' neğin memesinden süt sağdılar, süt- çüye: — İç! Dediler, içti: — Süt buna mı derler? Dedi. * Ayyaş evine geldi, kapıyı çaldı. İçeri- den bir ses duydu: — Kocacığım sen mi geldin? Ayyaş düşündü: -- Bu kadın benim karım aeğil, herhal. de sarhoşlukla evi şaşırmış olacağım. * İstanbullu düşündü: — Belediye mahlut yağ: tamamile pi- yasadan kaldırırsa acaba pişirdiğimiz ye- mekler gene eskisi gibi Jezzetli olur mu? * Beyoğlunda geziyordu. Kulağına türk- çe konuşan iki kişinin sesleri geldi: — Tuhaf, dedi, insan kendini Beyoğ- kanda zannetmiyor. * — Ben şairim! Dedi. Cebinden bir tomar para çıkardı. Şaşırdılar.. — Ya sen şair değilsin, dediler, yahud da... YADIRGAMA — Yahud da... — Bu cebinden çıkardıMların para de- gil! * Kahveciye çekirdek kahveyi gösterdi- ler: — Bu ne? — Herhalde kahve değil, dedi, kahve daha başka türlü olur, toparlaktır, leble- biye benzer. * Bizdeki bestekâra bir nota verdiler: — Bunu oku! Bestekâr notaya baktı: — Ben, dedi, çince bilmem, * Radyo meraklısı, İstanbul radyosunu açtı. Hiç dinlemediği bir plâkı dinledi.. — Bizim radyo bozulmuş galiba, diye ndü, İstanbulu açtım, başka yer ça- hyor * Memur cebine baktı: Beş lira var. Tak- vime baktı: Ayın yirmi dokuzu. | Düşündü: — Takvimden nasıl oldu da on yaprak kopardım, aniamıyorum! İsmet Hulüsi (— Bunları biliyor mu idiniz? — Banknotu ük önce Çinliler icad etmişlerdir Banknotların ilk mucidleri Çinliler- dir, Çinliler, ilk banknotu, milüd- dan — (2800) sene evvel icad etmiş- ler ve buna «Uçan pâara» adını - ver- mişlerdir. İlk Çin banknotunun bir tarafında »Çok istihsal we az sarfetmek» cümlesi yazılı idi. Bu kâğıd paraların bir ara boyu büyüye bü- yüye iki metreyi bulmuştur. Çiçek muallimleri aranıyor Akşam Kız San'at mekteblerine çi- çek muallimleri alınacaktır. Kız Ensti- tülerinden mezun olanlar arasında a - yın yirmi dokuzunda Beyoğlu Akşam Kız San'at mektebinde müsâbaka 'im - tihanı yapılacaktır. ünyada konuşulan dillerin mecmuu 2796 imiş Amerikalı dil â- Hmi Lesting'e gö- re bugün dünya yüzünde konuşu- ian (2796) dil yar- dır, Bunun ancak (860) tanesi az çok muayyen bir e- hemmiyeti — haiz dir. Bu dillerin (48) i - Avrupada, (153) ü Asyada, (118) i Afrikada, (44) ü Amerikada, (117) si de Avustralyada ko- nuşulmaktadır. Mütebakı diller — husus! kabile lisanıdır. Bir mektebin bahçesi genişletiliyor Fındıklıdaki İsmetpâşa kız mekte - binin bahçesi yenişletilecektir. Daimi Encümenin bu hususta vermiş olduğu kararla burada mevcud dört ev istim » Tâk edilmiştir. Yakırida evler yıkıla - caktır, CÖNÜL İŞLERİ! Kocasının yanına Gitmek istemiyen Kadın Adapazarlı Bay A. E, yedi yıldır evli bulunduğu karısından iki sene evvel bir hiç yüzünden ayrıldığını söy- Tüyor. Şimdi âltı yaşında bulunan bir de çocukları varmış. Bay A. E. halen Ankaradaymış, ve zevcesini de yanı- na çağırıyormuş. Fakat zevcesi: — Sen İzmite gel! diyormuş. Halbuki Bay A. E: — Ben, hem işimden ayrılamam, hem de ailemin memleketi olan İzmit- te geçinemiyeceğimiz — muhakkaktır, diyor ve soruyor: «— Benim vaziyetimde bir insan ne yapar? Ben, bu suale cevah bulabilmek için, zihnime takılan bazı suallerin cevablarını bilmek mecburiyetinde- yim: Beş sene beraber yaşamış iki insanı birbirinden ayırabilen «hiçten sebeb> ne olabilir? Bayan, aradan geçen bu iki sene zarfında bir başka münasebet peydahlamadığına göre, zevcine bağ. hdır. Böyle olduğu halde, Ankaraya gitmekten neden kaçınıyor? Gösterdi- ği sebebler nelerdir? Ve nihayet, Bay A. E" yi, ailesinin memleketinde yaşamaktan korkutan saikler nelerdir? Bay A. E. dedikodu- lardan ma çekiniyor? Yoksa, ailesinin — yakınları içinde, yuvalarının yıkılma- ni istiyenler mi var? Eğer varsa, on- larda yedi yıllık bir yuvayı yıkmak #rzusunu uyandıran sebebler — neler- dir? Bay A. E. den niçin hoşnud de- gildirler? Görülüyor ki, okuyucum, hayatımı müşkül bir salhaya sukan sebebleri örten perdenin, hemen dörtte üçünü kapalı bulundurmaktadır. Kendisinden beni kâfi derecede ten- vir etmesini beklerken, onun mektu- bunu, diğer bazı okuyucularıma hitab için de yerinde bir fırsat olarak kulla- nacağım: Benden fikir danışan karilerim ara- sında Bay A. E. gibi davranan başka okuyucularım da var: Tekrarlamak mecburiyetindeyim ki, gönül işlerinde de tedavinin muvaffa- kiyeti, teşhisin konulmasında — göste- rilen )»sabetin derecesine bağlıdır: Se- beb iyice aydınlatılmalıdır. ki, çare yolları karanlıkta kalmasın. * Binaenaleyh, benden herhangi — bir #ual soracak okuyucularımın, beni bol meçhullü davalar karşısında birak- Mıyacak derecede zahmete katlanma- larını da rica ederim. Çünkü meçhulleri bol riyaziye mu- adelelerine hiç benzemiyen bol meç« hullü hayat davalarının içinden çıka- bilmek için ne vukuf, ne tecrübe kâfi :CM: Buna ancak keramet lüzım- lr, TEYZE SON POSTA İKADIN Sağlık ve güzellik | Zayıtlamak, şişmanlamamak... Bugü- nün kadınının işte iki büyük güzellik en- dişesi, Bakları var, Şişmanlık kadar gü- Izellık. bozan pek az şey vardır. Sade bu |kadar değil. Şişmanlık sağlığa da bir za- rardır. Birçok — kadınlar incel - mek veya ince kalmak kaygusile zâfiye- te, kansızlığa düşecek kadar kendilerini her türlü yiyecekten mahrum bırakıyor- lar. Halbuki buna biç.te sebtb yok. Hem vücuda mMuhtaç olduğu gıdayı vermek, |hem inceliğini muhafaza etmek hattâ lü- İzumu kadar zayıflamak pekâlâ kabildir. Bunun için neler yemeli? En fazla: Meyva, sulata, sebze. Porta- kal mevsimindeyiz. Bu vitamini bol, gü- zel yemişlen istediğiniz kadar yeyiniz. Besler ve kuvvet verir. Hele cildiniz için en iyi kremlerden daha iyidir. Böbrek- lere, karaciğere, mafşallara çok iyi bir Onları, acide urigue denilen bir düşmandan kurtarır. Bunün için sabahleyin kalkâr kalkmaz hemen bir bardak portakal suyu içmeli- siniz. Zayıllamak istiyenler buna yalnız ya bir çay, ya bir kahve ile birlikte bir iki pisküvi ilâve ctmelidirler. Eğer öğle- | ye kadar midenizin açlıktan tırmalandı- ğını düyarsanız yeniden bir iki pisküvi yahud da bir Iki portakal yersiniz. Öğle yemeği: lskara etler, sövüş, sala- ta, bilhassa az zevtinyağlı çok limonlü |lâhana salatası, Limonu daima sirkeye tercih etmelisiniz. Çünkü: Hem karaciğo. re iyidir. Hem de cilde parlaklık verir. Sebzeyi, blihassa mevsimine göre do- Wmııısı. turp, havuç gibi. çiy “yenilmesi jmümkün olanları da unutmazsınız. Baf- radan kalkarken bir elma yemek te iyi- dir. Hem besler, hem cildi güzelleştirir. Eğer yemekten sonraya Kâlive içmeye a- lışık iseniz tçiniz. Çay da, kahve de u- zuvları kuvvetlendirir, yağlanmıya mâ- ni olur. Sütten, sütlü şeylerden hoşlanır mısı- nuz? Zayıflamak veya şişmanlamamak is- tiyenlerin rejiminde bunlara da yer var. seyler vücudu toksinlerden kurtarır. Yoğurt, beyaz peynir, bir litre- |de kaynamış güt. İşte mükemmel bir ak- şam yemeği. Ertesi gün aynaya bakımız. Ne dinlenmiş ne parlak ve taze bir yüz göreceksiniz. Haftanın muayyen günlerinde — sütlü şeylerle kariın doyurmak hem - sağlık, hem güzellik için mükemmel bir uzul- dür, İşve zararsız hattâ faydalı bir zayıfla. ma rejimi. Kilonüzun yave$ yavaş düş- tüğünü görünce arasıra istediğiniz her hangi bir yömekten de yemeye başlar- sınız. Eksiltecek fazla kilonuz yok ta, sa- dece şişmanlamaktan korkuyorsanız da. ha ilk günden itibaren yazdığımız reji- me vakit vakit istediğiniz yemekleri ilâ- ve edebilirsiniz. Ancak pehrizi tamamile bozduğunuz günlerin arkasından az ye- mek çok meyva ile gececek bir pehriz günü gelmelidir. Tarihi tedkikler : Çin'in akvam) denilen tarihin en büyük Yazan: Çin seddinden Yüz milyonluk bir millet, dört yüz mil- yonluk bir milletl eziyor, Medeniyetim binlerce sene evvel beşiği olan bir mem- leketin çocuzları, medeniyeti kendisin den binlerce sene sonta gösterebilen bir menmleket çocukları tarafından mağlüb ediliyor. Çin - Japon harbinden bahsettiğimiz, şübhesiz anlaşılmıştır. Günün en mühim hâdisesi de budur. Vaktile Avrupanın göbeğinden çıkan dünya harbinin bugün Çin ve Japon ufuklarından hortlıyacağı- ni ileri sürenler büsbütün haksız değil- 'rler. Biz burada Çinin pek meraklı olan ta. rihini yazacağız. * Eski Romalılar ve Yunanlılar Çine (Sörigue — Serik) derlerdi. Bu, ipek memleketi demektir. Gerçekten dünya- nın Cİk ipek memleketi orasıdır, Çinliler ipekböceği beslemesini binlerce seneden- beri bilirlerdi ve bu işi gizli tutarlardı. Rivayete göre iki misyoner birkaç asır &vvel bu böceğin tohumlarını, saçlarının arasında yahud kamıştat. bastonlarının içinde meşhur Çin duvarları kapıların- dan geçirdiler, Avrupaya getirdiler, Çinliler kendi memleketlerine şu adı verirler: Çung-Kuo. (Örta imparatorlu. Bğd) demektir. Çinliler tarihlerine beş hükümdarla başlarlar. Bunlardan önce Çinliler vahşi bir halde bulunuyorlardı. Bü hükümdar- Jar Çinlilere alile hayatını öğretmişler; ilk devlet teşkilâtimi kurmuşlardır. Hükümdarların en büyüğü milâddan 3300 sene evvel hükümfran olan FPu-Hidir. Onun keyduğu kanunlar her zaman Çin- de tütbik edilmiştir. Ağla Lalık tutmayı, koyun, kuzu, t, köpek gibi hayvan ter- biyesini de o öğretmiştir. Hükümdar Şin.Nung — ç'ftçiliği, Hu- vang-Ti de âşürı hesab üsvlünü, zama- nın hesabını göstermiş: sarı elbiseyi ilk defa giyen sdam clduğu için (sarı hü- kümdar) manasına clarak kendisine bu isim verilmiştir. Fakat tarıhçiler şimdiye kadar yazdı- Bimız şeylerin masaldan ibaret olduğunu yazarlar ve asıl Çin tarihigin milâddan sekiz veya dokuz yüz sene evvel hüküm- ran olan (Yü) den başladığını ileri sürer- ler, Bu hükümdarın, Çinde en büyük fe- lâkcilerden olan (nebir taşması) hâdi- selerinden birinin yaptığı korkunç tah- Tibat hakkında Şen-Şan dağına diktirdi- ği kitabe, bulunmuştur. Yü'den sonra nazırlardan Şun yerine Beçti. Sırasile Hia, Şang ve ÇeU sülâle. lezi hüküm sürdüler. Son sülâlenin son » * * Çinliler şimalden ohın yapan Türk kabilelerine karşı iki bin kilometre uzanluğundaki meşhur (Çin davarları) nı inşa ettiler. Bu duvarlar yüzünden orta Asya milletleri garba akın yaptılar ve (muhacereti tarihi hâdisesi vukua gelerek medeniyetin almasına sebeb oldı bir görünüş |ıüümdm olan Vu-Vang Çinde kanut ları ve medeniyeti ıslaha çalıştı. Milâi dan evvel 775 senesi ağustosunun yirt dokuzunda bir güneş tutulması oldu, B hâdise Çin tarihini doğru olarak tayi etmek için esas tutuldu. Çinlilerin meşhur din adamı Konfüç yüş te bu sırada gelmiştir. Bu adamı asıl adı (Kong-Çüng-Ni) dir. Çinde 0 zaman müdhiş bir derebeyli vardı. Çr-U sülâlesinin son zamanlarında hü kümet zayıf düştü. Büyük prenslerder yedisi istiklâl ilân ettiler. Hariçten Çit akınlar oldu. Nihayet bu sülâleden (Çin Şi-Huvang) prensleri mağlüb etti ve (Ti - İmparator) uldu. Çin çok zengin ve hemen hemen dün yanın en ileri memleketlerinden biriydi Oraya en çok akın yapanlar da (Hiyang nu) denilen Türk kabileleriydi. Çin imr paratoru bunların akınlarını - önlemeti için meşhur (Çin duvarları) nı yaptı, U zunluğu iki bin kilametre uzayan, bi kulelerle tahkim edilen, üstünden bir ve- ya iki araba geçecek kadar kalın yapı lan, bazı yerlerde fki ve bazı yerlerde ÜÇ katlı olan bu duvarlar dünyanın en bü- yük ve akıllara 1 wyret veren eserlerin- den birisi, belki birincisidir. Bu duvarlar dünya tarihinde mühirt bir rol oynamışlardır; Şarka ve cenuba ilerliyen orta Asya milletleri garba, Av- rupaya akın vapmışlar, (muhacereti akı vam) denilen meşhur tarihif hâdise mey- dana gelerek dünya medeniyetine yeni bir istikamet vermişlerdir. Han sülâlesi zamanında Çinliler hef Türklerle harbetmişlerdir. Meşhur Çin generali Pan-Çau Türkle» re karşı müdhiş bir sefer âçtı. Onları gare ba sürdü. Çinliler ilk dela ondan sonra garbla ticari münasebetlerde bulunma- ğa, ipeklerini İran ve Irakla Anadoluya göndermeğe başladılar, Han sülâlesinden Ming, Buda mezhebil hakkında tedkikat yaptı. Bu dini Çinde yaydı. Buda dini Çinde Konfüçyüs mez- hebi gibi pek çok rağbet gördü. İmparator (Hu) garba duğru yürüyü« şe çıkmış, Hazer denizi kıyılarına, İrana: kadar göelmiştir. Hattâ Raomalılarla mü- naşebette bulünmak Üzere daha - ileriye gitmek ıstediyse de bu iki memleket ara- sında ticaretle geçinen Part'iar kendi zâ- rarlarına olduğu için ona çok korkunç şeyler söyliyerek vazgeçirdiler. Esasen Çinliler bu derece zeniş bir imparatore Tuğu idare edemiyerek kısa zamanda or» ta Asyayı elden çikardılar, (Devamı 8 inci sayfada) ———“ Bacaksızın maskaralıkları : Diş ağrısı