| 2 Sayfa ü .. Hergün Avusturya Fırtınasi Yazan: Muhittin Birgen A wusturyada bir fırtına koptu; mart havasının — kararsızlığı içinde, bu fırtınayı beklemiyorduk. Ümid edelim ki kazasız ve tehlikesiz geçsini Meselenin ruhu şudur: Avusturya baş- vekili Berçhtesgaden anlaşmasına karşı anlaşmayı hükümden düşürecek bir mü- nevraya teşebbüs ett. Bu manevranın B Avusturyada ekseriyetin Nazi re- jimine ve Nazi ideolojisine muhalif oldu- ğunu isbat etmek ve bunu isbat edip Al- manyanın- elindeki manevi silâhı aldık- fan sonra, dekrar Avusturyada Vatan Cebhesi nizdmini kuvvetlendirmeğe ça- hışmak. Avusturya başvekili, Avusturya istiklâline, Avusturya kağblikliğine, A- vusturya vatanseverliğine kuvvetle sarıl- maş olan insanlardan biridir. Avusturya- da istil öldüren, katolikliğe kargı| mevki alan Nazt ideolojisine ve Avustur. ya vatanperverliğini inkâr eden Alman nasyonalizmine muhaliftir. Bunun için | Berchtesgaden konuşmasından sonra bi taraftan- Bay Hitlere «evet> 'demiş, öbür taraftan da Avusturyada bir mukavemet manevrası yapma fikrinden kendisini | kurtaramamıştır. Şimdi bu projenin tatbikatı ile meşgül- dür. Bu tatbikat, birdenbire Avrupanın göbeğinde büyük bir fırtına kopmasını mucib oldu. Tehlike büyüktür, harb dahi çıkarabilir; hâdisenin seyrini dikkatle ta- kib etmeliyiz. Çü * Avusturyada halkı, sorulan muayyen bis suale cevab vermeğe davet eden baş-|” vekil, bu davetin ne esasında ve ne de şeklinde, dön kendisi ile beraber çalış- - mayı kabub ettiği Nazi grupu mümessil- » Jerile anlaşmış değildir. Onlar bu hare- kete muhalif bulunuyor. Onlar gibi, Al- manya da muhaliftir; Berlin ve Berch- “ tesgaden bu harekete karşı derhal gayet bariz bir muhalefet vaziyeti almıştır. Ya- yından sonra yapılacak olan bu manev- rayı Avusturya başvekili bilerek hazır- lamış ve muayyen bir programla tertib » etmiştir. Evvelâ, bazırlanan sual formülü müb- hem yazılmıştır. O suallere «hayırl» ce- y) wabını vermek müşküldür. Çünkü, insan, Nazi de olsa bu suallere bir tek kelime ile «hayır!» cevabını veremez. İkinci de- recede rey vefirken herkes rey toplıyan » kömitenin buzurunda hüviyetini beyana —. ve «Nein!'» cevabını kendi elile yazmaya mecbur edilmiştir. Romanyada ahiren yapılan bir plebisitte kullanılmış — olan bu usul çok iyi bir netice vermiştir. Pok Çok insan, rey kamitesinin huzurunda hükümetin istediği cevabıf aksini kendi » eljle yazıp ve hüviyetini bildirerek san- dığa atamaz Bunun için «hayır!» cevabı ya çok mahdud kalacak, yahud sandıktan hiç <hayır'» çıkmıyacaktır. Nariler bu vaziyeti anlamış bulunu- yorlar, Onun için Alman yad. siyasi bombardımana ve A y gürültüye başladıddar ve bu rey verme muamelesine iştirak etmiyeceklerin! Jüyorlar. Avusturya başvekili de, Peu - tesgaden'den intikam almaya karar ver- » miş, onun elinden manevi silâhını düşü: meğe azmetmiş görünüyor. Halbuki, or- v tada Hitlerin son nutku ve bu nutukla ortaya atılmış şahsı ve rejim haysiyeti “wardır: Tehlike büyüktür, çok büyüktür, her dakika büyük bir hâdise karşısın- dayız. Ğ X Avusturya başvekili haklı mıdır, değil midir? Burasını münakaşaya bile lüzum görmeyiz. İster haklı olsun, ister haksiz “olsun, netice değişmez. Korkulan âkıbet geldikten sonra bu zat ister haklı ve is- ter haksız olsun. Avusturyada büyük bir Naz| kütlesi vardır. Bilhassa Avusturya- ran Alman gençliği, işsiz ve biçane genç- Hk, bütün ümidini Almanyaya bağlamış- tır. Az katolik, çok işe muhtaç ve çok nasyonalist olan bu gençlik bugünkü A- vusturyanın Yahudi - Katolik « Burjuva cebhesine - yani Vatan Cebhesine - mu-' -haliftir. Halbuki başvekil bunlara daya- nıyor ve onları müdafaa ediyor. Şimdi, iş bu vaziyetteki hak ve adalet hisseleri- | ni aramakta değil, yeni hareketin/ doğu-! rabileceği neticeleri tahmindedir. İ Acaba, Avusturya başvekili, bu teşeb- büse sırf kendi arzü ve kanaâti ile mi gi- rişti? Yoksa, onu bu yolda yürümeğe teş- vik eden var mıdır? Eğer, teşcbbüs sırf — enun kendinden ve muhitinden geliyor- y anın şu veya | ŞEKİİCE A2 za-|lm SON POSTA Resimli Makale: Bazı insanlar giyinmek, süslenmek, veya eğlenmek şekil- lerinde yalnız kendi hareketlerini beğenirler, kendi hare- ketlerine uymıyan hareketleri tenkid ederler, bu hareketleri yapanları revksizlik ile Jtham ederler, bazan da düzeltmeye çalışırlar. Bu gibi adamlar her hakikatin herkes tarafından ayni şekilde ve ayni gözle görülmiyeceğini bilmiyen mahdud düşünceli insanlardır. Kör, sağır ve dilsiz Bir çocuğun hünerleri | Rösmini gördüğünüz çocuk on yaşında-! dır. İnsanların en büyük nimetlerinden | manrumdur. Yani sağırdır, dilsizdir. ve | en fecii kördür, Buna rağımen, muhtelif dersler almakta, coğrafya öğrenmekte ve türlü türlü jimnastikler yapmaktadır. Çocukcağız, hocasının dudaklarına baş parmağını temas ettirerek onun verdiği dereleri bellemektedir. Everestin tepesine çıkmak | için bir teşebbüs Yedi kişiden mürekkeb bir İngiliz hes yeti, bir kere daha 29 bin kadem yüksek- Hğitdeki Everest dağının zirvesine çık « mak için, yeni bir teşebbüse girişmiş bu- lunuyur. Bu teşebbüsün bir hususiyeti, heyetin yanında oksijen hamulesi taşı » mamalarıdır. rarla geçeceğini ümid edebiliriz. Yok, o bu teşebbüse haricin teşviki ile giriştiyse © zaman yüzde pek büyük bir ihtimal ile hârbe doğru gidiyoruz, demektir. Zaten, çikacak olan harb bu tarzda pat- hyacaktır: Küçük bir yerde herkesi alâ- kadar eden küçük bir mesele, bu mese- lenin tetikte bulunan sinirleri, izzet ve şeref duygularını harekete getirmesi ve «ben ötekinden evvel davranayım!» telâ. $ı harbi çıkarmaya kâfi gelir. Bugünkü Avusturya meselesi de işte bunlardan | biridir. Vaziyet ümidsiz değil, fakat cidden va- himdir. Önümüzdeki birkaç yirmi dört saat, insanlığın üykularını kaçırmaya kâfidir. Devlet: adamlarmın gecelerini uykusuz geçitecekleri günlerdeyiz! Muhittin Birgen <—- - İSTER İNAN, İSTE Geçenlerde Amerikanın tanınmış muharrirlerinden Oskar | Okmak öldü, müteveffa günde 80 satırlık bir makâale yazar | ve Amerikanın muhtelif şehirlerinde intişar eden 508 gaze- tede ayni zamanda basılan bu makaleden dolayı senede bi- zim paramızla takriben 200,000 lira kazanırdı. * sunuz, HERCÜN BİR. FIKRA | On birle on iki arası Ahalisinin hasisliği dillere destan olan İskoçyada bir gazetede bir gün bir ilân çıkar: «Hayırseven bir inşan, bugün on birle on iki arasında ölenlerin cenaze- lerini masrafı kendine aid olmak üze- ve kaldırtacaktır.. Guüzetede çıkan bu haberi ancak yire mi İskoçyalı okumuşlur ve o gün on birle on iki arasında intihar etmişlerdir. Garib vasiyetname Rekoru da kırıldı Amerikanın Harvart — üniversitesine Milfer isminde geçenlerde ölen bir mil- yöner garib bir vasiyette bulunmuştur. Milfer Nevyork bekârlar cemiyetinin a- zasından bulunuyordu ve 1905 senesi ha- ziranının 17 inci günü bu cemiyete kay- dedilmişti. Kaydedilirken — evlenmemek Üüzere verdiği- yemine sadık kalan milvo- ner dalma bekâr olarak kalmış ve vasi- yetnamesinde evlenmediğinden — dolayı kendisini bahtiyar addettiğini zikrettik- ten sonra birçok milyonlara baliğ olan bütün servetini üniversiteye teberrü et- tiğini yazmıştır. Yalnız üniversitenin bu mirasa istihkat kesbetmesi için bir şart koymuştur. O da kendisi öldükten sonra derisi üniversite tarafından” yüzülerek bir davula geçirilmesi ve bu davulun kendisinin bekârlar cemiyetine aza kay- dedildiğ? 17 haziran gününün tahatturü için her sene ayni günde cemiyet tara- fından çalınmasıdır. Üniversite bu şastın terasını kâbul ederek Milferin teberrüü- nü kabul etmiştir. 102 lik bir bâkirenin şayanı dikkat sözleri Mis Harriyet Kuğy bügünlerde 102 ya- şını ikmal etmiştir. Bu yüksek yaşa nis- betle pek sıhhatli görünen bu kadın, şim- diye kadar varidatile geçinmiştir. 102 in- el yıldönümünü tebçik için kendisini zi- yarct eden Londra gazetecilerini mem- nuniyetle kabui edip bir saatten . tazla süren mülâkatında bu kadar uzun haya- tın kendisine' verdiği tecrübelerini pek ruhlu bir surette anlatmıştır. Gazeteci- lere: «— Güzel gençlerin alkılları yoktur. Çirkinlerin de iyi hallerini göremedim Bunun için bekâr kaldım. Kendime mü- nasib bir erkek bulduğum vakit. artı Zevk maddi bir şey değildir, el Ye tutulup yorlanamaz, muayyen bir ölçüsü yoktur, herkesin tahsil, terbiye ve gör- güsüne göre değişir, çocukta zevki inceltmek mümkündür, fakat büyük sertleşmiş bir ağaca benzer, Kendi zevkinize uymayan bir hareket karşısında kaldınız mı tenkid etmeyiniz, düzeltemezsiniz, nafile yere incitmiş olur. eğilmez, kırılır. Amerikanın “Uşaklar Kralı,, Resmini gördüğünüz adam, Kevyorklu kibar bir silenin nezdinde yıllardanberi uşaklık etmektedir. Ayni zamanda Nev- yorkta Çıkan, (Uşak) gazetesinin de başf) muharriridir. Şimdiye kadar 80 tane kü- çük hikâye yazmış, mevzularını meslek" hayatından aldığı 4 roman neşretmiş; üs- telik uşaklara dair bir İspanyolca mec- muâanın çıkmasında da mühim yardımı dokunmuştur. Şimdi kendisine Amerikada «Uşaklar Kralı: denmektedir. Kadınlar istedikleri cins çocuğa malik olabilecekler Fennin yeni bir harikasile bundan böy- le ana baba istedikleri çocuğa malik ola- bilecekler, gönüllerine göre, kaz veya oğ- lan evlâd sahibi olacaklardır. Londranın meşhur hastanelerinden birinde çalışan iki doktor, gayet basit, ucuz ve acısız bir tedavi usuülnü tekemmül ettirerek, çocu- a istenilen cinsiyeti verebileceklerini iddia etmektedirler. İki doktor kardeşten biri tddiasını şöy- le izah etmektedir: — Telavi şırıngalarla yapılır. Tamamile de zararsızdır. Şurası malüm bir keyfi « yettir ki, bir kadın teşekkülâtı itibarile asidite tipinden ise ekseriya kız çocuğu doğurür; yok eğer, alkalin tipinde ise, oğlan doğurur. Yaptığımız iğnelerle, bu mahzurları ortadan kaldırıyor, asidite tipindeki kadın alkaline, veyahud aksi ya yüz hastadan, yüzde seksenine istediği şe- kilde tedavi etmiş ve çocuk doğurma im- kânını temin etmiş bulunuyoruz. yüz yaşına gelmiş bulunuyordum. de- miştir. İNANMA! Bu haberi veren meslekdaş fıkrasının üstüne: — Darısı Türk muharrirlerinin başına, diye bir serlevha koymuş, temanniye can ve gönülden iştirak ettik, fakat biz. de en çok beğenilen bir kitabın bile tabı adedi 2000 4 geç- mediği müddetçe bu temenninin yakın yıllarda değil, hattâ yarım asır sonra bile tahakkuk edebileceğine; İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Bu da buşlc_ı;_ Bir ölçü Lomt—ad: çıkan Taymis gazete" sinin ağır başlılığını, ciddiye “ tini bilmeyen yoktur. «Nuh!» iği zaman ona, «Peygamber'» dedjrfml' için dünyanın en büyük nüfuzu, en Ö” nemli serveti kâfi gelmez. Kimseye darası, müdabenesi yoktur. Hatır, gö * Sütunlarında, fikir nami” eniz, onun kanaatinin, İ ” Manının ifadesidir. İşte bu ağır başlı gazete, son say” Jarından birinde: Atatürk'ün yurdu Y? ni Ankaraya birkaç sütun tahsis . €f * Tmiş. İçdcn gelen bir hayranlığın tef * cümanı olan bu sütunlarda Atatürk İl€ Kemalizmin büyükl ehı:m:î'—î)' yetini, azametini, Ş muharTif Hovard Robertson'un salâhiyetli ka * lemile izah edilmiş, yurdumuz bilhas” sa demiryolu, endüstri — ve ekonomlk bakımdan tasvir olunmuştur. Taymis'in bu suretle yeni Türkiyt” yi ve onu kura dehâyı övmesi ilk dt gildir. Geçen sene, inkılâbdanberi Y#” bancı memleketlerde, bize dair — çıkt eserleri derlemek ile meşgul olmuş VE büunların sayısınım”300 — küsura kar çıktığınt görünce sevinçle ve gu heyecanlanmıştım. Bu üç yüz küsur © serin muharrirleri arasında Avrupanlli | büyük devlet adamları, büyük ve ort elçiler, namlı edibler; gazeteciler varf * dı, Hepsi de, bizim-içimize lâkayd olü” rak gelmişler, bizden hayran ola ayrılmışlardı. Mevkileri ve mazileri F tibarile bu kalem sahiblerinin aslâ riy? maksadile hareket etmedikleri muhak” kaktı. Nitekim Taymis gazetesi de, İ * çinde bir azıcıkynüdahene, “yahud B sadece hoş görünmek endişesi sezdiğ herhangi bir yazıya sayfalarda yer ve” mez. İşte bu, Inkrlâbmizin — ehâmmiyeti ve azameti hakkmda fikir verebilecek €en dağru ö'çülerden bir!dir. Şimdi, bir de yakın maziyi hatırlı * yorum. Saltanat zamanında da, garb * da, Amerikada, bize dair eserler, ga * zete makaleleri çıkardı. Onların da çO” ğunu ben görmüş, okumuştum. Ya t8” mamile aleyhimizde, veyahud ki Piyet Lotinin, Klod Farer'in eserleri gibi 20” zımızın, miskinliğirnizin, köhneliğimi * zin şülrane tasvirlerle — çerçevele:! kasideleri idi. Abdülhamid, Paris sefö” reti vasıtasile bazı gazetelere etek d07 lülar! para verdirmiş, gene — de ch’ lehine tek satır yazdıramamış, sadetf susturmağa muvaflfak olmuştu. | Bugün dünya efkârı umumiyesi w* ze karşı mü!'tefikan hürmetkâr ve sr mimiyetle sitayişkâr bulunuyor. İnli” Tâbımızdan, hamlemizden, kalkıfıma * mızdan, .«ciddiyetimizden, sulhseverli * ğimizden her tarafta muhabbetle, g ta ile bahsediliyor. Hakkımızda yazı ” lan eserler, makaleler sadece bizi med hetmiş olmak için değil, daha zi bu saydığım meziyetlerimizden milletlerin de ibret almaları içindir. Kaleler, beldeler, ülkeler kolay hedilir. Zor olan, efkârı umumiyel: fethidir. Kemalizm, ve onun başın! Büyük Şef bunu başarmıştır. Bu key ” fiyeti müşahede etmekle milli gurur? muz bir kat daha artıyor. TAKViM E. Talu