Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
n n b d İi ÜŞ Ş G çi NNĞN e F yüke Di ŞEREAA İ Li - latasaravy resim serçisinde Ga d S Çocuklar niçin korkarlar, göze çarpan bazı tablolar (Hikmet Onat) Gazhane deresi (Çallı İbrahim) Çam Limanı sinde. Halbuki ağabeyisi yüzü ağlama- mak için sarfettiği gayretten kıpkırmı- zı, korkudan titreye titreye hâlâ en aşa- ğıdaki dallardan birine tırmanmaya ça- balıyor. F Yukarıdan ona gurur ve istihfafla bağırıyor: — Ben çıktım bile, Nafile gene yenil- din, gene yenildin. Bahçenin bir koşesmden çocuklarını merak ve şefkatle seyreden anmne mah- zun mahzun içini çekti. Bu, her zaman böyle idi. Küçük «F> korku nmedir bil- mediği hahde on yaşına basan ağabeyisi «L», ne zaman onun yaptıklarını yapma- ya kalkışsa bir türlü beceremiyor, kor- kusundan ve utancından bir köşeye çe- kilip ağlıyordu. «Le nin annesi çocuğunun bu korkak- lığına çok üzülüyor. Çünkü farkında de- ğil ki: Dünya, «L> gibi binlerle, yüz bin- lerle küçük korkaklarla doludur. Yazın her plâja bakmız kaç kız veya erkek ço- cuk suya adım atmaktan korkarak yaş döker, durur. Bir arada oyun oynayan çocuklara dikkat ediniz. Kaç tanesi at- lamaktan, sıçramaktan hattâ hızlı atılan bir ufak toptan ürküp oyundan çekilir. Kaç çocuk bisiklet kullanmaktan, eşeğe binmekten, bir tepeden hızla aşağı in- mekten korkarak annesinin yanına so- kulur. Halbuki: Bu meselenin esası basittir. Korku nedir bilmiyen çocuklar, korku- nun ne olduğunu öğrenmemiş olanlar- dır. Bunün için cesurdurlar. Bu türlü korkusuzluk hakiki cesaret sayılamaz. Asıl cesaret, korkunun ne olduğunu tat- tığı ve bildiği halde onu yenebilmekte- dir. Bu türlüsünün kıymeti, korkuyu tatmadığı için cesur olmaktan çok daha yüksektir. «F», ağabeysinin çıkamadığı ağaca hiç korkmadan çıkıyor. Çünkü şimdiye kadar hiç ağaçtan düşmemiştir. Bir başka çocuk altı yaşında yüzme öğ- renmiştir. Çünkü: İnsanın batıp boğu- labileceği ihtimali aklına hiç gelmemiş- tir. On yaşında bir küçük oğlan mükem- mel ata biner. Hem de ne biniş, hep dörtnal koşturur. Tâ bir gün bir at ka- zası geçirinciye kadar.. Ayni yaşda bir kız çocuğu da bisiklette elleri havada, ayakları elle tutulan yere dayalı yokuş- tan aşağı hızla inebilir. Çünkü muvaze- nesini bir kaybederse başına — gelecek şeylerden haberi yoktur. Bu cüretkâr, pervasız çocuklar, yap- tıkları şeylerin üstünde muhayyilelerini pek az kullanmaktadırlar. Cesaretlerin- deki bütün sır, işte buradadır. Ekseri- yetle kız çocuklar, tehlikeden, erkek ço- .cuklara nazaran, daha az çekinirler, Çün- kü onların muhayyileleri erkek çocuk- larınkinden daha durgundur. «L» gibi ürkek çocuklara gelince, bü gibilerin muhayyileleri daima faaliyet- tedir. Böyle bir çocuk meselâ bir ağaca çıkmak istesin, gözünün önüne hemen ya tuttuğu dalın kırıldığı gelir, yahut ta kendini ağacm dibine düşüp uzanmış görür, Yüzmek istedi mi su başını örtüp kendini boğuyor sanir. Böyle bir yav- ruya einsan diz boyu suda boğulur mu?> diye çıkışmak beyhudedir. Çünkü o, di- zine değil topuklarına çıkan suda bile kBendini boğuluyor sanabilir. Tehlike, her an aklındadır. Çünkü: Ne yüzmek, pje ağaca çıkmak, ne bisiklete binmek ona kendini koruma sevki tabilisinden doğan korkuyu unutturacak kadar cazib birer eğlence değillerdir. Fakat böyle çocuklar bir kere korku- larını yendiler mi korkuyu tatmamış ol- bunun önü nasıl alınır? Y Felsefe îloktam Anne Pedler z dukları için cesur olan öteki çocukları dan daha faydalı ve daha cesur biret in«< san olabilirler. Şu halde acaba bu ürkek ve çekingen çocukları nasıl cesaretlendirebiliriz: Her şeyden evvel bunu tetkik etmelik yiz. Cesaret, zorla öğretilmez. Vaidden, mükâfattan da bir şey çıkmaz. Çocuğu, korktuğu için, istihfaf edip utandırmali ta faydasızdır. On yaşında bir çocuk tanıyorüm ki biraz sinirli olduğu için babası ona de« nize dalmayı öğretmek istiyordu. Bu- nunla çocuğu sinirlilikten kurataracağı: nı umuyordu. Fakat çocuk zorla yüzmae öğreneceği yerde gündüzden maada ge- geleri de yatağında suda boğuluyormuş gibi kâbuslar geçirmeyi âdet etti. Başka bir kız çocuğuna da bisiklet al- mışlardı. Çocuk makineye binmekten si- nirlendiğini söyledikçe etrafındaki bü- .yükler onunla alay ediyorlar, bisikletten korkmanın ayıp olduğunu söylüyorlardı. Kurtuluüş yolu olmadığını gören çocuk kendi kendine münasip bir baş ağrısı ve baş dönmesi uydurdu. Ne zaman hbisik- letten bahsolunsa çocuğu hemen büu ra- hatsızlıklar yakalayıveriyordu. Bu saye« de çocuk kendini «korkak> diye eğlenil- mekten kurtarmış, herkesin merhameti- ni uyandırmış bulunuyordu. Annesi beyhude yere ona birçok gü- zel şeyler vâdetti. Nafile hiçbir şey kü. çük kızı bir daha bisiklete yanaştıra- madı, Eğlenmeler, vâdler ve zorlamalar çocuğa cesaret verceği yerde onu hem hem kendini, hem de etrafındakileri al« datmaya sevketmişti. Bir çocuk korktuğu zaman yapılacak? en iyi şey onun için, neden korktuğunu bulup meydana çıkarmaktır. Meselâ; acaba düşmekten mi korkuyor. Yoksa suyun yüzüne çarpmasından mı ginirles niyor ve saire... Neden? Bunu anlayınca çocuğa korkusunun büsbütün manasız ve gülünç olmadığını fakat tehlikeyi biraz fazla izam ettiğini göstermeli. Bu hususta söz, pek fayda vermez. Ça cuğa bunu bilfiil isbat etmeli. Ayni şekilde meselâ ağaca çıkmaktan korkan Ççocuğu ele alalım. Bu- çocuğun ağaca çıkmasında ısrar etmeyi tamamis- le bir tarafa bırakıp onu önce bahçede, çıkılması gayet kolay olan bir parmaklı- Ba, birkaç basamak yüksekliğinde bir yere tırmanmaya alıştırmalı. Bunü kor- kusuzca yapmaya başladı mı en kısa, en kuvvetli ve çıkılması en kolay bir afaca tırmanmaya teşvik etmeli. Her sefer biraz daha yükseğe tırmana tırmana ni- hayet bir daldan öbürüne tek elle, hiç bir yerine bir zarar gelmeden geçebile- ceğine iyice inanır. Bu tedrici alışma ve öğrenme neticesinde bir gün evvelce çık- maya korktuğu ağaca kendiliğinden koör- kusuzca;, emniyet ve kuvvetle çıkar. Birçok korkuların önü bu üuşsulle alına- bilir. Çünkü: Çocuğu korktuğu şeye - basitten ve en kolayından başlayarak « yavaş yavaş alıştırırken onu < korktuğu şeyi yapmaya zorlayan anne veya baba gibi - korkunun kucağına atmış olmuyo- ruz. Bilâkis her tecrübede çocukta o şa« yi zarar görmeden,. yapabileceğine dair bir kanaat uyandırıyoruz. Bu suretle kolay bir denemeden sonra ikinci ve da- ha zor bir tecrübeye çocuk istekli ola- rak başlar ve bâşa kadar götürmekte ce- saret gösterir. Çünkü: Bir evvelki tec. rübenin pek iyi neticelendiğini görmüş- tür. Bu suretle korku ve hayallerini kon- trol altına alması için biz çocuğa bir yar- dımcı oluyoruz. —