İlm. ie SON POSTA neleri Tahkikat menfi netice verince hususi bir katar hazırlandı, çalınan treni aramıya çıktık ! Dünkü kısmın hülâsası || | Malifiyetinden dolayı meslekten çi « karılmış eski Konya rüşdiyesi tarih öğ - Tetmeni hapishanededir. Cürmünü ba Yalile ödüyor. Fakat © eski mesleğine g€- ne hizmet etmek istiyor. Hiç kimsenin bie gf senelerdir gizli tutulmuş olan iseyi hiç bir saklamadan an - Matiyor; ed »Ben o sıralarda Sirkeci » Edirne tren- lerinde seyyar hat müfettişliği kalemin * de tercümandım, diyor, Semplon ekspre- #l Yâirne istasyonundan İstanbula doğ - Tu hareket etmişti. Fakat 5 saat 45 daki- Ka Geçtiği halde hiç bir istasyondan set- tren hakkında haber gelmemişti. Yapılan bütün araştırmalar boşuna 0- Yordu. Edirneden hareket eden tren hatta yoktu, Herkes telâş içinde idi. U - müdürlük telefonla müfettişliği a- za Sert bir sex umumi müfettişe bağır- > Eşek herif. Alay mu ediyorsun? Tren yerim dibine girmedi ya? Hatlarınız bo - Yuk. Servisleriniz bozuk, Koca treni u - Şurdunaz gitti! Bir hâdise yüzünden tek- Far Edirneye dönmüş olmasm? — Sorduk efendim, Edirne de bize 80- Füyor. Hayır. — Nasıl hayır yahu! Koca ekspresi Saldılar mı? Allah Allah, demek ekspres Salındı?, Telefon hiddetle birdenbire kapatıldı. Ve Müdüriyeti umumiye akabinde hemen bir tamim çıkardı. Roman devam ediyor. atti Hâdise mahrem tutulacak, tek keli- Söylenmiyecek. Aksi hareketin dır Vâmharbe teslimi mucib olacağı hükü- © bildirilmişti. Keyfiyetten askeri dollar şifre ile haberdar edilmiş- Böyle bir hâdise hiç işitilmemiş ol 'IĞU için siyasi bir suikasde hükmo- uş, hâdise: hiçbir taraftan du- si için hemen şiddetli tedbir- alınmıştı. “Semplon ekspresini çaldılar!» Salim bir aklın almıyacağı bu söz tün idareyi dehşetle karışık bir hayre- le düşürmüştü. Hiç koca şimendifer çalı-| Mir mı? Fakat çalınmıştı ve izi bile orta-, Yoktu... İ Birçokları bu hâdiseyi bir harb baş olarak görmekten kendilerini alamı- rdı. Bir buçuk saaltenberi idarede- Yu ler bütün telgraf hatları işliyordu. Fakat | şaşkın Er 2 iyiye İelaması bir oldu. Hüsrev bey istasyon $ifa hiçbir iz bulunamıyordu. i Avtupa merkezlerinin servisleri kâmi- cevabsız bırakılmıştı. Hat komiserli- i dahiliye vekâleti ve yol müdüriyetile telefor muhavereleri yapmakta idi. İsenin o Avrupaya aksetmemesi için emir verildiğinden, Avrupa merkez- cevab verilmiyordu. Diğer taraf- ekspreste İstanbul için 18 yolcu kak Mış olduğu, hepsinin de ecnebi olduğu 4 aşılmıştı Avusturya - Macaristan $€- #retinin kuryesi de trende idi. Sefaret teitilmanı geç vakte kadar istasyonu terketmedi, fakat kefidisine hiç kimse MİN izahat verecek gibi olmadığını görün- “ çekilip gitmişti. Trenin 18 yolcusu da ecnebi olduğu Sin bu görülmemiş, işitilmemiş vak'anın Uyulmaması imkânsızdı. Belki hüküme- tin başına bir hâdise dahi çıkacaktı. Hat boyundaki askeri karakollarda da rapor Belinceye kadar bütün kumpanya heye- tan içinde bekledi. Nihayet menfi rapor Belince idare hazırlattığı hususi treni ha- feket ettirdi. Resmi tahkikatlan evvel Umpanya hususi tahkikatı sür'atle yap-| Mağa ve kaybolan ekspresin kıbetini anlâmıya karar vermişti. Tren yolcuları | âmilen ecrebi olduğu için bizim müfek V3 beni de trene almıştı, Ben trene binerken ön vagona bir müf- teze askerin de yerleşmekte olduğunu Bördüm, dı * Bizim hareketimizden yarım saat son- #a bir kar fırtınası başlamıştı. Bizim mü- *İİŞ tanımadığım yabancı zatlarla hiç nuşmadan yüzü sapsarı bir halde otu- Tüyordu. Kar fırtınası başlar başlamaz *ndişeli bir yüzle: Biz gidinceye kadar korkarım yol kapanacak! Dedi. Karşısındakiler biç cevab verrne- “iler, Biçare Hüsrev bey nihayet dura- Madı; — Allah Allah! Ben böyle şey ne gör-( Şen ey eze — e — “ Son Posta , nın sergüzeşt romanı —.— im, ne işittim. dedi. Koca tren kaybol- sun,. olacak iş değil, bir suikasde uğra- yıp berhava edilmiş olsa, infilâkin tahri- beti, enkaz görülmek lâzım.. halbuki hiç- bir iz yok. treni şeytanlar mı çaldı, olur şey değil vallahi. olur şey değil! Yolda her geçtiğimiz istasyonda diğer istasyonla ve merkezle muhabere edi- yorduk. Memurlar da şifre veriyorlardı. Çorlu istasyonuna iki kilometre kala merkezden servisle şöyle bir emir veril- di: — Kar fırtınasından dolayı yol kapan- dığı takdirde yalnız lokomotifle ve behe- mehal yola devam olunacaktır. Hüküme- tin müdahalesine meydan vermeden tre- Bin izi bulunmalıdır. Yollara askeri müf- rezeler çıkarılmıştır. Onlardan maküs bir emir almadıkça vazifenize devam edi- WI. Gece Çorlu istasyonuna yıldırım gibi girdik. Trenin durmasile istasyon şefinin ve telâşlı bir yüzle komparlımana şefinin bu heyecanlı halini görünce: .— Eyvah, yol mu kapandı? Diye bağırdı. İstasyon şefi nefes nefese idi: — Hayır! Ekspresten malümat aldıkl, Dedi. Zava'lı Hüsrev bey yerinden sıçra- mıştı. Faket memurlar yerlerinden bile kıpırdâmadılar. Hüsrev bey koşarak telgraf muhabere Onlara izahst verdi: "Tren bulunmuştu! Uzunköprü istasyonunda battal bir hat üzerine çekilmişti! Telgraf başında mü- döriyeti umumiyeden: uzayıp gidiyordu mıyacak işin ne olduğunu bir an evvel anlıyalım... — Ekspres battal hat üzerine nasil çe- kilir, müfettiş bey? Yolcular sağ mı iniş? — Bilmiyorum.. Karşımızdaki memurlar tek kelime söy- lemeden, birbirlerine sıkışmışlar, ayakta, uzaklara bakıyorlardı. Yalnız bir tanesi bir aralık makinişte: — Devrilmiyelim! Dedi. Filvaki tek lokomotifin gece kar- lar üstünden uçuşu korkunçtu. Bâhusus, müdüriyeti umumiyeden verilen emir mucibince, yoldaki ara istasyonlarının hiçbirinde de durmuyorduk ki mütem- mim malümat alabilelim, Yalnız gece yol açık işareti önümüzde iki renkli şeytan gözü gibi parlıyor, İstasyonları sür'atle geçiyorduk. Bu renkli gözler arkamızda meş'um bir istihza ile kapanırmış gibi bir müddet bakıp, yumuluyorlardı. Garibdir ki ateşcinin yanında olduğu- muz halde üşüyorduk! Nihayet Jökomö- tif keskin bir çığlık kopardı: Uzunköprü istasyonunun fenerleri görünmüştü. Fa- kat istasyona girmeden birdenbire: -- Dur! İşareti verilmişti. Lokomotif rayların üstünde gıcırdıyarak durdu. Kar tekrar başlamış olduğu için ne olduğunu göre- miyorduk. Hüsrev Beyin, kısık sleşei lâmbasının aydınlığında O dudaklarının titrediğini gördüm. Telâşlı bir sesle; — Ne var? Diyebilmişti. Memurlar bermütad hi kımıldamamışlardı. px Makinist, frenleri bağlıyarak: — Bilmem. bekliyelim, anlarız!, Dedi. O aralık iki süngülü asker İoko- İ İodosına gilti Sonra memurları çağırttı. | motifin önüne geldi: — Kimsiniz? Diye bağırdı. — Memurlar. — Bekleyin, İstasyonun askeri kordon altına alın- — Son sür'atle ve yalnız lokomotifle | dığını anladık. Birkaç dakika sonra kar- Uzunköprüye hareket ediniz! Emri verildi. Askeri müfrezeyi Çoriu- ön bıraktık. Biz ve yabancı memurlar bep birlikte lokomotife bindik. Kar fır. anası biraz kesilmişti. Bana dayanan ir i Hüsrev beyin bacaklarının titrediğini Dai çök ciddi bir sesle: sediyordum. Kulağıma eğilip dedi ki: .— Serviste fazla malümat verilmiyor | Ben ilk tahkikatı yaptım. hi ğa , bu, haydudların bir işidir. Fa-| yamadık!.. dedi. liseyi Allah bi a kat hani ölsem, gam yemiyeceğim, bu ol- İstanbulda ve tırılmak üzere seks memur alınaraktır. İLÂN ETİ BANK EREĞLİ KÖn ÜRLERİ İŞLETMESİ Kömür Satış Şubesirden bilâhara irabında Zonguldakta muhasebe işlerinkle çalış- en raya kadar aylık ücretle ve imtihanla müptedi bir İsteklilerin aşağıdaki şartları haiz bulunmaları lâzımdır, | — Türkiye Cumhuriyeti tabaasından olmak. 2 — Askerlik hizmetini yapmış bulunmak. -- Yaşı otuzdan yukarı olmamak. , Gl Male Lise veya Orta Tiraret Mektebi mezunu olmak. Jar üstünde gıcırdıyan adımlarla karakol kumandanı geldi, Yüzü, omuzları karlar içindeydi. Bir elektrik ceb fenerile vesi- kalarımıza baktı. Biz merak ve heyecan- la kumandanın yüzüne bakıyorduk. Ku- — Pekâlâ, twhkikata elkoyabilirsiniz. (Arkas var) — Sihhat raporu ibraz etmek. i — Di suçla aâhkim olmadığına dair vesika ibraz etmek. haiz bulunanların imtihan günü olan !0 ilkkânun 1937 ye kadar İhemen fasılasız devam etmiştir. Hara «|| Yazan: N. Krer yili, iaddesinde 28 numaradaki daireye müracaatları, Tophanede “Son Posta, nın Hikâyeleri Cibi Plin, eldivenlerini bileklerine kadar çekti. Ve çizmelerini dizkapaklarının al- tına bağladı. Elektrik fenerini yak! Bentley'in içinde öldüğü yatağa sokul - du. Cibinliğin iki ucunu çözdü. Bir kaç dakika bekledi. Sonra cibinliği yerinden indirdi, Katladı, ve nahiye ko- mişerinin evinin arkasında bıraktığı o- tomobiline götürdü. Onu orada bıraktık- ten sonra komiserle, doktorun oturmak- ta oldukları verandaya doğru yürüdü. Doktorla, komiser viski şişesinin dibi- ne darı ekmişlerdi. Bu sefer de (cin) e başlamak üzere idiler, Flin de, bardağına biraz cin koydu, üzerini su ile tamam - Jarken komiserin korkudan yemyeşil ke- sildiğini farketti. Onlar gidecek, komi- ser yainız kalacaktı, Flin ile doktor, o gece Salam'a döne- ceklerdi. Ay batmadan evvel, Volta ge- çemezlerse, orada çadır kuracaklar ve şa- fağı bekliyeceklerdi. * Flin birdenbire sordu: — Sarı sıtmağan kurtulan hiç kivsseyi gördün mü doktor? Doktor: — Evet, dedi. bir kişi gördüm. — Bir çok da hastalarla karşılaşmış, onları tedavi etmişsindir? —İki yüz kadari, Elinin hareketlerini idare edemiyecek kadar çok içmiş olan nahiye komiseri 8ö- z€ karışdı: « — 200 de bir kişinin kurtulması bu pek az. Bardağına uzanırken eli kaydı. Doğrusunu isterseniz, bu istasyonda, hele muavininin sarı sıtmadan ölümünü gördükten sonra, yalnız başına kalmak her babayiğitin yapamıyacağı işlerdendi. Fiin'e, beni de Salmana götürün deme- mek için kendini zör tutuyordu. Komiser bir sigara yaktı: — Karantine ne kadar sürecek? dedi. — Üç hafta... Bu sefer Flin merakını yenmek istedi: — Sarı sıtma mikrobu taşıyan sivrisi- nekler bu kadar yaşarlar mı? — Ölüm vak'asından 21 gün sonra da hastalık başgösterebilir. Komiser bir cin daha yuvarladı. Flin, arkadaşına veda ederek doktorla! birlikte evden çıktı. * Salam'a sabahın saat beşinde vardılar, Flip, doktoru hastaneye bıraktıktan son- ra, doğru evine yollandı. Ortalık daha yeni aydın!anıyordu. Genç Grimsbinin av. ludan geçerek misafir köşküne doğru iler lediğini gördü. Zaten onun da beklediği ümid ettiği bu idi. Hemen karısının oda- sına çıktı, Karısı Mira üzerinde sabahlı- ğı, hasır bir iskemlede oturuyordu. Yanı başındaki masada iskambil kâğıtları vat- dı. Masanın yanına da bir iskemle ko - nulmuştu. Yorgun gözüken Mira: — Nasıl oldu da bu kadar çabuk gele bildin?.. diye sordu. — Bütün gece yol aldım. Grimbsi'nin ne işi vardı burada?, — Ben çağırmıştım. Çok korkmuştum da. — Neden”, — Dışarıdan bir takım patırdılar işit- tim. Ayak seslerine benziyordu. Birisi, evin etrafında dolaşıyordu. Işığı yaktım. Birisi, yüzünü pencereye yaslamış, bans bakıyordu Bu bir yerli idi ve benim yak »iz olduğumu öğrenmişti muhakkak.. bu-| nun üzerine Mister Grimbsi'yi çağırdım. Geldi ve sabaha kadar beni bekliyeceği- ni söyledi. Ve Filin, oyun masasına doğru giderek, iskambillere el sürülmemiş bile olduğu- nu farkederek: — Siz de, pasyans oynadınız galiba?.. dedi. — Evet, oynadık. Flin, âlâ!.. diyerek arkasını döndü ve Karadenizde fırtına u Evvelki gece Marmarada başlayan lodos, dün akşam üzeri karayele çevir» miştir. Karadenizde fırtına baş göster“ miştir. z Hava yağışlıdır. Yağmur dür. hemen derecesi düşmektedir. nlik Çeviren : İbrahim Hoyi odadan dışarıya çıktı, Mira da ses çıkarmadı. Kocasının kon. disile böyle konuşuşünu beğenmemisti, Flin, kahvaltısını bitirirken Grimsbiye mahkemede işim var, Sen karımı tens götür, dedi ve mahkemeye gitti. Haoiş te bir aydanberidir, rahat durmuyan sk hirbuzlardan birini celbetti. Bu sihirbaz lar, Coneomboda bütün karışıklıkların «w lebaşıları ii, Her ne olsa onların başı ah tından çıkıyordu. Herif ceza yediğini ars lâyınca, uzun bir ke şezbesl bırakılmazsa, FI de öldürüleceğini haykırdı. Flin de, sihin bazın tam saat dörtte fslakava çekilme sini emretti, Ve, saâ! dörtte tekrar mah- kemeye giderek hükmün infazında hazı bu'undu. Evine döndüğü zaman, Mira ile Grimsbi tenise gidiyorlardı. Delikanlı direksiyonda idi, kadın da yanında oturu yordu. Kavelyesi ile arasında epeyce ge niş bir mesfe vardı. Flin bunu farkedin ce gülümsedi, ben olmadığım zamın & kim bilir nasıl birbirlerine yanaşirlar.. diye söylendi. * Eve girörek doğru (o yemek odasını geçti. Yarım bardak viskiyi başına dikti. Sonra, bahçeye çıktı. Bentley'in yata Zından aşırdığı cibinliği aldı. Günlerdi Grimsbi'yi öldürmeği tasarlamıştı. Ama nasıl yapacağını bir türlü kestirememiş ti. Ve sarı sıtma mücadelesi için çağırık dığı zaman, eşref saatin geldiğini anla. miştı. Cibinliği misafir köşküne götürdü, bir iskemlenin üzerine iliştirdi. Ve ayaktı durup Grimsbi'nin Yatağına (takılmış olan cibinliğe bakmıya başladı. , Bu cibinlikleri değiştirecek, ve delikan li da öbür dünyaya gidecekti, Bentley'in yatağından aşırdığı cibinlikte, sarı sıt ma mikrobu taşıyan sivrisinekler vardı Bunlar hiç şüphesiz Grimsbiyi sokacak ısıracaklardı, Böyle bir hal, o mıntakay3 da sarı sıtmayı aşılamak demekti. Ama Piin'in umurunda bile değildi. O beyaz ırkdaşlarından nefret ediyordu. Arkasın dan güldüklerini, alay ettiklerini görüş B'bi oluyordu. Hastalık sirayet edip, ge- nişleyince, ahali, cibinliklerde otururken, o ellerini kollarını sallıya sallıya, istedi- gi gibi dolaşacaktı, Kıskançlık ahtapot gibi onu sarmıştı, Flin'i öldürmek için oraya gelen, fakat bulamadığ. için de, bahçede sinen Con- combalı câni, pencerenin dibine sinmiş, kurbanını seyrediyordu. Câni, Flin'in bu- Junmadığı o gece, karısının bir başka be- yaz adamla vakit geçirdiğini; şafak sö künceye kadar da kâğıd oynadıklarını görmüş, fakat öldürmeğe memur olduğu adamın bu olmadığını anlamıştı. ama, bu gece yanılmıyordu;. Canını cehenne- me göndereceği adam, tam kendisine ta- rif edilen kimse idi. Flin arkasını dönüp, Grimsbinin yata- Zındaki cibinliği sökerken, Concombalı yerlinin fırlattığı kargı Flin'in sağ omu- zunun aşağısına saplandı. Flin, muhare- dığını, fakat ölmediğini garib bir insiyak- Ja hissetti ve iki büklüm olarak ellerile, Bentley'in cibinliğin! koyduğu iskemleyi yakaladı. * Mira ile Grimsbi tenisten dönünce, o- nu iskemlenin yanında yığılmış buldu. lar. Mira müdhiş bir çığlık kopardı ve diz üstü çökerek kocasının başını ellerile kal- dırdı, Flin'kadınının bu hareket ve halle- rinden, Grimsbi ile zerrece alâkası olma- dığımı anlamıştı. Onun için karısıma yü- züne bakarıadı, gözlerini başka taraflara çevirdi. Çünkü ona inanmamıştı ve deli- kanlıyı da sarı sıtma mikrobları ile öldür- mek istemişti, Kendisi de tibkı sihirbaz Bibi falakaya yatırılmalıydı., Bentley'in şimdi de kan lekelerile kir- $ bir renk şlmış olan cibinliğini göstere- rek, güç işitilir bir sesle: — Şunu kaldırınız ve yakınız!.. dedi ve minnet ışıkları ile dolu gözlerini karısına çevirdi. Yarık tüshamızda; Oda meselesi Rusçadan çeviren: H. Alaz sik Ai Gil Bi p