* Son FPosta,, nın âyesi Ben'm Gusev isminde b'r akbabım var- dı. Bu ahbabım evinin bır odasını kiraya yerirdi. Bir târihte onun odasında Ber « | linli bir Alman oturdu. Fokat bu hâlis muhlis bir Almacdı. Bir tek kelime rus- Ça bilmezdi. Meramımı, €l ve ayak iça - Tetlerile, baş sallamasile Hade ederdi. Her ecnebi gibi bu Alman da iyi gi « Fyinirdi. İç çamiscırları temizdi. Eibisesi düzgündü. Bir kelime ile hiç bir eksiği ? yoktu. Bu Alman memleketine giderken ev gâhiblerine bir sürü eşya bıraktı. Hem hepsi de Avrupa malı » Bir takım kutucuklar, yakalar, tek BB çonüpler Beyy ocun bıraktıpi geylerdi. | | Bu uluk tefekten mazda bir çift külot, ve hemen hemen hiç yırtılmamış bir de ka- zak birakmıştı... Bu Almanın bıraktığı şeylerin hepsi bir yığın halind2 musluğun yanında du- Tuyurdu. Güsev'in karım, namuslu bir kadındı. Onun hakkında şu veya bu şekilde kötü bir şey söylemek imkârı yoktur. Alman | şBilmek Üzere oşyalarını toplarken Gu « Sevin karcısı ona v ş. gözlerini sü « zerek, ellerile ı;qırl]ar yaparak, kendi « lerine Avrupa mamulâtı bazı şeyler bi - Takmasını anlatrağa çalışmıştı.. Dan da bu bir yığın Avrupa malı ulak te |deği bunun üzerine Güsevlere bırakmıştı. Alman dareket eder etmez karı koca, kalan eşyayı aralarında paylaştılar.. Gu- | Psev, Almamnın kazağını hemen o gün sir- dına geçird:. Bir ki haft #anra da Al - Mmanın külotlarını eline alarak Önüne ge- Hlene göstermeğe ve Avrupna malının nefa. Betini, sağınmlığını methetmeğe başladı.. Vâkıâ eşyalar eski püskü, entipüften geylerdi. Fakat AvrupalıJıklarına diye - gek yoktu.. Hepsi de hâliş mühlis Avru- pa malı (0i Kulan oeşyalar arasında, içi tuhaf bir toz dolu bir de yassı bir kulu vardı.. Toz, Pince, pombe bir şeydi. Lorigan ve yahud Bgül gibi bır de kokusu vardı.. Şoevier bu tozun ne olabileceği hakkında tahminattı bulunmağa bazladılar.. Bunu kokladılar.. Ağız'larına alıp tadı- |ha baktılar.. Ateşo döküp yaktılar.. Fakat bir türlü ne olduğunu an'ıyamadılar.. Ta- bil gittikçı moerakları da arttı. Kutuyu, €evin içindeki Üniversite talebesine, diğer fimünevver iİnsanlara gösterdiler.. Fakat hiç kimseden, sadre şifa verecek bir ma- Hlümset alamadılar. p Baziları bunun alelâde bir pudra oldu- Bunu, bazıları da yeni doğmuş çocukla - Yın apış aralarına sürülmek üzere bir ne- Övi Alman tslkından başkı bir şey olma- dığını iddila ettiloz.. (Gusev bütün bu söylenenleri dikkatle p dinledikten sonra: — Talk benim ne işime yarar?, dedi. Benim küçük çocuğum yok ki apış ara - darına bunu serpeyim.. İyis' mi, bsn bunu Her akşare iki katlı ekmek kadayıfı yemekten öğürmelere uğradığını söy - derken dinliyenler gülmemek için ka- Batıncaya kadar dudaklarını ısıriyor. - lardı, Halbuki, gü! yüzük hikâyesi arala- #rında gülmek için bir vesile olmuştu. Bu kulağı delik mahalle, bir akşam A- car Fatmanın damadına mutlaka bir gÜl yüzük alması için ısrarına karşı za- vallı adamın: - Valide hanım düğünde içok dökülüp saçıldık.. faizci Agobdan darırsak onu da alirız - diye verdiği ce- | vaba: | — Seni utaamaz arlanmaz kepaze| hurtlanba'. Gül gibi evlâdım tükürük Ş bokkanı dükmekten verem olacak.. bir Adıı! utanmadan bana valide hanım di- yorsun ha'. Sen kaçın kur'asısın.. şim- D-dediğini khep duymuşlar, telleyip pul- Mihayil Zoşçenko İşte Al- | İlk günlerin sevincinden sonra, Gu - |Talarda Gu —— Yazan: Nezihe Muhittin Z paldığım iki lira bizi geçindirir. Para ar-| di nüfusunu yetirip suratına çarparım SON POSTA AVRUPA MALI Yazan: Rusçadan çeviren Rusçadan çeviren: Güsevin ahbabı zahmetsizce kutunun üzerindeki almanca yazıyı okudu ve gülrmeğe başladı pudra diye kullarırım. Her tıraştan son- ra yüzüme sürerim.. Hiç Ormazsa haya - tımda bir kere medeni bir İnsanın yaşadı. |ğı gibi yaşamış olurum... Gusev dediğini yaptı. Her tıraş olduk- | tan sonra bu pembc tozu yüzüne sürmeğe başladı.. Artık Gusevin keyfine payan yuktu. Öyle ya, o da kültürlü bir hayat İsürmeğe başlamıştı.. O da Avrupa malı kullanıyordu.. Tabil, etraftan gıbtalar, hasedler yağ - mağa başladı.. Bu nefis pudranın mahi- yeti ve menşel hakkında bir sürü sual - ler soruldu. Güsev, tabil, dilinin bütün gücile Av- rüpa malının üstünlüğünden bahsetti: — Ben, dedi, kaç senedir. kötü kötü pudralarla yüzümü berbad ediyordum. Niıhüyet istediğime, aradıfıma kavuştum.. Büu püdra bitecek diye ödüm —kopuyor. Maamafih biterse onu tekrar Almanya- dan getirimek çÇarelerini arıyacağım.. Enfes bir mal.. Aradan bir ay kadar geçti. Artik nefis Alman pudrası bitmek Üzere idi. Bu sı- lere okumuş, mi er bir ahbabları geldi.. Cusov bir yolunu 'bula- rak gene pudrasını nethermeğe baş » ladı.. Güsevin ahbabı pudrayı merak ete ti, görmek istedi.. Güsev, her vakit yap « tığı gibi, seve seve pudza kutusunu ge - tirdi. Güsevin ahbabı zahmetsizce kutu « atlattı nun üzerindeki a/manca yazıyı okudu ve gülmeğe beşladı: Denizvolları idaresinin Saadet vapu- — Bu, Alman mamulâtı bir pire to -İTu evvelki gece Tophane rıhtımı önle- zundan başka bir şey değildir, dedi.. rinde hafif bir kaza geçirmiştir. Tekir- ü G'“'l::’;â“':“' daha az P*ı“:k:r' :; dağına hareket etmek Üüzere Tophane ç::":“ SN mıh“uktıq“nı—ı:rı a daha az | Ptımından yo&cu Ve eşya alan vapur pişkin adamın, belki de yüzünde bir sü- | TaAPevra yaplığı sırada Ford müesse- rü sivilceler falan peyda olurdu.. Fakat |Sesi önünde topuğa ilişmiş, fakat gön- Gusevin her yanı iki pişmiş, çifte kavrul- | derilen römorkörle çekilerek yüzdürül- muştu: Müştür. — Bu, hayrete şayan Lir şey, dedi, ne| Saadet vapuru yarım saatlik bir te- mükemmel mal!.. Kültür dediğin, teknik 'ahhürden sonra yoluna devam etmiştir. hın(ın öyle bir | Vapurda hiçbir zarar olmamıştır. mal çıkarıyorlar ki ister yüzüne sür, İs « ter onünla pire öldür. Velbasıl her şeye yarıyan bir mal. Halbuki bizde böyle mal ne gezer?.. Ufak bir fasıladan sonra Güsev gene Avrupa melını methe girişti: — Tevekkeli değil, ded., bununla pud- ralanmağa başladığım anden - itibaren bir tek pire beni ısırmad:.. Halbuki ka - rımı, yani Madam Guseovi mütemadiyen ısırıyorlar.. Çocuklarımın du ikide bir kaşındığını hatırlıyorum. Hattâ hattf kök iundığını, dişlerile pirelerini kırdığını ha- tırlar gibi oluyorum., Halbuk) ben ilüç için bir tek pire olsun bulsayaım, gene lat da malın iyisini anlıyor'ar. Bunun için de benim yanıma uğramıyorlar.. Güsevin pudrası bitmiş ve pireler de artık, her halde, onu ısırmağa başlamış- lardır. d | YARINKI NUSHAMIZDA: Karın geliyor Anlatan: İsmet Hulüsi Saadet vapuru hafif bir kaza — Yon, valide hanım! Artık faz! kaçtın.. bir erkeğin namusu vardır... — Peki namusun varsa erkekliğini |göster — bakayım... — Hani Mürvetin kucr.gır'h bir tosüuncuk?.. — Aceleye ne İüzum var a efendim.. her şeyin tir vakti var.. Acar Fatma damadının beklediği vakti gözliyecek sabrı. yoktu. Ertesi günden gene eteğini beline soktu. Tez- Acar Fatma başına gelen bu derdle | veren dedenin sandukasına kuşak ko- çırpınır dürürken başına bir derd daha | Yarak kızının beline sardı, Merkezefen- (açılmışlı; bir gece Murtaza efendinin'dinin kuyusuma çakıl taşı attı.. Şeyh telâş dolan evinden, ertesi gün, Naci-| Hüdeyinin behçesinden elma çalarak yenin tosun gibi bir erkek çocuk 'do -|Yafısını damadına, yarısını da kızına ğurmasile şenlik ve sevinç taşmıştı. Bu | yfd"d' Yak yak. hiçbirinden fayda | haber, gece mahalle kahvesinden dö-|Yoktu.. halbuki Naciyenin Müniri ku- nen Ali efendiye de hırlamak için mü- | CAklara sığmıyordu. Viyaklâmaları ö- kemmel bir vesile olmuştu. bür miahelleden işitiliyordu... Acar Fat- Acar Fatma artık utanmayı bir yana Mü reğine inecekti. bırakarak öksürükten boğulan damadı-| Bir gün Ali efendi gene «Destur» di- nin karşısına geçmiş, onu rezil rüsva yerek ka n içeri girdi.. bu sefer yal- etmek İçin ağzını açmış gözünü yum- nında acaib kıyafetli bir muştu: safirini yukardaki odaya — Bir de utanmadan kahve dunu,u yerleştiren Aıı efendi mutfağa inerek destur diye içeri gitiyorsun ha?.. karısı öyden kardeşinin oğlunun di öksürüğü keserek: geldiğini, burada kimsesi olmadığı için emin namehremleri varken | bir hafls evlerinde kalacağını, başları- paldır küldür içeri & y nı sıkıca örterek yanına çıkabilecekleri- Acar Fatma baş parmağını burnuna ni ve bol soğanlı, kıymalı bir yumurta dayıyarak:" yapmalarmı söyliyerek yanlarından ay- — Düdüüük!. O söz erkeklere yakı- | rıldığı zaman Acar Fatma arkasından: peğim Ninkanın bile zamar zaman huy - | |neyse.. Pireler hayvan hayvan ama, on- | . Kuyumcu ve antikacılar bankalardan altın alabilecekler mi? Maliye Vekâleti bu meselenin halli iç:ın kambiyo mürakabe müdürünü Ankaraya çağırdı. 203 dışçıye ise müsaade verildi Altın satışı için yalnız Iş. Ziraat, Os- manlı, Türk Ticaret ve Emlâk ve Ey- tam Bankalarına salâhiyet verilmişti. Büu bankalar, kambiyo mürakabe mü- gürlüğünce defterleri tasdik edilen diş- cilere de altım satışı yapmaktadırlar, diye kadar, kambiyo mürakabe müdürlüğüne 203 dişci Mmüracaat et- miş, bunlara hüviyetleri ve delterleri tedkik edilerek bu bankalarca altın ve- rilmesine müsaade edilmişti. Kambiyo müdürlüğüne 109 tane de kuyumcu, anlikacı vesaire mürataat e- derek aynı şekilde kmdılenne de altın' Buğday ikracını koıılrol nizamnamesi İktisad Vekâletince hazırlanan 30 maddelik buğday ihracını kontrol hak- kındaki nizamname projesi üzerinde a- lâkadar ihracalttı ve zahire borsası mü- bayaacılarının mütalcaları alındığını ve Tin Vekâlete bildirileceğini dün ştik. Vekâlet, ekalliyette kalan i- tirazların da tesbit edilerek bildirilme- sini borsadan istemiştir. Tüccer ve mübayaacıların proje üze- rindeki mütaleaları tesbit edilmiş, dün, zahire borsası kâtibi umumisi Akif Ti- caret Odasına gelcrek Oda kâtibi umu- İmisi Cevad Nizami ve muamelât şube- idürü Tevfik Alanayla beraber, len noktaları rapor hâline ge- | ! | tesbit ed rın Vekâlete gmdrnleceklır 1 lmpanlnr / Fronsuva Jozefin hususi hayatı (Baştarafı 8 ınci sayfada) entrikacı bir kadın olmadığını öğrenmek- te gecilmemişlerdir. Bununla beraber genç aktris mutad ihtiyatkârlığından ve sükünetinden çıkaran bir vaziyet vardı: Şahsan — fakir — bir — zabitin mü- nasib, fakat kanunun tayin ettiği mik » darda e'haza gayti malık bir genç kızla evlenmek istediğini işittiği zaman hare « kete geçer ve bu gibi vak'alerda daima cediğini yaptırtırdı: Vâkıd imparator ka- nuna ihlâl etmezdi. Fakal lüzumu olan parayı kendi cebinden vermek suretile maniayı yenerdi, bu tatzi hareket her ikısı için de şeretli bir şeydi. * Fakat bir gün Katherine'nin müşkülât çeken nmsanlılar Jehine gösterdiği âlice » nabane müdahale bem Cevlet prestijinin, hem de kraliyet prestij ve an'anesinin imanaali 1le laşt., fakat neticede lıenin netre # uyuz hırtlanba! Acar Fatma artık damadını gördük- ce sinirleniyordu. Fakat bir gün Mür - vetin verdiği bir haber — sinirlerini yatıştırıverdi: Mürvet yedi aylık ge - beydi! Acar Fatma çıldıracaktı. Acar Fat- ma küçük dilini yutacaktı. Acar Fat- ma üstüne selâmin kavle inmiş gibi put kesildi. İki elini porsuk yanaklarına dayıya- rak derin bir düşünceye daldı, sonra dudaklar: titriyerek sordu: Şimdiye kadar aklın nerdeydi a- hık Raziye? Niçin bınn haber verme - din? Mürvet Eın:nk şımarık gülerek: — A.. utandım.. anne - dedi - — Hiçkadın kısmı bundan utanır mı a abdal emeti! Mürvet kırıtarak: — Nasıl utanmıyayım anne? - diye cevab verdi - Gebe kaldığım zaman bi- zimkinin yeğeni Kâzım buradaydı.. genç çoccek duyacak diye ödüm patla- d>.. yerin d'bine geçtim. Onun için der- dimi sakladım... Acar Fatma Küzimı tamamile unut- muştu. Gene düşünmeğe daldı. Islak sigarasını Aâzinin ucuna iliştirerek eli- ne maşavı aldı, manzalı tartaklıya tar- ; verilmesini istemişler, fakat, istekleri kabul olunmamıştır. Yapılan müracaat üzerine, bu mese- lenin Maliye Vekâletince halli düşünül- müş, kambıyu mürakabe müdürü Sa* Hh, Maüye Vekâletince Ankaraya da- vet edilmiştir. Kambiyo müdürü dün akşam An aya hareket etmiştir. Darp! müdütü Fuad da dün ak- şam Ankaraya hareket etmiştir. Darp- hanede yeni ziynet allınları basılıp sa- tılacaktır. Darphane müdürü Fuadın Ankaraya gidişinin bu meseleyle ali kadar olduğu tahmin edilmektedir. Borsanın taşınma hazırlığı başladı İstanbul borsasının bir nisandan iti- baren üç #ere müddetle tatiline ve An- karada yeni bir borsa küşadına karat verildiği malümdur. İstanbul borsa ko- miserliği dairelerinde, Ankaraya taşı" nilmak üzere hazırlıklara başlarmıştır. Memurlardat bir kısmı, ayın yirmisin- den son*a Ankaraya gidecekler ve ora- da da yeni borsanın hazırlıklarile meş- gul olacaklardır. Estonyadan gelecek sellülozlar Estonya hükümetile aramızda teâti edilen nota ile (323 C) pozisyonuna gi- ren sellü'oz, senelik 1000 tön konten” janla, hâlen Estonyayla aramızda mer'i tirmişlerdir. Bu repor, buzün veya ya-|anlaşmaya merbut 2 nci listeye ilâve e- dilmiştir. Eminönü Halkevi mükâfatli bir hikâye müsabakası eçti Eminönü Halkevi Dil, Tarih ve Bdebiyat Şubesi, memleketimizdeki genç Istidadları â- rayıp bulmak gayesile mükâfatlı bir hiküys müsabakası Görtib etmiştir. Müsabakaya İş- tirak ebnek için: 1 — Yazılacak hikâyelerin şimdiye kadaf hiçbir yerde neşredilmemiş olması, 2 — Mevrzuunun memleket hayatından #- lnması, 3 — 1000 - 2000 kelimeden fazla olmaması, & — Temir ve hatasız bir türkce lle yazıl. miş olması şarttır. Hikâyeler 1 hazirana kadar (Eminönü Halkevi Di, Tarih ve Edebiyat Şubesi) nas mina gönderilmelidir. Bu müsabakada birinelliği kazanana 50, ikinelye 23 Hra mükâfat verilecektir. Gelen hikâyelerden aynıca on tanesi seçilerek bir kitab halinde neşredilecektir. zafer gene Katherine'de kaldı. Bu defa fa« kir bir zabit değil, bizzat tahtın vetiahdi Frsnsol » Ferdinand mevzuu bahsoluyor. Ğd (Smu yınn) başlarında tünemişti. Glderkoıı amca” sının paralarını da dolandırarak savu- Şşup gitmişti.. bu mesele için de az gü “ kopmamıştı.. hattâ artık hiddeti- ni yenemediği için damadını bir de gü- zelce pataklamıştı. O günden sonra âr“ tık eli alışmış, birkaç defalar patakla- ma fasılları olmuştu- Dayak yemekten canı çıkan, hergün biraz daha bunayan.bu beli bükük a- damın şimdi bir çocuğu meydana çıkı- yordu! Acar Fatma dünya bir araya gelse buna inanamazdı! Kâzım gideli dört ây olrauştu.. birden Mürvetle bu gencin aresında geçen şakalar, oynaş- malar gözlerinin Önüne gelince ateşte kızan maşayı kaldırarak: — Kız Mürvet! -diye bağırdı- Anasının uzun uzun düşünmesinden ve birdenbire kızgın maşayı başına doğru ka'dırmasından ürken Mür - vet; — Anneciğim... Anneciğim! - diye ağlamağa başladı - Vallahi, tallahi se- nin zannettiğin gibi değil... Teneşirde iki elin yanına gelecek... Ruzu mahşer” de Münkür ve Nekire cevab verecek - BiN a Acar Fatma birden kızının sözünü keserek: — Sus budala! - dedi - ne oluyorsun? lA_M z Dlyarak bir mahalle destanı yapmışlar-İşır ayol... Senin bizden farkın ne? Gü-| —— Sıçan deliğe girmiş, bir de kuyru-|taklıya karıştırdı. - Düşünüyordu: Kâ« 'G leyim ğuna kabak bağlamış, - dedi - misafir |zım bir hafta diye gelmiş bir buçuk ay