İ stanbuldaki Alman, pazarını nasıl geçirir? Memleketimizin güzelliklerinden istifade etmeği bilme- anlatan yeni ve şayamı dikkat bir misal e A Ka ——i H 5 AT eĞ y ) Meyva cenmneti Bir Alman için turizm bir nevi ibadet- tir; Allahın altı günümde çalışın yedınti gününde istirahat ettiğine inanmış ©- lanlar arasında Almanlar kadar bu ye- dinci günü istirahat ve eğlence ile geçir- meğe meraklı pek az insan vardır. Beş buçuk günlük İngiliz haftasını Avrupa- da en evvel tatbik edenler onlardır. 'Türkiyede yegâne teşkilâtlı — turisiler de Almanlardır. Bir Alman cemiyeti o- lan Tentonianın muhtelif içtimal teşki- lâtı arasında bir de gezme ve turizm teş- kilâtı vardır. Bu teşkilât, mevsimine gö- re Almanları en güzel ve en acuz tarzda gezdirmeği düşünür. Bizim gerek İstan- bul içinde ve gerek civarında bilmedi- ğimiz ne kadar çok yer vardır ki Almane lar onları pek güzel bilirler. Meselâ, Ulu- dağın zevkini onlar çıkarırlar; Sapanca- mın keyfini de onlar sürerler. Nıçin? Çünkü onlar turizmi severler ve teşki- Mâth turizm yapmasının usüllerini bilir- ler. Bizi bu mülâhazaları kaydetmeğe sev- keyliyen şey, Türkisehe Past gazetesin- de Sapancaya dair okuduğumuz küçük bir makaledir. Makale Sapancaya «Mey- va cenneti» namını veriyor ve onun gü- zelliklerini anlata anlata bitiremiyor. Meselâ, «Sapanca, diyor; köprüden iti- baren sayılırsa gidip gelme sekiz saatlik bir yoldur; böyle bir seyahat, bir pazar gezintisi için çok uzundur; fakat, insan, bunu hoş ve neşeli bir cemiyet içinde, demiryolu idaresinin bu gibi cemiyetle- re verdiği hususi bir vagon içinde ya- parsa seyahat saatleri çabuk geçer. Hu- susile, Marmara ve adaların, güzol köy manzaralarının ve İzmit körfezinin dal- ma değişen manzaraları arasında inson seyahatin farkına bile varmaz'» Makale, yolu, Sapanca muhitini ve bu yeşil dağlarla bahçeler arasındakı Sa- panca gölünü, kıvrak bir üslüb ile tasvir ettikten sonra bu sene orada yeni açılan gazinoyu methediyor. <Amma, her şey- den evvel göl , diyor; soyunacak yerler (CÖNÜL İŞLERİ! Ailelerde çocuk Yıldönümü Yeşilköyde oturan bir kadın okuyucum benden soruyor: — « Bu sene çocuğumuzun yıldönümü- nü tes'it etmek istedik, aile arasında ko- nuşuyorduk, biri çıktı — Firenk icadıdır, vazgeçiniz, dedi. Gü- lüştük. Fakat benim asıl anlatmak İstedi- tim bu değil Biliyorum ki bu münasebetle hazırlanan pastanın üserine çocuk kaç yaşındaysa O kadar mum dikilir. Ziyafet — başlarken mumlar söndürülür. İşte öğrenmek iste- diğim nokta budur. Bazıları mumun 30- nuna kadar yanması lüzım geldiğini , bazıları ise çocuk tarafından söndürül - Mesi icap ettiğini — söylüyorlar, — Hangisi doğru?. * Çocuğun yildönümünü tes'it etmek ger. çekten bir garp ananesidir, fakat güzel bir ananedir ki bise niçin daha cvvel gelme- diğine ve neden aramizda daha sür'atle taammüm etmediğine teessüf edebiliriz Çocuk başlıbaşına bir vartıktır. allenin en esaslı servetidir. ona her yi muayyen bir günde kendi varlığını idrak ettirecek- Siniz, bu varlığın elinizde bulunmazı do- Sapanca çalı dipleri, ağaç gövdeleri gibi şeyler- dir.» Almanlar bundan memnundurlar; hattâ, yerlilerin, göl kenarında yalnız gezip dolaşmakla iktila ettiklerini ve Sa- delikanlılarının deniz kostümleri- le göle atılan Alman kızlarını hususi bir alâka ile seyrettiklerini görmek te onla- rın hoşuna gidiyor. Böylece ilk işleri göle atılmaktan ibs- ret olan Alman gezinicileri gölden sonra gazinoda yemek yiyorlar ve oradaki te- yorlar. Güzel, berrak, mavi gölün kena- rında geçirdikleri saatlerden memnun- durlar, Bu gölü, İsviçrenin güzel gölle- rine benzeten pek çok tablat benzeyişleri var. Fakat, burada oradakilerden daha başka, daha güzel bir şey göze çarpar: Meyva cenneti! Sapancanın etrafındaki meyva bahçe- lerini tasvir eden makale: «Fakat, diyor; nerede bu meyva cen- neti? İşte, her tarafta, etraftal» Hakı- katen, bu gölün etrafındakı toprak güzel işlenmiştir. Tabiatin yarattığı güze! şey- lerden birçoğu ve bu arada bilhassı mey- va Dursaa Doldur. Taşltlkları erik yü- küne güçlükle tahammül eden erik a. ğaçları, kırmızı yanaklarını size uzatan güzel şeftaliler, köylü çocukların ağaç dallarından ördükleri sepetler içine otu- ran güzel elmalar, bunlar oralarda o ka- dar boldur ki, biraz sonra, meyva ve göl dostu Almanların meyva bahçelerine da- ğıldıklarını ve oradan — taşıyabilecek. ne varsa hopsini satın aldıklarını görü- yoruz; sonra tren zamanı geliyor ve bu gezme ibadetini meşe içinde yapan Al- manlar hususi vagomlarına — doluyorlar, sepet sepet meyvalarla yüklü, gülüşes rek, eğlenerek, hattâ bir de çarkı tuttu- rarak İstanbula dönüyorlar. Onlar bu meyva cennetini böyle hay- ranlıkla seyreder ve haftalık gezme iba- detlerini yaparlarken kim bilir, İstan- bulda ne kadar insan vardır ki bütün gününü tavla oynamak ve kahve içmek- le geçirmiştir! layısile bizmat siz sevincinizi izhar ede - ceksiniz, sonra bu yıldönümü tanıdıkları- nızın toplanmasına vesile teşkli edecek, gülüp oynıyacaksınız. O gün için hiç bir kederinlz, sakıntınız yoktur, ve ertesi gün kendinizde yeni bir kuvvet bularak çalış. mıya koyulacaksınıt, Muhakktak ki çok iyi bir usuldur. * Mum meselesine — gelince: — Birinelsi Ruslarda, fkincisinde garptılarda Iki uzül vardır. Ruslar mumun sonuma kadar yanıp kendiliğinden sönmesini beklerler. Garp- hlar ise bu vazifeyi çocuğa bırakırlar. Mum sonuna yaklaşınca çocuk tarafından sön- dürülecek, ve bir Arızaya gelmemesi için pastanın üzerine sağlam — yerteştirilecek, çereyangız bir yere konulacaktır. Bizde Rus usulünü tatbik edenlerin de bulundu- Bunu bülyorum, fakat ekseriyet garp usu- ânü kulanır. Bence müreccuh budur. Çünkü kendisi için bayram yapılan ço - cuk bu bayramda bir rol almıştır. Hâdiş, aklımıza dahe iyi yer edecektir. * Şiştide bayan (K. ©) a: Kocanızın muhakemesi dahâ doğrudur. Hissee değli, mantığa ehemmiyet vermek lânım. TEYZE SON POSTA F KAPŞISINDA Bugün de bize dait Muhbir, gazete yazı işleri müdü - ünün odasına girer: — Bir haber getirdim. — Mühim mi? — Mühim! — Söyle bakalım nedir? — Sokakları sulamaya başlamışlar. — Sahi mi? — Sahi ya! — Sokakları sulamak Hüzumunu ev- velden yazmışmıydık? — Yazmıştık: amma başka gazete - ler de yazmışlardı. — Onlara bakma.. Sen bu haberi şöyle yaz: «Mütemadi neşriyatımız na- zarı dikkati celbetmiş ve belediye 3o0 - kakları sulamaya başlamıştır.» * — Bir haber getirdim, — Mühim mi? — Mühim! — Söyle bakalım nedir? — Şehrin sıhhatini bozan çöplükle- rin bir an evvel kaldırılması kararı ve- rilmiş. — Biz şehirdeki çöplüklerin kaldı - rılması lüzumunu yazmış miydıik? Deniz ve Denizcili! Fransız gemicil .. iği nası J inkişaf etti? ö dd Fransızlar deniz göstermişlerdir. Okadar ki bundan asırlarca evvelki siyasetl! bazı ana hatları bagün bile devam eder durur, Yazan : Ahmet Cemelettin Saracoğlu Dünyanen en beydk gemilerinden Fransız bandıralı Normandı Bu müsahabemi Fransız ticaret gemi- ciliğine hasrediyorum; size FPranmız ti- Fransa hükümetinin Fransız ücarel dosuna yardımlarını esirgemediğini — Yarzmıştık amma başka gazeteler | Sareti bahriyesinin içyüzünü anlatmaya | göz önünde bulundurmak icab eder- de yazmışlardı. çalışacağım. FPFransız tüccar — gemiciliği Bugün başlı başına bir devlet teşel — Onlara bakma, sen bu haberi şöy-| dünyanın değilse bile herhalde Avrupo-|lü olan (Ticareti Bahriye nazırlığı) le yaz: «Bu busustaki mütemadi neşri- yatımız belediyenin nazarı an evvel kaldırılması kararı verilmis- tir.e y — Bir haber getirdim. — Mühim mi? — Mühim! — Söyle bakalım nedir? — Kırkçeşme suyunun mikroplu al- duğu tesbit edilmiş, ve çeşmeler kapa- tılmış, — Biz bu iş hakkında evvelden bir şey yazmış mıydık? — Yazmıştık amma başka gazeteler de yazmı R — Onlara bakma, sen bu haberi şöy- sE yaz: öcirkçeşime sülarının mikrop * hu olduğu hakkındaki neşriyatımız te- sirini gösterdi; belediye çeşmeleri ka- patıyor.» Muhbir, bu tarzda * yazmaya artık öyle alışmıştı ki haberi getiriyor, ve getirdiği haberden kimseye bahsetmi - yor, derhal ezberlediği formüle uygun bir tarzda yazıyordu. «Mütemadi neşriyatımızı nazarı dik kate alan tifo artık tamamile bitmiş - tir.» «Sıcaklar hakkında yazdığımız ya- zılar alâkadarların nazarı dikkatlerini celbettiğinden bu işe nihayet veril - miştir. Bir kaç gündür hararet dere- cesi düşük bir vaziyettedir>, «Şehirdeki kuraklık hakkında yaz- dığımız yazılar nihayet tesirini göster- di. On gündenberi fasılalı surette ya- ğan yağmurlar vesaire vesaire..» İMSET İIngilterede Güzellik Müsabakaları yeRAT ASAT T Ve Ingilterede genç kızlar arasında yeti bir güzellik müsabakası yapılmış, İngilk terenin en güzel kızı seçilmiştir. Re - simde müsabakaya giren güzellerden bi- risinin pek kalabalık olan jüri heyeti â- zalar) önünden geçişi görülmektedir, dikkatini | |celbetmiş ve şehirdeki çöplüklerin bir| | mizlikten ve fiatlardan da memnun olu- | da en eski ve en dikkal çeker bir var- lıktır. Fransanın sahilleri vüs'atlidir. ve aşağı, yukarı (2000) deniz mili uzunl ğundadır. Binaenaleyh Fransızın denize Üve denizciliğe çok ehemmiyet vermesini pek tabif görmek icab eder, Fransızlar yaradılış itibarile fazla se- batkâr olmamakla beraber deniz işlerin- deki siyaset ve gidişlerinde büyük bir sebat ve azim göstermişlerdir. Hattâ bundan asırlarca evvelki siyasetlerinin bazı ana hatları vardır ki bugün bile de- vam eder, durur, Meselâ Akdeniz seferleri (1661) yılın- daki intizamını muhafaza ederek bugüne Kkadar devam etmiştir. Fransız deniz ticaretinin belkemiğini şarab nakliyatı vücuda getirmiştir. Hat- *tâ - Mnristiyamlığın doğuşandan evvet bil- bir Fransız deniz ticareti vardı. Meselâ eski «Gols ile Britanya arasında, daha Raomalılar Manş denizinin kıyılarına in- meden evvel, Fransız gemileri mekik do- kurlarmış. Hattâ sonraları Fransa ile İngiltere arasında sürüp gitmiş olan muharebeler bile Fransız şarab ticaretinin. ve nakli - yatının önünü alamamıştır ki cidden şa- şılacak bir hâdisedir. Müstemleke imparatorluğu Diğer taraftan Fransızların elinae bu- İunan geniş müstemlekeler de Fransız deniz ticaretinin inkişafında büyük bir Aâmil olmuştur. NMeselâ —Fransız ge- miciliği, — Holanda — gemiciliği, — İn - giliz gemiciliği gibi ecnebi mem - leketler —arasında — selerler — yaparak büyümüş, inkişaf etmiş değildir. O, ana vatanla Fransız müstemlekeleri arasın. daki nakliyatı temin etmek siyasetini takib etmiştir. Sonra Fransız ticaret denizciliği yalnız insan ve eşya taşımaya inhisar etmez: Balıkçılık bu memleket denizciliğinöe çok büyük roller oynamıştır ve hâlâ da oynuyor. Meselâ bizim Karadeniz ve Ak- deniz yalıları çocuklarına — benzetebile- ceğimiz Framsızların (Bask) ları balık- çılık yapmak için tâ Kanada ve Ameri- ka kıyılarına kadar uzanmışlardır. Bu- gün bile şimali Amerikadaki (Kap Bre- ton) (Breton burnu) işte o cesur balık. gılardan kalma bir hatıradan başka bir şey midir? Artık Fransada yelkenli balıkçılık gün Reçtikçe inkıraz bulan bir sanat haline gelmiş bulunmakla beraber bugün bile küçük teknelerile, Atlas Okyanusunu ber sene geçen Fransız balıkçıları eksik değildir. Yelkenle balıkçılığın inkırazı- na mukabil buharlı teknelerle balık av- lamak siyaseti tabil o nisbette inkişaf ediyor. Kabotai hakkının nimetleri Pransız ticaret gemiciliğiniz. inki- şafında Fransız kıyılarında seyrüsefer hakkını Fransız bandırasına inhisar ett.- ren kabotaj kanununun da pek büyük faydası olmuştur. Diğer taraftan Cezair, Fas ve Tunus birer müştemleke değil, birer Fransız vilâyeti telâkki edildiğinden ana vatan- dır. ve bu nezaret servisleri sır( Pri ticaret gemiciliği işlerile meşgul oluk Devletin deniz ticaretine yardıntı bir neticesi Fransada yelkenli adedinin çoğalmasını temin e Halbuki hükümet yelkenlilerden 7i buharlı gemilerin üremesini arzu e todir. Yelkenlilerin çoğalmasının - sel |gelince, hükümetten yardım gören kenli sahibleri bu yardım sayesinde 4tfm bile hamule almadan dünyanın " İucundan diğer ucuna sefer etmek f tını elde etmiş olmalarıdır. Bu surf dünyanın en ucuz hamule nakleden mileri Fransız bayrağını taşıyan gö lerdir. Ucuzluk ta rağbeti doğurduğu! işini bilen her tüccar malını Fransız milerile sevketmektedir. Her ne kadar (1918) yılında yardımı bir müddet için kesilmişse sonları (Mesajeri Maritim), (Korf panyi Jeneral Transatlantik) gibi büy seyrisefain şirketlerile devlet arası! bir takım akidler yapılmış, yardım tahsisat sistemi bu suretle yeniden bül lamıştır. Bu suretle devlet kendisi ve band sının faydalı gördüğü seferleri muntf zaman yaptırabilmektedir. Şuurlu bir denizcilik siyaseti Fransa hükümeti çok şuurlu bir «© niz ticaretini himaye» siyasetini ediyor. Denizlerde hem bandırasını laştırmak, hem de bir barb vukul elde sür'atli yardımcı kruvazörler lundurmak emelile yukarıda ismi ı“d iki şirketten (Transatlantik) müe: sıne büyük sür'atli gemiler inçatı h Isıuıdı azami yardımda bulunuyor. selâ meşhur (Normandi) nin inşasi kabildendir. Yoksa sirf ticanet lı.ıkıf"j dan hiçbir şirket bu kadar sür'atl. y bu kadar pahalı tekneler yaptırmayı ’ ze aldıramaz. Hiç şüpha.yoktur ki herhanei bir B vukuunda bu dev gemi derhal bir vin kruvazör haline getirilecektir. Zaten umumi harpte Amerikada W lunan Alman transatlantikleri böyle reket etmediler mi? Birdenbire mu6' kruvazör haline getirilerek İngili başına belâ kesilmediler miydi?... Belli başlı Fransız seyrisefain şirk! 7 Fransızların meşhur seyrisela'n ketleri şunlardır: Kompani Jeneral Transatlantik, Mesajeri Maritim, Kaoampani Südatlantik, Reüni şaryör, Pake, Mikst, Fressine, Fabre, Bunlardan maada şileb işleten W'J müessestler daha vardır. M Hulâsa bugünün Fransız e için dünyanın en ileri ve müterakki Y gel la bu Afrika vilâyetleri de kabotaj hak- | lıklarından birisidir diyebiliriz. kından istifade etselet gerektir. A Cemalettn Saracoğlt