28 Mart SAÇS) SPOR GE Fenerbahçe dün resmen milli kümeden çekildi Güneş İzmirde Üçoku 2 - O mağlüb etti. Sipahi Ocağındaki binicilik müsabakalarıda çok hararetli oldu|- poux bir dirseğine yaslanarak felsefe Harbiye takımı dün Taksim stadında seremoni Millt küme şampiyonu Fenerbahçe takı- | “TTmAmremarermancenenanannccnn tmı, dün Barbiye maçımı da yapmadığı için 3kineci defa hükmen mağlübiyetile, milli kü- medeki oyun baklarını kaybederek küme haricinde kalmış oldu. “Fenerbahçe klübünün fena — bir şekilde başladığı milli küme maçlarından çıkan yer- Giz blr İhtilâfı, büyüte büyüte klübün futbol hayatile alâkadar olan bir işinin nihayet bu şekilde kapanmış olması, klübe ne kazan - dırmiştir tahmin edilemez Fenerbahçe idarecileri, 1937 de başlayıp milli küme maçlarına ald Federasyon ta - rafından tesbit edilen talimatnamenin mad del mahsusasını ileri sürerek bu sene de pa- zara tesadüf eden maçlarını kendi sahasın- da oynamakta irar etti. Putbol Foderasyo- nu yeni mevsim milli küme maçları prog - ramını tangim ederken bir sene evvelki o » yunlarda edindiği tecrübeleri — göz önünde bulundurarak ban noktaları tadil — etmek gmeeburiyetinde kalmıştı. Federasyon bu talimatnimede esaslı ola - Tak şu noktaları tadil etmişti. 1 — Deplasman maçı yapacak olan ta - Kamlara geçen sene sekiz yüzer llra verir . ken bu sene yedi yüzer lira verdi. 2 — Cumartesi ve pazar günü yapılacak deplasman maçlarının Tuksim stadında ya- pumasını kararlaştırdı. 3 — Deplasman oyunlarının maç yapı - Jan şehrin hakemleri tarafından — idaresini karar altına aldı. 4 — Deplasman oyunlarına iştirak eden futbolculara devamlı Gavetiyeler verdi. 5 — Mıntakalarda sonuncu kalacak ta « ımların otomatik bir şekilde yer değiştire- cekleri hakkında verilen kararı kaldırdı. Futbol Pederasyonunun belli başlı tadi - Mt yaptığı mili küme talimatnamesi pek â- Çik bir şekilde meydanda iken FPenerbahçe- nin bir hiç yüzünden kümeden çekilmek arza #unu göstermiş olmam, hoş karşılanır bir ht reket sayılamaz, Fenerbahçe milli kümeden gekilmekle şu zararları göze almış bulun « maktadır. 1 — İki defa Oalatasarayla, birer dafa da Beşiktaş ve Güneşle maç yapması lâziım o - lan Fenerbahçe, kümeden çekilmesi dolayı - «lle büyük bir para kaybetmiştir. 2 — Mevsimin tam ortasında takımını bir çok oyunlardan mahrum etmekle futbol hareketlerini durdurmuştur. 3 — Kilübünün renkleri için her hafta gırpınan tarafdarlarının alâkasızlığını do - Burmuştur. 4 — Teşkilâtin kararlarına karşı gelmek- e yarınki vaziyetini bir çıkmaza — sokmuş, bir takım idari meselelerin açılmasına sebe- biyet vermiştir. Bir müddet hareketaiz kalmağa mecbur o dan bir klöbün karşılaşacağı Müşkülleri bi- Hiyor ve takdir ediyoruz. kabul etmek Iâzımdır ki futbol sabasında bir sarsıntı geçirmektedir. Bir mevsim evvel şampiyon çıkan bir takımın, tam bir mev- Bim sonra, ikinci lige kadar düştüğü vaziyet dünyanın her yerinde vuku bulan tabll bir hâdisedir. Fakat Fenerbahçenin bu şekilde- Ki hattı hareketi, iyi düşünülmüş ve bulun- muş bir deva değildir. Bakalım işin sonu ne- reye varacak? Hilâl ikinci küme şampiyonu oldu İkinci küme llg şampiyonluğu — maçları dün Kadıköy stadında yapılmış ve Hilâl la. kımı, Davudpaşayı 2 - 1 mağlüp ederek şam- piyonluğu kazanmıştır. H4 takımı bu ga - übiyetten dolayı önümüzdeki. mevsim bi - dnct igde oynayacaktır. Emektar Hilâl klü- dünü bu şampiyonluktan dolayı tebrik e - teriz. Dün yapılan diğer futbol müsabakaları İstanbulspor B. Beykoz B. arasındaki fi- sal maçına Beykoz gelmediğinden İstanbul- Fenerocahnçenin — gelmemesi yaparken üzerine Dünkü binicilik Müsabakaları Yüzbaşı Cevad Kula ve Salm Palatkan dünkü mandalı müsabakalarda Bipahi Ocağının geçen sene olduğu Kibi SON POSTA Harikulâde bir maceranın hikâyesi: 11 ammmmu Ben bir casustum! Yazan: Eric Ambler Sayfa ? Polis memurları mahmuzlarını şakırdatarak önüme dikildiler: “Kanun namına seni tevkif yaptı: Her ne hal ise, keşfettiğim bir şey varsa, bütün insanların, ister yalancı ol» sunlar, isterse olmasınlar, birleştikleri bir noktanın bulunduğudur. Bu nokta ne- dir, biliyor musun?, — Hayır, Birden öne doğru eğildi, elimi yakala. dı ve işaret parmağile avucuma dokuni- rak gayet hafif bir sesle: — Paâra aşkı, dedi ve elimi bırakarak devam etti. — Sen, Vadassy, çok talihli bir adam- sın, vesselâm, Darılma, gücenme.. fakır- sin. Dolayısile paraya muhtaçsın, Lirala- rın şıkırtısı hoşuna gider, Gitmiyecek Bgi- bi değil de hani... Para kazanmak için de eline bir fırsat geçmiş bulunuyor. Neden istifade etmek istemiyorsun, şaşıyorum. <- Ne demek istiyorsunuz anlıyamıyo- Tum. Bir müddet sessizlik oldu. Kadının bizi dikkatle dinlediğini farkettim, sonra Röux konuştu: — Bugün, günlerden ne Vadassy?.. — Bugün mü? Cumartesi... Ağır ağır başını salladı: — Hayır, değil. Bugün cuma Vadassy. Şaşkın şaşkın güldüm: — Fakat, mösyö, emin olunuz ki bu- gün cumartesidir. Roux tekrar başını salladı: , — Bayır, cumadır Vadassy, dedi, Göz- leri ufaldı. Öne doğru eğildi ve dinle be- ni Vadassy diye söylendi: — Eğer bana lâzım olan gayet ehem- miyetsiz bir malümatı senden öğrenebi. lirsem, bugün yüzde yüz cuma olduğuna dair seninle beş bin franga bahse giriş- meğe hazırım. — Ama kaybedersiniz. — Buna şübhe yok. Bir yandan beş bin frank kaybederdim ama, öbür taraftan da istediğim malümatı elde etmiş olur- dum. Nihayet kafama dank demişti, herif düpedüz bana rüşvet teklif ediyor. Bunu da ima, ışmarla anlatmak istiyordu. De. likanlı, beni Sehimlerle konuşup, belki de odasına girerken görmüştü. Derhal kısa kestim ve: — Beş bin frank kaybedecek kadar orijinal bahsi müşterekli olarak tertib etti - 'büyük bir zararı göze alabileceğiniz bir Bi ilkbahar konkur ipiklerinin birincisi dün Harbiyede, Stpahl Ocağı açık manejinde ya- pılmıştir. Havanın yağışlı olmasına rağmen kalabalık bir seyirci kütlesi sahayı çerçeve- Temiştir. Müsabakalar intizamin cereyan et- miş, Avrupanın muhtelif yerlerinde atlı mü- sabakalara iştirak etmek Üzere yakında İz - tanbuldan hareket edecek ekip elemanların- dan değerli süvari sübaylarımız da, sübay - lara mahsus olan ikinci, üçüncü ve dördün- cü müsabakalarda iyi dereceler almışlardır. Bipahi Ocağı at ve talebelerine mahsus olan Marmara mükâfatı müsabakatı saat on dört buçukta başlamıştır. Azaml yükseklik 090 metre, manl adedi 10 olan bu müsaba- kada küçük Bayan Leylâ Efekizi isimli at» la birlaci, Bayan Fon der Borş Doğanla 1 » kinci, Ayetullah Karyoka ile üçüncü gelmiş- lerdir. Boğaziçi müküâfatı Latınli İkinci” müsaba- kaya, süvari binletlik okulu atlarila okul yar sübayları Iştirak etmişlerdir. Mani adedi 12, azsamil yükseklik 146 metre olan bu müsa - bakada, yarsübay H. Polat Horoz isimli at - la birinci, K, Arkın Cadı isimli atla ikinci, F. Ergüt Arkaç isimli atla üçüncü olmuş - lardır. Muhafız alayı müküfatı müsabakasına her nevi atlara binmiş sübaylar iştirak et- mişlerdir. Mani adedi 14, azami 1,30, azami genişlik 3,50 metre clan bu mü - sabakada Asteğmen Kudret Kasırga ile bi. KHinelliği, asteğmen Bekir de Kibarla ikinci - NĞİ kazanmışlardır. Dördüncü koşu olan süvsri binicilik o - kulu mükâfatı müsabakasına her nevi at- Jara binmiş olan sübaylar işttrak etmişler - dir. Bu müsabaka en zevkli ve heyecanlı mü sabakalardan biri olmuştur. Azami yüksek - Hk 1,50 metre, mani adedi 14, azami geniş - ÜNk 4 metze olan bu Mmüsabakada yüzbaşı Cevad Gürkan birimelliği, teğmen Salm Po- latkan da ikincilik ve üçüncülüğü kazan - mıştardır. Binicilerimiz, seyirciler tarafından uzun uzun alkışlanmışlardır. enenerceeeraenanenın spor hükmen galib saayılmış ve bu kümenin şampiyonu olmuştur. Galata Gençler: 2 - Davadpaşa: 2 B. takımları arasmdaki bu müsabaka çok sevkli olmuş ve iki takım 2 « 2 beraberö kal- mıştır. Güneş: 1 - Topkapır 1 B. takımları arasındaki bu müsabaka bü (Devamı 10 uncu sayjada) malümata sahib olmadığımı sanıyorum, Mösyö... dedim. — Öyle mi?.. Buna emin miziniz. Ayağa kalktım: — Evet.. affedersiniz. Fazla — tahatsız etlim sizi. Oruvuar mösyö, Oruvuar ma- dam.. dedim., Roux ayağa kalkmadı. Kinayeli kina- yeli: — Tekrar görüşelim, mösyö., dedi. Kapıyı çektim. Uzaklaşırken, herifin attığı çirkin, kaba kahkahaları duydum. * Kendi kendime: — Bu işde de yaya kaldın tatar ağası!.. diye söylenerekten, salona — doğruldum. Garsonlardan biri beni önledi: — Pardon, mösyö, Sizi telefondan is- tiyorlar, Paristen çağırmışlar. Koştum. Telefona yapıştım va: — Allo!.. diye seslendim. — Allo Vadassy. — Kim konuşuyor?.. — Polis komiseri ben.. dinle. Bugün yükseklik | Röserve otelinden kimsenin gideceğini !blhyor musun? — İngilizler yarın sabah hareket edi- yorlar, Ben de gidiyorum. — Ne haltediyorsun? Sana ne zaman söylerlerse, O zaman gidebilirsin. Saç- malama. Mösyö Beghinin verdiği talima» tı unuttun mu? — Bana oteli terketmemi söylediler. — Kim?. — Köche... Komisere, Beghinin verdiği — talimatı tatbik ederek aldığım neticey! kısaca an- Tattım. Komiser dinledi, dinledi. Sonra: — Âlâ., dedi. Bugünlük bu kadar. — İyi ama, ben ne yapacağım. — Sana icab ettiği takdirde talimat verilecektir. Dedi ve telefan kapandı. * ğ Saat dokuzu çaldı. Amerikalılarla bir- dikte pencerenin yanıma isabet eden ma- N Âr sada oturuyordum. Önümüzde de kahve fincanlarımız duruyordu. Bir bakıma kendi arzüsile, bir bakıma da Frsu Vo- gel tarafından atlatılan Mösyö Duclos, istikametini bizim mâasaya doğru çevirdi. Yaklaşınca da, bana: — Bu Amerikalılar pek şirin, pek şe- ker şeyler, dedi. — Evet. — Demin madam Vogele de bunu söy- lüyordum. Çok zeki bir kadın. Biliyor- sunuz, değil mi? Mösyö Voıef İsviçre devlet elektrik kumpanyası müdürüdür. Kendisini gıyaben tanırdım. Berne'deki ofisi, şehrin en muazzam yerinde ve er güzel bir binasıdır. — Ben onu Köstenceli biliyordum. Duclos asabi asabi didon gözlüğünü, düzeltti. Burnunun üzerine iyice yerleş- tirdi ve: — Evet, evet, Köstencede de büyük bir villâst var. Beni oraya davet te etmişti.. diye cevab verdi. * Köche de Sehimler ile salona gelmişti. Duclos onlara doğru seğirtti, Otelei hür- metli bir tavırla durdu, bekledi, Sehim- ler aralarından sıyrılarak yanıma geldi. Halinde bir tuhaflık vardı. Müdhiş su- rette hasta gibi görünüyordu. — Yarin gidiyormuşsun, diye işlttim, Vadassy doğru mu? dedi. — Evet, hepsi bu kadar mı? Başını salladı: — Hayır.. Öyle sanıyorum ki bazı iza- hat vermek icab ediyor. Köche, otelinde bir şeylerin döndüğünü, anlamadığı, kav« dıyamadığı bir takım fırıldakların çevril. diğini seziyor. Ama, bir türlü içinden çı- kamıyor. Fena halde üzüntüde, azab » çinde.. bu işi halledecek biricik adam da şensin Vadassy. — Sanmam, Köche polise müracaat e- derse daha iyi olur gibi geliyor, bana. — Anlaşıldı.. demek sen de onlardan, polistensin ha!l.. — Evet polistenim, ama, polis değilim, Bir nokta daha Herr Heinberger benimle ediyoruz , Fözlerimi kapıya çevirdim: — Eşikte iki polis komiseri duruyordu LAİ Sehimler de, göslerinde garib, hatti vahşi ışıklar tutuşa tutuşa eğilmiş, dim dik vücudlü kadının ellerinden nasıl çıkı tığına şaşılan nağmeleri dinliyordu. Frau Vogel, birden durdu. İlkönce fare kına varmadım. Kadının birdenbire elle. rini çekmesile ortada bir gayri tabilliğin — döndüğünü anladım. İnsiyaki bir hares ketle, ona baktım. Kadının elleri yanına düştü, Ondan sonra gözlerimi kapıya çe- virdim. Hayır yanlış görmüyordum. Ora« da eşikte, resmi elbiseli ikı poliş komise. ri dikilmiş duruyordu. İçlerinden birisi seslendi: — Burada Josef Vadassy kimdir? Di- Him tutularak ağır ağır ayağa kalktım. Bu sefer ikisi birden mahmuzlarını şa« kırdata şakırdata yanıma geldiler ve: — Kanun nammna seni tevkif ediyo. Tuz!., dediler, Ş Hoppala... Okkanın altına gene biz git- ğ miştik. Vogel'in karısı içimizde en temkinlisi — çıktı. Bir çığlık koparacak, ve: «Fakat baylar!» diyecek oldu. - Komiserler: * Fakati, makati yok!.. Haydi yürü!... di- yerek kollarıma yapıştılar, Müösyö Duclos, kurşun gibi öne atıldı: — — Bu delikanlının suçu nedir? Ben cumhuriyet tebaasıyım. Sormıya hake — kım vardır, diye kükredi. Komiser etra« fina bakındı ve: — Baylar, dedi, kendisi casusluk suçu — ile tevkif edilmiştir. Şimdiye kadar ga. — yet tehlikeli bir insan ile bir arada ya- gayordunuz. Verilmiş sadakalarınız vare mış. Ve bana dönerek: — Haydi, Vadassy, yürü! diye emretti. Skelton'lar, Vogel'ler, Roux, Madmazel Martin, İngilizler, Sehimler, Duclas ve Köche'nin kireç gibi bembeyaz yüzlerle —— bana hayretle baktıklarını gördüm. Son. — ra kapıya doğru yürüdüm. Arkamdan Zzannedersem, Vogel'in karısı katıla ka- tıla ağlamıya başlamıştı” * Beni kapalı bir otomobille merkeze böyle uzun uzadıya konuşmanızı doğru | götürdüler. Buna da bir mana veremes. bulmuyorum. Beni odanızdan çıkarken | dim. Zira tevkif edilen hec hangi bir suç« görmüşler ve bu zatı muhterem beni in- | luyu o kadar uzak olmuyan karakola böyle ceden inceye sorguya çekti bu hususta., | alâyivâlâ ile götürmekte ne mana vardı? . Sehimler ölü gibi sarardı. Gülümseme-| Merkezde bekleme odasına — sevkedil. — yye çalıştı. Gözlerini bana dikerek sordu: | dim. Gene yanımda bir poliş nöbet aldı. — — Sen ne dedin?. Gözlerim vira saatte idi. Tam on buçuğu — Hiç, bir şeyler uydurdum. — Allah razı olsun.. Sehimler bunu| riye girdi. Daha hâlâ o beyaz sadakor ele söyledikten sonra, beni ve Amerikalıla- | biselerile idi. Elinde gene o mahud bum. m başile selâmlıyarak uzaklaştı ve Köche- | buruşuk mendil ile, ha babam ha terleri« ye mülâki oldu. ni silmeğe, kurutmaya çalışıyordu. Salonun karşı tarafında bir hareket ol-| — Başile işaret ettiği polis sert bir selâm du. Frau Vogel ayağa kalkmış ve yanda- | çakarak odadan çıktı ve kapıyı kapadı. kilerine tevazula gülümsiyerek bakıyor-| Bundan sonra bana döndü: du. Kocası da ondan bir şey yapmasını| — Nasıl, Vadassy, dedi.. mezuniyetini istemiş gibi bir hal almıştı. Köchenin|iyi geçirebildin mi, bari? Roux ile konuşmasını yarıda bırakarak birden Vogelin karısına doğru ilerlediği- | yecektim. Gayet soğuk bir tavırla: çalıyordu ki, kapı açıldı ve Beghin içek — Elimde kuvvet olsa herifi çiy çiy yis — ni gördüm ve: — Hepimiz müteşekkiriz ve minnettar kalacağız!.. dediğini işittim. Kadın, «hayır olmaz!» der gibi bir baş işareti yaptı. Köche bir şeyler daha söy ledi. Sonra, kadını duvarın yanındaki pi- yanoya doğru götürdüğünü ve kapağını açtığını hayretle gördüm. Allah, Allah bu ne demekti?.. Kadın, hemen piyano- nun iskemlesine voturuverdi ve kısa ka- lin parmaklarını tuşlarda gezdirdi ve Şo- pen ballâdlarından birini çalmaya baş- ladı. ge — Müsyö, benimle epey eğleniyorsu- nuz, dedim. ( Beghin cevab vermedi. Bir iskemle çe- kerek karşıma oturdu ve sordu: — Gene havalar adamakıllı ısındı. Ske caktan bunalıyorum. Ha, seni tevkif et. tikleri zaman orada bulunanlar ne yaptı lar? — Bana bak Beghin, üç gün evvel o mahud höcrede seninle konuşurken, Ale Jahin belâsı bir polis olduğunu anlamak- la beraber bir parça akıl, fikir sahibi ol *Devami 10 uncu sayfada) n