir teni vardı. Mavi Bözleri sal bir ışıkla parlıyordu. İpek bıe yakları ince dudaklarını gölgelendiriyor. du. Yüzünden temiz bir adam olduğu an- laşılmaktaydı.. Gülerken beyaz dişleri dudaklarının a- rasından gi yor ve bu gülüşünde bir çocuk safiyeti göze çarpıyordu. Benim oraya baktığımı gören tahsildar: — Bu, kasabamızın jâı danidır, diye fısıldadı. G — ğil mi? Karısı da çok güz. ) dındır. Evlenmeleri garib bir şekilde ol- du, Bakınız, mülâzım kalkıyor. Kendisi- — ne bir şey söyliyecektim. İslerseniz bera- Birkaç dakika sonra mülâzımla yanya- Na yürüyorduk.. mülâzım az konuşuyor “ve suallere nezaketle cevab veriyordu. Epey konuşmuş yürümüştük. Kasaba« 'nım kenarına geldiğimiz vakit gözüme Şalrane ve şirin bir ev çarptı. Durdum | — ve eve bakmıya başladım. O zaman mülâ- b ğım sakin bir sesle: karımın evidir, dedi. y ince tahsildarın sözü hatı- orıma geldi. Gülümsiyerek — İzdivacınızın garib bir hikâyesi var. — mış? diye sordum. , Lâkayd bir tavırla: — Öyle diyorlâr, Fakat ben izdivacımı- £ zın hikâyesin! pek tabii buluyorum. Bâş- kaları için belki garib olabilir. dedi. ' Bonra tatlı bir sesle ilâve etti: — Şimdi ben de burada, bu övde otu- “Tüyorum. İsterseniz gelin bi Hoşunuza giderse eğer, si Cevlendiğir k yök. — Küçük, temiz döşeli bir salona girdik. “Az sonra mülâzımın karısı göründü, Bu, Puzum boylu, sarışın, çok güzel, çok sem “Patik. ve çok sade bir kadındı. Tıbkı ko- “Cası gibi safiyetle gülüyordu.. Birer kadeh likör içtikten sonra mülâ- | özim ayağa kalkarak karısına: — Ben belediyeye kadar gideceğim, de- di. Sen, Mösyöye, izdivacımızın yesi- anlat. benden iyi anlatacağını umu- rum. Belki bu hikâye Mösyönün hoşu- gidecektir.. a Kadın, tatlı bir tebessümle dudakları- dyırdı, Ve kocasına şefkat ve sevgi do- bir bakışla baktı. Mülâzım çıkınca ka- — Bu köşkte büyüdüm. Babam margu- 'âdi. Bütün servetini erittikten sonra ildü. Vefatında bu köşk bile ipotekti. Sa- z oturalım. Yazan: *Charles Foley : | Lâmajn yaktım salon aydın! Solgundu, fak: |tekabül edebilecekti.. hâyatta yapayalnız ve ümidsiz bir halde kalmıştım. Draho-/ geldi.. | mam yoktu. Bu vaziyette benimle evle.- necek hiçbir asilzade tanımıyordum. Ma- nastıra gitmek.. hayır; bakire kalmaktan nefret ediyordum. Evlenmek, sevmek ve sevilmek istiyordum. Fakirlik, yirmi ya- şındaki bir kalbin rüyasını öldüremez.. Matem bitince tereddüd ermeden note- re gittim.. köşk on beş gün sonra satılığa çıkarılacaktı. Kasabada yegâne tanı: Ti insan da bu noterdi. Kendisine evlenme fikrimden bahsettim. Ve şayed, şerefli, namulu ve iyi bir genç beni almak ister- se, kapımı gelip çalmasını söyledim, Doğ- rudan doğruya kendisile konuşacak, an-« laşacaktımı. Bu biraz romantik ve çılgınca bir ha- reketti belki,, gülmekte haklısınız Müs. fa ayat hakkında hiçbir malüma- tım yoktu. Bu hareketse ba utanılmıyacak bir şey gö Ondan sonra kendimden memnun ola. eve döndüm. On beş günüm gene tn-! Ta | ' SON'POStA:. BİR BAHTİYARLIĞIN HİKÂYESİ Çeviren: Faik Beremen anınca gözlerimi ona çevirdim. at güzeldi, tum.. aklıma tehlikeli ve korkunç şeyler Kapıyı yavaşca araladım.: bir ün'forma göründü.. ihtimal noterden veya hü metten resmi bir müzekkere vardı. Sükü- açtım.. de kasketi arkamdan geldi. Salona girince mülâzıma sordum: — Mektubu veriniz!. — Mektub yak.. yalnız noterden öğren- dim ki... İşte onun için geldim., İMHadesinde bir kat'iyet, bir merdlik var- dı. LAmbayı yakmak için kibriti aramağa başladım.. ama ellerim heyecandan titr- yordu. O gene ağnı seğle ve eiddiyetle könüşe masına devam ediyordu: — Evet, beni tanımıyorsunuz. Hakl da hiçbir şey bilmiyorsunuz. Oh! Ben zi ne kadar çok gördüm. Ne kadar güzel ve hüzünlü bir duruşunuz vardı. note le ko iktan sonra artık gece gündilz sizi düşünmeğe Başladım. Höc âkşam bu- Yolun ken raya geldir jda durarak 'a içinde geçti, Bütün gün bahçede çi ler arasında dolaşıyor ve kapının ça- lınmasını heyecanla bekliyordum. Fakat birisinin kapınızı çalıp çalmıyacağı | bekledim. Her ne vakit buradan biris Çin hi (Baş tarafı 7 nci sayfada) — Bu askere söyır. benimo beraber a- arını bana tesiim ct- sin ve iki at hazırlasın! Bu da yapıldı. £ rını tesi.m eden asker, yedeğinde (l çekerek saray « ri çıkardı. Neferi savdılar, atlara T. İmparacurıce atta iken bire ha « kanın kolları arasında bulunuyordu. Sarayda ava gittikleri havadisi üzeri. he hiç kimse - bir şüpheye düşmemiyti. Artık ormanların di iklerine varmış: lardı. Hakan aftan indı, onu da indirdi. Gaddar imparat şimdı hakana ken- — KÖRFEZ... Bu isim altında İzmitte bir gazete - neşredilmeye — başlana- caktır. Şimdiden hazırlıkları ya- 1 gazetenin mahalli her suretle karşılıya- bilecek bir mükemmeliyette ol- masına itina edilmektedir, HALK OPERETİ Pazartesi akşamı 9 da Bakırköy Çan- kıya Sinemasında ESKI TAS Operet - Bale - Ürkostra 6 Nisan Çarşamba akşamı 9 da Fran- sız. — tiyatrosünda sön'atkâr Naşit - Halk Opereli - Mu- &llâ koönseri - Gürden Bar Varyete artisli ri ORKESTRA a âyeleri ! ı disini öldürmemesi için yalvarıyor, ağlı yordu. Hakan: — Sus, dedi. Ben köprk kanına gir Mem. Seni daha elim bir ölümle öldüre - ceğim. Sen benim aşkımla, inliye inliye öleceksin! Sen beni değli, ben seni zehir. ledim. Sonra hâlâ ağlıyan imparatoriçeyi serı best bıraktı. Onun hayvanını da yede ğine alarak uzaklaştı. Bundan pek kısa bir zaman sonra im- paratoriçe genç Türk hakanının ismini sayıklıya sayıklıya öldü. |Almanyanın Londra sefiri | Londra 2 (A.A.) — Yeni Alman sefiri Von Diroksen'in tayini hakkında vukü- bulan istimzaca kral tarafından muva- bk cevab ilmişti MEZELORMUNULAN GENEEEEE SELÂNİK BANKASI Tesis tarihl : 1888 Tdare Merkezi : İSTANBUL (GALATA; Türkiyedeki Şubeleri * İSTANBUL (Galata ve Yenicami) MERSİN, ADANA Bürösu Yunanistandaki | Şnbelalı_ SELÂNİK - ATİNA Her nevi banka muameleleri Kiralık kasalar servis! TEKDOREI N FO KAT T İstanbul Orman Faş Mühendisliğinden : Mikdati Haemi M3. — Da, 3641 — 208 T 019 ilçesinde hudu Cinsi ormanından numaralanmış 3641 M 208 3 adet ker ve Kapalı zarf usulile müseadi | geçtiğini görsem alnımdan soğuk bir ter İaşağıya yuyarlanıyordu. Kapınızı çalma- yışım tereddüd edişimden değildi. Benden hiç kimse kapımı çalmıyordu. Yoldan ge- çenlerin hiçbiri kapımızın önünde durmu- yordu.. Muhamn vahit fiatı K. 5 15 3 85 udları şartnamede h Dimbilt devlet D3. ba donk 7877 adet kerestelik devrik elik Göknar abacı bir yıl içinde çis artırmaya konulmuşlur. £ Salı günü saat 15 de Bolu Hükümet an dairesinde yapılacak tır. Rarm 3935 4 — Muvakkat teminat 1408 lira 46 kuruştur, başına gelip oturdum. Ortalık iyica kak rarmadan içeriye gizmek istemiyordum. Boş evin içi soğuk, rütubetli ve bır ölüm havası gibi korkunçtu. Henüz merdiven başına olurmuştum ki birden sokak kapısının çalındığını duye dum. Titredim, tereddüd ettim.. yanlış duy- muş olmalıydım.. fakat tekrar kapı hızla çalındı. Kapıyı açınca mutlaka hiç kim- seyi bulmıyacaktım. Avluyu geçtim. Hay- 1 .'ı Ha çıkarılsa alınacak para ancak borca Ah, Su —Hem daldıkları keyif âlemine doyma- n gece yarısı tâ Rüfal dergânma ka- lar Gönmek, âdeta bir ziyafet sofrası- ha olurur oturmaz aç kalkmağa benzi- ordu. © Bir gece tam avdet saati gelince bir- birinin yüzüne bakan iki abdal hovar- — — Adam sende! der gibi tekrar içme- başladılar. Ve bu kararı. verdikten iki gece bir gün o meclisten ay- dan aç behimiyetlerini doyurmuş- dı. Bu müdhiş yorgunluğu — dinlen- eğe gelen uzun ve derin uykudan | dikları zaman şaşkın şaşkın hesab- | lar. Aradan tam kırk sekiz saat| çmnişti! ; S Münir büsbü lamağa çalışa “ — Ben yoldas! - de Sadi onun — — NasıListe Ğ—wah’vnrdı W) ün çarpılar ağzını top- k tekkeye dönmiyoeceğim nt okşıyarak: en öyle yap erenler -di- - harçlığın, masrafın Son Posta'nın edebi romanı: 2 ret.. kapıda birisi vardı. O zaman kork- 9 —<><>><><< — İ Hayat! Yazan: Nezihe Muhittin benden, istediğin yerde oltur, keyfine bak.. — Eyvallah erenler!... Bu konuşmadan sonra Münirin Ga- latada kendisine vurgun olan Şişman Eleninin evinde yatıp kalkmasına ka- |rar verildi. Haftada iki üç gece de Sadi ev araba- sile geliyor, kendilerince büyük ve gü- zel bir eğlence âlemi yaptıktan sonra genç mirasyedi bütün masrafiarı ödü- yordu. Şişman Eleni bu abdal hovarda- lardan sızdırdığı çil liraları asıl sevgi- lisi bir lâtarnacı palikaryaya yediriyor ve belâlisile ara sıra Münire gözdağı veriyordu. Münir bu yanda dünyadan habersiz y ıp duürürken beri tarafta tekkeye |daha sık devam etmeğe başlıyan kadın- lar ,gene sevgili küçük şeyhlerine toz kondurmuyorlardı. İlarında fısıltı halinde: daha iyi bir insana düşmenizi arzu edi- Son gün, güneş batarken merdivenin | yordum, Eğer hiç kimse gelmezse o za- man cesaret bulacaktım. Filvaki çirkin ve kaba bir insan değilim.. yüreğimi mizliğine güvenebilirdim. Şimdi Madmazel,.. şayod beni kendinize lüyik görmedinizse söyleyin. Hemen gideyim. Fakat &min olun hüzünlü olarak gidece- ğim. Ve Inanınız, bana hiç kimse kapınızı çaldığımı bilmiyecektir. Lâmbayı yaktım. Salon aydınlanınca gözlerimi ona çevirdim, solgundu. Fakat güzeldi. Gözleri ıztırabla doluydu. Henüz onu tanımıyordum. Fakat nedense büyük gene geliyorlar, akşama kadar sigara i- çerek derdleşip gidiyorlardı. Ortada dolaşan bir sır vardı. Fakat İne tekkedekiler buna dair bir şey söy- lüyorlar, ne de gelenler bir şey sorma- Ba cesaret edebiliyorlardı. Yainiz ara- — Himmeti hazır olsun! Gense eren- leri bir sabahcı kahvesinde görmüşler. Ortada ne kadar desti, sürahi, bardak |varsa kırıp dökmüş!. Suları yerlere dökmüş mübarek!. — A, tevekkeli değil hemşire.. orta- Lğı kuraklık yağmursuzluk — kavuru- yor, — Ah elbette kuzum.. iki gözümün celâli beybude olur mu hiç?. Aradan aylar geçt. Kadınlar hâlâ tekkenin kapısını aşındırır ve kaybolan hakkında bir haber işitmek için can a- tarlarken Galatada Şişman Eleninin e- vinde de bazı hâdiseler oluyordu; zaval- h hastalıklı Sadi ardı arası gelmiyen sefahat yorgunluklarına dayanamıya- yak yatağa serilmişti. Kendisini müdhiş bir içkiye kaptıran Münlir de onu ara- yıp soracak halde değildi. Şişman Eleni eskisi kadar pata tuta- madıkca Müniri itip kakıştırırken beri- Tekke artık bir kadınlar klübü hali- ne gelmişti. Evvelce Münire okunmak ve çiğnenmek için bekleştikleri odaya ki: — Bizim erenlere haber gönder! -de- yip kadını susturmağa çalışıyordu. Son 5 — Şartname ve mukavelename projelerini görmek istiyenler Bolu, Anksra, İstanbul Orman Başmühendiş muavinliklerine ve Orman Umum Müdürlüğüne |tün kesilmi müracaat edebilirler. — <1489> bir emniyetle elimi eline verdim. O za- man yüzüm kızardı ve alçak bir sesle: — Bu hareketimden dolayi hakkımda ne düşünüyorsunuz? diye sordum. — Merd ve namuslu bir insan olduğu- nuzuü d: üyorum. Bunun için sizi sevi- yorum; ve bunun için de geldim. İşte böylece nişanlandık ve evlendik mügyö.. eğer bu hikâye size de garib ve tuhaf geldi ise gülebilirsiniz.. bir âyin ilk üç haftası Sadiden gelen u- fak tefek yardımlar son hafta büsbü- şti ve bir gün zavallı Sadi« ata ebediyen gözlerini kapa, on parasız kalan Münirin yerleştirilince kapı rin ba anla: beline bir tekme dışarı ettiler. Yıllarca saygı ve sevgi arasında ya- şıyan Münir şimdi yersiz yurdsuz ve sefil bir serseri olmuştu. Artık köprü altında yaşıyordu. Fakat Şişman Eleninin evinde alıştığı hayatı bir türlü bırakamıyordu. O, bir yarasa olmuştu. Gece basınca sığındığı kovuk- tan kalkıyor, aç ve çıplak Galalada ta- nıdığı dar ve kirli sokaklara dalarak, karanlık yeraltı kahvelerini, pis ha- |mamları dolaşa dolaşa dileniyor, kovula, |dövüle topladığı birkaç kuruşla bir bar- dak rakı yuvarladıktan sonra çöpleri e- şeliyerek karnını doyuruyor ve bütün bir gündüz uyuşmuş bir halde uyuyor- du, Artik tekkedeki bekleme odasını ya- vaş yavaş terkeden kadınlar birbirle: ne sokaklarda rastlayınca gene geçmiş günleri hatırlatan bir âşinalıkla başla- rını tuhaf tuhaf sallıyarak geçip gidi- yorlardı... Kadınların mühim vak'aları unutma- &81 için aradan uzunca bir zaman geç- mesi lâzımdır. Evet, Münir lam mana- Güzel gözleri bir yaş bulutile kaplandı. Ben ise gülemedim; gülmedim. Bu halim önuü memnun etmiş olmalı, ki samimiyete le elimi sıktı. YARINKİ NUÜSHAMIZDA: Üç genç kız Yazan: Peride Celât gile bir serseri olduktan sonra epeyce bir zaman geçmişti.. tâ ki...... o ÇÖPLÜKTEN SARAYA! Jurnallerin hummalı bir Taaliyetle saray kapılarını çaldığı bir devirdi Her kuytu köşede korkunç bir tehlike ejde- rinin hayali kıpırdıyor ve çat'ları endi- şenin karanlık ve sinsi gölgesi bastırı- yordu. Hele sarayın durgun, tenha ve loş koridorlarındaki - çıtırtılardan bila Ürküntü duyarak odalarına sinenlet vardı. Birbirlerine hiç benzemiyen, hep korku ve tehlike fısıldıyan jurnalleri birbir gözden geçiren padisahın sinir- leri, sisli ve uğultulu bir buhran içinde kıvranıyordü. Cümlei asabiyesinin mü- vazenesi bozuldukca gözlerine uyku girmiyen padisah'n elinden birçok ka- zalar çıkıyor! Bozuk ve düzensiz kafa- gından çıkan gazablı. iradeler memle- kette bir heyecan ve dehşet havası es- tiriyordu , ay doktorlarının verdikleri mü«- ler ltatm tersine bir tesirle padi- şahın uykusunu büsbütün kaçırıyor ve onu gözü açık bir halde hezeyanlı kâ- buslar içinde kudurtuyordu. (Arkası var)