lmaz. dır. Gençleri spora teğvik etmekle Z kal Temiz havanın, ”"':î:u“;rımm hararetli bir amatörüdür. Türkiye İ bizyat tenis, at ve bahçesine yaptırdığı tenis kordu baş şehrin de! il vana Umumi Müdürü iren, aa A Gtmektedir. Burada hafta tatillerinde n_ılniordu olmak "d:::.m,uu yertip etmek, Ve kazananlara lı-/nıı:uını çe Yeler "rmn'::ılr:r.ııı bu spora ı.uvı tmumi 'uıî Si îîîî':îîâ#:»'â nezaketini kilt oldı ündek! kordu; İş Bal Kiyarı di d€ top - Bötermişir aRanee yti aa di ülnimederinin İ Bankant gatın eli oe #EZT bulunmalarının sebebini aramaya Jüzl D üreresaraaaaayA '- meresa aaT Otomobil ile stanbuldan Avrupaya Richard Tauber Almanyoda çevirdiği «Kadınlara inanmam» filminde Siyasi fırkalara intisab edip, muha - lefete geçen, ve günün birinde de tepe - taklak yuvarlanan bazı talihsiz insanların fikıbetine acımamak elimden gelmez. Za- vallılar; ya hüsnü niyetlerinden, yahut ta şahsi menfuatlerinden hışarnmxyınl_ı'- Jatı işlere girişirler, aksi bir hareket, kü- Şük bir inkiJâb bu zayıf kimseleri ana ku- Caklarından, baba bucaklarından sök! Jara, uçsuz ülkelere a- şahsında 1 olanlar, Şeyh Vasfi gibi: nîâyık değilsem nakdi vum_le'ı «Kovma kapından bari jakiri'» Diye feryad da euwler._d?nlcmeğe !ıa— lâhiyetlar kulaklar bu iniltilere Cemi - ahp yabancı diyar tar... Bunlar yaptıklarından ya mem - ağ yorlar. Ko - M"C"nu:i[.urı,_.l acısını duymazlar; | yeti Akvam kadarksa'gı]r :ıı.l;)::h“mı Yü Pı"nuııdırlır: Hasret ciğerlerine kada T Cei m:ırgim yök. - Fakat işler. Fakat, ne olursa olsun, bir ""'“l f rm—;ı, İngiliz sahne e girişmişler, ya gezi, ya şehit O - sına sıkışmış — oyun bir & e B e vı'ıvlı Richard Tauberi görünce yüre- j n sızladı. Kendi ana lisanını bırakıp ta, etrafındakilere uyarak ingilizce şarkı Üzöylemesi: Esir bir adamın mecburi hiz- 1mem koşulması kadar acıklı geldi bana. wunırııınndıhrmbul— Miyor. Şahsi kusurlarından degn,d dukları kavı irile yurdlarımı #up o;.uı(.ı.ı kavmin tesirii ı";“.' hıh ei ae yabancı bir sahnede, yab SON POSTA Başvekilin evinde resimle bir röportaj — (Son Postanın Ankara hususi mu- habir ve Fotografçıları tarafından yapılmıştır | —İve2— Ankarada Çankayaya uzanan geniş caddenin üzerinde, zengin bir ağaç de- korile süslenmiş olan bu köşk, birkaç gün evvel icra vekilleri hey'eti reisli « ğini deruhte eden Sayın Celâl Bayarın evidir. Nadide çam ve yemiş ağaçları, renk renk güller bahçesini ne derece süslüyorsa, köşkün içi de o derece id - diasız fakat zevkle döşenmiştir... a -4 Köşkün taddeye açılan demir ka - pısının önünde, Celâl Bayar Başvekâ- let Vekilliğini deruhte ettiği günden - beri, dik bakışlı, yağız çehreli jandar - ma erleri nöbet beklemektedirler... man —-d— Sistemli ve devamlı çalışmak Ce « Jâl Bayarın bir hususiyetidir. Köşkü - nün sükünetli bir köşesinde ve geniş bir masanın başında çok defa tatil gün- lerini en ciddi mevzuları tetkik etmek ve bir karara bağlamakla geçiren de - yerli jktısatçı, yaz ve bahar günlerin - de yorgunluğunu bahçesindeki havu - zun kenarında bir kahve içerek gider « meği ihmal etmez... #AARU —S5vet — 'Tabiatı sever, intizamı sever... O - bahçesinde muntazam yollara, insana karmeryelere, çardaklara tesadüf ka - bildir. geresssare a eee eee e s AAA AA ĞALA A Knak A e 8 — En yorgun günlerini takib eden sabahlarda Celâl Bayar'ın bağ yollarında atla gezintiye çıktığını görmek kabildir. Yarış atlarına da büyük merakı vardır. Yurd utci- nün içindir ki ihtimamla hazırlanmış — yğma yapılmış hizmetler arasında onun esaslı himmetleri kayda değer. Cap gris ver'si 1929 da memleketin en büyük koşusu olan Gazi koşusunu kazanmıştı. At yarışlarında ferahlik veren çiçek tarlalarına, zarif »3 atin Mmühtelit yavruları hâlâ koşmakta ve birer varlık — teşkil — etmektedir. Celâl Bayar bahçesinin bir köşesindeki ahırda beslettliği cina taylardan başka Favori atı Cap gris vez'sini binek atı olarak muhafara eylemektedir. secesr.............64 404040066 avallı Richard Tauber! Alman kültürünün mümessili olarak bir zamanlar Almanyayı alkışlatan bu san'atkâr, şimdi ancı bir dille şarkılar söylüyor dukça gene almanca parçalar okumak - tan kendini alamıyordu. «Hitler» iktidar mevkiine gelinciye ka- dar hepimiz onu Cermen kanından zanne- derdik. Hiç unutmam, ilk filmi memleke- timize geldiği zaman başta Abidin Daver olduğu halde sütün sütun methiyeler yâ- zilmış, «Bir millet, top, tüfekle değil, an- cak san'atkârlarile kendini sevdirir, kea- dine meclüp edert» demişler ve misal o- lorak ta Richard Tauberi göstermişlerdi. Herkes o gün, bu şişman san'atkârın şahsında Alman milliyetini alkışlamıştı. Siyaset, top, tüfekle alâkası olmuyanlar, Almanlara. «güzel san'atlar» bakımından hayran kalmışlardı. ha (LAKAN I Vasfi Rıza Zobu l «Stalin» e diş biliyen Alman ve İtal « yanlar, «Maksim Gorki» ölünce teessür. lerini beyan ettiler. Almanların can düş- manı olan Ruslar: «Göthe» yi Moskova, tiyatrolarında alkışlıyorlar.. İrana tepe- den bakan İngilizler: «Ömer Hayyam tepelerinde taşıyorlar. Mısırda son tem-e silimizi verdiğimiz gece sefir General Muhiddin: Benim senelerce, para sarfederek vapmak iİstediğimi, siz on beş günde para kazanarak yaptınız!. demişti. O vakit, #nkılâbımı zarile tenkid eden <El'ehram» gazetesi » her taraftan, bir düşman na. nin başmuharriri; resmi bir ziyafette: — Eğer Türkiye harg sahasında da, iyatrosunda olduğu kadar müterakki ise, şimdiye kadar siyasetle idare ettiği Mı « sırı kültürüne tâbi tutacaklır...» diy tuk Irad etmişti... Richard Tauber için de ayni şeyleri dü- şünürken günün birinde bir de işittik ki: (Devamı M üncü sayfade)