Akdenizde torpil Ve top sesleri Yazan: Muhittin Birgen izim sularımıza gayet bir noktada, torpil ve top ys- leri duvuldu, bir İspanyol gemisi battı ve bir denizaltı gemisi, Franko bayrağı- ni dalgalandırdı. Öyle Aanlaşılıyor ki Franko denizaltı gemisi veya gemileri İspanya hükümeli ile R arasındaki yıkın muvasala imkânlarını azaltmak için Ak- | B denizi dolaşmaya ve bu nevi gemileri gözetlemeğe ve takib etmeğe başlamış veya başlamışlardır. Denizde hükümet | kuvvetlerine karşı n yvaziyette bu- lunan Franko İspi bu hâkim vazi- yetten istifade ederek, devam edip git- | mekte olan kanlı muharebeyi kısaltma- | ya çalışmak çarelerini arıyor. Val u| (Valansiya) hükümetinin Rusyadan al- dığı yardımlar sayesinde kendisini mü- kemmelen teçhiz ettiğini gören Fran- kistlerin bu tarzda hareket etmeleri, kendilerine bir hayli fayda temin ede- ceğine göre şimdi de bu işle ehemmiyetli surette meşgul oldukları anlaşıhyor. Bu | denizaltı gemisi, Bozcaada sularma ka- dar elbet muayyen bir maksadla ve mu- ayyen bir avı takib eden bir avcı olarak gelmiştir. * Hâdisenin biri dünyayı, diğeri de bizi alâkadar eden iki ehemmiyetli €lheti | vardır. Dünyayı alâkadar eden ciheti şudur: Franko denizaltı gemileri bugün sade İspanyol gemilerini takib ediyorlar; fa- kat, yarın İspanyol gemilerinin yerine ameçhul bir denizaltı gemisinin» meselâ bir Sovyet gemisini de balırması ihti- mali yok değildir. İspanya meselesi kar- şısında bir türlü ittihad edemiyen bir Avrupa bulundukça Frankonun bunu yapmaktan çekinmesi için pek büyük bir sebep yoktur. Bilhassa Uzakşarktaki vaziyette, bugünkü vehamet devam etti- ği müddetçe ve bilhassa Avrupadaki | sulh, ancak bir pamuk ipliğinin ucunda asılı bir halde durdukça Franko hükü. metini bu nevi bir hareketin doğurabi- leceği akıbetlerden dolayı düşündürecek sebebler çok değildir. Uzayıp giden ve sonu gelmiyen — bir mücadeleyi bir gün evvel bitiremediği için işlere şu dakikada herhalde sinirli bir gözle bakan General Franko, böyle bir karar verecek olursa dünyanın vazi- yeti büsbütün vahim bir safhaya giror. Bunun için, Bozcaada açıklarındaki hâ- dise, bu bakımdan bütün cihan efkârını ehemmiyetle alâkadar etmeğe lâyıktır. Önümüzdeki 'günlerde göreceğiz ki bu mesele ile çok alâkadar bulunan devlet. ler, hâdise etrafında hararetli müzake- relere ve münakaşalara girişecekler ve maalesef, gene müsbet bir neticeye va- racak değillerdir. * Meselenin doğrudan daoğruya bizi alâ- kadar eden tarafına gelince o da şudur: Franko ile Rusya arasındaki siyasi düşmanlık, yarın, öbürgün bu nevi hi- diseleri bizim kara sularımıza çok yakın sahalara kadar da getirebilir, Bu itibarla, İspanya ile Rusyâ arasında bir doktrin ve siyaset mücüdelesinin” bizim * sulari- mızin sükünetini bozmasına imkân bı- rakmamak üzere bizim tarafımızdan da bir takım tedbirler almak — icab cektir. Franko hükümeti, giriştiiği mücadele- den ne bahasına olursa alsun — mütlaka muvaffakiyetle çıkmayı istiyecek bir ihtilâl kuvvet ve iradesini temsil ediyor. Bu kuvvet ve iradeye göre, dünya sul- hunun ve enternasyonal hukük endişe- lerinin hususi bir manası ve kıymeti yoktur. Bundan dolayı Franko bayrağı- nı taşıyan denizaltı gemilerinin, teklif- sizliği ileri götürerek ve hattâ bize ha- Tet bile vermiyerek bizim sularımıza ka- <e sokulmaları ve bu sularda dolaşma- ları jhtimali de vardır. Bunların bizim sularımızda top ve torpil kullanmaları | ihtimalini uzak görsek dahi hiç olmazsa | takib maksadile bu muhite yaklaşmaları | ve hattâ bazan da içeri gizmeleri imürr £e kündür. . edes * Bütün bu sebepler ve mülâhazalardan dolayı, Bozcaada açıklarındaki hâdise, bizim ehemmiyetle dikkatimizi çekecek bir vak'adır. Bu vak'a, bize şimdiye ka- dar esrarlı ve bir dereceye kadar masa- la benziyen bir takım hâdiselerin ve id- (Devamı 3 ücü sayfada) Bugün tayyare Okyanosu aşıyor tublara varıyor, kürrenin dört bucağını Buharla veya mazotla işliyen gemi seyyar bir otel halin- dedir. Otomobil ise artık ihtiyaç halini aldı. terakkinin sonu gelmiş değildir. Seneler ilerledikçe gelecek nesil bugün bizi memnun bırakan tayyareye, vapura veya otamobile bakarak kendilerinden evvelkilerin bu vasıtalara . hasıl bindiklerine hayret edecekler, bugün yaşayanlar için iptidal insan tâbirini kullanacaklardır. ikeleti dolaşıyor, kü- SON POSTA ediyor. Bununla beraher DE Tarihte terakki adımları 36 İnsan zekâsı ve fen bilgisi bize artık istikbalin perdesini açıp atiye bakmak imkânını vermiş, ve Napolyonun bir a- sırdan fazla zaman evvel söylediği gibi dünyada imkânsız bir şey olmadığını öğrenmiştir. Muhakkak ki insan tahayyül ettiği her şeyi yapabilmek kabiliyetine maliktir, bu lddianın tek yol şahidi de bizzat insanın kendi tarihidir. Bu tarihin ilk sayfalarına bakalım, ecdadımızın nasıl yaşadıklarını dü- şünelim, bizzat kendimizin çocukluk hayatımı hatırlıyalım, istikbal aakkınde tam bir fikir edinmiş oluruz. SOÜz ARASINDA Londrada Çok garip bir Gönül Macerası Londranım tanınmış — şahsryetlerinden Durutasko Vikinsan, 38 yaşlarında, gu-ı zelliğini ve canlılığını hâlâ muhafaza e- den bir kadındır. Günün birinde, bir aile HERGÖN BİR FIKRA * Dilenci ve hasis Hasis zenginlerden birinin kapısına bir dilenci gitmiş. Hasis bakmış, di- lenciyi görmüş. Uşağını çağırmış: — Ahçıbaşıya söyle, demiş, o da kâhyaya söylesin, kâliya da ayvaza söylesin, ayvaz da kapıcıya söylesin, kapıcı da bu adama Allah versin! de sin, Dilenci hasisin sözlerini duyııuq, ellerini açmış: — Amam Allahım, demiş, sen Ceb- raile emret, o İsrafile söylesin, İstafil de Mikâile şöylesin, Mikâil de Az - rvaile söylesin, Azrail de gelsin şu a- ünuımuuılıuı !Iarbl Umumiye dair 400 bin kitap Toplıyan adam !.. Harbiumumiye datr 400,000 kitap top- damağa muvaffak >lmuş bir adam vardır. Bu adam eski Amerika reisicumhuru Hooverdir. Reisiczumhur bulunduğu sırada harbı- umumi hakkında bütü memleketlerde çıkmıiş olan kitapları tonlamağı tasarla- mıştır. Arzusunu kuvveden ftile çıkarmak için yen çalışmıştır. Bütün üç sene mütemadi> reisine tutulmuş, sevgisi o kadar ""“'*ımemıckı- lerdeki kütüphanelerir muha - kendisin! yakmış, kavurmuş ki, nihayet |berata girişmiştir. Harbiumumiden bah- bu adamın aleyhinde yakışık almryacak | , gon her dins kifabi toplamıştır. Hatırat, Bözler sarfetmiş, daha fenası bunları et- | , esik, romanlar, rafa da yaymış. Sevgilisi . ki mahkemede ismi zikro « Tunmamıştır - haysiyetinin kırıldığını, şeref ve namusunun ayaklar altına ahm- dığını görünce, kadını mahkemeye ver- miş, Mahkemeye gelmeden evvel bir müddet tevkifhanede yatan kadın neda- met ettiğinden, yaptıklarından — pişman olduğunu söylediğinden, mahkemece af- fedilmiş ve davası sukut etmiştir. Kadın gazetecilere şunları söylemiştir: — Beni bu hale sokan kıskançlığımla, aşkımdır. Elimde ölmadan yaptım bu işi. Çaok azap çeklim, beni fevkif ettikleri za- man bir gece karanlık bir höcrede kal - dım. Beş kete bayılmışım. Beni dava et- tiği halde, sevgilimin iİsmini ifşa ötme - dim. Onun mukaddes ismi, kalbimde sak- h olarak kalacak. Onunla senele ge- vişiyorduk. Benim tabiatimde san, bir Kadımı sevdi mi, grınuMHı sever, ay- ir İSTER İSTER İNAN İstanbulda 21 eylül tarihinde bir resim sergisinin açılma- sına karar verildi ve bu serginin mümkün mortebe zengin olabilmesi için devlet dalrelerini süsliyen kıymetli tablola- rın da bu sergiye yollanmasına müsaade alındı. Bir arkada- Hoover bu kitapları Amerikadaki Le » tand Stanford üniversitesine ihda eyle- Amerikada 28 milyon otomobil, 45 milyon da şoför varmış! Son yapılan bir istatistiğe göre 1936 senesinde Amerikada hali faaliyette 28 milyon otomobil ve 45 milyon da şaför olduğu tesbit edilmiştir. Buna müvazi o- larak Amerikada olomobil kazalarından ölenlerin miktarı bir sene evvelkine na- zaran 38,000 kişi fazlalaşmıştır. rılmamasına sever. Aleyhinde olmıyacak sözleri etrafa ya- yarken, fenalık yapı ımı sanmamış - tım. Deli gibi olmuştum. Armma, bir düha sevmemeğe çalışaca- ğam. Bu benim için bır ders oldu.» tedir. İNAN 1STER İSTER İNANMA! şımızın aldığı habere bakılırsa bu müsaadenin bir neticesi olarak İstanbula «iki va yor ki arkadaşımız tablonun kıymetini vagon ile ölçmek- İNANMA! *| Paraşüt yerine Şemsiye kullanan | Çocuğun başına “elenler Şu gördüğünüz yaramaz çocuk dokuz *” yaşındadır. Bir gün sinemada paraşütle inen askerleri görmüş, hoşuna gitmiş, &i« nemadan çıkar çıkmaz, aklına gelen bir icadı tatbik sabasına koymak istemiş. Ba- basının şemsiyesini kaptığı gibi bir a - ğaca tırmanmış ve şemsiyeyi açıp başı- nın Üzerine tutarak ağaçtan atlamış. At- lamış amma, evdeki hesap çarşıya uy - mamış. Ve şeytan mucit, kolunu kırmış. 85 yaşında evlenen bir avukat İngilterenin meşhur avukatlarından Henry Morton 85 yaşında olduğu hal- de evlenmiştir. Bu gönlü taze ihtiyar son derece dinçtir. Ancak 65 yaşında görünmektedir. Evlendiği kadın da ge- çenlerde gene meşhur — bir avukattan dul kalan 62 yaşında iki torun sahibi Madam Norman'dır. İzdivaç Londranın avukatlar klü - bünün büyük salonunda verilen bir zi- ıaieıle kutlulanmıştır. Bu izdivacın en |dikkate şayan tarafı 85 lik damadın es- n:ıues nde vefat etmiş olma ea marsaman ön> tablo yollanmıştır. ve anlaşılı- ı Hususi pul Ağıslec 18 » Sözün Kısası Aşk mektuplarına E. Talu D erek, şu maddiyat asrında hâr # Yâ yazan varmış ki, Çekoslo' posta idaresi, bunlar için ayrı bir pul ihdas etmeyi düşünmüş?! Lâkin bundan acaba ne fayda umU” yor? Aşk, samimi olduğu takdinde kö” hürlerini gizlemekle, DEX zın: veya elemini teşdid ve temdid © der. Kimse: «Filân bay veya falan bü” yana meylim var, onu seviyorum, “ işte şu zarfın içerisindeki değirmi parçasına gönlümün bütün duygü” larını tevdi ettim..» diye tefahürde bü” lunmaz. Bu, bir defa tehlikelidir. DÜNY yada mütecessisler, meraklılar, kıskâ lar, müteassıblar o kadar çoktur ki! Saniyen, sevdiği şahsın lıın.ıyı_“li ifşa etmek, erkekliğe ve centilmenliği sığmaz. Dişisini râm ettikten sonra Ü mek itiyadında bulunan horozu istisi edersek geriye kalan mahlükların hö” men hepsi aşk duygularını gönül çerçt” vesinden dışarıya sızdırmamakla — 7 lüfturlar. Onun için, Çekoslovak P. © T. sinin tedavüle çıkaracağı bu yt pullar daha ziyade muziplerin işine yö” rıyacaktır. Bunlar, çabuk ve kolay k!9” dıklarını bildikleri bazı kimselere, aziğ” lik olsun diye, aşk pulile pullanmış #” lelâde mektuplar gönderip, bilhassa KI bbık olanların evlerinde kopacak hef gâme ile gönül eğlendireceklerdir. Hem böyle, mahremiyetini muhafâ* za etmek esas olan muhaberatta, zarfill muhteviyatını belli edecek bir alâm' mahsusaya neden lüzum görülmüş? Düşününüz bu, mektupların her tüf” lüsüne teşmil edilecek olursa işin 5Ü” nu nerelere varır? Fatura, alaca mektubu, tehdid ve hakaret mektubür tavsiyename, istirhamname, acı, tâ karı koca mektubu, şantaj mektubdü imzasız mektup, beşaret mektubu, f8” lâket haber veren mektup, babasındaf para sızdırmak isteyen gencin mektl” bu, kayınananın, kızını kışkırtan fitnü İmektubu, hülâsa araştırılacak oluf geşidleri daha da artacak olan bir sü mektup nevilerinden her birine, aX ayrı şekil ve kıymette pul yıpqurnvlr kalkışıldığı gibi ferdlerde hayatı husü” siye namına hiç bir şey kalmıyacak, #€” ciyemizi, âdetlerimizi, kusurlarımızı, ” yıblznmııı. yaşayışımızı, hâsılı büti benliğimizin içyüzünü, postacının getir receği mcktupludan tamamile I"ı" vermek mümkün olacaktır. x Buna, yeryüzünde kaç kişi razı olur* 1 2.'“7:4; Hem şapka, Pariste şapka mağ si yeni bir kadın şapkas etmiştir. Bu model tar takkesidir ve bir lâstik ile çocuk, şağ” kaları gibi başın arkasına iliştirilmet” tedir. Fakat bu şapka lâstikten tufü larak ters olarak ele uılıbnmek" © vakit de mükemmel bir kadın çan'f sı balini almaktadır. Bu şekilde kullanılmak ıdn ııl*' nın önünde hususi gözler yı ı. Gözlere dudak boyası, tarak ve kadınların en unırî ıhllY' F konal cından olan cep aynası tedil Hava sıcak ve rutabetli Dün hava sıcak ve rutubetli Rüzgâr saniyede 34 metre sür'atl€ dızdan esmiş, ha « va tazyiki 752 mi- Timet düşm r En fazla sıcak- hk 29 enaz 18 sahtigraddır. Ru » tubel derecesi dünkü ve evvelki günkü yüksekliğini muhafaza dir, ei Kadar Bi Yela G Rumi sene 1953 Hızır 105