SON POSTA f an Zlcrin Makyaveli ğ . Kaptan Bum Bum Çeviren: Ahmet Cemalettin Saraçoğlu thir kıyısındaki köye seslendiğimiz zaman evlerden bir ı İngilizlerin öyle bitaraf sulara themmiyet verdikleri yoktu. trl defa olarak «Empress of Japan» | yetnu Holanda kara suları dahi - b yakalamamış mıydı? Ve d e geçireceklerine akılları kı Alimallah yalmız Holandanın deği 1, biteraf devletlerin kara sularını| b Seve allak bullak ederlerdi. ik:"lim bu düşüncelerle meşgul bir hedefime doğru ilerleri Allah, Allah diye söyleniy K N akıntısı fazla olmalı ki de N? | h;:klns'.na kadar lesir yapıyor. Hot L İ Biz çok bali ilerliyoruz. Yahut ığîrg işik, bü luşluk mesafe tahmi- beni aldatıyor... â:'k bilmem sabırsızlıktan — mudır, —te)lnkıkaben mesafeyi iyi tahmin deiğimden midir, bana öyle geli- ki bulunduğumuz noktada sayı- 4 bir türlü ilerliyemiyorduk. hayct tamam üç saat uğraştıktan R 0 nehir mansabına varabildik. " bir sual zihnimi tırma yi ı'â_d:. Acaba hakikaten Somalrada “E? Bu suale kat'iyyetle cevab ve- h Mevkide değildim. Bu havalide- hbir adadan mürekkeb hust ha Bilmiyenler için bu tereddüdüm çe lâkki edilebilir. Halouki — elde Ha Del haritalar ve dakik mesaha *T bulunmadıkça işin içinden çık- Biş dden müşküldür. bi Singapurdan kaçırmış olan y ıı;ı fiları (Tanjang Baley) de bır £ Şimdi teknede bizim Alman di kaçkınlarından başka iki tane t Çd Bunlar nehir mansabında ö Sf ettiğimiz kuvvetli cereyanın ar, ” Cenubi Çin denizlerine sürük- e SÜ jçin sayısız mabudlarına du- .Iı,u*'"!ğE. nezirler adamaya başla- - Âyni zamanda bir takım ceb fi- g_' Yakarak bunları suya at:yorlar- ür—t"e öyle geldi ki bu iki Çinlinin h (Üsü tâ Singapura kadar aksede- v Korktuk. Halbuki Çinliler o ka- Sürüü ediyorlardı ki bu gürültü üh'*'hlının yatışacağı şüpheli $ k U gürültü ölüleri ayada ka'dıra b Mdar şiddetli idi. Arkadaşlar Çin- Tişeklerile beraber kayıktan de- _;:fııımm teklif ettiler. ; Ami da yok değildi. _Çin]'min çırpınıp, haykırıştıkları p Afa koştum. Berikiler dövünü K Ü, yerlere kapanıyorlar, denize Koy Tnakta devam ediyorlardı a Y Çinliler!... Bu ne gürüllü, bu Mzdleti.. Y | İhtarım üzerine biraz kendilerine | s h | Olmalılar ki biraz dum Femen devam ettim: lı.u:îîîıln bulunduğumuzu Si titriyerek cevab verdi: _'îm';Huvlı bilir nerede olduğu:- K Biz ne bilecek?.. M? P'elı*e bu kadar şamata ediş 4 %İlm 'urada şeytanlar çok fena, çok BU Biz denize fişek attyor... Şey- th ? rahat edecek, şeytanlâar. mem- %&ııl:ük... Bize ilişmiyesek... Bizi alilar, biliyor YSU- q;'hııl'u,,, AM kaldırıp kat'i bir ifade ile: 'qzw_ yle gürültü etmeyin de beni uhülî’. dedim, ben şimdi bir dua ©- %ııı_ Şeytanlar benden pek kor- e © Duayı okuyunca onlar yatışa- g'î"m:ın duüracak. Biz de yavaş ya- ? ai'x"ühal rahal nehirde ilerliyece- bu işi bana bırakınl... %ğ”“awm kendilerinden — dahalşazdelere mensup Bayan Kamer ile oğulları | A N Bir dua okuyacağım vâdi harif- t ',:“kin etti. Onlar gürültüyü kesti- .ıth ir saat sonra cezir akıntısı da 'ış_,ı durdu ve istikametini değiş- "&: bu sefer pupadan gelmeğe ya- _gn& Yyardım etmeğe başladı. 3%_ irmağa girmiş, adanın dahili- a: ğ"u yol almaya başlamıştık, İki Hh* €nim bir dua İle deniz ifritleri- <i Ü in edebilen bir veli oldı Söbe JOtlardı. Hani, aklıma esse de: & İcani de mola vermej i 'Ne kapılarak süsta vaziyetinde ü Orlar, bana büyük bir saygı gınıl pRoTE:,İNDİR Her«y uykudan şişmeş göz kapamıarını — Ben Budanın yeryüzünde vekili- yim! demiş olsam herifler bu iddiama gönülden iman edeceklerdi. Üzerinde ilezlediğimiz ırmak çok genişti. Biraz sonra sahilde beyaz köşk- leçle süslü şirin bir köy gördük. San- cak baş omuzluğumuzdan görünen bu köy yemyeşil sırllarla çevrili cennet ğ ir yerdi. Hem biraz dinlenmek, hem de nerede bulunduğumuzu kat'? bir suretle anlamış ol! İ bu köy- kara: rdık. Meğer bize cennet gibi görünen bu şirin köy “|hakikatte cehennem imiş ve seyahati- min bu sefhası hatırıma geldikçe el'an tüylerim diken diken olur. Anlatayım da bakın hakkım yok mu?... Köyde mola vermeği kararlaştırdık- tan sonra kayığı o tarafa çevirdim ve sahile sokuldum, Lükin sahnil fazla sığ olduğundan kayık kıyıya yanaşamıya- caktı. Ben de mümkün olduğu kadar ara geldim ve sonra arkadaşlar- h ikisi ile paçaları sıvayıp dizlerime kadar suya girdim ve sahile çıktım. Marzara h aten güzeldi. Yalnız şaşılacak bir şey varsa bu kadar güzel bir kâyde hiçbir kimse görünmüyordu. Kendi kendim dedim, belki tarlaları- tmişlerdir. Lâkin köyde ini bırakmış - olacaklar. bakalım... Ve,seslendim, Konyanın Ahmet Fakı mahallesinin (35) nde oturan Hatiçe Uçan imza . mp aldık. Bu Bayan geçen sene 5 müddet beraber yaşam sınm tehlikeli tmeşleği bişare kadının gözü- rzü korkulmuş, ununla iş hayatında teşriki rakmış gitmiş. gimdi kendizinden *hiç bir hHaber alamamaktadır. Oturduğu ev kiradir. Kendis'ne batacak kir yoktuür. Kocasın« dan ayrılmak, âdresin! ye mütevukkıf- tir. O da onu bilmemektedir. — Bu satırları, herhangi bir yerdo gözüne — ilişir ve lasala gelir diye Kemal Uçana hitaben yazolışlır. Onu tanıyanlar varsa bu satırları ona gös- terip biçare karısnım elemli halizden ba - bordar etmeleri de ayrıca bir insazlık hiz » meti yerine gaçer. * Traboonda Pulathane kazasının Akçaâğ - bad köyünden Dere mahâllesinde Barutecu nedenberi kayıptır. Bili kifhazesl birinci Kkovuşunda Burutçu oğullarından Hüseyin oğlu Bimta - faya haber vermeleri. * Giridin Kandiya Şşehrinden Moerbulaki Mehmet Ali ve kız. Selimenin mübedeleten Erdet ve Mudanya taraflarında iskân edil - ların Tekirdağında teyrosadeleri Nunuk Ke. !M okülü öğretmenlerimden Merbutaki Pat- mâa oğlu Kandiyalı Ömer Gökmene meleri aN l'nıx.ıımıil.cL)_L.ı_ıaıı FetA S DÇKT P e AD L ) SKİ 4 seşeş aa Güsa y ş a ş eee ee AAA Aranan îıyıplırvı | edemiyeceğini söyleyince kocası Dr -| oğullacından Hüseyin oğlu Ali, yizmi dki sa- | İstanbul lev- | dikleri baber alınmıştar. Bilen ye-tüniyaa -| fÜrü cüzzamlı boşandı ve bize doğru koşmıya başladılar açmıya çalışarak cevah verdi: <«<Allah bilir, vakti gelince varmış oluruz.> Keşki seslenmemiş olaymışım. Ben seslenir seslenmez beyaz evlerden bir sürü ifrit boşanır gibi bir taktm insan- lar fırlamaya başladılar. Meğer bun- lar yüzleri, gözleri yara içinde cüzzam- Hlar değil mi imişler?,.., Ben ve iki arkadaşrm hayret ve deh şetimizden danakalmış bir halde du- rurken onlar koşarak, zıplayarak, ye- re düşüp kalkarak bize doğru seğirti- yorlardı. Bunlar yirmi kadar cüzzamlı idi ve korkunç illetlerinin her safhasını gös- teren canlı birer nümüne gibi korkunç ve perişan haykırışıyorlar, ellerini bize doğru uzatıyorlardı. Tersyüz edip ka- yığa nasıl atladığımızı ve kanca ile dayamıp nasıl açıldığımızı size tarif demem. Yalnız şu kadarını söyleyeyim i ben hayatımda bu ki çabuk ma- nevra elliğimi, ağır gövdeme, İriyarı cüsseme Trağmen o günkü kadar seri davrandığımı hatırlayamıyorum. Bana o derece şirin görünen köy şim- & * gözümde bir cehennemdi ve bu fe- lâketdiyarına nisbetle Singapurdaki kampımız cennetti doğrusu... İnsan ne kadar tuhaf bir mahlüktur. Dünyada ne kadar bahtsız olursanız olunuz kendinizden daha talihsizine, daha zavallısına mutlaka tesadüf eder- siniz de kendi halinize şükretmek mec- büriyelinde kalırsınız. (Arkası var) ', Günde 3 defa RADYOLİN' ile | | Yemeklerin kırıntıları, salyanm Mfraz ettiği mikrablar, dışarıdan abnan muzir mevad karşısında dişler ve diş etleri eğer mütema. diyen — temizlenmezse — bozulmağa ve çürümeğe mahkümdur. Çü- || zük dişler, mide ve barsak intilit. lanndan zatürreeye kadar her nevi hastalığa yol açabilir. ZP RADYOLİN İN Ye muhakkak sabah, akşâm ve her yemekten Sonta, yahud hiç değilee Günde üç defa fırçalamak - şartile |demek ki kursta 116 kişi varmış.. Neden anlamış? Çeviren: H. Alaz Yazan: V. Seligreyef Fabrika direktörü telefonda avazı|tesbit edemedim de... İşte buna carım çıktığı kadar bağırıyordu: gıkıldı.. — Nasıl, nasıl anlamıyorum? Gecel — Amma da sıkılacak — şey buldun kursları mı dediniz? Verdiğiniz direk-İha!, Otur keyfine bak. Çayını iç. Ben n:L dıhxnîıdı htn_ıjekntâ;yum;:;eı e-İşimdi istediğini öğrenir sana bildiri - vet., ameleyi atölye a! e ay « Der(yim.. akşam müuayyen bir atölye meşgul o - İvanof, bardağın yarısına gelmeden L";î,, %“T' m;’;n“ :f;':“':;"'s;'f-b?’f oda hizmetçisi geri döndü.. Gene o lâ- Kdi bıgı"n,' E z :abıı:,dfım yakın köylü — edasile söze Direktör İvanof âhiseyi yerine as - ERETECE Seldz A EN &. Ayaln Kalktı. ll ble aa ta aa ae b Haat ve turarak odanın içinde dolaşmağa baş-| MO'UTE: Na ladı.. Ne zaman bir şeye canı sıkılsa Aebiğirelak D,ün İYEREN k" hep böyle yapardı.. !opu_ beş kişi varmış.. Bunlar Biraz daha dolaştıktan sonra zıle'dı.mn w-ıunu bekı"?edm gıkıp, bastı. Teknik kâtibini — çağırmalarını| "i Muallimin sorduğu suale unca emretti.. Az sonra tekrük . kâtlibi içeri ki kişi cevap verebilmiş; — Petrof v'e gördi.. Direktör tekoik külibine Hüa; <|E D0f KApÜOİK zaten hi boll sorıll- n mamış.. Cu'kıtvom_( ise kendisine so - lar l iş cek ay — Hai Rde ” anelökl gaa Z bileyeinişi — gelecek defaya deti ttili SAA Tabritarüyda hazırlanacağını Muallim yel ea lll z dersini biliyorm ders veriş dün akşamki gece kursunda kaç kişi-| nin bulunduğunu soruyarlar . Teknik kâlip omuzlarını silkti.. O- nun da bir şey bilmediği anlaşılıyor -| du.. Z Direktör hiç bir şey söylemeden 0-|, — Sizin tabirinizce etetki dadan dışarı çıktı. Doğru, dün akşam lundum.. Biraz oradan, bir kursta olması lâzım gelen beşinci atöl- araştırdım; oraya baktım, şurasını ka- yeye gitti. Her ameleye ayrı ayrı sor- rışlırdım. velhasıl bunları öğrendim. ;—nağı bı.şl“adı' — Anlayamadım, nasıl? — Siz dün akşam gece kursunda var| — Nasıl olaic.ak. basba_xafîı şte... mıydınız? Ders odasına gittim, Yerde k Hepsi de: izmarit bulunduğunu s: Ğ marit vardı. Bu izmari — Evet, cevabını verdiler, < sigaralara ait olduklarını & İvanof ameleleri leker teker soydı;| Simal kanalır ndan — 10 tane, #Yıl - dız» dan 20 tanc çıktı. Bizden «Şimal |kanalı» sigarasını — içen il tarzı, galiba, pek de iyi değilmiş.. Bi - İzaz yavan söylüyormuş.. — Fakat müsaade et, bu kadar sa - rih malümatı nereden topladın? Halbuki bunun imkâmı yoktu.. çün- kü beşinci atölyeden kursa yazılı 0 - g.a kin ve Hle lanların sayısı ancak l_G idi.. 'narıîl"'n çoğu î Fakat İvanol lü lü lü yutacak bir a-|»emişti. Halbuki Saray dam değildi.. Tekrar amelelerden $0 - nuna kadar içer, demek ki bu izir ruşturmağa başladı. Lâkin bu defa me (.. Hlepof'undu.. €Yıldız» lara gel seleyi başka türlü koydu: İce.; Bizde «Yıldız> - sigarası — Siz dün akşam kursta neye bu -3ıx'u;oıave1, Kopilof, Petrof ve Lu, lunmadınız?. İxin'dir. Lüğ ğ a içer. Onun Bir çokları, kürstaki derslerin pek için izma Hiç ağıza alınmamış gi- de iyi taktir edilmediğini, bunun için bidir. Demek ki n yoklu. Diğer taraf - dersten sıkıldıklarını söylemek iste -'tan Nikolayef sigara küllerini sağ diler.. fakat İvanofun bunu nazarı iti-İJa savurur. Halbuki ders s bare almıyacak bir adam olduğunu bil- / sayrulmuş kül yok. Demek ki Nikola- dikleri için bundan vazgeçliler. 116 iş- yel de derste değilmiş.. Kâla kala Pet çiden 70 tanesi, hasta oldukiarımı, 45 |rofla Kopilaf kalıyor. tanesi karılarının basta bulunduğunu,| — Peki sonra ? bir tanesi de tiyatroya gittiğini söyle-| — — Bündan başka bir huçuk — kiş d pipo külü de buldum. Dernek ki iki ki- Bu hesaba göre dün akşamki derste |çi pipo içmiş.. Fakat biris; bitlrmeden tek bir kişi bile yokmuş.. Hakikatı öğ-/kalkıp gitmiş... Diğeri ise dersin sonuna tenmek gene kabil olamadı.. kadar oturmuş.. Herhalde dersin sanu- İyvanof, fena halde canı sıkılmış bir |nu beklemeden giden Çudotvorof olsa halde odasına döndü.. İşin içinden na-| gerek. Çünkü o yeni evlidir. sıl çıkacağını derin derin düşünmeğe| — Çok güzel. Pakat derste bulunan- İbaşladı.. İşte tam bu sırada kapı açıl -|Jardan şunun veya bunun fena hazır - |de. Odaya, direktörün oda hizmetçisi|landığını, dersi bilmediğini nasıl öğ - |Ağgripina Vasilyyna girdi.. Elinde, di -İrendin?. rektö; sabah çayını tutuyordu.. Di- — Dur, acele etme!, Kopilof'un iz « |rektörün asık ve düşünceli suratını gö | maritlerinin bulunduğu tarafta pen - rünce kendine mahsus bir teklifsizlik-|ere Dervazı kirlenmiş.. Demek ki Ko- le sordü: pilot mütemadiyen başını pencereden — Ne oldu İvanof arkadaş? Yoksa yana çevirmiş ve pencere İle öynamış, hasta mısın?. Suratım bir acayip.. Ek, bir zamanlar biz de talebelik yap- — Hayır. Hasta falan değilim., fakat | tık.. Muallimin gözünden — kaçmanın, bir şeye can;m sıkıldı.. onu düşünüp| pencereden tarafa bakmanın ne demek dürüyorum, olduğunu biliriz. — Hayrola?, — Allah Allah, meğer ne kadar ba - — Canım, dün akşamki gece kursun- | silmiş!. da kaç kişinin bulunduğunu bir türlü (Davemı 15 inci sayfada)