n büyük operatörünün harikulâde maceraları: K e Ş AM ki tehdid mektub %. —. » . hıp"dbakt'ğlm genç ve güzel kadın birden bir çığlık 1 Bana korku ve dehşet dolu gözlerle bakıyordu İ « Şimdi ben ne | Jaşan oğlu neler becermez. İsterse ne '.:ı:, : Hangisinden vazgeçeyim, | kılıklara girmez. Benim bu dakıkada ha- b ':yu lbette ki reddedemezdim. lamış olduğu mektubu çıkardım, ve bu Pek taplığım âdâbı muaşeret ikisile mukayese ettim. Hakikaten her ü- :_"'l.s;î’ k ateşim.. Fakat, ya bir | * .. yakat, bu işi yapan her kimse aklı İi nan hu da, kadıncağızın der -| kıtın birisiymiş, dedim. —'“'uıdu?"" çıkaramazsam, — halim |Ukeli ve korkulacak bir insani b — Kimseden şüphe ediyor müusunuz, 44._ K &. Nakleden: İbrahinı Hoyi Sdeyim z u, serden mi?, Böyle bir güz: " |fiyelik damarlarım kabarmıştı. Bana yol- % Müsazde ederdi, ne de, -müsaa- | Çi de ayni yazı makinesile yazılmıştı. bir ç bulamaz, umduğu gibi fa-| — Öyle, fakat buna rağmen daha teh- tde, ağrısı tutmuş geb? | Madam lâbaron?.. N q,l.::i kıvrım im kıvranıyor.| — Kadın: boliğ, “tler döküyor ve kendi ken- |— © kadar düşündüğüm, beynimi yor- | B gtt duğum halde böyle bir insan hatırlıya- | (SaVa, işin mi yoktu, züs, ı_î_""' kamaştırdı, boyadı da ne N?. Köşkün batıyor muy - ” diye mırıldanırken, Baron! mıyorum. Buradakilerin hepsi beni se - ver, Bununla beraber, gena bilinmez. Yüzüme dost görünüp de arkamdan ku- yumu kazacak olanlar bulunabilir. İşte, bunun için ben de sizi çağırdım ya.. dedi, ve avucunu bana uzattı. Kadının tatlı tatlı konuşuşuna, ve be- jni âdeta büyüliyen, efsunlıyan güzelliği- ne o kadar dalmışım ki, buraya niçin gel- diğimi tamamile unutmuş gitmiştim. Ve önüme doğru bir elin uzandığını görünce Isınkı tatlı bir rüyadan uyanmış gibi ir - ğ İkildim. Gayriihtiyari gözlerimi oğuştur- ct telâkki 20- | Oym. Ancak o zaman nerede ve ne mak- dalr |gatla bulunduğumu anladım. Gözlerini a- “İradim. Ve loş bakışlarımı yüzünde gezdi- rerek, elini tuttum. O harikulâde manalı gülümsemesi gene kayboldu, ve yüzü ke. der ve ıztırabla gene bulutlandı. Bir kaç saniye avucunu tedkik etlim, ve çıkar - dıklarımı, talebesine not veren bir mü - allim gibi tane tane söylemeğe başla -« dım: — Bu mektubları size yazan ihtiyar kadın, sırlarınızı asla bilmiyor. Nişanlı « nız, hâdiseden yalnız size habes vermiş we kendini niçin öldürdüğünü yalız ve| yalnız size yozmıştır. Bu kadın, sizi ah- babınızla konuşurken dinlemiş, ve kız - |lığınızda bir adamın nasıl ve ne budalaca A h. ee L f ]'q düdüme vermiş olmalı ahi :îînlz Ücreti takdim ga. ENez mi?. diğe kur : Attağı, Ş"h'athğım, sade suya, sü- hm halde gene gururum şalı- â n:mlu Bibi kabararak: * Zarinediyorsunuz madam, y etmeğr için değil. . Yanlış anlamayınız. stemedim. Yalnız, lüt- m:ur mukabelede bulunmak ç. J:ıkı Para meselesi sizi si- İln;. l/—_i.rıyı)r. o halde başka EM"; Siz bu müşkülümü hal. dev?—ıhalı çıkarırsanız, ben de Nhhldıği k;ım etmek hususunda, elim- öz Stün “4T size yardımda bulun - lh""-"ı :*"m_ dedi. bîı:'nh: ı; :je sevimli bayanı üzmek, Nı._h"!“ ı:' Zlerinin yeisle bakmalarını ç q_ı.' Ada, bu hissimi açığa vur- N,, ’&ıu 9 kızgın tavrımla: Madam 1â baron, dedim. Fatı- n | n " İölümüne sebeb olduj söylediğinizi iş'tmiştir. Yoksa kocakarı m_ — Za - TU Kapıcılığı aye Yapan âlim Geörge Tickner gündüzleri Oxforâ Ü- niversitesi kapıcılığını yapar, geceleri de muhtelif üniversite profesörlerine kon- ferans halinde dersler verir. 40 senedir ayni mesleği yapan bu 69 luk ihtiyar, hergün yüzlerce mektub alır ve birçok büyük âlimlerin ziyaretini kabul eder. Örnithology ilmi üzerinde kendisine her zaman baş vurulur. Büyük #damlar onun dostluğu ile iftihar ederler. Amerikaya gidip konferanslar verse zengin olacağı muhakkak bulunan ihtiyar âlim, hafta- da birkaç İngiliz lirasını hoz görmemek- te: «Allah bin bereket versin'» demek- tedir. Müdhiş bir tarla mütchassısı ve kuş âlimi olan ihtiyar, boş zamanlarını tar- lalarda geçirir ve mesleğindeki tecrübe- lerini ilerletir, Kitablarda nazari gördüğü şeyleri, tarlalarda fi'liyata tatbik eder. Tabil tarih cemiyeti azalarına mütead- Alim kapıcı George Tid:ner did kanforanslar veren bu kendi kendi- ne yetişen âlim de konuşuş tarzı ve or- taya attığı fikirler birçok âlimlerin hay- retin! uyandırmıştır. Şimdi bilhassa kuşlarla hayvanların gayri tabif hallerini mütalea etmi izu ahbabınıza | Kanaatine göre de, kuşlarla hayvanlar (1e mu bazı dimağ hastalıkları neticesinde inti- Askeri Bahisler : Fransa ordusu, ? opçusunu hususi tayyarelerle kuvvetlendiriyor Beher kolordunun (50) bataryalık topçusu için 15 - 20 tayyareden mürekkeb nazım hava filolarına ihtiyaç olacağı ileri sürülmektedir. Fakat bu tayyareler hafif mi olma 1, yoksa ağır mı? Şimdi bu münakaşa ediliyor Bundan birkaç zaman evvel Fransız mebusan meclisinde hava nezaretinin büdcesi müzakere edilirken mes'ul na- zır, meclisten bir mikdar munzam tah- sisat istedi ve bu para ile yeni bir teş- kilât kurulacağını haber verdi. Fransız hava nazırının bu münasebet- le verdiği malümata göre, yeni teşkilât, topçu ile teşriki mesai edecek bir hususl! hava kuvvetleri ihdasından ibaret ola- caklır. Fransız erkânıharbiyesi, bunun için otojir denilen ve tayyareye nisbetle hareket kabiliyeti daha emniyetli ve da- ha kolay olan vasıtalardan istifade etmek kararındadır. Fakat henüz otojirler bahsi son sözünü söylememiş olduğu için, şim- dilik hafif tayyarelerden istifade edile- cektir. Bunlar, tarassud vazilesile mu- vazzaf olacaklar, mümkün mertebe az masrafa malolacaklar, ve silâhlat: hafif olaçaktır. Silâhlarının hafif olmasında bir beis görülmemektedir. Bu tayyarelerin rasıdları, dalma kara ordusuna mensub bir zabit veya meleke kesbetmiş bir küçük zabit olaraktır. * Birçok memleketlerin hava müdafaa kuvvetlerini son dereceye çıkardıkları bir sırada Fransız erkânıharbiyesinin yeni yeni hazırlıklara girişmek isteme- sini tabil ve zaruri görmek lâzıumdır. Fa- kat bu münasebetle doğmuş bir noktal nazar ihtilâfı vardır ki, askerler için ü- |zerinde durmak bir zarurettir, Bu nokta | şudur: Muharebede topçunun atışmı tanzim edebilmesi için hedefleri tayin, düşmen harekâtını tesbit, icabında, harb meydı- üstünden resim alarak bunu alâkadar etine yetiştirmek vazifesi- £ cak olan bu tayyareler rasıl olmalıdırlar? I bm, hi î"ı Fakat peşin'peşin söy - b“k—." dğ".“_”*“lu Tâyıkile okuyaca- N bir hi;mlm' Fakat, size karşı en ğb'hlly Mette bulunabilsem, ken - Lbyızr addedeceğim. Stf ir salon centilmen! h'hın,_ “arken, zengin kadının j | gibi yD - Ü liş T "t'ımnEuı Sehresindeki değil yalnız Pa San , kekleri çıldırtacak kadar hıBrikullde gülümsemenin ?e;-ııu- de, kahredici —ıztırab K îI"Hİİni gördüm. Bir facia- N.h—ıa.n Mlunduğumu anladım. Ka- | N Beçenleri anlamış gibi, bir- *ıı;. Topladı, ve gülümsemeğe ça- öaLaa, !»;;İ TT n K, | J Möz Nökaşa Bu 8tır lun Z YÖ Sava, şimdi bu nok - edecek değiliz. Fakat lütüften dolayı siz: daima “Yacağım. Artık buna da Z Ya?.. dedi. bön sırıtmakla muka d 7 Meyva getirdi ve Ba- İk; “sinde yalnız benim bildi - Şb'l Tektubda şu deniyordu: He ka; V..:N ıü:" Ve $u adrese bize 300 & Sİ2 düşününüz...> hdderm & Beni böyla korkuta- lınıhncılır, bu sefer İn; Elliz Tirası mı Madam lâ- * Zene kadife elbiseli baş- ik RBümüş bir tepsi için- k'ı Zamanı, “Platmıya koyuldu: Ün bizler İklrda iki tehdidi mektubu .'“ln . fi ÖYÜ kapalı olarak bah - tok X San y b" Büne / ENmiz bulunuyoruz. Eğer &. Reşiş ETMEZSeniz, bu sırrınızı bsî:k“ni Asıtalarile etrafa yaya - Müy Tet y ş:q.:hkxak:'"îdîm. Güldüm, geç - Biliyorıe! Bir şantaj.. Zengin ol İStiyorlar dedim. Bir Ne ayni mealde bit mek- Üh .J;a Mikdarını, sanki mü- X Tdı. 5000 İngiliz lirası SE 'Blm Ki Ball “adı ve çebinden iki uzattı. ÜZ Yd g İsin h—“'- ikisi de makine im hnırr Bi, tuhafı, bu ma - * Yazı makinem!,, bir rezatet doğuracak | sırrınıza vâkıf değildir. Nişanlınız, ken « disini öldüreceğini kimseye yazmamış -| tır. Ve siz de o mektubu gizlice yakmış - sanız. Bütün dikkatimi avucunda toplamış - Um. Onun için de kadının yüzün: bak - mıyordum. Birden, bir çığlık koptu. A - vuçdaki çizgiler karma karışık oldu. O İzaman başımı kaldırdım.- Barones, şaş - |kınlıktan bir kat daha büyümüş, âdeta |hanelerinden fırlamış gözlerile bana bak- je bâkt. Neden sonra kendisini toplıya- rak: Jösus, Marle (Hazteti İsa, Meryem) di- ye haykırdı. Ve korkudan titriyen, kısık | bir sesle: — Bunları nasıl bildiniz, anladınız Al- lah aşkma!,, diye mırıldandı. — Bilmem, bana siz kendiniz söyledi - niz gibi geliyor. — Fakat, bu mektubları gönderen (h - tiyar kadını ben söylemedim ya... — Orasını da bilmem. Avucunuzda gör- düğüm bunlar işte. — İyi ama, kendim bilmediğim bir şeyi tize nasıl bildirmiş olabilirim?.. Barones bayağı bayağl asabileşmişti. Bu gibi hallere uğrıyan hor kadın gibi hırçınlaşmış, titizlenmişti. Gözlerindeki yecandan şiddetle ve sık sık nefes alıyor- J du. İşi vâızlığa döktüm, ve: — Bunu, şöyle izah edebilirim. Tah - teşşuurunuz, dimağınız, her şeyi sizden | 'daha çok ve etrafile biliyor. Onun için falınızda bunlar çıkıyor. Madem ki eli- nize bir Ipucu geçmiş bulunuyor, — iyi ce düşününüz, hafızanızı yoklayınız. ba kalım, evinizde, ve yahud elvarda böyle bir ihtiyar kadın var mı?.. Buna benzer bir kimseyi tanıyor musunuz?.. dedim, — Arkası var— —— Abşab konaklar ve binalar oda oda kiralanmıyacak Eski ahşab konak, han ve binaların oda uda kiralanmaları menolunmuş - tur, Bu gibi binalar kat kat kiralana « cak, katlar da ocak ve mangal yakıl - sak, zemin katlarında — müşlerek mutfaklar yapılacaktır. Binaların pen-| har etmektedirler. Mesclâ, bir sülünün | Bugün, Fransız erkânıhafbiyesinin dü- kendi kendini astığını, umumiyetle su- | sündüğü gibi bu tayyareler hafif silâhlı, dan korkan hayvan fasllesinden olan bir ucuza malolmak için nisbeten hafif mal- tilkinin havuza atılarak kendis'ni boğ- duğunu bizzat görmüştür. Tecrübelerim- do 10 metre yükseklikte ağaçlara tırma- nan kapıcı âlimin bir merakı da nalir yumurta koleksiyonu yapmaktadır. Bu işde de gayet yorulmaz bir merakı vardır, Türkiyenin Rivierası: Mersin (Baştarafı 2 inci sayfada) memleketlere can veren, hareket getiren, oralarda halkın yurd sevgisinı arttırma- ğa, ayni milletin efradım birbirlerine ta- nıtmağa, sevdirmeğe vesile teşkil eden ketimize hep yabancılar gelsin, bu gü - |zellikleri salt onlar görsün, beğensin, on- İlar istifade etsin.. deriz. İstanbullu — bir Türk, burnunun dibindeki Edirneyi, yır, Edirneyi değil, hattâ İstanbulu bile bilmez. Karadenizden Akdenize kadar muhtelif iklimleri cemeden, binbir gü- zelliği olan, şimalde kürk az gelirken, ce- nubda dal ceketle gezilen, hurma, muz, portakal yetiştiren, çepeçevre denizı o - lan bu cennet vatanın vatandaşları, cum- huriyet rejiminin her bucağa ulaştırdığı ürkek parıltılar daha kaybolmamış. he-| şimendilerlerde ancak -«iş» mevzuu balı- solduğu zaman seyahat ederler.. Hayır, yol arkadaşım hayranlığını ifa- de ettikçe, bunların hiç birini ona söyle- medim; utandım. Ve sadece onun bu hay- ranlığına ben de bütün samimiyetimle iş- tirak ettim. Birdenbire, sol tarafta garib bir yar gözümüze iliştii Gölek boğazı dediler. Aman ne lâtif bir manzara! Bu defa İn - Hd etmiş. Upuzun bi dağı birdenbire, or- tadan amüden ikiye bölmüş; olmuş bir boğaz. Güzel mi güzel! Bir çoak tünel geçtik. Kaç tane idi? Saymadım. Sanki bu tüneller mahsus ka.- zılmiş. İnsan, gözlerinin Öönünde müte - madiyon uzanıp giden enfeos Mmenazıranın Beyrine böyle arasıra fasıla versin de, fa- dını daha iyi tatsın diye Öğleyin Yenice'ye geldik. Ekspres bizi burada bıraktı. Biraz sonra Adana - Mer. sin arasında günde beş, altı sefer yapan tren gelip bizi alacak. cerelerinde mangal yakmak, balık kı- zartmak yasaktır. | ( Yenicede, Bay Atıfı karşılamağa gel - (dahili turizm) t biz bilmeyiz. Memle -| veme ile mi yapılmış olmalı, yoksa, dny-t Jımanın harb sahası üzerinde sür'atle ha- reket edebilmeleri için büyük sür'atlere malik bulunmakla beraber icabında |kendilerini müdafaa edebilecek — kabilı- İyette mi olmalıdırlar? Alâkadarları ikiye ayıran, işte bu iki suale verilecek cevabdır. Bazılarına göre, büu tayyareler muayyen hücum veya bombardıman işlerine memur olmıyacak- ları için, karşı tarafın sık sık taarruzuna maruz kalacaklardır. Bu sebeble vere. cekleri zayiat fazla olacaktır. Bundan ö- İtürü de bu tayyareler, ucuza malolmuş bulunmalıdır. Diğer bazılarına göre iİse, | muharebede tasarruf zihniyetile hareket edilemez. Esasen bugünkü topçunun |kullandığı obüs mermilerinin — birkaçı- Ban kiymeti o kadar fazladır. ki, bunlar bir araya gelince hafif bir tayyarenin yolu kadar bir kıymet ifade ederler, Bi- naenaleyh, topçunun atışmı tanzim va- zifesini üzerine alan tayyareler, bugün (12 ilâ 15) kilömetre kadar atış yapan ve bu atış mesafesi hergün bir parça da- ,hı artan modern topçunun işine yarıya- bilmek için düşman hatlarının Üzerine kadar ilerliyebilmelidir. Bunu yapabil. mek için de hem çok sür'atli, hem çok mişler. Senelerdenberi Mersinde yerleş- miş, ormancılıkla iştigal eden, necih, yüksek kültür sahibi Bay Enis, lütfünü bana da teşmil etmek garibnüvazlığında bulundu. Yenlce'de oturduk. Fazla gelen palto. larımızı çıkardık, açıkta hem çay içiyor, sanlar tablati değil, tablat insanları tak-|bem de Mersine dair konuşuyoruz. Bay Enis, memleketini sena etmekte tevazu Bösteriyor. Fakat suallerimize ister iste- mez cevab verdikçe, çok hakikatler se - ziyoruz. Mersine gelmiş olmaktan her halde pişmanlık duymiyacağız. Ufacık trenimiz Adanadan doğru pof- iaya poflaya geldi, bindik. Yolda Tar - sus'a uğradıktan sonra, işte yemyeşil bah- çeleri, hurma, muz ve palmiy&e ağaçlarile şirin Morsin! Akdenizin incisi, Türkiyenin İstanbul ve İzmirden sonra üçüncü zengin ihra - Jent Timanı Mersin.. Bay Atıfı misafir olacağı eve uğurla « Fransız topçuları kuvvetli olmalıdır. Binaecnaleyh hafif tayyarelerle ve onlar kadar hafif olan otojirlerle bu iş başarılamaz. Şu şartlar gözönüne getirilince, topçu- nun atışını tanzim edecek olaân tâyyı Terin evvelâ niuayyon bir kabiliyete sa- hib bulunmaları, yani taarruzi ve toda« fül techizatlarınımm mükemmel olması şarttır. Bunun haricinde, bu tayyareler mebzul mikdarda kullanılmalıdır. Çün. kü: Bugünkü kolorduların emrinde bulu- nan topçu kuvveti (50) bataryadan fazla- dır. Dört, beş tanesi düşman tarafından kısa zamanda imha edilebilecek olan s0. kiz, on tayyarelik bir hava Glosu, ihtiyaç- larına mukabele edecek tabil rasıdlar- dan mahrum bulunan bu muazzam topcu kuvvetinin atışına rehberlik ve nazımlık yapamaz. Bu itibarla her kolordu topçü. gile teşriki mesai etmek üzore kolordu emrinde bulunacak olan bu gibi hava tarassud filolarından ayrı olarak başku- mandanlığın emrinde bulunan hava kuv- wetlerinden bir kısmı muhatcbe meyda- nında kat'i netice verebilecek muharebe- lerin cereyan ettiği mıntakalara — tahsis edilmek lâzımdır. Hattâ, mümkün ise ve tasarruf zarureti fazla ise, birkaç batar- 'ya feda edilerek topçunun balistik kud. retinden azami randınan temin - edecek mikdarda tayyareye yer verilmelidir. Bundan başka ehemmiyet verilecek bir nokta da, bu tayyarelerde vazife görecek olan rasıdların talim ve terbiyesidir. Bu rasıdların, doğrudan doğruya topcu ku- mandanına bağlı bulunmaları ve hazar zamanında, seferdeki vazifelerini mü- kemmel surette yapabilecek surette ye- tiştirilmiş bulunmaları şarttır. Bundan başka, kolordunun emrine ve- rilen hava kuvvetlerinin de tek bir emir ve kumandaya töbi tutulmaları, muvaf- fakiyetin başlıca şartıdır. Fransada, topçuya terfik edilen ve bır derece onun emrine verilen yoni havacı- hk teşkilâtı, vaktile Fransız mareşialı Foşun bir temennisinin - tahakkukudur, Bu zat, vaktile, bu zarureti şu cümle ile ifada etmişti: «Topçusuz muharebe olamıyacağ: gib! tayyaresiz topçunun da hiçbir kıymeti olamaz.» *#*xk ——— .— R T vıp, buranın meşhur Torospalasına indim. Deniz üzerindeki odamda hem soğuk, hem de sıcak akar suyuna varıncıya ka- dar h_er türlü konforum var, Rahat e - deceğim.. Köşede, Rözüme soba ilişti. Gar- sona sordum: R — Bunu yakar mısınız? — Hayır bayım! dedi; henüz yakma- dık, lüzumu olmadı! Şubatın bugün üÜçü. İstanbul, Ankara gürül gürül soba yakıyor. Ben ise, bal. konumun ardına kadar açık kapısından, ceketsiz, Akdenizde uçuşan manxtileri seyrediyorum... Ercümend Ekrem Talu Aslan çimento hisseleri yükseliyor As'an çimento hisse senedleri dün 1275 Brada açılmış, bir aralık 13,60 llraya kadar yükseldikten sonra 13,4$ Urada kapanımış - tar.