se &elince Mite »la dö & İÇ işimize Ma Saz mini Sümden> le bü Damar arhlı kru- eti esindaki nis Pükiğ, Pek bü- mi iş Ye beriye ; Olan efrad oldukları yerde si- al Işlardı. Zabitan yemek salo- birisin Ülâzim. «Sehalle sedirlerden yi Mü e uyuyakalmıştı. li scakları arasında gemi- m a m ve bu kedi o ak- 2abiş ME Yavru doğurmuştu, Diğer Küda il Myandırdım ve bacakları ara- EMZİrey, minimini yavrusunu gi kedimizi barındıran mülâzi- bei me onlara da sey- mk Ve Anlaşılan hepimiz o kadar ai gölmüşüz ki «Schalls we vaziyeti kayra- a dm m” başladı. kü Remide İtibaren bu arkadaşım lâ- er «Kedi babasız olarak kal: akti ay en 20:mil açıktan «Seylân» a- trafinı dolaştık, «Kölombo» yenii si a Uzanan bir projektör ışığı ki a duruyordu. Demek olu- va Açm » vak'ası düşmanın gö- Kuya a) nam ihtiyat tedbirleri al- Sah ve Şöyle... Denizlerin hâkimi İn- Niş büka yanl, biraz kendinize geli- ni) > man uyumaz derler de- v okaziyenin doğruluğunu e» da bardımanından - sonra Beta ANİ şlardı, Ürüne, sabah Yollang ii bi Şafakla beraber ufukta ik duman bulutu üzerine az bunun «Tymerik» ismin- Yen Eliz Yapuru olduğunu gördük. ta Bulu Yüzbaş Fon «Hohenzo- La pe, duğu halde İngiliz vi Muz Silim ve gü ii Söyle süvarisine kim old e a İn ye öylü “üyorsunuz? «Emden» bu Bayreti nden gözleri fal taşı 5 e ERE... İmkânı yok, ili ammâ şu karşınızda duran ti kruvg Kip #zörün mevcudiyetini de By emezsiniz ya? eze Sure cevabım — karşısında Şanı bindi, köpürdü: Maha) İye bağımıyordu, evet! Şüp- e Yok. «Emdens işte karşım- ikaz Sizler, siz pis Almarlar, a çıkıyorsunuz. .. h Yönümg İKAZ susmasını rica eltim Tek, “Ma ayakta duran prense dö- ki > Yüzbaşı, dedim, siz biraz dm- İşlen gina gidin de oraları bir tarla ilam Ben karşıda duran bay ç İsti iy ha bir çift Jâkırdı et- Kine Sİ bü kütürbez n UN Mah z herifle Çin de- ui US bir tarzda konuşmak i anlamıştım Halbuki bu Di i kibar bir salon adamı- A gidebilirdi. tarı, hiddetinden gözleri ir : i lde sözlerine şöyle devam Buran tamam ik? saat evvel Emden o kadar çok vapur batır hiçbir geminin limandan çıkmasına müsaade etmiyorlardı, sigorta petimleri de yükselmişti Denizlerin Makyaveli Kaptan Bum Bum Çeviren : mıştı ki artık İngilizler SON POSTA Ahmet Cemalettin Saraçoğın Nihayet bu fani dünyaya veda etti «Kolombo» daki İngiliz ba daire- sinde idim, örada bana za bu ye- lun emin olduğunu ve «Emden» in bin- lerce uzakta bulunduğunu söyle- diler, Gemi şeker ve romla dolu oldu- undan elinize düşmek istemiyordum. Zaten sırf «Emdene hakkında malümet almak için #Kolambo> ya uğramıştım. Bizim balıriye dalresinin !stihbara- tanın kutveline diyecek bir gey yok doğrusu... Muşallah iyi haber alıyor- Jar, Onlar bana «Emdens in binlerce mil uzakta olduğunu temin ediyorlar, halbuki «Kolomboz Gan iki saat açılır| açılmaz «Emden» beni ateşi allına al- mış bulunuyor.. Bü herif hiç böşma gitmemişti doğ- rüsu... Evvelâ. kendi memleketinin resmi "makamatından çok küstah bir tezyif dilile bahsediyordu. Sonra da hareketleri bir acayipti. «Emden> le muhabere ettim ve bu vapuru batırmıyarak yakından mua- yehe etmek emrini aldım. O alçak kaptana çarkçıbaşı arasında gizli bir şeyler konuşulduğunun far- kına vardım. Çarkçibaşı makinede sa- katlık olduğunu ileriye sürerek «Em- deli» i takib etmenin mi i olacağını söylüyordu. Mesele besilti: Kolombo- ya çok yakın bir mesafede bulunduğu- muzaânn vakit kazanmak istedikleri ve beni atlatmaya uğraştıkları besbelli idi, Anlaş:lan İngiliz kaptan: Çin suları- ni Ve kaplan «Lâuterbah» 1 iyice bil miyordu. İki ahbab çavuşa doğru iler- ledim ve gözlerimi açarak: — Siz bay kaptan ve çarkçıbaşınız esiri harb sıfatile «Emdens e nakledi- leveksiniz!, Diye ha de şu — Bu vapurda belâ çıkacak!... Bize yaklaşı iz.. Vapuru derhal batıraca- ğım... İnriliz vapurunumn mürettebatınâa da ötelerini, berilerini toplayıp gemiden uzeklaşmak için beş dakikalık bir mühlet verdim. Tabif bu kadar az bir müddet zar- fında hiç bir kimse kendisine aid olan şahsi eşyasını kurtaramadı. Çinliler flikaları indirmeğe koşmuşlardı. Flikalar batmak üzere olan vapur- dan <Makomanyas ya gelirlerken yol- da çarkçıbaşısı ile bir münkaşaya gi- rişli. Mürettebatın bir kısmı kaptanın, bir kısmı çarkçıbaşının tarafm: tüttu- lar. Biz müdshale etmeseyöik dövüşe- cekler ve flikayı devirecok Meğer o gün av bakım ından #Em- den» için çok uğurlu bir gün olâcak- mış. Küfürbaz kaplanın vapurunu de- nizin ne gönderdikten sonra (Mi- hikoi) adası yolunu tuttuk ve yo'da kral «Lud» vapurile karşılaştık. Bu vapurda pek az hammie, lâkin lü» zumundan fazla sıçan vardı. Ben di her denizci gi bu hayvanlardan iğ- n sonra «Emden> e renir ve nefret ederim, Binaenaleyh «Emden» den bu gemiyi ve siçanlarını balırımak emrini alınca çocuk gibi se- vindim doğrusu.. Biraz sonra <Grylfevale» vapurile burun buruna geldik ve bu gemide es- ki bir ahbabla karşılaştım. Vapurun başkamarotu meğer kumanda ettiğim vapurlardan birisinde kamarotluk et- memiş mi imiş!,. Şahsımı ve zâfımı iyice bilen bu sa- dık adam bir fırsat bulur bulmaz ya- Tnıma yaklaştı ve kulağıma fısıldadı: — Kaplan gemide on iki bira var, Onları size ayırdım... «Gryfevales de hamule voktu, Bina- enaleyh bu vapurun, icabında esirleri mizi nakledebilmesi için, batırılmıya- rak «Emden» in refakatinde .nubafaza- sı İakarrür etti, Fitvaki bilâhare esir- lerimizi «Malabar» kıyılarına gönde- recektik. (Arkası var) Çektiği ıstırabla- rın mes'ulü kendisidir NEVROZİN şişe tecrübe etmiş ona cehennem hayatı bu muonnid baş ağrısından eser kalmıyacaktı. kaşelerini olsaydı yaşatan NEVROZİN Bütün ıslırabları dindirir, baş ve diş ağrılarile üşütmekten müte vellid ağrı, sızı ve sancılar karşı bilhassa müessirdir. NEVROZİN Mideyi bozmaz, kalbi ve böbrekteri yormaz İşına mahcup ve mütereddit baktı: “Son Posta nın Hikâyeleri AŞK OYUNU Yazan: Melahat Sezener Seyfi Lâmianın ellerini Genç kız, kendisile daha uzun müddet beraber kalmak için ısrar eden arkada- — Vakit gecikti Seyfi, dedi, artık ben gideyim.. Nerede ise babam gelir. — Niçin bu kadar acele ediyorsun Lâ- mia?” Saat daha beş. Akşama yıl var. Dün de sinemada boş yere üzüldün.. Hal- buki öve tam zamanında döndün değil mi? Lâmia, kumral örgülerin başını kaldırdı. Gözleri endişe ile parli- yordu. — Dün beni öyle merak etmişler ki, dedi, bu akşam da gecikirsem... — Sen vallahi çocuksun Lâmia... Bir akşam da beraber yemek yiyelim ne olur? Genç kız susuyordu. Böyle giz!) arka dâşlıklara, gönül idmanlarına alışık ol- madığı için heyecandan titriyor, Seyfiyi incitmeden &ve dönmek yollarmı arr» yordu. — Şu ağacın altında biraz oturalım is- tersen Lâmia? Bak, güneşin renkleri karşı sırtları ne güzel yapmış. Geç çocuk, ağacın dibine ceketini yaydı. Yanyana oturdular, Lâmia, biryantinli sari saçları ina e taranmış sevgilisine takdirkâr gözlerle baktı. Bu yeşil gözlü, kibar tavırlı genç ne kadar güzel, ne kadar sevimlivdi. O na, taze gönlünün en coşkun tahassüsile bağlanmıştı. Oldukça yetişmiş bir kız ol- masına rağmen onu kimse sevmemiş, birden göze çarpmıyan fakar tetkik edi- dikçe insanı bir büyü gibi saran püzelli- ği, çekingen çocuk tavrile hiç kimsenin dikkatini çekememişti, Arkadaşları alay alay âşıklarını, onlarla yaptıkları gezir tileri anlatırken Lâmia yalnız susar, için için üzülürdü. Haftalardanberi kendisini tak'b eden, nihayet bir mektubla sevgisini bildiren mektepli genç, onu en büyük derdinden kurtarmıştı. Artık Lâmia da arkadaşlarına bu yaz- ki sevdasını - hem de onlarınki gibi ge- şici değil . ciddi, devamlı gönül hikâye- sini anlatabilecekti. * Seyfi, Lâmianın ellerini avuçları ara- sına aldı; — Seni görmediğim, seninle konuşa- madığım günler hiçbir şeyle eğlenemi- yor, avunamıyorum Lâmia.. Bütün ha- yatımın seninle böyle elele, kolp kalbe geçmesini istiyorum. Genç kız, S kız, Seyfinin vucunda da titriyen “Kocakarı tedavisi yüzünden bir çocuk öldü Amasya (Hususi) — Efte köyünde Alinin karısı Emine içi dolu bir çorba kâsesini B aylık erkek çocuğunun ys- mına bırakıp başka bir işle meşgul o- lurken çocuk kolunu kundaktan ç. rip kaynar çorbay sokmuş ve h. muşlır, Emine çocuğu hastaneye meğe hazırlanırken görümcesi çocuğun koluna sirke yakısı yapılmasının fay- dah ola söylemiş, sirke vakısı ya- pılmış, çocuğun kolu pelte haline gel- mmm mem çocuk da biraz sonra ölmüştür. Sir- GE da vİsi yapan görümce hakkmda takibat yapılmaktadır. çevrelediği avuçları arasına aldı parmaklarını yavaşça çekti. dağılan saçlarını düzeltti. — Liseyi bitirince nişanlarırız değil mi? O zaman böyle arasıra kaçamak ya- parak değil, hergün seninle gezeriz. Bir meslek sahibi olunca da evleririz. Durdu.. Mes'ut bir penbelikle ya ları kızaran Lâmliaya doğru eğildi: — Minimini bir evimiz olur. Memnun ve mütebessim genç kız, he- yecandan sesi bölünerek ilâve elti: — Bahçesine çiçekler dikeriz. — Bahçede bir de Hâvuz olmalı, Ak- şam yemeklerimizi fıskiyeli havuzun karşısında yeriz. — Evimizin odalarını kendi süsleyim, Her gkşam seninle gezmeğe çıkarız. Pazarları da uzak kırlara gideriz. Lâmia; ufukta batan güneşten güzle rini ayırmıyarak dinliyordu. Seyfi sus sunca ona doğru baktı, Bir an ikisi de sessiz durdular.. Bakıştılar.. Lâm'a elini sevgilisine uzattı: — Allaha ısmarladık Seyfi, dedi, artık gideyim. Genç çocuk, kızın ince avucunda sıkarak yalvardı: — Yarin saat dörtte. gene burada bu- luşücağız değil mi Lâmiacığım? Birkaç gün sonra Seyfi, arkadaşı Os- mana $öz arasında Sordu: — Herkes benim bu son maceramı na“ sıl karşılıyor Arkadaşlar ne diyorlar Doğrusunu istersen azizim, hepimiz bu işe şaştık... Bizimkiler de senin o ahs mak, vurdum duymaz, Allahlik kızı nas sıl beğendiğine hayret ediyorlar. Seyfi; istihfafla dudaklarını büktü: — Beğenmek değil, Osman, sadece be- nim yaramaz Nerimana güsleriş yapıyo rum. Onu biraz kışkandırıyvorunm.: Bu yakınlarda beni asmaği, atiatmağı, ran- devülâra geç gelmeğe başladı, Geçen gün de onu sokakta birisile beraber gördüm, Dayızadem diye beni kandırmağa çalışı yor amma, herifin halini pek beğenme. dim. Bayağı midem bulandı. Alâkasını tazelemek için bu aşk oyununu düşün- düm. Şaka değil. hem zengin, hem de zel kız azizim, kaçırmağa gelmez. - Söz aramızda - hem hoş vakit geçiriyor, hem de para sıkıntısı çekmiyorum... — Güzel amma bu utangaç, haminnem zamanından kalma kızı nasıl baştan çis kardın Nasıl kandırdın? Seyfi; dudaklarında mağrur bir tebes- sümle cevab verdi: — Ondan kölay ne var? Lümiaya her. gün: «Seni slacağım, nişanlanacağız, dis ye masal okuyorum. O da bu dolmaları öyle bir yuluyor ki. Lâm'a gibi içli, tes miz kizlar ancak bu suretle avlanırlar.. Seyfi; mağrur, çapkın tevrile . zavallı Tâmiaya dünyanın en güze! sevdası gibi görünen maceraya eğlenceli bir komedi süsü vererek - uzun uzun anlattı. Yarınki nushamızda: Yüksek kalpli aslanla, saf deve ve kurnaz tilki Bir Hind Efsanesi Rusçadan çeviren: H. Alaz Rüzgürdari ak elimle parmaklarını