Hergün Avrupaya turizm ve Döviz meselesi Yazan: Muhittin Birçea vrupalı olmak istiyen ve Avrü- pa medeniyetini kendisine malei. 'meğe karar veren Türkiyenin Avrupayı görmesi ve tanıması gok lüzundır. Gör -| mediğimiz, içinde yaşamadığımız ve o- nun her günlük hareketlerim yakından | takip edemediğimiz bir medeniyeti, biz | ancak şeklen taklid edebil â olan bu şekil taklidcili, niyet bir ruhtür, bir zihniyettir, bir ah lâktır; biz bu ruh ve zih: lâk ile çok yakından ve nışmak, bu manevi çeyle mak ve koklaşmak mecburiyetindeyiz. Büyük bir memnuniy ki Türkiyede Avrupayı gürmek cereyamı artıyor. Eskiden, geniş varlıklı insanlara mahsus bir imtiyaz olan Avrupa seyahati bugün, her memleketin ucuzlatmıya ve kolaylaştırmiya ehemmiyet verdiği tu - rizm hareketi sayösinde küçük varlıklı insanlar için bile yapılmamı mümkün bir şey oluyor. Bit kaç ay evvel bir kere da- ha yazdığım gibi, bu hareketi bizim teş- vik etmemiz ve Avrupaya gitmek isti « yenlere kolaylıklar göstermemiz lâzım- dır. etle * Paris sergisi ve bu serginia verdiğ. u- cuz seyahat imkânları bu yaz Türkiye - den Avrupaya doğru bir hareket uyan - dırd.. Fakat, bunun arkasından da dö - viz müşkülâtı denilen hâdise çıktı ve şim- di kimseye serbest döviz verilmiyor, sisterseniz size klering dövizi verelim» deniliyor. Klering dövizi fena bir şey de- ğildir; o da öteki gibi bir paradır; yegâ- ne küsuru her yerde geçmez, yalnız muayyen memleketlerde geçer bir para oluşudur. Fakat, bunun kusuru var ki o da, elinize verilen çekin gittiğiniz memlekette ne zaman tahsil edileceğini bilemeyişinizdir. Meselâ, Viyanada nöbet gelecek te pa- ramı tahsil edeceğim diye herkesin üç hafta, bir ay beklemeğe vakli olamaz. Bunun için bu döviz o kadar işe yaramı- yor. ÂAyni şey Bulgaristanda, Yugoslav - yada, Çekoslovakyada olabilir. Şu halde bu kelering dövizden istilade etmenin »imkânı pek mahdut kalır. Mademki, dev- let, dolar, İngiliz lirası, Frangız veya İs- viçre frangı, gibi paralarla serbestçe is- tediğiniz yerde ve istediğiniz vakit tahsil edilebilecek dövizi kâfi derecede bulamı- yor, şu halde seyahatten de vaz geçmeli. Halbuki vaz geçilebilir seyahatler var- dır, vaz geçilemez olanları vardır: Has - talık, ticaret, iş bazan insanı seyahate ic- Resimli Makale: DANEVİ seviye itibarile bizim üzerimizde bulu- ğuk davranması, yahut.bir kabalık yaj nan bir şahsırı &ı bizi ona düşman yapar, karakterce zayı karşı kin beslemeye sevkeder. eroenaanan ——— -— Birbiri ardı sıra iDört defa Kazaya uğrayan kadın DU | 'SON POSTA ' Havadan gelen düşman.. $& ıf olanlarımızı ona ARA KERGUN BİR FIKRA Tedbir Eski devirde bir kazadan bir na - hiyeye yol yapılacakmış, mühendis. ler nahiyeye gelmişler, yolun geçece- ği yerleri tayin edip oralara kazıklar çakmışlar. Ve giderlerken nahiye mü- dürüne: Bu kazıkları burada birakıyo - ruz amma, dikkat etmek lümmdir, kimse çalmasın! Demişler. Ertesi günü gene nahiye- ye geldikleri zaman bir gün evvel koydukları kazıkları yerlerinde bula- mamışlar. ç Nahiye müdürüne sormuşlar. Mü- dür koltuklarını kabartmış: — Ben, demiş, tedbirli adamımdır. Siz kazıları kimse çalmasın, dediniz ya, ben de çalmaları ihtimaline karşt hepsini söktürttüm ve bir yere sak - lattım. İngilterede hâkimi Nasıl hüküm * , Verir ? İngilterede bir hâkimin karşısına, oto- mabillerini cadde ortasında bırakarak mutlaka bir emek sarfına bağlıdır. v Güler bir yüz, tatlı bir söz insanın hiç zahmet çekmeden İseyrüseferi müşkülâta uğratan biri ka - |dın, diğeri erkek iki suçlu getirdiler. İSuçlu kadın gayet güzel, civelik bir ak- bar eder, O zaman iş, kara borsaya inti -. Kahve renkli göziü sinema yıldızmı- | kal eder, Kara borsa her işi görür. Fa - ından Sally Eilers âdeta kaza ve be- kat, kara borsanın gördüğü iş, memle - *â kumkuması oldu. Yıldız tatil zama- ketten döviz çıkması demek değil midir? |»M! geçirmek üzere Romada bulundu- Şu hâlde devletin döviz vermemek suretile takip ettiği gaye kara hbor - . sanın elinde fevtolup gitmiyor mu? Denilebilir ki kara borsa ile mücade- le ediliyor. Bunun da faydasızlığını dün. ya çoktan anladı. Almanyada ve Rusya- da bu nevi cürümlere karşı idam ceza « ları tatbik ediliyor. Buna rağmen küza borsa oralarda da mükemmelen işler. Başka memleketler, buna karşı müca - delenin boş olduğunu anladılar da — iki borsayı birleştiren tedbirler aldılar. Bi- zim de nihayet varacağımız netice bu: dur, * Fakat bütün bu dertlerin mükemmel bir çaresi de vardır. Türkiyeden çok mal alabilip Türkiyeye çok ma! satama- dıklarından dolayı bizden ithalâtı tahdit etmiş olan bazı Avrupa — memleketleri vardır. Macaristan, Avüsturya, Çekoslo - vakya ve İsviçre bunlardandır. — Eğer devlet, bu memleketlerle anlaşıp bir tu- rizm kleringi usulü koysa bugün Parise doğru giden turist cereyanı » ki bizden < serbest döviz istiyen bır hareketti> - Lirdenbire Avrupanın cennet kısmı olan bu memleketlere döner, Öyle tahmin ediyorum ki Türkiye hü- kümeti bu memleketi uristler için hir klering kredisi istemiş olsa bunların dördü de tereddütsüzce bu krediyı açar- lar. O zaman sırf Avrupayı görmek ve gezmek istiyenlere bile bu memleketle- Tni Bu sıralarda bir gazinoda dans ederken, birdenbire ayağı burkulmuş, yere düş- n.üş, Tatil kendisine zehir olmuş, zira a ağı alçıda olarak günlerce — yatakta yazmış. Uldo'ya gidecekleri da da, koca. 81 bir sedye ledarik etmiş. Yıldızı sed- ye ile götürürken, hamallar — sedyeyi ellerinden düşürmüşler, kadın tekrar yatağa düşmüş, Venedikte, bir gece otelin lokânta- sına inmek isteyen yıldıza kocası bir tekerlekli araba bulmuş. Bindirmiş. Koridorda arabayı sürerken, tekerlek- lerden biri fırlamış, daha denası ara - banın altı da çıkmış. Yıldız tekrar bir müddet yatakta hasta yatmış. Parise geldikleri zaman da koltuk değneklerile yürüyen yıldızın göğsüne büyücek bir iğne batmış, bunun için de bir hafta odasından dışarı çıkamamış. Sally şimdi de Londrada bulunmak- tadır. Başına gelen bu felâkei serisin den şaşırmıştır. tristi, Hâkim, kemerli burnuna gözlüğünü ta- karak suçlu kadından: — Ofomobilinizi'niye orada bıraktmız, nereye gitmiştiniz? diye sordu. Kadın kızararak cevap verdi: — Terzime.. Zeki hâkim, hemen bir muhakeme yü- rüttü. Kadın terzisiz olamaz. Binacnaleyh ortada esbabı muhaffife vardır. Hemen kararını bildirdi: . — BSizi yüz elli kuruş para » cezasına mahküm ettim. * Bu sefer erkek suçluya dündü. — Ya siz neredeydiniz? diye sordu. Erkek, bir saksafancu idi, etraftaki ev- lerden çağırmışlar, sazına o kadar bayıl- mışlardı ki, zavallı san'atkârı 4 saat ala- koymuşlardı. Hâkim bu sefer de vaziyeti muhakeme etti, saksafon, şüphesiz ki güzel bir Alet- ti, Çalması da zordu amma, bu san'atkâra seyrüseferi müşkülâta uğratmak için bir hak vermezdi. Suçluya kararını şöyle teb. liğ etti: — Halk seni sevmiş amma, ne yapa - yım ki kanun kanundur. Seni de, üç yüz kuruşa mahküm ediyorum. Ağustos 21 , Sözün Kısası || Hem Abdülhamid.. | Hem Han.. Hem Emir! —K Taln Ş, geçirmiş insanların Mi | esinde, bir küçük |se, bir söz, bir gazete fıkrası bazan B rib tedafler yapıyor. dün, sabah gazetelerinin Bi rinde, Belgradda cereyan etmiş bir kaçırma ve işkenre havadisi okudullk |Olur a?! Böyle vak'alar, her zaman, İ an işlerdendir. Kız da kaçlf? ikence de yapılır. Âdem oğlu, yüzr de doksan r mariz ve muhtett |bir mahlüktur. Hubutu Âdem'deli mahşer gününe kadar, bu cins vak'ali" âmil olmaktan feragatini um! lik olur. Onun için, mevzil” bahis hâ öylediğim kadardan ibif ret olsaydı, rinde durmağa- gelmei di. Lâkin, nedir ki, onun kahrama! ) |mi, sıfatı ve tiyneti itibarile beni epef ra ircar hatırat etmel İfazla sa: başında gelir. Halbuki olsun zararsız hale ——— ——— ——— ——— NDA Vali olmak İçin keman Çalan Amerikalı mecbur kı Filhakika, herifin adı Abdülhamidı Emir Abdülkamid.. hattâ Emir Aldi hamid Hân'dır. Kaçırdığı kıza işk?ff' etmekle müttehemdir. Yapılan tahki * katta, kendisinin başkalarına böyle İf kence yapmaktan zevk aldığfı lebe:l)'m etmişti 4 Bu mülk ve millete 34 sene musalli olan kızıl sultanla müşabehel , her hahgi bir gazete bö disi sütunlarına geçirmek cu'" sterseydi, ne olurdu acaba? Hani ya, meşhur fıkra Osmanlı - padişahla n hangi Murad, içkiyi yasak etmiş. Yasif ğinm dinlenip dinlenmediğini bıztfl kontrol etmek için, semt semt, ıebfı'l gezer, hilâfına hareket eden birini y kaladığı gibi cellâda teslim edip, nunu vurdururmuş. j Gene bir gün böyle dolaşirken, bif yangın yerinde, yıkık bir duvarın dibi ne sığınıp gizlice demlenmekte oli ir Bektaşi fukarasına rastgelmiş- ,,Saat kaşlarını çatmış, gür bir sesle: Amerikada âmme işlerinden birine| ... Ne yapıyorsun, orada? diye g01" seçilmek isteyen namzed, kendisini se- | muş. çenleri elde etmek için ne hüneri varsa| —.. Fakir, dem çekiyorum. Lâkin S# ortaya döker, gösterir. İşte Ohio'da va-İna ne oluyor? Sen kimsin? lilik için çalışan namzedlerden biri, rey| —. Murad! kazanmak emçlile şehir halkmdan bi-| Bektaşi karşısındakinin kılık, kıY” rinin önünde keman çalıyor. fet ve vaz'i tavrından — işkili eç İ gaem Usulcacık sormuş: Sebze yediği için karısını | — g.m'ı da var mı? — Var! öldüren musikişinas Birdenbire kendisini bekliyen âkıbt” | Nevyorklu bir musikişinas, sebze -|ti idrak ederek, eli ayağı buz kesilt? den başka bir şey yemeyen, üstelik ko-|zavallı adamcağız, bu sefer etrafi casile, çocuklarına da yedirmeyen ka-|toplanmış olan kalabalığa hitabla: rısını öldürmüştür. Mahkemede suçu -| — Öyle ise, erenler, buyurun cenati nu itiraf eden katil: namazına! demiş. > — Ne yapayım, artık hergün merci-| Onun gibi: Hem Emir, Hem Abd"l::; mek, havuç, şalgam ve patates yiye yi- | Bid, hem Hân, hem de işkence yapt |bu havadisi, bundan otuz yıl evvel ©' ye bıktık. O kadar yalvardım yakar - diR e Ca li d! DÜYE T N ? *İretseydi, o arkadaş görürdü gününi dim, kaîımn bir türlü : dınlelf:mcdım. Vicdan ve ahlâk kayıtlarından bS$ Bunun üzerine «sen misin; ; dinleme -| bütün kuyudu ortadan kaldırarak, "” yen?» dedim, çektim vurdum, demiş -|tandaşlara hür düşünmek ve hür 'W tir. nuşmak hakkımı — sağlıyan cumhuriyt” te, her gün, bin defa şükretsek; gert de azdır. E. Teti Uyuma makinesi Amerika ruhiyatçılarından biri uyu - ma makinesi icat etmiştir. İddiasına göre, | ——— makinesi kısa fasılalarla horultuyu an -| BU GÜNKÜ dıran kısık sesler çıkarmakta, arada sı - HAV, rada değişen makamlarla ninniler de A söylemekte, böylelikle — uykusuzluktan y i ivarında OU muztarip olan hastayı çarçabucak uyut-| n ğ';: îx.(-ak!ık ;5_7:?:: ise 17 santi” maktadır. Bu yeni icadile yüzde altmış grad idi. Ç muvaffak olduğunu söyliyen — ruhiyatçı Hava tama - «makinemin bir püf noktası daha var ki, men açık geçmiş onu da yakında meydana çıkaracağım» rüzgür demiştir. eenubu garbiden saniye . ISTER INANM «Evet, bugün otuzuncu gündür, fakat otuzuncu gün İNAN Avrupa seyahatinden dönon bir arkadaş anlattı: — Tren Yugoslavya hududunu geçer geçmez ilk. Bul- | İSTER | İliraz ettim: de 10 kilometre olarak esmiş Havanın gün yurdumuzun Karadeniz da, Trakya ve Kocaeli nıınlbî'ı'f, r A) w:; rin döyizlerinden bol bol para vermeğe #mkân olur. Buna mukabil de bu mem- leketler Türkiyeden bol bol mahsul alır- lar. İş, bu ji di hareketin bu ruh için- de tanzimine taraftar olmaktadır, Eğer “Devamı 3 üncü sayfada) v gar istasyonunda durmuştu, pasaportlarımız muayegşe | ediliyordu. Bir aralık kondüktör yanıma gelerek: «Sizi karakoldan istiyorlar, dedi, Gittim, bir komiser: «Pasaportunuzu Viyanadaki Bulgar konsoloshane. sine 30 gün evvel vize ettirmişsiniz. Bir aylık vize al- maışsınız, bu müddet bugün bitmiştir. Ceza vereceksiniz, dedi, İSTER İNAN | mak lüzımdır, dedim, İSTER kısmen bulutlu, diğer mıntal se az bulutlu geçmesi, rüzgürların ki Anadoluda şark, diğer mıntak$ da garp istikametinden esmesi meldir. bitmemiştir, akşama bitecektir, vizem el'an müteber ol- Dinlemedi. Yz geri dönmek, ya bir misli cezasile ikin- ğ ci vize ücreti vermek icab ediyordu. Verdim » Biz bu hâdiseyi dinledikten sönra Avrupaya gidenler için Bulgaristandan geçmenin pek rahat olacağına inan- madık, fakat ey okuyucu sen: İNANMA! $,15 — 16,08 — Güzeş İlkindi