. Hergün Balkan Antantı ve İspanya — Yazan: Muhittin Birgen — on günlerde Fransa parlnmen- tosunda harici siyaset hakkın- da münakaşalar yapılırken eski başvekil Flandin söz alıp kürsüye çıktığı xırıd_ı halk cebhesinin sol cerahı, yani komü« nistler, onu tahkir etmek için hep bir a- gızdan bağırdılar: — Heil Hitler! Buna sağ cenah Fransası, Flandin ta- raftarları da: — Moskovaya! Moskovaya! Diye mukabele ettiler. Bu bir ruhtur ki büyüdüğü, hararet ve şiddet kesbetti- ği zaman meydana İspanyanın şu bir bu- çük senelik faclasını doğurur. Bir ruh, faka! bir hastalık, bir hastalığın ruhu- dur. Geçen gün de söylemiş olduğum gi- bi, bu, yavaş yavaş dünyayı sarmak isti- dadlarını gösteren bir hastalık! Onun e- serlerini hattâ Londrada bile gördük. Haİk cebhesi siyasetine temayül göste- ren Bay Eden lehinde nümayiş yapan â- mele fırkası muhiti, ayni manaya gelen başka türlü sesler çıkardılar, İnkâr edile- mez ki nerede amele hareketi varsa, ne- rede entegral marksist ideolojisi kendi- sini hararetlendirecek bir inkişaf muhiti bulmuşsâ, orada bu iki müfrit fikrin kar. gı karşıya geldiği görülmüştür. * Evet, bu fikirlerin ikisi de «müfrit fi- kirler» dir, biri diğerinin mukabili ve ak- si testri mahiyetini taşıyam bu İki müf- rit fikirden ikisinin de aleyhindeyiz; çünkü her müfrit fikir, diğer her Mmüfrit fikrin karşısında yalnız çarpışma hırsı gösterir. Müfrit fikir demek, harb de mektir: Dahilda harb, hariçlte harb. Bu iki fikir, meselâ, Rusyada, Almanyada, İspanyada harb halindedir. Yarın, öbür- gün eğer dünyada bir harb çıkacaksa mutlaka bu iki müfrit fikrin çarpışma- sından dolayı çıkacaktır. Halbuki hakiki demokrasiler, ne harbi severler, ne de ifratı. İfrat harbi, harb de ifratı doğurur, Sulh, ancak bu iki fikrin ortasında duran bir müvazeneden başka bir şey değildir ki buna itidal de diyebi- liriz. Sulh istiyen insanlar, müfrit halk cebhecilerinin yaptıkları gibi, faşizme ve Hitlerizme veyahud müfrit faşistlerin yaptıkları gibi komünizme küfretmeği değil, belki de hiç küfretmemeği şiar e- dinmelidirler. Veyahud, bir fonalık kar- şısında insanın hiç küfretmemesi — kabil |kazanan Ossistzky, 4 sene hapis yattık- nevi müfritlere|tan sonra geçenlerde serbest bırakıl « değilse, mutlaka her küfretmelidirler! * Bu bakımdan, hükümetinin tanınması 'Türk ve Balkanlı sıfatile la, meşrulyetin muhafazası prensipini | muhafaza ve müdafaa edelim derken müfrit bir taralı tutarak öte tarafı inkâr değilse bile ihmal ediyorlardı. Hdlbuki, bugünkü dünyanın içtimalf şartları için- de, sosyal dava ne kadar kuvvetle mev. cud ise milli dava da © kadar kuvyetli olarak vardır. Milliyeti inkâr etmek, belki —mutlak bir hak ve-adalet, mutlak bir insanlık, duygusu ve mutlak bir cemiyet nazari. yesi bakımından, çok güzel bir mücer- red mefhum olabilir. Eğer, günün birin- de gökten inecek bir rüzgârla bütün in- sanlık değişecek ve bütün milletler mılli warlıklarından bir anda vazgeçip bu ef- sunlu rüzgârla, hep birden gayri milli ve enternasyonal sinsan» olabilseler, belki de şu dünyada birçok fenalıkların önü- ne geçilebilirdi. Fakat, madem ki böyle bir rüzgür esmemiştir, henüz esmiyor, şu halde hayale ve hayalin de en ham cinsine düşmeğe mahal olamaz. Millet we milliyet vardır ve insanlar arasında gerek milli ve gerek ferdi bir takım fark- ları kabul etmek zarüri olur. İspanyada- ki kanlı facia, bu farkları kabul etmiye- rek ham hulyalar peşinden dolaşanların weyahud da bu farklara lüzumundan faz- la bağlanmış bulunanların eseridir. Aklı | başında olan kâmil ve muvazeneli insan- | lik ise bunlardan ne birinin ve ne de ö- tokinin taraftarı olmahdırlar, ** Balkan devletlerinin Pranco ile ticari münasebetlere girmek prensipini kabul etmoleri, şimdiye kadar enternasyonal münasebetler — doölayısile füzumundan fazla ihmal edilmiş olan dürüst bir bita- raflığın açık ifadesidir. Lopdradaki «İs- Balkan — devletlerinin |mükâfatmı, avukatı tarafından sulisti- son verdikleri. kararlar arasında Franco | mâl| edildiğini ve aleyhinde davacı ol - kararını, bir|duğunu bildirmiştir. Bu paranın yalnız memnu-İnü görmedim. Lâkin bana 1000 niyetle karşılamalıyız. Şimdiye kadaf|liz lirası verdiler. Onu da hastanelere Balkan devletleri Francoyu "“"“Bmak'l'hmdım. demiştir. SON POSTA Resimli Makale: İfrat düşüncesiz, abdal, gabi insanları cezbedip yakan bir mum ışığına benzer, insan kuvvetini kaybederek bir defa üteğin üzerine düştü mü, bir daha kalkamaz, için ölüm saati çalmış demektir. eüklamlalidakiatanme artık onun D Yaklaşanı yakan mum.. Yü Çalışmakta olduğu gibi oynamakta, eğlenmekte, dinlen - mekte de ifrata düşmekten çekininiz. Hayatın hiç değişmi- yen bir itidal kanunu vardır, her zaman, her yerde ve her iş için bu kanunun dahilinde kalınız, yaşamak ve muvat- fak olmak buna bağlıdır. ARA KENGUN BİR. FKRA Doğduğum zamandanberi Her kimden bahsedilse: — Ben onu iyi tanırım! Söz Nobel sulh mükâfatını| » Kazanan adam Paralarını arıyor * Demeyi itiyad edinmiş bir adam, bir gün bir dostile sokakta yürüyor - du. Karşıdan doktor General Besim Ömer göründü. Onu görür görmez: — İşte, dedi, gene bir tanıdık, fa - kat kim olduğunu birdenbire bula - madım. — Bu, meşhur ebe doktor Besim Ömerdir. — Ta kendisi. Benim ebemdi, doğ- düğüm zamandanberi kendisinil hiç görmemiştim. Bak simasını hâlâ unut- mamışım! $- Nezle olan kuzulara Birebir gelen ilâç ölr 1935 yılında Nobel sulh mükâfatını mıştı. Şimdi Alman mâahkemelerine mü racaat ederek, 8500 İngiliz lirası tutan gi panya işlerine karışmama komisyanu» yalnız İspanya işlerine karışanlardan mürekkeb olmuştu. Balkan devletlerinin son kararları ise, İspanya işlerine karış- makta hiç menfaatleri olmıyanların ha- kiki bit bitaraflıkça tuttukları yegâne siyaset mahiyetini kazanır. Balkan dev. Tetleti ' İçin bu işde ibretle almacak bir hisse vardır: İspanyaya benzememek, Ve yal zamanda bir de vazifeleri - vardır: Bitaraf olmak. İspanya faciası büyüdük- çe bu hâdiseyi ibretle seyredenlerin göz- leri gittikçe dört açıldı. Ayni zamanda facla uzadıkça da «bitaraf olmamanın» tehlikeleri büyüdü ve bitaraflık vazifesi gittikçe kendi kendisini zorla kabul etti- ren bir zaruret oldu. İşte son karar bu tekâmülün neticesidir. 'Türkler, ne kızıl olunuz, ne kara, ne de beyaz! Sadece birbirinizi seven, hakiki insanlık ve medeni hayat duygularile, menfaatlerini birbirlerine dayarmakta arayan Türk olunuz. Biz bunu hem ara- mızda böyle yapalım, hem de ayni fikri Balkanlarda kuvvetlendirmeğe çalışalım. Sulh, saadet ve refah, gerek Türkiyede, gerek Balkanlarda ancak bu suretle feyiz İSTER İNAN, İSTER İktısad Vekâleti bir-giyişte yırtılan çürük çoraplarla hal- kın aldatılmasının önüne geçmek için çorap fabrikalarını kayıd altına aldı, nümüneye muvalık, damgalı, slandarize çorap çıkarmıya metbur etti, şimdi piyasada gördüğünüz çorapların ekseriyeti nizamnameye uygun ve damgalıdır. İngiliz çiftçileri, soğuk havalarda hele bu karlı kış günlerinde hastala - nan, Üşüyerek nezle kapan küzuları bir anda çelik gibi yapacak bir ilâç bul- müşlardır. Onlara bir çay kaşığı viski verdiler mi, hayvancıklar kızışmakta ve turp gibi sağlam olmaktadırlar, Amerikanın en şık giyinen erkekleri Amerika terziler cemiyetleri federas- yonu en iyi giyinen Amerikalıların listo- sin| neşretmiştir. Cumhurreisi Roosevelt listenin başında bulunmaktadır. Terziler federasyonu «akşam yemeğinde giyilen ceket» ve «smokin» için birinci mükâfatı Roosevelt'e vermiştir. Hiçbir Amerikah smokini. Roosevelt kadar şık giyinmiyor- muş. Clare Gable pantalonları ve «spor> ceketl için ikinci mükâfatı kazanmıştır. Amerika belediye reislerinden - Şikago belediye reisi en şık giyinendir. SIN A 45000 Türk lirasına Satılan Tablo Meşhur ressam Rembrandın — yaptığı bu tablo, babasının portresidir. Ve ge - çenlerde İngilterede bir müzayedede tam 45 bin Türk lirasıma satılmıştır. a 25 yıl sonra dünyanın vaziyeti ne olacak? Şikago Üniversitesi - profesörlerinden Dr. Wilyam Ongburik son günlerde yal- nız Amerikaya değil, bütün dünyaya ta- allâk eden bir konferans vermiştir. Dok- tora güre yirmi beç Sene sonra yani 1963 de dünyanın nüfusu azalmağa başlıya« cakmış, çocuklar daha zeki olmakla be- raber zamanımız çocuklarının hassasiye- tinden mahrum bulunacaklarmış, şehir- ler de şimdikilere nisbetle çok küçük O Jacaklarmış, döktor - bu konferansında yizmi beş sene sonra karı koca boşanma- la azalacağı ve hayat ihtiyaçlarının çok artması dolayısile evli karıların en aşağı yarısmın ücretle çalışmağa muh- taç kalacaklarını söylemiştir. Amerikalı profesör bu sözlerinin ilmi ve fönni e- saslara istinad ettiğini de konferansa ilâ- ve etmeği unutmaâmıştır. Bütün çocukları ikiz olan bir aile Amerikada Jowada madam Ralph Sie- vers ikiz olarak doğmuştur. İkiz erkek kardeşi vardır. Babasının da iki kız kar- deşleri olmuştur. Annesinin de kız kar- deşleri ikizdir. Nihayet evlendikten sonra kendisi de ilk çocuklarını ikiz doğurmuştur. İNANMA! Fakat anlaşılan İktisad Vekâletinin yaptığı nizamname dahi istenilen neticeyi temin etmemiş olacak ki şimdi bazı nok- talarının tadil edilmesine karar verilmiştir. Bu tadillere gö- re memlekette yapılacak çuraplar ayni evsafta olarak mem- Jeket dışında emsalinin kalitesine uygun olacaktır. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! ııür'ıu giden otomobil şofürünü, arabi' |biricik çare Moskof mahkemesinin Kaf Sözün Kısası Garib hükümlere dair E. Talı G eçen gün San Postanın ç*lî"" liyerek, (Dünyanın en garib KW nun ve hükümleri) başlığı altında nef * rettiği 10 tane garibeyi şayed okumamli” sanız yazık etmişsiniz. ! Osmanlı tarihinin, Karakuşt icraati şöhret bulmuş bazı erkânını, meselli dirne valisi İzzet Paşayı, ihtisab ağifi Hüseyin F*endiyi, Trabzon valisi Kadd Beyi, Abdülhamidin bazı tüfekçilerii vesaireyi hatırlatan bu on maddenin risinde gerçekten pek nelis ve olanları vardı. Ezcümle, Amerikanın Vaterlu şehrindüt berberlerin gündüzün, iş saatlerinde *” ğan yemelerini yasak eden kararla, fazlb sını 10 kilomctre dahilinde arkadan İt? meğe mecbur eden hüküm, ve bozuk satan kasabın bu etlerle bir arada wffk bir odaya kapatılarak bayılıncıya Üü orada bırakılması hususundaki ni * bize de teşmili arzu edilecek şeylerdeti * dir. Lâkin, bütür. bunların içinde en a böşuma giden ve bana fevkalâde isabil” görünen hüküm şu olmuştur: 1810 yılif da, Moskova mahkemelerinden biri, bir muharriri, yazdığı kitabı yemeğe mahküm etmiş ve bu hüküm ipr faz edilerek, mubarrir kitabını tam günde afiyetle yemiş! Yeniçeri ağasının, aldığı borç parl' karşılık verdiği senedi Yahudi sarrff zorla yutturmasını da geçen ba hâdiSi” nin bütün dünyada neden örnek tutulül” dığını esefle kendi kendimden sordumk Önüne gelenin eline bir kalem alâ! muharrir kesildiği ve efkârı umumi; yavan yavan eserler yutturduğu bir de* virde, bu kepazeliğin önüne geçmek rını tatbik eylemektir. Koskoca bir kitabı, kâğid helvasi gill | kıtır kıtır yemeyi gözüne aldıran bi * yursun,- - dilediğini yazsın. Hodri mey * dan! — Eskiden, bir insanın kültür seviyt” sini medhedecek oldu mu idik: — Filânca, hukuk İlmini wımuî“'" derdin. Şimdi kendi eserini yutmağa mahküff edilen bir muharrir taslağının bu saft” de gerçi ilmi artmıyacak ise de, başkö * larının olsun ilmini şaşırtmağa da I“J yetmiyecektir. Ama, diyeceks'niz ki, dünyada öyü küstah insanlar vardır ki, nasıl olşa H punduna gettrir cezadan kurtulur. Ü dile gene de yazmak cür'etini gösterir! Fakat ne e olsa, her ihtimale bunlar eserlerini, meydanı boş bulduk * ları zamanki kadar şişirmez, hülâsa Aa* miye Bakarlar. Eh.. bu da bir kâr, değil mi? Hatay heyeti Cenevreye gitti Hatay 1ntihabat talimatnamesinin barf zakeresine iştirak edecek olan heyet” zin reisi Hariciye Vekâleti umumi M Numan Rifat Menemencioğlu ile M üâzası dün okşamki semplon euyrull'a: nevreye hareket etnliştir. Adliye VEK” | leti hukuk işleri müdürü Şinasi de İf tanbula gelerek heyetle birlikte gt tir. j ü KViM TA 1883 Şahat 18 Rotüt seze 1938 | V—T E S P. EBEEFELESK EEEm BECE T Em Efo> ZEELSLESFEFEFRİ. Üer cr