HL S ESRİ e c ai ” DlaÜr. Ti a ” Taklid ve tağşiş Ruhunun imhası lâzımdır Yazan: Muhittin Birgen irkaç defa bahsetmiş olduğum gibi Türkiyede taklid ve tağşiş, hiç değilse bir kısım İktisadi faaliyetle- rin esasıdır. Meselâ, bir şişe kolonyayı ahnız. Bu şişenin içindeki suyun kıymeti iki şeye tâbidir: Alkol derecesi, esans ve litre mikdarı. Haricen birbirine benziyen ve türlü türlü isimler altında satılan ve ek- seriya boğaz kısımları yüksek, dipleri içeriye doğru kabarık şekildeki bu şişe- lerin fiatları muhteliftir. Bazan bunların en ucuzunu alırız da gene aldanabiliriz. | Ya hacminden, yahut alkol derecesin- den, yahut ta esansından çalınmıştır. Bu çalınma roktasında, hattâ üzerinde cen çok reklâm yapılan bir markaya aid şi- şelerde bile, aldanmadığınızdan emin ©- lamazsınız. Niçin? Çünkü koöntrol yok- tur. Diğer taraftan her rastgelen kolonya yapabilir ve her nevi isim, ambalaj ve fiatla piyasaya atabilir. Bunların içinde aldanmamanın çaresini bilmek imkân- sızdır. Bu gibi ahvalde bir kolonyacı dü- rüst hareket etse öteki etmiyeceğinden dürüst hareket eden de ya ötekini takibe mecburdur, yahut ta bu işi yapmaktan vazgeçecektir. Bununla beraber — dürüst hareket edenler de vardır, fakat, asıl sü- rüm, bilhassa büyük kütlenin istihlâk et- tiği kalite muhakkak surette mağrşuştur. * Buna müukabi! bir şişe rakı veya şarap alınız. Aldığınız şeyin ne olduğunu bilir- siniz. Şu veya bu derecede, şu veya bu mikdarda rakı veya şarap alıyorsunuz. Buna eminsiniz. Niçin? Çünkü bunda kontrol vardır. Şişenin üzerindeki etiket, içindeki mayiin evsafını ve mikdarım gösterir ve orada yazılan şeyler ne işe içerideki odur. Halbuki kolonya, losyon gibi şeylerde, sabunda, kokuda, pudrada, sıhhi pamuk- ta ya hiç, yahut kâfi derecede kontrol olmadığından korkunç derecede bir tak- lid ve tağşiş hüküm sürer. Piyasada satı- dan şeyler hakkında hiçbir emniyetiniz yoktur, olamaz. Hattâ, bazı nevi Jlâç ma- hiyetindeki müstahzarlara karşı dahi emniyet edilemez. Niçin? Bazı nevi müs- tahzarat vardır ki bunların Avrupa de- Tetesinde temiz ve emin olması için mut- laka ihraç kuvvetine malik olması icab eder, Aksi takdirde gümrük himayesi #nun maliyetini tutmaya kifayet ede- mez. Bütün bu sebeblerden dolayı, Türkiye- de inkişafı istenilen ve himâye edilen bir takım işlerin mutlaka sıkı bir elekten ve kontroldan geçirilmesi lazımdır. * İktisad Vekâletinin günden güne ar- tan etüt kuvvet! bu meseleleri pek güzel tetkik edebilir. Buğün Türkiyede yerli malı diye satılan bir takım maddelerin himayeye muhtaç olanlarıni himaye ve olmıyanlarını da himaye harici bırakmak suretile yapılacak bir elemeden sonra, bir de iyiyi, temizi ve dürüstü himayr, taklı- di, mağşuşu takib ve tenkil edecek bir ni- ; T ü a W zam koymak lâzımdır. Meselâ, bir kumaş | tiklerini tamamı tamamına ezberden e y |Fosıları Cevad ve Şabanın üvey oğlu ». tileccarı, bize, ağlaya sızlaya, kısmen bez söylemektedir. murekkep İ:ullamlucak ğgîamgliıgî: m:ılxı':fdfî:t îllı::;r' veya Hereke kumaşını İngiliz kumaşı di- ye pahalı satamamalıdır. Filân fabrika kumaşın kenarına kendi adını ve kalite- sinin markasını koymaya mecbur olmalı. dır. Bunun gibi, kolonya veya pudra ya- | Piversitesine talebe olarak kaydedil - miştir. İsmi Dreik Stiveder olan bu ka- din gazetecilere: pacak, sıhhi pamuk satacak ve yahut şunu veya bunu imal edip piyasaya çıkaracak olan bir fabrika veya atölye veya ticaret- hane, imal edeceği şeylerin terkibini, va- hacmini her şeyden evvel İktisat Vekâle- tine veya onun teşkilâtına bildirmeğe ve hattâ terkibi mahiyeti haiz ve bir dereces ye kadar sıhhati alâkadar eden şeylerde izin almaya mecbur olmalıdır. Mattâ bun- lardan bazılarının ambalaj üzerindeki eti- Votlere yazılması mecburiyeti bile düşü- uülmelidir. İktisat Vekâletinin bu bahse ald bazı| işlerle zaten meşgul öldüğunu görmekte- (” yiz. Fakat, bu işlerin bu kadar şümullü bir tarzda henüz ele alınmış — olmadığı meydandadır. Halbuki, bilhassa Anadolu halkını alâkâdar eden büyük istihlâk | maddelerinde © kadar korkunç bir hile ve | tağşiş vardır ki bir an evvel bunun önüne geçmek için alınacak kontrol tedbirlerin- de acele etmek farzolmuştur. Bugünkü vaziyet kötüyü ve mMağşuşu iyiye ve te mize ve hilekârlığı da doğruluğa karşı himaye eden bir hal öluyor. Bu derdi bir an evvel tezgâha koymak ve minde birisini canlı istihbarat kitabı gi- bi kullanmak üzere hizmetine almıştır. bir hafızaya maliktir. Birkaç gün içinde şehrin bütün telefon abonelerinin nu- maralarını, bütün tramvay ve otobüs mezdi. Kuliç, ekseriya cevap verme -| kapa fitmiş, fakat bir müddet n tarifelerini ezberden söylemeği öğren- den, huşunetle reddederdi. Huver ise,|tekrar gelmiştir, ş“ sefer eve gf aaf miştir. Bu adam Silezyada mevcud bü- gazetecileri hiç sevmezdi. O kadar ki|Şaban Fatmayı çağırmış ve karısif' | tün şehirler, kasabalar ve köyler ara- sındaki mesafeleri en ufak bir yapmadan bilmekte ve dünya tarihinin bütün hâdiselerinin ne vakit zuhur et- Tıştıklarını gördükçe işsiz güçsüz o - sıflarını ve yapacağı ambalajın şekil we|türmama imkân yoktu. İhtiyarlığımda ilim tahsil etmeğe karar verdim.» de - Miştir. yanm en yaşlı talebesi sayılmaktadır. fesadın, tağşişin kökünü ezerek memle- ket iktisadiyatına bir ahlâk ve nizam vermek icab ediyor. SON POSTA Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu için W Herkezinki gibi.. 38 —— .__.___,.__,___________/ Görülmemiş iki Kıskançlık faciası Devrek (Hususi) — Burada €© gün iki gencin ölümü ile neticelenen cinayet olmuş, GÜ yaşında bit ihti! - kendisi kadar ihtiyar olan karısını KS kanarak iki gencin kanına girmiştir. Ök dürülen gençler Oflu Sadeddin ve Şü“' isminde İki;kardeştir. Katil ihtiyara Öf burada Okşeli gdı verilmiş bulunm: dır. Okşelinin karısı hem kendisi kadar İl” tiyar, hem de çehre züğürdüdür. Ok$$” | buna rağmen bu iki gencin karısına feni niyetle baktıkları, hattâ niyet ve ci lerini tahakkkuk ettirdikleri kanaatift düşmüş, bu kanaatle de iki genci öldüf” meği kurmuştur. ğ Vak'a günü sabah vakti iki kardeş İf rından pide almışlar ve kahvaltı eti üzere bahçelerinin önüne giuniş!el'd!# Okşeli de evinden 50 santim büyüklü * ğünde koca bir saldırma almış, bun! aramıya başlamış, iki genci bıhçelerî!lı' önünde görünce evvelâ Şükrüyü sağ ** sol böğründen yaralıyarak, sonra da *“'.: deşi Sadeddini kalbi üzerinden vur: | öldürmüştü: &| Hükümet üairesindeki jandarmalar $ tişerek bıçağını saklayıp kaçmakta olâf ihtiyarı yakalamışlardır. Heri ihtiyarın kanaatinin yanlış oldııĞün"' söylemekte, ihtiyar kadınla gençler af#t sında bir münasebeti varid görmemek * tedirle, İhtiyara gelince o işlediği cintt | yetten nedamet hissetmemektedir. . Adapazarında K Adapazarı (Hususi) — Şehrimizdi bir cinayet işlenmiş, Şaban adında sek” senlik bir ihtiyar yedinci defa boşadiğ? karısı Fatmayı bıçakla muhtelif yefığ 4(rinden yaralıyarak öldürmüş, kâ kurtarmağa gelen Cevadı da yııll’— miştir , $ Çökekler köyünde demircilik ynâ Hiç şü zetecilerle en| Şaban, karısı Fatmayı kiracıları C€ başı ı:,'woî:: ms:ıuım gün-| vaddan kıskandığından Cevadın © F lerinde, onları Beyaz saraya çağırarak, | Sıkarılmasını istemiştir. Fakat RŞ istedikleri suallere düşünmeden, uzun | Fatma ile üvey oğlu Ali bu fikre işi A Bazı kadınlar modayı değişmez bir kanun olarak telâkki ederler. Hükmüne derhal uymak isterler. Bu yüzden de hiç istemedikleri halde tablatin kendilerinde bıraktığı birçok kusurları meydana çıkarmış olurlar, Gülünç olmak istemiyen kadının en büyük müşaviri mo- da kitahı, arkadaşının geyiniş şekli değil, kendi aynasından alınacak hükümdür. Unutmıyalım ki hiçbit kuvvet bir insa- nı kendisinin yaptığı kadar gülünç bir hale getiremez. RASINDA HERGÜN BİR FİKRA || Cümhurre Cumhurreisleri Aklımda Ve gazeteciler Adamın biri iş arıyormuş. Tanıdık- larından birine baş vurmuş. O da bir tavsiye yazıp adamı bir yere gönder- miş. Tavsiyeyi alan zat: — Olur, demiş, bir kaç gün sonra gel.. Adam bir kaç gün sonra gitmiş. Bu sefer: lımda, demiş, bir kaç gün son- ra gel. Bir kaç gün sonra gene ayni ceva- bi almış: — Aklımda! Adamın artık canına yetmiş, tav - siyeyi verene gitmiş: — Rica ederim, demlş, siz tavsiye Bir kaç günde bütün Telefon numaralarını Ezberliyen adam mektubunda «bu adama bir iş ver» | İuzadıya cevap veren Amerikanın şim-| €tmediklerinden Cevad evden çıkaril? mi dediniz, yoksa «bu adamla lâdes> | | diki Cumhurreisi Ruzvelttir. mamıştır. Bunun üzerine Şaban kidfi tutuş mu? Bu gazetecileri böyle toplu bir hal-|Nâ darılarak evi terketmiştir. Hâ: günü ise Şaban Fatmanın kapısını mış ve barışmak istediğini ıöylımiiw' Yedinci defa ayrılıp giden ihtiyarla bir rışğmak istemiyen Fatmu Şabana 503“1' de saraya toplamak âdetini ilk defa o- larak meşhur Vilson çıkarmıştı. Fakat Meksika ile Amerikanın arası açıldığı zaman da bu fikrinden caymıştı. Ze - hirlenerek ölen Herding selefinin yo -|Tauamelede bulunmuş ve yüz le lundan yürümüştü. Yalnız sorulacak | Miştir. Bu şekildeki hareketten de H sualler tahriri olmazsa aslâ cevap ver-| Ziyade canı sıkılan 80 lik ihtiyar Kapirt sonrü I t Breslav belediyesi Helmut Ossih &-| İnsanlar içinde En çok konuşan Berberler imiş Ossih şayanı hayret derecede kuvvetli altı ayda bir defa, o da nadiren gaze-| yanına geldiğini görünce bıçağını çâ tecileri saraya çağırırdı, rek üzerine hücum etmiş, muht! yerlerinden yaraladıktan sonra aıd“ğ: )imüştür. Kadının feryadlarını işiden ©© yanlış Nümayişçilere karşı su değil < Fransa zabıtası şimdiys kadar nüma - yişçileri dağıtmak için arazöz ve hortum kullanıyordu. Halbuki yaz Mmevsiminde ıslanmaları nümayişçilerin hoşuna gitti- Bi için bundan sonra mürekkep kullarıl- masına karar veritmiştir. anmeee tü ea saşeeemaniks e rılan et parçası için tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkeme Fingaro'nun bu talebini şu kararla reddetmiştir: «Her memlekette olduğu gibi Hindis- tanda da berberler en çok konuşan kim- selerdir. Berberlerin gevezeliği sanatla- rının vasfı. İcabındandır. - Binaenaleyh müşteriler bu konuşmalara kulak asmı- yarak traş olurken kıpırdamamaları icab eder, Yüzü kesilen müşteri buna rlayet etmediğinden tazminat istemek hakkını kaybetmiştir.» öi ——— İSTER İNAN İSTER İNANMA! Bizim Nurullah Ataç geçen gün bir gazete idarehanesine (uğramış ve bakmış ki yırtık perde elân ayni vaziyette sallan- uğLunış, yazı odasını biraz tenha (ulmuş, bir köşeye çekile- | maktadır. Salonda bulunanlara dönmüş: rek makalesin! yazmak hevesine düşmüş. — Benim kuvvetli bir münekkid olduğuma inanmaz mısı- Fakat aksi gibi seçtiği yere güneş vuruyor, arkadaşımız | nız diye sormuş ve anlatmış: Ayağa kalkarak perdeyi kapatmak istemiş, yalnız o kadar — Benim yıktığım bir şeyin tekrar kalkmasına imkân hizlı çekmiş ki perde ikiye ayrılmış.. yoktur. İşte şahidim: İki gün evvel şuradaki perdeyi yırt- İki üç gün sonra Nurullah tekrar bu gazete idarehanesine | maştirm, hâlâ o halde duruyor, demiş. İSTER İNAN İSTER İNANMA! mışlardır. Kadını oracıkta hnklıyl"nz,, ban, öfkesini yenememiş, Cevadın rine de atılmıştır. Cevad güç belâ ş:':. banın elindem hafif bir bıçak yaras! Ö4 | dıktan sonra kurtulabilmiştir. bir müddet sonra yakalanmış, Dünyanın en yaşlı talebesi 62 yaşında bir kadın Floransa ü - «Etrafımdaki bütün insanların ça - Kalküta mahkemesinin verdiği bir ka- rar muhakkak ki bütün dünya berberle- rini memnun edecektir. Fingaro isminde bir Hindli traş olduğu esnada berber o kadar hoş ve güldürücü hikâyeler anlat- makta imiş ki müşteri bir aralık şiddetle gülmeğe başlamış ve gülmesi neticesi ©- larak berberin elindeki ustura da müş- terinin yüzünden bir parça eti koparı- vermiştir. Müşteri hemen o gün mahke- meye müracaat ederek yüzünden kopa- Şimdi bu, 82 yaşındaki talebe, dün- sür'atle yıldızdan esmiş, hava taz - yiki 756 olarak kaydedilmiştir. En fazla sıcak - Vük 29 u, en az &- İcaklık ta 20 yi Bgöstermiştir. Ru - tubet derecesi dünkü ve evvelki günkü muhafaza etmiştir. Muhüttir Birgen — —— —— aa