Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
YU Si BaBAn ğ v SADA .şır (2). Sizi çoh sever. Siz bizim uşak- .. hammısı meettel - -ben de size uzaktan âşık olmışam val- -laha ahdetmişem ki sizi tapam ve aya- habbet ve teveccühüne teşekkür ettim. “vesaireyi söyledim. İşi bu kadar büyüt- “meğe mahal olmadığını söylemekte Fe- ,rid de bana yardım etti; fakat, Allaha — na etmeğe imkân olmadı. Bu coşkun - Kemal paşa bizim de atamızdır. Siz biz- “den çok yahşi şeyler örgeşirler; gerek -ki ben de ahdimi yerine getirem! 17 inci Azerbaycanda — Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — Bir gün Baküye gelmiş ve her hangi bir sebeple eve uğramıştım. Arkamdan kapının önüne resmi elbiseli bir Çeka memurunun geldiğini gördüm. İçeri girmek için nezaketle izin istedi “ buyurun! ,, dedim. F No. 18 —— kısım son İtftihatçı Genç Musa — Hanlı, — benim en çok sevdiğim bir — tale - bemdi. Hayatımda çok zeki, ça - lışkan talebe gördüm; fakat bir kaç ay içinde Musa Hanlı gibi büyük bir ileri hareketi yapan talebe olabileceğini, bir kere bile düşünmüş değildim. O kadar değerli bir gençti. Bugün o da, bir çok- ları gibi, Türk olarak, Türklük duygusunu, hayatının en aziz duygusu tanıyarak çoktanberi, göz- lerini — hayata ebediyen kapa - miş bülüunuyor. İnce ve uzun boyu, es- mer çehresi ve içinden zekâ fışkıran kara gözlerile, onun o ilim âşığı hayali gözlerimin önünden hiç bir zaman si- linmemiştir. Musa Hanlı'nm babası, bizim İstan- bul kelimesini tereddüdle kullanarak «efendim» diye devam etti: — Benim sizden bir ricam var: Ge-! rek ki ben sizin ayağınızı öpemi..- — Nasıl? — Evet, gerek ki ben sizin özünüzün ayağınızı öpem... Ben böyle ahdedip and içmişem! — Neden ötürü? — Size razılığımı (1) göstermekten ötürü. Ben hayrette idim; ne diyeceğimi şa- şırmıştım. O, anlatıyordu: — Benim oğlan hemişe sizden danı- lara elle (3) yahşi şeyler örgetirsiz ki (4) kaluplar. Bene '(5) sizin barenizde ele şeyler dedi ki ğınızı öpemi! Bu' bâbadaki hissiyatın temizliği be- | ni ve Feridi rikkate düşürmüştü. Mu- Burada benim yaptığım şeyin bir vazi- feden başka bir şey olmadığımı vesaire “ahdetmiş olan bu heyecanlı adami ik- 'Türk and içmiş, andını yerine getirme. ğe mecburdu! — Siz bizim böyüğümüzüz, diyordu; lerin hamımızı ölümden kurtardınız. 'Türk koşunu gelmese Ermeni komite- cileri bizi kesecehlerdi. İndi de sen bi- zim uşaklarımızı yahşi okutursun; sen- Tren ineceğimiz istasyona gelinceye kadar mücadele devam etti. Bütün bu saydığı sebeblerden dolayı andını yeri- ne getirmek için ısrar ederken çıktık. Bu istasyondan biz Bizovnaya gide - cektik, o da Merdekan'a, Biz, ekseriya, iki tekerlekli köy arabalarına binerdik, Fakat, bunları da bulmak güçtü. Me. Bğerse onun dört tekerlekli hususi bir (1) Minnet ve şükranımı, (2) Bahseder. " (3) Öyle. (4) Mattal, yani hayran, (5) Bana. arabasi istasyonda bekliyormuş, evvelâ bizi alıp yerimize götürmeğe karar verdi, arabaya binip yola çıktık, Yolun yarısına kadar da, ahdini yerine getir- mekte ısrar ediyordu; biz de onu bun- dan vazgeçirmeğe çalıştık. Nihayet, bizi arabasile köyümüze kadar götür- müş olmasının, hükmen, ahdin yerine getirilmiş demek olacağını kendisine anlattık ve ikna ettik. Bu temiz yürekli insanın bana karşı gösterdiği bu muhabbet, benim şahsıma değil, Türk milletine idi. İkide birde, ondan, Anadoludan, Mustafa Kemal paşadan bahsediyor ve ne söyliyeceği- ni bilemiyordu. O gün, bu hâdise benim üzerimde çok tesir etmişti. Ferid de heyecanlan- mıştı. Vaziyetimin müşkül olduğunu bilmesine rağmen, bu insanları bırakıp gitmenin doğru olmıyacağını ve hiç ol- mazsa bir sene daha -orada kalmamı isöyledi. Ben de bunun üzerine bir se- ne daha kalmıya karar verdim. ÇIKMAYA DAVET Fakat, biz insanlar, kendi irade ve kararlarımızdan ziyade hâdiselerin ve içinde 'yaşadığımız müuhitin emirlerine tâbiiz. Bir gün Baküye gelmiş ve her han- gi bir sebeble eve ufğmmıştım. Arkam- dan kapının önüne resmi elbiseli bir Çeka memurunun geldiğini gördüm. İçeri girmek için nezaketle izin istedi, «buyurun!» dedim, girdi, elinde tuttu. gu bir kâğıdı bana uzattı. Kâğıda bak- tım, benim evimde taharriyat yapmı- ya memur olduğunu gösteren bir ve. sika idi; Aylardanberi dışarda yapılan taharriyat kâfi gelmemiş, bir şeyler an- lhıyamamış olacaklardı ki şimdi de i- çerde taharriyat yapmak istiyorlardı! Köyde bulundukça, azalmış ve bir müddet beni iz'aç etmemiş olan tâkibin tekrar başlamış, ve nihayet, kendisini meydana vurarak, evime kadar girmiş olması hoş bir şey değildi. «Bakalım ar- kasından ne çıkacak?» diye memura: — Buyurunuz, vazifenizi yapınız! (Arkası var) Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetci olatı eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Şeref). Alemdarda: (Esad). Beyazıdda: (Asador). Samatyada :(Te- ofilos). Eminönünde: (Mehmet Kâzım). Eyüpte: (Hikmet Atlamaz). Fenerde: (Hüsamettin). Şehremininde: (Hamdi). Şehzadebaşında: (Üniversite), Karagüm- rükte: (Kemal). Küçükpazarda: (Hik- met Cemil). Bakırköyünde: (Hilâl), Beyoğlu cihetindekiler: A İstiklâl caddesinde: (Galatasaray). Tü- nelbaşında: (Matkoviç). Galatada: (İki. huriyet caddesinde: yoncuda: — (Zafiropulos). Firuzağada: (Ertuğrul), Şişlide: (Asım). Beşiktaşta: (Ai Rıza). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalarda: Üsküdarda: (Selimiye). Sarıyerde: (A- saf). Kadıköyünde: (Saadet, Osman Hu- lüsi), Büyükadada: — (Halk). Heybelide: yol). Fındıklıda: (Mustafa Nail). Cum- | (Kürkciyan). Kal- | (Tanaş). Nafıa Vekâletinden : 1 — Eksiltmeye konulan iş: Çarşanba ovasında Hamzalı ve dvarıâda mevcut " bataklıkların kurutulması ve Aptal ırmağı tebdili mecra ameliyatı. Keşif bedeli 114121 lira 85 kuruştur. 2 — Eksiltme: 12/8/937 tarihine rastlayan perşembe günü saat 15 de Nafia Vekâleti sular umum müdürlüğü su eksiltme komisyonu odasında kapalı zarf u- sulile yapılacaktır. 3 — İstekliler: Eksiltme şartnamesi, mukavele projesi, bayındırlık işleri genel " şartnamesi, fenni şartname ve projeyi 5 Umum Müdürlüğünden alabilirler. lira 71 kuruş bedel mukabilinde Sular 4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 6956 lira-10 kuruşluk teminat ver- mesi ve 50 bin liralık Nafia Su işlerini teahhüt edip muvaffakiyetle bitirdiğine we bu kabil su işlerini başarmakta fenni kabiliyeti olduğuna dair Nafia Vekâle- tinden alınmış müteahhitlik vesikası ibraz etmesi, " İsteklilerin teklif mektuplarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar sular Umutlm Müdürlüğüne makbüz da olan gecikmeler kabul edilmez. müukabilinde vermeleri lâzımdır, Posta- 42760 SON POSTA | nn TARİHİ TEFRİKASI — 56 — V ) Yw: ai Ve M. Raesim Özgen a * ““ çünkü., dümdüz u - zanan yerlerin boş ve issıiz. pmanzarasi ruhlarına melâl ver« mişti. Dağlarda, iniş inerek, yokuş çıka « rak, her saatlerini başka bir değişiklik içinde yolculuk yor« gunluklarını oyala , yacaklardı, Böyle ol makla beraber, yok culuklarının bu kis« mında, en çetin tâ « bii ârızalarla karşı- laşacaklar.. tehlike-« lerle dolu yerler a « şacaklardı, Dağların göbeği « ne dalan ilk geçidin eteğine geldikleri za j nan, yol o kadar â- rızalandı ki, ester « lar, erzaz yolcu mez oldular. Eşya « lar, erzaklar, yolcu jadedine göre bohçalara taksim olun -« | dular. Ve her biri, bunlardan birini yük lendiler. Esterler de, orada, kendi hal- lerine terkedildiler. Buradan itibaren, kafilenin önüne dağ yolculuğunun usulünü.. tehlikeli yerlerini keşfedip onlardan sakınmak yollarını yalnız - © biliyordu. Ondan sonra Rüstem yürüyor.. en nihayetteki bir hizmetçinin önünde, diğer hizmet- çinin arkasında kâhin gidiyordu. Hu- rap.. yürüyüşe başlamadan evvel, ar- kadaşlarına, şöyle mühim bir ihtarda bulundu; * : — Ayaklarınızı, benim bırakacağım izlerden başka bir- yere basmayınız! Kar tabakasının en dayanıklı yerleri o izler üzerindedir. Söylediğime dikkat etmezseniz, yanlışlığınızi hayatınızla ödersiniz. Yokuşu, oldukça kolay çıktılar; fakat inişte, müthiş zorluklara uğradılar. Hu- rap, yolunu bildiği için, Karyok mâbe- dinden, bir yığın ip almıştı., Bu ipleri |her birinin beline, hepsini de bellerin- deki iplerden geçirdiği diğer iplerle birbirine bağladı. Böylece, birinin ma- ruz kalacağı bir tehlike, ötekilerinin yardımı ile derhal önlenecekti, İniş.. pek müthiş dik bir uçurumun kenarında devam ediyordu. Bin metre ne bakanların başlarını döndüren bu uçurum, bir muazzam kayanın içinde oyulmuş korkunç bir çukurdu. Bu uçu- rumun kenarında yürüyen yolcuların geriye gitmelerine imkân yoktu. Yo - kuş yukarı atılacak Her adımı, ölüm karşılardı. Bundan dolayı, inmeye baş- lıyanlar, ne olursa olsun, nihayete ka- dar inmeye mecbur bulunuyorlardı ve ihtiyatlı indikleri takdirde selâmete çıkabilirlerdi. Hurap, işte böyle bir ih- tiyata lüzum gördüğü için, hepsini, ip- lerle birbirine bağlamıştı. Yolcular, bu iplerin sayesinde, buzlarda kaydıkları, .düşmek tehlikesi geçirdikleri zaman müvazene temin ediyorlardı. Uçuru - mun yarısında, biraz dinlenmek için mola verdiler,. ; İstirahate geçtikleri yer.. bir buz ta- ibakası ile mestur bir kaya çıkıntısı i- di. Burası, pek te barınılacak bir yer 'değildi; ama, biraz dinlenmelerine ya- rıyabilirdi. Bu çıkıntı, epeyce uzun i- diyse de, yolcuların oturdukları geniş- lik kismi, ancak, dört metre kadardı. Bu darlık yüzünden, on yolcu birbiri- ne sıkışarak oturmuştu. Tabiatile, bir- birine bağlanmış olan ipler, lüzumu â- nında, müvazene temin edecek şekilde gergin durmuyordu. Kâhin.. fazla yorulduğu için, otur- duğu yerde, arkaya doğru, buzun üze- rine uzandı. Bir müddet, böyle, sırtüs- tü dinlendikten sonra, doğrulmak iste- di. Doğrulurken, buz üzerinde, birden- bire kaydı. Bu kayma, o kadar âni ve Hurap kendisini kayay Hurap geçti. Bu sarp, buzlarla örtülü. kadar genişlikte dibi görünmeyen, içi-| bğladıktan sonr yere yattı ve hizmetçilere de baldırlarından sımsıkı tutmalarını söyledi , Kâhinin ferya dımı işittikleri zaman felâketi anladılar çabuk oldu, ki.. onun iki tarafındaki İhizmetciler, ancak, bellerindeki iple- rin çekildiğini ve kendilerinin bir sar- sıntı ile sarsildıklarını hissettikleri.. aynı anda kâhinin feryadını işittikleri zaman felâketi anladılar. Hizmetciler, vaktinde kendilerini toplıyarak arkaya doğru dayandıkları için, kâhinle bera- ber sürüklenerek uçuruma kaymadı- Jlar. Hizmetciler de, kâhinin arkasından kayıp uçuruma yuvarlansalardı, mu- hakkak, bütün yolcuları birbirine bağ- dlıyan iplere asılacak olan ağırlık, hepsi- ni de ölüme sürükliyebilirdi. İki hizmetcinin tetik davranması ile büyük tehlikenin önü alındıysa da, kâ- hin, belinden iki hizmetciye bağlı oıdu- ğu ipin ucunda, uçurumun ağzında asılı kaldı. Biçare, korkudan o kadar ken. dinden geçmişti, ki bağırıp çağırmıya bile kudret bulamıyordu. Rüstem., o iri vücudü ile yerinden kımıldanacak halde olmadığı için böy- le buz üstündeki tehlikelere karşı alı- nacak tedbirleri bilmediği için, yerlerin den fırlıyacak gibi açılan gözlerini Hu- rapın yüzüne dikti. . : Hurap.. bu gibi yerlerde çok dolaş- mış, idman peyda etmiş bir sergüzeştci olduğu için, vaziyetin nezaketini bir anda kavradı, (Arkası var) . İnhisarlar Umum meye konulmuştur. minat 18160 liradır. Müdürlüğünden: I — Malatyada tesis edilecek Tütün Atölyesi ' binası ve müştemilâtı kapalı zarf usulile eksilt- II — Keşif bedeli 360231,67 lira, muvakkat te- IH — Eksiltme 3-VIN-937 tarihine rastlıyan Salı günü saat 15 de Kabataşta İnhisarlar Levazım yapılacaktır. liralık bir binayı taahhüt lâzımdır. bizzat Mimar veya Mühendis veya yukarıdaki şeraiti haiz bir Mimar veya Mühendisle şerik ol- duklarına dair noterce musaddak vesaiki eksilt- me gününden n az 3 gün evveline kadar İnhi- sarlar İnşaat Şubesine ibraz etmeleri ve eksiltme- ye iştirâk edebileceklerine dair vesika almaları VI — Mühürlü teklif mktubu, kanuni vesaik, şartname, keşifname vesair lüzumlu evrak ile eksiltmeye iştirâk vesikası ve muvakkat teminat akçesini ihtiva edecek olan kapalı zarflar eksilt- me günü en geç saat 14 e kadar yukarıda adı ge- çen Alım Komisyonu Başkanlığına makbuz mu- kabilinde verilmiş olmalıdır. “4158,, ve Mubayaat Şubesindeki Alım Komisyonunda IV — Şartname, keşifname, proje vesair münaka- sa evrakı 18,02 lira mukabilinde hergün İnhisar- lar İnşaat Şubesinden ve Ankara Malatya Baş- müdürlüklerinden alınabilir. V — Müteahhitlerin Nafıa Vekâletinin 937 se- nesi müteahhitlik vesikasını ve lâakal 200000 etmiş bulunduklarına ve