17 7, ig | ve - v “ifşa eden idam olunur!,, mmm İZ7 Harb sanayi casusları arasındaki mücadele Cİ Asan Son Posta » Dın macera romanı: 8 sörde Profesöre birşey sormadım. Zaten akabinde bütün fabrikayı dehşete bir hâdise, buna meydan bırakmadı. Çünkü daha biz asansörde iken bütün Wu rikayı zangır zangır sallıyan müdhiş bir taraka nkü Ve evvelki günkü — Bu adam dışarıdan ölü olarak değil, diri olarak getirilmiştir! ISI in hülâsası Diye bağırdı. Fakat komiser ona da al Ming, gi Çekoslovakya ve Almanya &- Eri ile ii b bir harb sanayii dırmadı. Fabrikanın dahiliye komiserini Ma in ben Pula eisüsünde hocam olan Lehli| ziyade çi a Kada 17 Gelmietim. Şehre yakın Stanislo-| ve fotoğrafı olmadığı bü Alabas <ivarında büyük bir fabri - Şahar hn pedi. Sekiz on bin nüfus içinde rekabeti başladı” Breslav'daki Klektro - gırtmışlardı. O vak't iş daha 'andı. Zira ölen amelenin bü- aların sicil dosyalarında kaydı rildi, Üstünde de hüviyetine dair hiçbir şey yoktu. O- nurla beraber fabrikaya giren iki amele telefonla çe Arte Pylowiteh ile beraber Var) tün fabr hik. Etrafta bir çok İs Pakai fade, duğumu bilmiyen çok azdı, de bulunamadı. «an, ikada Elektro - "Teknik üzerin-| Son derecede nazik bir adam olan Diğ sanayiine ald gizli tecrübeler ya-| fabrikanın dahiliye komiseri son derece fr İrili Mara , Hera yn A iğ ameleden Dincerenin önünde Dir a, önünd büline Fe Şüliştırmasınlar!» dedi. Bera -İolarak girebilir!.. Ve ancak burada öl- Şiktik. A ben haberdar değildim. Drofesörle büroda bir pencere ün yordu: elenin fabrikadan çıkışını sey-| 7 » Profesör ameleye itimad ol -| — Fabrikanm kontrol kordanları gayet bir çoğunun | sıkıdır. harjeden bir ölünün değil, bir iğ- olduğunn söylüyordu. Bu si -İnenin bile içeri sokulmasına, hele biç 2 e kimse görmüden bu paviyonlara kadar ölmek İrere., buk- | girebilmesine kavi surette imkân yok- doktora söyliyelim de artık) tur!, dedi. Bu adam buraya ancak diri hayrete düşmüştü. Telâştan elleri titri- Amele geçi: * «Şu zava; m odasına gitmek üzere k9o-İ müs olabilir! Bu sirada bir amele dehşet ği me koyarak lmdad” telefomumı kaptı |, profesör fabrikanın komiserinin bu iz8- Mina : «Doktor, çabuk 1X6 paviyo- | hatını bana tercüme ederken Alman ws- daya giz Bir amele. Ani olarak'ko -| tabaşısının yerinden sıçrayıp yarı alman- Kili küp lan, Kaza değil, öldürül - ca, yarı lehcet Pro, Bilmiyoruz)» “diye bağırdı.) | © Evet t. ,, yürüyordu, — Mug Gebset içinde yüzüme baktı: ii k Si e ala gör- Mi Gğç yaka demin gördüğümüz amele) en eşi ikiloz göl Se yordu. ya alak, ded İdüm erif iskatoz gibi yürüyordu... fabrikanın doktoru cesedi mu - | Tavuk gibi düşüp öldü!.. m İ sora işa ölünün yeni öl -İ Dediğini işitiyordum. » a gün evvel ölihüş olda-İ Pabrikanın komiseri sordu: Roman devam ediyor bap Bliyoy ? olduğuna hükmetmemiz lâzım — Adamın neden ö! ü anlasılabildi mi? Bu sual üzerine zabıta doktoru atıldı: — Görünüşe nazaran kalb sektesin- den ölmüşe benziyorsa da bu bir kanser a İde doktorun akli müvazenesi Mar diki halde fabrika irtaresirin. na. | ölümüdür. ölüm tablosu sarihtir!.. MA fiğ, SAİİNİ celbetmemiz icab ederi, 2:.) Dedi Profesör Geanser) sözünü isitin. MİŞ bi A sihhati, ösübına kalel gel-| “© birdenbire durakladı. Bıyıklarının u- — Bi TA Etmniyet edilemez. cunu dişlerile ısırarak dehşet içinde yü- Ver beaj deli olmadığımıza hakkınız |Züme bakıyordu. Gâyet esrarlı bir tavır. Tadi yuk! Çünkü böyle bir şeyin dün-|18s Mam, vü Yoktur! Demin yürüyen bir) “— Dehşeti. Dehşet... Muya n Büyü ri Tekfen « ta tdu, Bi Yaka tam kt, yay Profesör de beni kolumdan lak «ttikten sonra aynı Ma İşiden profesörün yüzü gene| Diye mırıldandı. Sonra birdenbire ya- vaşca ceketimden tutup çekerek bana o- radan uzaklaşmamız lüzumunu işaret et- Hayretle profesörü takib ettim. Zaten de'bir sedyeye yerleştiriyorlardı. Fabrikanın teşrifat paviyonlarındaki av- Ar Oraya gittik. Zahıta dokto. | 1493 koydular. Amelenin kâmilen: ölüvü İ görmesi ve bu suretle kim olduğunun an- ilaşılabilmesi isteniliyordu. İ Asansöre binip fabrikanın öbür ucun- evvel ölmüş olabil'r mi7. dâvet edilen adliye pol.s' de Yak'a mahalline yetişmiş bulu- |7* Zİ ölünüm başından çektiler. |ti Zabita doktoru ölünün yanıma B ya Leh dilile bir şey söy- kesil daki lâboratuarımıza giderken profe- e Merakla seri Aliklaşmış olan PTO-| görün pek endişeli bir yüzle derin derin Ne oluyor? bir şeyler düşündüğünü görüyordum. — Müş, T a diy — Taşma Mi, — tan, “ilühter ayfer vi in gayet soğukkanlı- — Ve ley, yn, day eri bu sözü söyledikten arat €N Mesmor bir halde, ma küp nüş Ve almancanın en sun- v Bayaz i bataryalarla ateş eder da ustabaşıya bir da- Neda Many in ka, ie! 4, lerin aşi. kiki getirip borak Srlüyar, bata doktoru da aynı şeyi bü Zira, değ » dedi, Sük ölü) Bitiüy yerek ağ günlük ölülerin 1 tal in Bördy bil bir ai yg kikaş kom hale edecek oldu: Fakat Fakat profesörün yüzü o kadar ciddi idi ki hiç bir şey sormağa cesaret edeme - dim. Zaten akabinde bütün fabrikayı İçinde kekeledi: kullanan amelenin kanunen Iğım bilseniz gerektir! M ustabaşı bu söz üzerine 2d: ” (ânetleme şey- in değil kakao bile kullan- Miçinmiş?.. nden zıpır zipir zıplayan Al. maya çıkmağa Ça- z halde olan bir ame- Vâki değildiri! Yet bile vermemiş, sırtını Türk Dili ve Duygusu Yayım Ku - rumu dün saat 16 da Taksimde Dağcı - lık klübünde âzalarma bir çay eğlen- & fahri. | si tertib etmiş ve bu eğlentide mem- soktasın. |leketin tanınmış bir çok doktor, avu - İ : 4 SETİ Profesörün sözünü ya- a int Hihadetinize sonra müracaat i Evvejğ, bu ölü Türk Dili ve Duygusu kurum işiterek donduk kaldık Müdhiş bir patlama, vâkıâ uzak pavi - yonlardan geliyordu. Fakat asansör de bir aralık sarsılarak durakladı, Ayakta İduran profesör salıntı ile başını asansö- rün kapısına çarpmıştı. Ben heyecanla: — Bir yer yıkıldı profesör! Diye bağırdım. İkimiz de dehşetle asansörün tavanına gözlerimizi diktik, Fakat asansörün iş « lemekte olduğunu görünce rahatladık. Profesör kül gibi olmuş yüzile: — Hayır, bu bir infilâktir, dedi. Zaten ihtimal vermiştim.. Asansörden çıktığımız zaman fabrika- nın bütün tehlike zilleri ortalığı velvele- ye veriyordu. Bu ziller: — Yerinde dur, tehlike var. Zilleriydi. Profesör Oracıktaki telefo- na helecanla sarılıp telefonların işleyip işlemediğine baktı, işliyordu. Hemen santralı açtı, telefonda hâdiseyi öğrenin- ce birdenbire profesörün saçları dimdik olmuştu. Bana dehşet içinde döndü. — Ölü amelenin bulunduğu avluda bir dinamit patlamışf dedi. Bereket ki ölü avluda olduğu için yalnız elektro-şimi dairesinin bir kısmı harabolmuş, Ölünün yanımda bulunan iki amele de berhava ol- mu$... — Bomba mı atmışlar? — Belli değil.. fakat ölü amele de ber- hava olmuş! — Hayret! Hâdise pek tuhaf profesör? Bir ölüyü niçin bombalasınlar? Profesör sinirli gihirli bıyıklarının u- cunu yiyordu. — İkinci işarete kadar yerimizden kı - mildanzı a mecburuz, dedi, Muhak- kak ki bir sulkasd var. Fakat pek karışık pek müd ürüyen ölüyü neden i bombalasınlar? Çok garib. o bakalım. santral malümat verocek.. bekliyelim.. Filhakika profesör santralm ereceği malâmatı bekliyerek telefon başında du. ruyordu. Bir iki dakika sonra santral şu garib malümatı verdi: — Ölenlerden birinin ölünün yanında bulunan Alman ustabaşısı olduğu anla- şıldı!, Ötekinin hüviyeti tesbit oluna - mağı,, Bu haberi öğrenince profesör bana gözleri yaşarmış bir halde döndü: — Biçare ustabaşı!” dedi. Merakma kurban gitti. Sonra titrek bir sesle: — Fakat hâdisenin yegâne şahidi de gitmiş oldu, diye ilâve etti, zi Bayretii gep 10 gün evvel öl-| dehşete veren bir hâdise buna meydan bı 4 çe w Gi hayret... rakmadı. Çünkü, daha biz asansörde iken a Seri Alman ustabaşınin | bütün fabrikayı zangır zangır sallıyan | Profesör süntrala sordu: iadey, utularak şaşkın şaşkın ver-İ müdhiş bir tarrake işiderek donduk kal.) — Bomba avluya harieden mi atılmış? Büşeğ, Müstehzi bir şekilde gül-İdik. — Arkası var — Alman vstabaşısına: b Dünkü toplantı da bulunanlar unun çayı | Ucuzluğa doğru ilk Sayfa * adım atıldı Başvekil diyor ki: (Baştarafı 1 Wnci sayfada) Komisyonun kararı (Baştarafı 1 inci sıyfada) Sizi niçin davet ettiğimizi (o biliyor!çin lâzım gelen tedbirleri, birlikte dü- sunuz. İstanbul Oo büyük (şehirleri - mizden biridir. İçinde maalesef fakiri İve orta hallisi çoktur. Bunlar hayatı an ilamış, hayatını muntazam idare etmek isteyen insanlardır. Ancak pahalılık - İtan dolayı bu imkânı bulamıyorlar ve sıkıntı çekiyorlar. Sıhhat istatistikleri- ne göre İstanbulda da gıda ucuzluğunu Temin etmek lâzımdır. Sureti umumi- yede vatandaşların hayat şeraitini u - cuzlatarak kolaylaştırmak ve ilk ağız- da onların sağlığını korumak için gıda maddelerini birer birer ele alarak u - cuzlatacağız. Bunun için her fedakâr - lığı yapacağız. «Etten başlıyoruz» Şimdi İstanbulda etten başlıyoruz. Çünkü, burada et fiatları fazladır. Tür ket olması ve diğer vesaitin bununla uygun bir fiat vesaiti gösterdiği halde etin bu kadar pahalı olması aklın ka- bul etmiyeceği bir haldir. Perakende fiatları Harice yaptığımız fiatlar o itibarile ihractta en ucuz satan biziz. Fakat Tür kiyedeki perakende fiatlarımız, diğer memleketlerdeki satışlardan daha p3- halıdır. Bunun mânasını anlamak müş küldür. Et başlıca gıda maddesi oldu - iğuna göre bu manzara ya'nız hüküme- ti değil, vicdanları da alâkadar edecek bir mevzudur. Milli bir zaruret Sizden bu mesele hakkında kat'i ce- vab almak için içtimaa gelmenizi rica İettim. Sizi davet etmeden evvel şöyle düşündük: «Çağırıyoruz, et fiatını in - İdirmek hususunda talebde bulunaca - ğiz. Acaba bu meselede bize yardım İederler mi?» Fakat gene düşündük ki bu iş milli bir zarurettir. Bir kuman - İdan, cephede askerlerinden nasıl feda- kârlık istiyorsa bizim de sizden isti - yeceğimiz mesleki cephenizde (milli maksad adina menfaatlerinizden bir fe dakârlıktır. Bunu yapacağınızdan şüp- he etınedik. Çünkü, milli karakteri 0 - lan her işin yapılacağı veyahud behe- mehal yaptırılacağı tabiidir.» Bana, bu mevzu etrafında müteaddid raporlar verdiler. Hepsi noksandır. menafi Biz, masrafların hükümete, belediye- lere vesair teşekküllere ald olan kısmın- dan fedakârlık edeceğiz. Sizi de kendi hesabınıza bu fedakârlığa davet ederim. Bu, sizinle ilk gitmek islediğim normal yoldur. Şayet bu fedakârlığı iştirak et- mezseniz, milli zaruret diye ifade etli- ğim bu neticeyi sizsiz olarak tahakkuk ettireceğiz. Ancak bu neticeyi normai şe- kilde sizinle beraber temin edebilir ve bu meselede çalışanların merifaatleri ile telif edebilirsek bizim için kazanç İki katlı olur. Çünkü biz müşterek me- nafie kıymet veriyoruz. Müstehlikler için İndireceğimiz resimlerin, yapacağınız fedakârlığın doğrudan doğruya müsteh- tenzilâtın tatbik edildiği gün müstehlik © nisbette ucuza etini alabilmelidir. Bu esaslar dahilinde sizden mütalea !s- tiyorum, Gerçi buraya kadar getirmekle sizi yorduk. Fakst muvaffak olursak zev- ki büyüktür. Bu, hükümetin milletle el- ele vererek memlekette iyi işler vücude getirmek âdetine de uygun olur. Sermayenizin ve sayinizin milli kuv- vet olduğunu biliyorum. Bunları körlet- mek, asla istemem. Şayet: «Hükümet ted- birini biz biliriz, yaparmış gibi gözüke- lm» diyen bulunursa o adama dr sade- ce acırım. Sözümü bitirmeden davetimizi kabul €derek gelmiş olmanızdan dolayı teşek- kür eder ve hepinize muhabbetle hoşgel- diniz derim. kiyenin hayvan yetiştiren bir memle-; ikin cebine girmesi lâzımdır. Yani bul kat ve tüccarları hazır bulummuştur. Toplantıda Kurum Başkanı ve Kurum! Genel Sekreteri birer söylev vermiş -İmiştir, ler ve Kurum âzalarının tam bir Türk vatandaşı olabilmek için vatanını can- dan sevmesini, Türk kültürünü, Türk lisanını ve Türk topraklarım seve $e- ve ve tamamen benimsemeleri, ve bu bağlılığı fiilen isbat etmeleri lâzım gel- Toplantı sant 21 -e kadar devam et- NEOKALMINA Grip, Baş ve Diş Ağrıları, Nevralji, (o Artritizm, şünmek üzere İstanbuldan davet edil. miş olan celeb komisyoncuları, toptancı, perakendecileri temsil eden 27 tüccarın iştirakile bugün İktsad Vekâletinde Baş- vekil Celâl Bayarın reisliği altında gö- rüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelerde Dahiliye Vekil! ve Parti Genel Sekreteri Şükrü Kaya, İkti- sad Vekili ve Ziraat Vekil vekili Şakir Kesebir, İstanbul valisi Muhlttin Üstün- dağ, ekonomi müsteşarı Kurdoğlu ile alâs kadar müdürler hazır bulunmuşlar Et ucuzluyor Tedkikat neticesinde nakliyat, ücret, resim ve komisyonculuğun -mezbaks & reti de dah'l olduğu kalde- İstanbul pe kendeci kasab dükkânında her nevi et fiatlarının fil olarak kiloda müstehlik İlehine 10 kuruş indirileceği anlaşılmış» tır. Celâl Bayar perakendeci Kasaların hususi vaziyetlerini ve müs yakın slâkalarını nazarı itiba» İrTa alarak bunların hissesine isabet e « den kârı azami muhafaza edecek ted - birleri almıştır. Netiöede bir Mart 1938 tarihinden itibaren İstanbulun et fiatlarının 10 kuruş indirilmesi tekarrür elmiştir. Başvekil, et flatının yükselmesine mani olacak ve fiatların tenezzülün « den halkın istifadesini temin o edecek tedbirlerin şimdiden alınmasını icab 6 den makam ve hey'etlere tebliğ etmiş tir. İstanbuldan gelen hey'etin meseleye karşi gösterdiği alâka ve tedbirlere iş“ tirek Ve mi kati mucibi memnu « niyet görülmüştür. Et tüccarlarma ziyafet Arkara, 16 (A.A) — Et kongresinde" mak üzere buraya gelmiş olan et d Vekili Bay Şa. rpiçte bir zi 9 ir Kesebir tarafından yalet verilmiştir. Döviz hakkında kolaylık Ankara, 16 (Hususi) — Maliy2 Vekâ | leti seyahate çıkacaklara verilecek döviz hakkında kolaylık gösterilmesi esasına dayanan tedkiklerini tamamlamış ve bu hususta bir kararname projesi hatırla mıştır. Proje önümüzdeki günlerde Ve- killer Heyetinde görüşülerek kat'i şeklini / alacaktır. Tatmin edici hükümleri ihtiva edeceliğ olan bu karârname ile döviz ihtiyaç lise tesi genişletilecek ve seyahat için hari. ce gidenlere normal nisbette döviz ves rilmesi esası ikame olunacaktır. Bu sus retle kara borsadan temin edilmekte Ox lan gizli döviz muamelesi, altın ve müs cevher gibi servetlerin dışarıya kaçırıla ması önlenmiş olacaktır. Yapılan tedkilke ler, seyahatlerin döviz büdeesi üzerinde nihayet yılda 2 ilâ 3 milyon liralık bis tesir yapabileceği kanaatini vermiştir. Sü işi de Halledilecek İktisad Vekâle indeki komisyon süd işini tedkike başladı Ankara 16 (Hususi) — Ekonomi Bâ- kanlığında kurulan bir komisyon bü « yük şehirlerimizin süt tedkike başlamıştır. Komisyon sütün satışma, fiatına ve kontrolüne ald tesbit edece* ği esasları rapor halinde Vekâlete ve « recektir, Tedbirlerin tatbikine Anka « radan başlanacaktır. Romatizma