Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
aö K d Ni -a Haa PZ FB ÇA T L y £ son 'PoOsTA -— ikayesi Üç dört arkadaş kahvede oturuyorduk. iz de feleğin sillesini yemiş, tali- amlardık. Hem sigaralarımızı tüt- yor ve hem de bizimle, bizim derdi- , fakirliğimizle alâkadar olmryan yıdsız ve hodgâm insanlara bakıyor- Bu bahtiyar adamlardan hiçbiri de bir nazar fırlatmağa bile lüzum gör- ordu. kadaşlarımızdan Kâmil adlısı vak- çok zengin ve tabit çok mes'ud bir çti. Şimdiyse fakirliğin ve perişanlı- son mertebesindeydi. O, hepimizden tasalı ve daha perişan bir halde bu- takla vaziyetinden hiç şikâyet etmez- albuki bizler, mütemadiyen gamdan, şmazdık. “Kâmil bugün de bizim bu sikâyetleri- | tHzi gülerek dinliyordu. Bir aralık siga- | sının dumanlarına bakarak dudakları- 'fllozofane bir gülüşle açtı ve: — Artık hepsi bitti, dedi. Evet, sefale- | Iztıraba elveda.. saadet ve refaha ka- yorum.. hayır ne Derbi mükâfatını ndım ve ne de başka bir piyango. imde on para yok.. yanı bu gece aç cağım, Fakat birisi bana bir hikâve tı. Bu dinlediğim hikâyeden sonra eski halime döneceğime inandım.. —Bu sözler hepimizi güldürmüştü. Za- vallı Kâmil!, Artık işi hikâye ve masala dökmüştü. Bizim bü gülüşümüze aldır- ıyan Kâmil ciddi bir tavirla sözüne de- 'am etti: — Size de bu hikâyeyi anlatırım.. yal- z bu akşamlık karnımı doyurur! Yal- tiz bu akşam.. çünkü yarın zengin oluyoa- üm artık. Evet yarın zengin olacağım.. üra yoğurtlu ekmeğin içine fare düştü.. özlerimi iyi dinleyin! Size yarar tarafı emil, işi tıkırında giden, zengin ve iyar bir adamdı. Karısı ve çocukla- le sakin ve mes'ud bir hayat sürüyordu, -Bir gün, arkasında uşağı olduğu halde | kenarında bir gezinti yapmağa çık- ı. Bir aralık sahilde dolaşırken, genç n parmağında bulunan tek taşlı ve etli elmas yüzüğü, nasılsa parma- an kaydı ve yere çarparak dalgala- n arasına karıştı.. - Cemil hemen uşağına haber verdi, u- ak, çabucak soyundu ve suya daldı. Bir saniye sonra elinde yüzük, suyun üs- ine çıktı.. Y ilzüğnn bulunması, genç adamı sevin- eği yerde fena fena düşündürdü. Evet, saadetin, refahın son mertebesi u. olmalıydı!. Yüzüğü karanlık suların * inden bulunmuştu. Tali insana bu ka- gülebîlırdı ancak.. artik zeval başlı- acak demekti. &, nkşam evine döndü. Gece yarısı meç- üul bir sebebe mebni evi, zabıta tarafın- dan basıldı ve mes'ud baba tevkif olun- “AÂyrıca bütün malları müsadere edil- deni etten, züğürtlükten başka bir şey | | YUĞURTLU EKMEK Nakleden: Faik Bercemen B «Cemil ekmeği yoğurdun içine doğra- (dı.. tam elini kâseye uzatacağı bir sıra- da, tavandan kâsenin içine ansızın bir fare düştü. Zavallı adam hirden irkildi; fakat meyus olmadı. Bilâkis yüzünü bir tebessüm kapladı ve sevinçle haykirdı.. Evet, tali ancak bu derece İnsana kü- serdi; ve insan ancak bu kadar sefalete düşebilirdi! Artık sefalet sona erecek ve Baadeat başlıyacak demekti!. Ertesi günü yapılan muhakemede be- raet etti. Suçsuz olduğu anlaşılarak bü- tün malları kendisine iade olundu ve Ce- mil, yeniden saadete ve refahâ kavuş- muştu..» — Demek senin yoğurtlu ekmeğine fa- re düştü, öyle mi Kâmil? — Benim mideme fare düştü. Çünkü kaç gündür bomboş.. Kâmil sözlerini burada bitirdi. Akşam yemeğini bizimle yedi. Sonra lokantâdan çıkarak gitti.. Zavallı ş'mdi tımarhanede imiş. Odasin- da durmaden eyoğurtlu ekmeğe fare düştü!» diyormuüş. Şimdi hapisteydi.. ve sefaletin çamu- runa yuvarlanmıştı.. Bir gün geldi, ki cebinde ön kurus: kal- , dıfını gördü.. bununla ne yenirdı?. Çanı yoğurt ekmek istedi.. Cebinde bulunan son para ile yoğurt ekmek aldırdı..>» — Bu da nasıl yemek Kâmi.? Lezzetli mi? — Ne diyorsunuz? Hem ucuz ve hem de çok lezzetli bir yemek!. Neyse devam edelim: 1 O geceden sonra onu bir daha görme- dik.. Aradan epey zaman geçmişti. Bir gün 'arkadaşlardan biri onun hakkında şır ha- beri getirdi: «Kâmil tımarhanedeymiş, Odasında mütemadiyen şu cümleyi tekrar ediyor- muş: « — Yoğurtlu ekmeğe fare düştü. Yoğurt kâsesine fare düştü... YARINKİ NÜSHAMIZDA: Gazeteci ik Hayatımdan Yazan: Yaroslav Hâşek Rusçadan çeviren: H. Alaz SELÂNİK BANKASI 'Tesis tarihi : 1888 İdare Merkezi : İSTANBUL (GALATA) Türkiyedeki Şubeleri : İSTANBUL (Galata ve Yenicami) MERSİN, ADANA Bürosu Yunanistandaki Şubeleri : SELÂNİK - ATİNA © Her nevi banka muameleleri Kiralık kasalar servisi GSNT KON FTT RERPİNEE A - ESKİ$EHİ DE Ses « Işık Kitap Evi ilk, Orte Lise mektep Kitaplarının Satış Merkezidir. .. Denizyolları İŞLETMESİ Acenteler!! Tel. Kearaköy — Köprübaşı 42362 - Sirkeci Mühürdarzade Han Tel. 22740 Mers ın GCuma Postası Yalnız bu sefere mahsus olmak ü- zere 31 Birincikânun Cuma günkü | Mersin postasını yapacak Sadık zâ- de vapuru Tophane rıhtımından saat 17 de kalkarak İzmire Pazar sabahı varacaktır. — (8690) ÜCan Rızkuliah Kürdil Halepte bütün Türkçe ve yadancı gazete ve mecmualar bayii P. & ee e R R_f—z...ı— -—M!__»_( z N, rin bilfiil veznedarlıkta çalışarak iyice müracaatları. (8680) Veznedar Aranıyor T. C. Ziraat Bankası İstanbul Şubesinden: Bazı şube ve ajanslarımızda çalıştırılmak üzere veznedar alınacaktır. Talible- z çatlkar" . v * b a ” ıh; TU DA y 2 a , —3 yetişmiş ve her veçhile itimada lâyik 40 yaşından yukarı olmamaları ve Bankamıza intisab için aranılan evsafı haiz bu- lunmaları lâzımdır. İsteklilerin fazla izahat almak üzere şubemiz muhasebesine ŞİŞE VE CAM terilerimize bildiririz. Gümrük Muhafaza İstanbul Satın Alma Komisvonundan : 1 — Gümrük Muhafaza örgüdü için TÜRKİYE ANONİM SOSYETESİNDEN: Bahçekapı Birinci Vakıf Hanındaki büromuz, Galata Perşembe Pazarı, Samur sokağı 6 numaradaki İş Hanmın birinci katına nakledileceğinden 30 ve 31 Birincikânun günleri yalnız büromuzun kapalı bulunacağını müş- FABRIKALARI Cen-| Komutanlığı 7T000 kilo sabunun 10/1/1938 Pazartesi günü saat 11 de açık eksiltmesi yapılacaktır. 2 — Tasınlanan tutarı 2100 lira ve ilk teminatı 158 liradır. 3 — Şartname ve evsaf Komisyondadır. Görülebilir. 4 — İşsteklilerin gün ve saatte vezne makbuzu veya Banka mektublariyle bir- likte Galata Eski İthalât Gümrüğü binasındaki Komisyona gelmeleri. — (8579) - EEKTEK Soğuk algınlıkları her türlü hastalıklara yol açabilir. Fakat bir kaşe Muhtemel rahatsızlıkların hepsini ,önlediği gibi nezle, grip, bronşiti de kı- !sa bir zamanda izale eder. Harareti sür'atle düşürür, ! Gripin ağrıların amansız düşmanı -| |dır. Diş, baş, sinir, adale, romatizma, ! mafsal evcamnda kat'iyetle tesir göste - rir ve günde üç taneye kadar emni -. yetle alınabilir. 1 İcabında günde 3 küaşe alınabilir, İsim ve markaya dikkat, Ve her yerde ısrarla Gripin isteyiniz. | İ OSMANLI BANKASI TÜRK ANONİM ŞİRKETİ TESİS TARİHİ : 1863 Bermayesi: 10,000,000 İngiliz Hrası Türkiyenin başlıca şehirlerile Paris, Marsilya, Nis, Londra ve Mançester'de, Mısır, Kıbrıs, Irak, İran, Filistin ve Yunanistan'da Şubeleri, Yugoslavya, Fomanya, # Suriye ve Yunanistanda Filyalleri | vardır. şemaer e Her türlü banka muameleleri yapar. İlân Tarifemiz Birinci sahife 400 kuruş İkinci sahife 256 —» Üçüncü — sahife 200 —» Dördüncü sahife 100 —» İç sahifeler 60 » Son sahife 40 » Muayyen bir müddet zarfında fazla- ca mikdarda ilân yaptıracaklar ayrıca * tenzilâtlı tarifemizden istifade ede- ceklerdir. Tam, yarım ve çeyrek sayfa ilânlar için ayrı bir tarife derpiş edilmiştir. Son Posta'nın ticari ilânlarına aid işler için şu adrese müracaat edil- melidir: İlâncılık Kollektif Şirketi, Kahramanzade Han Ankara eaddesi Ti « Son Posta,,nın edebi romanı: 20 tmişti. Bu meseleye çok içerlediği- anlamış olacak ki beni avutmak ç j Belkı Ankarada değildir.. belki ubunu almadı.. belki işleri çoktur.. i cevabı postada kaybolmuştur. Bütün bu «belkislerin hakikati giz - edıgını bildiğimden fazla ısrar n “edı, yanımdan ayrıldı. Fakat benim bu husustaki kararım o kadar kat'i ki bunu durduracak hiç bir engel tanımı- (e Bir kaç gün daha bekleyib ona yazacağım. T * imin telâşı derslerime zarar vere- e) bır hale geldiği için dün Ankaraya İ telgraf çektim: Taahhüdlü mektubuma acele cevab ermenizi rica ederim.» İn’ldı artık sükünetle bekliyebilirim. Jndan herhalde bir haber gelecekti.r ; * imtihanımı da muvaffakiyetle ver Artik lise mezunu oldum demek- min acılığı gözlerime tekrar yaş'ğ Muazzez Tahsin Berkand ım dereceden pek memnun oldukları- nı söylüyorlar. Öyle yorgunum ki sevincimi kana ka- na duyacak kuvvetim bile kalmadı. Kendimi büyük bir maçtan galib çıktı- ğı halde muvaffakiyetini henüz içine sindiremiyen bir boksöre benzetiyorum. Kalbimde karma karışık duygular doğub ölüyor. Bir taraftan lise mezunu olmak, hayata doğrü yeni bir adım at - mak, göğsümde gurura benziyen bir tün ömrümü içinde geçirdiğim mekteb- le birdenbire alâkam kesilmiş, buraya yabancı kalmışım gibi içimde bir boş- luk duyuyorum. Önümde mechul bir is- tikbal açılırken mes'ud bir mazi yolu ka panıyor, geri geri giderek benden u- zaklaşıyor. Yarın, senelerdenberi birlikte yaşa- dığım mekteb arkadaşlarım mektebten ayrılacaklar. Hepsinde şimdi bir telâş, bir kaynaşma var. Yatakhanedeki do - lablar boşalarak çamaşırlar, elbiseler, bin bir türlü genç kız eşyaları karma heyecan yaratırken, bir taraftan da bü-|k bir valiz... Yarın sabah bu valizler dolu olarak kapının önündeki otomobillere yüklenecek ve bir daha, genç bir kızın hususi yatak odasında açılacak. Eşya - sını çantalara karma karışık bir halde yığan mektebli kız, onları kendi evin - de bir küçük hanım itinasile dolabına yerleştirecek, artık mekteb üniforması da yarından sonra eski günlere karı- şacak... Büyük sınıflara geçeli beri lâ- civerd göğüslüğümüzü giymemek için fırsat gözettiğimiz halde son günlerde bu mekteb elbisesini en güzel bir esvab- dan daha kıymetli sayiyor ve sabahları ona sevgile bakıyoruz. Sırmalı ünifor - imasına bakan bir asker gibi.. Ayrılık günleri yaklaştıkca arkadaş- larımızla da daha çök sevişiyoruz san- i... Şimdiye kadar söylemekte ihmal ettiğimizi yahud söylemek istemediği- miz bir çok gizli şeyleri giderayak bir- birimize açmaktan zevk duyuyoruz. Meselâ, en samimi arkadaşım olan E- mel, Orhan fakir olduğu için annesinin onunla evlenmesine razı olmadığını bana ancak bugün söyledi. Sabinin de bir kaç ay sonra aile dostlarından Mahmud beyin oğlu Osmanla evlene- ceğini dün gece haber aldim ve onların gösterdikleri bu yakınlığa mukabil ben de amcamın oğluna mektub yazdığımı kendilerine söyledim. üdire harım ve hocalar kazandi- |karışık bir halde yataklar üzerine yığı- idUk Şimdi bütün bu telâşlı konuşmalar, lıyor. Herkesin önünde açık duran boş” son dakikanın samimi dostlukları ve birbirimizin hayatile her zaman alâka- dar olacağımıza dair ettiğimiz yeminler bana biraz tuhaf, biraz çocukca gibi görünüyor. Fakat bütün bunlarin fev - kinde uçan bir sual işareti başımın üs- tünde, her dakika düşmeğe müheyya bir Damocles kılıcı gibi muallâkta duru- yor: Ben ne olacağım? Emel ve Sabiyi değil, Fahriye ve Pe- rihanı kıskanıyorum. İkisi de İstan- bula üniversiteye gidecekler. Birisi e- debiyat, ötekisi fen fakültesine... Ba - baciğım sağ olsaydı ben de kendime bir iş arıyacak yerde tahsilime devam ede- bilirdim. Bunları düşünürken bütün bütüne ümidsizliğe gömülmemek için kendime kuvvet ve gayret vermiye çalışıyorum. «Göreyim seni Selma, hayat karşısın- da pısırık ve körkak bir kız gibi titre - me! Kendi ekmeğini kazanmak ayıb değil... Bir taraftan çalışır, bir taraftan da piyano etüdlerine devam edersin.» Çocukken kimsesizliğimi duymadan müdiremin sevgi ve şefkatine dayanabi- liyordüm, fakat bugün artık her şeye rağmen benim için bir yabancı olan bu müşfik kadının vefakâr muhabbeti beni doyuramıyor ve öksüzlüğüm, ağır bir yük gibi, omuzlârimi eziyor. — Sizi müdire hanım istiyor. —— Piyanonun kapağını kapayarak yu - karı koştum, Müdirem masası başında oturmuş beni bekliyordu. Elindeki zar- fı görür görmez anladım. — Fuad beyden değil mi? — Evet kızım, benim mektubumun içinden çıktı. Bu dört köşe parşömen zarfta nasıl bir hakikat gizliydi acaba? Açmadan onu elimde evirib çeviriyordum. — Mektübunu okusana Selma! Bir hissi kablelvuku bana fena bir haber alacağımı bildirdiği için vakit kazanmak istiyordum. —AÂmcamın oğlu size ne yazmış mü- dire hanım? Bana gösterir misiniz? — Sadece bu mektubü sana vermemi rica ediyor. İşte bak! Fuad beyin kâğıdını helecanla oku - dum: « Muhterem müdire hanım, «Size üzun zamandanberi yazama - dığım için beni mazur görmenizi rica ederim, Fakat Selmanın sizin yüksek himayeniz altında yaşadığını bildiğim için ofa karşı vâsilik vazifemde ihmal göstermekle bile bir beis görmemiş - tim. Son günlerde ondan bir mektub aldım. Hayata atılmadan evvel benim- le görüşmek istiyor. Bu husustaki dü- şüncelerimi kendisine — bildiriyorum, Lütfen melfuf mektubu ona verir misi- hiz? (Arkası var)