— Henri! Ekmeğine marmelâd sürmiye çalışan kocası cevab verdi: «Ne var cicim!» — Sütçü bu sabah da üç şişe bırakmış? — Bu adama da ne oldu? Kaç günden- beri böyle yapıyor? -- On beş gündenberi. — Geçen hafta bu fazla şişenin de pa - rasını verdin tabil? — Ne münasebet! Sütçü bunu hesabına katmamış. Ben neye hatırlatayım? Henri cevab vermedi. - Erkekler, kon- trol edilmiyen hesabları unutan karıla - rına zaten bir şey demezler - kahvaltısını bitirdi. Kalkıp karısını öptü v& evden çık- tı * Tarn kapıdari çıkarken komşusu ve ar- kadaşı Roy da gelip ona yetişti. O da Hen- ri gibi her sabah 3,50 trenile giderdi. Her gün gibi bir vakit konuşmadan yürüdü- ler, Sonra, aklından fazla süt şişesini çı- karmıyan Henri sordu: - Bugünlerde süt- çü size her zamanki kadar süt bırakıyor mu? — Sütçü mü? Evet, zannederim her zamanki kadar... — Hülbuki bize on beş, yirmi gündür her gün fazla süt bırakıyor. Evvelce iki Karım sebeli Orsunuz, benim bıraktığım yok> demiş. pusulasına da bir şey yazmamış. Tuhaf deği! — Çok tuhaf. Bir iki dakika daha seesiz sessiz yürü- düler, Sonra Roy, damdan düşer gibi sordu: sin ya Henri? Bu #ual Henrinin tuhafıma gitti. Güle- n - teşekkür ederim, iye cevab verdi. ç 1 elduğundan emin misin? — Ben mi? Şey.. Doğrusunu istersen pek de iyi değil. İki üç gündür biraz ba- şum ağrıyor, biraz da boğazım yanıyor a- ma öyle kulak asılacak bir şey değil Roy bir dakika bir şeyler hesab ediyor- muş gibi durdu, sonra: — O halde, dedi, şimdi artık sana ha - ber vermemde beis yok demek. Önce af- fını diliyeyim de... Sonra anlatayım. On beş, yirmi gündür ben seni bir tecrübe tahtasi gibi kullanıyorum. ' — Tecrübe tahtası ma? hem de çok mühim bir tecrü- yorsun, ben biraz fen adamı m. Son zamanlarda doktorluğu İtüst edecek bir şey buldum: Her derde deva olacak bir ilüç... — Her derde deva mı? — Evet bilinen bir kaç ilâcı bir araya getifdim. Ortaya bütün mikroblu hasta- lıkları iyileştiren yepyeni bir madde çı- Hesab | ÜÇÜNCÜ kardım, Bunu içen hastanın kaç tane ve ne kadar tehlikeli rahatsızlıkları olursa olsun yarım saatte geçiriverecek. Görü - yorsun ya ne mühim bir keşif. En cahil insanlar bile böyle bir ilâca lâkayd ka- lamıyacaklar, — Demek sen şimdi bu i!âcı buldun? — Zannederim. Daha doğrusu bu sabah seni sapasağlam görünce aradığımı bul- duğuma inandım. Ve... dönüp Henrinin yüzüne öyle ma- malı baktı ki zavallı Henrin:n halecandan boğazı kurur gıbi oldu. — Ben zaten keşfimden emindim ama onu yalnız kendimde denemiştim. İyice emin olmak için başka birinin üstünde de denemiye mecburdum Akiıma hemen sen geldin tabil. — Anladım, anladım... — İşte' bunun için tanıdık hastanelere uğradım. Bütün kötü hastalıkların mik - roplarından aldım: Çiçek, kuduz, lifüs, difteri, sıtma, sarı kümma.... ve daha bir çokları... Sütçünün bıraktığı <üçüncü şi- şe» nin ne olduğunu azıladın ya şimdi? Zavallı Henri ağzını bir karış a ra hiç bir ses Cıkaramadan kapalıverdi. — Belki bilirsin: kropların üre- nüzald bir mubittir. İçtiğin ilk eüçüncü şişe» de &. İkinci günkü fözla şi üs mikropları va: şeye benim eksi - katmıştım, Üçöüncü günkü şişeye , uz miktobu konulmuştu. Dör- düncü gün süt gene benim ilâcdan ka - tılmıştı. Böylece on beş yirmi gün, gün aşırı bir kere bir hastalığın mikroblarını |içtin. Arkasından da «her derde deva» çüncü şişe» ye çiçek mikrobu koymuştum. Son içtiğin de ilâçlı idi. Demin hasta ol- ilâcımdan almış oldun. Dün sSabahki <ü- | sON POSTA ŞİŞE İngilizceden çeviren: K. Neyyir İmadığını söylüyordun değil mi?» nim şimdi başım dönüyor. Bunları söylerken Henrinin boğazı tı- kanacak gibi oluverdi Zavallı heyecan- la sordu: — İlâcından o kadar emin misin? — Bu sabah emin oldum. Çünkü: Eğer kat'i tesiri olmasa idi aldığın mikroblar- dan şimdi sen ya ölmüş bulunacaktın, ya- hud da... Pek fena bir kalde... Henri bunun üzerine uzun uzun düşün- dü. — Peki madem ki bu işi yapacaktın. Ne diye bizim 'kı şişe sütten birini alıp ye- rine kendinin ilâçlı, mikroblu sütünü |koymadın. O zaman aklımızdan hiç bir şüphe geçmezdi. Hem sen rahat olurdun, hem de ben... Roy bu söze gülmekten katıldı: — Sahi Henri ne tuhaf şey! Üçüncü şi- şeyi sizi şüphelendirmeden gönderme - nin bir yolunu buluncıya kadar akla karayı seçtim de bir türlü söylediğim aklıma gelmedi. O gülerken, Henri uzun uzun yüzüne bakıyor, «Röy> un gözlerinde manyaklara mahsus garıb lu görür gibi olu - yordu. Bunu di içine bir bayginlık iriyordu. Hayır kayır ölü zi çıktığı kadar bağırdı: ana şaka söyledim.. İKendine gel Henri, ne oluyorsun.. Şaka | söyledim, şaka! münce zavallı Henrinin YARINKİ NÜSHAMIZDA: Bir hatıra defterinden Çeviren! Faikk Berçmen l Inhisarlar U. —a Paşabahçe fabrikasında mevcud tahm 23/XTI/937 tarihine raslıyan Perşe:cbe Müdürlüsünden: inen 15-20 bih adet alaturka keremit günü saat 10 da pazarlıkla satılacaktır. İsteklilerin malı hergün mahallinde göreb'leceklerini pazarlık için de tayin olu- nan gün ve saatte $e 15 teminat paralariyie birlikte Kabataşta Levazım ve Mü- ,bayaat Şubesi Müdürlüğündeki satış Komisyonuna gelmeleri ilân olunur. «8243> CF | | Baş, diş, nezle, grip, Tomatizma, nevralji, kırıklık v bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde üç kaşa alınabilir. Taklitlerinden sakınınız ve her yerde ısrarla GRİPİN isteyiniz. (6 eçen bilmecemizde & 6 Birincikânun tarihli bilmecemizde kazananları aşağıya yazıyorüz. İstan - bulda bulunan kazananların pazartesi, perşembe günleri öğleden sonra hedi - yelerini bizzat idarehanemizden alma- ları lüzımdır. Taşra okuyucularımızın 'vet ama demin... Şundi değül. Be- | hediyeleri posta ile adreslerine gönde - Renkli bir vazo Boğaziçi lisesi talebesinden 190 Şehime Kemal Zarif bir resim çerçevesi İstanbul okul sınıf 5/A dan Süheylâ S ALBÜM z vilir. (Son Posta hatıralı) Kayseri iskân müdürü Nasuhi Kılıç kızı İ. Kılıç, Yeşiiköy ilk mekteb 42 Sabahat, Di - yarbakır kuyumcular çarşısı kuyumcu İlyas, Vezneciler Bozdağan kemeri Kirazlımascid sokak 7 de Nurtye, Ankara fen ve san'at atış poligonunda Ösman Altın, Sultanahmed Na- kilbend caddesi 62 de Nusret, Diyarbakır böl- ge san'at mektebi 2 den 63 Mehmed Ceylân, Pertevniyal lisesi 127 8. Ulsay. MUHTIRA DEFTERİ Kırşehir orta mekteb 2/A dan M7 Lütful- lah Akman, Konya ağırceza relsi kızı Hay - riye, Ankarada 1 Bvren sokak No. 20 de Sünbül, Kilis orta mekteb 3 den 376 Edib Yazgan, Kadıköy erkek orta mekteb Bacid, Üsküdar kız enstitüsü S3 den Feyziyezdan Engin Akın, Gelenvebi orta mekteb 1/B den 124 Sakıb Kıvilcim, Sultanahmed Cağaloğlu erkek ottaâ mekteb 1/B den 108 Hikmet, MÜREKKEBLİ KALEM (Son Posta markalı) Cağaloğlu orta mektebi 1 den Salih Ha - şim, Pangaltı Cedidiye No, 54 de Nimet Üz- tur, Ankara bölge san'at mektebi cide. ALOMİNYOM BARDAK (Son Posta markalı) İstanbul erkek 2/A dan 803 Nihad, Vezneeller Vidinli Tevfik paşa caddesi 34 de Öztoprak, İstanbul erkek lsesi 685 Tevfik Aybars, İstanbul erkek lisesi 4/L dan 7T24 Ali Türkay, B l1 inci mekteb 5/B |den 539 Mehmed. DİŞ MACUNU Diyarbakir asliye ceza hâkimi Badık kızı Sabahat Şimşek, Kayseri Mimar Sinan oökü- lu 5 den 397 M. Güner, İstanbul Zembilli han 23 V. Kalemkâr, İstanbul erkek lisesi 1/C den 635 Halil. DİŞ FIRÇASI (Son Posta markalı) Diyarbakır Köprülü #okak No. 4 de Be - hiye, Malatya lisest 3/A dan 325 Cemali, İs- tanbul erkek lsesi 97 Hieri, İstanbul ikinci okul 72 Nihal Tunçyıldır. CEP AYNASI (Son Posta hatıralı) Beylerbeyi Küplüce yolu No, 16 da Zebhra, 44 üncü mekteb Muzaffer, İstanbul kız lisesi 880 Zafer Tarba, Vefa Kovacılar caddesi No. 69 da M. Ali, Kadirga 3 üncü mekteb Kemal Dikolcay, KOKULU SABUN (Son Posta markalı) Gazlanteb lizesi 4/B'den 860 pansiyoner Hâlis Etdoğan, Konya avukat Lütfi Onat oğ- Ia Muzaffer Onat, Sivas polis işyarı Edip Kı- rıcı Oğlu Nazif Kırıcı, Boyoğlu Firuzağa İz - mirpalas apartimanı 7 de Meliha Deyer, Ni- şantaşı Rumeli caddesi No, © de Attilâ Can, YUVARLAK DÜNYA KALEMTRAŞ < — (Son Posta markalı) Kumkapı orla mekteb Seyfoddin Dik Ol- cay, Lâleli Mesihpaşa mahallesi Azimkür s0- kak 25 de Mutüffer, Beyamıd Camci Ali No. 13 İ azananlar de-Emine, Kumkapı orta mekteb 589 M. Al Tos, KİTAB Zonguldak orta mekteb resim — muallimi Kemal kızı Neclâ, İzmir Karantina Murad- dağ sokak 5 de Behiç Acaral, Kayseri lişe 1/A dan 367 M. Güner, Bolu Cumhuriyet fik mek tebi 4/A dan Feyzi, Samsun lisesi 1017 Nev- zad Çmar, Ankara Yenişehir Mimar Kemâi ilk mektebi 5/B den 231 Şükrü, Kasımpafl orta mekteb 172 Orhan Sungur, Malatya ll- sesi $ den 854 Cahid Ulucenk, Zile orta mek- teb 3 den 153 Hasan, Çorum cezaevinde Arif Demirel, KART İzmit Ulugazı ilk mekteb 3/C den 654 mall Hakkı, Ankara Yenişehir Duatepe rTunç sokak 3 de Tekinalp, Fevzipaşa Ş. şŞefi'Adil kızı Şükran Tumay, Ankara Ata * türk llk okulu 5/B den 486 Gürkan, Bakır - köy bez ve pamuklu mensucat fabrikası No 663 8. Vuzan, Ankara İtfaiye meydanında Pamukçu apar. $ de Müyesser Tezalan, An- kara Hacettepe Yoldaç sokak 40 da Eşber. Manisa İnhisarlar M. Adil kızı Melek, Taf- sus Küçükminare karşısında sebzeci Balib oğlu, Ankara Yeşilağa Oktay sokak 19 dü Kenan İzgi, Bandırma Halkevinde Mukad - der Umut, Ankara Genel Kurmay matbaali mücellid Sald elile Nuri, Düzce Cedidiye mâ- hallesi Nüzım oğlu A. Aziz Beşer, Poltatlı ilk Okul 398 İsmet Ertan, Tokat vilâyet dalmi en- eümeni başkâtibi Ali Rıza kızı Mübeocel, E- dirne Mimarsinan caddesi lokantacı Balim, Ankara birinel orta mekteb 495 Uivi Arsoü, Ankara birinei orta mekteb S17 Enver Birgül, Ankara İnkılâb ük okulu 353 Perihan, Tar - suş Türkorağı mektebi 5 den 176 Güldant Dönmez, İrmit orta mekteb 414-Mediha Te- tik, Bandırma orta mekteb 3 den 02 Necati Akbay, Bandırma Bahriye oteli —müsteciri İs v VH dan|Ahmed Deniz, Bandırma ikinci mekteb AY- 288 Ferdi Turna, Lüleburgas binbir çeşid tu- | han Üstünol, İzmir Karantine tramvay cad- bafiye kırtasiyecisi Hüseyin oğlu Sabri, Tur- / desi Bevim Bozkurd, Kayseri liseaj 1/0 def 5 ilk mekteb öğrelimeni Sabiha kardeşi Ma- | &56 Müzeyyen Gökhan, Kayseri lisesi 3/C def 1429 Ahmed, Bursa Tarim okulu 354 Nâzım Yenliş, Manlsa orta mekteb 2/U dan 558 Nâ- tık Sangur, Bursa birinci orta mekteb 208 Hayreddin, Bursa Nalbandoğlu ilk mekteb Nahide, İzmit 31 Inci yaya alayında tüfekçi erbaş Vasfi, Babaaski 2 nei mekteb 30 Meh- med Balur Eski, Adapazar Fatmahanım okü- lu 129 İsmet Uzer, Ankara — Bomontlüstü Maltepe Oflaz sokak 3 de Türkân, Ankar İtfaiye meydanı Kurtuluş apar, 8 de Fer * han, Ankara ikinci orta mekteb ST1 Neba * hat, İzmir posta kutusu 301 Hüseyin İmsal, Lüleburgar bakkal Nihad oğlu Şaban, Çaf P.'T. T. şefi Ş. Güray. Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetei olan eczaneler yunlar * dır: İstanbul cihetindekiler: Akıârayda: (Ziya Nurü, Alemdarda: (Eşret Neşet), Eyübde: (Haydar), Sa - matyada: (Erofilos), Eminönünde: (Be- şir Kemal). Byübde: (Arif Beşir). Pener- de: (Emllyadi), Şehremininde: (Nazım), Şehzadebaşında: (İ. Halil), Karagüm * rükte: (Kemal). Küçükpazarda; (Hulü- s0, Bakırköyde: (Rilâh), Beyoğlu cihetindekiler: Tünelbaşında: (Matkoviç), Yüksekkal - dırımda: (Vingopulo), Galatada: (Mer - kez), Taksimde: (Kemal-Rebul), Şişli - de: (Pertev), Beşiktaşta: (Nall Halid). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Vsküdarda: (İmrahor), Barı; : (NU ri), Kadıköyünde: (Sihhat, ), Bü - yükadada: (Şinasi Rıza), Heybelide: (Ta- naş). — ——— — Eir Gen Başımı kaldırdım, etrafıma baktım. Bütün gözler şefkat ve sevgiyle bana, mektebin demirbaş eşyası gibi seneler- denberi yerinden kıpırdamıyan bana dükilmişti ve bilmiyorum niçin bu, bir- denbire beni sıktı ve boğdu. Başka za- man olsa bir maskara cevabla atlataca- ğim bu sualler, önümde ciddi ve karı- şık bir cebir meselesi gibi canlanıver- mişti. Gözlerimi tabağıma indirdim ve kendimde hiç beklemediğim içli bir ses- le mırıldandım: — Ne yapacağımı bilmiyorum ama her halde bir ân evvel hayata atılmam Tâzım; bu muhakkak... Bu seneden son- ra bu mektebde yaşamak hakkımı kay- bedeceğim; kendime başımı sokacak bir yer aramalıyım artık. Üniversiteye ya- zilâbilmek için gündelik ihtiyaçları- min temin edilmesi lâzım gelirken bu- na da imkân göremiyorum. Sözlerim belki aslında basit bir iki kelimeden ibaretti, fakat sesimde gizli olan göz yaşlarının sofradakileri üzdü- ğünü hemen anladım. Bana cevab ver- meden herkes önündeki yemekle pek ğ Kızın Roman—ııj! Muazzez Tahsin Berkand meşgul göründü ve bir dakika sonra müdire başka bir bahse geçti. Yemekten sonra bahçede yalnız başı- ma dolaşıyordum. Gözlerim dalgın dal- gin yerin kumlarına, kestane ağaçları- nın kumlara düşen gölgelerine, çamla- rın ayaklarımın altından kayan iğnzsle- rine görmiyen gözlerle bakıyordu. En güneşli günlerde bile loş gölgesini esir- gemiyen bir çınarın altında birdenbire durdum ve düşündüm: — Arkadaşlarım şimdi neredeler? Hepsinin evinde bayram hazırlıkları, bayram neş'esi var; ben bu zevklerin ne olduğunu hiç bilmedim ve hâlâ da bilmiyorum. Gizliden gizliye beni saran bu acı duyguyu atmak için yürüdüm. Bir kö- şede iki küçük «bekâr» kız, başbaşa vermişler, kanuşuyorlardı. Ne si diklerini işitmediğim halde siyrilen çe- nelerinin manasından onların da benim gibi kimsesizliklerine acındıklarını an- ladım. Ayaklarımı sürüyerek ve buğu- lanan gözlerimi onlardan ayırarak yak- laştım: — Niçin oynamıyors — Hiç,...... Bu «Hiç» de «Her şey» vardı ve içim bir anda isyanla kabardı. Haydi arkadaşlarınızı çağırın, hep bir araya toplanın; size bir oyun öğre- teceğim. Beş on dakika sonra, mektebin ten- ha bahçesi, biraz evvel kendi içli derd- lerine yanarak boyunları bükülmüş duran zavallı çocukların şen kahkaha- larile dolmuştu.... Bayram arifesinde bizim de gülmek ve eğlenmek hakkımız değil miydi? Koşmaktan ve atlamaktan bitkin bir halde yukarı çıkarken merdivende bir gölge kolumdan tuttu. — Nereye böyle Selma? Yorgunluktan tıkanarak kesik kesik cevab verdim; — Yukarı çıkıyordum efendim, çok terledim, üstümü değiştireceğim. Müdire hanım, cana yakın bir gülüş- le güldü. — Ben de seni aramağa gidiyordum. Benim odama gelir misin? — Şimdi mi? — Evet, hemen şimdi, benimle be - raber gel. Yanyana yürüdük, Odasına girdiği- miz vakit arkamızdan kapıyı itina ile nuz çocuklar? —- Bir şey var, diyordum. Fakat ne olduğfunu nasıl bilirdim? O, cebinden çıkardığı meni çocukmuşum gibi, yüzümün teri Jiyor, saçlarımın alnıma yapışan bük- lümlerini arkaya itiyordu. — Yaramaz seni; böyle koşub terli- yecek ne vardı? Hâlâ çocukluktan kur- tulamıyorsun. Bana bir şey mi söyliyeceksiniz müdire hanım? Müdire hanım mı? Anne desene bakayım. Elile saçımı kaldırmış, kulağımı çe- kecek gibi tutmuştu. K Herhangi bilmediğim bir sebebten dolayı bana darılmayacağını anlayınca şımardım. — Anneciğim, çok merak ediyorum; bana ne söyliyeceksiniz? O, cevab vermeden parmağile kar - yolasını işaret etti. O tarafa baktım ve © saniyede kalbim heyecandan duracak zannettim, Yatak üzerinde pembe bir tül bulutu vardı. Her şeyi unutarak koştum. Aman Al- lahım; bu ne güzel Esvabtı. Sevinçden yerimde duramıyordum, Ellerimi çır- parak sordum: — Bu esvab benim mi? — Hayır, komşu kızının. © da gülüyordu; fakat ben artık ben — canla titreyerek pembe tül esvabı giy- dim, — Ah ne güzel, ne güzel... Şükür an- neciğim benim, bunu nereden ve na: buldunuz? Ayaklarım durmadan yerde tepini- yor, zıplayordu. — Senin için yaptırdım kızım. Fakat dur, boynümu öyle sıkacak ne var? Ne- fesim kesildi... Ben onun şikâyetlerine ehemmiyet vermeden kollarımla başını dolamı$: yüzünü, gözlerini öpüyordum. İlk se * vinç telâşım bittikten sonra :ordıln-f' — Bu esvabı ben ne yapacağım şimdi? Gülümsedi; manalı manalı yüzüme baktı. — Bayramin ikinci gecesi Sabahatlar ra davetli değil misin? — Evet.. fakat oraya ben mavi ipek entarimle gidecektim. — Hayır Selma, ben © gece Sabaha” tin evinde sabahâ kadar dansedilece ” ğini öğrendim. İzmirin bütün kibâr aileleri oraya davetli imişler; böyle bİr eğlenceye kısacık bir elhise ile gide ” mezsin. Hayretle gözlerim açıldı: — Siz benim gece toplantılarına git- meme şimdiye kadar izin vermiyo! öi muz ya! — O zaman sen daha çocuktun. Bu- a dmArkmdıldonyiymkgünnsekkyındıgmbkbü Kai a üstümden (Arkası İkadar telâşla attım ve hele- ver) v v li ai eei gü eee eee D e e c e