ui ran Süleyman Mezarlıklarda yatan 30 “ Ben bir tımarhane kaçkınıyım!,, ———————————————— Nazife aid Şayanı dikkat bir hatıra senelik muallim meraklı mâcerasını anlatmıya devam ediyor Röportajı yapan; Faruk Küçük (Tercüme ve Ikibas hakkı mahfusdar) AE v — 75 — bara, Yarı Kürd kılıklı müstan- &g varma aldı, İsticvaba başla» ve iha, « Kafama dank etti. Beni ne Dişü “diyorlardı. biliyor musun? SR Patlatma “ hude üzülme,, kırk yıl ii ik ii tidara Ün besini dü; y 4 B ya Sat ER ek gelen Said Halim pa- işürmek için burada bir hazarlıyormuşum. İlk rrıfı katledecekmişim. e eDlsinin Selim Sabbahlarda UğuNU öğrenince fırsat bu fır- e tabancayı kaptığım gibi kâ- & İçeri girmişim. Selim Sabbah Mühakşbancayı almış, mutasarmfı Uzat, bir ölümden kurtarmış. ii Yayım, o gece sabaha kâ bata Emadıklar, eziyet kalmadı. Sa- hapigi, beri merkez” kumatidarlığı ol lu rak mutasa LR EPA i Besine oğtürdü pi z götürdüler. Dört gün bi tey Orada, rdüler. gün bir beni öge Bün iki jandarma geldi, Süer, İ. Mutasarrıf dairesine götür- Mu Harga odaşına girdik. Muta- Ebi iu dalyesinde tâlimli maymun İoltuğu Yordu. Bütün herkes köşede alg Kurulmuş gözlüklü, hefif sa Mazog bi “eAreli, karayağız çehreli tık- İçeri adama doğru bakıyorlardı. aklına gelmez. Yeni İ Tımarhanede binalar arasında hasta nakli lahbablık yapma.. gençsin. tecrübesiz- (sin. istikbaline tesir eder, Şimdilik ser- İbestsin, çık git, Yarın beni gel gör, sana söyliyeceklerim var, Galiba teşekkür bile etmeden dışarı fırladım. Oooh, dünya varmış. Ertesi gün valiyi ziyaret ettim. Mer- kez mühendisi Hilmi beyin evinde idi. Üstad beni görünce: — Gel bakalım, evlâd.. dedi.. geçmiş olsun! — Allah ömürler versin efendim. — Otur bakalım. Oturdum, mütad nezaket cüinlele- rinden sonra: — Evlâd, dedi. Gençsin, tahsilin ye- rinde, fakat işittiğime nazaran çok içi İyormuşsun.. içki iyi şeydir, fakat ka- İrarınca olmak ile. Dünyada her şe- Yin :fratı de tefriti de fenadır. Daima rormal olmalı. Ben de içerim, Fakat se- inin gibi değil... O kadar çok içmesey- din başına bu hal gelmezdi. Bundan sonra buralarda durman doğru olmaz. İSeni başka bir yere tayin ettiririm. Fa- İkat oralarda bu kadar içki içmiyeceği» ve Söz ver, Söz verdik. Uzatmıyalım, bizim nakil emrimiz geldi. Süleymaniyeye çittik.. raesele de örtbas oldu. Kerkük Süleymaniyenin yanında | l cennetmiş. Gerçi buranın mutasurzıfı Bayram Fevzi bey melek gibi bir adam, Başladık onunla çekiştirmeğe. Felek bunu da çok gördü. Harb çıktı. Bayram Fevzi, Musul meb'usu İbrahim Fevzi, »afıa mühendisi Hilmi İrana cihad ilâ- mna gittiler. Ne ise bir tavsiye uydurduk. Uğraş- tık ve İstanbula naklettirdik. Harb seneleri... Bunu, anlatacak de- ğilim. Memleketin hali, sıkıntı, Cemilenin aşkı beni kahir içinde bırakıyordu. Bunları unutturacak bir tek ilâç, beni teselli edecek bir tek arkadaş vardı: Mey... İçiyordum, sabahtan akşama, akşam- ası) bir şey yok ki. dan sabaha kadar içiyordum. İçmediğim x söy, yok.. bu işin hakiki suçlusu-İzaman imkânı yok duramıyordum. Öm, seni derhaj tahliye ettirece-| (Bu aralik Üsküdarda rastladığım bir Ne a dilber bana Cemileyi unutturdu. Binbir — İng sU efendim? ümidle evlendik. Dört, beş ay kadar UYU pey me evlidim. Şu hakiki | gayet iyi geçindik. Karımla meyin ara- Şündüz beyaz akından tanıyorsun, Gece| sında yuvarlanıp gidiyordum. Fakat “ İmiş, bermişsiniz. Aranız da pek sıkıntı, darlık yavaş yavaş evin içersi- tahkik ettim. Söylesene|ne vır vır getirmeğe başladı. Akşam rı eve gelmeğe korkar olmuştum. Çün- ge: hakiki suçlu, Demek kü biliyordum. Kapıdan içeri girer gir- Mi benim boşa çıkıyordu. Valilmez karım bir yandan, Kaynanam bir İşt, SAŞİU olduğuma kanaat getir- > Bendi yandan başlıyacaklar. fendi > Evlâgie” böyle bir şey yok. Haydi gene bütün muhabbeti eski en, yarı vefakâr mey hazretlerine. İşin. Gayımsettiğim kadar zeki de key ba bu işin hakiki faili. Birmez bu adam: Mur 2 m? diye sordu. — Bre cevab verdi: Demek vali beyefendi hazretleri, Yüzünü bu vali idi... Şimdiye kadar İstn ş iğim, fakat medhü se- ere Musul valisi meşhur dakika kadar gözleri üzerim- hafifce tebessüm ede- ii İşi nasıl oldu? Anlatsa- la bi tri id hitab edişi vardi ki insana! in linde YE mad bahşediyordu. “ meselenin mimine bil adi in mimine bile Böy, şlaşılıyordu... Ni — va Artık öyle bir hale gelrciştim ki dü- şünmemek için, duymamak için, her şeyi hoş görmek İçin içiyordum. Ama ne içiş? Bir dakika bile ayık gezemi- yardum., Biraz içmesem çıldıracak gibi oluyorum, ve gene başlıyorum içmeğe.. artık derslere bile ayık giremiyordum.. Adım da çıkmıştı: Sarhoş Nihad... B Karım, kaynanam habre: “6 i » Bu meselede hakiki) — Sarhoş, sarhoş diye beni tahkir e- ta, Bir gi Bu işi sana mey yap-İdiyorlar, arkadaşlarım bana tiksinerek © Onunla bu kadar fazla) bakıyorlardı. (Arkası ver) işin içinde bilmediğim bir Oksa asıl müerim Selim Şekilde bir iftira atarak etmek mi istiyor- iu: SON POSTA ZN Sık sık meslek değiştirmemesi lâzım gelen bir tip Orhangazi oku- yucularımız- dan Süleyman 30- ruyor: — İstikbelim ne. dir? Bulunduğu işde sebat ettiği takdir. de muayyen terfi derecelerini kat'e- debilir. Zabıta iş- lerinde daha ziyade muvaffak olabilir. Bu, bir tahlil ifadesidir. Yoksa yaşı mü- said olmadığı takdirde sık meslek değiş tirmek iyi bir şey de değildir. Mücadele ve şiddet meyillerini itidale sevke ve €- nerji ile telife çalışması lâzımdır. yan bir tip Alacahamam o « kuyucuları- mızdon Kadri ka. rakterinin tahlili- ni iştiyerek soru » yor: — Muvajfak ola- cak miyımı? Okuduğunu an- lıyacak ve anlata cax bir kafanın tutacağı meslek, bu kabiliyetlerle hemahenk oldukça, muvaf- fakiyet ihtimalleri çoğalır. Yalnız her şeyde olduğu gibi intizam kayıdlarını ih- mal etmemek lâzım gelir. Okuduğunu anlı GE —. Çetin işlere katlanabilen bir tip Vefadan Ahmed imzasile (sorulu Mİ yor: 5 — Muvaffak ola- cak miyim? Hamle ve teşeb- büs kabiliyetler: üzerinde daha faz. la işlemek Jâzım- dır. Çetin işlerin neticelerine (o kat- lanmakla muvaffakiyet ümidleri çoğal- miş olur. mama 14 tavşan bir ilmi hey'eti ölümden kurtardı Guebecin şimaline düşen çöllerde, ted- kikata çıkan 15 hükümet memuru, 25 a-; gustosda seferlerine başlamışlardı. Uzun bir zamanı, o nisbette de medeniyet mer- kezinden uzakta geçirecekleri bu me - şakkatli günlerde aç kalmamak için, yan- larına epeyce erzak alan memurlar pün- ler geçince ve bu mıntakalarda umdukla- rından fazla tevakkuf edince yiyeceksiz j kalmışlardır. Tayyarelerin attığı erzakı da bulamayınca, müdhiş bir açlık baş gös- İtermiş ve bu 15 kişi 36 gün, sadete avliya- İbildikleri on dört tavşanla ölmekten kur- İtulmuşlardır. Cesur bir tayyareci, yanında viyecek İ olduğu halde, memurların bulunduğu ye- xe kadar uçunca, zavallıların ümidsiz - likle ellerini kollarını salladıklarını gör- müş. İşin fecaati, tayyarenin konacağı müsaid bir yer yokmuş. Runa rağmen tayyareci ölümü gözüne alarak, alçalmış ve donmuş bir nehrin ortasındaki bir buz parçasının üzerine inmiş ve kendilerini kurtarmıştır. İlk önceleri, sefer heyetine erzak götü- ren tayyareci, yiyecek torbalarını ismini bilmediği bir göle attığını, bir kâğıda ya- zarak, memurların bulunduğu yere at - mış, memurlardan üçü, bu gölü ve nehri bulmak için, üç hafta dolaşmışlar, ara - mışlar, taramışlar ve o mıntakada kar - dan ve ayni büyüklükte müteaddid göl. ler bulunduğundan, bütün ümidleri Lo - şa çıkmış. Arkadaşlarının dönmediğini gören, heyeti seferiye, bu sefer ikinci bir kol çıkarmış. Onlar da günlerce aramış - Tar, onlar da müdhiş fırtınalara tutul » muşlardır. Fakat sağ salim, kamplarına dönebilmişlerdir. Bol suları bulunan memurlar, anlattı. ğımız gibi günde bir kaç loktma yedik - Jeri tavşanlarla vaziyeti idare edebilmiş- a . Ğğ 4 6 “Çıplak Melek,, filmi bu hafta gösteriliyor Marlene Dietrich'in bu meşhur filminden başka Gary Gooper'in de bir filmi şehrimize geldi Marlene btetrich ile Herbert Mar ahali «Çıplak Melek» filminde Bu hafta şehrimiz sinemalarında gös- terilen filmlerle mevzularını kısaca bildiriyoruz: ÇIPLAK MELEK Marlene Dietrich ile Herbest Mar- sheli'in baş rollerini yaptıkları bu fil - min mevzuu şudur: Hindistanda bulunan Halton adında- ki adam birkaç gün hoş bir vakit geçir- mek üzere Parise geliyor. Bir eğlenti yerinde Maris ile tanışıyor. Maria hü- viyetini saklamakla beraber Halton'a çılgınca âşık oluyor. Sonra birdenbire "ortadan savuşuyor. Halton genç kadını aramakla meşgul ise de kadını bir daha ele geçiremiyor. Hakikati halde, Marla, Milletler Mec- Wsinde mühim bir mevkii bulunan bir diplomatın karisıdır. Kocasını seviyor fakat onun ihmali müvacehesinde Hal- tona gönlünü kaptırmış bulumuyor. Maria, kocasının yanında geçirmiş ol- İspanyol çiçeklerinden bir sahne duğu macerayı unutmağa uğraşıyor. At|iki genç zabitin kendisini ele vereceğin- yarışları yapılıyor. den çekinerek ikisini de öldürmeğe ka- Halton eski harb arkadaşı Frederik'e|rar vermiştir. Bir kruvazör bunları râstgeliyor, İki arkadaş esk! hatıraları-|Liverpool'a kadar götürür. nı anarak hoş vakit geçiriyorlar. Fre-| Nugin, divarnıharbe veriliyor. Mah derik Haltonu ertesi günü evine davet! kemede vaziyeti tedkik ediliyor. Bu SW | i ediyor. Halton hayranı bulunduğu ka- dının Frederik'in karısı olduğunu hay- retle görüyor. Frederik sonradan işi haber alıyor ve derhal yola çıkarak yalnızca Parise giden karısına kavuşu- iyor. DENİZ KAHRAMANLARI Saray sinemasında gösterilen bu film, Gary Cooper, Georges Raft, Frances Dee ve Henry Vilkokson tarafından çevrilmiştir. Nugin ve Povdat bir esirci gemisi za- bitlerindendirler. Vuku bulan bir mü- sademede kaptan Granley ölünce Nu- gin kaptanın yerine geçmiştir. Taryton da esir gemileri ile alâkası bulunan bir zattır. Harb gemisinde zabit bulunması .dolayısile esir nakleden gemilere malü- mat vermektedir. Nihayet gemi bir İn- giliz harb gemisi tarafından zaptedilmiş ve mürettebatı yakalanmıştır. Taryton Deniz Kahramanları filminde AÇ Kc ŞAMAN rada Vood kendi kendine müracsat & - diyor ve işi olduğu gibi anlatıyor... İSPANYOL ÇİÇEKLERİ Türk sinemasında bu hafta bu filmle birlikte geçen hafta gösterilen ve bü- İyük bir muvaffakiyet kazanan Kreut zer Sonate filmi de gösterilmektedir. İs- İpanyol çiçekleri filmi Madrid operası» nın en büyük san'atkârları tarafından çevrilmiş ve Madrid filârmonik orkes- trası da filme iştirak etmiştir. TROYKA Sümer sinemasında gösterilen bu fik baş rolünü Jean Murat yapmakta- dır. Bu film büyük bir âşk, macera fil midir. Karlı ovalarda heyecanlı takib- iler, silâh kaçakcılığı vak'alarını iyiden iyiye tasvir eyliyen bu film son Frans sız prodüksiyonunun içinde mühim biz mevki tutmuştur. Frances Del ile George Rsjt