30 Birincikâmım İ İstanbulda gomulil milyarlar etrafındaki gizli SON POSTA Magda ilk gün Perikliyi görünce ummacı görmüş gibi korkmuştu. Çünkü Rumun yüzü dehşetli çirkindi. Eğri ve porsuk bıyıklı ağzile soğuk soğuk gülüyor: “Bıçakla halledilecek bir iş ise ne âlâl ,, diye homurdanıyordu — (X 1) ve (X M haritalarını nasıl izah mümkümn olabilir? — Bittabi malümunuzdur; (X I) vah- deti, (X 11) ikiliği ve (X IlI) de teslisi ve yani (baba, oğul ve rutulkudüs) ü Wade eder. Bence buna göre bu haritala- rın tarihi kaymetlerinden başka bir hu- susiyeti yoktur. Gize dikkatle not aldı ve birkaç defa bana teşekkür edecek ayrıldı. Bu adamla uzun bir müddet sonra To- katlıyanda' gene karşılaşmıştık. Tedkik- lerinin benim iddlalarımı teyid ettiğini öyliyerek memnuniyetini bildirdi. Halbuki doktorun vâkıf olduğu netice- ler, bizim (X MI) de takılıp kalan ümid- lerimize yeni bir ışık verecek mahiyette idi. Ben elbette ki ne (X) in (Ksisotras) ve ne de (IN) teslis Jle hiçbir alâkası ol- madığını biliyordum. Fener patrikhanesinde kapıcılık yapan ihtiyarın asası aklımdan çıkmış değildi. Şimdi bir defa da bunu benim görmem Müzımdı. Magda ile o gün ancak sâat dokuzda buluşabilecektik. Boş vaktimden istifade ederek evvelâ hocam Necib ÂAsımı ve Banra patrikhanede bu ihtiyarı ziyaret edecektim. Necib Asım yalnız (İrena) nın büyük eğlunun (Julios) adında olduğunu söy- ledi. (X I) hakkında malümatı yokttı. Tünelden geçerken Liberi — mondiale ağradım ve Willlam Stren'in (the Byzan- tin galery) eserini ısmarladım, Burun muvaffakiyetimiz için çok büyük kıyme- t vardı. Rum patrikhanesinin mahzeni — ovra- kında işimize yarıyacak bazı vesikalar bulunması ihtimali aklıma geldiği zaman çok sevindim. Şimdiye kadar burayı hiç aklımdan geçirmemiştim. Halbuki en küçük bir vesikanın bile bu işi tamamile meydana çıkarması mümkündü. O zaman patrikhane tam bir istiklâl içinde bulunuyordu ve herkesçe malüm olduğu üzere bir takım siyasi hâdiselere parmak uzatıyordu. Bu itibarla alelâde bir tarih mualliımi smfatile hiçbir. şeye muvaffak olmak mümkün olamıyacaktı. Bunun için ilk defa Magdadan bir va- wta halinde istifade etmeği düşündüm. Magda Zambo oğulları gibi büyük Ram ailelerile tanışıyordu. Bu kanallardan patrikhaneye hulül etmek daha mümkün ve daha faydalı olacaktı. Nitekim öyle de oldu. Zambo oğulları: — Bu adam sizin işinizi görür! diye çopur, çiçek boruğu suratlı bir adam gönderdiler. Bu kadar müstekreh bir yüz belki bütün hayatımda görmedim. Adetâ yüzüne bakan insana, evvelâ cüzamlı bir adam hissi vererek, tüylerini ürperti- yordu, Magda ilk günü bu adamı görünce ade- tâ umacı görmüş gibi korkmuştu. İszmine sadece (Perikli) denilen bu Rum ikide birde eğri ve porsuk bıyıklı ağrile soğuk soğuk gülüyor: — Bıçakla halledilecek bir iş değil ki bu. Ben de pek kâtiblik bilmem.. gibi mükteler savuruyordu. Gülerken iri du- dakh ağzı, diken gibi bıyıklarile, çopur yüzü üstünde bir yengeç gibi kımıldanı- yordu. Maamafih herif bize büyük bir fyilik etmiş oldu. Zira patrikhanenin ihtiyar bekcilerin- den birini iknaa muvaffak oldu. Bizi o sı- ralarda yapılan bir yortu günü bütün patrikhanenin kilisede merasime iştirak etmesinden biliştifade içeri aldılar. Ben ihtiyar beketyi görür görmez hemen: — Barba! Evvelâ şu sendeki antika asa- yı göremez miyiz? dedim. İhtiyar tek kelime Türkee bilmiyordu. Perikli tercüme etti. O vakit ihtiyar bekei büyük bir hayretle: — Asa mı? Onu çoktan sattık ya.. Demez mi? Beynimden vuruldum: — Kime sattın? — Bir Yahudi antikacı geldi, 225 lira verdi, ben de verdim. Ben herifin söylediği bu söze fena hal- de kızdım. Perikliye: — Madem ki satmışi. Şimdiye kadar bunu sana ne için söylememiş te bizi bey- hude yere buraya kadar getirdi? “ Son Posta ,, nın sergüzeşt romanı — Li İhtiyar bekçi benim hiddetime hayret. le bakıyordu. Perikli ile rumca bir şeyler konuştular. Ben bunamış bir adamla iş yapmıya z | kalkışımdan dolayı son derece canım si- kılmış bir halde, Perikliye: Barba ne diyor? Diye sordum. Perikli: — Sorduğunuz asanın bir resmi patrik hane kütübhanesinde el yazma bir tabda varmış!. Size onu gösterecek, dedi. Nasıl şeymiş o kitab? Getirsin ba- kalım.. Tabil mümkün olduğu kadar lâkayd görünmeye çalışıyordum. İhtiyar barba yerinden kalktı, içeri patrikhaneye gir. di. Birkaç dakika sonra koynundan çıkar- dığı gayet eski bir kitab getirdi. Bu yal- dızları yıpranmış, pörsümüş kalın bir tab kabı içine konmuş, yıpranmış bir tı kım el yazma kâğıdlardan fbarotti. Ma: mafih bu suretle harikulüde bir iz üze- rine düşmüş bulunuyorduk. Fsasen Pe- rikli denilen herifin bize niçin bu kadar hayırhahçasına iyiliklerde bulunduğunu da sonradan anladım. Tarihten sayfalar (Baş tarafı 9 uncu sayfada) Alaca bu arada kendisinin güme git mesinden korkmağa başlamıştı: — Hey sultanım, ben pek tutarım, | kin siz beni kethüda beyden nasıl kurta, rırsınız? O yabana söyler, Sen beni dinle! Alaca Mohmed kısmen do olsa kor ğuna uğradı. Çünkü defterdar birçı yalar vererek yakasını kurtardı. Ku |lunca da bütün suç Alaca Mehmedde imi Bibi a mallarını müsadere ettirerek intikamını aldı. Sadrazam / tarmadı. Anlaşılıyor ki Alaca & olan biri varsa o da sadr; Paşa idi, a daha Tâyık am İbrahim Bu, yaldızları yıpranmış, pörsümüş kalın bir kitab kabı içine konmuş, yıpranmış bir takım el yazması kâ gıtlardan ibaretti. Zira bu kitab bilâhare mütareke sene. lerinde Yunanistan Ünivyersitesinde bir mesele olmuş ve patrikhaneden arattırıl- mış, fakat bulunamamıştır. Ben, bunun büyük bir memur elile buradan Perikli- nin yardım İle nasıl aşırıldığın! çok iyi bilirim. Perikli mütareke yıllarında İs- inbulu haraca kesmiş körkünç bir şe- rirdi. Kitabı aşırtan adam bugün hayattadır. Bana büyük bir iyiliği dokunduğu için ismini — bildirmiyeceğim. — Zennederim kat'i bir lüzum da yoktur. Ancak ihtiyar, bu kitabı bize vermeden Önce kısaca bir tarihçesini anlattı. Bu malümatı dikkatle | defterime not ettim: (1221) senesinde İstanbuldaki gayri müslimler güya ticaret kasdi ile Rüsy gidip orada pasaportlarına (Rusya teba- ası) olduklarını yazdırmakta ve bu sü- retle ticaret eşyasında Rus patenti ala- İrak, o zaman yer yer çıkan ihtilâlleri pa- rTa vermek suretile teşvik ve idare etmek- te idiler. O zaman relsülküttab olan Va- sıf efendi, Fransa devletinin İstanbul bü- yük elçisi Sebistiyanla yaptığı gizli bir |mülâkatta bu cihete )ttıla kesbetmiş ve derhal bir fermanı hümayun çıkartarak bu işin önüne geçmişti. (Arkası var) Resimli zabıta hikâyemizin hal şekli Polis, Ecvedi yakaladı. Zira katil, Sü- veydanın boynunu sıktığı zaman — genç kız, can acıslle ena asılmış, sağ eli, deli- kanlının monoklunun ipek kaytanına gelmişti. (1 numaralı resim) ve cansır olarak yere düşerken, — elinde — tuttuğu kaytan, vücudünün verdiği ağırlıkla, avu- cunda ve parmaklarının üzerinde bir iz bırakarak kopmuslu. (7 numatalı resim) Ecved acele, kaytanım kopan — uelarını düğümlemiş (6 numaralı resim) ve oda- dan çıkmıştı. Ali, bu düğümü, cinayet- || te> seara farketmiş ve bunu polise temişti. NEVROZİN Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcatında günde üç kaşe alınabilir. NEOKALMINA Grip, Baş ve Diş Ağrıları, Nevralji, Artritizm, Romatizma — |gemiye kumanda edemeyiz!» radikal şekilde (Baştarafı 1 inci sayfada) Demek, bu gemi saatte beş mil bile git- miş değildir! Saatte beş mil giden tekne, bir gemi değildir, bir dubadır; suya, rüz- gâra terkedilmiş, cansız bir duba, bir Nuh teknesi... Böyle bir geminin Karade- nize çıkmasına nasıl müsaade edildi? Kim müsaade etti? Hattâ, senelerdenberi buf geminin çalışmasına nasıl — müsaade olundu? Bunlar, — Öyle — suallerdir ki kolaylıkla hiç kimse cevablarını ve - remez. Arlık, açık — söylemek elzemdir; — farzdır; — milli — bir ifedir: — Gemletliğimiz, — denizcili - ğimiz, baştan başa kuvvetli bir inkı - lâba muhtaçtır. Teknesile, kaptanile, hiz- meti ile, teftiş ve mürakı bütün denizciliğimiz bir inkılâb bekli - yor. Zarüri - * Bir taraftan gemilerimize bakalım; is- ter husust ellerde bulunan şilepleri, ister- seniz devlet elinde bulunan yolcu ve eş- ya gemilerini almız. İçlerinde hiç biri ! yoktur ki medeni bir Milletin, bu me - yanda Türk milletinin bayrağını taşımı- ya hakkı olsun. Bunların en yenileri bile | otuz yaşından aşağı değildir. Şu dakikada ki Türk filosunun en gençi otuz ve en ihtiyarı da altmış beş yaşında bulunu - yor. Bu teknelerin hiç biri bir deniz yol- culuğunda fennin istediği tam emniyeti veremez. Derece derece hepsi de fennin şiddetle tenkid edeceği yaşlı, yorgun, çü- rük şeylerdir. O kadar ki Denizyolları idaresi de, husust armatörler de bu ge - mileri seler halinde tutmak için her gün etek dolusu para sarfediyorlar ve buna rTağmen, her sene, her fırtına bu gemiler- den birini veya ikisini alıp sahillere çar - parak hurda haline getir'yor. İşte size son bir listesi: 1— Bisar, 2 — İnebolu, 3 — Ordu, 4 Gazal, 5 — Misakı Milli, 6 — Kartal, ? — Akçaşehir, 8 — Fırat, 9 — Yeni İstanbul, 10 — Tufan, 11 — Hilâl, 12 — Bozkurd, 13 — Sür'at. | Bu gemilerden kiminin teknesi çürük- tür; kiminin sür'ati yoktur; kiminin kap- tanı kaptan değildir ve nihayet büyük bir kısmının da muayeneleri bozuktur. O kadar girift bir halde bir bozukluk ve çü- rüklüktür gidiyor ki insanlar, bu gemi - lere rahat rahat ne canlarını, ne de mal- ların: emniyet ederler. vir Devlet yeni bir kanunla, yeni bir bat ka kuruyor. Denizyolları bir hayli gemi | inşa ettiriyor, Bu süretle, bir kaç ay son- ra bu gemilerin hiç olmazsa devlet elinde bulunanları yavaş yavaş — ayıklanmıya başlıyacaktır. Fakat, şimdiden şunu söy- liyelim ki ayıklanacak olan sade tekne değildir; gemilere kumanda edenler ve edecek olanlarda da kuvvetli bir ayıkla- yesi yapılmak lâzımdır. bugün Türkiyenin halen hiz - an kaptanlarının arasına gi - riniz. Hepsi de kumanda ettikleri gemi - lerle denize açılmanın delilik olduğunu söylerler. Halbuki hepsi de, hemen her gün, gemilerine — Vira! Diyorlar ve demir alıp denize açılıyor- lar. Ya, hani, bu gemilerle denize açıl - mak delilikti? demekle bunlar, bir ge - minin dı karşısındaki vaziyetini bir | dereceye kadar biliyorlar; fakat, «biz bu demesini ubwnmemışlerdır Öte taraftan, bu gemiler hakkında bir de onların muayenesile meşgul olanlarla konuşunuz. Daha dün Hisar vapuruna se- fer müssadesini imzalaâmış olan fen ada- mı, bugün size der ki: — Bu gemilerin pek azı, fennen, deni - ze eminiyetle gönderilebilir şeylerdir. Ne yapalım, gemi yok da «idarel maslahat» ediyoruz. Evet, siz idarei maslahat ediyorsunuz |ama, deniz ve tabiat henüz bu idarei mas- lahat usulünü öğrenememiştir. O, bu gü- nahkâr gemileri yakaladıkça birer birer | batırıyor. Fakat, onlarla beraber batan | insanların ne günahları var? | — Açık söyliyelim: Gemilerimizi fen ida- bir iki sene içinde batmış gemilerimizin |- re etmiyor; ilim idate etmiyor; bu işler- |de denizcilik kültürü hâkim değildir. E- |ğer böyle olmasaydı, arada bir seferine müsaade edilmiyen bir gemi, kumanda - dan istinkâf eden bir kaptan ve «bu g- Sayfa 1 '"’ İllevlel deniz meselesini daha ele almalıdır! ük kazanla yola çıkmam!» diyen çarke çıbaşılar görürdük. Halbuki batan çürük teknelerin ve yahud yoldan kalan kaz « ganların, kırılan şaftların dalma bir kap- tan ve bir çarkçıbaşısı bulunmuştur! * İşte, bu sebeblerden dolayıdır ki dev- let bu deniz meselesiri daha kuvvetle ve daha radikal bir şekilde ele almalıdır. Beş on milyon daha para ayırıp bir t tan gemi yaptırtmak, diğer taraftan da Bizciliğimizin kadzolarını hem get tirmek, hem de bunlar. dost Avrupa v leketlerinde staja sevketmek - lâzı Hiç kimse gücenmesin: Ne teknemiz lam, ne dk fen, ilim ve kültürümüz mamdır! m K H vi ımn Birgx İst nbul Borsası kapanış fiatları 29 - 12- 1937 ÇEKLER Açılış Kapauy 425.75 625 0,7986 — 0,7986 285918 — 2357 15.1779 — 15,1950 4.71987 .A 3,458) “ 14576 açT 4.2288 1376 1.885) 42 40 106.B8 412 2.7487 28.6125 3.1087 Berlin Varşora Budapeşte Bükreş Belgrad Yokohama Moskova Stokholm Aslan çimento Merkes bankası İş Bankası Telefon Kapaaş 00400 — OU0 40.30 — 4ü.s0 0000 — 00.00 450 — 450 0509 00.60 DİŞ TABİBİ RATIP TÜRKOĞLU Ankara caddesinde: Meserret oteli karşısında (88) No. h muayeneha- nesinde bhergün saal oa dörtten (9 )a kadar kabul etmektedir. ANKARADA AKBA Kitap Evi Kaâatçılık Bütün mektep kıtaplarının satış yeridir. NMektep kırtasiyo çeşitleri en müsait şartlarla temin edilir. Telk 8877 DOYÇE ORİENT BANK Dresdner Bank Şubesi Merkezi: Berlin Türkiyedeki şabeleri: