ittihat ve Terakkide on sene 17 inci kısım Azerbaycanda No. 36 son İttihgiçi Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — Bizim için Azerbaycan hakkında en büyük temenni onun Türk olarak varlığını muhafaza etmesi, mes'ut ve müreffeh olmasıdır Bir halkın, bir memleketin, bir cemiyet veya milletin herhangi bir fikre veya camiaya kazanılması, ancak onun ru- hunun ve kalbinin elde edilmesi ile mümkündür. Hiç askeri veya siyasi hâkimiyet bu işi yapamamamıştır. Halbuki o inkilâb, bu (memlekete &skeri bir istilâ halinde girmiş ve siya- si bir zabıtanın ağır eli altında yaşa- mışkir, Böyle yapılmayıp ta Azerbaycanın diline, mahalli şartların hâkimiyetine hürmet edilse ve Azerinin memleke- tinde Rusluğa bir nevi imtiyaz verme mahiyetini haiz bir hava yaratılmamış bulunsaydı inkılâb ve Sovyetler cami- ası Azerbaycanda çök kuvvetle yerle- şebi'irdi ve halk ile ihtilâfa mezdi. Ha'buki, Moskovanın halis ve iyl yürekli inkilâbeıları bu işleri ne kadar Büze! anlarlarsa anlasınlar, ellerindeki unsurlar, hep eski devrin ruhundan kendilerini kurtaramamış olan insan- lardı. Azeriye Müslüman ve Tatar de- mekte devam ettiler * ve her dakika "Türkiyeden şüpheye düşüp vehme ka- pılâ'lar, Hatanın bülün ruhu buradadır; A» zerbaycanda Türkiyeye iltihak taraf- tarı olan en küçük bir hareket bile bu- lunmadığını, Azerbaycanı idare eden Ruslar bir tü emediler. Çeka ve- t etti, bu vehim İle yalnız hakikati görmemekle kalmayıp tedricen ondan uzaklaştı. Halbuki, ha- yat, ancak hakikatlerin ve zaruretlerin icablar: üzerine kurulduğu zamandır ki huzur, rahat ve istikrar verebilir, TÜRKİYE VE AZERBAYCAN Türkiyenin Azerbaycanı «Acem» ve «Şii» diye tanıdığı bir devir olmuştur. Fakat, orada da, burada da Türklük duygusu uyanıp asri bir mana aldığı zamandanberi her İki taraf, kendisinin ne kadar Türk olduğunu ve birbirin- den ayrı şeyler olmadıklarını pekâlâ biliyorlar. Bugünkü dünyada bunu bil- memenin imkânı yoktur. Yalnız, Türkiye şunu da biliyor ki kendisi ile Azerbaycan arasında «siya- si birlik» yapmaya imkân yoktur ve mek manasız bir şey olur. Bu kanaatin muhtelif sebebleri var- dır: Bir kere, Türkiye emperyalist değil- dir. Dünyanın en başarıcı ve müsbet bir inkılâb hareketinin mahsulü olan Türkiye, emperyalizm hareketinin top- tan aleyhindedir. Bu, memlekete A- tatürkün en büyük bir fikir hediyesi- dir ve enternasyonal hayat yeni tarzda bir anlayışı temsil eder. Atatürk Tür- kiyeye emepryalizm aleyhinde bulun- mayı niçin öğretti ve bu akideyi bize niçin verdi? sualinin cevabi da çok ba- siltir: Türkiye, emperyalizme Karşı ya- pılan bir mücadelenin mahsulüdür ve onun hayatını emperyalizm fikrinin daimi surette gerilemesi ve milletlerin birbirlerine hürmet etmeleri prensipi- nin yükselmesi nisbetinde emniyet ve huzur içine girer, İnsan bizzat kendisi için antiemperyalist olunca, artık hiç kimse için emperyalist olmamak mec- buriyetinde bulunur; kendisi için em- peryalist, başkaları hesabina antiem- peryalist olmak, iki nevi ölçü ile hare- ket etmektir ki bugünkü dünyanın gö- zü açık milletleri bu tarzda bir hile kârlığa razı olmazlar. iye ile Rusya rasında mevcud olan samimi dostluğun bütün ruhu da züten buradadır. Buğünkü Rusya, Çar- Wk Rusyanın tamamile aksine ola - rak, emperyalizmin aleyhindedir. Rus- ya emperyalizmin aleyhinde olunca Türkiye Için, ondan iyi ve sağlam bir dost bulunamaz. Emperyalisi Çarlıkla düşman olmak bizim memleket için nasıl tarihi bir zarüret teşkil elmişse n Rusya ile dostluk ve zaruri olur, siyaseti ve bu si- yasetin Rüsyayi alâkadar eden Kısmı bu temel üzerine kurulmuştur. Yeni Türkiyenin. ilk hareket günlerinde Atatürkün elile konulmuş olan bütün prensipler, nasıl olduğu gibi muhafa- za edilmiş ve hattâ genişletilmişse, Türkiye hududları içinde tam bir is- tiklâ) ve hâkimiyet, Türkiye hududu içinde nasyonalizm prensipi de öylece muhafaza edilmiştir. Hattâ, bizim yeni siyasi lügatimizde «nasyonalizm» ke- limesinin manası, umumiyetle kulis- nıldığı mânadan da büsbütün başkadır; bizce bu kelimenin ifade ettiği mana, Türkün ruhunun kuvvetlendirilmesi, Türkün iktisadi kuvvetinin ecnebi kuv- vetlere karşı müdafaası ve Türk kül- türünün ecnebi unsurlardan temız- lenmesi gibi mefhumlardır. Bu, anti- emperyalist olan bir nasyonalizmdır. Türkiyede nasyonalizmin, Avrupadaki tarzda emperyalizm ile ihtilât eden ta: rafları yoktur. Bu, bir tecavüz emper- yalizmi değil, müdafaa emperyalizmi- dir, Türkiyeye verilen yeni idealler, Türkiyenin tarihi hududları içinde ka- lan bir millet severliktir. Bu, ayni za- manda, bizde milli ruha, kosmopolit Tuhun uzun zaman yapmış o cavüzlerin bir mukabelesi demektir, Osmanlının uzun zaman Türkü ihmal etmiş ve hattâ Türklüğü haki bulunmasına karşı bir harekettir. Bütün bu sebeblerden dolayı Türki- yede Azerbaycan hakkında emperya- list manada herhangi bir nasyonalizm fikri mevcud değildir. Türkler arasın- muttılar. da Azerbaycanı en iyi tanıyanlardan ve Azerileri en çok sevenlerden biri de behim. Ben - gayet samimi söylüyo- rum - Türkiye ile Azerbaycan ârasın- da gayet tabil ve derin bir kardeşlik duygusundan başka bir alâka bulun- masına taraftar değilim. Çünkü, Azeri tarihinin gelişi, onun coğrafi vaziyeti iktisadi alâkaları, onu Türkiye 'Türklüğünün bir parçası olmaktan me- neder. im için Azerbaycan hakkın. daki en büyük temenni, onun Türk ©- larak varlığını muhafaza etmesi ve mes'ut ve müreffeh olmasıdır. Rusyadaki inkılâb, ilân ettiği pren- sipleri tam tatbik edebildiği gün, A- zerbaycan bu inkılâb içinde bu gayeyi, yani, Türk olarak yaşamak ve mes'ut ve müreffeh olmak gayesini pekâlâ el- de edebilir. Buna kuvvetle kaniim, Çünkü, Rus inkılâbının prensipleri, A- zerbaycanın istediği ve istemesi tabif olan şeyleri kendisine vermeğe . kâfi- dir. Böyle olunca, Türkiyeye göre A- zerbaycan meselesi, sırf Türklük duy- gusu bakımından, prensip itibarile çoktanberi halledilip bitmiş bir dava olmak icab eder. Azerbaycanın evvelce Ankarada bir sefiri, bizim de Baküde bir sefirimiz vardı; bugün onlar yök- tur; Bence, bunlar şekil meselesidir. Öyle de olabilir, böyle de olabilir, İn- kılâb, millt varlıklara karşı ilân etmiş olduğu hürmet ve riayet prensiplerini tamam ve bütün ruhile tatbik ettiği takdirde şeklin ehemmiyeti ikinci de- recede kalır, - ve (Arkas ver) Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbeti olan eczaneler şunlar - dir: İstanbul cihetidekiler: Aksarayda: (Pertev), Alemdarda: (Sırrı Asım), Beyâmtta: (Belkis), Samatyada: (Ridvan), Eminönünde: (Hüseyin Hüs- Dü), Eyüpte: (Arif Beşir), Fenetde: (Hü- #amettin), (o Şebremininde: (o (Nazım), Gehzadebaşında: (Hamdi), Karaşüm- (Suad), Küçükpazarda: (Necati < (Galatasaray), Tü- (Matkoviç), o Galatada; Fındıklıda: (Mustafa Nah, Cumhuriyet caddesinde; (Kürkçiyan), Kalyoncuda: (Zafiropulos) Pirüsağada; (Ertuğrul), Şişilde: (Asım), Beşiktaşta: (AN Rıza), Sariyerde: (Asaf). Adalar ve Anadolu cihefindekiler; Üsküdarda: (İttihad), O Kadıköyünde: (Büyük), (Üçler), Büyükadada: (Şinasi Rıza), Heybelladada: (Halk). SON POSTA nin TARİHİ TEFRİKASI Tomris göğsünü yırtan bir öksürük arasında : - “ Dad! öldüğüm zaman beni işte bu oturduğum yere gömsünler,, dedi ve bu Tomrisin vasiyeti oldu Zaten, oğlunudü. şündüğü de yoktu. “ Muhteşem sarayın « da, dilber cariyele - rinin arasında zevk ve safasına.. şarap ve çalgı âlemlerine dalmış gitmişti. He- le, Giv meselesini. kendisinin bu hu - süstaki maceraları - a1 hiç bilmiyordu. Rüstem.. hüküm- darm (ogafletinden memnun oldu. İrar payitahtında bir haf ta kaldıktan sonra, yolculuğuna devam etli ve nihayet Za- bulistana muvasa'« Jat etti. * Siyâveş.. o karısı ve kızile (beraber, Zâhn sarayının bu - susi bir dairesinde yerleşti. Zâl ile Rüstem, onu, Hindis - tanda büyümüş. şimdi memleketine Avdet etmiş zengin bir akraba diye ta- Midyalı okumandana, derebeyliğin kalelerinden birinin kumandanlığı ve- rildi. Diğer Midyalılar da, saraydaki u- şaklar arasına katıldı. * Rüstem.. Givin, bir türlü Tomrisi u- nutamadığını.. verdiği tesellilerin kâr etmediğini gördüğü için üç ay sonra, kızı, yeğenine istemek üzere, Çermişe üç kişilik bir heyet gönderdi. Bu he- yetin avdeti altı ay sürdü. Bunların getirdiği haber.. Rüstemin canmı sıktı, Giv,. Tomrisin akibeti ö- nünde haftalarca, aylarca ağladı, ma- tem içinde yaşadı. 'Tomris.. Givin «Azap kuyusu» deni- len işkence kuyusundan çıkarılıp hap- se atılmasından sonra fena halde has- talandı.. Bir ay, kendini bilmeden has- ta yattı. Kasabada cereyan eden hbâ- diselerden.. Givin idam kararından. kaçmasından haberi bile olmadı. Bir ay sonra.. biraz kendine geldiğ zaman, kimseden çekinmeden sevdiği- nin yaşayıp yaşamadığını sordu. Ya- mında bulunan dadısı, cereyan eden hâ- diseleri.. Givin dayısı Rüstem tarafın- dan nasıl kaçırılıp götürüldüğünü an- attı. 'Tomris.. dadısının anlattıklarını bü- yük bir heyecanla dinledi. Hâdiselerin cereyan ettiği şekilden müteessir oldü ise de sevgilisinin kaçıp kurtulmasın- dan çok memnun oldu. Bu haber.. ya- taktan kalkmasına yardım etti. Biraz yürüyecek hale geldiği zaman, bir gece yarısı, dadısının koluna girdi. Givle ilk böşbaşa kaldığı tepeye gitti, Orada, 2- gaçların altında oturdu. O tatlı batıra- sını uzun uzun yaşadı. Bu düşüncesi arasında, hiçbir söz söylemedi. Givin ismini bir defa bile anmâdı. Yalnız, o- nun hayali önünde dalgın durdu. Tomrisin iki aylık hayatı. pek ses- siz, pek sakin geçti, Onun kimse ile ko- nuşmadığını.. sarayda bir gölde gibi gezindiğini.. günden güne solup eridi- ğini görenler, ona çok acıyorlardı. Her- kes.. «Zavallı kız! İran asilzadesi Givin aşkile ölüyor» diyordu. Tomris.. Birçok gece rılarını, â- #açlı tepede geçirdi. Ölümünden bir gece evvel de, pek güç yürüyebildiği halde, dadısının koluna asılarak sürük- Tene sürüklene tepeye gitti. Orada, da- dısının dizine yatarak bir saat, hulya- sına daldı. Saraya dönmek için, dad sının yardımile doğrulup oturduğu za- man, göğsünü yırtan bir öksürük ari- — Dadı! Öldüğüm zaman, beni bü- raya.. işte bu oturduğum yere gömsün- ler. Son isteğim budur! Dedi ve bu, Tomrisin vasiyetnamesi Feridun demirci Gâvenin futasımı bayrak yaparak halkı kıyam ettirmesi, ve Dehhâki perişan etmesi üzerine İran tahtına geçirilmişti oldu. Tomris. ertesi sabah, yatağında, gözleri açık ölmüş bulundu ve vasiyeti üzerine, ağaçlı tepenin üzerine gömül- dü. * İKİNCİ KISIM Şark müverrihleri, İran tarihini Piş- dadyan, Kiyanyan, Eşkanyan ve Sasan- yan diye dört kısma ayırırlar. Bunlara göre, İranda hükümet sürmüş olan en eski hükümdar sülâlesi Pişdadyandır, Yeni keşfolunan bazı dâstanlar, İ- randa, Pişdadyandan evvel, Abadyan, Ciyan, Şâiyan, Yaşayan ve Gülşaiyan isminde beş sülâlenin daha hüküm sür- düklerini rivayet ediyorlar. İran hakkında bulunan kitabeler bi- rinci Dâra zamanında başlar. Bunun i« çin kadim İrana aid malümat milâddan evvel 480 senesinden 424 senesine ka- dar yaşamış olan «Herodots ile ikinci «Ardişir» in hususi doktorluğunu yap- mış olan «Ktezyas» ın milâddan evvel 390 senesinde yazdığı tarihten alınmış- tır. Mahmud Gaznevi zamanında <Fir- devsi» nin yazdığı «Şehname> deki ak'alar da bu esaslara istinad etmekte- dir. Bir de, Hindistanda «Zerdüşt» mez- hebinde bulunan ahalinin mukaddes ki. tabı olan Zend-Avesla'da da eski İrana dair malümat vardır. Bunlara nazaran Pişdadyan sülâlesi iki bin- seneden ziyâde hükümet sür- müştür. «Keyumresx bu sülâlenin ilk hükümdarı ve «Istahr» yani «Persepo- liss şehrinin bânisi addedilmektedi İkinci hükümdar, vergi alma 'usulü- icad eden <Hüşenk> tir. Üçüncü hü- mdar, Farisi lisanile yazı yazmayı İ- Esas No. Yer! —— ——— 680 (o İstanbul, Yeşilköy Umraniye, eski Dördüncü, yeni Dörtkar- deşler sokağı, cad eden Tahmures», Aâyinini meydana getiren «Çemşid” Pişdadyan sülâlesi hükümdarları rasında Feridun, Menuçehr, Nüzer, ve Kerşâsep isminde beş İranlı ve rab Dahhâk ve Türk Efrâsyab ta maktadır. Bu suretle bu silâlenin kümdarları on bir kişi gösterilmeli” dir, (Arkası Bir Doktorun Günlük Notlarından Mevsim ishalleri Mevsim ishalleri her tarafta büyü şiddette olmamakla beraber deve mektedir. ” Büyüklerde olduğu gibi küçüklerdi görülüyor. Yenilen ağır yağlı Cumartesi —— » w Bu ishaller bazan ateşle de geta ay yor. Derecol hararet 38 e kadar Günde on on beş defa belki dah ayi defi hacet oluyor. Az çok bulantı Kg İlâcı derhal müshildir, Müsbil ihmal etmemelidir. * Perhiz çay, pirinç suyu, nişasta çe? sidir. layınca pirinç lâpası, yoğurü VW No. su 2527 "Adresi yukarıda yazılı ev peşin para ile ve açık arttırma usulile 89' İhale 26/8/9397 Perşembe günü saat ondadır. İsteklilerin odepozit0 şubemize gelmeleri. — (708) Erenköy Kız Lisesi 1 — Ağustosun yirmisinden Eylülün talebe kaydına başlandığı. Direktörlüğünde”; yirmisine kadar 937/938 der$ 2 — Okula yeniden kaydolunmak isteğinde bulunanlarla, okula deri mekte olan talebeler, kayıtlarını yenilemek için sağlık muayeneleri ge yapılmak üzere Pazartesi ve Cuma günleri saat on üçden on yediye la mürağaatları, 3 — Lise ve Orfa kısım son sınıf bitirme sınavlarına Eyldlün bii gö” luk sınavlarına Eylülün dokuzuncu, diğer sınıfların engel ve bütünü 4 larına Eylülün yedinci günü başlanacağı bildirilir. «5400»