2 Şubat 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

2 Şubat 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA ÜÇ BOZ ATLI Yazan: Ziya Şakir “Toklu noyan sözünü bitirir bitirmez Cihangirin yüzü kıpkırmızı kesildi. Boğuk bir sesle; “ Ben Suseni almak mukabilinde diğer bütün sulh şartlarının hepsinden / vazgeçecektim. Fakat mademki arzum reddedilmiştir, benden en küçük bi merhamet beklemeyiniz!,, diye bağırdı. Hükümet erkânı, şehrin bütün ule-|se yaparız; diyordunuz.. şimdi, niçin bu ma ve eşrafı saraya toplanmışlardı. Büyük taht salonunda, hararetli bir müzakere cereyan ediyordu. Yusuf So- fu, tahtının üzerinde mahzun bir tavır- Ja oturmuş.. melül melül gözlerini etra- fa gezdiriyor; her taraftan karmakarı- şık söylenen sözleri dinliyordu. Noyanlardan biri; ertesi gün Cihan- girin yapacağı hücumu karşılamak i- gçoluk çocuk bütün lkın kale bedenlerine toplanması. anların başlarına, taşlar ve kızgın yağlar, zehirli oklar yağdırılmasını tav- n Poıh' tefrikası :1 F | den çıkan atletlerin hareket zamanı sa - Bu atlının gelişini büyük bir sabır- sızlıkta seyreden Yusuf Sofu: — Toklu noyan, pek sert geliyor. Ba- Okalım, ne haber getiriyor?.. — Diyse, söylendi. 'Toklu noyan, mütemadiyen atını kır- baçlıyor.. hayvanın sür'atinden, beyaz © ve uzun sakalı, tunç rengi çehresinin iki tarafına dağılıyordu. Sarayın kapısından, öyle bir giriş ti ki; kapıcılar güçlükle birer — kenara çekilebilmişlerdi. Yusuf Sofu, yüreği acı acı çarparak kapıya kadar ilerledi. Perdeyi kaldıra- | rak gözlerini dehlizin sonuna çevirdi. Birdenbire bir ayak sesi işitildi. Sol - elile kılıcını ortasından kavramış olan — Toklu noyan, koşa koşa geldi. Yusuf Sofu, içeri çekildi. Onun gir- | mesini bekledi. Ve sonra, helecandan / fitreyen bir sesle: — Ne haber, noyan?.. fikrinizi - değiştiriyorsunuz?. cesaretinizi kırıyorsunuz?. Diye bağırmıştı. Bir anda ortalığı, kaplamıştı. Noyanlar ve hocalar, bir- birlerine bakışmışlar.. söylemek iste- dikleri şeyler, dudaklarının - uçlarına kadar geldiği halde, bunu açıkca söyle- miye cesaret bulamamışlardı. Nihayet, bir ihtiyar molla bu cesa: reti göstermeşti: — Müsaade edersen, halk namına ben cevab vereyim... Demişti... Sonra, o derin süküt için- ğ ğ d değildir de sözüne devam etmişti: MÜĞ H Ş — Evet!.. Fikrimiz, öyle idi. Ve gene de, öyledir. İcab ederse; yedi yaşından yetmiş yaşına kadar ölümü göze alırız. emizi vermeyiz... Ancak şu var ki, değişmişlir. Hanzade BSusen'in kendisine verilmesi şartile, Cihangir bize sulh teklif odiyor, Sonra da; bizim sırtımıza yüklenmesi lâzım| ). .anbulda atletizm ajanı yoktur. Şu geleıî_b'u' tshm ağır vergileri de affe- halde bu hareketler bugüne kadar oldu. deceğini söylüyor... karşı, bir kale... Hanzade, artık gelin- Hik çağına girmiştir. Nasıl olsa biri evlenecektir. Şu halde, niçin Cihangir İle evlenmesin?, Yusuf Sofu cevab vermedi, Sanki; imdad bekliyormuş gibi, gözlerini etra- fa gezdirdi. Herkesin çehresi, mollaya hak verecek bir şekle girmiş- derin bir süküt çin, erkek kadın, Bazı #f#yanlar da, bunun mümkün ol- mıyacağını söylüyordu. — Bunlardan ne çıkar?.. Düşmanı kaleye yaklaştırmasak bile, man muhasaraya nasıl dayanabiliriz... Halk, açlıktan telef olur. Diye haykırıyordu, Birkaç kişi birden: — Ya, katliâm.. onu hiç düşünmü- yorsunuz. Cihangirin atlıları kaleye girdikleri zaman, acaba hangimizi sağ korlar. Hepimizi kılıçtan geçirirler, Diye, bağırıyorlardı. Yusuf Sofu, artık dayanamamıştı: — Hey, noyanlar!.. Hey, mollal, 4 Cihangirin ordusunun buraya geldiği- pin ilk günlerinde, böyle düşünmüyor- dunuz. Yedi yaşından, yetmiş yaşına kadar düşman karşısına atılırız.. kale- mizi teslim etmemek için ne mümkün- : ? | ması bize bu sahadaki haklı endişeleri « bugün vaziyet İhtiyarlığına rağmen bir delikanlı kadar dinç ve çevik olan Toklu noyan, kısa ve kat'i ve sert bir hateketle ce- — Fena.. çok fena, Hânım... — Yusuf Sofunun vücudü, bir anda buz | kesildi. Helecandan burkulur gibi: — Anlat.. ne oldu?.. Fena olan ne- Diye, söylendi. 'Toklu noyan, geniş bir nefes aldık- — Daha ne olsun, Hânım.. Cihangir, v — Arkası tar — | yarın tam öğle vakti kaleye hücum e» ADYO Bugünkü program 2 Şubat 938 Çarşamba İSTANBUL — Hücuüum mu ediyor? Ne söylüyor- Bir Doktorun — Evet.. hücum ediyor... Benim ya- | nımda, noyanlarımnı belcetti. İlk emir- de harekete hazır olmaları için talimat Notlarından Hastalara ve Hastalıklara dair Bazı mülâhazalar Birçok defa doktorlar hastalara davet || olundukları vaklt hastalığın başlangıcın- dan itibaren üÜçüneü veyahud dördüncü | | ve belki daha fazla günler geçmiş bulu- Yusuf Sofu, fena halde sersemledi. Oralaki sedirin Üüzerine yığılıverdi.. — bir kaç dakika öylece kaldıktan sonra; ezgin ve bitkin bir sesle: O — Anlat, noyan.. ne konüştunuz?.. Nasıl oldu da, bu emri verdi? 12.30: Plâkla Türk musikisi. 12.$0: Hava- dis. 1305: Plâkla Türk musikisi, 13.90: Muh- telif plük neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30; Plâkla dans musikisi. 19: Çocuk E- #rgeme Kurumu namına konferans: Dr. İb- yahim Zati (Çocuklarda kızamık hastalığı). 1930: Eminönü Halkevi gösterit kolu tara- |fından bir temsil. 19,88: Borsa haberleri. 20: Wlhıılıfı ve arkadaşları İznuslkial ve halk şarkıları. 20.90: Hava rapo- |Tu. 20.33: Ömer Rıza tarafından arabca xgöy- lev. 2045: Nezihe ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (saant âyarı). 21.15: Bimen Şen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 21.50: Or- kestra. 2245: Ajans haberleri, 23: Plâkla so- lolar, opera ve öperet parçaları. 23.20: Son haberler ve ertesi günün programı. Atina muhteliti davat edildi Futbol Federasyonu İstanbulda, An İzmirde birer femsili maç yap- mak üzere Atina muhtelitini davet Birinci maç 16 Şubat Perşem - be günü İstanbulda İstanbul muhteliti ile yapılacaktır, Hakem kursu İstanbul futbol ajanlığı tarafından açılacak hakem kursu önümüzdeki cu- ma akşamı ilk - toplantısını zinde saat altıda yapacaktır. 'Toklu noyan anlatmıya başladı: -—Gittim. emriniz mucibince, husu- si görüşmek istediğimi söyledim. Der- hal yanındakilere işaret etti. Onlar çe- kildikten sonra, başını bana çevirdi... Sizin — söylediklerinizi ettim.. «Hânımız, Yusuf Sofu; sizin gi- bi şerefli ve kudretli bir Hanzadenin hanedan erkânı arasına karışmasını bü- yük bir saadet telâkki ediyor. Fakat, Maaiesef, bu saadetten mahrum kala- cağından çok müteessir... Çünkü, bu ar- Dozunuzu, Susen Hanzadeye bizzat teb- gir utmiş, Lâkin Susen Hanzade maa- lesef menfi cevab vermiş.. ve, İki sene- denberi, Argon Han ile seviştiklerini “itiraf etmiş... Ayni zamanda, Argon | Han da bunu duyar duymaz, büy O lidesine koşarak, kendisinin sevgilisin- den ayrılmamasını göz yaşlarile istir- ham eylemiş,.. Bu vaziyet karşısında | Hanınız Yusuf Sofu çok müteessirdir, Kendisini mazur gönmenizi rica edi-| yorlar. Ve sizden af talep eyliyorlar.» dedim .. Cihangir, bu sözlerimi dinler- ken, kıpkırmızı kesildi. Ve ben sözümü bitirir bitirmez; «Ben, bu şart muka- bilinde, diğer sulh şartlarının hepsin- den vaz geçecektim. Fakat, mademki T benim bu büyük arzum reddedilmiştir; © halde, benden en küçük bir merha- met bile beklenmemelidir.» dedi. Ve — benlza başka bir söz söylememe mey- derhal — noyanlarını celbetti. Onlara, hazır olmaları emir verdi. Sonra da başını bana çevi- rerek: «Gidiniz.. gördüklerinizi Yusuf Sofuya haber veriniz.» dedi. D Yusuf Sofu, oturduğu, âdetâ bir kük #çe kemik haline gelmişti. Evlerde görülen vaziyet şudur: Aile elra: dından birlel hastalanınca muhakkak evvelâ derhal bir müshil verilmektedir. lüzum var mu, yok mu? Bunu düşünmüyorlar. Arkasından derhal asprin, gripin, nevrozin yutturu- lüyor. Ateş düşmeyince ve hastalık de« vam edince oO zaman doktora müracaat tarafından Türk Müshil verilmesine Bu yanlış usulün değişmesi lâzımdır. Kaç defa karmı ağrıyan ve apandisit şüphesi olan hastalara doktar müshil verildiğini gördük. Kaç defa kal- bi zayıf ve hasta veyahud böbrekleri hasta olanlara piramidon, kinin veya- hud diğer Hlâçların hekim gelmeden bir- kaç defa verildiğine şahid olduk. Birçok defa kendi kendine baş ağrısı için gripin alan ve baş ağrıcı geçmediği için üstüste tüblerden alarak kalb zâfı ve derin su- kutu kalb âramı göstermeğe başlayınca Ailenin telâş içinde doktora koştuğunu gelmeden, evden Burada arzetmek İstediğimiz şudur ki, doktor çağırılmak mecburiyeti madem ki er geç vaki oluyor. Hiç olmazsa bu baş- langıçta olsa hastaların daha çok lehle- rine uygun olan bir haldir: İlimad etliği- niz aile doktorlarınısı ber zaman hasta- Jıkların iptidasında hastanırzla alâkadar ediniz. Datma istifadeli çıkarsınız ve se- Eczaneler Ba “':M slan ı_ıılıı- şanlardır: || yazlara nasib olmuyan bir çeviklikie köş- | damadım. Fakat artık korkul! (Pertev). Alemdarda: matyada: (Brofilos), Rminönünde: (Ben- sason), Eyübde! (Arif Beşiri. Fenerde: Bir talebe daha Arkadaşını yaraladı Balıkesir (Hususi) — Manyasta Bedi ve Ahmed isminde iki talebe arasında bir yaralama vak'ası olmuştur. Anlaşılamı - yan bir sebebden kavgaya tutuşan iki ta- lebeden Bedi taşıdığı bıçağı Ahmedin vü- cudünün muhtelif yerlerine saplamış ve Şehzadebaşında: (İ. Hakkı). Karagüm- ÇArif), Küçükpasarda: Bakırköyünde: (İstepan). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Calatasaray - Ca- (Hidayeti. Kurtuluşta: (Necdet), Maçkada; (Feyri), Beşiktaşta: Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Ü (ittihad). Sariyerde: (Nu- ri). Kadıköyünde: (Sıhhat « Rıfat yükadada ;(Şinasi Rıza), Heybolide: (Ta- İş hızını kaybettikten sonra paçaları sıvamak şeye yaramaz. Bunu böylece bilmeli Yirmi sekiz gün sonra 1938 senesi yeni atletizm mevsimine girmiş olacağız. Ka- ira kışta yapılan Kros Kantri mevsimin- bekl raporu namevcud olan ajandam BO Tesi garib değil midir?.. »| Birbirlerine karşı mes'ul olmasi Üü | eden federasyon veya ajan o! p ! cud olmazsa her hangi bir hi poru kim tarafından hazırlanab içiçe girmiş öyle bir dava ki yü can ve gönülden arzu ettiğimiz işleri şu veya bunun bugün, yarll © Jinde işi muhakeme etmesi neticesi hım spor her zaman olduğu # de <«Üvey evlâd» manzarasından MMCU tulamamıştır; bu gidişle galiba d4 ? tulamıyacaktır. Bugünkü manzaraya nazaran hareketinin yarınki vaziyeti «kendi ismi kaldı yadigâr> şeklinde içlef Sıdır, Atletizm federasyonu şehirler müsabakaları tertib eder, icâb edeti mimleri sağa sola yollarken, b ,€n büyük bir kaynak olduğunu ve Vildanın da pek iyi bildiğini ettiğim İstanbulu bundan fazla Mermesidir. Dost elbette acı söyliyecektir. İf kaybettikten sonra paçaları I'J tiyene atı alan Üsküdarı geçti gönül bu ya İsti orüm!.. y ya istemiyı d Belt Bu haflaki kir — koşusu — Heybeliadada yapılacak ,, Beyoğlu Halkevi Spor şubesi yılan mart ayı her tarafta olduğu gibi bizde de ötedenberi pist- müsabakalarına hazırlık devri olarak kabul oedülmiştir. Gözümüzü açıp kapamadan geçecek o'an şubat ayı; şu şekle göre mevsim zarfında yapılacak hareketlerin en hızlı bir za - manı sayılmalıdır. Şu halde; bugün ne haldeyiz ve yarın ne olacağız? İstanbulun bugünkü atle - tizm varlığı hemen her fırşatta yapmak- ta olduğum tenkidlerle de tebarüz ettir - diğim gibi kelimenin tam manasile ihmal ş bir manzara arzetmektedir. Koca ir kış mevsiminde şu veya bu teşekkü - lün tertib ettiği kır koşularının hemen | hemen bitmek üzere olduğu şu sırada bu hareketleri yakından takib edebilen bir Atletizm federasyonu hareketin olduk- ça kesif olduğu bir şehirde mevsimlik programını tatbik sahasına koyacak aja- nni beş aydanberi henüz seçmemiş ol - mizde zannederim ki büyük bir hak ka- ndıracak ve üzerinde ciddiyetle dürü- lacak bir mevzudur. ğu gibi yarın da bu şekilde devam et - mekte, her hangi bir engele tesadüf et- “TA i ğandan: ı: miyecektir. caller : 1 — Brimiz tarafından tertib Biz; zaman zaman yapmakta olduğu- Çöneli kır koşusu 6 Şubat pazar ,'İ muş şikâyetleri bir memleket derdi ola- | ,o adada yaj rak ortaya attığımız zaman atleti olan klüblerin meselâ futbolcularile olduğu | tir. gibi bu kabil değerli atletlerile meşgul | 3 — Mesafe 5000 metredir. — v ims olmadıklarını söyler dururuz. dır. u—ı 'm":' * "m' Klüblerde; yarın bizi bu sahada meş -| 5.. Müsabakaya İştirak MĞ Bul edecek, onların lisanslarını arıyacak |sabahı köprüden saat 8 de harekelt bir ajanın henüz ortada mevcud olma -|purda bulunmalıdırlar. #' dığını söylemiş olsalar buna atletizm fe- ÇA 8 — Yzb. Hüsameddin, Yab. Heteri derasyonu ne şekilde bir cevab verebile- Zeki, İbrahlm Hoyl, Füruzan, M '. cektir? di Şahingiray, Cahid Hayta, İhsati Öru' Çerassi'nin Hakem olarak gelmeleri ” Atletizm federasyonunun bütün mın - takalara yolladığı kış programı yalnız İs- lunur. / tanbulda tatbik edilememiş, icab eden Beyoğlu Halkevi 'P“_N 4 raporlar alâkadar makama yollanma - th.yl g'w ’ miştır, Beyoğlu Halkevi Spor Şıh:ıwld' Bunu da federasyon şikâyet etmekte - | Sakir, Halkevi Spor işleri hal dir. Hepsi güzel. O halde; ajan henüz iş| Ttslar yapmak üzere Ankaramı | gt ir. Hepsi güzel. İ $İBeyoğlu Halkevinde yapılan genif başına getirilmemiş ise kabahat kimin -İynyeti hakkında Türk Spor Kurutli dir?. Federasyonun o şehirden beklediği nile temaslarda bulunacaktır. pılacaktır. 2 — Takımlar üç atletten teşkli Dünyanın en büyük operatörünü! | harikulâde maceraları : bundan ; (Baştarafı 7 nci sayfada) yor; daha — tuhafı, f lerini sonra gevşediklerini hissettim. Şa- | bile — alıyordum. — İşte — bu 4 fak sökerken, bir göz açıp kapamasile | ile bir saat kadar geçti. Birden V atkada Bıraktığımız demiryollarından |bir takım ışıklar belirdi: Derlil ÖğER ve işaretlerden İskretz'e yaklaşmakta oi- | dım, nerede ise hudud istasyont " duğumuzu anladım, yavaş yavaş hazır. ribrod'a varacaktık. Şimdi n€) lanmalı ve tren son sür'atle giderken, | Biricik çare, hemen yere ılılll"l yere düşüp te bacağı filân kırmamaya | ye düşünürken, vagan rcıî_ çalışarak cuppadak atlamalı idim. rindeki demir bir halka bcnl::ı, Fakat talihim burada da yaver oldu.|lıktan kurtardı, doğru yola Tren bir geçldden dönerken ağıriaştı.| men halkayı yakaladım ve vagof Ben de fırsatı ganimet bilere, bir elimle | tüne boylu boyumca uzandım. — | ilki vagonu birbirine bağlıyan kalın zin- Yugoslav ve Bulgar met ciri tuttum ve kendimi aşağıya vererek, | işi gayet ağır almaları ve incedef " yi yere ayağımı bastım. Tam garın dışında | müayene etmek illetleri uyf.î:' bulunuyordum, hiç te falso yapmadan |üç saat bu halde kaldım. All;l:"j v içeriye girdim ve istasyonda dolaşmıya | birisi, arabaların üstüne bal başladım, peron biletim olmadığı için de | tine katlanmadı veyahud ora! dışarıya çıkamazdım. Binaenaleyh, sular | bir yolcunun bulunabileceğine kararıncaya ve yeni bir vagona- kendi- vermedi. Her nt hal ise, mi atıncıya kadar burada beklemek mee- | eden olmadı. buriyetinde idim. Gene birçok trenlerin| Ne dersiniz, eski yerimin gelip gidişini seyrettikten sonra, nangi | çekmeğe başlamıştım. Tnnu taraftan binersem, çakılmıyacağımı he- | doğru yol almıya başıımıştş. sabladım, sırası gelince de değme cam- | det, ışıklar yüzünden, yerin ucak b küme tırmandım, kuruldum, — oturdirm. | ulmadığını tahmin eder etmek, 4 Bu muvaffakiyetime rağmen müdhiş bir| üstünde gerisin geriye kaydımı Üğgi ' tasa, endişe almişti beni, Nerede ise hu- | geldim, tırmanmama yarıyan ı) w duda varacaktık, hududda İse kuş değil,| Kalardan ilkini buldum, Tref sinek uçurmazlar. Üstelik adamdan pa- | ha hızlanmamış ve etrafı kal saport isterler; daha ne bileyim birçok | betli bir sis her şeyi kaypo' can sıkıcı gümrük muayeneleri filân ya- | Halkaya tutundum, a_vaklırı:" parlardı. basacak bir yer aradım. Kolli Yolculuğum hiç te tatlı geçmyiordu, | KoPuncaya kadar asılı kaldım. ğ Bu kısımdaki dönemeçler o kadar keskin |lacak gibi değil, kendimi IR"“ v | olmalı idi ki, hâcıyatmaz vari ulduğum | ya çektim ve gene eski yerime yerde kıvrılıp döğruluyordum. — Vagon |ca aşırı derecede sevindim. * Üeyi restoranın üstünden lâstik top Mmisali na-| zıpzıp gibi sıçradığından, 1450 gel sıl fırlamadağıma daha hâlâ şaşarım. — |kırdaya sallandığından hiç *€ Bununla — beraber, — vaziyetimi hoş| durumda değildim, hani...' görüyor, olduğu —gibi - kabul 6dü- —

Bu sayıdan diğer sayfalar: