28 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

28 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa #« Son Posta,, nın ikâyesi Ikonda biraz evvel yanın- cin sokakta ağır adım- ediyordu. Köşeyi ceye kadar arkasından baktı.. son- i girdi. Aynanın önüne gelerek dirkâr gözlerle süzdü. Yanak- rarak gülümsedi. Beyaz ndan geçirdi. Bu sayısız isile evlenmek isteyen ni seçmek, birinden bi- e karar vermek zamanı gelmişti. An- esi de bunun için ısrar ediyor, daima ©- dan larla yü Artık evlenmek çağın geldi Melfke, mana kadar kararsızlığın- vam edeceksin? Böyle, kalblerde saltanat kurmak, birçok genç gönüllerin Taüşterek Melikesi olmak iyi amma.. bu- ın sonu yok kızım., ben, senin kadar- !».ı n iki çocuklu, hanım hanımcık bir ka- Ç m. Genç kız, annesinin sözümü tatlı bir gü- lüşle her defasında keser: Güzel söylüyorsun ama anne, derdi, taliblerimin içinde yüksek memur, san'at- tor olanlar var.. bunların birini tercih etmek güç.. acaba beni ünyalığımız için mi is- Yoksa kendim için mi? Bu e kalmaz ama, içini, özünü görebilmek hemen mkânsız... keli bi 17; akşam gezintişi için elbisesi- | betti. Bi afasının içinde bu 'zel kıza © vardı. Acaba me yapsaydı da| Melike seveni, seçebilseydi.. Me- | kabul Jüşünüyor, bu yüzden ü- — Melike artık tahammülüm kalmadı. du. Yalnız şirketlerin birinde muhasib o- lan Kudretle, muallim Mes'ud eski vazi yetlerini bozmamışlar, her pazar munta- zaman Melikeyi ziyarete geliyorlar, genç kızın kendilerinden birini tercih elme- sini bekliyorlardı. Ana kız, bu mahrum, sade hayata ©! mış, Kudretle Mes'uddan birini & için düşünürlerken yeni bir felâket! tüst oldular.. Melike kısa fakat ar? debilsem mes arın en stalık neticesi gözlerin memleket, bu bed d, yandı. r kendisini yokla: ekten etmi l derd çekilip gidiyorlardı |men her gün geliy sim çiçek Me ı| ma red başını s — İmk silerek — onları ist katı için münasib bir kiracı ediyordu. Merhum ko- ye kadar hiç bilmedikleri a dın rahmet- a sizin kendisini görmen Nihayet bu hâdise de yava: tuldu. Dostl temiy yavaş unu- arının merhamet zaldı. Ziyaretler seyrekleşti lislerinde başka mevzular konu |zengin ve güzelken evvelâ yoksı da bakar kör olan genç kız; hafıza kararmağa, sislenmeğe başladı, Mes'ud çıkmış, zavallı k hamak için nesi var, ne- 1 eşyasına kadar- sat- riyetinde kalmıştı. Çok geç kiracı bulundu. Melike ile annesi iki iki odaya çekilmişlerdi. Artık erinin, arkadaş toplantı!. içbiri kalmamıştı, Kim: ü elikenin annesine daima aynı lvaran bir Kudret kalmıştı. Y akşam, sular kararırken, mü- tevekkil ve sabur, sevgilisini ziyarcte ge- len Kudret; genç kımı misafir odasında yerlerinde ütevazı yaşayışlarını iyi | ' dostlarından -0 şimdi |görünce ş: r batt ırı)c. şezlonga Uzanmış, başını Tarkaya yaslamış, boş ve manasız gözleri- ni karşıki duvara dikmişti. Kudret; ne zamandır hasret kaldığı in- ce elleri avucunda sıkıyor: — Melike, diyordu, niçin hiçbir suçum olmadığı halde beni bu tahammül edil- ke de solgun yüzü, hiç de- gişmiyen giyinişile eski cazibesini kay. bu fakir dekor içinde silik, zavallı |a oluvermişti. Kendisile nişanlan- ler yavaş yavaş etrafın-| kiliyor, bir zamanlar o kadar be- len ve arzulanan Benç kız; bu âni de- da artık sık s$ik görünmüyordu. Her ak-| şam elinde bir küçük demetle kapılarını | Melike, dizlerinde ince BON FOSTA SEVDA İMTİHANI Molüâhat .oıoııor Seni her zamankinden çok seviyoru mez cezaya lâyık gördün, aylarca nü göstermedin? Genç kiz; vaziyetini bozmadan, solgun yüzünde tek bir hat kımıldamadan cevab verdi: Niçin böyle söylüyorsun Kudret?. yarıdı yacak b r şey aranızda ki şimd in de kalbini sı rabla doldur- xmıyor. Ja bakan göz- nde yanan andı ma — Ben |Evdret. artık reddeden değil, » hayat, g ; genç kızın ıwcı;—ıdı titreyen şefkatle okşadı: — Benim ol Melike, benim Melikem . seviyorum Beni!.. dığı yerden doğrulan genç kız, si- (Bara iskemlesi yana çekerek ayağa |kalktı. İnce kollarını Kudretin boynuna fdnınıı. Altın gözlerinin en tatlı, en parlak bakışlarile genç adamın gözlerine baktı — Merak etme Kudret.. bakar kör de- Bilim. Gözlerim gene eskisi gibi. hattâ fakir bile düşmedik. Birçok yalancı & Maliye Vekâletinden: 2257 numaralı kanunla verilen selâhiyete istinaden yenilerinin piyasaya çıkarılmış olması itibariyle eski nikel Yirmi beş kuruşluklarla Bronz on kuruşluklar 30/11/937 akşamından sonra tedavül etmiyecektir. İşbu paralar bu tarihe kadar bilümum mal sandıklarile hazine veznedarlığını yapan Merkez Bankası ve Ziraat Bankası şubelerine müracaatla mübadele ettirilmelidir. Bu müdcetin inkızasından sonra bu cins para- lardan ellerinde kalanlar 1/12/938 tarihine kadar ancak malsandıklarına ve Merkez Bankası Şube- lerine tediyatta kullanabilirler. Keyfiyet halkın nazarı dikkatine arzolunur.'*7876,, Liseler Alım, Satım Komisyonundan : 13/12/937 Pazartesi günü saat 11 de İstanbul Kültür Direktörlüğü binası içinde Liseler muhasebeciliğinde toplanan Liseler Alım, Satım Komisyonunda 1625 lira tahmini bedel içinde 128 dershane sırası açık eksiltmeye konmuştur. Mukavele, eksiltmenin umumi ve fenni şartname ve resimleri ile buna ald evrak Liseler Alım, Satım Komisyon Sekreterliğinden görülüp öğrenilir. Muvakkat te- *minatı 121 lira 88 kuruştur. İstekliler teminatlarını vaktinden evvel liseler muhasebeciliği veznesine yatı- rarak, en az buna benzer 1000 liralık mobilya işi yaptığına dair resmi daireler - sika ile Ticaret odasının 937 yılı vesikası ve teminat er belli gün ve saatte Kom a gelmeleri ilân olunur. (8045) den alır İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğünden : Hayd. tinde olan bütün teferrüa- il ve Uransmisyonlarile bir- sinin 12/11/937 günlü nüs- gümrüğünde bulunan 37 bin kilo iki âdet kereste hizar makinesi lokomc arf usulile satış ilânı Cum huriyet gazet: Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde üç kaşa alınabili Taklitlerinden sakınınız ve her yerde ısrarla GRİPİN isteyiniz. içinden asıl beni seveni bulmak için| Genç adam; coşkun bir sevinç, hayretle bu küçük hileye başvurdum. Bu sevda karışık bir meserret — tufanı içinde idi. üne sokulan sevgili başı okşarken: hazım, dedi, bütün bun- 1 başardın? imtihanını yaptım. ecandan tıkanan sesi daha rından şakaklarına doğrü lan cazib pembelik çoğalarak, gözle- * Kudretle Melike, heklemesini, ıztırab n içinde kızıl yıldızlar titreşerek de- ddt eslni, sabirü çekmesini bilen sevgililere lâyık bulut- suz bir sandetle mes'ud oldular. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Ah şu kadınlar| Çeviren: Paik Beremen Hem sade maddt güzol iğim için değil, beni manevi varlığım için sevme- lerini, beni <ben» olduğum için taziz et - nııl.—lnl ısterl:n. * Yazan l Halid Fahri Ozansoy ' Adanan nihayet gülünç olduğunu his-; virerek teki setti ve karşısındaki esmer tenli ve hın- uzandı. bakışlı oğlana içinden köpürerek: | Bu ne garib sükündü! Eskiden şarı — Dalginlik biraz da tabiate karşı! çarıl sular akıtarak dönen bostan dolabı ibade dir. Hele boş sözlerden bugün, bütün Göksudaki canlı cansız kere zevklidir! ütün şeyler gibi durgun ve hareketsiz Dedi. |duruyor, bu noktada suları dibine ka- Kürekteki g#enç lisede birax felsefe'dar azalmı nn en güzel süsü olan okumuştu. Bu sözü galiba o bilgisi lclmn kardeşler ağacı bile yetimliğini ölçtü, hangi filosofun tezine yaklaşıyor| yalnızlığını etrafa - fısıldıyordu. |I diye düşündü, fakat en açık şeyi, Ad-| kökünden biri, üstündeki bütün gövde panın disine «Kafa şişiriyorsun ıı[;—l,l: beraber ortadan kaybolmuş, zaval- :ınl yamadı. ılı ağaç üç kardeş kalmıştı. Adnan bu işe li ile daha iy 1s gülüyordu. zce ayaklarının dibinde biraz öteye, azal suya has- retle eğilen söğüdlere çevirdi. Maar fih bu levha ölekinden daha az hazin 'nüddctldnğımı' Bu sefer arkasına döndü ve üç|" yer'tarafından üç ayak taş merdivenle çı - göz dolaş-| kılan seddeki kahveye baktı. Altı kır- i-|mızi, üstü beyaz badanalı ve ortası tah sındaki|ta kapılı binanın önü bir taraça gibi rına bir|hâlâ ne hoş bir meydan!.. İşte küçük işte yüksekce, etrafı parmak- asında ar ayet bir masanın hünde dereye ve bostana karşı oturdular. Yar kara kedi sokuldu ve başını bu yeni| çeşmesi.. elen Müşteriler gibi dereye doğru çe-|lıklı saz yeri.. lar tarafının kafesi yok. Adnan bura; ilk defa saz dinlemeğe geldiği tarihte, annesi, dadısı ve Gülsüm ga |rafta kurulmuş olan kafesüi |Joturmüşlardı.. Şimdi Adn sdnra gene buraya gel ya Zında bile , ne seasiz bir fa- içük kıza karşı bes- ğ da, bu yılların ö- lüm havasile kıyısında da hafiflemezse nerede b leyecekti? Adnan, bu anda, genç kıza! bakamx hep bumu düşünüyor ve kula- gırlaşmış ixur*lşuz sesile hiç durmadan manasız gevezelikler eden ve şimdi de spordan bahsedip du. gandallı gence cevab bile vermiyordu. Zaten artık onun ken- 'disine ciddi bir rakib olamıyacı anlamıştı. Mahmure bile onu yarım | :ıı,.ı başlamıştı. Bu keşif Ad- nlandırır gibi oldu. Sank âbus kalkıyor, şakal Tından bir demir pençe çekiliyordi Derken bir çocuk ası ile üçü birden karşıya, kahvenin duvarı dibi- ne baktılar. Önce görmedikleri bir sa- lıncaktaki çocuk uyanmıştı. Birkaç ta- vuk da meydana çıkmış, salıncağın et- yalnız daha ötede, kadın-|rafında dönüp dolaşıyor, yukarda, dal-|yalıdan şimdiye kadar kendi yakının- damarları tu-| ıssiz derenin| inde demindenberi hep aynıll kulakla dnliyordu. Demek ki kızın da|) aa nn — |dan, kendi canı ciğeri üç ölü çıkkmıştı: önce dadısının, sonra babasile anasınıt ölüleri... Demek, buradakinin aksi ne, orada ağacın üç gövdes yıkılmışti ve son y Adnan, ya Gülsüm ölen kocâ- sına gelince, © zaten kendi ağaçları! dan değildi ki... Sadece bir sarmaşı bir yosun, zavallı bir hiç! Evet, evet, şimdi sıra Gülsümle Ad- nanda idi. Fakat acaba hangisi dahâ evvel göçecekti? İşte ikisi de artık ba* caklarını sürümeğe başlamışlardı: ken” dsi şu anda sızlamağa başladığını his- settiği romatizmalı bacaklarını, Gülsüm dalga dalga varisli bacaklarını... Evet, acaba hangisi daha evvel öle- cekti? Böyle düşünürken, yandan Mah- murenin yanağına baktı. Pembe beni büsbütün pembeleşmişti, öpülecek Bi“ bi, koklanacak gibi pembeleşmişt. O ülsüm ölsündü.. kendisi yaşa” cuğu B z — Galiba kahvenin sahibi! dedi. A- caba köpüklü Pişiyör mu? Bu söze, kendisile beraber, den gülüştüler. Tam bu anda tahta ka pıdan, siyah başörtülü bir kadın çik- mış, çocuğa doğru yürüyordu, Nihayet çocuğuna meme verip yan- larına gelen emzikliye üç kahve ısmar- Jladılar ve kadın ilk önce gökten düş- müş gibi hayretle baktığı bu üç müş- İt . ye biraz soanra kahvelerini getirin- ce, Adnan, bir gölge gibi sessizce yü- rüyen bu canlı heykele bir şeyler söy- ek ve ona da bir şeyler söyletmek arzusundan kendisini alamadı; — Bu Üç Kardeşlere ne olmuş? dedi. Bu çıhar eskiden gövde bir yer- de değil mi idi? Kadın, gayet tabii bir anlatışla: dedi, dört ağaçlı ama, gece- altında ateş yaka yaka, | 5 ah oymuşlardı. Mhayc. bir akşam devrildi gitti. üçü bir- idi.. t Delikanlı kürekci: — Şimdi nereye gideceğiz, dedi, Kü- çüksuya mı? Adnan: — Hayır, diye başımı sa!ladı, yalıya... - Yalıya mı? Yemek yemiyecek mi- isiniz? Birsz sonra tekrar sandala binip dö- nerlerken, Adaan, dibi yakıla yakıla devrilen çınarın matemini hâlâ içinde duyuyordu. Bu çınar ne kadar da Bey- lerbeyindeki yalısma benziyordu! O doğru (Arkası var) v n el DÜGÜ e vi l eei DDD ÖÜ Y 2

Bu sayıdan diğer sayfalar: