Bit SON POSTA | Hergün Lord Halifax'ın Berlin seyahati Yazan: Muhittin Birgen u dakikada dünyanın mukadde - ratını idare edenlerin on dokuz senelik bir uykudan uyanıp yeni farkına varmış oldukları yeni bir hâdise — var: Meğerse, şu 918 mütarekesini takib eden sulhlar, her biri bir şehrin veya bir kasa- banın veya varoşun ismini taşıyan meş- hur sulhlar, birer sulh muahedesi değil, meğerse birer mütareke imiş! Geçen gün, Pester Lloyd gazetesinde neşrettiği bir mokâlede, İngiliz kamarasının marut â- zası, Winston Churchill bu hakikati ye- ni keşfetmiş ve ilân ediyordu. Demek 0- lüyor ki, 914 de başlıyan harb, 918 de bir mütareke ile bitmiş ve bu mütareke de hâlü devam ediyor. Churchili'e göre, he- nüz sulh aktedilmemiştir; bilâkis, 918 de milletler, yeniden dişlerine kadar silâh - lanmak üzere, muvakkaten bir mütareke imzalamışlar ve o zamandanberi de si - Jâhlarını tamamlamakla — meşguldürler. Şimdi de harbe tekrar başlamak zama - minın yaklaşmakta olduğunu görenler, son gayretlerile silâhlarını tamarhlamıya ça- hşıyorlar. “Geç te kalınmış olsa bu keşif yanlış de- ğildir; mühim bir hakikatin keşfi, insan- hğın dalma iyiliğine yaramış olduğu için temenni ederiz ki bundan da bir fayda hâsıl olsun... * Şu halde Lord Halifax, acaba, Berline bir sulh akdi için mi gidiyor? Acaba, İtal- in iİltiması üzerine İngiliz azdığı senedenberi devam e- eyi bir sulha bağla - ham almıştır? Bu meseleyi halle lay değildir. Üşler © kadar karışmıştır ki artık kimse- nin kimseye emniyeti kalmamış bir dev- re girmiş bulumuyoruz. 918 de sulh yap - mıya hakikaten taraftar olan dünya si- aseti müdebbirlerinin bugün ayni sa - mimiyetle sulh malarına imkân yok- tur. Çünkü, hiç kimse ötekine inanmı - yor. Şu halde, belki de on dokuz senelik Mmütarekeyi bir sulha bağlamıya taraftar olanlar bulunacak, fakat, hakiki yapmayı kimse temin edemiyecektir, yebiliriz. Şu dakikada, Lord Halifax, Almanya - nn mühim ricalile konuşmuştur. Müs - temleke meselelorinden — bahsodilmiştir. Belki de Führer bir takım vâdler al - mıştır. Belki de Führer bu vâdlere n kabele ederek bir takım — vâdlerde ve teminatta bulunmuştur. Fakat, emin ola- bil'riz ki ne bir taraf ötekine, ne de öteki taraf berikine inanmış değildirler, Dünya siyasetinin yeni şartları, onu idare eden- leri bu derecede emniyetsizliğe düşür - müştür. * “ Büyük başın derdi olur, der - ler; İngilterenin de çu dakikada derdi büyük ve içinde bulunduğu müşkülât a- ğırdır. Berlin, Roma, Tokyo arasındaki anlaşma bayrağıni dünyanın her- köşe- sinde müdafaaya mecbur eden bu dev - Teti, müşkülâtın sor haddinc kadar ge tirmiştir. Bu müşkülâtın içinden çıkmak için, mutlaka. Berlin, Româ ve Tokyo â- rasındaki siyaset ve hattâ kuvvet birliği nin parçalanması Vâzımdır. Japonya, B lin - Roma mihverine iltihak - etmediği müddetçe İngiltere için bu mihverden he- ,Men bir tehlike melhuz değildi. Fakat, Japonya araya karıştığı gündenberi İn - giltere için tel artmıştır. Bu tehlike nin önüne geçmek lâzımdır. Bunun Almanya ve İtalya ile konuşmak lâzım- dır. Bilhassa konuşulacak olan da Al - manyadır; taze silâhlarile, harbden ev - velki kudretinin en yüksek ölçüsile mu- kayese edilebilecek dereceyi bulmuş o - Tn Almanya, bugün Almanya ve İtalya mihverinin en parlak yıldızı olmuştur. İtalya, eskı Avusturya - Macaristan im - g paratorluğu gibi ikinci rolü oynuyor. Şu .halde, İngiltere, birinci derecede Alman- şa ile anlaşmıya mecburdur. Bu anlaşma siyasetini, İngiltere tarafından en iyi ida- te edecek olan da bugünkü İngiliz baş - vekilidir. Binacenaleyh vakit geçirmeden bu teşebbüse girişmelidir. Acaba, bu teşebbüs müsbet bir netice werecek midir? Acaba, Almanya İngilte- re ile anlaşacak mıdır? Bu sualin cevabı anlaşma imkânlarının şartlarına bağlı ol- makla beraber, het ne olursa olsun, işle- e BAA BAD Mektebi ihmal ederek doğrudan doğruya hayata atılan kendi yaşlarında bulunan arkadaşları el'an mekteb sırasındayken onlar para kazanmaya başlamışlardır, kazanç yolunda arkadaşlarını geride bırakmış görünürler, Bu, başlangıç için doğru, münteha için yanlış bir görüştür. ——— -. gelçler vardır, Dünyanın en yüksek Rasat merkezi Dünyanın en yüksek rasadatı havaiye istasyonu — Oberlandda Yungfraujoch üstlerinde Sphinx kayalarındadır. 11,650 kadem irtifamda kurulmuştur. Bu res - min alındığı vakit hararet derecesi, tah- tessıfır 20 yi göstermekte idi. aÜr B gealamas < datee Ş 1 milyon İngiliz lirası servet bırakan aktör Geçenlerde öldüğünü yazdığımız - za- yanın en büyük Shakeşpearte'in aktörü, ve bu yüzden kendisine Sirlik ünvanı tev cih edilmiş olan Sir Forbes Robertson'un açılan vasiyetnamesinde tam bir milyon iki 'yüz bim Kralık bir servet hıraktığı anlaşılmıştır. Bu servet, şimdiye kadar, bir aktörün bırakmış olduğu servetlerin €en büyüğüdür. —rrne rin bugüne kadar geliş tarzı Londra ile Berlit' arasında tam bir sulhun ve tam bir dostluğun teessüs edebilmesi için siyaset köprüsünün altından sıkı su geçmek lâ- zımdır. Bundan şüphe edilemez. Alman- yanın yaptığı bu kabil teşebbüslere, şim- diye Radar hep yan çizmekle mukabele etmiş olan İngiltereye karşı bu defa da A'manya naz edecektir. Hülâsa, Lord Halifax'ın seyahati bir anlaşmanın esaşslarını tesbit değil, belki de ancak bir konuşmanın başlangıcı ola- rak telâkki edilmelidir. Muhittin Birgen — Bi Kısa yol, uzun yol.. 36 Kasımı müştereki âzam Mütekaid bir memurtn mektebe gi- den bir çocuğu varmış. Çocuk bir ak- şam' evinde oturmuş. Kâğıdlara bir takım rakamlar yazıyormuş.. Babası görüeüş, merak etmiş: — ; — Oğlum, demiş, bu yaptığın he - sablar hedir? Çocuk bevab vermiş: — Kasımı müştereki dzamı arıyo- rum baba. Mütekaid memur başını sallamış: — Benim çocukluğumda da onu a- Iıurlmdı. O zamandan bu zamana ka- dar bulamadılar öyle mi? 4, —4 Çabuk ihtiyarlamamak için nasihatler Bir Fransız mecmuası okuyucularının ihtiyarlamaması için şu aşağıdaki nasi - hatleri vermektedir: Hava soğuk olunca omuzlarınızı eğe- rek yürümeyiniz, böyle bir vaziyet al - makla ısınmaz, bilâkis daha fazla üşünü- lür. Tramvay ve otobüste gazete okuma- yınız. Çünkü çehrenizi kırıştırmak mec. buriyetinde kalacaksınız. Sigaranın dü- manı gözlere gidecek şekilde tütün iç - meyiniz. Alnınızı kırıştırmayınız. Başı - g21 eğmeyiniz. Dudaklarınızı 1sırmayı. niz. Mecbur olmadıkça gözlük kullanma- yınız. Nihayet bir mecburiyet olmadan çehrenize gayri tabii şekiller vermeyiniz, çünkü bunlar çehreyi bozar. Bütün insanların mihanikt bir tarzda yapmakta oldukları bu hareketler yavaş yavaş insanı hakikf yaşından ziyade ihti. yar göstermeğe vesile olurlarmış!. Yeni türeyen ültra modern hizmetçiler İngilterede zengin bir aile, karı e ko- cadan mütekkeb yeni iki hizmetçi tut- müuşlar. Kadın orta hizmetlerine baka- cak, uşak ta bir nevi-vekilharçlık ede- cekti ç Ev sahibleri işe başlıyacakları , gün, kendilerine yol masrafı olarak 30 lira gönderdiler. İstasyontla onları bir otomobil ile kar. şıladılar. Fakat yemekten sonra dend baş gösterdi. Hizmetçilerin ikisi de efendile- rinin odasına girerek: — Biz burada çalışamayız. Çünkü rad- yonuz yok, yatak odamızdaki sıcak ve sBoğuk su tertibatı işlemiyor. Sonra kapı- cının yüzünü, kılık ve kıyafetini de bı- ğenmiyoruz. Bu şekilde çalışamayız. He- Fiiliyat ile başlıyan öğrenme yolu kısacır, n.-a olduğudçin de çabuk biter, Bu yolu ihtiyar edeni xat'edeceği mesafe mahduddur. Mekteb ile başlıyan öğrenme yolu ise uzundur, fakat iİk devrenin müşkülâtı atlatılınca sonsuz olarak devam eder. İki yoldan birinde hal, diğerinde ist'kbal vardır. Gelin elbiselerinde Yeni bir moda Hollywood'da düğünlerde yeni bir mo- da türemiştir. Gelinlik elbiseler siyah parlak kadifeden dikilmekte ve kuyruğu da 10 metre uzunluğunda yapılmaktadır. Gelinlerin yüzlerine örttüğü tüller d€ si- yahtır. Fransız cellâdları niçin kadınları idam etmiyorlar? Gelinini öldüren Jean Marie ismindeki Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu İçin Bugün Konamadı Prens Sabahaddınin kızı Taarruza uğradı (Baştarafı 1 inci sayfada) lâh atan Mehmed oğlu Hüseyin yakala- narak, dün adliyeye verilmiştir. Suçlu tahkikat esnasında verdiği ifa - dede Fethiye ile evvelce sık sık görüş - tüklerini, evine giderek tavla oynadıkla- rını ve fakat 25 Ilra bir borç mesele den dolayı geçen sene darıldıklarını ai Aliye için de bu kadını tanıdığını, fakat yaralamadığını iddia etmiştir. Dün adliyeye sevkedilen suçluyu müd- deiumumilik Sultanahmed 2 nci sulh ce- za mahkemesine göndermiştir. Hüseyin yapılan sorgusunda: ö — Ben Fethiyenin evine gitmiş deği - lim, kendisine silâh attığımı hatırlamı - yorum. O gün kendime hâkim değildim, rıhtıma giderek kendimi denize atmışım.. Sonra, kurtarılmışım.. Şimdi de söz söy- Jemiye mocalim yok, başım ağrıdan çatlı- yor, demiştir. 2 nci sulh ceza hâkimi Salâhaddin De- mirelli sorgu neticesinde Hüseyinin tev- kifine lürum görmüştür. Suçlunun bu kadınlardan Aliyeyi ara - larındaki bir davadan ferağat etmediği için yaraladığı iddia olunmaktadır. Bu davanın mevzuu da gene yaralamadır. Suçlu dün sulh cezadaki sorgudan s0 Ya ilk dava için Ağırceza mahkemesi hu- zuruna da çıkarılmış, orada kadının k di kendine yaralandığını, bu Işte suçu madığını, kendisine iftira edildi lemiştir. Hüseyin evli ve yedi çocuk sahibidir. İki sene evvel ikmariye alarak pol: ten çekilmiş, bu para ile küçük bir twk- kal dükkânı işletmiye başlamıştır. Hüseyinin oğlu ne diyor? Dün bir arkadaşımız bakkal Hüseyi » nin Kuruçeşmedeki evine kadar g hâdise hakkında allesi ve çocuklari! Tüşmüştür. Suçlunun en büyük oğlu med arkadaşımıza şunları anlatmıştır: «— Babam son zamanlarda dimaği bir buhran geçiriyordu, hasta ve sinirli bls adamdı. Prens Sabahaddinin kızı Bayan Fethiye ile tanışırdı. Evvelce biziin dük- kândan alış veriş ederlerdi. Alış veriş ne- ticesinde bize yekâinu kabarık bir şekilde borçlanmışlardı. Babamın yaralanan ka« dım Fatma Aliye ile de yakın bir tani - pıklığiı mevcuddur. Ancak son zamanlar- da araları açıktı. Prens Sabahaddinin kı- zı Fethiye ile son defa kendisinden borg olarak istenilen bir parayı vermediğin den Golayı bozuşmuşlardı. Son hâdi gelini Bunun ne şekilde cereyan et« katil kaynanaya verilen ida mcezası mü- | tiğini bilmiyörum, Polis kendisini arı « nasebetile Paris gazeteleri Fransada en-i'yn(du_ Fakat bulunamadı. Gece evin are senedenberi idam mahkümları kadınların başlarının kesilmesi, cellâdların ka - çınmasından ileri geldiğini yazışorlar. Fransız cellâdları daima kadın idam et- mekten sakınmaktadırlar. Bugünkü cel- Yâdın babası 1887 de kocasının yardımile miraslarına konmak üzere ana ve baba- sını katlettiğinden idama mahküm olan Toma isminde bir kadının başını kesece- Üi sırada kadın müthiş bir hamle ile cel- lâdın boynuna sarılmış ve hattâ dişlerile buş parmağını koparmıştı. Cellâd bundan sonra kadın başı kesmemiştir. Oğlu bulunan bugünkü Fransız cellâdı da babasmın kararına devam ederek şimdiye kadar hiçbir kadını idam etme- miştir. men yol paramızı veriniz, gideceğiz, de- mişlerdir... İngiliz soğukkanlılığı malüm. Efendi, bir <olrayt!» çekmiş ve bu ültra modern hizmetçileri kapı dışarı etmiş. Bir arkadaşımız anlattı: şebaşında önüme sekiz on yaşlarında üç çocuk çıktı. İçle- geldiğim — zaman rinden en cesaretlisi hizalarına yaklaştı: — Amca, dedi, 40 para ver de kâğıd kalem alayım. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! tim. Fakat bana merak olmuştu, biraz ileride durarak ar- Kadıköyündeki evimden çıkmış iskeleye iniyordum. Kö- | kama baktım. Çocuklar gelip geçene el açıyorlardı, bazıla- bana | rını da merhamete getiriyorlardı. İşin asıl garib tarafı bu çocukların üstleri başları temizdi, kendi kendime: — Bir türlü önü alınamamış olan dilencilerden örnek Şaşırdım ve hiç bir gey söylemeden yoluma devam et - | almış olacaklar, diye düşündüm ve yoluma devam ettim. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! ka kapısı açıldı, pederim perlişan bir hal- de içeri girdi. Yukarı sırtlara kaçtı akşama kadar çalılar arasımnda sakları -« dığını söyledi. Çok meyustu, Bize: — Benim tabancamdâ kurşun varmış, çocuklar.. Amma bilmiyordum, diyordu.» e ererseenereenere ere eee bereemen TAKViM