vic H—,hqwumnuymçuın— N.—:lhın'h'm.r. Ölümüne kadar, ro- 9e olmak üzere 340 edebi eser !l M&mlıruu Ancak 230 tanesi 0- €serlerine girebilmiştir. Diğer- İnehtelif tarihlerde, muhtelif yer- Ka eden gazete v mecmla - " Miştir. Bunların içinde bir - sira hikâyo de vardır. Görki yazıları- fevkalâde titiz davranan bir ya- İçin bu hikâyelerinden beğen- elile seçmiş ve almanca €k Üzere ve çok zaman evvel, Tütercimi ve tâbll A. K. Şolts'e Fakat bir çok sebeblerden ötü- kiyeler almancaya tercüme edi- Otun seneden fazla bir zaman - bir köşede unululmuş olarak kal- inin kendi elile ayırdığı ve tas- fti hikâyeler, - Gorkinin ölü - Bura --GCorki namına izafe odi- icra komitesi enstitüsüne ve- ığiğ'!;!!;;'!l' İr sE .EBİ Yi F F üyeleri, muharrir H. Alaz tercü- Ve gazetemizde neşredilecek- © Mkayça / duğumuz «Vicdanımdaki Uını::.ı ilk defa olarak 1896 sene- tonpl Bazetesinde çıkmıştır. Gor- Kin l eserlerinden hiç birine girme- kadar hiç bir dile de İ e # kini gî ğ İıı,_.m de vicdanımda böyle bir lcke a bu nuı bir çok tnsanlar ruhlarını ör- Mi Ki oil"' karşı çok kayıdsız davra- Brlek UAT bu lekeyi, âdeta kolalı bir ü gaşiı T Bibi taşırlar.. Halbuki ben ;l_ 'Nn...,.d"“ü'" giymiyorum. Galiba SYi için, #iedanımdaki leke bana Ü a mhh"n: #ğirlık veriyor. Velhasıl ben, Pakat a ha Hlraf etmek istiyorum. , bu günahımı itiraf etmek Ygun ")':'Ddı bunun dışında daha b 'seler bulamayışımdan ve ya- '“Hiî:'?"“ dikkatini bir: büşka şeyle teyişi, € çekmek kabiliyetini gös - tim h.x:::"l ileri gelmiyor. Meziyetle üüle &e * her hangi bir şey söylemek Vatf p, Sünahımı itiraf etmiyorum. '_:m_h"î'"niyıııe Ansanları aleni ola- ah Biç N"::_ı"mna sevkeden sebebler - Beği$tır i benim bu harekeftme âmil v& lqnmn::ı bunun zamanı geldiğine kani M günahlarımı itiraf ediyo - lleei kh ıb.în' elime alıyor ve uzun za - firey, Yüreğimi ezen o kara lekeyi, Btnge, Sayı: ©h e * ŞN bildik bir kıza — rasfladım.| Gflanı renginde gözleri v:.—-! « & temizler gibi ruhumuün ü- tlar, neş'eli bir mayıs g ga n | a—’ı “Mizlemek istiyorum. şlâdı. o Bgün dolaşırken idadi İ Lfloçlm idi, Lizoçkanm fev -| :"nııd:ıpmdıh“ gözler 1 ü 1di. Ö- | NM Zaman pembe, zarif ve lr,.' h ç %11_ ;;”k!ts)ı ve solgundü, Onun Wna'bhkusun uçuşu ikadar hafif ve <H Bordu ki şimdi b, ayaklarını zorla .*l?ı%h" 'ı-ı On :ı.;"—::,î::“ Bınıfta olduğunu söyle - $tum. Li nüz dö Tin; İzoçka henüz dör - xıı ::: idi. Ben onunla bebek oy- IN“. Severdim. Buna: Zoçka, dedim, kuklalarınız x İürt n Geiş de ça, ÜYe cevab verdi.. Ş ;“rl:îız Yaşlarımı farketmiştim. Â- bıı“'a"k üi ©na sordum: Na ne İ_'* ""31&1 he )—k İkş ÇA İtiraf ederi Yi lerim, O da be- #i "H,::"“ bütün kuvvet ve ihti « Üç Yi 'u. Ben ü Nı Rında e 0 zamanlar henüz Verdi *Asları arasında bana şu ö İ Pa T a Te kitabet Vazilesi verdi- 2'% © ha : Vazifesi mi?, Sülam. ,” hâzin mi Bügüye Mağa l gi Mteği ” Basladınız?, Söte hava h d B 'oş, dedi, Sizi kitabet ZN ; :, "h?*’,"“. &a icbar etmiyorlar, Mnuıı 'alniz :::Çll. bizi de icbar edi - Allah Allah.. daha yazma- _ı_ı'-'“.ıu.:::: " iğtir. ler İnsa; lt Beyiyalin vicdanında bir leke var - ( Maksim Gorki ) nin ölümünden sonra neşredilen bir hikâyesi B İşte öğretmeni kendi boyun bağile bu menyeze bağladım ve © duğunu münakaşa etmiyeceğim.. Fa - kat üzülmeyiniz, canım, sizin yerinize kitabet vazifenizi ben yazarım. Mevzu nedir?. — «Su, bunun tabiatte ve insan haya - tındakierolü'». Yazacak mısıniz sevgi - lim?, Hem de beş numaralık? : — Gayret edeceğim. Hem de aferinli olmak şartile.. — Sonra bebek oynamağa gelir misi - niz?. — Vazifeyi yazdıktan sanra mı?. Mu - hbakkak gelirim. Allaha ısmarladık. Ne sevimlisiniz!. Lizoçka yanımdan ayrıldı. Ben, kısmen bu işin ehli olduğum için Lizoçkaya vazifesini yazmağı teklif et - im:. Bir defasında idadt beşinci sınıf alebesinden bir kıza yazdığım vazile için iki numara vermiştiler.. Gene bir. başka defa idadi beşinci sınıf talebesinden bi- risine «Anlaya babaya Saygı gösterme - min fayda ve zararları» mevruu üzerine yYazdığım bir' Wazifeye 1 numara vermiş- tiler. Bunup için yapacağım işe biliyoapdum. Fakat buna rağmen — gene > düşünmeğe haşladım. Sevgili kızımın tam numara slmasını istiyordum. Boş nuümaradar. aşa- P almamak için nasıl bir vazife yazmalı idim? Biraz düşündükten sonra şu kararı verdim: Vazifeyi yaymadan önce, koca bir adam olmadığımı, kırmızı y_ınıkh on ikt yaşında minimini bir idadi talebesi olduğumu 'iyice hatırımda bulundurmalı idim. Öğretmen, talebesine bir vazife ve- rirken talebenin bu mevzu etrafindak; bilgisini, onun psikolojisini, üslübunu, nihayet kitabet vazifesi hakkındak; fik. Ki görüşlerini de, hiç şüphe yok, hesaba katmaktadır. Bunun böyle olduğu mu - bakkaktır. Demek ki ben mümkün mer- tebe bir çocuğu taklid etmeğe çalışacak- tım. Çok güzel. Eve geldikten sonra bir kanapeye uzan- dım, bir sigara tellendirdim. Hiç de u- yumağa niyetim olmadığı halde uyu - dum. Ziyaretime gelen bir ahbabım bem uy- kudan uyandırdı. Halbuki bu döstumun beni ziyaret etmesi aklından bile geçmi- yormuş. Evinden çıktığı zaman bana gel- mek için her hangi bir arza besleniediği Mızda şu fark var: Si- jhalde farkına varmadan bana uğramış. O- T ediyor, beni ise şe-|nunla uzun uzun konuştuk. Her mevzu, Ngisinin daha fena ol- İdan bahsettiğ. Dostum gittikten sonra ar- | r l 1 tık su mevzuu etrafında yazı yazmak için vakit epey geç olmuştu.. Vazife, cumartesi için verilmişti. Be- nimse daha iki günüm vardı. Ertesi gün de vazifeyi yazamadım. Fakat bu defa vazifenin yazılışına ahbabım mânı olma- dı. Bana karşı hiç de dostça hareket etmi. yen şarab bu işi gördü, Son gün de çatıp geldi. «Su, bunun ta- biatte ve insan hayatında aynadığı rol» hakkındaki vazifeyi yazmak Üzere masâ- mın başına geçtim: Başım çok ağrıyor * du. Fakat buna rağmen vazileyi yazdım. Bitirdikten sonra okudum. Fakat hiç bir şey anlamadım. Her halde bir çocuk ya- zısını çok iyi taklid etmiş olacaktım Bun- dan ötürü de öğretmeni ziyadesile mem- yun edeceğime karar vererek vazifeyi Li- zoçkaya götürdüm. Lizoçka beni büyük bir sevinçle kar - şıladı: — Hazır, ha! dedi.,Ne kadar iyil, Beş vumâraliık mi yazdın?. Her halde beş nu- maralık. Siz de muharrir değil misiniz?. Haydi şimdi bebek oynıyalım, Gittik bebek oynadık, Sora ben eve döndüm. Geceleyin çok rahat bir uyku uyudum. * Pazar günü Lizoçkaya gittim. Beni an- nesi karşıladı. Lizoçkanın annesi, âdeta bir kilise kulesi gibi iriyarı bir kadındı. Gözleri, iki rövelver namlusu gibi bana çevrilmişti.. — Siz misiniz beyefendi hazretleri? di- | dir. ye sordu. Siz ba?, - Ben olduğuma hemen hemen kani gibiyim. — Şaka etmiyorsunuz değil mi?, —-? — Siz yazıcı, siz muharrir ha?!. De « diklerimi işitiyor musunuz? — İşittiğimi zannediyorum... Fakat an- ladığımı pek zannetmiyorum. — Kızıma ne yaptınız böyle?, — Müsaade ediniz de ne yaptığımı ha- tırlıyayım!. — Gelin de bakın!, Odaya girdim ve gördüm. Lizoçka ya- takta yatıyordu. Zavallı kız avazı çıktığı kadar ağlıyordu. — Lizoçka!.. dedim. — Ahhhi.. Anne, diye haykırdı. Kapı. c Matvegie söyle de bü herifi bıçakla ma, çekiçle mi, neyle olursa olsun, öldür- sün!.. Öldürün bu herifi!., Bu, cidden gaşılacak bir şeyâ, nu oracıkta asıverdim — Ne olduğunu bana lütfen anlatı - nıa, dedim. — Kızımı bütün talebeler arasında gü- lünç bir vaziyete düşüren, ona sıfır ai - dıran şu iğrenç kitabet vazilenizi #hnız da... Kitabet vazifesini ihtiyatla aldım. Ce- bime yerleştirerek yollandım. Cebimde, bütün esrarile beraber koca bir umman taşıdığımı zannediyordum. Eve gelir gel- mez vazileyi okudum, İşte siz de okuyun: «Su, bunun tabiatte ve insan hayalın - daki rolü» «Su, ıslak bir mayidir. Dünya yüzünde peyda oluşu tarihten önceki zamanlara rastlar. İlk zamanlar dünyadaki su çok azdı. Fakat Cenabı Hakkın emir ve irâ- desile büyük bir tufan oldu. Bunuz ne - ticesinde yer yüzündeki suyun mikdarı karalardan da fazla oldu. O zamandan- beri dünyadaki su hiç bir tarafa akmak- sızın bataklıklarda, göllerde, denizlerde toplanmaktadır. Su, alçak yerlerde biri. kir ve durur. Mayi halinde olduğu için yüksek yerlerde tutunamaz! Suyu bir dağın tepesinden dökecek olursak, kisa | g bir zaman sonra tamamen aşağıya akar. Bunun içindir ki dağ etekleri, dalma de- nizlerle, göllerle, bataklıklarla çevrilidir. Suyu bir portakal üzerine dökecek ©- dursak orada durmadığını, kayıp gittiğini görürüz. Halbuki dünya da bir portakal gibi yuvarlak olduğu halde dünya üzerin- deki sular kaymamakta ve durabilmekte- Bütün nehirler yukarıdan aşağıya doğ- ru âkarlar. Çünkü onlar da mayidirler ve yüksek yerlerden kök alırlar. Hattâ suyu alelâde bir döşeme üzerine bile dök- sek, suyun daha alçak tarafa doğru ak- tğını görürüz. Suyu yağdan ayırd etmek çok kolay « dır. Çünkü su yazın donmaz!. Halbuki ya- ği mıhmî koyacak olursak yazın da do- nar, Diğer'yağlara nazaran zeytinyağları suya daha fazla benzerler.. Bataklıklar- daki sular kirli, denizlerdeki sular tuz - ludur. Bundan ötürü içilmezler.. İçmeğe yarıyan sular nehir sularıdır. Burllar da, ancak, borulu sular bulunmadığı zaman- lar içilirler.. , Su içmek zararlıdır. Çünkü insan ken- dini Üüşütebilir. Çay, kahve, şira içmek daha faydahdır. Su nakliyaca da yarar Suları fazla olan devletler yüksek inki şaf etmiş ticaretlerile göze çarpmakta dırlar.. Esk! Finikeliler vı' Yunanlılar MDAKİ LEKE şimdiki İngiltere bu çeşid devletlerden « dir. Suyun üzerinde yürünemez!, Çünkü su mayidir. Ayaklar altında dağı'arak in « san batar. Su, yazın, tablatte yağmur hü- Hinde görülür. Çamur da bu yüzden olur. Yağmur yağdığı zaman evvelâ damların Üzerine düşer!, Oradan da küçücük seller halinde toprağa akar. Yağmur yağdığı zaman büyükler, ayaklarıada lâstik, elle. rinde şemsiye olduğu halde dolaşırlar.. Çocuklarsa evde otururlar.. Tabit bun « dan ötürü de canları sıkılır, Kışın yağmur donar ve kar halinde top- rağa düşer!. Bundan ötürü de soğuk ©- lur.,. Su ile sabun köpürtüldüğü zaman çok güzel sabun balonları yapılabilir. Se- bundan balonlar yapmak için bir mikdar sabun su içinde eritilir. Sonra da bir ga man çöpü ile üflenir. Yalnız üflerken ihtiyatla hareket etmek lâzımdır. Bir insan terli olarak su içacek olursa kendisini üşütel 'r. Suyun İiçinde yıka- nanlar, boğulan'ar da var. Büu suretle biz, tuyun tabiatte ve in e san hayatında gay>! mühim bir rol oy « nadığını açıkça görüyoruz.» Elizabeta Piyonova İşte benim yazdığım kitabet vazilesi.. Bunu okuduktan sonra yazdıklarımdan memnun kaldığını iraf ederim., Çünkü bu yazı idadi dördüncü sınıf talebesi üs. lübile yazılmıştı. Çocuk psikolojisine ya« bancı olduğu da iddia edilemezdi.. On ik! yaşlarındaki bir kızın Finikelilerin ti « caretinden ziyade sabun köpüklerile alâ« kadar olacağını biliyordum. Bunun içim de suyun kültüre yaptığı hizmetten yade sabun köpükleri üzerinde durmağı tercih ettim. Ben şarabın sudan daha iyi olduğunu isbata kalkmadım. Halbuki bunu çok iyi yapabilirdim. Ben, on iki yaşındaki bir idadi talebesinin bilemiyoceği — şeyler hakkında bir kelime bile yazmadım. Ba- na öyle geliyor ki ben bu yaştaki'bir kı « zın bilebileceği her şeyden bahsettim. Bilmem ki şu muhterem öğretmene Na yapmalı idim?. On iki yaşındaki bir kıza böyle bir va» zile yazmağı bir de o tecrühe etsin ba e | kalım!. Bu herif kızıma neye sıfır vermişti?, Bu işe cidden canım sıkıldı. Ben bunü kendim için bir hakaret sayıyordum. Be« nim yerimde kim olsa böyle düşünecekti. Bu muhterem zatla görüşmeğe karan verdim. ör Öğretmenle görüşmeğe gittiğim za « man karşımda uzun suratlı, zayıf bir &. dam' gördüm. İki ayağı üÜzerine kalkmış bir kertenkeleyi andırıyordu. Ona: — Beyelendi, dedim, ben, idadi"dör e lüncü sınıf talebesinden Elizabela Piyö nova tarafından verilen: «Su, bunun tam biat ve insan hayatındaki rolü» mevzulu vazifenin muharririyim. Öğretmen dehşetle bağırdı: — Bunu itiraf etmeğe utanmıyor muüs sunuz?. — Ben sizinle kendim hakkında konuş. mağa gelmedim. Maksadım Piyohovaya niçin sifır verdiğinizi öğrenmektir. Öğretmen itimadla cevab verdi: — Vazilesi için verdim. — Bu vazifenin neresi hoşunuza git « medi?, — Baştan başa saçma!, Yanıma bir top almadığıma acıdım, Bu öğretmeni, büyük bir sevinçle, top mere misile- öldürebileceğimi hissediyordum, Maamafih ona gene sükünetle cevali verdim: — Beyefendi, dedim, siz galiba tabiata te ağaç olmadan orman yetişebileceği kanaatindesiniz! Siz talebenizden su vt tabiat hakkında sarih bir fikir istiyorsus nuz!.. Fakat, muhterem efendim, talebes nizin tabiatle en ufak bir münasebeti ole madığımı, tabiat hakkında hiç bir tasave vürü bulunmadığını bilmem Bbiliyor müe sunuz? Liza kârgir bir evin ikinci katine Ja oturmaktadır. Onun' evinden tab'ate olan mesafe pek büyüktür. Sizin de bi « (Devamı 13 üncü sayfada) li Bkduli h v