— Hoş Sözler. | Kıskanacaklar BUl_k avı meraklısı balık avına gider- D bir kavanoz da kırmızı balık götü- Tüyordu: — Bunları neye götürüyorsun? kgi_n sordular, neye götürdüğünü an- K Denizdeki balıklar bunların rahat» kıskanacak, ayni rahata kavuşa- ek için hemen oltama gelecekler. Wanı bi — Birbirimizi o kadar sık gürüyo- Tuz ki herkes bizi karı koca zannedi- Yorlar, T İnsanlar öyledir, daima başkaları- n fenalığını isterler. Ne iyi 'de ilâcı vapura binmişti. Deniz » Sonra birdenbire köpürdü, dal- Vapuru çalkalamıya başladı. E- —î' u:: vapura binen sevindi: ilâç içeceğim zaman ne iyi G Glniyi çalkamak sahmetnden kut> Büdum, îvc'-" sordular: öün Havada bir kuş gördü- Man ne yaparsın? Cevab verdi: m;lav"ü kokmuş mu kök- # Mi bir muayene ede- öünn Atimın beni düşündü- Tım, “Geki çiçeklerden anla- — Nasıl anlarsın?.. 'de MA hn_,î'“u!n yolunmuş bu- ."iyu..o Kün beni düşünmüş; Sevmiyor, seviyor, , DS MW" gidemeyiz, ben — Kkük Tn kalmaktarı çok — korka- — Bayan bana varır mısıniz? — Zevki seliminiz varmış amma ta- Tihiniz yokmuş; varamam! İsbat Karı koca birbirlerine nisbet veriyor- Z lardı: —— Ben senden daha cana yakınım, — Hayır, ben senden daha canâ ya- kınım. — İsbat et ş — İsbat mı, meydanda sinekler bile — Yürüyüşüne bayılıyorum. — Ben de gidişini hiç beğenmiyo- — satmıyor ki parayı gölürüp ona vere- Tum, %'oı- diye çiçekle fal bak- Bugün gene mektubları getirmeyi unutmuşsunuz.. Müdür, memurun elbisesine baktı: — 'Elbiseniz de çok eskimiş. — Evet bay müdür, şimdi hatırlıyo- rTum. On sene evvel maaşıma zam yap- mıştınız, ben de bu elbiseyi a zaman dik- tirmiştim. Daha serin - Asyaya nazaran Avrupa daha sıcaktır. Dedi, sordular: — Bunu nereden biliyorsun? — Benim Üsküdardaki evim, sizin İs- tanbuldaki evinize nisbetle daha çok serindir. Devam edin Piyano çalan ev sahibi misafırine döndü: — Zünnedersem, güzel çalınan piyano hoşunuza gidiyor. Misafir cevab verdi: — Ehemmiyeti yok efendim, siz devam edin! çeğim, yemek paramızı giyimine sarfe- diyorsun. Meselâ kasaba verecek para- yı götürüp Şapkaetya veriyorsun.. ““SON POSTA |— Güzel fıkratar | Avusturya Yalancılar Yalancı söyledi: — Benim büyük babanın boyu üç metre idi. Ondan daha yalancı da söyledi: — Benim büyük babamın boyu daha uzundu. Hem o kadar uzundu ki ayı kablarının boyalı olup olmadığını gör- me için dürbünle bakardı. — Benim için on nişanlıdan ayrıldı demişsin., — Yalan mı söylemişim? — Tabit yalan, tam on iki nişanlır dan ayrıldım. e Şapka satmıyor ki Erkek, karısını karşısına aldı: — Bak “karıcığım sana neler söyliye- Bu Balkanlar yolu biraz daha uzarsı artık isyan edeceğim!.. Çocukluğumdan- beri methini duyduğum o canım asfalt yollarda dolu dizgin araba sürmek heve- sile seyahate çıktığım halde, günler ve gecelerce yol alıyorum; bâlâ tozlu ve taşlı şoselerden kurtulamadım. — «Avru- palı» namını tam manasile almış millet- lerin topraklarına ne vakit gireceğiz?.. Artık sıkılmaya başlamıştım.. Davere sordum: <«Avusturya hududu- na daha ne kadar kaldı? Haritaya bakı- verseniz!» Kaptan tebşir etti: «Daha elli kilometre var!» diye.. * Artık gözüm hiçbir şey görmüyor. Ne bozuk yoldan çekiniyorum; ne — tozdan kaçınıyorum; ne de lâstikleri düşündü- ğüm var., Olanca sür'atimle şu son elli kilometreyi seyahat programından — sö- » |küp atmak için arabayı dörtnala kaldır- Nişınlılu' ayrılıyorlardı., | dım... 3 , Mektuplarını birbirlerine geri| Nihayet, Avusturya hududu, süslü verdiler. Erkek: püslü halile, damadı koltuk merasimine öll di! bı—klişen bir gı:lifı gibi göründü.. .Bil_ 'f" o geline ve bugüne kavüşabilmek için , Dedi. Kız şaşırdı: günlerce “yorulmadan, usanmadan tozlu, — Daha ne var? taşlı o aşifte yolların kahrını çeklik.. Bir — Sen beni yirmi deta pü_!c'ımıd, görücü vasıtasile evlenip, gelln' ja götüreceksin, bütün mas- o_d:ı.sın:ı girmek için nasıl )ııuı'lımrsz.4 Ja gö n z “..|biz de, Avusturyanın asfalit yollarında rafları göreceksin.. mademki | seğirtmek için öyle hazırlanmıştık.. - İit | her şey iade ediliyor, tarafi ağaçlıklı bir yoldan kıvrılarak bir | X tepeye çıktık. Karşılıklı iki şık binanın önünde durduk.. Burası Yugoslav hudu- 'm duydu. Hudud komşularına nisbet olsun diye gümrük binalarını pek süslü — yap- —'Kocan okumak b”miy"çîşmfı Zl""î dl:::tedodlyvı;um;":!;mr— İ k il yollarına tesaı len gümrük bina- :ıui il' ım ı,ı:.cleyı, gLdyer ları, vapur yahut tren gümrük binaları — Başka çare yok, O da mi- yop, ben de miyopum, ikimiz tasarruf olsun diye bir tane| — gözlük aldık da, — Öyle amma kocacığım, kasab şapka hududu üzerinde! Devletler arasında yeni bir yarış: Gümrük binaları yarışı - Avusturyaya girerken insan niçin sağını, solunu şaşırır! - Bilmediği lisan olmıyan benzinci Yazan: Vasfi Rıza Zobu -- - Yugoslav Avusturyadan bir man zara: İnebruk gibi gelişi güzel yapılmamış.. İki devle- tin hududu, bu yollarda birbirlerine çok yakın olduğu için, bu taraftan öbür ta- raf pekâlâ görünüyor.. Bundan dolayı 0- lacak ki: Bir taraf güzellik ve — şıklıkta ne derecede ise, öbür taraf ta onun eşi.. Birbirlerinden aşağı kalmamak için dal kese edip masrafa girmişler.. Nasıl anla- tayım bilmem ki! Meselâ şey gibi... Ha- ni bazı kadınlar vardır, gözü komşusun- dadır: «Sabri Aç» n karısı kürk manto yaptırmış, ben ne duruyorum, diye kapı kaçağı satıp kürkçüye koşarlar. İşte tıpkı onlar gibi, bunlar da: «Karşıkiler bına- larına bir kat daha çıktılar, biz ne duru- yoruz?» diye çala keser yapı iskelelerini kuruyorlar galiba.. Onun ıçın hepsinin hudud gümrük binaları, ikiz kardeşler Bibi hep birbirinin benzeri.. * Avusturya topraklarına girmek — için goförler bir merasime tâbi olup, bir şaş- kınlığa giriftar olurlar.. Burada kalın ka- ha oklar şoföre, bundan sonra artık sağ- dân değil, otomobili soldan emreder.. Evet, Avusturyanın şarkında, Çekoslovakya ve Macaristanın her ye- rinde vesait, her memleketin aksine, sol- dan gider, sağdan gelir!!. Eyvahlar ol- sun! Buna çok dikkat etmek lâzım, kü- Çük bir ihmal, büyük kazalara sebeb o lur.. Benim gibi dalgınlığı ve unutkanlı- ğ malüm olan insanlar ;çin ne derdli bır iş, Soldan dönülmesi icab eden yerde, alışkanlıkla sağdan” döndüm mü, Aliah karşıma kimseyi çıkarmasın. — İnsansa: Cana, gayrise: Mala kıydık — demektir.. Bir şey değil; sorgu ve suali ahrete bı- rakmayıp, insanı frenk diyarının mah- (Devamı 15 inci Sayfada ) “.Son Posta ,, 'manevra sahasında sürmesini. 'ırakyada yaptlan askeri manevralar İstanbul gazetelermde sur'at bakımın- dan bir yeniliğe vesile oldu: Harekât sahasında çekilen resimleri ve yazılan yazıları aynı günde İstanbula yetiştirmek ve okuyucuların bunları ertesi günü okuyup görmelerini temin etmek... Resim «Son Posta» nın okuyucu- ları için manevra sahasile İstanbul arasında her gün müteaddid seferler ya- pan arkadaşımız Osmanı ve kullandığı vasıtâyı gösteriyor. Fotoğrafçı — Elektrikler bozulduğu için kırk beş dakikalık bir poz ve» Teceğim! Ğİ İi z » d KüGEee B e :