07 eee e okadum: ba sahi mü? okudum: Sahi olacak, « Bir kere daha okudum. Okuduğum çök şühüm? Evet, evet çok, hem pek çok Bir doktor ilân vermiş. Bütün edecekmiş. yani çalışkan Beklemenin sırası değildi. ki 'doktoru boyladım. değildi ama, benim de değildi. Sıradaki hastaları, daha ğrusu tembelleri, tembel tembel otu- mu sildim, elimi oynat- ve nihayet hasta ba- un eli şifa müjdesi verir gibi omu- a dokundu: — Bay sıra sizde. Doktorun kabinesine girdim. Bana bir koltuk gösterdi. Gösterilen koltuğa kuru!- dum. Doktor nabzımı tutmadı, öksürtmedi, sırtımı dinlemedi. Yedi göbek ecdadımın angi hastalıklardan öldüklerini sorma- gayene et- vaziyet görünüş len yöleğinizin düğmeleri- s Ayakkabınızın bir i tekini bağlama uzatmıyacağım.. İyeme göre bir bir hastalıktır. Hazım lerle vücudün muhte- iman bazı güddelerin mimi misiniz? de-| yani, tembellikten kur- bu Seni halimle buraya ka- m? Vallahi açıkçasım söy- m tembelliği mden şikâyetçiler, hani eli kulağında nerede ise işden atıla- cağım. Başka iş bulurum değil mi? Nasıl Kim kapı kapı dolaşıp iş âri- Hem velevki bulsam bile neye r? Tembelliğim yüzünden oradan da “duktan sonral.. Madem ki istiyorsunuz. Bugünden yok, tedavinize başlarım. Fakat her diğimi yapacaksınız. laybax,, or bemen o gün bana bir şırınga! bu Şirimganın tesir e 7 yarulman; iz almanız Me or musunuz? yüzüme karşı: istemez olur muyum, öyle olma-| — Beş gün tembellik değil mi? deği re SoN rosr a Mi DEVAM EDECEK? Çeviren: Ismet Hulüsl Ömrümde #k defa cam siliyordu. Sağa baktı, sola baktı, muayenehane- nin pencerelerine gözü ilişti.. camlar kir içinde idiler, — Hah işte, elinize bir bez alır, cam- ı baştan aşağı temizlersiniz. Ömrümde ilk defa cam siliyordum. Me- ğer ne kadar da güçmüş, Csrum çıktı, fa- kat camlar da pinl parıl oldu. Ertesi günü ikinci şırmgayı yaptı O gün de yorulmak için çamaşırlarını yi kattı. Çeşmeden su getirtti. Evini sü pürttü Daha ertesi gün üçüncü şırıngayı mü- p bahçeye yığmiş olduğu kışlık ©- dunlarını kestirtti. Velhasıl beşinci yani ınganın yapıldığı günün akşamı, da ev işine aid racak hiç İşinin devam ettiği beş gün içinde bir kere bile daireye mamıştım. Al tuncı gün şef beni çök soğuk karşıladı ve m.. Beş gün içinde bütün yap- r birer gözümün önüne gel- di. İçimden: — Beş gün tembellik mi, siz şimdi gö- türsünüz! Dedim. Kollarımı sıvadım, oturdum. Biziken bütün işlerimi iki saat içinde hi- tirdim. Şefin karşısına geçtim: — Bütün işler bitti, Şef şaşırdı: — Alay mı ediyorsun? — Hayır görün! Bu sefer bir kat daha şaşırdı, ben dur- İ muyordum. Akşama varmadan işleri ge- rİ kalmış arkadaşlarımın da işlerini bi- tirmiştim. Hattâ üstelik çefin cilâsı bozu- lan masasını da vilâlamış, dafrenin ukan çatısını tamir etmiştim. * Son Porta , nın edebi romanı 9 Ağustos 1036: Bugün Mahmure kameriyenin altın- da olurmuş, yeni çıkan bir moda gaze-| tesinin resimlerine bakıyordu. Beni gö- rünce gülümsedi: « — Neo, gene mi şıklık?» Birden sıkılır gibi oldu! «— Hiç, resimlerine bakıyorum da.. Bakın ne güzel modelleri diye fasıl dadı. Bu kız süsten başka bir şey di miyor. Muntazaman verdiğim aylığmı hep tuvaletine harcıyor, Bilmem ki bir gün bu yoldan bana yaklaşır mı? Bu, benim için ne hazin bir zafer! Fakat gene hayali bile tatlı! dedim. 10 Ağustos 1938: Şu Beylerbeylilere de artik kızmağa başladım, Ne tuhaf şey! bir tek ihtiyarı bile beni tanımıyor. Belki tanıyorlar da mahsus tanımamazlıktan geliyorlar. Yoksa bir zamanki küçük Adnan: bu Birkaş gün sonra şef terfi etti, en ça- lışkan memur ben olduğum için şefin ye- rine de ben geçtim, Eski arkadaşlarım ürkmüştüler. Öyle ya, ya onların da be- nim gibi çalışınalarını islersem? Fakat hayır, öyle bir şey istemedim. Ben bütün işleri tek başıma da yapabilirdim. Me- murların hemen hepsine bol bol izin ve- riyor, onların da işlerini yapıyordum. Gene boş vaktim kalıyordu. Bu boş va- kitlerimde kaç defa müdürün evine gi- dip bahçesini belledim, kömürlerini kır- dım. Çocuğunu Oynatlım. Kuyusunu te- mizledim. Ama bu böyle devam edemezdi, eski- den tembelliğimden müşteki idim, şimdi de çalışkamlığımdan şikâyete başlarmış İtim. Öteki gene biraz tabii sayılabilirdi. Fakat şimdiki hiç te tabii bir şey değildi. Yapacak iş bulamadığım bir gün çok canım #rkılmıştı, dosdoğru doktora git- tim: — Doktor, dedim, vazgeçtim. Ben gene tembelleşmek istiyorum. Doktor yüzüme baktı: — İmkâim yokt — İşsizlikten çıldıracağım doktor. — Çaresiz, mademki kendin istedin. Ha gelmişken bir şey rica edeceğim Bi- zim bahçe duvarı yıkılmış, şunu yapar msn? — Hayhayt Sevinçle bahçaye indim. Düşünüyorum? Bu hal hep böyle mi devam edecek? YARINKİ NÜSHAMIZDA: Sevgiliye masal... Yazan: Kadircan Kajlı Ankara ve Belgrad ticaret e Belgrad. Ticaret odasi, münasebet tarla için Afikara Ticaret odasına müracaat et - miştir. Bu müracaatla, iki oda arasındaki münasebet leessüs edince her ikl memleketle- ki kanun değişmeleri 71 münssebetler vesâlne odalar tarafından birbirlerine mmun- tazaman bildirilecektir. Odalar arasında me mur mübadeleleri de yapılması mühtemel - ds. Ticari münasebetlerin azami ve imkân; nisbetinde inkişafı için Ticaret Odaları ars- #ndaki sıkı münasebetlerin büyük faydala- rı olacağı muhakkaktır, Letonya ile yeni ticaret anlaşması imzalandı Letonya le yapılan yeni ticaret anlaşma-| sı Ankarada imzalanınış, Letonya heyeti dün Ankaradan dönmüştür. Anlaşına, İki hükümet arasındaki tea - ret muamelelerinin inkişafını temin edecek esaslara dayanmaktadır. Almanlar fındıklarımızı kıymetlendirdiler | Piyasada, Alman konteoi dairelerinin Tür kiyeden Almanyaya idhal edilecek malların! yüzde on iki fazla kiymetle kıymetlendirdiği | şeklinde bir şayla çıkmıştır. iÇ Yalmz fındığın yüzde on iki nisbetinde fada fiatia alınmasına karar verildiği, bu- Bun bütün idhal malları işin olmadığı an - aştlmaştar. rü güldürmüştü Danesinin büyüküğü " yerli tohum ile kiyas kabul edemiyecek dar mebgul mahsul vermesi bu tohuma olas rağbeti tir kat daha artırmaktadır. stanbul Borsası kapanış fiatları 23 - 11- 1937 ÇEKLER Açılış Kapanış 425.5) 4 196.8919 M.S75 2.7590 2.3373 3.1030 8108) Sivas - Erzurum tahvilleri Sivas - Erzurum demiryolu tabrillerinin! 2 ihei ve Üçüncü tertibinin faisleri birinci 4 kânunun beşinde tevele & başlanacaktır, 20 liralık beher tahvie, yüzde yedi hesabile, 140 kuruş faiz veril r li İkinciteşrinin 20 sinde çıkarılan Sivas - Er- zurum 4 cü tertib takriülerinin süsripsiyonu birincikânunun beşine kadar devem ede - cektir. Bu tahviller, ayın beşinden sonra bor- ya kaydedilecek ve muâmele görmeğe baş- hyaraktır. Samsunda binbir dane boğdayının ziraatine önem verilecek Samsun (Hususi) — “Ticsret Odasının te- şebbüsü ile Adapazarında getirilecek olan| Binbir dane buğdayı köylüye tevsi edile - cektir. Bu Iş için bir tune de örnek köyü 28- çilecek ve burada daha yasi mikyasta riraat yapılacaktır. Geçen sene yapılan Sultanahmed 5 ind Suh Hukuk Hâkimliğinden: Sultanahmedde Ahırkapıda Saraçhane sokağında 57 numaralı hanede mukim iken ölümü üzerine terekesine mahkc- memizce elkonulmuş olan Ayşe Hadiye- nin mirascılarinın işbu ilân tarihinden #tibaren 3 ay zarfında ve alacaklılar ile Aslan çimento Merkem bankası İş Bankasi Telafon İttihat ve Değir, Şark Değirmeni Terkog İSTİKRAZLAR Kapa 00.09 40 1410 Amp Türk boreu 1 peşin | ©0.0 , » 1 vadeij 1485 » » H vadeli) i4w TAVİL âr Ayaş Kapanış ww 00.00 00.0) 00.00 “0 borçluların da bir ay içinde evrakı müs- biteleriyle birlikte mahkememize müra- caatları lüzumu ilân olunur. o (2130) mma sam — adar unuttular mı? Sanki girip çıkt m yalının bugünkü sahibi ben oldü- Zumu içlerinde bir tek bilen yok. Ben sanki Mansur beyin oğlu değilmişim, sanki daha iki yıl evvel annemin sağ- liğında buraya sık sık gelmezmişim gi- bi.. o Kadıncağız İstanbulda (© Sağ- kk Evinde ölmüştü. (o Cenaze- si oradan kâlkıdiye mi, ta- butun arkasından ağladığımı bile gör- r! Sorun onlara, yalı hâlâ Man- Ir ir; bense ben yabanei- yım. hepsi için... Bu yabancılığımı, caminin kapısında dururken, yanımdan geçerlerken de hissetmiştim. Sonra bayılan da onlar için bir yabanın ye bi idi. İşte bu gariblik de artık içimi yiyen ayrı bir kurd oldu. Yalıya âdeta ürke ürke girip çıkıyorum. Bu ne acık- h talif Zaten hangi halim acıklı değil ki... Mahmureye bile içim bu kadar yakın. ken bu kadar uzak kaldıktan sonra... 11 Ağnstos 1936: Bugün İstanbula indim. Doğruca ya- zıbaneye gi idip Hasan: gördüm. Ne var, ne yok diye sordum. Sonra biraz Bey- oğluna çıkıp dolaştım. Bir aralık bir) Pâstacıya girdim, sıkdidım, beş daki- kada çıktım. Sarı saçlı manikürcü kiza da uğradım. Kız parmaklarımla oynadı durdu, ben hep onun yüzüne baktım, İakat bu sefer hiç de güzel bulmadım. Aklım hek Beylerbeyli küçük kızda idi. Belli ki ne yapsam, nerede dolaşsam gene oraya döneçektim. Nasıl ki öyle oldu ve tam Tünele bineceğim sırada ceketimin cebine bir el girdiğini hisset. tim. Dönüp baktım: gene o, Tokatliya- nih arka sokağında rastladığım uyak satıcısı... Bu defa elinde elbise askıları... Ii, cebime soktuğu gene o mel- un şişedir. Bu anda Tünel de boşaliyor... kalahal ik.. şişeyi alamadım. Bu şaşkın- hik içinde yalnız elimi pantalonumun <6bine soktum ve birkaç gümüş lirayı herifin eline sıkıştırdım. Şişe hâlâ o el- bisemin ebinde,. Gardropta elimi s0- kup o cebden onu alamıyorum. Sanıyo- rum ki parmaklarımı yakacak. Ben artık bu elbiseyi bile giyemiye- ceğim. 12 Ağustos 1936: Mahmure anasına gizli kapaklı bir şeyler söylemiş olmalı ki, bu akşam Gülsüm, kahve getirmek bahanes'le ©- dama gelip kapıyı kapadıktan sonra bana manalı Yâkırdılar etti: Mahmure İtoydur, şakayı sahi sanır filân diye... Halbuki Adadan geldiğim sabahtan- beri Mahmureye tabii sözlerden başka bir şey Söyleme; kalbimdeki ateş- », fazla bir kavilerm 'bile belli etme- im. Canım sikildı ve Gülsüme; — Açık söyle, ne demek istiyorsun? Dedim. Gülsüm uzun uzun yüzüme baktı ve her zamanki sinsi gülüşle: — Bilmem, dedi, siz daha iyi bilirsi- NİZ... (Sayfanın burasında kocaman siyah bir mürekkeb damlası bar; aşağısında da bir üneş, ey, selvi, iri ok kir- pikli göz ve kesik babak resimleri | Son- ta, sayfonn dibinden öteki sayfaya aflı- yarak, saıtlar tekrar başlıyor, fakat cğ- ribüğrü satırlar ve her kelime göz gibi açık ve ayrı harflerle...) Ben daha mu iyi bilirim? Bu defa açik konuşmak lüzumunu kendim hissettim: — Yani kızını başka bir hisle mi se- viyorum demek istiyorsun? — Öyle de olsa hayret etmem ki... — Gülsüm... — Bunun böyle olacağını ben zaten kestirmiştim. — Nasıl? Gülsüm bu son sualimi cevabsız bi- NEOKALMIN Grip, Baş ve Diş Ağrıları, Nevralji, Artritizm, Romatizma Bilmem ki yeni ve iğrenç bir mua” nda mı idim? ilümün Mahmureye karşı si mu evvelden kestirmesi demek, bu İf onun da bir dereceye kadar istemesi hattâ hazırlaması demekti, Bir kelim* den bütün bir kirlilik âkıyordu. Dakikalar, saniyeler bu çamurun, bo bataklığın içinde ağırlaştı. Nihayet * k miz de bütün benliğimizden taşan va çıkları birbirine karıştırdık ve bir çamurlu kapkara vücud olduk. O mü ben mi, artık hangimiz hangimi daha fazla iğrenebilirdik? Nihayet kendi balçığım içinden © nip yarı belime kadar doğrulmak 1 dim, Gülsümün eli bu anda omuz” yapıştı ve son kurtuluş ümidimi mahveden bir itişle'beni kendisile, rsber o bataklığın dibine sürükledi: Ye'simden: — Mahmure! siki” ie” w Diye haykırdığımı biliyorum ve pr laklarımda gittikce büyüyen mayi 9 — Mahmure kız arkadaş'arile tıda bu gece. Diye çınladığmı... yi Bundan sonra, nasıl oldu bilme” göçenki haygınlığımı andıran bir dönmesile sedire yıkılmışım. ye > (Arkası vor)