18 inci asrın riyaziyecisi Lagrang 17 yaşına basıncıya ka- SON POî'I'A sayfa © Cafer Paşa F- lâskeri, esnasını harb hem İngilizler. den, hem de manlardan AL de- Mmir salib nişa- nı almıştır. Alaskada A B dağı Meşhur İngiliz şairi Lord Tennyson Bundan 95 sene evvel yazmış olduğu bir şüirle - Şimdiye kadar ye- tişen dâhilerin pek çÇoğu gubat a- yında — doğmuştur Bu itibarla şubat &- yına — dühile- rin — doğduğu ay denmektle- dir. 1918 de sahnede hü- ner gösterir iken Ö len meşhur Çin sihir- bazı hakikatte İskoc- tayyareyi ve hava harble- rini tasvir etmişti. Bu iti. barla tayyarenin ve hava harblerinin mucidi olarak ta Lord Tennyson - tanın- dar hesabdan, riyaziyeden asla hoşlanmamıştı. Faka! bu yaştan sonra, bu ilme © kadar merak etti bir sene zarfında İtalyada To- Bu dağın, derın "R., yalı idi. Fakat mak- yajı ve edaları © ka- dar mahirane idi k Çinliler bile onu a- Holiywood'daki si- hıklarında George İu- gilir bahri- yesine 13 yaşında iken girdi. - Yaptıı meşhur nema artistlerinin hiçbiri ha mini kullanma. karlardan tabii kilde A B h o'da harbiye mektebinin riyazi- maktadır. vi 3d bulmi deniz haritmsr 140 secedenberi hâlü orası oldu sasrenan serer kassasaaş eee eç KA sAş AAA AAA AA BAA kullanılmaktadır. on Posta'nın Resimli Zabıta Hikâyesi Ş . . Oyun sırasında cınayet © A, gece dostlarını davet etmiş- ti. Ahmed: Çocuklar, dedi. Haydi cinayet oyunu aynıyalım. Eğleniriz. Oyun gayet basittir. Altı kişi lâ- zam, Altı tane de skambil. Bu iskam- billerin içinde bir bacakla bir de bir- li olacak, hepimiz birer kart çekece- kiz. Amma, çektiğimiz kartları kim- e görmemeli. Birli katildir. Kacak ta polik hafiyesi. Kartlar çekildikten sonra, bacağı çeksa arkadaş, kartı ortaya keyacak, diğerleri de ellerin- deki iskambilleri yerine bırakacak. Bu suretle birlinin kimde olduğu an- taşılmıyacak. Sonra bütün şıkları söndüreceğle. Polis hafiyesi burada kalacak, diğer arkadaşlar evin içme dağılacaklar. Katil, kurbanını seçecek, elini onun boğazına gölürecek, sonra kaçacak. Kurban on saniye bekdediklten bir feryad koparacak ve yere düşe- cek. Feryad duyulur duyulmaz polis bafiyeni elektrikleri yakacak ve cina- yeti araştıracak, katili bulmuya çalı- şacak, bu sırada herkes — bulunduğu çe ğini görüyoruz. Soldan sağa doğru: Ahmed l (kart çekiyor), Süveyda, Hasan, Ecved, Necile ve Alidir, Ali bacağı çeki yesi oldum diye böl canına polis hafi- iyor. Işıkları söndürü- yor. Haydi dağılınız bakalım. Katil kendisini ko- rüsun. Bir, iki, üç!» diyor ve lânıbaları söndü- Tüyor. 2 — Ali, yan odalardan birine geçmiş, şöyle şipın işi bir bar- dak viski yuvarlamak üzere- dir. Derken bir feryad işidi- yor ve karanlık koridora ko- şarak elektrikleri yakıyor. 3 — Eevedi merdiyen aya- ğına oturmuş buldu. Cesedi aramıya başladı. Çalışma odasına geçti, bomboştu. Oturma odasına vardı. O- rada Necile yan gelmiş, si- 4 — Burada da aradığını bulamıyan Ali, misafir odasına girdi ve. cesedle karşı- laştı: «— Enfes! diye söylendi. Ne güzel rol yapıyorsun Süveyda.» Yerde yatı kiz cevab vermeyince Alinin 5 — Hemen diz çöktü, ve genç kızı daha ya- kından muayene etti. Süveydanın boynun- du baş parmakla diğer parmakların izleri vardı. Süveyda hapi yutmuştu. Onu boğ- muşlardı. Bunu farkeder etmez Alinin yü- zü kül gibi bembeyaz oldu Bara içiyordu. bir korku girdi 6 — Ve derhal: «— Yetişin!» diye haykırdı. Arkadaşları gel- diler. Ali olan biteni onlara bildirdi. Polise ha- ber verildi. Necile bayıldı. Ahmed onu sedire yatırdı. Hasan ile Ecved ayakta şaşkın bir va- ziyette kalakalmışlardı. 7 — Polis geldi. Al; oyunu anlattı. Polis, Süveydanın sağ elini açtı ve parmak- ların üzerinde bir iz gördü, Toplantıda bulunanları: bi- ver birer sorguya çekti. İFADELER; Necile — Ben oturma odasında bu- tunuyordum. Beved — Ben merdivende oturuyor- dum, Ahmed — Ben yukarıda idim. Işık- lar yanınca Ecvedi aşağıda gördüm. Hasan — Birliyi ben çektim. Ka- ranlıkta bir kurban bulmuya çalışı- yordum ki, bir çığlık duydum ve içi- mizden birinin ,Aliye şaka yaptığını sandım. Bamın üzerine polis, Ali He kanuş- ta ve birisini yakaladı. Acaba kimi? Bulamazsamız, 14 üncü sayfayı açmız. malıdır. serererrer AAA AAA Tarll_ııl_en sayfalar : yırd edemezlerdi ksereesekA AAA Tarihde iki alaca... İster istemez çadıra giren dqhoıdnr bııynk bir korku içindeydi. Ala- ca Mehmed ona tatlı dil döküyor, efendisi g.bi iki yüzlülük ediyordu. Fakat bunun bir çaresi olmuyordu. Çünkü Alaca Mehmed sadrâzamın cellâdbaşısıydı. e e Ü 'Turan Can Yazan: Boşnak İbrahim Paşa 8 birincikânun 1598 de üçüncü defa sadrazamlık mevkil- ne geldi. İlk işi, padişaha — müzevirliye- rek, Macaristan seferi serdarı satırcı Mehmed Pa: idürtmek oldu. Satırcının ldüğü haberini Tuna- ya doğru ordu ile birlikte giderken haber aldı. Bunu ona divanda söylediler. Ken- di yanındakiler arasında satırcının dost- ları bulunduğunu biliyordu. Bunun için idam haberine inanmamış göründü: Yalandır, aslı yoktur. Bu haberi kim getirdi? Diyerek çıkıştı. Haberi getiren adamı buldular. him Paşa ona bağırdı: — Sen bunu kimden işittin? — Kendim orada bulundum. İbrahim Paşa adamcağızın üstüne yü- İbra- e! Benim önümde de yalan söyler. Padişahım mübarek başı için, bunun yalan olduğu anlaşılımca seni €en büyük işkencelerle öldüreyim! Diyerek hapsettirdi. Jittikçe kızmış — göründü. yüzü kızarıyor, hyacak gibi oluyor, hattâ ağzından kö- pükler saçıyordu: — Müslümanlar, bu ne olaeak işdir! Bir yeniçeri ağası padişahın izini yok, benim haberim yok, şöyle namlı bir v ziri nasıl öldürür? Buna sakın inanma- yın! Mutlaka yalandır! Diye yeminler ediyor; satıremın adını hürmetle anıyor, öldürene lânetler yağ- dırıyordu. Divanda bulunanlar bu lâfları bir saat kadar dinliyerek karşılarında — oynanan komediden habersiz bakakaldılar. İbrahim Paşa şimdi satırcının adamla- rından defterdar Ekmekçizadeyi hakla- mak istiyordu. Ona hem hıncı vardı, bem de zengin olduğu için pek çok malı bulu- nacak, devlete alınacak, saraya ver'le- cek, padişahı memnun edecek, kendisi de çöplenecekti. Sipahi ağası Alaca Mehmed, karş:sın- da oturuyordu. Bu adam düzenbaz, iki yüzlü, insafsızdı. Bunun için (Alaca) diye anılıyordu ve sadrazamın ayni zamanda cellâdbaşılığını da yapıyordu. Mehmed ağa sadrazamın yanına kuldu. Sadrazam onun kulağına fısıldadı: — Satırcının defterdarı Ekmekçizade. yi bilir misin? — Bilirim. — İmdi, var, kande bulursan kaldır ve çadırına götür, sıkı hapset! Alaca Mehmed hemen dışarı çıktı. Sa- daret kethüdasının hususi kâtibine sor- du. Şu cevabi aldı: — Şimdi kethüda beyin yanına girdi. Alaca Mehmed de oraya gitti. Ekmek- çizadenin ait yanında oturdu. Kahve içti. ler ve Ekmekçizade kalkınca Alaca Meh- Gerçekten 80- özleri oyuklarından fır- | med de kalktı. Konuşa konuşa yürüdü'er. Ayrılacakları sırada Alaca Mehmed — Bizim çadıra buyurun! Dedi. Ekmekçizade şaşırdı ve sördü: — Sebeb nedir? — BSahibi devlet öyle buyurdular. — Hele kethüda beye bir gideyim. — Yok, sultanım, adam gönderin. Kene diniz gitmek mümkün değildir. İster istemez çadıra giren Ekme! de büyük bir korku içindeydi. Alaca Mehmed tatlı dil döküyor, efendisi gibi iki yüzlülük 'ediyordu. Fakat bunun bir faydası olmuyordu. Çünkü Alaca Meh med sadrazamın cellâdbaşısıydı. Kendi- sinin böyle bir adamın muhafazasına ve- rilmiş olması ölümünün yakın olduğunu anlatırdı. Ekmekçizadenin gönderdiği adam ket. hüda beye gitti. Kethüda bey heme Tuğu sadrazamın çadırında aldı. İbtahim Paşa gene kormedi oynamağa başlam Ben böyle emir vermedim. kimmiş ki senin benim haberimiz ol dan bir kişiyi hapseder? Bu ne ol işdir! Kapıdaki çavuşa bağırdı: Çağırın Alacayı buraya! Alaca geldi. İbrahim Paşa kethüdü be- n önünde sipahi ağasının üstüne yü- ü: Sen niçin bir defterdar adamı hap- setmişsin! Ben mi dedim, kethüdam mi dedi? Alaca hiç ses çıkarmadı ve başını oğdi çünkü efendisinin huyunu pek iyi bilis yordu. İbrahim Paşanın sözlerinden ve hareketlerinden hiç çekinmiyordu, fakat görenler: — Şimdi sadrazam Alacayı öldürtür! Diyorlardı. İbrahim Paşa barbar bağırıyordu: — Bir bölük ağası kendisine sipariş 0« lunmamışken bir adamı hapseder! Ben bunu ne işkence İle öldürsem gereklir. Elbet bunun ölümü bendendir. Küfürler birbirini kovalıyordu. Bu &le rada sağ elini Alacaya doğru hiddetle sallarken ayni elin baş parmağını avuç içine bastırıyordu. Alaca bunun manasle nı hemen anladı: Sakın bırakma! Sıkı tüt! Demekti. Kethüda bey rahatladı. Sadrazama — Sultanım, buyurun da salıversin! Dedi. so- İbrahim Paşa şu cevabı yapıştırd — Büsbütün maskaralık olur. Şimdi hapsolsun, şimdi salıverilsin, olur mu? Hele dursun biraz!... Kethüda bey dışarı çıktı İbrahim Paşa Alacayı gene yanına çağırdı ve sordu: — Bukağıyı vurdun mu? — Yok! — Hele pek tut, sana sö (Devamı 13 üncü sayfada) AAASSS NNK ŞKŞNİK NK İ