MERAKLILAR 3 - Hatıra Yazan: İsmet Hulüsi İN ma Merakın envat, meraklının ecnası var- dır. Merakın envaımı yazsam gazeteler slmaz, meraklının ecnasını tasnife kalk- sam ömrüm kifayet etmez. Sağıma ba- kıyorum, bir meraklı görüyorum, solu- ma bakıyorum, bir meraklı görüyorum ve bunlardan birini oltayı «tip bu sütu- na çekiyorum, Bu günde oltayı atıp sü- tuna çektiğim meraklıyı size de göste- © reyim. Bu bir hatıra meraklısıdır. Hergünün, ber vak'anın, her insanın bir hatırasını elde etmek, onu saklamak ister, Hatıra meraklısı sabahleyin gazetelere © göz gezdirir. şöyle bir havadis görür: «Köprünün iki başındaki | kulübeler © belediye kararile yıktırılacaktır.» — Eyvah onlardan bende bir hatıra yok! Düşünüyor: — Bari hemen gidip bir hatıra » edeyim.. Giyinir, gittikten sonra hatırsları sak- elde * lamıya tahsis e'tiği odaya girer. Orasi © nun için bir mabed kadar mukaddestir. © Bir masa üzerinde bir şişe su duruyor- “ dur, şişedeki suya bakar: — Geçen sene Çırçıra gittiğim zaman © almıştım. Ay Bir kutu açar, içinde kurumuş, taşlaş- © Miş bir badem şekeri vardır: — Ablamın düğününde verilen şeker- © lerden biri. © duvarlara asılı, yerlere serili Küçük bir şişede bulanık birkaç dam- Ta suya dalar: — Acaba neydi? Uzun uzun düşünür: — Buldum, sekiz sene evvel yağan bü- yük karda bu şişeye kar doldurmuştum. © Opolacak.. - Odada daha şişeler, kutular içinde, binlerce © kırık, dökük şeyler vardır. Bunların hep- si birer hatıradır. Hepsini birer birer © gözden geçirse gün değil, aylar yetişmi- yecektir. Güzel bir piyesin ancak bir Sahnesini seyrettikten sona tiyatrodan © Zorla çıkamlıyormuş gibi gözü arkada « kalarak odadan çıkar. Sokakta yürür, yanı başından bir oto- © o mobil geçer, otomobilde İstanbul valisi vardır; içi sızlar: — Ah me olurdu, bir kartvizitini e'de etseydim. hatıralarım arasında o da bu- — Jumsaydı. Bunu düşüne düşüne yütürken arka- sından gelen bir taksi otomobilini gör- mer, otomobilin korne sesini duymaz, 0- *omobil fren yapar, fakat frenler teker- N lekleri sıkıştırıp, taksi duruncaya kadar çamurluklar da hatıra meraklısının diz. — lerine çarpar. Şoför; — Gözün kör mü be adam! Diye bağırır. Şoföre kızmaz, cevab ver- mez.. otomobilin ona çarpması içinde ye- ni bir arzu uyandırmıştır. Bu hâdisenin © bir hatarasını saklaması lâzımdır. Ote- © mobilden ne alabilir ki. kornesini alsa » Olmaz, radyatör kapağını çıkarmak iste. se olmaz. bulur. şoför bir yandan külfre- i der, etrafta biriken halk bir yandan; R Be adam daha ne duruyorsun, çe- © kile © Diye bağırırlarken, o otomobil teker — eğimle birikmiş çamurdan bir avuç alır, — Cebinden beyaz mendilini çıkarır, kara » Çamuru beyaz mendile koyar ve yürü. Mesin» devam eder. Bir tramvay durağı- na gelir. tramvay durur, biner, tek 8 V & feneri vardır. Hatırlar: Meraklısı 0) a Uk koltuklardan birinde oturur. Önün- deki koltukta bir kadın oturuyordur. Yü. zünü görmez ama, ensesine bukle bukle dökülen altın sarısı saçları hoşuna gi- der.. onlara bakar bakar: — Ne güzel der, hoşuma gitti, Ondan bir hatıra elime geçirebilsem Kadının saçlarından bir buklesini ke-| sip alabilse dünyalar onun olacaktır, fa- kat bu mümkün mü?.. Ya ne yapacak: | — Buldum! Bulmuştur, kadın tramvaydan iner in- mez biletini yere alacaktır, O da bileti #lacak ve ondan bir hatıra olarak saklı- yacaktır, Hatıra meraklısının kar: acıkmış Bir lokantaya girer.. çorba içer, midy' dolması yer, çorbanın iyi veyahud fena olduğunu sezemez, çünkü kafası bu İo-: kantadan bir hatıra almak düşüncesile meşguldür. Çorba biter; midye dolmasi ister! Midyelerin içlerini yer. gözü ka- buklarda kalır, iki tarafın bakar ve ka- buklardan birini yavaşça cebine indirir. Kasada oturan lokanta sahibi, onun et- rafına bakınıp korka korka osbine br şey koyduğunu görmüştür. Fakat cebine koyduğu şeyin ne olduğunu anlıyama- mıştır. Şübhelenir, bu adam bir çatal kaşık mu aşardı. Hesabi görürken kula- ğına eğilir: — Mahcub olmdmak isterseniz cebi- «ize koyduğunuz şeyi iade edin! Hafıra meraklısı kıpkırmızı kesilir, ce- vab veremez, lokanta sahibinin şibhesi büsbütün artar: — Ürerinizi arıyacağız. — Rica ederim, ben hırsız değilim! — Onu bunu bilmem, lokantadan bir şey aşırdın! İri yarı bir garsona bağırır: — Ahmed, gel, şunun üzerini ara! İra yarı garson hatıra meraklısına doğ- ru yürürken her kafadan bir ses çıkar: — Ayıb şey! — Evet, bir adamın üslü aranmaz. — Lokanta sahibi de ne yapsın, çatal- Jarını, kaşıkların: böylelerine garptirsn | mu? o — Cebine bak, ne de şiş, kim bilir ve.) ler aşırmıştır. — Tuzluğu cebine koyarken ben kendi gözümle gördüm. — Üstü başı da temiz, hiç halinden u- mulmaz. — Ne çıkarsa esasen böylelerden çi- kar. Onlar bu işin kurdu olmuşlar. | Garson ellerini, hatıra meraklısının ceblerine sokarak: — Bir kaşık buldum. — A, a, kaşık değil, midye kabuğu. Hatıra meraklısı boynunu büker: — İşte onu aldım. Garson midye kabuğunu kaldırır, bir kenara atar, — Haydi git! Hatıra meraklısı, üstü atandığı için değil ama midye kabuğundan mabrum kaldığı için canı sıkılmış bir halde lokam- tadan çıkar. arkasından konuşurlar: — Deli mi idi? — Herhalde' Zavailı adam, hiç te benzemiyor, — Sakın bir hokkabaz olmasın, hepi- mizin gözünü boyayıp, bir kaşığı midye kabuğu şeklinde göstermesin! Hatıra meraklısı bir yan sokağa sapar, yan sokakta eskiden kalma bir havagazı Uçek SON POSTA Mükrim bir genç kız Bursadan Hay. .. v rünnisa isimli 0- kuyucumuz da f0- tografının tahlili. ni istiyor: Zeki ve serbest tavırdır. Hayali mevzularla daha ziyade uğraşır, $i- namayı sever ve arsitleri (o taklide yeltenir. Arkadaşlarile münakaşa ve mü- cadeleden çekinmez. Umumi surette ha- tırşinaş ve ikramcı olabilir. * Tok sözlü kir tip Bilecik okuyu- cularmızdan Bel- zad da fotogri ven tahlilini isti- yor: Babacan tavırlı dır. Sözünü esir- gemez. Tok söy- lerse de ekseriya batmaz, şakası bol olabilir. Simasın- daki şiddet ifadesi kalbine sirayet etme » Menfaat r, mücadeli miş kaşa yapmak- tan çekinmez. * Rahatı ı seven bir tip Tu. ka Bilecikten van Esen de i rakterinin tahlili. ni istiyor? Ağır başlı ve sa kin tavırlıdır. Faz la tekdire, korkut. İmağa gelemez. Ro. ğazırı, rahatın: se çevik hare ketlere, spora ih- — Bir zamanlar bu fenerler sokakları aydınlatırlardı. Fenerin camları kırılmıştır. Kırık cam- ların ancak bir tanesinden bir parça f€- nerin Üzerinde kalmıştır. Hatıra merak- hısı onu almak ister. fenere tırmanır! Camı alır. mahalle çocukları etrafına toplanırlar: — Vayvo, voyvo! Sinirli bir adam elinde bastonu fene- rin dibine gelir: — Seni utanmaz, seni; elâlemin bah- çesindeki karısını seyretmek için fener- lere tırmanıyorsun ha! — Hayır efendim iniyorum. Öyle bir maksad oktu. — Maksadın yoktu da ne diye fenere tırmanırsın? Hatıra meraklısı fenerden iner inmez, sinirli adamdan sırtına bir baslon yer ve koşa koşa kaçar, bir ikinci bastan darbe. sinden kendini güç kurtarır! Tekrar tramvaya biner, ayaktadır, Ya- rı başında kısaca boylu, bir kadın dur yordu. Tanır.. bu kadın Şehir tiyatro- gundan Halide Pişkindir. — Ah ondan bir hatıra elime geçire. bilsem.. Bu sırada Halide tramvaydan iner, ha- hra meraklısı peşine takılır. Halide si- rirlenir. Hatıra meraklısı sokulur; — Pardon bayan! — Ne var? — Sizden bir ufak hatıra rica edecek- tim? Halideyi bu küstahlık daha fazla sinir. lendirir: - Al hatırayı! Elini kaldırır, hatıra meraklısınm züne şiddetli bir tokat aşkeder. — Çok yazık, çok mütcessirim. — Peşime takılıp lâf atmasaydın! — Ben lâf atmadım ki, bir hatıra iste- dim ve siz tokat vurdunuz. Yüzüm kızar. dı ama çabuk geçer ve yeri kalmaz. işte buna müteessirim, Yeri kalsaydı bir ha- tıra olurdu. İsmet Hulüsi * de, alım satımda! Otomobil ile istanbuldan Avrupa Peştenin çalgılı bif lokantasında komik ve acıklı iki sahne Yazan: Vasfi Rıza Zobu Şu Macarlar çok muztarib bir millet. Komşu devletler tarafından parçalanan topraklarına öyle candan matem tutu- yorlar ki. Her yerde, her fırsatta; mazi- yi yâdederek, kaybettikleri vatan par- çalarına mersiye okumaktan geri dur- muyorlar. Sokaklarda, gazinolarda; eski ve yeni Macaristan haritalarını birleşti. rip gösteren kartlar satıyorlar, Müzlk ça- hnan her yerde, vatan hasretini teren- İnüm eden milli şarkılarını $öy Piyeslerde, hattâ operetlerinde bile, eski Macar şehirlerinden bahsediyorlar ve bu esnada da hep bir ağızdan ys bağrışıyor. lar, yahud da şiddetle alkışlıyorlar, Vaktile elinden (memleketi miş, birçok haksızlıklara uğra - mış, unutulmaz acılar çekmiş bir milletin son çocuklarından oldu - ğum için: İç acısının, esaret maskaralığı- İnn he demek olduğunu çok iyi bilenler- denim, Bundan dolayı, Macarların duy- dukları bugünkü ıztırablarını adetâ be- nimsemiş gibiydim. Akşam yemeği yemek için girdiğim çalgılı bir lokantada bu tesir altında kar- nımı duyoruyordum. Müzik, şu meşhur Çingene orkestralarndan biriydi... Bir sra, bütün dansedenler durdular, Çalgı- cılar, başka bir havadan, adetâ feryad e- der gibi nağmelerle süslenmiş bir destan çalmağa başladılar. Bizim zurna gibi bir ölet, gene bizim «taksim» dediğimiz tarz- da terennüm ederken, diğer sazların re- fakat ettiği ahenkle adetâ cenaze arka- sında duyulan figanları andırıyordu. Sa- İlonu bir sessizlik kapladı. Gölenler, kaş- İlarını çattılar. Şakalaşanlara bir ciddi- yet ârız oldu. Arkamda bir masa var; masa ile aramızda da bir sütun. Sütun masanın yarısını kapadığı için, oturan.! İlardan genç bir kadından beş kimse | görülmüyor. Güzel, şık kadin öyle bir vecd içinde ki. Çalınan havanın böyle herkesi Susturuşunu merak ettim, Sordum | Macar halk şarkıcısının omağlübiyetinin acılarını bağıran eseri» miş. «Marseyyez» gibi filân bir şey olacak. İçten gelen heyecanla doğmuş milli bir mersiye. Hiçbir şey bana, arkamdaki kadının hali kadar tesir yapmamıştı. Zavallı Macar kızının bu kadar vatansever oluşunu, müzik başlar başlamaz bu kadar hüzün! içinde kalışını takdirlerle karşılamıştım. | | Çatık kaşlarının altında parlıyan bir çift yeşil göz: Elinden yavrusu alınmış bir kaplanın gözleri gibi kinle parlıyordu. Düşman kuvvetlerine bomba atmak için giden hiçbir tayyarenin kanadı, onun bu- run kanadiarı kadar heyecanla yalpa yap- mazdı. Harb meydanında hazreti Ham- zanın ciğerlerini yiyen «Hind» kadınının dudakları, bunun kırmızı boyalı durak. ları kadar intikam âlıcı bir manzara ar- zetmezdi. Önündeki şarab kadehini, iki parmakları arasında heyecanla fırıldak gibi çevirirken öyle put gibi bir duruşu vardı ki: Hücum emrine amade olan hiç bir asker, bu kadar nefes almadan, gö- zünü kırpmadan duramazdı. Bu güzel kadının yanında oturan İnsa- hi merak etmiştim. Erkek miydi, kadın maydı?. Herhangisi ise! Fakat ne çeşid şeydi. «Anladım: Su değirmeni. ama su- yu nereden geliyor?» Belli ki: Vatanper- ver bir kadın ama hangi sınıftan? Ya. nındakini gördükten sonra kendisine nu-! mara verecektim. İ Şöyle sandalyemin arkasına dayandım. ' Kendimi geriye verdim. Aramızdaki sü- tunu biraz yana aldım, Böylelikle duy- gulu kadının yanındakini artık görüyor- dum: Genç bir erkekti. Bu gördüğüm manzara karşısında yap- tığım terbiyesizliği hayatımda bir defa dahâ yapacağımı zannetmiyorum. Herke- sin huşu içinde dinlediği bu derin sessiz- likte, "yüksek bir kahkaha atıvermişim!. Etraflan bana baktıklarını gördüğüm 2a- man kendimi tulabilmek için nasıl kuv- vet Sarfettiğimi tasavvur edemezsiniz. Nasıl gülmem, nasıl katıla katıla yerlere yatmam ki: Muhayyilemde «Jandarks lar kadar yüksek bir yer alan bu kadım ne | vaziyette bulduğumu tahmin edersiniz? alın» Bir Macar gazinosunun derini” bir manzara Meğer böyle pürvakar duruşu 3 bi: Yanındaki gence resmini gi içinmiş!!, Delikanlının elinde b og 0 önünde bir kâğd. Kadın k mettirmekle meşgulmüş!, MER ların çatılışı bunun içinmiş!. MESİ şil gözlerin parlaklığı ekin» der yi «şehvet» tenmiş!. Meğer O, bur al ları vatan heyecanından değil, 79 cikmesinden ileri geliyormuş! i * Nasil gülmem?.. Abdallığımı ef sızlığıma gülmesem, ağlamam A mez mi?,.. Hey yarabbi! Ben de ei lere benzetmiş; onun için n€ yi düşünmüştüm. Halbuki takke el Keli meydana çıkıverdi!.. K'r0 0? yatta böyle ne kadar çok a'dan, farkına varamadan geçip gidi dei «Ürmmidi vefa eyleme şahst bei «Çok hacıların çıktı haçı ZİFİ “a Cd Ziya Pava gelsin de bu © wi mal, in «değels olduğunu anl # mızda sütun olmasaydı, her ayan olurdu ama ne edeyim »İönce göremedim. İşte o bir « aldattı: İki «sütüne yazı Yi Vasfi R., Arnavudluk Kralının evlenme$i | Bir mesele oldu 4 Tiran 4 (A.A) — Arnavodl9” bildiriyor: rriyor' a di Budapeştede çıkan Azest Faks eke ponyi nilesine mensub bir fedilen bir mülâkat neşet mülâkatta kralın yakında vuku olan evlenmesine dini veya #. iş hiyetfe bazı engeller mevcuj ; dirilmektedir ki, bu iddia sızdır. Arnavudlukta, muhtelif mensub kimselerin evi lan dini ve sosyal mahiyeti vie :| ( dilmemiş olan, fakat 12 tarafından istirdad edilen, rar İngilizlere geçen o ellerinde bulunan üzüm da temerküz etti. 6 ağustos akşamı başlıya” hücumu ile birlikte, Anzacin “— ru Line Pine Ridgede bir A“ yes kını başlamıştı. Bu akının E” manevra Anzacın solunda ; ken Türkleri aldatarak A" yor? çekilmekti. Avustralya kıta “gö Ridgei gruplan evvel topa — i Bu noktada gayet şiddetli ve yi harebeler sabaha kadar deva” de de harbedildi. 9 ağustos dik. muazzam ve geniş bir yeke ” kat Türklerin Lone Pine PİL ge için yaptıkları her teşebbüs Tül 3 Helles ile Lone Pinede &9P vam ederken de Anzacda si de başlamıştı. w | 4 i