Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
-çok iyi etüd etmişti.. 14 Sayfa K— — _ Son Posta'nın tefrikası : 99 , söz söylerken pek az Yazan : Ziya Şakir Abdülhamid, hususi bendegânı ve samimi dostları arasında şen ve neş'eli bulunmakla beraber, bilhassa gülerdi. Fakat ekseriya dudak'arındaki ağır tebessüm el:sik olmazdı - Bu seyahatten evvel - gençliğine ve servetine rağmen - gayet basit, ve ha'- tâ (babayani) dedikleri şekilde giyi- nib kuşanırken, bu seyahatten sonra, giyiniş tarzını değiştirmişti. Londra ve Paris terzilerine yaptırdığı elbiseleri Beyoğlu terzilerine model ittihaz ede“ rek kıyafet itibarile de bir istihale ge- çirmişti. Fakat bu elbiselerde de basit- liği ve sadeliği iltizam etmiş; bilhassa daima koyu kurşuni, ve deve tüyü ren- gi kumaşları tercih etmişti. Gene bu seyahatten evvel, Abdülha- mid Kâğıthaneden başka hiç bir seyir yerine gitmediği halde, bu seyahatten sonra -mevsimine göre- Kâğıthane ve Göksu mesirelerine devamı âdet edin - mişti. Ayni zamanda, frenklerden de bazı kimselerle dostluk peyda etmişti. Bun- larla sık sık birleşiyor. Onların ver - dikleri ziyafetlere iştirak ediyordu. Ve 'bol bol siyasete aid münakaşalara giri- 'şiyordu. Fakat bunların hiç birinde memleketin dahili idaresine aid ten - kidlere iştirak etmiyor.. Sultan Azizin ulu orta siyasetinden, veliahd Murad efendinin dillere destan olan sefahatin- den bahsedilirken derhal süküt ederek bu bahislere temas etmek istemiyor - du... Daha doğrusu, amcası ve büyük biraderi aleyhinde söylenen bu sözle- rin, onların kulaklarına gitmek ihti - malini düşünerek susmayı tercih edi - yor; onları gücendirmeyi arzu etmi - yordu. Avrupaya gidinceye kadar yalnız kendi sarayında ve yalnız kendi basit ve cahil bendegânı arasında düpedüz “yaşamış olan Abdülhamid, ayni şekilde |basit bir şahsiyetten ibaretti. Fakat, Avrupa seyahatinden sonra, İstanbul - “daki frenklerle sık sık temasları, onu derhal değiştirmişti. Bir kaç gün ara - larında yaşadığı Avrupa prenslerini, Onların bazı ta - raflarını beğenmiş; bir çok jestleri ve vaziyetleri de, hoşuna gitmişti... Ab - dülhamid, hoşuna giden, ve İstanbul saraylarında hoş görülebilen cihetleri almış.. artık, görüştüğü kimseler kar- şısında, hareketlerine daha fazla dikkat ve itina göstermeye başlamıştı. Abdülhamidin bu istihalesinden, ec- nebi dostları çok hoşlarımışlardı. Bil- |hassa temas ettiği ecnebi kadınlarının |dikkat ve teveccühleri artmıştı. Hattâ 'bunlardan bazıları, yarı alafrangalaş- miş olan bu genç şark prensi ile müna- ,sebetlerini sıklaştırmışlardı. 'nuşmiıya çalışıyordu. Abdülhamid, bunlarla fransızca ko- Fransızcayı iyi - bilmediği halde, çok iyi talâffuz ediyor- »du. Bazan kelimeleri karıştırıyor; yan- lış yerlerde kullanıyor. .bazan da, bil- “mediği bir kelimenin yerine, o manayı |ifade edecek bir kelime söyleyiveriyor.. bu da, ecnebilerin ve bilhassa kadınla- rın pek hoşuna gidiyordu. Ecnebilerin en ziyade nazarı dikkati- ni celbeden cihet, Abdülhamidin ko- nuşma tarzı idi. Sesi; gür, kalın, tanan ve cazibeli idi. Fakat, bir mecliste bu- lunduğu zaman; daima herkesten daha hafif konuşmayı âdet edinmişti. Kısa söylediği zaman, son derecede düzgün ve pürüzsüz sözler söylerdi. Ve 'sözlerine de, ellerinin küçük ve cevval hareketlerile kuvvet — vermek isterdi. Fakat, uzun söylediği zamanlar, bazan cümlelerin aralarında, sanki yorulmuş gibi birdenbire durüuverirdi. Fakat bir iki saniye sonra, bıraktığı yerden sesi- nin aynı âhengile söze devam ederdi. Abdülhamid; hususi bendegânı ve samimi dostları arasında şen ve neş'eli bulunmakla beraber, bilhassa söz söy- lerken pek az gülerdi. Fakat ekseriya, dudaklarındaki ağır tebessüm eksil- mezdi. Taht'a geçtiği zamana kadar, kat'i- yen hırçın değildi. Hattâ her hangi bir mmeseleye, lüzumundan fazla öfkelenip hiddetlenerek bağırıp çağırdığı görül- Fakat ,tahta ayak bastığı günden iti- baren karşılaştığı hâdisat, onun sinir- ieri üzerinde yavaş yavaş tahribata baş- lanmış, birkaç kere iradesini kaybede- cek derecede hiddet eserleri göstermiş- ti. Onu en çoök sinirleştiren; eniştesi, Damad Mahmud Celâleddin paşa i- di. (1) Efendilik zamanında, bu zatı çok se- | ven ve hürmet eden ÂAbdülhamid; salta- nat zamanında da bir müddet bu his- ierini kaybetmemişti. Hattâ, bu sevgili eniştesine, hududsuz bir salâhiyet ver- mişti, Damad paşa, âdeta (saltanat mü- şaviri) mevkiine geçmişti. Fakat; muhtelif hâdisat, birdenbire enişte ile kayınbirader arasında bir hufre açmiş.. ve bu hufre, derinleşe de- rinleşe, âdeta bir uçurum haline gel- mişti. Bu da, sebebsiz değildi. Evvelce de, bazı münasebetlerle ar- zetmiştik ki; Abdülhamid saraylarda shlâk ve iffet meselelerine çok ehem- miyet verirdi. Sarayların hariminde, nezahati ihlâl eden en küçük hâdiselere kile tahammül edemezdi. İşte, bu ruhta, ve bu zihniyette olan Abdülhamidin kulağına; Damad Mah- mud paşanın falan sarayda, filân ka- dın ile münasebette bulunduğuna, ve- yahud filân sultanla mektublaştığına Cair sık sık sözler fısıldanıyor.. Abdül- bamid de bunları duydukca, eniştesin- den her gün biraz daha soğuyordu. Abdülhamid; saraylar aleyhinde de- dikodu yapılmasın diye, bunların ço- ğunu süküt ile geçiştirmiş.. başka se- bebler bahane ederek müteaddid defa- lar Damad Mahmud paşayı memuriye- | tinden azletmişti. Fakat, eniştesi hakkında kulağına ge- len sözler, gene eksilmemişti... bir gün artık Abdülhamidin sabır ve tahammülü tükenmişti. Bir gece, Da- mad Mahmud paşayı sarayından alıp. getirmeleri için adam göndermiş.. o ge- linceye kadar, büyük mabeyn dz—.m*esı-5 nin binek taşı üzerinde beklemiş.. paşa gelir gelmez, bir takım acı ve ağır söz- lerle üzerine hücum etmiş.. o kadar bendegân ve yaverler arasında, elinde- ki bastonu birçok kereler onun omuz- larına ve sırtına indirmek suretile hid- detini teskin edebilmişti. Evvelce bir münasebetle arzetmiştim ki; Abdülhamidin bu şekilde hareketi; bir defa da, en sevgili mabeyncisi Lüt- fü ağa üzerinde tekerrür etmişti... E- ğer, ağalardan ve husust bendegândan bazılarına gösterdiği ufak tefek hiddet- ler, nasılsa ağzından kaçırıverdiği bazı | şiddetli sözler istisna edilirse; Abdül- hamidin şuna buna huşunet gösterdiği vaki değildir. Biliyorum, şimdi siz burada, meşhur sadrâzam Said paşanın bir vak'asını | hatırlıyacak: — Pekâlâ, ama.. Said paşaya hançer çekip de, üzerine nasıl yürüdü?.. Diyeceksiniz. — Arkası var — (1) Mithat paşa ile (Taif) kalesine sürülen ve orada vefat eden Damad Mahmud. Celâleddin paşa. Nihayet | İyi eT ğ Ka S P a ü h - DE SON POSTA Nati a BİOCEL... Cild hüceyratı merkezinden istihsal edilmiş cild için yeni ve kıymetli bir cevher | 28 gün zarfında yaşlı kadınları daha genc gösterir. j Cildinizin genç, terü taze ve pembe kalması için onu g besleyiniz. Artık buruşukluklar kalmadı: | 25 yaşından son - ra; cildiniz, kıy - . | metli — Biocelini |D kaybetmeğe baş - | lar. Eğer hemen pi | beslenip ihya e - cil dn a ı.nlııı:ıîuî:: | solar ve ihtiyar - cildinizinkinin ay B l O C EL | nidir. Adetâ be - gayri müfarikidir. Cildinizi açlıktan lar. tesirini — gösterdi w Tecrübe edebiliriz. 50 yaşlarında mil - Biocel'i zengin bir cil- | yonlarca kadınların — öldürmeyiniz. O - — de malik olan 50 yaşla- ı karakterleri genç - — hu Biocel ile bes- — rında bir kadın 30 ve 30 i | labilir. Fakat, İhtib — leyiniz ve yaşlan- — yaşlarında bir kadın 24 & yarlamış gibi gö - z ; £ ründükleri — cihetle :f':_" zamanlar. — yaşında görünebilir. Genç | erkeklerin — yüzünde ile cildinizin — kızlar da hiç bir vakit h daima taze ve ca- — göremiyecekleri — şayanı tur. Soön zamanlar- zip —görünmesini hayret bir tene malik o - da büyük bir âlim, — temin ediniz. lurlar. İ Viyana 'Tıb Fakülte- " sinin prolesörü tarafından keşfe- rengindeki — (yağsız) — Tokalon dilen bu yeni cild unsurunda ke- kremini sabahları — kullanınız. mali itina ile intihab edilmiş genç Terkibinde «Beyaz Oksijen» bu- hayvanlarda gizlenmiş cild hücey- lunduğundan birkaç gün zarfın- ratı merkezinden ıstihsal edilmiş da birbirinden daha beyaz üç le- saf Biocel vardır. Bu cevher, pem- vin üzerine cildinizi şayanı hay- be rengindeki Tokalon kreminde ret bir surette beyazlatır. Siz de cildinizi beslemek ve gençleştir- hemen bu iki kremi kullanmağa mek için matlüp nisbet daire- başlayınız. Memnuniyetbahş ne- sinde mevcuddur. Geceleri yat- ticesinden son derece memnun mazdan evvel kullanınız. Beyaz kalacaksınız. Biocel'li TOKALON Kreminl kullanınız ve her sabah daha genc görününüz.. hiçbir itibarları yok- Binlerce Tokalon müşterisinden müessesemize mektub ; yazanların müşahedeleri kendiliğinden gelen en kıymetli D delillerdir. | (Tokalon Kreminizden — bihakkın — istilade — ettim. D Yüzümdeki çirkin kabarcıklar zail oldu....) '_ Z.B.H.O. Fatsa Bi (Tokalon — kreminin benim cildimin nescine çok d a uygun — geldiğini —itiraf etmeyi bir vazife bilirim. ı Cildim esmer — olduğu halde Tokalon sürdükten sonra B beyazlanmakta ve ulak kabarcıklar tamamile zail olmaktadır.) | B. Şehir İ. B. M. Eşi.. Tü. Konya Ü Mektupların asılları dosyalarımızda saklıdır. Niksar (Hususi) — Hallı; . rullah babanın mezarı yerinin kaybolmaması İçin yeni baştan yaptırılmış- tir Ik şairi Emrullah babanın mezarı Ka l şairlerinden Em- ye hatırasının Nafia vekâletinden: — Diyarbakırdan Cizreye doğru inşa edil mekte olan hattın kırk ikinci kilü çç ._v' sile altmışıncı kilometresi arasındaki üçüncü kısım inşaat ve ray ferşiyati ” — lı zarf usuliyle münakasaya konulmuşt ur. e — HAZIMSIZLIK Hayatın zevkinden insanı mahrum eder. PERTEV KARBONAT Komprimeleri Ço: temiz bi- Karbonatlan ve toz karbonat almaktaki önünde tutularak yapılmıştır. Her eczanede salılır. 1 — Münakasa 26/1/938 tarihine tesa düf eden Çarşamba günü saat 0? Vekâletimiz Demiryollar İnşaat Dairesin deki Komisyon odasında yapıIaM | 2 — Bu işin muhammen bedeli 750,000 yedi yüz elli bin İiradır. ' 3 — Muvakkat teminatı 33,750 liradır. » 4 — Mukavele projesi, münakasa şartnamesi, Bayındırlık işleri genel ;'Ü' mesi, vahidi kiyasii fiat cetveli, fenni şart name, ahşab Traversle ferşiyat t y namesi, Çimento normu, Telgraf hattı şar tnamesi, plân ve profilden mü"” | bir takım münakasa evrakı otuz yedi buçuk lira mukabilinde Demıryollll' dairesinden tedarik olunabilir. müşkülât göz d I İnhisarlar U. Müdüriüğünden: 1 5 — Büu münakasaya iştirâk etmek isti yenler 2490 numaralı arttırma, * ve ihale kanunu mucibince ibrazına mec bur oldukları evrak ve vesaiki mum nafia işlerini veya demiryollar in şaat işlerini yapabileceklerine V€ Cibali fabrikasında mevcud 1000 kilo kadar kayış ve çivili kayış parçaları 21/1/938 Cuma günü saat 10 da pazarlıkla satılacaktır. İsteklilerin malı hergün Cibali fabrikasında görebilecekleri ve pazarlık için » 15 teminat paralarile birlikte muayyen gün ve saatte Kabataşta Levazım ve Mü- bayaat Şubesi Müdürlüğündeki satış komisyonuna gelmeleri ilân olunur. fada en az üç yüz bin liralık böyle bir iş yapmış bulunduklarına dair N'f, kâletinden verilmiş 938 senesi için mute ber müteahhitlikk vesikasını me 1 nunun tarifatı dairesinde hazırlıyarak fiat teklifini havi mühürlü zart beraber bir zarf içinde 26/1/938 tarihinde saat on dörde kadar makbuz f“ 4 linde Demiryollar İnşaat Dairesindeki K omisyon Reisliğine tevdi etmiş * lâzımdır. —«147> <53> e Hai Ö ü