arkadaşıma rastladım Sınıfımızın en çalışkan ve mahcub talebesi olan Kâninin eroin ve morfin düşeceğini asla ümid Röportajı yapanı (Tercüme ve iktibas Sultanahmed meydanında — ğ — Neye gidecek mişim? — Yürü diyorum sana, yoksa şöm- ği giydiririm sırtına! — Benim gömleğim var. — Bu gömlek senin bildiğin göm'lek- lerden değil! Yürüyorum. Kerpeten gibi bir çift * omuzuma yapışıyor. Beni içeri fır- tıyor. Dışarda bir kıyamettir kopuyor: , — Haydi, haydi içeri! — Ne olur Salim ağabey bir sig: daha içelim! — Biraz daha müsaade edin yahu! — Haydi haydi içeri, haydi diyorum. — Yahu bu mahbushane mi, haslane Mi? — Sus diyorum. Haydi, jandarma, Ahmed, gardiyan - Niyazi yardım et, funları içeri tıkalım. — Pat! Pat! Pat! Dışardaki a lar birer Birer odanın ortasına f Yorlar. Hiç ses çıkarmadan odadakileri sey-| | Tediyorum: ,, — Ne yapıp yapıp, şunlarla ahbaplığı İlerletmeli. Gürültü yavaş yavaş azaldı. Odada- iler grup grup birer tarafa dağıldılar. mber sakallı hoca bozuntusu adamla yaşındaki çocuk altalta üstüste oynu- rlar, Kıranta adam onların bu oyunundan TMemnun değil: — Yahu, şu çocuk on beş gündür burada hiçbirimize sokulmadı. Halbu- ki sakallı ile, çabuk ahbap oldu. Odadakilerle aramızda hâlâ selâm fabah yok. Hâlâ muhavere açılmadı. Etrafı süzüyorum. İlk evvel benimle alay eden üzün! ylu, karışık saçlı, sarı suratlı, çıplak| Ayaklı bana dik dik bakıyor. Tabil ben de ona... Tanıyorum ben bunu, Her halde o da beni tanıyor. Kalkıyor, yanıma geliyor.. — Geçmiş olsun Faruk.. — Eyvallah.. — Beni tanıdın mı? - T Ses, sima yabancı değil. Fakat kim? Cevab vermiyorum. — Canım, ben Kâni, tanımadın m:? — Hangi Kâni? ,— Hangi Kâni olacak, makinist Kü- hi.. ressam Kâni., 178 Kâni., hani en fon Kalyoncukulluğu karakolunda bir- rimize rastlamıştık. Canım hâlâ ak- İma gelmedi mi, Kadın çıkmazındaki tındiş Necdetin evinin basıldığı gün. Kâni, Kâni.. şimdi tanıdım: — Bu ne hal yahu? — Sorma.. sen cevab ver bakayım, ne hal? — Sen de #orma! Fakat sen? Sen na- S oldu da bu hallere düştün? Erocin, Torfin değil mi? Bu zehirler nihayet feni de bu derekeye düşürdü ha? bI'Şış:nmıııa haklı idim. Kâni, Kâni., isim gözümün önünden ne tablolar Beçiriyordu. 1915 senesi.. Kadıköyündeki şimd:ki mekteb çocuklarına nutuk irad ederken Kumkapı M. Öz- bay imzasile soru- & Meyor: — Hayatımı ka- | zanacak mayım? &| — Cok geei .. değil yüzünden bu acıklı hale huşmaj BRerü ve lahmin etmezdim hhnıkmh:;l:; Faruk Küçük :::m ü -e cağından şüpheye düşmemelidir. #hAre Hamle ve hareketlerin lüzumu — Muvaffak ota. cak mıyım? ğ Zekânın meyda- na vürücü hamle ve — hareketlerine lüzümu — vardır, Kendi içine kıvrıl. mak — muvaffaki. yetleri ekseriya kırar, y A İşinde muvaffak Olmuş bir genç. Kars okuyucula. | ğ A . Na> Fransız Sen Ölemi kız lisesi 0 vakit 2:":::' f:m;o:! Kadıköy Sultanisi idi. - isteşarı felsefeci Emin 4 de mekteb müdürü bulunuyordu. Al- zengin olacak *'“'l lah taksiratını affetsin, maslüb Şükrü | bey bu mektebin Galalasaraya rakib olmasını istiyordu. Talebeler, üst baş, her şeye büyük S itina gösteriyordu. O zaman biz ikinci kı_r::a ""d—ğ'*k - sınıfla idik. diki defterdar muavi-| — - ., TMidlere sevmek ve îıi B:hcîtı hoç ır.:'nlıı. hmızın - en) Sevilmek esas teşkil etmektedir. İşinde uslu, en çalışkan, en sakin talebesi de muvaffak olmuş addediliyorsa, zenginli- — Muvaffak ve Mes'ud bir yuva kurabileceği hak. elma yanak- ği tesadüfe bağlı kalabilir. sarışın, bukle bukle h bir çocuktu. 178 Ki . sar » Seneler geçti, mütareke oldu, biz! Muvaffakiyet için sabrü teenni mektebden çıktık. Eski arkadaşlardan lâzımdır ny:ı duşfuk-_ Amasya okuyu- — © a İşte birinci ta cularımızdan Asım 1927 senesi,, Ticaret mektebini yeni Balayan soruyor: bitirmiştim. Pederle beraber çalışıy | — Muvaffak ola- dum. Tayyare cemiyetinin Yeşilköyde cak mıyım? tığı makinist mektebinin elbiseleri- hüd etmiştik. Ölçü alınırken ta- Yakik. KES caymak ve bazan » tıknaz, sarışın, küçük — hâdiseler için büyük men- faatler kaybetmek, Şi Düz muvaffakiyet için lâzım gelen sabır ve teenniyi kırar. ae Ağırbaşlı bir tip Adanadan Ali Naci Öz - fotografının dercini istemiyerek karakterinin tahlili- ni bekliyor: Ağır başlıdır ve ilerisini düşünür, Baş- kalarına kolaylıkla bel bağlamaz. Ken- disine güvenmek, işlerini temiz ve sağ- lam yapmak ister. Bazan toksözlü olur. Kendisini gösterici hareketlerde bulun. naz. Parayı sever ve hesablı sarfeder, mavi gözlü biri ban: — Kadıköy Sultal mu siz? diye sordu.. — Okudum.. — Behcet beyin sınıfında idi liba.. isminiz de Faruk, — Evet.. —- Beni tanımadınız mı? nde — okudunuz niz ga- Gene seneler geçti. Bir sene başında Bursadan geldikten sonra Galntanın! vcuz erinden Yeni Vatan otelinde aylıkla bir oda tutmuştum.. O sırada dükkânların tabelâları de- ğişiyordu. Bütün dükkâncılar harıl ha- rıl tabelâ yaptırıyorlardı. Bizim - stelin üst katında da bir tabelâer vardı. Ak- şama kadar harıl harıl tabelâ yauyur—ı Son Posta Fotoğraf tahlili kuponu İsim Adres DİKKAT Fotograf tanlıl! için bu kuponlardan 8 adedinin gönderilmesi garttır. du. Dört beş kişi de habire tabelâ taşı- yorlardı. Bu kadar Para kazanmasına rağmen otel sahibi bu müşteriden çok şikâyetci idi. FN e S — Kalyoncukulluğu Kârakolunda oturu- yordum. ğ Kaçakcılık şubesi Allın_d.ş Necdetin evini basmış, içeride bir sürü kadın er- kek yakalamış, dediler. Biraz sonra posta alanlar merkeze geldiler, 178 Kâni, posta olanların içinde idi. Fakat eski Kâni nerede? Bu Kâni ne- Tede? v Saç, baş birbirine karışmış, yüz kara Bir tesadüfle bu tabelâcı ile karşılaş- tım. Uzun boylu, zayıf, üstü başı pej- mürde, ayakları çorabsız birisi idi bu. Beni görünce: — Oo, Faruk, dedi, nasılsın? Dikkatli baktım.. bu adami tanıya- mıyordum; — Affedersin, tanıyamadım. — Bön Kâni tanım, 178 Kâni, dedi. — Mekteb ne oldu? Hani tayyareci- ik? Du Sol sarı, gözler donuklaşmış.. — Sorma.., İşte dördüncü tablo. — — Anlat Allahını seversen! Ve beşinci tablo da bugün burada, — Sorma, dedim a.. Kâninin bu defa ağzını arayıp bu ha- Sallana sallana yukarı çıktı. Otelci|le düşmesinin sebebini soracaktım: madam: z — Peki Kâni, dedim, burada ne arı-| yorsun? z ” — Canım, ne arıyacağım? Biliyorsun ya Kadın çıkmazında Altındiş Neı:d_ı:. îin evinde basılmıştık. Ertesi günü mü- : — İşte, dedi, tabelâcı. Bugünlerde iş çok.. günde hiç almazsa 7-8 lira alır, Fakat kazandığını tekmil ercine, mor- fine verir. Ne üstte var, ne başta.. İşte üçüncü tablo. Dört, beş ay sonra bir gün tesadüfen düriyete, oradan mahkemeye gittik. Trle v (Arkası ver) Hollywood'da kıskanç ve mütehammil kocalar Bazı yıldızların kocaları, karılarının röîîcâbı başka- larile kucaklaşıp öpüşmesini şaşılacak bir lâkaydi ile seyrederler. — Mösyö! Lütfen buradan çıkınız. Fred Mac Murray karınızı kucaklıya- cak! , Bu, höş bir ihtar olmasa gerek. Fa- kat, meşhur sinema yıldızı Gladys Svarthout'un Paramount kumpanyası ile akdeylemiş olduğu mukavelename- nin bir maddesi şöyle tanzim edilmiş- tir: «Gladys Svarthout stüdyoda aşk sah- neleri çevirdiği sırada, kocasının orada bulunması kat'iyen memnudur.» Binaenaleyh, Gladys, partöneri ile öpüşürken, kucak kucağa gelirken ko- cası Frank Chapman etrafta vakit ge- çirmekle meşgul olacak. Hollywood'daki sinema. yıldızlarının kocaları, karılarının bu vaziyetlerine bigâne kaldıklarını istedikleri kadar id- dla eyliyedursunlar, muhakkak ki film- lerde karılarını başkalarının kolları - rasında öpüşürken gördükleri vakit bir çokları gözlerini k pamaktadırlar, En «mütehammil» koca Franchot Tone'dir. Karısı Joan Grawford'un mu- kavelenamesinde böyle bir madde lunmadığından daima stüdyoda bulun- maktadır. Hele son Joan Crawford'un k Gable ile u - zun uzadıya öpüşmesini tebessüm ile temaşa etmiştir. Bundan beteri dahi vardı. Bir gün, aynı stüdyoda Joan Crawford, Robert Taylor ile; Franchot de Jean Harlow | Fakat bazıları... Güzel Madeleine Carroll'un İngiliz olan kocası da çok mütehammil ve soğukkanlıdır sahne haricinde karısının hoppa mesine asla müsaade etmez.. ) Hopkins'in kocası Austin Parker bı vaziyete dayanamıyarak hemen boşân mıştır. Kıskanç kocaların sayısı da bi kabarıktır. Başta Myrna Loy'ün koc: gelmektedir. Danielle Darrieux'nun ; cası Decoin de müdhiş kıskançlarda dır. Karısın: âdeta adım adım takib mektedir. Decoin'in bu diğer san'atkârları bir ha: ile karşı karşıya film çevirmişlerdi, is t0 do Berkor güzrü | Dejisör Mmütltehammil — kısks nçlik'elle'in hatırı için bu hallere katlar. sahnelerinden çok ürktüklerinden bu'maktadır. hususta çok müteyakkız bulunmakta- dırlar, Karılarının aşk sahnelerini çe rirken öpüşmelerini, kucaklaşmalarını taleb eden kocalar hiç de eksik değil- dir. «Mütehammil» kocalardan biri de güzel yıldız Madeleine Caroll'un koca- sı Astley'dir. Astley, İngiliz ordusu yüzbaşılarındandır. Fevkalâde bir «sex appeal» e malik bulunan karısı hakkın- daki sütunlar dolusu yazılar; karısına gönderilen yüzlerce âşıkane mektubla- rı; tam bir İngiliz soğukkanlılığı ile a- kur. C.kmdcııe Colbert'in kocası Jack Muht. şem bir Film hazırlanıyor Müzikli komedi filmler çevirmekte pek büyük bir muvaffakiyet gösterer meşhur Amerikan prodüktörü Georgu White, Columbia film kumpanyası :h bir mukavele —akdeylemiştir. Bu mukaveleye göre George White pek ye kında «Scandals» adında büyük bir film çevirecektir. Bu film 1938 senesj prodüksiyonunun en güzel eseri olaca. ğ söylenmektedir. Filmin*500,000 do, Pressmann da kıskanç değildir. Fakat'lara çıkacağı tahmin edilmektedir. aa — Bursada iki senedir — Posta müdürlüğünün nazarı dikkatini gelbederim.» * Muallim bekleyen d : Bir köy Bmekli deniz binbaşılarından bir öku- ö Denizyolları purlarının < ,_îv_,: DA L A L DA aa P L l ae e Srlublbak J?;o: « Bursaya bağlı Fethiye köyünde 90 1 Mütecaviz çocuk var ki, Ük tahsillerin- den mahrumdurlar. Hepsi de okumağa he- vesli. fakat köye iki senedenberi muallim tayin edilmediği" için — zavallılar başıboş kırlarda dolaşıp duruyorlar. Köy ihtiyar- İart birkaç defa Bursa kültür direktörlü- ğüne müracaat etükleri halde küylerine bir muallim tayin ettirememişlerdir. Bur- sa valisinin ve kültür bakanlığının nazarı dikkatini celbederim.» * Posta müdürlüğünün nazarı dikkatine Ankara — okuyucularımızdan — Mustafa 'Tünçel bize yazdığı bir mektubunda pos- ki: «— İdane azaml tasarruf için vapurları- nt ancak sekiz mil ile işletiyor. Bu, filha- kika kömürde tasarrufu temin eder. Fa- kat buradan yapılan tasarruf, muhtelif fskelelerde bekliyen tüccar mâllarının uğ- radığı sarara nazaran — ehemimiyetsizdir. Tüccarın malı, iskelede bekledikee kiy- metini ve ehemmiyetini kaybederek, muh- telif şekillerde zarara uğruyor. Diğer tü- raftan bazı ehemmiyetli iskelelerde ko- misyon verilerek acentalar açıldığı hals de, diğer ehemmiyelsiz. yerlerde maaşla memurlar tutuluyor. Halbuki acenteler kaldırılarak yerlerine maaşlı memurlar. dan mürekkeb bir idare kurulsa, daha çokt faydalar temin edilecektir. Alâkadarların nazarı dikkatini celbederiz » talardan şikâyet ediyor, diyor ki: * «— Bana her gün İstanbuldan bir ga- Okuyucularımızın gete gönderilir. Halbuki! bu gazeteleri z thh"ml:““hm muntazam alamiyorum, Ya noksan veyie hud da geç alıyorum. Sebebini bir türlü öğrenemedim. Gönderen adam her gün gçok muntazam bir şekilde postaya etdi- Rini söylüyor. Bu gazeteler ne oluyor? Bazı mektublar da aynı âkibete uğru- yor, gelmiyor. Gelenler de postaya veril- diğinden iki üç gün sonra elime geçiyor. Bakırköy bez fabrikasında H. Texerene: Mektubunuzdan bir şey anlıyama- dik, daha sarih yazınız. Konyada S. Aya: — Mevzuubahsettiğiniz sütun dolmuş» tur. Beyanı (tizar ederiz.