4 RİSıylı'“ K lr Hergün aç ee — Dünya iktısadiyatını Beynelmilel ölçüde Teşkilâtlandırmak Mümkün mü? Yazan: Muhittin Birgen - — ünyada siyasi bir sulh devri tesis etmek için her şeyden evvel ik- tısadi bir sulh tesisine ihtiyaç olduğunu, devlet adamları ile dünya hayatında bü- yük roller oynryan mali ve iktisadi te -| şekküllerin müdürleri çok iyi biliyorlar €eğer arz üzerinde — yaşıyan mensup oldukları siyasi ve milli gruplar | #rasında iktisadi haklar daha iyi taksim edilmiş ve iktisadi adaletin tevzii işi bu- günkünden daha makul bir nizam altına alınmış olsaydı, elbet bugün dünya &i - yaseti daha sakin bir hayat yaşıyabilir ve Londrada dünya sulhunu muhulaza et - mek için toplanmış buğşınanlar, aylardan- beri dönüp dönüp içinden bir türlü çıka- insanların | madıkları girdaba düşmüş bulunmaz - lardı. Bu hakikatin alâkadarlarca çok mg - Jüm olmasından dolayıdır ki, bir zaman- danberi, dünya iktisadiyatını beynelmi. lel bir ölçüde teşkilâtlandırmak, yahut milletler arasında mevcut iktisadi mâ- niaları bertaraf etmek fikri etrafında bir hayli şeyler söyleniyor; bilhassa iktisa- di kalkınmalarını yapmış ve 929 danbe- Ti ıslanan tuzlarını kurutmuş olan mem- leketler, bu fikirdeh çok bahsediyorlar; yeni buhranlara düşmemek için, mal ih- racına çok muhtaç olan Amerika ve İn- giltereden çıkan bu fikir etrafnda, büyük demokrasi, büyük maliye ve büyük sa - nayi memleketlerinde aylardanberi bir takım konuşmalar oldu. Nihayet Van Zeecland Amerikaya kadar gitti, geldi, İngiltere hükümetinin kulağına bir ta - kım şeyler söyledi ve bir kaç gün sonra da Belçika kralı, başvekiline bir mektup yazarak bu işleri tanzim için teşebbüse geçmesini tavsiye etti. * Her şey gösteriyor ki Van Zeeland böv- bir teşebbüse girişecektir. Hattâ, neşre. dilen haberlere göre/yakında toplana - cak olan Milletler Cemiyeti konseyinde bu meseleden bahsedilecektir. Şu halde, fikir, konuşma ve hazırlık devrinden ha- reket devrine geçiliyor demektir. Allah alâkadarlara muvaffakiyet versin. Fakat, biz zannediyoruz ki diplamat - lar, büyük devlet adamları ikinci bir fan- tezi devrine giriyorlar; birinci fantezi - nin, Milletler Cemiyetinin siyasi sahada geçirdiği tekâmül, bu müessesenin ver - diği neticeler, kendilerini henüz gaflet uykusundan uyandırmamış olsa gerek - tir ki bu defa da ona benzer iktisadi fi - kirlerin peşine düştüler. Halbuki; dünya nın iktisadi kuvvetleri bugünkü taksim içinde bulundukça, arz denilen tabiat parçasının karaları ve denizleri bugünkü siyasi taksimat şekillerine ve bugünkü hâkimiyet mıntakalarına ayrılmış bulun- dukça ve nihayet bu tabiat parçasının Bgöğsünde sakladığı servetler, bugünkü ellerde dönüp dolaştıkça dünyada, enter- nasyonal bir iktisadi adalet tesisine im- kln yoktur. Bunun Van Zeeland'ın girişmek üzere bulunduğu tecrübenin faydalı ne- ticeler vereceğine uimdiliğ Pek az inana- cak olanlardan bulunuyoruz. 'da Van Zeeland ortaya bir proje atacak, yahut bir projeye esas olmak üzere bir takım fikirler izah edecek; bunları her- kes dinliyecek ve herkes takdir edecek; dünyanın bütün neşriyat Vasıtâları bu fi- kirlerden bahsedip herkes Belçikalı dev- | Tet adamını alkışlıyacak; bu hava içinde yeni bir komisyon kurulacak; bu komis- yona belki de bütün memleketler işti- rak edecekler. Fakat, iş müsbet neticeler | almak sahasına geçince, herkes bir ih -| tiraz kaydı dermeyan edecek, her taraf- | tan başka bir proje çıkacak ve nihıye!': bu yeni fikirde İspanya işlerine karışma- ! ma komisyonunda olduğu gibi, | üzerinde ittifak ettiği, fakat, bir türlü kendisine bir şekil veremediği güzel bir hayalden ibaret kalarak Madrid etrafın- | da harp devam edecektir! | Niçin? Sebep gayet basittir. Yirmincli ; aştır cemiyetini servet sahibi ve prole -| tarya diye iki sınıf insana ayırtan sebep- leri, aynen enternasyonal cemiyet ara - sında da görebiliriz: Bir tarafta dünyanın iptidaf maddelerine mebzülen sahip - ve malik olan milletlerle, öte tarafta bun- (Deramı 3 üncü sayfada) soğ POSTA' ” Resimli Makale: D İyi fikir, iyi kelime ile ifade edilirse makbuldür 96 Bir insanıri düşüncesini ifade için mi ği muhtelif şekiller vardır, fakat bu muhtelif şekiller a- anesidir. Bütün diğerle- rasında döğru olanı yalnız bir rinde mutlaka eksik bir nokta vardır, edemez, yahut ta muhatabını incitir. üracaat edebilece- si yolunu bulmak ya fikri iyi ifada — tılarak verilmemiş İyi bir mütaleayı ortaya koyabilmek zaman sarfediyorsanız, o mütaleanın doğru şekilde ifade- için de o kadar düşününüz: Eyice tar- bir hüküm ne kadar yanlışsa, incelen- meden söylenmiş bir cümle de o kadar yanlıştır. SÖZ ARASINDA Londrada zenginleri Soyan doktorlar Varmış!.. Doktor Kornin isminde bir İngilizin pneşretmiş olduğu bir kitap bütün Lan- dra doktorları arasında büyük bir fir- fına koparmıştır. Doktor kitabında Lon idranın Aristokratlar mahallesi — olan West - Ena'da bazı zenginlerden bazı doktorların nasıl para çeküiklerini ya- Zarak diyör ki: «— Aramızda bir hayli vicdanlı dok- torlar var. Fakat bir çokları hakiki bi- yer çakaldırlar. Bu çakallar hasta ol . duklarını zanneden zengin melânkolik- ere kene gibi yapışırlar, Bu zavallılar - da bir türlü mevhum hastalıklar oldu - ğunu söylerler. Taktir edilmiş su ile en jeksiyon, yahut mevcut olmıyan apan. disit ameliyatları yaparlar. Bir doktor hastasını soymakla kalsa iyi., kendisi gibi çakallara da bu melân- kolik hastayı göndererek, söylemekten utanıyorum, meslekdaşlarının soyguün - culuğuna yardım ederler'» Gözleri görmeyen heykeltraş Moskovada plâstik san'atlar müze « sinde teşhir edilmekte olan heykeller arasında, yedi dansözden mürekkep bir heykel grupu vardır. Bu grup, Bayan Lina Po'nun bir eseridir. Lima Po, Kief balet mektebini çok iyi bir derece ile bitirmiş ve mehareti ile Kief tiyatrosunda dikkati çekmeğe baş lamıştır. Fakat önünde parlak bir san- ( FERGON BİR FIKAA || Boşuna aramayınız Meşhur dalgınlardan biri bir ak- Şam bir dostunun evine gitmiş, geç zamana kadar orada oturmuş, sonra gene kendi evine dönmüştü. Evinde sigara içmek üztedi. Tabakasını ara- dı, bulamadı, Nerede bırakmış oldü- ğunu düşündü: — Her halde, dedi, dostumun evin- de kalmış olacak! Bir mektup yazdı: <Aziz dostum, Tabakamı sizin evde unutmuşum, uşağıma verip bana gönderiniz. 3 Mektubu koyacak bir zarf ararken JŞabaka cline geçti. Bunun - üzerine mektaba Şöyle bir cümle ilâce efti: «Mektubu koymak için bir zarf ari- yordum. Tabakam elime geçti., Bo- şuna aramayınız!'.. —. Maden kömüründen Yapılan bir Saray Amerikanın cenubi Virginia eyale . töinde Wilyamson şehri ticaret odasımın | yeni binası baştanbaşa maden kömü B ründen yapılmıştır. Bunun için sarfe - dilen maden nün miktarı 56 tondur. Bu çok yüksek «Siyah elmas» sarayı son günlerde tamamlanmış ve içi de çok güslü bir surette tefriş edil- miştir. İşin en, garibi bu göklere veti - şen muazzam kömür sarayının yangın tehlikesine karşı sigortaya da konul . masıdır. Siyah elmas sarayını yapan şirket kullandığı bir madde ile maden kömü- #ünü yanmaz bir hale getirdiğini iddia etmektedir. aneseni at hayatı açılmış olan Lina Po, 1934 te hastalanmış ve çok uzun süren bu has- talık neticesinde gözleri kör olmuştur. Lina Po, daha hastanede iken heykel - traşlıkla uğraşmağa başlamış ve bu sa- hadaki ilk eserleri, mütehassısların dik kat ve takdirini celbeylemiştir. Lina Po, hastaneden çıktıktan sonra, niha - yet birinci sınıf bir heykeltraş olmuş-l tur. Bir arkadaşımızın hastası methini gitti. Muayene oldu ve doktor eline bi zaneye gönderdi. Doktorun yazdığı ilâç nedense Âvrupa malını yazmıştır. Hasta gittiği eczacıya reçeteyi Uuzatınca eczatı: — Bu ilâç yök. dedi. — Nerede bulurüz, sualine de: ze bu ilâcın yerlisini yazsın. Eczacı döğru söylemişti. Fakat hasta — Eczacı yerli ilâç satmak gayreti İSTER âği bir doktora reçete Vererek e- ir Avrupa müs - I hepsinden de: — Bu ilâç yok bayım, beyhude üzülüyorsunuz, beş se- — Bana kalırsa bulamazsınız, doktorunuza söyleyin si. | nedir memlekete gelmiyor. Yerlisini alınız! dan başka ce vap alamadı. şöyle düşündü: le bana yok dedi İNAN İSTER tor bana Avrupa ilâc: yazar mıydı? Arkadaşımız hastasını yerli ilâcın da Avrupa ilâcı ka - 1 dar mükemmel olduğuna inandırmaya muvaffak olamadı, , berkesin '| tahzarıdır. Bu ilâcın yerlisi de vardır, Fakat doktor her | Hastanın bu ilâc: buldurmak ısrarı karşısında da İstah. bulda ne kadar eczane, ecza deposu, |şimdi ıtrıyatcılığa başlayan dükkân varsa hepsini dolaştı, Buna rağmen hastanın kanaati değişmiş değildir, © hâlâ; — Hiç burada bulunmasa, tesiri yerli ilâcın ayni olsa Hiç yerli ilâğ Avrupa malı ilâcın tesirini yapabilse dok- 'dokwr bu ilâcı yazar mıydı? demektedir, İNANMA! Eski kocasının Kapısı önünden Ayrılmıyan kadın Amerikalı Jenevryev Jonson ismin. de bir kadıncağız Amerikanın küçük şehirlerinden biri olan Zargmonand'da oturmaktadır. İki ay evvel kocasından mahkeme kararile ayrılmıştır. Hâkim kocasını kendisine haftada 6 dolar ver meğe mahküm etmiştir. Fakat aradan bir iki ay geçtiği halde koca bu nafa - kayı hiç bir şekilde eski karısına ver - memiştir, Kadın bu vaziyet karşısında derhal r iskemle almış, kocasının yatıp kalk- tığı anasının evinin kapısı önüne koy: müuş, oturmuş ve hiç — kalkmamıştır. İlk zamanlarda halk bu kadının niçin bu kapıda oturduğunu — anlayamamış, gelip geçerken kadına acayip — acayip bakmıştır. Fakat mesele anlaşılınca bü tün şehir halkı bu inatçı kadını gör - meğe koşmuştur, Eski karısının bu şe- ldeki ültimatomunu gören koca da, bu inadında ısrar ettikçe eski karısına vermiyeceğini bildirmişse de bir netice alamamıştır. Şimdi, Amerikalı kadın, tıpkı Hint fakirleri gihi iskemle üzerinde - gece gündüz oturmaktadır. Bazan ayağa kal- kıp kolunu, bacağını oynatmakta, bu . rada uyumakta, burada yiyip içmekte- dir. İnadın şaheserini gösteren bu kadın yüzünden şimdi bu küçük şehir bir tu- rist hücümuna uğramıştır. Kadını gör- mek için Amerikanın dört tarafından binlerce seyyah akın akın Zargmond'a gelmektedir. .F_—.——_.-_E-—_ İSTER İNAN İSTER İNANMA! eskiden ilâç satan, için ne kadar |Orada yaz İstanbulun sonbaharından | (En fazla sıcaklık Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu için Bugün Konamadı Röportajları (Baştarafı 1 inci sayfada) ı Aydında sıcaklar yüzünden akşa “ | mın saat dördüne kadar sokaklar ten- badır. Yalnız iş adamları, hükümet me“ murları sokaklarda görünüyor. Manisa- da da vaziyet ayni... Akşama doğru ha- ; fif bir rüzgâr çıkınca, dağı saran kızgınt bava şehre yayılarak halkı fena halde bizar ediyor. Denizli halkının şikâyeti fazla değil- dir, Halk tarlalarına çekilmiştir. Ova * | ya çekilenlerin zevklerine pâyan yok. | biraz daha iyidir. İzmire gelince: a Cani yandığı için İzmirin yazdan de- vamlı bir şikâyeti var, Gölgede 38 - 41 dereceyi bulan yakıcı sıcaklar - halki mütecessir etmekle beraber korkutmu * yor. Asıl korkulan nokta, hava tazyi * kinin artmasıdır. Hava tazyikinin arte ması, halk arasında zelzeleye başlan * Biç sayılır. Hava biraz sıkıcı oldu mü berkes birbirinin yüzüne bakıyor. Zel- zele korkusu halkı öyle sarıyor ki, Ev” velki gece saat on bir sularında hafif bir zelzele farkedilince hemen herke « sin rengi atlı Akla gelen başa gelir, dedikleri gibi zelzele de vehimlerin ü « zerine kapkara bir korku gibi çöktü. Halkımızın korkmakta — hakkı var. Dün gece yarısından Bsonra 1,47 ve 3.15 de iki defa zelzele olunca iş ciddi- ye bindi. Evlerinden şüphesi olanlar, yazın tarasalarda yatanlarda renk kal” madL Yataklar yavaş yavaş evlerin alt kat odalarına naklediliyor. 4 Şiddetli sıcaklardan mahsullerin bi- le şikâyeti var, Yağmur düşmeyince bir Kisım mahsuller epeyce zararla karşı < 4 laşlı. İşin garibi şu ki, bugünkü halde tarlalarda iki kısım mahsul var, l Biri: Yağmur istemiyen üzümler ve incirlerdir. Hâvalar çok sıcak gittiği İ- çin üzüm mahsulü vaktinden üç hafta önce idrak edildi. Şimdi sergiler başla” mıştır. Üzüm mahsulü sergide iketi yağmur düşerse memleketin on milyon Krası mahvolur. İncirler için de ayni mahzur vardır. Yağmür incirleri kurte landırır. Diğeri: ğmur isteyen tütün mah * sulüdür. Köylümün gücü tarlasını su “ lamağa, tütün mahsulünü dilediği şe * kilde bakmağa müsait değildir. İş Tan- rının yağmuruna kalmıştır. Yağmur yâ ğarsa on İki milyonluk — tütünlerimi: kazanacağız. Ancak tütünler için bir t& selli noktamız vardır. Mahsul bereket* lidir. Üzüm mahsulünün sonu eylülün on beşinde alınacaktır. Hemen — şimi yağmur düşerse üzümün zararı az olü” cağı gibi tütün tarlalarını altın reni kaplar. Eğer yağmur eylülün on be « şinden sonra düşerse bu takdirde üzül mahsulünü kazanırız. Tütünler geç d€ ©| olsa inkişaf imkânın: bulurlar. <ü Görülüyor ki yağmur istemiyen Ü * | züm mahsulile yağmura ihtiyacı oh: ğ tütün mahsulünün menfaatleri karş: rlada bilt Hava mütehavvil ve bulutlu Dün hava mütehavvil ve bulutlu 014" rak geçmiştir. Rüzgâürlar şimal iştikl” metinden saniye- de azami G metre sür'atle lesmiştir. Hava tazyiki 756 yı — göstermiştir. 80, en az sıcaklık ta 20 olarak kaydedilmiştir. İ Bugün yurdumuzun Trakya ve giğef mintakalarında gökyüzünün açık, arı0 yerlerde bulutlu - geçmesi, rüzgürl çble cenubi Anadoluda cenubi, Egede £#” ” diğer yerlerde de şimali istikamettt " | ta kuvvette esmesi muhtemeldir. Göüneş İkiadi : 16,17 — Akşam : y Yalıs —: 221 — İmsak 3 17 Rumi sene 1353 — Arabi sene Hızır. 86