30 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i 5 K l VA soN PÖSTAT” fı_ı . | Hergün Dünya ı'îtı_s;ğ;_;ıtmı Beynelmilel ölçüde Teşkilâtlandırmak Mümkün mü? Yazan: Muhittin Birgen - — ünyada siyasi bir sulh devri tesis etmek için her şeyden evvel. ik- tısadi bir sulh tesisine ihtiyaç olduğunu, devlet adamları ile dünya hayatında bü- yük roller oynıyan mali ve iktisadi te - şekküllerin müdürleri çok iyi biliyorlar; eğer arz üzerinde yaşıyan insanların mensup oldukları siyasi ve milli gruplar arasında iktisadi haklar daha iyi taksim edilmiş ve iktisadi adaletin tevzii işi bu- günkünden daha makul bir nizam altına alınmış olsaydı, elbet bugün dünya si - yaseti daha sakin bir hayat yaşıyabilir ve Londrada dünya sulhunu muhafaza et - mek için toplanmış buğjunanlar, aylardan- beri dönüp dönüp içinden bir türlü çıka- madıkları girdaba düşmüş bulunmaz - lardı. Bu hakikatin alâkadarlarca çok ma - lüm olmasından dolayıdır ki, bir zaman- danberi, dünya iktisadiyatını beynelmi- lel bir ölçüde teşkilâtlandırmak, yahut milletler arasında mevcut iktisadi mâ- niaları bertaraf etmek fikri etrafında bir hayli şeyler söyleniyor; bilhassa iktisa- di kalkınmalarını yapmış ve 929 danbe- ri ıslanan tuzlarını kurutmuş olan mem- leketler, bu fikirdeh çok bahsediyorlar; yeni buhranlara düşmemek için, mal ih-| racına çök muhtaç olan Amerika ve İn- giltereden çıkan bu fikir etrafnda, büyük demokrasi, büyük maliye ve büyük sa - nayi memleketlerinde aylardanberi bir takım konuşmalar oldu. Nihayet Van Zeeland Amerikaya kadar gitti, geldi, İngiltere hükümetinin kulağına bir ta - kım şeyler söyledi ve bir kaç gün sonra da Belçika kralı, başvekiline bir mektup yazarak bu işleri tanzim için teşebbüse geçmesini tavsiye etti. , * Her şey gösteriyor ki Van Zeeland böy- bir teşebbüse girişecektir. Hattâ, neşre- - Cdilen haberlere göre/'yakında toplana - cak olan Milletler Cemiyeti konseyinde bu meseleden bahsedilecektir. Şu halde, fikir, konuşma ve hazırlık devrinden ha- reket devrine geçiliyor demektir. Allah alâkadarlara muvaffakiyet versin. Fakat, biz zannediyoruz ki diplomâat - lar, büyük devlet adamları ikinci bir fan- tezi devrine giriyorlar; birinci fantezi - nin, Milletler Cemiyetinin siyasi sahada geçirdiği tekâmül, bu müessesenin ver - diği neticeler, kendilerini henüz gaflet uykusundan uyandırmamış olsa gerek - tir ki bu defa da ona benzer iktisadi fi - kirlerin peşine düştüler. Halbuki, dünya nın iktisadi kuvvetleri bugünkü taksim içinde bulundukça, arz denilen tabiat parçasının karaları ve denizleri bugünkü siyasi taksimat şekillerine ve bugünkü hâkimiyet mıntakalarına ayrılmış bulun- dukça ve nihayet bü tabiat parçasının göğsünde sakladığı servetler, bugünkü ellerde dönüp dolaştıkça dünyada, enter- nasyonal bir iktisadi adalet tesisine im- kân yoktur. : Bunun için, Van Zeeland'ın girişmek üzere bulunduğu tecrübenin faydalı ne- ticeler vereceğine şimdilik pek az inana- cak olanlardan bulunuyoruz. * Van Zeeland ortaya bir proje atacak, yahut bir projeye esas olmak üzere bir takım fikirler izah edecek; bunları her- kes dinliyecek ve herkes takdir edecek; dünyanın bütün neşriyat vasıtâları bu fi- kirlerden bahsedip herkes Belçikalı dev- let adamını alkışlıyacak; bu hava içinde yeni bir komisyon kurulacak; bu komis- yona belki de bütün memleketler işti- rak edecekler. Fakat, iş müsbet neticeler ,almak sahasına geçince, herkes bir ih - Hai Resimli Makaâle: X İyi fikir, iyi kelime ile ifade edilirse makbuldür $& “ edemez, yahut ta muhatabını incitir. Bir insanıni düşüncesini ifade için müracaat edebilece- ği muhtelif şekiller vardır, fakat bu muühtelif şekiller a- 'rasında döğru olanı yalnız bir tanesidir. Bütün diğerle- rinde mutlaka eksik bir nokta vardır, Y İyi bir mütaleayı ortaya koyabilmek zaman sarfediyorsanız, o mütaleanın doğru şekilde ifade- si yolunu bulmak için de o kadar düşününüz: Eyice tar- tılarak verilmemiş bir hüküm ne kadar yanlışsa, incelen- meden söylenmiş bir cümle de o kadar yanlıştır. ya fikri -iyi ifade için ne kadar S OÖÜZ Londrada zenginleri Soyan doktorlar Varmış!.. L Doktor Kornin isminde bir İngilizin neşretmiş olduğu bir kitap bütün Lon- dra doktorları arasında büyük bir fır- tına koparmıştır. Doktor kitabında Lon dranın Aristokratlar mahallesi olan ,West - Ena'da bazı zenginlerden bazı doktorların nasıl para.- çektiklerini ya- Zzarak diyör ki: «— Aramızda bir hayli vicdanlı dok- torlar var. Fakat bir çokları hakiki bi- rer çakaldırlar. Bu çakallar hasta ol - duklarını zanneden zengin melânkolik- ere kene gibi yapışırlar. Bu zavallılar - da bir türlü mevhum hastalıklar oldu - Bunu söylerler. Taktir edilmiş su ile en jeksiyon, yahut mevcut olmıyan apan« disit ameliyatları yaparlar. Bir doktor hastasını soymakla kalsa iyi.. kendisi gibi çakallara da bu melân- 'kolik hastayı göndererek, söylemekten utanıyorum, meslekdaşlarının soygun - |euluğuna yardım ederler!» Gözleri görmeyen heykeltraş Moskovada plâstik san'atlar müze - sinde teşhir edilmekte olan heykeller arasında, yedi dansözden mürekkep bir heykel grupu vardır. Bu grup, Bayan Lina Po'nun bir eseridir. Lima Po, Kief baleft mektebini çok iyi bir derece ile bitirmiş ve mehareti ile Kief tiyatrosunda dikkati çekmeğe baş lamiştır, Fakat önünde parlak bir san- ARASI KERGON BİR FIKRA Boşuna aramayınız Meşhur dalgınlardan biri bir ak- şam bir dostunun evine gitmiş, geç zamana kadar orada oturmuş, sonrüa gene kendi evine dönmüştü. Evinde sigara içmek istedi. Tabakasını ara- dı, bulamadı. Nerede bırakmış oldu- ğunu düşündü: — Her halde, dedi, dostumun evin- de kalmış olacak! Bir mektup yazdı: «ÂAziz dostum, ! y Tabakamı sizin evde unutmuşum, Uşağıma verip bana gönderiniz.> Mektubu koyacak bir zarf ararken Ş, tabaka eline geçti. | mektüba şöyle bir cümle ilâöe etti: «Mektubu koymak için bir zarf arı- yordum. Tabakam elime geçti. Bo- şuna aramayınız!.» | * — $ Maden kömüründen Yapılan bir Saray tinde Wilyamson şehri ticaret odasının ründen yapılmıştır. Bunun için sarfe - dilen maden kömürünün miktarı 56 tondur. Bu çok yüksek «Siyah elmas» sarayı son günlerde tamamlanmış ve içi de çok süslü bir surette tefriş edil- miştir. İşin en, garibi bu göklere yeti - şen muazzam kömür sarayının yangın tehlikesine karşı sigortaya da konul - masıdır. Siyah elmas sarayını yapan şirket kullandığı bir madde ile maden kömü- Fünü yanmaz bir hale getirdiğini iddia etmektedir. at hayatı açılmış olan Lina Po, 1934 te hastalanmış ve çok uzun süren bu has- 'talık neticesinde gözleri kör olmuştur. Lina Po, daha hastanede iken heykel - traşlıkla uğraşmağa başlamış ve bu sa« ihadaki ilk eserleri, mütehassısların dik kat ve takdirini celbeylemiştir. -Lina Po, hastaneden çıktıktan sonra, niha - yet birinci sınıf bir heykeltraş olmuş- tur. Bunun - üzerine | Amerikanın cenubi Virginia eyale « yeni binası baştanbaşa maden kömü - NDA Eski kocasının Kapısı önünden Ayrılmıyan kadın —Amerikalı Jeneviyey Jonson ismin- de bir kadıncağız —Amerikanın küçük şehirlerinden biri olan Zargmonand'da oturmaktadır. İki ay evvel kocasından mahkeme kararile ayrılmıştır. Hâkim kocasını kendisine haftada 6 dolar ver meğe mahküm etmiştir. Fakat aradan bir iki ay geçtiği halde koca bu nafa - kayı hiç bir şekilde eski karısına ver - memiştir. Kadın bu vaziyet karşısında derhal bir iskemle almış, kocasının yatıp kalk- tığı anasının evinin kapısı önüne koy-« muş, oturmuş ve hiç — kalkmamıştır. İlk zamanlarda halk bu kadının niçin bu kapıda oturduğunu — anlayamamış, gelip geçerken kadına acayip — acayip bakmıştır. Fakat mesele anlaşılınca bü tün şehir halkı bu inatçı kadını gör - meğe koşmuştur. Eski karısının bu şe- |kildeki ültimatomunu gören koca da, bu inadında ısrar ettikçe eski karısına para vermiyeceğini bildirmişse de bir netice alamamıştır: v A *ri Şimdi; Amerikalı kadın, tıpkı Hint fakirleri ğibi iskemle üzerinde- gece gündüz oturmaktadır. Bazan ayağa kal- kıp kolunu, bacağını oynatmakta, bu - rada uyumakta, burada yiyip içmekte- dir. İnadın şaheserini gösteren bu kadın yüzünden şimdi bu küçük şehir bir tu- rist hücüumuna uğramıştır. Kadını gör- mek için Amerikanın dört tarafından binlerce seyyah akın akın Zargmond'a gelmektedir. ——— tiraz kaydı dermeyan edecek, her taraf- | tan başka bir proje çıkacak ve nihayet, | bu yeni fikirde İspanya işlerine karışma- ma komisyonunda olduğu gibi, herkesin | üzerinde ittifak ettiği, fakat, bir türlü| kendisine bir şekil veremediği güzel bir | hayalden ibaret kalarak Madrid etrafın- da harp devam edecektir! Niçin? Sebep gayet basittir. Yirminci asır cemiyetini servet sahibi ve prole - tarya diye iki sınıf insana ayırtan sebep- leri, aynen enternasyonal cemiyet ara - sında da görebiliriz: Bir tarafta dünyanın iptidai maddelerine mebzülen sahip ve malik olan milletlerle, öte tarafta bün- (Devamı 3 üncü sayfada) nedense Âvrupa malını yazmıştır. — Bu ilâç yok. dedi. — Nerede buluruz, sualine de!: ze bu ilâcın yerlisini yazsın. Hasta gittiği eczacıya reçeteyi uzatınca eczacı: — Bana kalırsa bulamazsınız, doktorunuza söyleyin si- Eczacı doğru söylemişti. Fakat hasta şöyle düşündü: — Eczacı yerli ilâç satmak gayretile bana yok dedi. Hiç yerli ilâç Avrupa malı ilâcın tesirini yapabilse dok- İSTER İNAN İSTER İNANMA! - İSTER İNAN İSTER İNANMA! Bir arkadaşımızın hastası methini işittiği bir doktora |gitti. Muayene oldu ve doktor eline bir reçete vererek ec“ * zaneye gönderdi. Doktorun yazdığı ilâç bir Avrupa müs - |tahzarıdır. Bu ilâcın yerlisi de vardır, Fakat doktor her hepsinden de: vap alamadı. doktor bu tor bana Avrupa ilâcı yazar mıydı? —- Arkadaşımız hastasını yerli ilâcın da Avrupa ilâcı ka - dar mükemmel olduğuna inandırmaya muvaffak olamadı, Hastanın bu ilâcı buldurmak ısrarı karşısında da İstan- bulda ne kadar eczane, ecza deposu, şimdi ıtrıyatcılığa başlayan dükkân. varsa hepsini dolaştı, — Bu ilâç yoök bayım, beyhude üzülüyorsunuz, beş se- nedir memlekete gelmiyor. Yerlisini alınız! dan başka 'ce Buna rağmen hastanın kanaati değişmiş değildir, o hâlâ: — Hiç burada bulunmasa, tesiri yerli ilâcın ayni olsâa ilâcı yazar mıydı? demektedir. yi eskiden ilâç satan, * —"ı Ğ T m Söğün Kisaki | Yazı Çok Olduğu için Bugün Konamadı Memleket Röportajları YT (Baştarajı 1 inci sayfada) | Aydında sıcaklar yüzünden akşa * mın saat dördüne kadar sokaklar ten- hadır. Yalnız iş adamları, hükümet me” murları sokaklarda görünüyor. Manisa- da da vaziyet ayni... Akşama doğru ha- fif bir rüzgâr çıkınca, dağı saran kızgıll hava şehre yayılarak halkı fena halde — bizar ediyor. Denizli halkının şikâyeti fazla değil- — dir. Halk tarlalarına çekilmiştir. Ova ” | ya çekilenlerin . zevklerine pâyan yok. Orada yaz İstanbulun sonbaharındat! ’I biraz daha iyidir. K İzmire gelince: k Canı yandığı için İzmirin yazdan de- vamlı bir şikâyeti var. Gölgede 38 - 4 — dereceyi bulan yakıcı sıcaklar halki müteessir etmekle beraber korkutmu “ | yor. Asıl korkulan nokta, hava tazyi * kinin artmasıdır. Hava tazyikinin arte ması, halk arasında zelzeleye başlan * giıç sayılır. Hava biraz sıkıcı oldu mü herkes birbirinin yüzüne bakıyor. Zel- — zele korkusu halkı öyle sarıyor ki. Ev- velki gece saat on bir sularında hafif bir zelzele farkedilince hemen herke « — sin rengi attı Akla gelen başa gelir, dedikleri gibi zelzele de vehimlerin ü * zerine kapkara bir korku gibi çöktü. Halkımızın korkmakta hakkı var. | Dün gece yarısından sonra 1,47 ve 3.15 de iki defa zelzele olunca iş ciddi- ye bindi. Evlerinden şüphesi olanlar, | yazın tarasalarda yatanlarda renk kal” | madı Yataklar yavaş yavaş evlerin alt w kat odalarına naklediliyor. A Şiddetli sıcaklardan mahsullerin bi» le şikâyeti var. Yağmur düşmeyince bir. Kkisım mahsuller epeyce zararla karşı * « laştı. İşin garibi şu ki, bugünkü halde tarlalarda iki kısım mahsul var. Biri: Yağmur istemiyen üzümler ve incirlerdir. Hâvalar çok sıcak gittiği İ- çin üzüm mahsulü vaktinden üç hafta | önce idrak edildi. Şimdi sergiler başla'; mıştır. Üzüm mahsulü sergide iken yağmur düşerse memleketin on milyon — lirası mahvolur. İncirler için de ayn! mahzur vardır. Yağmur incirleri kurt« landırır. . Diğeri: Yağmur isteyen tütün mah * sulüdür. Köylümün gücü tarlasını su “ lamağa, tütün mahsulünü dilediği şe - kilde bakmağa müsait değildir. İş Tans rının yağmuruna kalmıştır. Yağmur yâ — ğarsa on iki milyonluk tütünlerimîz_ig l kazanacağız. Ancak tütünler için bir t& — selli noktamız vardır. Mahsul bereket- lidir, Üzüm mahsulünün sonu eylülün — on beşinde alınacaktır. Hemen şimdi — yağmur düşerse üzümün zarârı az ola” cağı gibi tütün tarlalarını altm ren kaplar. Eğer yağmur eylülün on be « | |diğer yerlerde de şimali istikamette " şinden sonra düşerse bu takdirde üzüm — mahsülünü kazanırız. Tütünler -geç Ö© olsa inkişaf imkânını bülurlar. AĞ Görülüyor ki yağmur istemiyen ü ” | züm mahsulile yağmura ihtiyacı olâff_. l tütün mahsulünün menfaatleri karŞl_ Vi laşıyor. Menfaat meselesi tarlada pile' | hüküm sürüyor. Adnan a| BUGÜN ' | A | «Ü İ $ Hava mütehavvil ve bulutlu — — Dün hava mütehavvil ve bulutlu 0197 — rak geçmiştir. Rüzgârlar şimal istikt” metinden saniye- de azami 6 metre sür'atle lesmiştir. Hava tazyiki 756 yı göstermiştir. En fazla sıcaklık 30, en az. sıcaklık UNU ta 20 olarak kaydedilmiştir. ı:gî;â“ Bugün yurdumuzun Trakya ve gef mıntakalarında gökyüzünün açık, dil l yerlerde bulutlu - geçmesi, rüzgârlar, — cenübi Anadoluda cenubi, Egede Eagf; , B 4, muhtemeldir. R ü ta kuvvette esmesi ” Güneş 454 — Öğe £ izîî: İkindi 16317 — Akşam £ İ& : Yatsı —: 21.21 — İmsak : 2" V Rümf sene 1953 — Arabi sane 1550 VĞ

Bu sayıdan diğer sayfalar: