“Talât Paşanın Nihayet 1 Teşrinisanide münasebetler inkıtaa Almanya - Avusturya ta son günleri Yazan : Arif Cemil itilâf devletleri ile siyasi uğradı ve Türkiye de mfında harbe iştirak etti Almanya ve Avusturya ile raber hareket etmemize mâni ol - mağa çalıştı. Bir —taraftan bunu yaparken diğer taraftan boğazların Rusyaya geçmesini bul ettindi. Şayed İngiltere Türkiye- nin tamamiyet mülkiyesini Babıâliye karşı tahriren garanti etseydi, daha umumi harbin ilk günlerinde yoeni zırhlılarımızı müsadere etmek ve saire be - gibi hareketlerde bulunmasaydı ve ka- | pitülâsyonların muayyen şartlar dahi-| linde olsun, kaldırılmasına tahriren muvafakat etseydi biz herhalde harbe | iştirak etmemek kararını verecektik. Tabit böyle bir vaziyet karşısında Almanlar tarafından yapılan çok mü- sald teklifler bizi tatmin ediyordu. İlk zamanlardaki Alman zaferleri de bu- na kat emniyetlimizi artırıyordu. araftan böyle d verici müza- r devam ederken diğer taraftan etlerinin aldatıcı ve oyalayı- şıyorduk. — İti- verile- min müddetçe Ü- âlâ süküt ediyordu. Bakınız Rus sefiri Gier3 27 ağı tarihli mektubunda bu iş için ne diy ye rağinen müzakerelere de- neliyiz ve vakit kaybetmeden Türkiyeyi kend! tarafımıza çekm Halbuki buradaki ri gıran. hR'x ek İngiltereye ka -| e| olur. (â1 atmı Onu Bağdat cephesine gön- ,'derdiler. Fakat, sıhhiye neferi olmak itibarile vazifesinin, cephede yarala - nan arkadaşlarını cephe gerisine taşı-| yarak orada ilk sargıyı sarmak ve bu suretle memleketine ve insaniyete olan borcunu ödemiş olması lâzım gel |serseri Wegner tehlikeli mıntaka! sokuluyordu. | Omun bu hainliği ken sertabibe ihbat ledilir, bilmem kaçıncı defa olarak Al- 'man olan sertabip onu buldurur ve kendisine söylemedik söz bırakmaz. Utanmak nedir hiç bilmeyen bu ha- in adam, kendisine mazlüm süsü ve- rerek, ağlar, sızlar, amirine delice ce- |vaplar vererek şöyle der: — Affedersiniz, hayatımı daha yük- sek vazifelere saklamak mecburiyetini duyduğum için kendimi koruyorum. Sertabib kızar: — Defol oradan, âdi senin için en y rada sıhhiye neferliği vazifesini gör - |mektir. Der, Wegnerin daha b: olduğundan r. sker n ahlâksız- u divanı harbe tes Divanı harp onu en ileri hatta dört| hafta sıhhiye neferliği vezifesini yap- g|tırmağa mahküm eder, Serseri al sız herif gene cepheden kaçar. Bereket versin o aralık vaziyet İkarışır, cephe bozülur, ve mütareke Wegner de, Türkiyede bülunan Alman kıt' |geri döner. | Wegner Almanyaya rile beraber memleketine yede gördüğü şeylere da âf | kaleler yazar, bunlarda E i lahriri garantinin metnini bir an evvel amalıdırlar ki müsa- id bir vaziyet hâsıl olur olmaz onvunla meydana çıkabilelim.» ü a süren bu münakaşa esna- sında Talât Paşa çok yorgun düşmüş- tü. Arkadaşları tabif kendisini sustur- mağa cesaret edemiyorlardı. Zaten çok enteresan buldukları bir mevzu üze- rinde yürüdüğünden ve Talât Paşanın Edirnelilere mahsus şive ile iki defa edatı kullanarak egeliyorlardılar», lardılar» diye harbe girmemiz meselesini tatlı tatlı anlatmasını bü- yük bir alâka ile dinlediklerinden pa- şayı susturmak ve biraz dinlenmesini tavsiye etmek akıllarına bile gelmi- yordu. Fakat, Talât Paşa kendiliğinden sus- tu. O münakaşanın sonuna erdiğine delâlet cden bir tavırla dedi ki — İşte, demindenberi verdiğim iza- hattan anlaşılacağı veçhile nihayet 1 nisanide itilâf devletlerile siyast münasebetlerimiz inkıtan uğradı. Biz de Almanya ve Avusturya tarafında harbe iştirak ettik. Bir gün fırsat zu- hür ederse, eylül ortasından teşrinisa- ni bire kadar geçen vakayii de bugüm kü gibi münakaşa ederiz.» Mecliste hazır olanların bir kısmı kalkıp gittiler. Bir kısmı da Talât Pa- şanın briç masası etrafına toplanarak mübahasenin sebebiyet verdiği dimağ yorgunluğunu telâfiye koyuldular. Armin T. Wegner meselesi 'Tayliryanı suikasde sevkeden Erme- ni ihtilâl koamitesi, bu aralık boş dur- müuyordu. Şimdi faaliyetini Alman cl-[ kârı umumiyesini hazırlamağa tevcih| etmişti. Bu hazırlıklarla meşgul olan şahıs, bu sefer bir Ermeni değil, bir Ahbmandı; daha dogrusu bir Alman ser- di. ismi Armin T. rdu. O- sebebi bir çaresini bularak umumi harpte rine temas eder. Velh t müstakbel icraatından mahrum etme- (mek> için şeyler bırakmaz. (Arkası var) Bir Doktorun Günlük Salı Notlarından €) Akıl hastalıklarından Korunmak için Neler yapmalıyız? dan doğma, bir kısmı da sonradan kaza- nılmadır. Fakat sonradan kazananlar - da da müsald bir tarla vardır. Bizaen- aleyh akıl hastalıklarına karşı koöymak için ilk çare tohumu düzeltmektir. Bu hususta ilk ve yegâne çare evlenir- xen soy sağlamlığına dikkat etmektir. Evlenirken ilk dikkat edilecek şey zinir ve soy sağlamlığı olmalıdır. Pek yakın akraba arasındaki evlenmelerin — sinir hastalığı ve sinir bozukluğu yaplığı ya- pilan tecrübelerden anlaşılmıştır. V) Bu motları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Bıkıntı zamanınızda bu notlar bir dökter Çibi imdadımıza yetişebilir. Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetçi etam cezaneler şunlar- dır: İstanbul cihetindekiler: Akzarayda: (Pertev), Alemdarda: (Sır- m Asım), Beyazitte: (Bolkıs), Sumatya- da: (Rıdvan), Eminönünde: ( Hüseyin Hüsnü), Eyüpte: (Hikmet Allamaz), Fe- nerde: (Vitali), Şehremininde: (Hamdı), || Şehzadebaşında: (Hamal), Karagüm - ' rükte: (Arif), Küçükpararda: — (Yorgü, Bakırköyünde: (İstepan), Beyoğlu cihetimdekilar: İstiklâl caddesinde: (Dellasuda), Ca - latada: (Hüseyin Hüsnü), Taksimde: (Limonciyan), Pangaltıda: (Nargileci - yan), Beşiktaşla: (Süleyman Recep), Ba- riyerde: (Osman). Adalar ve İstanbul cihetindekiler: Üsküdarda: (Ahmediye), Kadıköyün - de: (Büyük), ( Üçler ), Büyükadada' (Halk), Heybelladada: (Halk), sıhhiye neferi sıfatile Türkiyeye kapa-| k Pn('.'ıgı.:n" k insani vazile. bu- kiye aleyhinde yazmadık | İİSON POSTA| i nn | TARİHİ TEFRİKASI || | Rüstem.. ölen delikanlının oğlu olup Jolmadığında şüpheli kalmamak için |Semengân hükümdarına atiılar koş - |turdu. On beş gün sonra aldığı cevap üzerine bir daha beyninden vurulmu- şa döndü. Tehmine, oğlunun kendisini çıktığını.. ikisinin buluş meleri için oğullarının kurban gitmesi mukadder olduğunu bildiriyordu. Rüstem.. Tehmineye, Nimruza gel- mesini bildirdi. Kendisi de, Keykâvsin ölen karısından olan oğlu Siyâveşi, ev- lâdının yerine terbiye edip bir kahra - marn olarak yetiştirmek Te alıp be- raberinde Nimruza götürdü. Rüstem.. karısı ile buluştuktan son- ra münzevi bir hayat yaşamıya başladı. Oğlunun ölümü, dünya zevkini ona ha- İ, tan karısı Teh- ruyor.. bir ta - raftan da Siyâveşi y tirmeye çalışa- rak vakit geçiriyordu. —6— lere hükmetimek istiyor Keyküvs göl Keykâvs.. seneler geçtikçe halkın iş- lerini unutmuş. zevk ve safasından başka bir düşünmez olmuştu. İlk| , senelerde yeni aldığı genç, dili sinın verdiği zevk içinde kcr. geçti. Karısı, kend tatmin ctuuye kâfi gmmmme nnr'ın gı—ını rak endamlı ra | buhranında düzü “|öldürtüyordu. Halk, a de, cevrücefa altında kümdarın astığı astık kı ti. 0 yalnız gururu ile y a—“nnl.ı mn, dalkavukları, ona, yalnız yerlerin hükümdarı bulunmadığını, se- mıînra da hükmetmiye muktedir oli ğunu söylediler. Keykâvs, bu manasız telkinatın o kadar tesiri altında kaldı, ki göklere de hâkim olduğunu herkese göstermek sevdasına kapıldı. O, göklerde uçmak istiyordu. Bunun için vezirlerine çare bulmalarını emretti. Vezirler, can kor- kusile çareler aradılar. Bulamadılar. Bunun çaresini de dalkavuklar buldu - Da ikavuklar, bir gün, hükümdara, âl- tın tahtını dört kartala bağlamasını, on- beraber göklere yükselmesin lediler. Keykâvs, bir an ayık gezmediği için, bu fikri pek güzel buldu. Vezirlerine dalkavukların söyledikleri şeyler: yap- malarını emretti. İtiraz etmek kimin haddine idi. Herkes hükümdarın fer- manı önünde boyun eğdi. Sarayın önündeki muhteşem meydan- da davullar çalmıya başladı. Dellâllar, halkı hükümdarın göklere ne suretle çıkacağını görmiye davet etti. Herkes, bu akıl almıyan hareketi seyretmek için saray meydanına kaştu. Saray meydanında, toplanan - şehir| halkı arasında Keykâvs, yapıları on metre yüksekliğinde bir kulenin üstü- ne konulan altın tahtın üstüne oturdu. Tahtın etrafına, hükümdarı güneşten muühafaza için sırma saçaklı ipek per- deler gerilmişti. Yalnız ön taraftaki iki kanatlı perde yan taraflarda tutturul- muştu. Hükümdar buradan, göklere yükseldiği zaman bulutları seyredecek- tL Tahtın dört köşesindeki sırma kor - donlar, dört kartalın boynuna bağlan- dı, Keykâvs, elindeki altın kupadaki misk kokulu şarabı, meydanda topla- nan halkın şerefine içtikten sonra ha- reket amri verdi. Gagaları bağlı olan, uşaldlar tarafından sıkı aıki — tutulan dört kartal birdenbire ağızlarının açık dığını, kanatlarını oynatabilecek hal - nden | “İralar bulunmakla beraber l'de bulunduharuu görünce, bir hamle- de havalandılar. Kuleden beş on metre yükselir yüselmez, üstünde hükümda- rın oturduğu tahtın ağırlığı ile gerilen kordanların düğümleri içinde boyun - ları sıkışarak nefessiz. kaldılar. Yere yuvarlandılar, Hükümdar, zaten daha kartalların ilk kanat çırpmaları anında sarsılan, yalpalayan tahtın üstünde, iki tarafına tutunarak düşmemeye çalı- şırken, o sarhoşluğu arasında bile, şu- Şşırmış kalmış olduğu için tahtı ile be- Taber yere yuvarlandığını anlıyamadı, Yere yuvarlanır yuvarlanmaz, üstüne çöken tahtın altında başı, vücudü ezile- rek kendinden geçtiği için başına ne geldiğinin farkına varamadı. Hükümdarın yere yuvarlanması ile| saray meydanı bir anda karıştı. Halk, dehşet içinde kalmış bağrışıyordu. sa hükümdarın düştüğü yere kaşuyarlar- dı, Kartallar, boyunlarını sıkan kordon- i mlerini sarsarak, çırpınarak | cançekişiyorlardı. Altın taht parçaya bölünmüştü. Hükümdar, ba- şından, kollarından, bacaklarından a- kan kanlar içinde bir külçe haline gel-| nsız yatıyordu. Keykâva, çabucak saraya kaldırıldı. Çırçıplak soyuldu. Hekimler, her tara- £nı muayene ettiler. Başında, vücu - dünün bir çok yerlerinde tehlikeli ya- ölmemişti. Derin bir baygınlık içinde bulunuyor- du. Hükümdar, pck d'kkallı bir tedavi- chmn sonra ayağa kalkıb Hükümdarın bir kaç aylık hastalığı, halka biraz rahat yaşamak imkânını verdi. Onun göklere çıkmak iddiası yere yuvarlanması herkesi eğlendiren, güldüren bir mevzu oldu: — Şah, artık gurur ve azametten.. gece gündüz içmekten vaz geçer, uslu akıllı halkın dertlerile alâkadar olur. sz rahat ederiz. Memleket te mes'ut Dıyorînrdı. Herkes, hükümdarın bu felâketten ders alacağını.. doğru yola geleceğini zannediyordu. Halkın ümi - di çabucak boşa çıktı.. hükümdar, tah- tına kurulmaya kuvvet bulduğu günün gecesi, sazendelerin, hanendelerin, rak- kaselerin gelmesini emretti. Altın ku- palarda şaraplar dağılmaya başladı. Keykâva, sermest olunca, tahtın ar- kasında ayakta duran cellâtlarına, üç veziri işaret ederek: — Şunların şimdi kafalarını kopa - rın! Dedi. Bu vezirlerin kabahati ise, ha- vaya uçmak istediği gün onların, tah - tın kartallara bağlanmasına dikkat et- memeleri.. bu suretle kendisine karşı kastetmek istemeleri idi. Vezirzler kendisine karşı fedakârlık hissinden başka bir hisle mütehassıs olmadıklarını.. bir an sadakatten ay - rılmadıklarını.. tahtın kartallara bağ- lanarak havada uçmak istemesinden kendilerinin değil, dalkavukların mes- ül bulunduklarını anlatmak istedilerse de meramlarını anlatamadılar. Cellâtlar.. vezirlerin kopmuş kafalr- rını hükümdarın ayaklarının ucuna koydukları zaman Keykâvs onlatı ite- yuvarladıktan sonra sarhoşluktan yana çarpılan ağzını açtı: — Hainlere ibret olsun! Dedi. Bu geceden itibaren Keyküvs, gene eski sefahatına, zulüm ve gadrına başladı. -7— Keykâvs Mazendran hükümdarına esir oluyor Aradan beş sene daha geçti. Bu müd- det zarfında Keykâvsın sefahati.. işrete ve eğlenceye, cevrücefaya inhimaki arttı. Zül ile oğlu Rüstem bu halden mü - . | tiğ T 'dmıyor.ı 'N bir. kaç| Dalkavuklar bir gün Keykâvs'a, tahtının dört kartala bai lanmasını, onlarla beraber göklere yükselmesini söyledi! teessir oldukları için Nîmrıııı'lılIJ larında kendilerinden b.ıhse““'““ı oturuyorlar.. Siyüveşi iyi !erbU' meye.. ona, ileride hükümdar Ü. zaman halka ve memlekete fit"“f;j bilecek bir seciye vermiye uğf! lardı. M Bu sıralarda, İran devletinin İ ve şa'şaası azalıp sönmiye y“!"' tu. İran birliği hükümda ) lığı ve adaletsizliği yüzünden I'wy ya başlamıştı. Memleketin her #i fena bir idarenin hoşnutsuzluğü mişti. Keykâvs.. işretle harap olan (4 zenesini kaybeden beyni ile mef tini iyi idare ettiğini mnmdwo!- , teris vezirleri dalkavuklarınif j şeyin yolunda yürüdüğü hakkındi j dikleri teminata inanıyor.. )ıcn;“’gj # ği methüsenalardan büyük bif Hükümdar, bir gün, bir hAIP a düştü. İral inde bulunan Mazen zaptetmiye karar verdi. lluk_m"darn '.J.ı kaxaı ınt )ıaw *2" kleri. için vukua geli i önlemek istediler. l bir harbe girişmek' mektuplarla tavsiye metler "*kı(’ 'Ş K an bir hale geldi lıların — eline hayet ordu pe kâvs ta Mazendra düştü. Hükümdarın bu esareti, Zâl "e A Rüstemi fena halde müteessir € oğluna gidip hü söyledi. Rus(ı.n Zâbulistanı ndan * l kuvvetlerle Esfahana hareket © radan da bir miktar kuvvet alâ' zendrana doğru yürüdü. Hudü 'ıî'& dinceye kadar geçtiği derebey”', di len aldığı kuvvetlerle de uriuf'”'j yüttü. (ArkaSi Ankara inkılâb. ... biçki yurdu —————————” Ankara İnkılâb Biçki Yurdu ? ve müdürü Bayan Naciye Ünal # ) daki mümasil müesseselerin 'M çalışma tarzlarını tetkik clmc% j seyaht yapmış ve bu ıe_vn'r.aıınd müştür. e g “ Bayan Naciye Ünal Pariste det kalmış ve bilhassa şapkâci etmiştir. Bu münasebetle, bü radaki müessesesinde bir ŞB besi açacağını öğrenmiş bul! Bunun için de Parisin en son metodlarını etüd etmiş ve Dir! ler getirmiştir. Ankara İnkılâb Biçki vıxrrh'“”' rupanın biçki ve terzilik mef'" tatbik edilen üsullecin tatbikini bulmuş, ve sahib buhınduİ“ Bi memleketimizin diğer mümastl a ek selerine bir nümune teşkil edi tadile karar vermiştir. ü Uzün seneler marif hizmetit | çe nan ve Maarif Vekâletinin İf m:d' veccühünü kazanmış bulunan ciye ciddiyet ve dürüstlüğü jile etmiş bir insandır. Hihassa İsmetpaşa kız ('"îf:: Ankara kız orta mektebinde, lisesinde mühtelif bı.mşlsrdl H B miş olan Bayan Naciyenin, ni rlnd"" Ankaranım en ileri müessese Vaçi ri haline getirmeğe muv: güphesiz sayarız. rv*’