Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
| Peşte B muhteliti dı'i_n İstanbulu 3 - 0 yendi Bu suretle futbolümüzün gün geç bocaladığı açıkca meydana tikçe gerîlodiğî ve çıktı —Tit Bir akın Sekiz gün içinde ikisi Romanyada, ikisi * Türkiyede olmak üzere dört mühim Maç Yyapan Peşte B muhteliti dün İstan- Ulda yaptığı ikinci ve'son maçı dâ Bibi bir sayı farkile kazandıktan sonra akşam trenile memleketine döndü. : Yapacak]a_n zorlu işe tam manasile ha- îlîlanmış olan takımlar için biraz t?b"î biı'ı bu hal, açık söylemek lâzımgelirse d Zim hesabımıza kolay yutulur lokma eğildir, “Üç günlük oldukça rahatsız bir yolcu- î:fktan sonta İstanbula gelip akşam tre- ile Ankaraya giden Macar takımı tren- *N indiği gün yaptığı maçı kazanıp, he-s | Men trene atlamış, gene trenden indikten Sönra bir maç daha yaparak onu da ka- Zanıp derhal trene binerek memleketine gonmüş-'oğmmm şöylece bir hesablamak U takımın hafif 'bir kadro olmadığını dire kâfidir sanırım. aç “ste takımı büyük bir yorgunluk için- dî aldığı neticeye rağmen başımızı dön- n:ıı recek kadar zorlu bir takımdır dene- ez, Elbette, muhtelif vesilelerle “merkezi Vrupa kupasında oynamış, birçok KUV- Vetli ve sağlam takımlarla maç yapa yaPa Yetişmiş olan Peşteli - oyuncular bizi Mağlüb edeceklerdi. _îğaldı ki bir türlü kuvvet ve kıymğüğ' Tni tesbit edemediğimiz futbolcülerimiz Fekilde olmaktan çok uzak bulunduklari Su sırada... _H.er vesilede -söylüyoruz, dün ol::l_uğll g'.b’ bugün daha kuvvetli Kkonüşabiliriz. Bizde futbol her gün biraz daha bocala- vb durmaktadır. Futbolün saate VE çe- gö ölçüye vurulan bir miyarı yok ama, Z de Var, iz'an da var ya. v G.GSGn hafta, Peşte takımına hazırlık €silesile yapılan iki oyunun nasıl cere- YAn etmiş olduğunu alâkadarlar P kâııl_â Sörmüş oldular. İki veya dört btiyük klü- tUn Ortaya koyduğu muhtelit, kimsey? r:trnin değil, şöyle böyle bile oyalıyama- tezŞtı. O mevcudun gösterdiği oyun çlbet- te Yarım yamalak bile olsa Peşte P yauh- li ı—ı İı_ni yenemezdi. İstanbulun B muhte- tini bile yendi sayabilir miyiz?. !-lk tecrübede hakem imdada yeti.şti- NCi maçın da manası kalmamıştı ki. B muhteliti, büyük takımı yenseydi, Peşte B takımma karşı hangi talfl— İsi, OYNatılacağını bilmiyen yoktu. Dün Stanbulun renklerini temsil eden kırmı- Ti formalarile sahaya çıkan takım karşı- tında fazla bir ümide kapılanlar var mı ' bilmiyorum. Muhtelit takım Macarların sağını, s0- İunu tetkik ile bir takım tedbirlere ka- pfldlğl sırada on Üakika kadar iyi ve hâ- im oynadı, Gün görmüş, İyi maçlar yap- :"ş'OYUDCuIar için bu azami bir zaman- ır, İşte bu patırdıda çok mühim olmakla beraber üç defa fırsat kaçırdık. Takımın dağmık oynaması bu sayı fırsatlarını 0- Yuncuların ayaklarından aldı. " İstanbul muhteliti kalesinin önünde tehlikeli bir an Macar sağ içinin kaleye kadar olan bir hücumunu Eşfak kurtardı. : . Macarlar kaleye giden yollan.oğre'nnuş olacaklar ki sol içlerinin yakından bir şü- tile 18 inci dakikada ilk sayılarını yaptı- Tar. ! Sol açığın rahat bir ortalayışını sağ İÇ p]onjonla gol yapmak istedi, hücumu bo- şa gitti. ğ ) : : Oyun Peşte takımı lehine bir şekil ni_ mağa başladı. Bizimkiler de şayret emâ - yorlar değil ama, yaptıkları ışler_ sahada boş durmuş olmamak için sarfedilen 'kq- şuşmalar, paslar, şut'a benzer vuruşiar- dan da fazla 'değil. Sol iç, kaleyi en çok teîhli]ceyı_: îoı:a:; bir oyuncu. Kuvvetli bir' şut_ç_ektı. Ci kaez pıonjqnia mukabele etti. Bizim mer mdhğcim bozuk Oynuyor. Takımın :%ı;î- kezi sikleti sarsılınca, hat_alar çorab sökü- Çü gibi birbirini takib ediyor. ' Eşfaktan başlıyan bir hücunju I:Iıyazi, ondan Fikrete kadar uzıyan bir hücumu kaleci karşıladı. çe ü Cihad Macar sağ açığının hucumunu önledi, Her hücum Cihada kadar kolayca geliyor. Bu müdafaa hattının sarsıldığını gösterir. “Macarlardan topu kim alırsa âlsın, o- ksi istikamete dönü- ÇA Orhanın toplu bir hü- Salim, Niyazi ve VT n ği cumu güçlükle kesildi. Fılfret .ve Ş:Iâ.i haddinin uzaklardan çektşklerı şütleri neden heba ediyorlar anlamıyoruz. Salâhaddinin yakın bir mesafeden çek- tiği frikik boşa gitti. ; Bizim müdafaa bir an oyunu şey're dal- dr Söl iç hafif bir şütle 3:5 inci dak.i. kada ikinci gölü yaptı. Niyazi bir körner kaçırdı. Devre 2-0 bitti. Muhtelit takım değişti. Naci, Bülend, Rıza takımda yer aldılar. Macarlar çqk sür'atlı. Bizim müdafaa bozuk. Üstelik yavaş oynuyoruz. En değerli oyuncular bozuk oynuy_or. lar. Ben çimende iyi futbol oymyabile-i HLT SON POSTA Kuleli, askeri liseler atletizm şampiyonu oldu Askeri liseler arasında yapılaı senelik atletizm birincilikleri dün Kadıköyde yapi- lan müsabaklardan sonra Kuleli lisesinin bü yük bir sayı farkı elde etmesile nihayetlen- & müsabnkal:ırds İki hafta devam eden tek fazla sa- kendi mektepleri hesabına bir yı kazanmak için heran gayret ı_sarnndan çe kinmeyen atletler bu seneki müsabakalarda daha büyük bir terakki göstermek suretlle kabiliyetlerini bir defa daha isbat etmiş ol- dular. Gene ısrarla iddla ediyoruz, atletizm fe - derasyonu büyük bir kadro halinde en kuv- vetli ümidleri bir araya toplamış olan aşke- ri liselerimizle ciddi bir sürette meşgul Olma çarelerini ne şekilde olursa olsun arayıp bul malıdır. Bpor teşkilâtımızın her türlü muavene - tinden uzak, resmi müsabakalarımızdan ta- mamile mahrum oldukları halde cidden hürmete Şayan dereceler elde eden bu ât ; letler arasında en kuvyetli şampiyonların bulunduklarını lddia etmekte hiç de yanıl « miş olduğumuzu sanmıyorum. 8 metreden fazla uzun atlıyanlar, metre üzerinde üç adım atladılar, Yumuşak ve bozuk bir pist üzerinde 56 ganiyede dört yüz metreyi koşuverdiler. Atletizm ile olan bütün münasebetleri an- cak resmi birincilik müsabakalarından ileri olmadığı halde muhtelif mesafelerde yaptık- ları derecelerin en yakın bir çalışma sahâa - sında birdenbire yükselmiş olması işden bi- le değildir. Bir askerin en tabii ihtiyacı olan atletik sporların daha verimli bir şekilde inkişafı i- çin spor teşkilâtımızın askeri liselerden İS - tifade çarelerinin temin edilmesi güç bir me- sele mi sayılır bilmiyorum. Bir iki klübün, üç beş atletine inhisar € - den, hattâ sönüp gitmekte olan atletizm ha- reketleri için askeri liselerdeki kaynaktan da ha esaslı bir yer neresi olabilir? Atletizm kuvvetli bir rejim ve dolayısile sağlam bir disiplin İster. İki haftadır devam eden bu müsabakalar bu hassaların membai olan yeri bize sadece göstermekle kalmadı, haklı düşüncelerimi - zi de apaçık bir surette ortaya koymuş oldu. Bu vesile İle mektepleri hesabına koşup at on Üç İliyan ve atan atletlerin her birini ayrı ayrı ederken onların en muntazam bir Şe- t:ğ;k yetişmelerine hizmet eden mıuımnîıe— rini de burada takdir etmek hepimize dü - şen bir yazifedir. Dünkü müsabakalarda alınan neticeler: 200 - İrfan (Deniz), Halid (Kuleli), Ne . cati (Maltepe), Bermed (Deniz), Naci (Mal tepe), Etem (Kuleli). 24.6 - Mehmed (Deniz), Sadreddin (Ku - leli), Halid (Deniz), Abbas (Kuleli), Şahap (Kuüleli), Merih (Deniz). 57.6 1500 - Abdullah (Kuleli), Fethi (Malte - ), Reşad (Kuleli), Süleyman (Kuleli), Mu- zaffer (Maltepe), Necmi (Deniz). 4489 Gülle atma - Bülend (Deniz), Orhan (Ku leli), Ziya (Kuleli), Naci (Deniz), Necmi (De niz), Hasan (Kuleli). 10.45 Üç adım - Galib (Kuleli), Arif (Deniz), Necati (Maltepe), Hüseyin (Maltepe), Muh- sin (Külell), Emin (Kuleli), 12,95 Yüksek atlama - Galib (Kuleli), Naci (Dteniz), Kemal (Kulell), Mehmed (Deniz), Naci (Maltepe), Muhterem (Maltepe), 1.60 Disk atma - Nuri (Kulell), Necemi (De - niz), Ziya (Kuleli), Bülend (Deniz), Süley- man (Deniz), Süha (Kuleli), 30.27 '4x100 bayrak yarışı: İrfan . Arif - Ser - med - Nuri Deniz takımı: 49 Kuleli ikinci - Maltepe üçüncü. | — Bu müsabakalarda Kuleli: 143, Deniz Har biye ve lisesi: D4, Maltepe İisesi; 55 puvan al- mışlardır. Ö Besim ceğimize kaniim. Biz uzun vuruş yapa- mıyoruz. Her fırsatta ayakta olan topu Macarlar alıyor. Topu sürüşlerde dehşet- it inadcıyız. Sonra uzun da vuramayınca canım fırsatlar birbiri üstüne kaçıyor, Bizde galiba marke etmek âdeti de kalkmış. Oyunculardan farkımız, onlar sahada, biz tribündeyiz. ş İkinci devrede kayde şayan bir nokta var. Bizim takımın heyeti umumiyesi fe- na, ona rağmen devre golsüz bitmek üze- re, Kale önünde bir falso 88 inci dakikaada üçüneü gol. 3-0 yenildik. Bu şekilde mağlübiyet ol- ğil mi?.. İstanbul muhteliti: Cihad (Güneş), Fa- ruk (Güneş), Hüsnü (Beşiktaş), Eşfak (Galatasaray), Salim — (Galatasarayi, Mehmed Reşad (Fenerbahçe), Niyazi (Fenerbahçe), Salâhaddin (Güneş), Bü- lend (Fenerbahçe), Orhan (Fenerbahçe). İhtiyatlar: Rıza (Güneş,) Bülend (Ga- latasaray), Naci (Fenerbahçe). Hakem: Subhi Batur (Galatasaray), Besim duktan sonra bir de, üç de, hepsi bir d'-"d Cıldırmak “Ben bir tımarhane kaçkınıyım !, için kat'i kararımı vermiştim Röportajı yapan: — 10 — — Ne münasebet?,. — Ne münasebet olacak.. çırılçıplak gezersin, mugayiri âr ve haya hareket; cam çerçeve kırarsan, başkasını zarara sokmak; bir kadının boynuna sarılır- san, kadına tecavüz cürmünden cürmü meşhud mahkemesini boylar ve evelal- lah iki saat sonra soluğu umuümi hapis- hanede alırsın. mi? — Söyle! — İnsan kumar masasına kazanmak maksadile oturur. Fakat bir de bakar- siın kaybeder. Ben de bir zar atıyorum, Düşeş atarsam kazanırım, Dubara a- tarsam kaybederim. Yani kazanmak ihtimali de, kaybetmek ihtimali de yüz- de elli. — Faruk, kardeşim.. ne diyeyim, (Allah muvaffak etsin. Daha doğrusu Allah sana akıl ve fikir versin. Anlaşı- lıyor. Sana söz para etmiyecek.. iyisi mi, ne istersen yap! Fuad ayağa kalktı. Hararetle elimi sıkarak ayrıldı. Köşeyi dönünceye ka- dar arkasından uzun uzun baktım. Bir tuhaf olmuştum. Fuadın elimi sıkma tarzı bana, bir daha görmemek üzere ayrıldığımız arkadaşlarla vedalaşma- mız gibi geldi. Bir tuhaf oldum. Tarif edilmesine imkân olmıyan. bir his çök- tü içime... Kalbim sıkıldı.. gözlerim gayri ihtiyari sulandı. Kahvede oturamadım, sokağa fırla- dım.. artık kat'i bir şekilde çıldırmağa karar vermiştim. Mutlaka deli olacaktım ve timarha- neye girecektim.. Ötedenberi kulağıma çalınan bir ta- |kım sözler vardı. Sözde bazı kimseler yaptıkları suçları örtmek ve ceza ye- memek için tımarhaneye giriyorlarmış, Bir insan deli olursa «yaptığı suçtan mes'ul olmıyacağına göre bir rapor cle alıp adâletin pençesinden yakalarını sı- yırıyorlarmış. Buna bir türlü ihtimal veremiyor- dum. Çünkü herhalde suçlarını örtmek isteyen bu kimseler bir doktor tarafın- dan değil, bir heyet tarafından müşa- hede altında bulundurulduktan sonra memlekatin en büyük psyehiatrie mü- essesesine sevkolunurlar, bir de orada muayene edilirlerdi. i Bu kadar kişiyi birden atlatmak el- bette kabil değildir. Bâhusus ki bu mü- essesede yarınki doktorları okutan bir sürü profesör vardı. Bu kadar kimse nasıl atlatılabilirdi? Fakat ben, onları atlatmak istiyor- dum., Yegâne emelim, bir deli gibi bu müesseseye girmek ve oranın içini gör- mekti. : Bazı gazeteciler, bundan evvel de tı- marhanede röportaj yapmamış değil- lerdi. Fakat onlar tımarhaneyi, başdok- torla beraber gezmişler, tımarhanenin dışını, eski tâbirile söyliyeyini, zarfını görmüşlerdi. Ben, — içini, mazrufu - nu görmek istiyordum, Tımâarhaneye bu şekilde girmek için de tek bir çare vardı: 4 Deli olmak! Fakat bunu nasıl yapacaktım? G rçi, Doktor Cezairliyan deli olduğuma ka- naat getirmişti. Getirmişti ama, diğer doktorlara da acaba aynı kanaati vere- bilir mi idim? , 'Bundan başka polis vasıtasile tımar- haneye girmek istiyordum. Polis bir insanı, sebebsiz yere tımarhaneye gön- derebilir miydi? Bir gün evvel Taksim — merkezinde yaptığım tahkikat, bu işin hiç de ko- lay olmıyacağını meydana çikarmıştı. İşin en kötüsü bu işlerde benim bir de sabıkam olmasındaydı. Bundan üç sene evvel röportaj yap- mak için dilenci kıyafetine girmiş ve dilenmiştim. Karakollar o vakittenbe- ri beni tanıyorlardı. Hakikaten çıldırsam bile: — Acaba bize rol mü yapıyor? diye benden şüphe edebilirlerdi. Nitekim — Sana açıkca bir şey söyliyeyim | Fakat bunu nasıl yapacaktım ? Gerçi—doktor Cezairliyan deli olduğuma kanaat getirmişti. Fakat diğer doktorlara da aynı kanaati verebilir mi idim? Faruk Küçük (Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur e Artık bütün arkadaşlarıma karşı deli rolü oynamağa başlamıştım bundan üç sene evvel Beyazıd merke- zinin önürlde sahiden bayıldığım halde rol yapıyor diye polis ehemmiyet bile vermemişti. — Bu şerait dahilinde çıldırmaktan vaz mı geçmeli idim, Fakat o vakit te arkadaşlar: — Faruk bu işi kıvıramadı, diyecek- lerdi. O halde yapacak tek bir iş vardı: Çıldırmak, bunun için de şimdiden et- rafımdakilere deli olduğum, yahut de- lirmek üzere ' bulundufğum kanaatini | vermek.. Kararım karardı. Bugünden itibaren en yakin arkadaşlarım bile beni deli ı bileceklerdi. * Böyle düşüne düşüne eve kadar gel- mişim, Sabaha kadar uyuyamadım. Gözlerimi kapar kapamaz,bin türlü hayal gözümün önüne geliyordu. Gâh mavi bir zemin üzerinde parlıyan yıl- dızlar görüyordum, gâh bir sürü siyah akrebler üzerime doğru hücum ediyor- lardı. Gâh -gözlerini faltaşı gibi açmış bir deli gırtlağıma sarılıyordu. Bütün gördüklerimin hayal olduğunu bili- yordum. Fakat bildiğim halde içimde gene müthiş bir korku vardı. Başımı yastıktan kaldırmak istiyorum, fakat ne mümkün? Anlaşılan sabaha karşı biraz dalmı- şim, Gözlerimi açtığım zaman güneş odanın her tarafını kaplamıştı. Demek saat bir hayli ilerlemişti. Yataktan fırladım, giyindim, sokağa çıktım. Yolda rahmetli Ahmed Rasimin torunu Sırrıya rastladım, Kendisini iki aydanberi görmemiştim. Sordum: ' © — Nerelerdesin yahu? — Şimdi buradayım. ve— Ne iş yapıyörsun? — Ben ne iş. yaparım, bilmez gibi soruyorsun, Kuvvei kudsiye satıyorum. Sırrı, eski Sırrı değildi. Bunu cümlelerinden anlamıştım. Son sözle- ri üzerine kendisini baştan aşağı süz- düm, Üzerinde siyah bir elbise vardı, Biraz zayıflamış, yüzü uzamış, gözleri - - donuklaşmıştı. Yavaş yavaş, dura du- ra, tane tane konuşuyordu. Büyük bir tereddüd içinde bulunuyordum. Acaba onda hakikaten bir şey var mıydı, yok- - sa benimle alay mı ediyordu? Sordum: — Ne kuvvei kudsiyesi? — Ben seni biraz iz'anlı zanneder- dim. Gazeteleri de mi takib etmiyor - sun? — İ — Cevab versene gazeteleri okumu- yor musun? — Okuyorum.. — Ey öyle ise İtalyanların Habeşis- tanı istilâ ettiğini okumadın mı? — Okudum. Ne olacak? — Ne mi olacak, ne mi olacak, sen- de mi anlamadın cahil? Haile Selâse beni kızdırdığı için Mussoliniye yardım ederek Habeşistanı İtalyanlara zaptet- tirdim ve kendisini taç ve tahtsız bı- raktım., (Arkası var) ilk , bi AÜN” ( p T n GÖ .