2 Sayfa — 30N POSTA Hergün Gene Onlar! Yazan: Muhittin Birgen ün geçmiyor ki onlardan bir mektub almıyayım. — «Onlar» dediğim, çak çocuklu silelerdir. Barıları çoucuklarının hastalıklarımdan ve bu has- talık esnasında sarfına mecbur oldukları paradan, bazılatı da mekteb kitabları için sarfedecek hiç paraları olmadığından bahsediyorlar. «Üç çocuğum», «beş çocu- ğum>, «dört çocukla bir annem ve bir karım» diyenler, aldığı küçük bir aylığın bunların ekmek paralarına bile kifayet etmediğini anlatanlar, bütün bunlar ye. tişmiyormuş gibi, srada bir çocuğunun mektebdeki «içtimal masraflar» için her- gün gelip kendisinin başının etini yedi- Bini yana yakıla hikâye edenler, hülâsa, bu derdli babaların her ceşidi var, Hepsi- nin derdif bir başka türlü, fakat, hepsi- nin derdinin esası bir: Aile geniş, çocuk çok, bunların ihtiyaçlarını karşılıyacak kazanç dar ve ar. Matbuatta, bunların derdleri üzerirde lik dela ehemmiyetle ben durmüş olduğum için, bende kendi- leri için bir yardımcı, bir derd ortağı ve hattâ bir dava müdafii görüyorlar ve <a- man. yaz, bizi müdafaa et, belki derdi- mizi işittirecek kulak bulursun'» diyor- lar. Son zamanlarda o kadar çok mektub aldım ki işte, bugün tekrar yazmıya lü- zum gördüm. * Düşünüyorum: Hükümet, maaşlardan kesilen kazanç, buhran, muvazene ver- gilerini yeni bir kalıba dökmek ve alâka- darların yüklerini hafifletmek arrusun. dadır. Bu hususta tedkikler yapılıyor. Bu todkikler arasında acaba bu nevi insan- ların derdlerini dikkate almak, yapıla- tak «hafifletme» ameliyesini bu derdler- le mütenasib bir şekilde mütalea etme- ğe imkân yok mudur? Bence buna im- kân vardır, fakat, acaba bu tarzda yapıla- cak bir hafifletme derdin izalesine kâfi gelebilir mi? Kâfi gelmese bile, gene bir teselli, derde karşı bir alâkadarlık alâ- meti olabilir. Hiç olmazsa, çok çocuklu ailelere karşı devletin başka türlü baktı- ğını gösteren bir başlangıç olur ve bu fikir, gittikçe inkişaf ederek tedricen da- ha geniş sahalarda tatbikat mevzuu ol- masına yarar. Devlet, kazanç nisbetlerinde, irad ba- bislerinde, maaşlarda, ücretlerde ve ni- hayet vergilerde çok çocaklu ailelerle az çocuklular ve hiç çocuksuzlarla büsbütün bekârlar arasında elbet başka başka mu- arneleler yapmıya, başka başka hesahlar- la hareket etmeğe metburdür, Birçok |heykeli yapılmıştır. Prens Edward İn | Resimli Makale: Cesaret her zaman ve her yerde büyük bir haslettir. Bil. hassa soğukkanlılıkla düşünülerek gösterildiği zaman bü. yük bir kıymet ıfade eder, fakat mantık ve muhakemenin hududunu aştığı dakikada cinnet hâlini alır. Kent Dükünün Üreec A e gn B Oğlunun İ HERGÜN BİR. FIKRA Heykeli yapıldı ZT Dört lira veririm Tefecinin biri tir güln kiliseye git- mişti. Âyinden sonra papas elinde al- tın bir haçla tefecinin önüne geldi, öptürmek üzere altın. haç: tefeciye u- zaştı. Tefeci, heça bakrıktan sonra ba- şımt kaldırdı: — Fazla etmez, dedi, bunu rehin olarak alırsam ancak dört lira veri. rim. Ayda da yüzde om Jaiz isterim. *—— ——— ——— —* Kuş psikolojisini Tedkih eden adam Kanadanın — Odariö şehrinden — Cons Fey küuşlarin ptikolojisini kendisi kadar bilen bir adamın dünyada bulunmadığını iddia etmektedir. «Kuşların ahbabır ismi verilen bu adam tamamlle serbest bulu - nan her cins kuşların arasında yaşamak - tadır. Yemek saatlprinde kuşlar Consun şetrafımı çevirerek mütemadiyen ötmek - İngiliz kralının küçük kardeşi Kent tedirler, Bir çokları yiyeceklerini ağzın - Dükünün oğlu Prens Edward'ın ilk dan kapıp yemekte, bir kısmı başında ve "|omuzlarında oturarak isimlerinin çağırıl. memleketlerde bu, Löyledir. Bugünkü |giliz Kraliyet ailesinin en genç Pfeh -| masını beklemektedirler. Avrupanın hemen hemen hiçbir memle- |sidir, keti yoktur ki bu mesele karşısında her hangi bir vaziyet almış bulunmasın. Ki- misi fazla, kimisi eksik. alâka gösterir, fa- kat hepsi de bu mesele fle meşguldür. Ayni medeniyet ve ayni içlmal teşkilât ve içtimaf nizam içinde yaşadığımız hal- de, bu mesele ile hiç meşgul olmuyan ve yahud bu bahse karşı pek az alâka Bgös- teren yalnız biziz. Bu mesele halledilemez bir muamma da değildir. Biraz bekârdan, biraz çocuk- suzdan isleyip çok çocukluya biraz yar- dim etmek ve ayni zamanda bir tek ba- Banın avucuna bakan çocuklara bir hi- Maye kucağı açmak, çok basit bir işdir. Birkaç kere yazmış clduğum gibi, bu işe birkere el atacak olursak hal şekillerini İllîk gayet kolaydır. Hiç cılmazsa, şu sıri yukarıda hahsettiğim vergilerin hafifletilmesi esnasında olsun bu - işle meşgul olsak işe başlamış sayılırız. * Fakat, bu işi sade muayven aylık ve Geretle çalışan babalar lehinde düşüne- cek değiliz. O zaman memlekette yalnız müayyen bir sınıfı himaye etmiş oluruz. Mesele muayyen bir zümre veya sınıfın himayesi değil, fabrika kazanları karşı- sında ahmteri dökecek, makine gürültü- leri arasında makinelerle birlikte çaba- Tayap bize mahsul, servet yetiştirecek 0- lan bütün nüfus, derecesine göre, ieabına göre, ihtiyaç nisbetinde himaye edilmeli. Cir. Vergilerde, mekteblerde, hastaneler. de, mümkün aolan her yerde ve her saha- | da bunların derdlerile alâkadar olmamız lâzımdır. Devletçi bir rejim, memleket nüfusunun bu meselrsine lâkayd kala- maz. Sınıf ve zümre gözetmeksizin, her yerde ve her işde çocuğun ve çok çocuk babasının devlet tarafından — tutulması Tazımdır. Bu, o nevi zarıtretlerden biri- dir ki tatmin edilmedikçe Türkiyenin as- Cons bahçede bulunduğu vakit bütün kuşlar etrafını alırlar, eğer yürürse on. W Cesaret ile korku arası.. 38 Korku insanın elini, ayağını bağlayıp 1:radesini tasnamen selbeden bir zincirdir, muhakemesiz cesarer ise insanı uçu- ruma sürükliyen bir fıztına sayılır, muvazeni yu tanımıyan ve göre SÖZ ARASINDA *«| 102 santim boyunda Baba, 98 santim Boyunda oğlu l F Sözün Kısası Aferin Eminönü Kaymakamına! E. Talu minönü Kaymakamı Bay Agâ- hı tammmakla müşerref deği - lim, Lâkin, İstanbuldan uzak bulun - duğum -halde, göcüli gündüzlü kendi « sine, sıhhatine, âfiyetine, muvaffaki « yetlerine can ve gönülden bir duacı varsa o da benim. ; Bay Agâh tam bir belediyeci! Zira be ediyecilik halkın huzurunu, istira « Aatini, sıhhatini gözetmek, korumak de mektir. Eminönü —Kaymakamı da işte bunu yapıyor. Hem de yılmadan, bık - " |madan, hakikt bir halk hizmetkârına yakışan bir fikri takib ile.. Geçen gün, lokantaları haddeden geçirdi; dün de yağcılarla, fırmcılar nö- bet savdılar, Cezaen kapatılân lokanta- ların adlarını gazetelerde okuyunca, ba zılarına ben de devam ettiğim için, he- nüz sağ bulunduğuma hamdettim. Bazı İstanbul esnafının hile ve hüd'a husus- insan korku- |larında en mütekâmil oldukları isbata ayen insandır. |hacet birakmıyan bir keyfiyettir. Ve bu, dünden bugüne teessüs et - memiştir. Oldum olası, İstanbullular suyu süt, şırlağan'ı zeytinyağı, kavran- la karışmış kuyruğu balis trabzon, ki- remi! tozunu kırmızı biber, kara keçi- yi kıvırcık, mandayı körpe dana, patika Şurubunu şeker diye yemeğe alışıkdır « lar, #etanbul ahvalinden bâhis tarih ki « ftaorarını açın, Göreceksiniz ki, esnafın mahlüt veya eksik satanlarına karşı, mütemadi bir mücadele devam ededur- mMüştur. Ancak ahnan tedbirler ya mânasız, tatbik kabiliyeti olmıyan — veyahud ki, davayı kökünden halletmekten çok u - zak şeylermiş. ; Belediye tarihimiz, hilekârlıkla ve hilçuxlırlı gerçekten ve müsmir su « (retle mücadele-etmiş bir tek şima kay- deder ki, © da İhtisap ağası Hüseyin beydir. | — Hüseyin Bey, zamanının kanun te -— lâkkisi çok geniş ve müssid * olduğun - dan, meselâ sütüne su katan sütçüyü kulağından duvara çivilemek, eksik tar tan satıcının parmağını kesmek, pek * mez güğümünün içinden çıkan fare ö « lüsünü zorla — pekmezcinin kendisine yutturmak gibi islahı hal ettirici icra « Sivastan bildirildiğine göre — orada atile Möşhurduki t Hamza isminde bir çocuk vardır ki, ya-| — Vakıâ onun bu yaptıkları, kitabda şı ön dört olduğu halde boyu 98 san -| YST 'olmıyan şeylerdi. Fakat ondan son timdir. Hamzanın babası da çok kısa|ra gelenler, kitabda yeri olanı da dere- böoyludur. Hamzanın 45 yaşında — olan|ce derece ihmal ettiler. babası da 102 santimdir. Hamza ile ba-| — Eminönü Kaymakamı işte bu müh göre de uçuruma bası, Malatyanın Arka kazasındandır. mel hükümleri tatbik etmekle —meş - Son Çin- Japon harbinin garib bir neticesi Birleşik Amerika hükümetlerinden Ko- lombiyada kâin Stefens kolejinin kız ta- lebesi Japonya Çine tecavüz ettikçe ipek- Li çorap ve umumiyetle ipekli kumaşlar - dan yapılmış elbise giymemeğe ahdet - mişlerdi. Kız talebenin bu kararı memleketin bütün kadınlarına sirayet €derek şimdi Kolömbiyada bütün kızlar yün çorap ve yün yelekler giyinmeğe - başlamışlardır. Genç kızlar baiolarda bile ipekli tuvalet giymemektedirler, Ti bir devlet içtlimaiyatı içade bulundu- ğunu ddia etmeğe bakkımız olamaz. Hal- buki böyle olmak ve böyle bir ddlayı yapmıya hak kazanmak üzere her şeyi yapmıya çalışıyoruz da bunu ihmal edi- devam edemez. Bunun için tekrar yazdım, tekrar ya- ziyorum ve temenni ediyorum ki bir da- | ha yazmıya Tüzum kalmasın ve hiç oî—! lar da kendişini takib ederler, Pakat Consun küuşlarla arkadaşlığı asıl büyük bir salonda görülmektedir. İçinde yalnız bir iskemle ile bir çok ufkf değnekler bulunan bu büyük salona Consun girdiği- ni gören kuşlar hemen oraya toplanırlar, değnekler üstünde yerlerini aldıktan son- ra Consun hoşuna gideceğini hissettikleri karşılıklı ötmeleri ile onu eğlendirirler, Nevyork caddesinin gürültüsü plâğa alındı Nevyorkda şehrin en merkezi cad - delerinden birinin gürültüsü gramolon plâğına alınmıştır. Bu plâk mutad plâk lardan değildir. İmali için Rokfeller fen enstitüsünden talimuüt istenmiş Ve söy - lendiğine göre beş bin sene bozulma - dan muhafaza edilebilecek bir madde- yoruz. Bü ihmal büyüktür, caiz değildir, | den yapılmıştır. Bundan maksad - beş bin sene sonraki insanlara zamanımız caddelerinin gürültüsünü anlzmı_ak * hır, Bu plâk Nevyork bükümetinin ev- rak mahzeninde muhafaza edilmekte - Baba oğul, kaza kaza dolaşarak ayna ve | guklür. Ve göreceksiniz, bu şiddetli ve resim yapıp satmakta, hayatlarını bu devamlı tedbirler az zamanda çok gü bu suretle kazanmaktadırlar, zel neticeler verecektir. Yalnız sağır ve dilsizlerden| — F*x Asthtan, tuttuğu bu yoldan şaş - mamasını temenni ederken, diğer mes- mürekkeb futbol takımı — İtekdaşlarının da, elbirliği sayesinde ş& Sofyada şimdiye kadar emsali görül - | garib İstanbulun bir parça yüzünü güle miyen çok garib bir futbol takımı teşkil | dürmelerini dilerim. edilmiştir. Bu takımın oyuncuları sağır ve dilsizlerden mürekkebdir. Bu takım, !—7— Bulgaristanın milli futbol . _A tarafından da federasyona kabul edil - ee miştir. Yalnız sağır ve dilsizler takımının du- yup konuşan takımlarla maç yaparken hakemin buniarı nasıl idare edebileceği zorluğu vardır. Hakemlere bir de dilsizler lisanını öğretmek lâzım gelecek galiba.. Lindbergin tayyaresi sanayi müzesinde Meşhur. tayyareci Lindberg - Atlantik denizini tayyare ile ük defa geçmeğe mu- vaffak olduktan sonra tayyaresi Vaşing- Yunan Kralı Atinaya döndü Atina 18 (Hususi) — Yunan Kralt mazsa bir başlangıç teşkil etmek üzere 'dir, 7000 senesinde yaşayân İnsanlar İşu vergilerin tehvini meselesinde dikka- 'asrımızın insanlarının nasıl 'bir gürültü te ahmsın. * İiçinde yaşadıklarım bu plâğı dinliye - Siz de dua edin, çok çocuk babaları vı:ıvk öğrenebileceklerdir. Bu plâk ile siz de ümid edin, z2avallı mahrum yavru- birlikte bir de grafomon saklanmak - Yar! Muhattin Birgen — “tadır, İSTER İNAN, Bir arkadaşımız anlattı: Dün Beyoğlunda dir lokantaya girdim, yemekten sonra meyva istedim, biri büyük, diğeri küçük iki elma getirdiler ki ikisinin sıkıet 150 gram ya tytar, ya tutmazdı. Bu elmalar | ruşa geliyordu. İSTER İNAN, İSTER iyiveinsten değildi. leri elmalardandı. İSTER İNANMA! benden 15 kuruş aldılar. Bu hesabla elmanın kilosu 100 ku- İNANMA! tonun sanayi müzesine konulmuştu. O vakittenberi seneler geçtiği halde bu tayyareyi görmeğe gidenler mütemadi - yen artmaktadır. 1997 senesinin ilk on ayı içinde e tayyaresini ziyaret e- denlerin mikdarı 2 milyonu geçmiştir. Manavların kilasunu 20 kuruşa verdik- Hesab sonunda lokantada elmalar için