Çin - Japon harbi ile Dünya harbine mi Gidiyoruz? Yazan: Muhittin Birgen (Baştarafı 1 inci sayfada) ların haricinde yaşıyan nüfusunun yarı - sını bile Japon adalarının beslemesine imkân yoktur. Çocuk düşürmeği ve çocuk yapmamayı en büyük günahlardan biri sayan bu milletin sür'atle artmakta olan nüfusu bu adalara sığamaz. Yapılan besablara göre Japonyanın dağlık ve taşlık topraklarınımn insan ta- rafından işlenebilir kısmı için bugün a- dalarda yaşıyan nüfus kütlesi, çok- faz- ladır. İnsan tarafından işlenebilir. top « rak sathının kilometre murabbana 1500 nüfus isabet ediyor. Bu toprağın bu nü - fusu beslemesine imkân yoktur. Bunun için Japonya bütün gayretlerine rağmen yiyeceğinin mühim bir kısmını hariçten idhal mecburiyetinde kalıyor. Bt mikdar ihtiyacının beşle birini teşkil eder. Hal- buki Japonya bu dar ve az toprak sat - hindan azami mahsül almak için mümikün olan her şeyi yapmıştır. Bu milletin baş- hea yiyecek maddesini teşkil eden pirinç ziraati bu memlekette o kadar teksif e - dilmiştir ki, bu ziraati en çok muvaffa - le yapan memleketlerdeki neticeler- le mukayese edildiği zaman Japoen pi - rinç ziraati muayyen bir toprak sathın- da başka memleketlerdekinden — yüzde 25, 30 derecesinde fazla mahsul alıyor. Buna rağmen Japonya giyecek maddele- rinin mühim bir kısmını hariçten idhale mecbur kalmaktadır. Zikrettiğimiz şu rakamlar Japonyanın me kadar dar bir toprak Üstünde, ne ka - dar büyük ve halli müstacel bir iktısadi ve içtimaf mesele teşkil ettiğini göster » meğe kâfidir. Ayni ahval, ayni şartlar Almanyada ve İtalyada da vardır. Her iki memleket te nütus itibarile inkişaf halindedir. Bu topraklardan azami surette istifade ede - bilmek için bu milletlerin ellerinde bu - lunan teknik vasıtaların ehemmiyeti ne olursa olsun Almanya, Alman milletine, İtalya da İtalyan milletine dar geliyor ve bunlar yayılmak ihtiyaçlarını hissedi- yorlar. Aralarında bü nevi müşterek ih - lar ve zaruretler altında bir menfaat yi olan bu Mmemleketler şimdi siyasi bir müttehit cephe vücuda getirmişler - Bu siyasi cephenin gay velâ mil- lete harben olsun, sulhan olsun yeni, ye- ni topraklar ve iktısadi nüfuz mımntaka - ları temin etmektir. Diğer taraftan muhakkak olan bir şey dnha vardır ki dünyanın en büyük kısını İngi ile Fransa ve Rüsyanın elle - rinde bulunuyor. Şu hald günire a * rasında umum! dünya işleri bakımından büyük bir menfaat ayrılığı vardır. ve bunların birleşmelerine imkân — yoktur. Ben bu iki menfaatin sulh sa) Kf edilebileceğine kani olanlardan değ Zamanı belli olmamakla zümre arasında yen! bir müsademe zu- hur edeceğine kani bulunuyorum, Gelecek — muharebenin |» başlarığı - çında * Japdmya < şarki - —Asyâda - <da- ha ziyade —yayılacak wve : Çini! hiç olmazda İhismen kendi - hâkimiyeti. ve nüfuzu altına alacaktır. Bunu - yaptıktan sonra da sıra Rusyaya gelecek ve cihan harbi de o zaman çıkacaktır, Fakat bütün bu inkişaf tekemmül et - mezden evvel daha bir çok hüdiselere şa- hid olacağız. İngiliz diplomasisi dünya - yı kendi hükmü altında tutmak için da- ha bir çok mâanevralar yapacaktır. Belki de kendisini bu gailenin haritinde tut - mak üzere Japonya, Almanya ve lııl_vayı: başkaları ile vuruşturup kendisi seyirci | PSİnd Resimli Maka le: Hiddetine çabuk mağlüb olan kavgacı, mürdümgriz, bazan faal, bazan sebatsız dearken: — Ne yapalım, karakteri böyle, fakat aslında iyi adamdır, deriz. SOZ 17 yavru birden Doğuran köpek | Bir doğumda 17 yavru birden doğuran bu ana köpek Nevyorklu bir çiftçinin en | g., sadık hayvanıdır. Son günlerde işleri iyi Bgi'miyen çiftçi, ana köpekle yavrularını sayretmeğe gelen meraklılardan duhu - liye alarak dünyalığını doğrultmuya baş- lamıştır. Bir falcı Rokfellerin varislerini dava etti Zoltun Entrey isminde bir Macar hey'ettinası geçenlerde ölen milyarder Rokfeller'in varisleri aleyhine bin do- Lk bir Ücret davası açmıştır. Hey'et şinas dört sene evvel Rokfellerin fah- :|na baktığını ve 1937 senesinde ölece - ğini söylemekle beraber bu kadar u - zun seneler yaşayabilmesinin kendisi- ne verdiği nasihatler neticesi olduğu - nu iddia etmekte ve bunun İçin bin do- İhârlık ücretini istemektedir. Amerikalı milyarderin varisleri bin dolar değil bin 'şent bile Vermek iste - mediklerinden iş mahkemeye düşmüş- tür. 5 Birincikânun Avusturyada günüdür Avusturyada pul meraklısı pek faz* Tadır. Bunu bilen Avusturya posta ida- resi, 5 birincikânun 1938 tarihini pul günü olarak ilân etmiştir. O gün posta idaresi Viyanada bir pul sergisi açacak, | SON :POSTA W Görünüşü ihmal etmeyiniz $& asık suratlı, bazan Bir insan için hayatta sadece «iyi> pimak kâfi değildir. adamalardan bahse- — Ayni zamanda «iyi»> görünmek te lâzımdır. Dostlarımız bizi kusurlarımız ve meziyetlerimizle olduğumuz gibi kabul ederler, fakat unutmıyalım ki bitarafların verecekleri hü- küm sadece görünüşe göredir. ARASINDA ——— | Vahşi bir kurdla IİEHGUl BIB HKM | Ahbab olan adam Ağlamıyayım da ne z A yapayım ? Hükümdarlardan biri gayet çirkin- miş. Yüzünü görmemek için sarayın - daki bütün aynaları kaldırtmış.. Na- sılşa aynalardan bir tanesi unütül - muş. Bir gün vezirile sarayda gezer- ken gözü bu aynaya ilişmiş, kendini aynada görünce ağlamıya — başlamış. Vezir de onunla birlikte ağlarmış. Hükümdar sustmuş, vezire dönmüş: — Haydi, demiş, ben çirkin yüzü mü aynada gördüm de onun için hyorum. Ya sen neye ağlıyorsun? Vezir cevab vermiş: — Bükümdarım, demiş, siz yüzü nüzü bir kere aynadi görünce ağla - maya başladımız. Ya ben onu her gün sabahtan akşama kadar görüyorum. Ağlamıyayım da ne yapayım?... Misline rastlanmamiş Bir vahşet nümunesi Amerika gazeteleri, inanılması zor olmakla beraber vukua gelmiş bir fa - cianın bütün tafsilâtını birer birer ân- iatıp duruyorlar, Hâdise şudur: Spenser İsmii İ pur kaptanı k: d ayrilmak için | *! teşebbüs ettiği boşanma taleblerinin | Santalar boşa çıktığını görünce bir gün karısı -| Semsiyelerini unutmıyalım derken şap- ni alarak Hind Okyanusun ıssız bir a -| Kalarmı unutuyorlar. Bundan başka yağ- dasına götürüp bırakmıştır. Karışının| Mür nihayet kunduralarını bozüyor. Bo- rica,ve niyazları hattâ boşanmak inle .| Yalarını berbad ediyor. Bu da büyük bir ini kabul edeceği bakkındaki vâdle -| Ziyandır. rine kat'iyen kulak asmıyan kaptan Spenser yalnız bir senelik - - Yiyeceğini de- bırakmak ve adanın - bin:küşesinde, mücadele haftası içmeğe salih bir su göstermek Merha -| — Göçen hafta İngilterede fareler ile mü- metinde (!)-bulunarak adadat dzak -| hiele haftan idi. İngilterede' fareler d- laşmıştır. İleyhine böyle bir hafta tahsis edilmesi bu Dört ay sonra bir gemi havanın şid-|hafta içinde yalnız farelerin öldürülme- detinden dolayı bu ıssız adâya yanaş -!gi için olmayıp, aynmi zamanda memleket- Bir kurdla ahbab olmak, herkesin kârı değildir. Eşe dosta da pek tavsiye edile- mez. Buma rağmen Londra hayvanat bahçesinin kurd yetiştirme mütehassısı, |Arabistandan getirilen bu yeni misafiri İlle böyle burun buruna sürterek tanış - |makta güçlük çekmemiştir. Yağmurlu havaların şehir halkına verdiği zararlar Bir Fransız istatikçisi yağmurlu gün- lerin şehir halkı için çok zararlı olduğu- nu çıkardığı istatistikler ile göstermek- tedir. Kadın, erkek herkes yağmurlu gün- İlerde çok şeyler kaybetmektedirler, Bir günde tramvaylarda, otobüslerde, - oto- | mobillerde unutulan şemsiyelerin adedi |düzt yüzü buluyor. Hemen bu adede mü- kadın çantaları da bulunuyor. Şem- elerini unutmamağa uğraşan kadınlar rını unutuyorlar. Erkekler de | — İngilterede farelerle Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu İçi: Bugün Konamadı Kadınları dtnlemekı.e Devam edelim! (Baştarafı 1 inci sayfada) Bana kalırsa, böyle kurulmuş bir yardım! cemiyetini dağıtmak ta faydalı bir hareket değildir. Fakat bu cemiyetin yaşamasına mü saade edilebilmesi için ancak bir çare gö - Tebiliyorum Cemiyet, ismini, ve maksadını, tamamen değiştirmenN, ve kendisini, bugünkü —adınm ifade ettiği mânadan, daha doğrusu müna - gazlıktan kurtarmalıdır!. * Kadın terzisi Bayan Nebahat Şerbetçi de, Şair Şüküfe Nihalle hemfikirdir. O: e— Ben, diyor, bu birliğin ne mevcudiye- tinden, ne de ne iş gördüğünden haberda - rım. Eğer bu birlik, adının ifade ettiği bü - yük iddiaya uygun İşler becerebilmiş olsay- dı, şüphe yok ki bu derece ailik, bu derece meçhul kalmazdı. Binaenaleyh, bu birliğin meveudiyeti, ka- dinlarımızın gururlarını iki cihetten renci - de eder: Bvrelâ, bir «Kadınları Fsirgeme Birliğik kurmak, kadınların, Darülacezeye — sığınan biçareler kadar âciz görüldüğünü anlâtır! Bonra, kadınlar tarafından kurulmuş bir birliğin, bu kadar meçhul, bu kadar silik Kalması, kadınların, bir yardım cemiyetini yaşatmak kabiliyetinden mahrum bulunduk- larını gösterir! Halbuki, kadınlar ne o kadar âciz, ne de bu kadar kabiliyetsizdirler. Ve bizi öyle görmeye, öyle göstermeye de hiç kimsenin hakkı yoktur. Bingenaleyh, kendilerinde bu hakkı veh- medenler, haksız bir iş gören har-vatanda - gin âkıbetine mahküm edilmelidirler'» * İstanbal radyosunun klâsik Türk musi - kisi hey'etinin kanunisi Bayan — Vecihe de, arkadaşımızın suallerine şu cevabları veri - yar: «— Erkek, kadın, çocuk, bütün sayıfları, düşkünleri; işsizleri, biçareleri, yersimleri & - sirgeyen bir cemiyeto, hattâ bir — değil, bin cemiyete sade ben değil, vicdanlı, merha - metli her vatandaş candan tarafdardır. Fakat yardıma muhtaç biçarelerin için - den sade kadınlara el uzatmak her şeyden evvel, kadınlığın püyansız şefkatine uyma - yan bir bödbinliktir. Vazgeçin fazlasından.. Kadınlarımızın, bahsettiğiniz birliğe tarafdar olabilmeleri i- çin, bu bodbinliği Kabul etmeleri Hanm! Sorarım size: Ana olmak istidadında doğ- muş bulunan kadınların, bunu kabul ede - bilmelerine İmkân var mı?» Gene Tadyosunun san'atkâürla , rından Bayan Fahire Refik de bu . birliğin aleyhtarlarından. Ona sorarsanız: «— Şimdi, diyor, kadınları esirgeme bir- Hği, adından da anlaşıldığı gibi sade kadın, ları esirgeyecek. ©O takdirde, erkekler: «— Mademki, diyecekler, kadınlar selalet ve zaruret karşısında müşterek, ve mütte - hid biz cepbe kuruyorlar, biz ne bekliyo « ruz? Hemen bir <Erkekleri Esirgeme Birliğir kuralım. Onlar aade kendi hemcinslerine yaz dım etsinler; biz de sade kendi hemetnsleri - mizin ellerinden tutahm!» O takdirde ne olacak? — Bahsettiğiniz bo ebirlik» yüründen ortaya bir sikilik» çıka - cak! Ve biçare kadınlar, hiç bir faydasın) tatmadıkları bu birliğin bir çok zararlar görecekler! Binaenaleyh, bana sorarsanız, yapılma - m lâmni gelen Hâreket,; kadınlarımızı, Ra . dınları esirgeme birilğinden esirgemektir!. TAKViM mak mecburiyetinde kalmıştı. Geminin /lerinin en büyük düşmanı bulunan bu tayfası adada dolaşırken Spenserin ka-ih'ıyvanluın imhası için lâzım olan en son | rısile karşılaşmışlardı. Kadın dört ay i-/gsullari ahaliye öğretmek içindir. 1919 da | çinde vahşileşmiş ve çıldırmış bir hal-|neşredilen bir kanım, bu hayvanların ını. de bulunuyordu. hası için münasib gördükleri her hangi | Bu gemi adadan hareket ederken bu| bir usulü tatbik etmek hakkını tanımış - biçare kadını da beraber gelirerek hü - tır, Fare mücadelesi haftasında bütün si- kümete teslim etmiş ve hükümelin ya-|nemalarda «düşmanınız faredir» filmleri mevkinde kalmayı da temin edecekti>,| PUrada şimdiye kadar Avusturya hükü|kaladığı kaptan Spenser yaplıklarını 1- gösterilmekte ve koskocaman duvar ilân- Fakat her ne olursa olsun dünya ka - rışmıya — mahkümdur. — Hattâ — İn - F verenin de iştirakine mecbur ka- lacağı umumi bir harbe dağru gitti- Himize de şüphe yoktur. İş yalnız bunun | zamanını keşfedebilmektedir. Muhittin Birgen Beynelmilel ş'mendifer kongresi açıldı Atins 16 (Hususi) — Beynelmilel şi - mendiferler kongresi dün açılmıştır. Yu- | nan şimendiler nazırı açılış nutkunu söy- i lemiştir. Kongre daşlıca beynelmilel | Hcari nakliyatı kolaylaştırmak için tari - deler meselesini mürakere edecektir. meti tarafından çıkarılan posta pulları teşhir edilecektir. İSTER İNAN, ISTER İNANMA! Dünkü gazetelerden birinde, Şehir Meclisi içtimama aid haberler arasında gözümüze ilişen bir kısım var: Caddelerde mangal yakmak meselesi olmuş. Dazı âza evinde mangal yakacak yeri olmuyanların | mangallarını nerede yakacaklarını sormuşlar. Bunlara ce- vab veren âzadan biri: — Evlerinde mangal yakacak yerleri trik sobası tedarik visinler, yahud da paltolarına bürünüp İSTER tiraf etmiştir. Şimdi kaptan muhake -|lerile de farelerle mücadelenin muhtelif me eığılmekıudir vasıtaları ahaliye öğretilmektedir. 5 otursunlar! demiş. Bu bize Fransa kraliçesi Mari Antuva- netin bir sözünü hatırlattı. Mari Antuvanete: -- Halk yiyecek ekmnek bulumuyor! Dedikleri zaman: — Ekmek bulamıyarlarsa pasta yesinler! Demişti. Bizira Şehir Meclis: âzası arasında da Mari An- tuvanet gibi düşünenler bulunduğuna biz inanmak isleme- Gik, fakat ey okuyucu sen: İSTER İNANMAI münakaşayı mucib | olmıyanlar da elek- İNAN,