10 Sayfa * San Posta ., nın edebi tefrikası : — Tabli gideceğim, bunda — şaşacak ne var? — Çok mu kalacaksınız? — Bilmem. Hem neye bunları soru- yorsunuz? Yoksa tenis oynıyacak ben- den başka partöner bulamam diye mi korkuyorsunuz? — Alay etmeyiniz Gönül, sizden u- zak kalırsam çok üzülürüm. — Şu halde sik sık üzülüyorsunuz. — Aksini söyliyen oldu mu? — Neye kararınızı vermiyorsunu:? Biraz çekingili durdu, sonra Gaha tok bir sesle: — Cevabınızı bekliyorum dedi. İz'- verdiğiniz gün, babam annenizden siz istiyecek, Herhalde ricamı unutmadınız Üümit ederim. — Bu telâşınız nedir? — Bir an evvel mesut olmak istiyo- rum, Ben donakalmıştım. Başımı kaldırıp B Bakiye baktım. Sapsarıydı. Dişleri bir- - Bence onlar anlaştılar ve sözleştiler. birine kenetlenmiş, çene kemikleri dı- sevmem, insanı vahşileştirir. Al na acıdım. O da Gönüle âşıktı, Gi oralı değildi. Ablam cevap vermeyince sordu: — Orada Mazlumu görecek misiniz? — Evet. — Çok yakışıklı, gösterişli bir zabit olmuş diyorlar. Ablam şaştı: — Hiç görmediniz mi? Bakinin sesi gene titredi: — Hayır, bu fırsatı henüz ele geçi- remedim, Bu sözde bir tehdid gizliydi. Gönül #&ldırış bile etmedi, — Çok güzel erkek, dedi. — Onunla bol bol gezersiniz. Ankarada ondan başka ahbabım yok o- ki, — Avdetinizde bana cevabınızı verir- siniz değil mi? — Muhakkak bir cevap istiyor musu- nuz? — Ben istiyorum, fakat sizi muhak- kak zorlıyamam, Her halde siz benim kadar sabırsız değilsiniz. Baki Sözer çok mahzundu, çok üzü düğü, cidden üzüldüğü halinden belliy- dL Nihayet Gönü) de farkına vardı, da- ha munis bir sesle: — Hayır bay Baki dedi, mesele sa - bırsızlıkda değil, mesele anlaşmakta; biz henüz birbirimizi iyice anlamış de- ğiliz, henüz yakından tanışmadık. Baki cevap veremedi, teyzem bize doğru geliyordu, ancak dikkat ettim, ihde bir ürmit pırıldadı, Vedalaş- tık Gönül, tam bir arkadaş tavrı ile Ba- kinin elini sıktı. Derin bir düşünceye daldım. Baki Sözeri üç senedir tanıyoruz. Hukuku bi- tirdikten sonra Parise gitti, orada dok- torasını yapıp geldi. Babasile beraber çalışıyor. Baronun en parlak şahsiyet- lerinden biri, istikbali açık... Nasıl olu- yor'da ablam henüz iyi tanışamadık di- yor? Üç sene mütekabilen anlaşıp ta- nışmağa kâfi gelmez mi? Eğer Bakiyi sevmiyorsa, evlenmeğe niyeli yoksa ne- den ümit veriyor? Ben de bugüne kadar hiçbir şeyin farkına varmamışlım! Amma varamazdım, çünkü ben Gö- nülün Mazlumla evleneceğine kaniim.. | Mademki Gönül Ankaraya gitmek için tereddüd gösterdi, mademki Baki- ye ümit veriyor, Mazlumu sevmiyor demek; aldanmışım. Bunu da bir gün öğrenirim, Annem homurdanıyor. Yol hazırlığı onu yordu. O da sağ olsun kılı kırka jyarıyor. Bir hafta Ankarada kalacağız diye, iğheden ipliğe kadar her şeyi dü- şünüyor. Aklına her tamamlanması lâ- Zzım eksik geldikçe söyleniyor: — Hayriye başımıza iş çıkardı. Gül | gibi rahat rahat oturuyorduk. Evimiz cidden rahatlır. İki katlı bü- | yük, güzel bir ev. Annem bu evde gelin | olmuş. Yazlığa çıktığımız zaman bile, - Ondan ayrıldığına müteessir olur. Teyzem bize komşu bir apartıman tuttu. Bu sıralarda günde dört kere uğ- ruyor, Ankaraya gitmekten caymıya- hım diye, SON POSTA SON POSTA|| nın OTARİHİ | TEFRİKASI M ' || —765- Yazan: SELÂMİ İZZET ı',, aa , ! ç . Rasim Özgen | Yatak odamızda Gönül soprano se- | |( J sile son öğrendiği tangolardan birini söylüyor. Annem içini çekip hazin ha- in yüzüme bakıyor. Acıyorum ona. Bir an: «<«Vazgeçelim, gitmiyelim» diye- cektim. Demedim, diyemedim. Teyzem memnun, ablam sevinçten' Kuyunun ağzına çarpan uğı uçuyor. Gdinlerken, başını kaldırmış, yuk Ben de seviniyorum... Amma bu se-, bakıyordu. Oradan, avuç içi kadar bir vincimi uzun uzun daha yazamıyaca- Sema parçası götünüyordu. Giv.. taş ğim; bunün da sırası gelecek elbette...' kapandıktan sonra bir daha göremiye- | Tomris her akşam ku * | Gidiyoruz. Tekerlekler her döni sanki: Ankara, Ankara, Ankara... ğini., dalma onun haserlile yaşaya -! ;ı:ığ:m bildiği bu güneşin nurları içinde parlıyan sema parçasına daldı. O kadar An-ka-ra... Raylardaki (em,;o'dalmışn, ki seyrettiği sema parçasını vu. Bazan bu tempoyu başka bir ahenk Tomrisin hayalinin kapladığını gördü. bozüyor ve Mazlum, Mazlum adını du- O vakit, Içi sızladı. Kuyu da bulunduğu- yuyorum. na yandı. O, kuyuda bulunduğuna. Gönül köşeye yaslanmış bir romanı Açlık ve susuzluk ıztırabı İçinde kıvra- 'okuyor. Annem de vagon pencereleri- Hacağına.. genç yaşında, gürbet ellerin- jnin her an değişen manzarasına hazin de öleceğine değil. sevgilisi Tömrisin hazin bakıyor. Teyzemle ben çene ça- dilber yüzünü bir daha göremiyocoği- kuyu içinde her gece sevgilisini beklemeğe alıştılar |lıyoruz, * Mazlum garda bekliyordu. Daha u- |zaktan, tren durmadan onun uzun ve mevzun siluetini gördüm. Tren durur durmaz kapıya fırladım; Mazlum kol- larını uzatmıştı, bavulları unuttum, kendim atıldım. «A... A...» deyip beni tuttu ve tüy gibi yakalayıp yere bi- raktı. Teyzem soruyordu: — Ne oldun Sevim?.. şecektin. Şimdi ablam, Mazlumun elini tut- muş, basamakları iniyordu. Selâmlaş- |Yaaları pek sudan oldu, göz göze bak'ş- Az kalsın dü- Ine.. onun o tatlı sesini bir daha işitemi- ceğine.. onun kokusunu duyamıyaca- na üzüldü. Gözlerinden, iki damla yaş süzüldü. | Bu anda.. kuyünun ağzı parça parca lkap:md_-. Giv, zifiri bir karanlıkta ka dı. Giv.. karanlıkta, kuyunun ağır koku- (su içinde, hep Tomrisi düşünerek.. ilk görüştüğü andan, Termekle mücndele- sinden sonraki son görüşmesine kadar yaşadığı aşk safhalarını gözlerinin ö nünden geçirerek, bir müddet dalgın' durdu, Bu, ne sâf, ne tatlı bir başla - mış.. ne hoş geçmiye istidat göstermiş madılar bile, Bizden sonra annemle'bir aşktı!, Huri gibi güzel, melek kadar | », çok yoruldu. Sarardı, soldu. Has- ti. Yalnız, başla derebeyi olmak üzere alik bahane ederek arkadaşlarile, ak- |bütün kasaba halkı, Givin, aç Ve susuz rabalarile görüşmez oldu. Sonraları,| yaşamakta devam etmesine hayıdı e- bu tarzdaki yaşayışına alıştı. TIztırabı, |diyordu. Bu hali.. kimisi delikanlının buhranlı şeklinden çıkarak tabilleşti. |günahsızlığına ve bu yüzden ilâhların Giv de.. yiyip içmekten, düşünmek- | sıyanetine mazhar olduğuna,, kimisi ten, oturmak ve uyumaktan ibaret o'ısihirbsılığı hamlediyor.. Kimisi de bir lan hayatına alıştı. Onun yaşayışı, ge-|taraftan yardım gördüğüne atfediyor- ce yarılarını sevgilisi Tomrisin ses.le/du. Giv.. halk arasında öyle merakli heyecanlanarak canlanmasına ve gün- | bir mevzu oldu, ki.. ortada, hergün, ye- ler geçtikçe büyük babası Zal ile da-İni bir Tivayet, başka bir dedikodu dö- nüp dolaşıyordu. teyzem de vagondan indiler. Mazlum :”elih. peri 'gibi füsunkâr olan Tomris, |Y1St Rüstemin gelip kendisini kurtara- güzel bir taksi tutmuştu, üç dakikada eşi bulunmaz bir sevgili idi. Onu, her “#Bina dair olan ümidi kuvyetlenme- ötelimize geldik. Odalarımız da hazır- halile, her hareketi ile. tazeliği, şuhlu- S©: bir mezar hayatından farklı olmı- Derebeyinin hastalığı, günden güne artıyordu. Termek, seyahatinden avdet dı. Annemle Gönül, ortada kapıs: olan, arka cephedeki iki odayı aldılar; zemle ben cadde Üüstündeki oda yerleştik. Uzun zamandır ablamdan ayrı odada kalmamıştım ve haya'ımda ilk defa yalnız yatacaklım. Odamın eşyası hoşuma gitti, Sevimli bir karyolam, güzel bir aynalı dolabım,|on günlük sey bir iskemle ile bir koltuğum, masam | hırpalanmış ve ve lâvabom var. Musluklardan sıcak ve | di soğuk su akıyor. Duvarlar açık renkiımu. bir rüya gibi.. tatlı bir hatıra gibi kâğıt kaplı, pencerelerde kelen briz- brizler var; tam bir genç kız odası. Teyzem kapıdan sesleniyor: — Memnun musun Sevim? — Çok: — Öyleyse ben de çok memnunum.. Canim teyzeciğim, o da benim kadar seviniyor. Acaba öbür odalardakiler ne âlemdeler?.. Annem eşyaları dolaba yerleştirmekle meşgüldür. Ablam su- rat edecek mi? Gidip bir baksam. Ablamı aynanın önünde buldum. A- çık duran bavulundan tuvaletlerle ça- maşırlar fırlamış. Hiç birini yerleştir- memiş, yalnız aşağıya inmek için giye- ceği elbiseyi çıkarmış. Öğle yemeğini otelde yiyeceğiz, saat allıda Mazlum bizi Ankara Palasta bekliyecek. Ak- şamları gidecek bir yer fazla olsun di- ye odalarımızı Ankara Palasta tulma- mış. Ablam elbisesini bir pot gördü: — Ben de seni çağıracaktım, dedi; yeni elbise insanı muhakkak sinirlen- dirir. giydi; omuzunda (Arkam var) Nöbetçi FBezaneler Bu gece nöbetel olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nuri), Alemdarda: (Eşref Neşet). Beyazıdda: (Haydar), 8: matyada: (Rıdvan). Eminönünde: (A- minasya), Ryüpte: (Arif Beşir), Fenerde: (Vitali), Şehremininde: (Nâzım). Şehza- debaşında: (Asaf). Karagümrükte: (Ke- mal), Küçükpazarda: (Hulüsi). Bakır- köyünde: (İstepan). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: — (Galatasaray, Ga- rih). Galatada:; (Hidayct). Kurtuluşta: (Kurtuluş), Maçkada: (Feyzi). Beşiktaş- ta: (Süleyman Receb). BSarıyerde (Os. man). Kadıköy ve Adalardakiler: Kadıköyünde: (Moda, Merkez). Büyük- adada: (Halk). Heybelladada: (Halk), gu, kıvraklığı ve şakraklığı ile onu tes- hi iş, büyülemiş idi. i ilk evvel hayalinde yaşalara 5. Onu gördükten son- 'ra da, onun mevcudiyeti önünde, ken- dinden geçm Ne kadar yazık, ki bu aşka, hazin tecellilerle başlamış.. Beş inde elim arızalarla felâketle neticelen- mişti. Giv.. şimdi, bu karanlık kuyuda, hatırlıyordu. Tomris, onun için, artık bir hayal olmuştu. Bir daha onu göre- miyecek.. onün sesini işitemiyecek.. o- nun hasretile, hicranile, iştiyakile ya- bahtlıktı! Fakat, sinirlerini tatlı tatlı bayıltan aşkının vecdi içinde gaşyola- rak öleceğini ve ölümüne yas tutacak bir sevgilisi olduğunu bilmek te, cnuün için, en büyük saadetti. Giv., karanlıkta, düşüncelerine o ka- dar daldı, ki.. dakikalar mı, saatler mi geçirdiğini anlıyamadı. O, çabüucak za- man mefhumunu unuttu. Gündüz mü idi? Gecenin hangi saatinde bulunu- yordu. Bunları, artık farketmiyordu. Bağdaş kurup oturmaktan yoruldu. Bir müddet, ayaklarını uzatarak otur- du. Yan tarafırıa yattı. Arkası üstü u- zandı. Ayağa kalktı; fakat yürüyocek yer yoktu. Tekrar oturdu ve gene otu- ruş vaziyetlerini değiştirdi. Düşünce- den ve hareketsizlikten öyle yoruldu, ki.. büzülerek yan tarafına yattığı yer- de uyuyakaldı. Giv.. işte bu uykusu arasında, Tom- risin sesini duydu ve uyandı. * Givin kuyudaki yaşayışı.. bu geceden sonra munlazam bir seyir içinde cere- yan etti. Her sabah, her akşam, kuyu- nun başına gelen bir adam.. ona, Cür- |münü itiraf edip etmiye yor.. O da, itiraf edecek bir şeyi olma- diğini söylüyordu. Delikant:, bu ada- |mın gelişinden, kuyunun haricinde sa- |bah yahuğ akşam olduğunu anlıyordu. Tomrisin gelişi de, on4. gecenin orla- sında bulunduğunu anlatıyordu. Tomris.. her gece geliyor.. Give yi- yecek, su ve saire getiriyor.. Onları de- likten aşağıya sarkıttıktan sonra, ya- r.m saat kadar derdleşiyor.. saraya dö- nüyordu, Kız.. ilk günler, gece yarıla- rını beklemek sabırsızlığı içinde, çok ıztırab çekti. Yemek yemez, uykü uyvü- maz olmuşlu. En büyük zevki, sevgi- lisine götüreceği - şeyleri - düşünmek.. temin etmek ve gölürmekti. Bu yüz- yacaktı. Günler, haftalar geçti. Givle Tomri- sin yaşayışları, ayni ittirad içinde geç eduniı. derebeylik — işlerine o hakıyor- u, (Arkası var) İstanbul Üniversitesi Arttırma, Eksiltme ve Pazarlık Komisyonu İlânları İşin özü Keşif bedeli Muvakkat teminat Lira Lira —MLMMLM Haseki hastanesinde tedavi 17485 paviyonu inşaatı 124687 92 Gureba hastanesinde nisa» iye pavyonu Htamitatı ve operasyon kısmı inşası 935092 57 1 — Bu işe ait şartnameler ve evrak şunlardır: A ) Eksiltme şartnamesi, B ) Mukavele projesi. C€ ) Bayındırlık işleri genel şartnamesi, D ) Hususi şartname, E ) Keşif cedveli, silsilei fiyat cedveli, metraj cedveli, F ) Proje. İsteyenler bu şartnamelerden Tedavi Kliniği projesini 7 lira, Kadın ve projelerini ise beş lira bedel ile Üniversite Rektörlüğünden alabilirler. 2 — Yukarıda yazılı iki iş ayrı ayrı kapalı zarfla Üniversite Rektörlüğünde ihale edilecektir. 3 — Eksiltmeye girebilmek için muvakkat teminattan başka Bayındırlık Ba- kanlığından alınmış 1937 senesine ait müteahhitlik vesikasile beraber bir defa da 100 bin liralık bina inşaatı taahhüdünü iyl surette ikmal ettiğine dair vesikâ verecektir. 4 — Teklif mektup'arı ihale saatinden bir saat evveline kadar Üniversite Rektörlüğüne makbuz mukabilinde verilmiş olmalıdır . 6 — Posta ile gönderilecek mektupların nihayet ihale saatine kadar gelmif olması ve dış zarflarının mühür mumu ile iyice kapstılmış olması şarttır. Pos- tada olacak gecikme'er kabul edilmez. (5080) ——— İstanbul Defterdarlığından : 6005 2.9.937 perşembe günü saat 16 da, Kuruş -U_n_/ Beyoğlu: Feriköy Birinci kısım mahallesinin Feri caddesinde kâin eski 118 ve 138 metre murabbat arsanın tamamı. Beyoğlu: Kamerhatun Şahin sokak eski 25 mükerrer yeni 77 sayılı in 1/3 hissesi, Ortaköyde: Pişmiş oğlu sokağında kâin eski 55 yeni 101 sayılı evin tamamı. Aksarayda: Kâtipkasım mahallesinde Mahramacı sokağında kâin es- ki 1 yeni 3 sayılı ve 56 metre murabba) arsanın lamamı. Beyoğlunda: Hüseyinağa mahallesinde Âşıklar sokağında kâin eski ve yeni 3 sayılı evin 185/384 payı. Beyoğlunda: Hüseyinağa mahallesinde Feridiye 45, yeni 61 sayılı evin 14/16 payı... 1662 Beyoğlunda: Feridiye caddesi eski 94 yeni 108 sayılı evin 3/8 hissesi. 678 Yukarıda yazılı mallar 20/8/937 cuma günü saat 14 de satılacaktır. Satış V deline istikrazı dahili ve 96 6 faizli hazine tahvilleri kabul olunur. $e 7.5 pey akçelerini vakti muayyeninden evvel yatırarak yevmi mezkürda Det- terdarlık Milli Emlâk Müdürlüğünde müteşekkil satış komisyonuna ları — (M) — (4824) & sokağında — eski