yesi — Biletsiz bir genç kadın ver, kaptan.. — Getir, görelim. Kaplan Hetherley'in kaşları (o çatıldı. “Bir kadın, ona göre daima bir uğursuz- luk alâmetiydi. Çünkü: Şimdiye kadar tanışlığı bütün kadınlar başına hep bir “felâket getirmişlerdi. Son defa büyük bir (transatlantik) in süvariliğinden hak- siz yere kovulmasına sebeb olan da gene bir kadın değil miydi? Önüne getirilen, biletsiz yoleu, ince “bir genç kızdi. Yüzü limon sarısı, saçları darma dağınık. Zavallıyı deniz tutmuş- tu. Genç kaptan istemediği halde ona a- #*cidı, kamarasına indirdi. Bir kahve 1 marladı. Biraz dinlenme söyledi. “Kendi, an köprüsüne çıktı. İçini bir odu, Bir kadın, mutlak yakın abercisi demekti. Zaten işe atılmıştı. İspanyaya si- . Bu, gerçi çok kârlı bir ley'in çarpışan taraflardan! biç birine sempatisi yoktu. Götürdüğü TSİZ YO BİLE Genç kız: «— Peki, çünkü POS LCU İngilizceden çeviren: K. Neyyir SON Ta ben de sizi seviyorum! dedi şeylerin yığınlarla insanı öldüreceğini durdu, Sonra bir sessizlik oldu. Daha | Joan uyuyamadu Makine gürültüsü #rasıra düşünmüyor değildi. Fakat ken- di kendini: masamı bu işi masıl | P oisn başkası y » diye avutuyordu. Bu, daha yüklemek için en fırtınalı ve sisli zamani beklemişlerdi. Gece yola çıkmışlardı. Gi- deceği limanı daha kendi de bilmiyordu. | * Merkezden telsizle haber verilinciye ka- “dar açık denizlerde dolaşacaktı. Şimdiye kadar iş yolunda gitmişti. Yalnız bir ke-| # recik bir kruvazörden şübhelermiş, ö& nönden kolayca sıvışmanm yolunu bul. apac müuştu, Bu kadın olmasa yüreği hiç böy- le endişede olmıyacaktı. Acaba kimdi,| kimin nesiydi? Hali, kıyafeti alelâde bis| letsiz yolculara benzemiyordu. Kendini Makir gözlerip acındırmakta herhâlde bır maksadı vardı, Yoksu... Evet yoksa bu Benç kız bir casus muydu? İİ © Hetherley'in yüreği oynadı. Hemen ka- İİ marasınâ indi. Genç kız oradaki küçük! sedire uzanmış yalıyordu. Rengi yerine! gelmişti, Güzelliği, eşsiz bir hal almıştı. Kaptan durdu, kaşları çatık, sert bir ses- Mele damdan düşer gibi sordu: $$ — Niçin kün olduğunuzu gizliyorsu- İİ a2? Siz bir casussunuz. il Bilhassa böyle soruverdi. Onun dü. İ# yüncesine göre suçluların kabahâti yüz- lerine vurulduğu zaman, şaşırıp fkiraf &- 10 derlerdi. Iİ — Casus mu, ne münasebet! — O halde bu gemide ne işiniz var? — Ben buraya istiyerek gelmedim. İGeminizde ne var ki bu kadar korkuyor- Buruz! Genç kız kıpkırmızı kesildiğini göster. k yüzünü öbür tarafa çevir. lde gizlediği bir şeyler var. söz alamadığı için kaptan! sinirlendi. Can sıkıntısını gidermek için İğ eli istemeden düğmesine İgitti. Kamarayı önce şen bir caz sesi dol- rad “Son Posta, nın edebi romanı: 48 ir Gen ç Esasen hislerine maddi bir cephe ve- Eren de bu duygular değil miydi? Fuad al: yedi yaşında iken annesi bir gün birdenbire evden yok olmuştu ve u günden sonra da onun ismini ağza "almak büyük bir günah sayılmağa baş- mıştı. Halbuki o annesini pek sever- di, Onun sarı lepiska saçları, ince uzun f elleri senelerce gözünün önünden ay- rılmamıştı. Annesi niçin gitmişti? Çocuk Fuad için bu çözülmez bir Walnız evdeki değişikliği görüyor ve #anlıyordu. Gür er susmuş, kavga-| Har, dövüyler kesilmişti. Babam artık yumruklarını sik Bnüyor.. zavallı kadın bal gi sarı ellerini vözüne kapıyarak hıçkır- Müyordu. Evdeki hayat, babasının İs- Mahbulda geçirdiği aylarda olduğu gi bi sakin ve Şu farkla ki o va- kit Fuadın da onu seven, onu sâ- umu bilmece idi. O,lo sonra da havadisler başladı: «Polis, Maynard cinayeti izi üstünde- dir. Katilin Joan Frayle adında bir kız da görülmüştü. Vapurla memleketten u- zaklaşmak istemesi çok muhtemeldir.» Joan Frayle'in tarifi tıpkısı tupkısına kaçak yolcuya benziyordu. — Şimdi anlaşıldı. Demek casus değil, canisiniz? — O, kaba bir erkekti. Kadın ruhun- dan anlamadı. Ölmeyi hak etmişti. Kötü bir adamdı. Hem onu ben öldürmedim. ben öldürmedini. Bir arkadaşım öldürdü. Evliydi. Kocası kendini çılgınca seviyor- du. Çocuğu da vardı. Bu adama nasılsa öşk mektubları yazmıştı. Kocası görme- sip diye geri istedi. Vermedi. Ben onu çok | avutmak istedim. Dinlemedi. Dün bana| geldi. O adamı öldürdüğünü söyledi. Dü- şündüm, ben kimsesiz bir kızım. Ölsem acıyan olmaz. Halbuki onun ölümü bir yuvayi yıkar. Hem bana en dar zaman-| İarımda yardım etmiş; evine almıştı. O- nu ne yapıp yapıp kurtarmalıydım, Git. tim, ölünün odasında kendime aiğ izler bıraktım. Sonra son bir umudla kaçıp buraya gizlendim. Hem siz onu nasıl a- yıblarsınız. O, bir kişiyi öldürdü. Siz bin- lerle insanı öldürecek şeyin kaçakçısısı- niz» Sözleri çok acıydı. Hıçkıra hıçkıra ağ- lıyordu, Genç kaptana göre kadınlar dai- ma yalan söylerdi'ama ya bu seferki doğ- rü ise. gene içi İstemeden acıdı, Kiza yatması için yol üstündeki tek kamarayı verdi. Bir iki sözle teselliye çalıştı: — Kapınızı iyi kilidleyin. Bu tayfaya güven olmaz, dedi. Kilidlendiğini duyuncaya kadar bek- ledi, ondm sonra kamaresma çekildi. »minin bütün ışıklarını söndürtmüştü. | Karanlıkta daha emniyette idiler. Çok| geçmeden uykuya daldı. uykusunu kaçırıyordu. Bir ara dışarıda kaba kaba sesler duydu. Bir $es: — Ben işaret verir vermez hemen ilk seferiydi. Vapuru gizlice 'olduğu anlaşılmıştır. Son olarak rıhtım- | Ağladın mı? diyordu. — Ya uyanırsa... Ya gündüzden şüb-| helendiyse... — Uyanamaz. Şübhe filân ettiği de yok. Aklı hep kızda. Konturatomuzu bi- liyorsun ya.. onu ya ambara inip, gemiyi bize teslim etmiye mecbur edeceğiz. Ya da balıklara yem yapacağız. Sen gemi; istenilen limana götürüp paraları bizi taraftan alacaksın. Harb gemisi pek ya- kında, Onu korkutmak zor olmıyacak, Sonra ayak sesleri uzaklaştı. Konuş malar duyulmaz oldu. Joun Frayle lerine kadar titredi. Kaplanın gerci teslim etmektense ölmek istiyeceği mu hakkaktı. Çünkü: Düşmana teslim olmak | ta ölmek demekti. Koşup ona haber ver- mek istedi, Fakat uzun zamandır kulla- nılmıyan kapı bir türlü açılmıyordu./ Lumbar deliğinden başka da çıkılacak! yer tu. Başını uzattı, Dışarıda azgın bir denizden başka şey görünmüyordu. Binmeden önce gemiyi çok tedkik et- mişti. Büyük bir soğukkanlılıkla lumbar. dan dışarı çıktı, Cambaz gibi güverteye tırmandı. Bir ayak sesi duydu. Önüne gelen kapıdan içeri daldı. Kapı kapanır kapanmaz kendi kendine âçılan otomâ- tik elektrik ışığında, daldığı yerin kap- tanın kamarası olduğunu gördü, boştu. Yalnız yatığın üstünde genç kaptanm tabancası duruyordu. * Hetherley'i az evvel gözcü mış, Üstlerine doğru gelen bir harb ge- msi gördüğünü #öylemişti. Birlikte ace le kaptan köprüsüne koşmuşlar, orada a- nİ bir Kücuma uğramışlardı, gözcü aldı- aradan yere serilmişti. Genç k kamarasına kadar koşup tabancasını a mamış, karanlıkta eline geçirehildiği bir BE. İL, irin uyandır. | .İsma ini Yeni Türk - Türkiye - İaveş arasında (imzalanan ve Vekiller Hey'eti tarafından tasdik edilerek mer'iyete geçen yeni ticsret ve kliring an - laşması alâkadarlara tebliğ edilmiştir. Yen! anlaşmaya göre idhalât bakımın - dan vaziyet değişmiş ve İsveç, mer'iyette bulunan G. İ. R.kararnamesi hükümlerinden istifade eden msmlekeliör arasına girmiş - tr. Her madde için ayrılmış olan Plafon ta- mümen istimal edildikten sonra (ayrıca © maddeden husüsi takas yolile ve mikdar ile mukayyed olmaksızın fdhalât — yapılabile - cektir. Gümrük tarifesine giren yün iplik, yön mensucat, pamuk ipliği ve pamuklu men - sücat, Ve Jüt merisucat, mukubillerinde İs - veçe Türkiye menşeli yün ve pamuk ihracı suretile idhal olunacaktır. Yeni anlaşmanın busust takaslara dnir mı bet iKi memlekette meri olan m tabi olucaktır, İsveçie cârt olan usullere göre, İsveçle herhangi bir takas müsmelesine başlanmaz- ve Kliring Kohtorel'den mtsande alınması lâzım gelmektedir. İktı- sad Vekâleti Ticaret Odasına yeni bir emir ek bu müsnare istihsal edilmedik - hususi takas muamelesi yapılma- n olmadığından idhalkt ve ibra - cateiların bu hususla nazan dikkatlerinin eelbedilmezini istemiştir. çe İsv Beynelmilel Selânik sergisi komitesi, İs - tanbul Ticaret ve Sanayi Oğamna müracaat m dirmiş ve bu sergi W: —— ——— demir çubukla kendini müdafaaya giriş- mişti. Karanlıkta kaba bir ses: — Gemiyi teslim et. Ambara in. Yok- sa... diye bağı rdu, Kaptama vakur, soğukkanlı sesi cevab verdi : Asla... Ve boğuşma başladı. Bereket âsi tay- fada da tabanca yoktu. İşe bıçakla, sopa ile girişmişlerdi. Çoğu korkak insanlardı. Para ile kandırılmışlardı. Daha ilk adım- da kaçtılar. Fakat elebaşılari. boğuşa boğuşa Hetherley'in artik kuvveti tüke- niyordu. Joan Frayle kamatvadaki tabancayı ka- pp seslerin geldiği yana koşarken, ka- pısınm önünde konuşan âyni kaba sesin | şöyle bağırdığını duydu: — Bağlayın teresi... Doğru denize... | Geç mi kalmıştı? Deli gibi koşmaya! başladı ve tam Hetherley olduğu yere! yıkılacakken yetişti. Ona tabancasını u- zattı. Ateş, kavganın yüzünü tamamile değiştirdi. Çok geçmeden tuzağı hazırlı- yanlar teslim oldü. Bitaraf tayfa işe baş- ladı. Gemi, son hizile sise karışıp şübheli | sırhlıdan uzaklaştı. * muahedesi mer'iyete Selânik sergisine iştirak ediyoruz! > Er giriyorlardı. Ge kulağına eğildi: | — Ben kadınları hiçbir işe yarımaz kuklalar sanırdım. Siz bana yanıldığımı öğrettiniz. Geceleyin beni ölümden kur- gün telsizle bildirilen | limana kaptan Jon Prayle'in 2 bazi di İsveç ticar& dikkat nazarlarının celbeditmesini MAS tir, İzmir fuarında teşhir edilecek bir kısmı fuar kapandıktan sonr& sergisine gönderilecektir. 20 bin ton kok kömürü o edilecek Kok kömürü ihtiyacını karşılamak, harteden 20 bin ton kok kömürü i müsaade edilmiştir. Eski bir karamse kok kömürünün beher tonundan Çuk HUra gümrük resmi almıyordu. için bü resim iki liroya indirilmiştir. Zahire borsasında Dün zahire borsasına 23 vagon Vk vagon arpa gelmiştir. Buğdaj ların bir kakmi satılmıştır. nazaran piyasa gevşekliğini Fiptlarda da bir iki para kadar i olmuştur. e İ Yunanistana domuz satıyor. | Çeşme (Hususi) — Saks adasi iğ | meye gelen Yunan tüccarları "e vurulmuş domuz almaktadırlar, Klas “e Nj ruş gibi iyi bir fatla satın nlumaea N her tarafda sürek avlar til mlrdarda domus ve Çeşmeye getirmektedirler. Vuruls9 n ekle salih ve hastalıktan ASİ ları için dikketli bir muayeneye ai ag et baytar İzmirden , ye gelmistir. Vurulan domuzlar Çesme Umanından Sakıza se tardınız. Bari bir gayret edin de tamamlayın, — Ne yapayım? — Benimle evlenin. yorum, Joan Frayle gülümsedi, genç sokuldu ve fısıldadı: «Peki. çünkü ben de sizi Hetherley'in eli bu sefer radyosunun düğmesine gitti. Gen€ dis veriyordu: «Maynard cinayetinin içyüzü 4 dı. Bu sabah imzasız bir mektub'a ÖN sokağında bir apartımana çağırıla8 yi memurları orada intihar eden bir cesedi bulmuşlardır. Genç kadın bar ği mektubda cinayeti niçin ve nasıl yi Bini teferrüstile » anlatmaktadır. ; le'in masim olduğu “muhakEsEEii â bulunamadığı için hayatında v dişe edilmektedir.» İkisi de gülümsediler. Birbirlerin# ha çok sokuldular. hag! Hetherley — İsabet bir yani * radyodan” soüraya; buraksiBiiEi yada sözüme inanmaz, e Tazı olmazdın. dedi. gs an gülerek cevah verdi: — Hes hem de kıyatnete kadar yanardiiaiii Çünkü: Sisi si sail # T YARINKİ NUSHAMIZDA: Gül ile bülbül > Peride Celi Kızın Romanı | Muazzez Tahsin Berkand snnesinin buna tahammül edemiyerek ailesinin yuhına kaçt ve bir ay İ- çinde kederinden öldüğünü öğrenmişti. Bunu haber aldığı zaman Fusd büyük| bir acı ve hayret duymuştu. Çocuğunu! o kadar çok seven bu kadının onu bira- kıp gidebilmesi için ne kadar zulüm ve d! Çünkü Fuad anasının kendisini çok, pek çok sevdiğini, bir tanecik oğlum, , canım, ciğerimi y nün üstünde sıktığını pek iyi arak ânnesine yürü-|d irlerine ma yülüp eğlen t Ver şey çük çocuk dadı- £ ve içeriki odâ- da kavgalar, ağlamalar, iniltiler baş - iardı. Krun anacığı varken bu sefer somurtkan ve sert bir babanın tahakkümü altına “girmişti. Sonradan, babasının, bozuk! 1 n dığın Bir ge 'sofaya f: , anasının gece gömleğile p: — Beni öldürüyor bu sarhoş; can - iran yok mu? diye bağırdığını da iskence altında ezilmiş olması lâzım-| | O. dsümnün kz ve miş ve dışarı fırlama ti artık. Akşama kadar dadısı onu: — Misafirliğe gitti, gelecek... Gibi sözlerle avulmuş fakat o gece ve ondan onraki günler annesi görünmemişti. — Dadı, annem artık hiç gelmiye- cek mi? — Gelecek paşam... Babası hasta i- miş, onun yanına gitti. — Beni de oraya götür dadı. — Olmaz yavrum, orası uzak, sen gi- demezsi - Ben buralarda yalnız ne yapacâ - gım şimd:?. — Yalnız değilsin ki... Baban, büyük ennen, halan var, — Wiç birisini istemiyorum; annemi isterim be: nine, annec — Sus oğlum ağlama! Bak sa seni döver, Gel bak Ez b iyor; sana güzel bir masal İs € Emine... İşt sini çocukluğunun ilk sev- kaybettikten Fuad ona yaklaşmış, bütün sıcak n duyar-| On iki, on üç yaşında olduğu halde müş ve serpil * için büyüklerin meclisleri- il olurdu. Baba annesi onu n ayırmak istemez, sokakla ve evde olup bitenleri ondan öğrenirdi. İ Eminenin sesi güzel olduğu için bü- yük hanımefendi ona ud meşkettirmiş- Enine, kollarına büyük gelen koca- iman udu kucaklayıp şarkı söylemeğe başladı mi, ev halkı hep onun etrafmı alır, onun heş'esile keyiflenir, onun çin gin öten sesile zevkederlerdi. Evde herkes Eminenin hatırını sa - İvar, hattâ ondan biraz da çekinirdi. Er mak demek, doğrudan doğ- ruya büyük hanımı kırmak, onun sözü: tutmamak demekti. Bunun için kü- k kızın evdeki yeri çok büyüktü. Fuzd da annesini kaybetmekten ge - ien içli üzüntüsünü Eminenin neş'esi- Je avutmağa başlamıştı. Daha ilk günü, töz ya onun yanına yak- a tığ miş; — Pasam benim.. sana bin sna feda Şöyle gel; sana bir ma- » başlıyarak, beşon çinde k eN İtak olmuştu. Zaten her zaman Emine- İş iz a muvaf. | Dokuz yaşına geldiği zaman onu İstanbula götürünce, en çok neden #yrıldığı iğin ağlamış, Prabzondan uzaklaşmak isti İşte Bu ilk çocuk sevgisinin aptığı tesir onu bir kaç sem 1 true cak Du kaçıcış, Eminenin koynunda aya gecelerin sıcak hatırasını muhalafâ mmişti. # Kendisini anlıyacak bir yaşa ge : ği zaman da kadınlara karşı olen ver z gusunda kırılmış bir sevgi acısına i ziyen bir soğukluk, bir uzaklık yali? ' &nlara tamamile yakınlaşmakian kinmışti, Yavaş yavaş bu uzaklığı sevgiye karşı İâkayd - bırakmağ? ıştı. ışıklı ve gösterişli bir gen$ Ledi ) için tanıdığı kadınlar üzerind? yi bir tesir bırakması da bar ik bir âmil olmuştu, Sevi kadırların ona mukas” de yeşermeğe beşi uyu hemen öldürüyo yü b ya, sDğ O,ç yatında sevginin bu kadar masını hakiki aşka karşı binin kânmıyan sevgisini bu siyah saç-|nin kahkahalarının sihiri altında olan|addederek kadın elile de hu 1, esmer yüzlü, kara gözlü kıza ver -| Fuad, o günden sonra büsbütün ona| üzülmek, yorulmak istiyordu. işti. se yaklaşmış, onun gölgesi gibi eteğinin cunu bırakmamıştı. ei #şkların onun gözünde hiç bir ye ele alını "