14 Şubat 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

14 Şubat 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MA ASN P Bm t S GA S el ’*h,,::' Yaşıma bastığım zaman, mü- M y S bikmiş, usanmıştım. Yaşlır Na Yoldaşlık ve yahud evini & :,'ı:hıeı Bibi bir iş aramıya karar hele İ ğ MBan böyle bir kapı buldu mu, iş _â“' *t edeceği kadın iyi çıklı N&i 'T dost kazanır, hem de başımi Batirğime ” Güzetelerdeki ilânlara göz M & lliyar bayan, hem evi idare, hem "ı._ ,'Tf Tefakat edecek bir bayan & Maş _'sîı’ıuı. Evde bir hizmetçi var« Vq,,_n e ngiliz Hrasıdır.> Rç, Dese bir mektub yazdım. İşi Y0rum, dedim. Bir ik: gün son- ÇeVabda, iki günlük bir tecrübe ASN müstakbel bayanınız Mrs. nüracant ediniz, deniyordu. _'"İ_n İnsani, mantıki bir teklif lth;:um' Bir kaç ğgün sonra da Tak, yepyeni hayalımın bil - lmadığım zevklerini daha UYa duya Brightstone yolunu İNT Nede tramvayla ki tan ve elimde va ten sonra, büyük hir memnu- baktığını farkettiğim Mrs. vardım. Nefes ne - hlu:;,k'ı tırmanıp, zili çaldığım küt küt attığını duydum. Büteda, ; — yeni Ve Üzücü bir .mubulımuyordum. İ F VA Te ;îî' A İpek gibi bembeyazdı: Kü- » ğ " * Nürlu bir yüzü, düz düz mavi T PLeEİİ f Li Ye buyurunuz!.. dedi. î:d!lzı Kapıyı o kapadı. Ve değin . te odanıza çıkmak ister- #tçirdi. Bir odanın kapısını aç- : Tîvıhıimi açtım, ve de- ;_“_'hamım kaybolmuştu. Bi İkteya, VÜz ve bu kadar güzel gözlü İ kadını sevmemenin imkânt Anlamıştım, Kf # F F” Y ;:aı KaŞtvimli sevimli gülümgedi. | ml söyliyemey im:u' Miss Woolacomb ola - | g ve âdeta bağırarak, gene izmi neydi?. İnce yüzlü, düz mavi gözlü kadın kedıncık Mis Bodkin Allahına kavuşmuştu BON POSTA UR CADALOZ — Buradayım Miss Raughton. Zevkle |dışarı çıkacaktık değil mi? İsterseniz he- andıran yüzüne baktım. — Oturunuz Miss.., Miss, dedi ve ismi- Miss Bodkine dön - diye fısıldadı. Woolacomb, madam, dedim. Kocakarı, bir kaç kere ismimi tekrar- Ti, teklifi jile beni kısa bir | tadı. Sanki karanlık bir odada imiş gi.bı el yordamile iskemlesini buldu ve âdeta çöktü. Miss Bodkin dışarı çıkmıştı, bana sordu: SAT — Siz okumak bilirsiniz değil mi? Bilirim madam. . Mükemmel, Bodkine tenbih ettim ; Nî""hı;nd" dışarıya çıkınca, s0 - Sana alış veriş ettiğimiz dükkânlarla kü- ğ l z - TEPETR A E Z » diyerek, yemek odasına 'Zirdı, yerlerimize oturur - â Köna kç t Sekkü K R."lhlkıî“' &derim, hiç sıkılmadım N ©, dedim, Kaşlarını kaldır- £ ; deği St ben * Rattır bayanıyım. İsmim de N Ughtonu iyi im, itiraf etmek i;/fzf Nkı:“__’üm—d. ve biraz da kızardı. 'lıî:ğ 8l sağır benmişim.. l.wey—huakınk dışarıya sü - hıma Etlecek olan ayak ses- tü "r:ım dikmiş bekliyordum. Y ayak Yerde, kafamı arkama Sikarg Sesleri değil, kap: men- Ş ,"' 1 belirsiz gıcirti oldü. Ve “'ıuf €'biseler giymiş dev Ullabut bir kadın bütün W sanki. O kadar ki, bu tutan, zayıf nahif Miss y T yer kalıfamıştı. Mirs. iril yanan, fakat görmi- VI araştırdı. Gözleri ba- *Peğin gözlerini ha - LT z VEŞ AA ç bEF H iş ,.. TSİMAY diye dardı. ma Hliyarak fısıldıyarak: * Mise.. ne idi ismi?.. de- - / f F 'dol “AComb,.. Evet, evet bu- B Yaklaştım, ve sesimi y y e AÜniz iyi geçti, inşallah diye | Tâğmen, oldukça — sağırdır |da mı, dedi. £ |rnı- zili aradı. t 1 beni kadın. Buraya gelir (tübhaneyi gösterecek. Geri vereceğimiz bir iki kitabla, yeniden âlacaklarımız var. Bodkine yardım edersin. Yalnız Allah aş- kına, ö çocuk kitablarından vaz >gp « çiniz. Şöyle tuzlu biberli bir şey olsun, anladınız mı”. — Evet arn Evet anladım, dim. 'r:_.'men_ gene kavramadın ne istediği - Mrs. Raughton değilim | rai,, Hiç de «hamımefendiliğe» yakışmı - İyor değil mi?.. * Cevab verdim. Kocakarı; müstehz! müs. K t I buraya getire- | tehzi homurdandı. Bazi sorgulardan, ve | İt rmez de, hal.. soğuk soğuk emirlerden sonra, ben (ladı. Dinleneceğim artık, pekelim ora - 4 böş- 1 yordamile masada du - Çanı yavaşça eline doğru sürdüm,. Aldı ve bir kere çaldı. İşte bu sacele ge» demektir. Haydi Bödkin gel- meden uç buradan..r Fakat daha kapıya vırmıdı:. )ıliıı d ikte göründü. Sokağa hazırlan- ::î:mlî:şni mlgçn!ırdmıı Miss Raughton dedi. Kocakarı tiz ve haşin bir sesle! — Ne münasebet diye aksilendi. Beni rahat bırak, Miss ile beraber çıkmız!.. ledi. , , Kapı arkamızdan kapanınca raî'ııt_ bir nefes aldım. Bu tıpkı, müdhiş, ezici ve insanı harab edici bir kâbustan kurtulup aydınlığa, insan şefkatine, iyiliğine ka- wuşmak demekti. Ş Ne yaptığımı bilmeden Bodkinin ko - tuttum, hmî. Sizi gördüğüme ne sevindim.. diye söylendim. Elini elimin üzerine koydu. — Sabırlı olmalı, onun kör olduğunu hatırlayınız.. dedi. — Allâhım, diye gürledim, ya kör ol m—“’xdlof olmasaydı, bize ihtiyacı kal « mıyacaktı. Koridora gelmiştik. Beraber kapı açılınca ferahladım. manzarayı seyrediyordum, dedim. Ko - |men çıkalım, dedi. Manın bir anda ısınası, bağrma | c man, ağır, ve et külçesi gibi sıırıhın eli- Sevimmli bir bayan görünmüş- | yi yakaladım. Kalbimde bir eziklik, şüp- Zayıf, minyon idi. Altmışlık he duyarak, onun kaba ve çamur rengini — Evet, hemen çıkalıra. Bu yezid kadından, evinden bir müd- det için olsa bile uzaklaşmak bulunmaz bir saadet gibi geliyordu bana, Miss Bodkin üç romanı yı a aldı. Ve sokak kapısını açtı. Tam sıvışacağımız sı- rada misafir odasından gelen zil sesi bizi olduğumuz yere çiviledi. Miss Bodkinin odaya seğirterek ne var bayanım dedi - ğini duydum. Odadan o sinirlendiğim, nefret ettiğim ses yükseldi: — Kitabları, Bodkin, muhakkak unut- Mmuşsundur. — Hayır madam, aldım. Kadıncağız tekrar göründü. Sokağa çık- tık. Kapıyı kapıyordum ki mahud çan gene çaldı. Miss Bodkin, kapıyı açmak vo tekrar içeri girmek üzere idi ki, dayana- madım, ve topuzundan yakaladığım gibi kapıyı çektim ve kapadım. Minyon Miss Bodkin şaşkın şaşkın baka kaldı. Sonra gözlerinde tatlı bir ışık yandı, sündü. Du- daklarında bir gülümseme çevrelendi. Koluna girerek: — Haydi gidelim, bu sefer geç kaldı diye alay etti. Buna madama.. dedim. İyi ama, beni çağırdı idi. — Dönsen, gene ve hep seni çağıracak | diye inad ettim ve onu merdivenlere doğ- ru götürdüm. Artık Mmukavemette bü - (sağıva indik. — En üst katta oturmak iyi ama, bu - günlerde merdiven çıkmaktan yorulu - yorum.. dedi Mis Bodkin. Sokakta, her çeşid hayat, can — vardı. Güneş parlıyor, rüzgâr esiyordu. Rüzgât- dan, ağaçlar, yapraklar, sallanıyor, Ka - dınların etekleri, geniş şapkalarının, şez- lonkların, ketenleri savruluyor, hattâ e- fendilerinin arkasından timtın giden av köpeklerinin kulakları bile oynaşıyordu Miss Bodkin bana dönerek: — Ağır gidelim, dedi. Bugünlerde pek öyle koşamıyorum da... ' — Kaç senedenberi Miss Raughton ile berabersiniz, diye sordum. — 16 sene, dedi. Geçen martta 16 sene oldu. 16 sene'.. Allahım. 16 sene, bu çân sesine koşmak, iyilik ve sabra karşı, had- siz hesabsız kabalık ve tahkirlere ma - ruz kalmak, yenilir, yutulur şey değildi. — Artık neden tahammül edemediğinize şaşmıyorum. Fakat nasıl oldu da bu ka - dar senedir dayandımız, bunu aklım al - mıyor, dedim. Miss Bodkin, parlak mavi gözlü, küçük, nazlı yüzünü bana hayretle çevirdi: — Artık dayanamamak mı?.. Hayır... Ne demek istediğinizi anladım. Mes«le zannettiğiniz gibi değil, Mrs. Raughton beni çıkarıyor, kovuyor. Kimse onu a - madı, Dolambaçlı merdivenlerden a - | yıplamaz. Alil zavallı. Daha Iyi bir ihti. mama muhtaç. Eh.. Benim de artık gücü- mün yetmediğini anladı. Vaktlle elime a“ yağıma çabuktum. Fakat sonraları.. — Nihayet kurtuluyorsunuz, Miss Bod- kin, Fakat Allah aşkına doğrusunu söy- leyiniz bana, ayrıldığınız, ve bu zil se - sini bir daha işitmiyeceğiniz için mem - nun değil misiniz, kurtulduğunuza se - vinmiyor musunuz?.. Güldü.. Bu ne isyan cicim, dedi.. Sanki bir hapishaneden kurtuluyormuşum gibi söylüyorsunuz. Bütün müşkülüm şu: Ne- teye gideceğim. Bu yaşta nerede iş bu- hurum ki. — Muhakkak bir kapı lâzım mı size?.. — Parasız yaşanır mı?.. Sonra, dostla- Ta, ahbablara da sığınamam, Evet, bir çokları gel bizde otur dediler, dediler a« ma ben kabul etmedim. Onun bu aşırı tevazuundan, kendisini bir saman çöpünden daha aşağı tutuşun- dan fevkalâde mütehassis oldum. Bu haline hayran kâaldım, ve Allah aşkıma onu hürriyetine kavuşturmadan nasıl çı- kabilirdim!. Yemek odasında tek başıma çayımı içtim. Miss Bodkin, misafir sa - Jonunda obur cadasıza hizmet görüyor - dü. Saat yedide akşam yemeğine oturduk. Cadaloz, yemeklere çullandı, atıştırdı, tı- kıştırdı. Biz de onu seyrettik. Ve tekrar misafir salonuna geçtik. | Kocakarı: Bodkin diye seslendi: Kitablar nerede? Bakalım Miss Woo. lacomb senden daha iyi okumasını becere bilecek mi?,. Her halde senden daha (e—, na olamaz. Bu muhakkak. Bodkini yormamak için, kitabları ge - | tirmek üzere ayağa fırladım. Zavallının | soluk yüzü yorgunluklan parlamış gibi idi. Yanından geçerken, haydi siz gidiniz | yatınız, diye fısıldadım. Yüzüme sevinç- le baktı, gülümsedi ve başını salladı. — Eh... Ne aldınız bakalım, Muhakkak, çocuk masalıdır. Kitabların ve muharrirlerinin isimle - TiRi okudum. O ana kadar ne olduklarına dikkat bile etmemiştim. Birden ikinci ki- tabda sözümü kesti: | — Çingene ıle Bakire!.. diye sevindi. Vallah. billâh güzel bu.. Hay yaşıyasın | Matmazel.. O pırıl pırıl yanan köpek Bgöz. lerile bana baktı. Dudaklarında korkunç, © nisbette çirkin bir gülümseme belirdi. — Eh buna başlıyabiliriz. İsmi pek hoş. | Bodkini bile uyutmıyacak, dedi. Utanarak Miss Bodkine baktım. İçim- den de, her halde kitabı benim seçmedi- | ğiml anlamıştır, dedim. Miss Bodkin hiç oralı olmadı. Dik iskemlesinde oturmuş, dirseğini, yana dayamış, bir elile de Böz- lerini kapamıştı. İlk önce sesimi yüksel. terek, sonra da tabli bir şekilde okumı- ya büşladım, ÇEVİREN : ENİS YEDEK ARMSTRONG Birden kulağımda çınlıyan hırçın bir sesle yerimden fırladım. Cadaloz karı: — Duymuyorum Miss Woolacamb, bir şeyler geveliyor, homur homur homurda- nıyorsunuz. Siz genç kadınlar, çingenesiz bakireler, sesinizi çıkarmaktan korkarsi« nız zaten. Haydi, devam ediniz ama, dâ- ha hızlı bir sesle arladmır mı?.. diyer « du. Okumıya devum ettim Sarfalan çe « virdikçe uzaktan geken tramrvaylarla, 0- tomobil kornalarının seslerinden ve bir de karşımda oturan, insanı isyan ettiren Mrs. Raughtandan maada her şeyden a. Mkasını kesmiş gibi boşluğa okuyorum sandım. Kadın arasıra, oturduğu yerde kumldanıyor, ağır ağır nefes alıyordu. Solumdaki Miss Bodkinden çıt bile çık « mıyordu, Bu okuma faslı ne kadar sürdü bilmiyorum. Ben esas itibarile okumayı severim. Ama bu, havasız, köhne oda, bu korkunç, kocakarının kaba obur hali be- ni çığırımdan çıkatıyordu. Bir faslın $0- nuna gelince sustum ve konsölun üzerin- deki saate baktım. Bana, sanki saatlerce okumuşum gibi gelmişti. Halbuki daha dokuz bile olmamıştı. Karı gene o hırçın sesile takırdadı: — Neye sustun, Allah aşkına yorul « dum demiyesin.. Bodkin hep böyle ya e par, dedi. Sanra ağzını düğme ufaklığın. da büzerek, zavallı kadıncağızı taklid et. ti: — Biraz müsaade Mrs. Raughton yorul- dum da... Yılan ıstlığı gibi sesi, beni — öyle le kızdırdı, köpürttü ki, kitabı başına fıre latasım geldi. Hiddetten zangır titriyerek: zangız — Mrs. Raughton, dedim. Miss Bod « kinin ocdada bulunduğunu unutuyorsu e, buz. Cadaloz: Hayır, hayır diye kükredi. O- dada değil o... Körüm diye istediğiniz gie bi oynıyabileceğinizi sanryorsanız, yanı « hyorsunuz. Bodkinin, on dakikâa evvel o- dadan çıktığımı pek iyi biliyorum. Bir an için inanır gibi oldum. Olabi « Hir a, dedim. Biz farkına varmadan çıkış gitmiştir, diye düşündüm. Acaba daha hâlâ oturuyor, oturmuyor mu diye başı « mı çevirdim. Ve Mrs. Raughton, dedim. Miss Bodkin burada.. Sesi hiddetten, çatal çatal çıkarak: — A kadınım diye ısrar etti, ya çıl « dırmışsın ve yahud da yalan söylüyor « sun. Bu kadar ısrarı, iddiası tuhaftı doğrus su... Bu sefer, bütün bütün Miss Bod « kine döndüm, Haklı idim. Miss Bodküz iskemlede oturuyordu. Fakat, anlıyama, dığım, sezemediğim bir iç sıkıntısı ben? sardı, ayağa kalktım ve hakikat bütüm acılığile yüzüme çarptı: İnce yüzlü, düz mavi gözlü kadın ka « dıncık Miss Bodkin Allahına kavuşmuşa tu. Si Bir Doktorun Günlük Notlarından Tansıyon Yükseklikleri Tansyon yüksekliği bir çok sebe ileri gelebilirse de belli başlı olmak Üze- re iki esaslı sebebden ileri gelir: Biriai böbrek hastalığından mütevellid ve böb- Tek natamamiyetinden mütevellid tans. yon yüksekliği, diğeri de doğrudon doğra ya damar katılığından ileri gelen tansyon yüksekliğidir. Şüphesiz ikisi de birbirin- den mühimdir. Pakat tedavileri farklıdır, Yalnız birleştikleri nokta perhiz nokta- sıdır İkisi de tuz istemez, su İstemez. Tuz ve su perhizi esaslı bir maddedir. Perhize çok dikkat etmek lâzımdır. Günün birim de birdenbire nazfidimagi ile nüzul dedik leri hâdise vaki olur.O zaman da artık İş işden geçmiş bulunur, Çünkü manlesef ne kadar tedavi edilirse edilsin dımağ nexfi felçleri ve felçler de artık faal has yata veda ettirecek sakatlıkları ve âriza- ları intac eder. Parartesi © (*> Bu notları kesip saklayınız, yabhud bir albüme yapıştırıp koleksiyon yapınız,

Bu sayıdan diğer sayfalar: