12 İkinciteşrin SON POSTA Amerikalı bir ilim adamının iddialar Napol hasta o Eğer bu büyük kumandan irsen kan tarihte işgal ettiği m bulunmasaydı, Genç Napoleon'un veremle pençeleştiği günlerde z_:;“!_rıhh bir ilim adamı Nevyork gı-W erine Şyazıyor: KA'CH—Sur-Aubc*de bir bomba patladı R ;'ipnlcun'un muhafaza kıtaatı korku inaAğildı. «Talihin adamı> nı taşıyan at V'”*k neticesinde param parça oldu. Fa-, ';' Napoleon'a hiçbir. şey olmamıştı, le alihin adamı» nasibinin, babası ve ced- fİ gibi, mide kanserinden ölmek oldu- Nu pek iyi biliyordu. Bundan dolayı cenklerde karkusuz, *Vasız bir fatalist kesilmişti. Bununla '.'lr'ab—.ı_ Avrupayı fethetmesi için, <Wf “akiyet hastalığı» diye isim vereceği- İZ “veremin» hamle ettirici kuvveti (â- n,'“ Beldi ve endocrine guddelerinin aZ Emesi de, bu tarih adamını, kanserden __glıu nasibini beklemek üzere menfaya Tükledi, daNl.wleon'un büyük babası, mide urun- 54 ölmüştü. Babası da ayni hastalıktan b P gittiği zaman Napoleon mektebde lî"“r-".*'hrdu Mekteb müdürlüğü haberi fak #lmaz kendisine izin vermek islemiş, At o, razı olmamış: : '*VGiıı yaşı kadınlara yakışır! diyerek Tölerine devam etmişti. | Napoleon, kendisinde bulunan iyi has- ;ı'fl anasından tevarüs ettiğini, baba- __X*_“-jı da bozuk bir sıhhat ve mide kan- İni aldığını söylerdi. Onun için de ba- ı».vmn"l ölümünden müteessir olduğunu “a belli etmemişti. at'“fPüİ"on. doğuşunda bir dâhiye has 0- 'ük kadar zekiydi. Eğer sıhhati yerinde ialönsaydı. hiç şüphe yok ki asker; fa> ».Vdoîr_m acak, kendisini aşırı derecede iği, bayıldığı fenne verecekli. a “ba.—ımn yapılan fethi meyyit ile, ha “iBin irst olduğunu bilen Napoleon, bü *Seleyi ekseriya doktorlarla münakaşa Tdi. İki kere teşrih ilmine çalışmış, ka / Seferinde de, yalnız ve yalnız mideyi "Sİp biçtikten sonra, bu hevesinden VAZ- Tmişti. Hattâ son günlerine kadar P B doktorlar, midesinin bozuk olduğun- v bahsettikleri zaman, kızar, köpürür: lâf. Midemde hiçbir şey yok» der- Ötün bunlara rağmen, imparatorun midt rahatsızlığı ve hazımsızlık çektiği Uhakkaktır. r_â“nkux yemeklerden sonra midesi Ağ- İ 1. Bu ağrılar zamanla daha fazlalaş- k"!. keskinlemiş, ve kendisinde ihtikanı ! olduğunu gösleren, mide bulantı- (ka—nhür etmişti. Bu anlarda Napoleon Te Yatar ve halının üzerinde o yanâı, bu " ÖL B Yana Yuvarlanarak inlerdi. “#te bunları öğrendikten 5 *rin o dünyada taklid edil Yüunu neden ihtiyar ettiğini, yani sağ ra, büyük meşhür Meşj lim Dr. Soholnikof'ün dtdi'ğl gibi, Napoleon her hareketi, her sözü ile bütün ömrünce bir fikri sabil ile yaşadı. Bu fikri sabit te, irsi binnetice kaçınıl- masr imkânsız olan ilevi bir hasulıl.'.an öleceği kanaâti idi. Bu his, evham yalmız Napoleonda değil, bütün Bonapart aile- sinde vardı. Bazı is! isnalarla hemen hep- si- ölümlerini beklemişlerdi. Napnlşmıın büyük kız kardeşi: «Ben tıpkı - idama mallvküm © iş bir insan gibi yaşıyo- rum> diye Napoleondan sekiz ay ev- vel Triestode öldü. K n Napoleon öldükten sonra ı:ı.urs:mn g_u-_ müş bir kutüda oğluna göndorilmesini emir ve vasiyet etmişti. Fakat, Napoleo- nun Oğlu, mide kanserinden değil, ve- rvemden öldü. * Yâtakta, kanserden öleceğine inanmış olması Napoleonı bambaşka, cidalden, 0 nıyan, çekinmiyen, bir ru- hf halet yaratmıştı. Napoleonun "Efüf!üı tehlike karşısında doğan cesaret değildi. Ona göre <tehlike» diye bir ıı'.e'.'lııîm yok- tu, Bombanın atını üzerine sürdüğü za- mal ki patlamıyacağını sanmıştı. Ida yalnız at yanmış, ken- savaştan korkm man ihti Halbuki bu disine bir & Napoleon'u! Elba dönüşünde, karşısı- na bir alay ile yüzbaşı Randome gönde- tilmişti. Kumandanın vazifesi imparalo- ru Grenoble'de durdurmaktı. İki düşman arşılaşınca, Napoleon askerleri ün bu dünyaca meşhur pozunun Napoleon'u Si bi artık meçhul değildir sebel re silâhlarını aşağıya indirmelerini, nz:r-i larını emretti ve luları yere doğru tutma en, yüzbaşı tek başına ilerledi. Bunu gör! — İştel.. Ateş!.. diye daykırdı. Askerler titriyen eli rile silâhlarını, Napoleonun üzerine duılmlnulır._ Fakat Napoleon gözünü bile kırpmadan ilerledi ve gayet tok bir sesle: — Askerler, diye bağırdı, ben sizin im- ahuzum. Tanıyorsunuz beni. İçi- u öldürecek bir asker te vücudum. paratort nizde imparatorun K sın meydana, İŞİ başının emrindeki arını atarak — diz varsa, Çık Bunun askerlerin çöktüler. e 1809 da Ratisbon muharebesinde yata- lanmış almasına rağmen harbe girmekte bepsi silâh! ısrar etmişti. Waterloo muharebesindi rini kaybedince zehir içti. Fa- len sonr tün ümid kat tesir etmedi. Kartal anlu, yeşilimsi, adetâ sarım- trak sura leli ciğerler buru Napoleon kendisini bildi bi- i ağzırdan gelecekmiş gibi, # 3 *i yeleğinin içine niçin soktuğunu an- y 2 .,fcr“l Bunun sırf ağrıyan midesini basş- sarsıla sarsıla öksürürdü ve dalma da a- tael vüksekti. Buna rağmen azami enerji masındadır sere ve vereme müptelâ evkie asla erişemezdi Napolen menfada kamserden muztarib iken sarfederek çalışır. Yapacağı harblerin bütün teferrüatını hazırlardı. Günde üç saatten fazla uyumazdı ve günde bir öğün yediği yemeklerini gayet acele, lokma- ları birbiri peşi sıra yutarak yerdi. Bütün korkusu, evhamı kanserden ölmek oldu- ğu halde, garib bir inanışla, mukadder no ise o olacağını söyler ve böyle acele acele yemek yiyişlerinin hastalığı daha sür'atle davet ettiğini asla düşünmezdi. Dahilden ilâç almaz, kanının alınmasına da müssade etmezd Muazzam bir muhayyele sahibi olan we bu hayallerini hakikate ulaştırmayı bilen ve uaştıran Napoleon, şöhret ka- zandığı zamanlar, hasta, adelâ yatalak o- lacak bir halde idi. Fakat andaki o anla- şılmaz kudret ve enerji ile her istediğine nail oldu. Napoleon bu enerjisini endoc- rine güddelerinin kuvvetle işlemesinden elde etmişti. Bazı hastalıklar bu guddv'e- ri atalete sevkeder ve birçok hastaları tembel yapar. Verem gibi bir takım has- talıklar ise aksine ayni güddeleri hare- kete getirir. Napoleonun fethi me' den bitinde kurumuş bir verem karhası- na rastlanmış, bu suretle ölümünün ve- remden olmadığı anlaşılmıştı. Filvaki Na- poleon şöhret ve muvaffakiyetin en yük- sek noktalarına çıktığı zaman veremi yenmişti ve disini inde ciğerlerin- emi de i. B n ettiği zaman da gö am olmuştu. AÂrtık verem mikrobile beslenemiven İerdocrine guddeleri kâfi derecede — işli- yemez olmuşlardı. Vakıâ Napoleon gene plânlar çiziyor, muhayyele: işletiyordu ama, bu plânla decek enerji: Ahlâkı da değişmişti. Artık, ikide bir- | de bol bol ağlıyordu. Yüzü de eski şeklini kaybetmiş, kadınca bir mana almış, be- yazlaşmıştı. | Meşhur hiografi muharriri Segur'un ıddiasına göre Napoleonun Rus seferini İkaybedişi sırf bu değişmesinden, hası gandan ileri gelmiştir. Borodinoda - tam zamanında icab © mesi, hattâ tereddüd etmemesi bu hezi- metini hazırlamıştır. Hattâ © kadar ki meşhur General Mürat bile, «Ben bu a- damı tanımıyorum» demişti, * Endocrine guddelerinin iyi işlememesi yüzünden bozgundan bozguna uğrıyan, en, Elbaya sürülen, ora- hazırlanmış Waterloo mu- idare e- rihayet hal'edi dan kaçan, İ yarebesini gene bu sebebden iyi demiyen Napoleon, St. Helena sında, ancak son demlerinde ölüme götüren hastalığın o kadar kork- tuğu menhus mide kanseri olduğunu an- lamıştı. menfa- kendisini , . v . n - eon'un muvaffakiyetinin sırrı İSimone Simonla mülâkat İri mavi gözleri, bukle bukle kumral saçlarile bu tatlı tebessümlü yıldız, muhakkak ki sinema perdesinde tanıdığımız gölgesinden çok daha güzeldi Yazan: Muazzez Tahsin Berkand Z- Cinâmonde mecmuası müdürü —bana |vermiş olduğu sözde durmuştu. Bir sü- , |bah kâtibinden şu mektubu aldım: «Sinema artistlerinden Simüne Simon şerefine film şirketi tarafından pazartesi günü saat altıda Şanzelize paviyonunda bir kokteyl parti verilecektir. Bu top- lantıya aid davetiyeyi ilişik olarak gön- deriyorum. Yalnız gitmek istemediğiniz takdirde lütfen muayyen bir saatte bize gelin; beraber glderiz.» Bu mektuba çok sevini ; çünkü ben Simone Simondan — hoşlandığım Türkiyede çok sevildiğini Va biliyordur Muayyen günde, saat beş buçukta Ci- nemonde müdürünün odasında idim. Be- ni gene nezaketle kabul ederek kâtibini £len, kökteyl partiye gidecekler « rasında Bessy de var değil mi? Kendisi madmazel Berkandla tanıştırınız ve onu Simone Simonla görüştürmesini tarafım- |dan rica ediniz. | İki daki ara mec mn belli başlı yazicılârından biri olan M. Msurice Bessy ve birkaç arkadaşile bi te yola düzü! üştük. M. Bessy sporcu adımlarile yü- erek beni de yanımlda koşmağa mec- bur ediyör ve durmadan konuşuyordu. — Simone Simonu hiç gördünüz mü? — Canlısını hayır. Çok sevimli bir kızdır. Fakat Holly- Twood'dan döndükten sonra onu değişmiş buldum gibi? — Hollywood'a gitmeden, yani- yirmi ” evvel neş'eli, şakrak, sade bir kızdı. mdi ona da, Amerikaya giden bütün ki artistlerimiz gibi bir. natil uzaklık, ağırlık, daha d yıldızı olduğunu bilen bir hal> im çökmüş. -— Pena mı? Ben sevmedim; fakat ona aid yaz. m son yazıda da söylediğim gibi, on gün & ecek sanırım; çünkü onda yaşına mahsus ta- İnil ve genç bir neş'e vardır ve bütün mu- vaffakiyetinin sırrı da bundadır. Kendisini yakından göreceğim cidden me ra gene eski haline dü iç'n unum. — Ne yazık ki anu umumi bir yerde Si daha eceksimz. Evinde ve «mükerrer Simonla» birlikte görseniz B mc çok werdiniz. «Mükerrer» mi? İkinci bir Simone Simcosran varlığından haberim yok. — Annesinden bahsediyorum. — İkisini M #i hediye ettiği imzalı resmi beraber görmek çok nefis bir tablo teşki ediyor ve o zaman ârtisti de en sa samimi halile görmek kabil oluyor. Konuşarak Şanzelizedeki küçük pavi- yona gelmiştik. Kapıda birkaç fotografçı nübet bekliyormuş gibi, beş âşağı beş yu- karı dolaşıb duruyorlardı. ML Bessey'yi görünce selüm verdiler. — Geldi mi? — Bir iki dakika sonra burada olacak. Dar bir merdivenden çıkarak, üç dört k odanın birleşmesinden hâsıl olan şirin bir salona girdik. Bizden evvel bir çok davetliler gelmiş, büfede yiy yarlardı. Arkadaşım kolumdan beni de bir masaya yaklaştırdı ve n* şampanyva ısmarladı. Zengin, çok zen- gin bir büfede herkes şup gülerek içiyar ve yiyondu bordağı ağzıma götürmemi Ş oldu ve karşımda siy zun bir elbise içinde Sim düm. Omuzlarında mü başında ensesine doğru yatırılmış geniş siyah bir şapka vardı. Bukle bukle kum- e! saçları yüzünün iki tarafından bit mı halinde fırlıyordu. İlk düşün- Simonu g emmel bir “ilki, -- Sinemadakinden çok, çak daha-güs- zel! Hele iri mavi gözleri cidden Könuşürken ve gülerken — dud. kıpırdayışı tıpkı şımarık bir çoc vimli hareketlerini andırıyordu. Artistin etrafını bir saniye içinde âh- babları, gazeteciler, sinemacılar çevrı mişti, M. Bessy'ye: — Eyvah! dedim. Bizim kendisine yak- İasmamıza imkân olamıyacak, Muhatabım büyle şeylere alışkın bir kayıdsızlığile omuz silkti. eliniz biz bir defa daha büfeye gi- Şimdi o da şampanya içmeğe nefis... delim. gelir. Hakikaten de öyle oldu, on dakika geçe öne Simon masaya yaklaştı: bayılıyorum, bana bir şama- İşte 6 zaman arkadaşım fırsatı kaçır *| madı: Müadmazel Siman, size, sizi görmek için çok uzaklardan gelen bir gazeteciyi takdim ederim. Artist ince parmaklarile elimi sıktı. Nereden geliyorsunuz. — Türkiyeden. 'Türkiyeden mi? Ooa... çok uzak... Güldü, ben de güldüm. (Devamı 8 inci sayfada,