.. Her gun Değişen hayat içinde Değişen şeylere değişen Bir gözle bakmak Mecburiyetindeyiz Yazan: Muhittin Birgen ir müddettenberi İstanbulda belediye elile bir takım yeni- lilkder vücuda geliyor. Meselâ, arkada kü- fe ve yük taşımak menediliyor; çivili yollar yapılıyor; bunun arkasından, hü- kümet, odun ve odun kömürü istihlâkini azaltacak tedbirler alıyor, piyasada odun ve kömür bulunmadığından gikâyetler oluyar. Beni hergün okumak lütfunda — bulu- nan ve benim fikirlerime emniyet eden birkaç okuyucumdan bunlara dair bazı mektublar aldım. Birkaç okuyucum taş kömüre karşı çıkışıyorlar ve fıkaranın mangalda hem ısınıp hem de yemekleri- ni pişirdiklerini söyliyerek bunların dü- şünülmemesinden şikâyet ediyorlar. Bir okuyucum da belediyenin şehirde hare- keti tanzim için aldığı tedbirleri — «oto- mobil sahiblerinin hodgümlıklarını tat- min> diye tavsif ediyor ve bunların de- vam edemez şeyler olduğunu söylüyerek bir gün gelip kaldırılacakları mütalca- sında bulunuyor. Halbuki ben onlar gibi düşünmüyo- rum. Sebeblerini söyliyeyim: * Meselâ, şu otamobil bahsinde işlere büsbütün başka türlü bakmıya mecbu- ruz. İyi oldu, fena oldu, bu cihet başka bir mesele, fakat, dünyanın artık bir mo- tör dünyası olduğu müuhakkaktır. Yer- yüzünde yaşıyan milletlerin hayatında bugün motör © kadar büyük bir rol oy- nuyor ve hareket o kadar çoğalmış ve sür'atleşmiştir ki ben bir bunlara, bir de kendimize baktığım zaman, halimize a- gıyorum. Bizim vaziyetimiz tam mana- sile topal eşekle kârvana karışmaktır. 'Türkiyede bütün motörlü arabanın sa- yısı sekiz bindir. Halbuki Amerikada her- gün 27 milyon otomobil ve kamyon ha- reket ediyor. Orta çapta Avrupa şehir- lerinde yalnız binek otomobili olmak Ü- zere 20, 30, 40, 50 bine kadar çıkan ra- kamlar var. Bir harb olduğunu farzede- lim ve bugünkü Türkiyenin bu harbdeki hareket kudretin! ölçelim, bugünkü fik- Timizi değiştireceğimiz muhakkaktır. Otomabile düşman olmıyalım, otomo- bili ve bütün motörü sevelim ve onlara kolaylık gösterelim. Günde iki şişe ben- zin sarfeden bir otomobil bi, bu oto- mobili! ile devlete ve yeye muhte- Hf şekillerde, vasatf en az bir bu- çuk lira vergi ve resim ve pek çok işçiye de iş . Bütün bu motörlü vasıtalar da günün birinde, milli müdafaanın em- rine amade durur. Şu halde İstanbul so- | kaklarındaki bareketi tanzim işi neden dolayı otomobil sahiblerinin -hodgüml- ğını tatmin için yapılmış o ni edelim ki İstanbulda vı otomobil mikdarı a7 z2amanda bugü! nün beş on misli artsın. Çünkü bu araba millete lâzımdır. Otomobil bugünkü dün- yanır hayatına girmiş ve her tarafı isti- Vâ etmiştir. Bu, bir vakıadır. Bu vakıâ karşısında; biz de onun içablarım yapmı- ya mecburuz. Bu icablar, bundan elli se- ne evvelki hareket usuller lemez. Değişen şartlara ka: retini kabul etmeliyiz. Çünkü mecburuz. , * Kömür ve odun me dir, Türkiyenin orma: dun ve kömürle ucuz ve bilhassa iyi 1sın- malarını temin edemez zav; gelmiştir. Türkiyede yeni lıyan madenlerin galeril bulmaktaki müşkülâtı, ta recede büyüktür. Halbu toprakları altında hesabsız kömür we 'it servetleri var. Nedean dolayı or- lara musallat olmaktan — vazgeçmi- yelim? Okuyucum, bana diyebilir k: fa- kir, kendi evinde bu inkilâbı kolay kolay yapamaz. Bunun, maalesef, böyle oldu- ğunu ben de bilirim. Fakat, İstanbulda binlerce ev vardır ki kendi haline göre bir soba içinde taş kömürü veya koku » bence daha ıyisine intizaren — şirmdilik Gdi kokla taş kömürünü karıştırarak - muvaffakiyetle yakar ve hem iyi, hem de ucuz ısınabilir. Eğer böyleleri sobaya geçmeğe başlasalar, fakirler için de ucuz kömür bulmak imkânları genişler. Niçin eski itiyadlara esir olarak, böyle bir de- Bişme lehinde propaganda yapmıyalım sütun edilemez de- Türkiyenin Resimli Makale : Boksta ağır siklet dünya şampiyonu Dempsey bir gün bir tenezzüh vapuruna girerken yanlışlıkla bir yolcunun aya- fona basmıştı. Yolcu o kadar kızdı ki Dempseye bir yum- ruk savurdu. Dempseyi tanıyanlar onun gşiddetli bir mu- kabelesini beklediler, fakat dünya şampiyonu hiç ses çı- karmadı, geçip yerine eturdu. Mütecaviz yolcu az sonra kimi yumrukladığını anlamıştı, gelip özür diledi, ve bir da- ha hiçbir yerde biçbir vesile ile kavga etmiyeceğine and içti. ( SOoZz 24,000 liraya Bir çift ayakkabı Şu gördüğünüz ayakkabıların kıymeti | pek yüksektir. Meselâ üstteki, bizim pa- ramızla tam 24000 liradır ve baştan aşağı pırlanta ile bezenmiştir. Aşağıdakine gelince onun da üzeri ha- Jis altından yapılmış yapraklarla örtülü- dür. Kiymeti 120 liradır. — emmemmmma ve bu değişmeyi temin edecek şartların çoğalmasımı istemiyelim? Avrupa ısınmak için kok kullanmaz. Ekseriyetle muhtelif kömür — tozlarının tazyikle şekillendirilmesi sayesinde elde edilen İriket işmindeki kömür süprüm- tüleri ile linyitleri kullanır. Bunlar da hem pratik, hem ucuzdur. Niçin biz de bunlara alışmayı ve bunların yapılması- nı istemiyelim? * Dünya sür'atle ve inanılmıyacak de- recede sür'atle değişiyor. Avrupaya -her gidişimde değişmiş birçok şey görür ve hayret ederim. Biz de bütün bu değişen şeylere değişen bir gözle bakmıya mec- buruz. Yoksa, bütün ilerleme diye kay- SON POSTA Boksta ağır sikl sız olandır. ARASINDA ) ! Beklediği senede Ömiyen ihtiyar L e———”—”: HERGÜON BİR FIKRA Gülmek sırası Birkaç genç kız Hıdireller günü Küğrdhaneye gitmişler, bir ağaç altın- da oturuyorlarmış. Oralarda dolaşan bir koca karı da gelip yarilarına otur- müş. Genç kızlardan biri koca karıya takılmak için; öteki kızlara: — Haberiniz var mı, demiş, yeni bir ferman çıkıyormuş. Bu fermana göre bütün bekür delikanlılar koca karılarla evleneceklermiş.. Kuzlar gülmeye başlamışlar, koca karı onlara dönmüş: — Şimdi siz gülüyorsunuz ama, de- miş, hele jerman çıksın o0 zaman da gülmek sırası bana gelir. » Hastalık Rekordmeninin Doktorlara tavsiyesi 65 senedir hastalık çeke çeke, hasta ol- ma rekorunu kıran ve bu yüzden bu bir İnevi hastalanma san'atinin ihtişasını ya- pan Sir Seymour Hicks, Westminsterde- ki hastanesi asisatlarına bazı öğüdler ver- miştir ve mütehassıs asistanlara ilkönce: «— Ben bu uzun hastalanma devrimde bir çok kereler çok hoş hastalıklara tu- |tuldum. Bazan, işimi ilerletmek için, kas- den, yalandan hasta oldum. Birçok dok- İtarlar gördüm. Onun için söyliyecekle rim derin tecrübelere müsteniddir. de miş ve nasihatlerini şöylece sıralamıştır: 1 — Hastalarınızı bekletmeyiniz. 2 — Hasusi — hayatımızda, —karınızın ilâçtan, operatörlükten, ameliyattan, dok« toriuktan bahsetmesine İzin vermeyiniz. 8 — Muâyene odamızda bize tavsiyoe: lerde bulunurken sözlerinizi kısa kesme- yiniz, 4 — Hastalarınıza, dalma hürmet edi niz. Onları saymız. Başkalarını zemmet- ' yiniz. 5 — Bulunduğunuz yerlerde dedikodu- 1 sözlere mahal bırakmayınız. flara, faizcilere gidip para dettiğimiz şeyler henüz öte tarafa nis-| ; - |betle büyük bir şey değilken, hayatı hep eski gözle görürsek çok geri kalırız. İşte, benim fikirlerim ve ümid ederin ki, okuyucularım bu bahiste benden baş- ka türlü düşünmiyeceklerdir. Muhittin Birgen İSTER İNAN Bir arkadaşımızın bu yıl Üniversite vaffak olamıyanların çokluğundan bahseden başmakalesin- de şu satırlar gözümüze çarplı e— Dershanede profesörün takririni «derhal anlıyabilecek talebe rihayet yüzde on derecesinde «bir azlıktır,» * Üniversite imtihanlarında muvaffak olamamanın Üni- İSTER 8 — Hastalara kapıyı açmak için, gü- bilen şirin bir orta hizmet- çisi tutunuz. 9 — Hastaların yüzde ellisi narma! in- ISTER İ imtihanlarında mu- derslere çalışma: olmak gibi muh dinliyerek her dersi mak iktidarına ma diği gibi yüzde on biz inanmıyoruz, a İNAN VE Kavga eden adam zayıf olan adamdır 36 et dünya şampiyonu Dempseyi taarruz kargısında hareketsiz kalmıya sevkeden iki sebeb vardı. Bi- rincisi kusurumu bilecek ve kuvvetli bir seciye sahibi olmasıydı. İkincisi de kuvvetin- den emin bulunmasıydı. Filhakika kuvvetinden emin olan adam kızmaz, kavga etmez, haksızlığa karışmaz. Kızan, kavga eden, bağınp çağıran adem kuvvetsiz, zayıf ve hak- mneticesine katlanacak kadar Mnesile, babasının seksen yaşlarına basınca öldüklerini görerek kendisinin de ayni yaşta öleceğine hükmeden Ame- rikalı Willard Hyatt, iş başa kalmasın diye, Mezâr taşımı kazdırmış ve Üzerine 1857 de doğdu, 1934 de öldü diye yazdır- muştır. Fakat aradan Üç şene geçmiş ol- duğu halde hâlâ zinde olan ve dördüncü defa evlenen Willard, şimdi — kazdırdığı mezar taşının karşısında şaşkın bir va- ziyette düşünüp durmaktadır. rdır. Bunlara azami derecede lâyemetle musmele ediniz. 10 — Yüzde otuzu utangaçtırlar, Bun- ları müsamaha İle karşılayınız. ll — Yüzde onu züppelerdir. Bunları hiç durmadan, bekletmeden, kovunuz, defediniz. 12 — Nihayet geri kalan yüzde onu da enayilerdir. Bunlar gelince diz çöküp Allaha dua ediniz. Asıl işe yarıyan ve pa- ra getiren bunlardır. NANMA! versiteye kâfi derccede intizamla devam etmemek veya , âynı zamanda başka işlerle meşgul sebebleri bulunabilir. Fakat muhtelif tahsil derecelerinden geçerek Üniversiteye girebilmek hak- kını kazanmış olan lik olanların arkadaşımızca tahmin edil- lar arasında bir dersi bir takrirde anla- derecesinde bir azlık teşkil edeceklerine mimaey ekuyucu sen: İSTER İNANMA! Sözün Kısası Kitabın mağdur Ve makhur olduğu ülke E. Talu G eçen gün, gazetelerin birinde bif fkra okudum. İstanbulun bik mem bangi semtinde bir yabancıya ai oldukça zengin bir kütüphanenin muh- teviyatını mezada çıkarmışlar: O mezad* da hazır bulunan fıkra muharriri, alıcıla* rın azlığından, en kıymetli eserlerin, tâ* Hbi çıkmadığı için, bir lokma ekmek par hasına satıldığından esefle, teessürle balr sediyor. Evet! Kitab denilen muteber nesnc kemizde maalesef mağdur ve makhurdur Kitaba en çok para verebilecek sınıf, hef nedense bu hususta müstağni davranıyole Ve bunu, bir şikâyet olarak ortaya aktır damız zamen, mazeretleri hazırdır — Neşredilen kitabların içinde okuns mağa değer hangisi var ki?! obizm böyle demeyi icab e“ rriri, yerli mütefekkitl bakir görmek bugünün züppe zihniyetind tamamen uygundur. Âymı zamanda bü mazeret, cehli örtmeğe de yarar. Çünkü! «Okuduğumu anlamıyorum.. okumaktan zevk almıyorum..» demek epey zor: Bununla beraber, ortada bir hakikalı acı ve utandırıcı bir hakikat vardır:. Ki« tab sevgisi, okuma zevki bizde hayliden hayliye azalmış kibar ve zengin sımıfın övündi şeydi. Meselâ bir Ah: bir Hülis efendinin, elle tiklerini duyardık. Ve bu zevat öldükteii sonra, Türk irfanı kendilerinin paha bi çilmez kitab hazinelerinden çok istifade etti. Bunlar kadar servet sahibi olmadıklari halde, dişlerinden tırnaklarından artırıp da birer kütübhane vücuda getiren mü- talea meraklıları da az değildi. Bunlar- dan Ali Emiri efendinin himmeti en Z- yade yüda seza olanlardandır. Ne yazık ki snobizm denilen feci illet sinsi sinsi damarlarımıza nüfuz edinc€ bu güzel heves, kitab okuma ve toplama hevesini sürüp götürdü, yok. etti. Ve işle büyle, en nâdide bir kitab ko- Teksiyonu mezada çıkarılıyor da, alıcı bu- lamaz oluyor. Halbuki mezad edilen baş* ka şeyler oisa, yığınla müşterisi çıkardı. Kokteyi, briç, poker partileri, sı Ha fanda, güzel bir kitab okuma zevkini ök dürmü Havaiyattan, mütaleaya vü- kit Bülamıyoruz. Lüksümüzü her gün bi* raz daha artırmak, başkalarından aşaği düşmemek endişesi, büdecmizde kitab satın elmağa maddi imkân bırakmıyor Yazık! Çok yazık! Ve düşünüyorum da; bu zevki biz d€ yeniden uyandırmak için, kitab okumay! snobizmin icabatından imiş diye propaâ” ganda yapmaktan başka çare görmüyü” rum, Sinema yıldızlarından her birinin Hi livutta birer zengin kütübhaneleri VA nüş.. ü Greta Garbo ile Robert Taylor her gÜN yup bitirmeden yatağa gPX taba düşkün olduğu için sevmiş. Haydi, Baylar, Bayanlar!. Göreyim &* zi! Onlara benzeyin.. benzeyin de, bü memleketi kitabın mağdur ve makhur ol duğu ülke olmaktan kurtarın artık! —i eee ” Süt damlası Çocukları giydlrl!ett. Cumhuriyet bayramında yoksul Ç07 Cukları sevindirmek için Çocuk Esir.” geme Kurumu Merkez Hey'eti ve ü * yeleri dün yaptıkları bir toplantıda Süt damlasından süt alan yardıma muhtâf yavrulara kışlık takke, patik vö"'î nexıldokmt'hvüsıilımneü’: yan Naile Tevfik Sağlam, Bayan MA * pnıpaş.n.,muuııw.&ü