Sonra, istediğiniz her hangi bir mem- Jekette . yeter ki uzak olsun - sizi ke- mali memnuniyetle serbest bırakaca- - ğiz ve sizden süküt etmeniz için de hiç bir vaat istemiyeceğiz. Çünkü bundan otuz, kırk ay sonra, bugünkü 22 kânu- Nü e 1908 tarihinde, hiç şüphe gö- türmez bir kat'iyetle, vefatı tesbit edil- Miş olan yüzbaşı Andr& Narı mek gibi bir cür'etkârlığa t decek olursanız, sözlerinizi meçhul bir sergüzeşiçinin, yahut — dolandırıcının sözleri telâkki ederek sizi doğruca ha- shaneye, hem de iki üç seneden daha fazla bir müddet için tıkacaklarını siz de pekâlâ bilirsiniz. Şu halde, süküt e- deceksiniz ve kendinize, sakin ve &â. kit yeni bir hayat hazırlıyacaksınız, Bu yeni hayatımnızın tatlı ve mes'ut bir ha- Yat olmasını ve bugünkü ömrünüzü hi- tama erdiren kazadan pek çok defa da- ha az feci kazalardan bile âzade olma- &m; temenni ederim. Bu sözleri büyük bir kayı dinledim. tsızlıkla eğildi ve bana: rusunuz, efendi? sordu Avucunuzun ne de n İ Yat ediyorum. evabımın böyle olacağ kinin canını sıktığını rdüm, Dudaklarını isir Suğa sola, müphem bir güz gezdirdikten SOnra: — Daha iyi bir cevaba intizar edi- Yordum, dedi. S m bustakındığınız mütaveat tavrı bemim. hiç işime gelmiyor. Bizim kimler oldu- Bumuzu lütfen derhatır ediniz. Burada he cellâd var, ne de mahküm. Sizden beklediğimiz şeyi ya serbestce redde- der, ya serbestce kabul edersiniz. Karşımda bu kadar garib şekilde ifa- dei meram eden'bü adamı şaşkın şaşkın îfyrediynr ve susuyordum. O ısrar et- ü ze açıkca söyliyey — Tekrar ediyorum, efendi, Yüzbaşı Ândre Narey'nin ölümüne ve bir kaç Bene sürecek rahat ve tatlı bir esaret aYatı mukabilinde onu istihlâf etmeğe ü rızanızla muvafakat ediyor mu- sSunuz? _Amk anlamak için bir gayret sarfet- Miyordum. Omuzlarımı silkerek cevab Verdim, — Hayır! Marki (Gaspar) başını salladı: — Efendi, hata ediyorsunuz, dedi; Sert ve cevval gözleri, tenkidkâr ba- a çehremde dola: rdü, a ediyorsunuz efendi. Sinnimin bana behşettiği selühiyete islinaden si Ze, bir büyük babanın, küçük çocuğu- Ha hitab etmesi şeklinde hitapta bulun- TMama müsaade ediniz. Hiddetinize Fransızcadan tercüme edebi rör-an Sert ve cevval gözleri tenkitkâr ba kışlarla — çehremde — dolaşıyordu. — Efendi, bu işi bir an evvel bitir- mek ve daha açık koönüşmak ister misi- niz? O halde dinleyiniz. rafı yok. Ancak, bu basit komedinin bi- rinci perdesi için sizin bana muavenet elmeniz şarttır. Size ald zannederek nü rızanızla kabul e—lh Maksadım, demin de söylediğim, vec-| gümecekleri sahte cesedi, peri masal- ile Toulon makamatı askeriye ve mül-|larında olduğu gibi, değneğimi doku- fkârı umumiyeyi sizin âkı-|narak bal kabağından çıkaramam. Ger- ktır. Sizi ölü|çi, onu, buna yakın bir usulle yarata- vefat üÜmühaberinizi |cağım; fakat sizin bana muavenet etme- yazacaklar, mezarımızı kazatı rvesi-|niz ve, tekrar ediyorum, istiyerek ve zi içine gömecekler. Bu sayede hiç kim.|serbestce muavenet etmeniz 'lâzımdır. se gelip sizi bu evin içinde aramıyacak| Gittikçe artan bir hayret ve üzüntü ve siz de, biraz evvel vaadettiğim g.bı.' ile dinliyordum, Tam Marki sözünü başldı iklimlerde, serbestii tâmmızı ik-/ tirdiği anda Kont (Fransuvâ) ve Vi- tisab edeceğiniz güne intizaren, muvak: !kfım (Antuvan) aynı zamanda başları- katen bu evde oturacak ve bizimle be-İn: çevirerek ona baktılar ve, sanki be- raber, bizim yaşadığımız hayatı yaşıya-|nim anlıyamadığım bu sırrn izahı on- caksınız. Sizin gibi bekâr, çoluğu, ço-|ları birdenbire tenvir etmiş gibi, göz. cuğu ve âaile yuvası olmiyan bir adam|lerinde âni hir şimşek çaktı. için bu söylediklerimin hiç fena bir ta- (Arkası var) serereseecan ga ssasesasAAAA Tek, Fakat kat'i çare Ölüm korkusu Yazan : Peride Celât Ölmek istemiyorum, ölmek Hasta, köşkünün caddeye doğru uzı - yan tarasında geniş bir koltukta oturu - yordu. On sekiz yaşından fazla göstermi yen bir genç kızdı. Dizlerinde & vardı. Başını halsizce arkasına bırakmış- tı. Gözleri dalgın etrafına bakınıyordu, Asfalt cadde daha pek erken çin tenba idi, Ağaçların hafif hafi ları hışırdıyor, kelebekler pek yakından birbirlerini kovalıyarak uçuyorlar, güneş tarasın caddeye inen mermer merdiven lerinde, nakışlar işliyordu. Bir aralık| kendi k e «bahar geldi> - dandı ve birdenbire yüzü ıztırapla b ruştu, gözl. i kapad. Bu mevsimin ve- remliler için tehlikeli olduğunu biliyor - du. Düştüğü karanlık uçurumdan fırla - yıp kurtulmak istiyon bir kazazede telâ- ile koltuğun iki yanını sıkarak silkindi. | Gözlerini açtı. «Ülmek istemiyorum, öl - mek istemiyorum. diye inledi. Üç yıldanberi hasta idi ri ölümü düşünmediği gün yoktu. Bazan ateş yükselip kriz geldiği zamanlar ken- dini derin siyah bir kuyunun kenarında bulur ve feryat ederek uyanırdı. Kaç ke- re de yüzünü kapatmak istiyen siyah bir elin gölgesi karşısında «yaklaşıyor, yak- laşıyor» diye titriyerek çırpınmıştı. Öl - Tecrübe edenlerden sorunuz! — | Baş, diş, adale ağrılarile üşütmekten mütevellid bü- tün ıstırablara karşı yegâne müessir tedbir bir kaşe GRİiPiN almaktır. Mağlüb oluyor ve kadere karşı isyan e.l[Mldeyl bozmaz, kalbi ve böbrekleri yormaz| MYorsunuz. Halbuki, kader, insanların iSyanlarına ve feryadlarına karşı ga-! Yet pişkindir. Bu çocukca hareketi si Z€ yakışlıramıyorum. Meydan okur gi- 1 savurduğunuz bu «hayır» kelimesi- Ti sarfederek bizi çok müşkül bir va- ı_'"te soktuğunuzu — zannediyorsanız Şanılıyorsunuz, Size teklif ettiğimiz bu hakiki aftan farksız çarei halli reddet- Je bizi ilzam ettiğinizi zannedecek batıl düşünmezsiniz sanırım. Ne olursa olsun sizi öldürmiyeceğiz, bu TMuhakkak. Fakat kan dökmekten duy- üz nefret bissini bu derece istis- da kalkışmayınız; zararlı çıkarsı. k Kadınlara ne kadar az ehemmiyet 'erdiğimiz! gördünüz. Hepimizin selâ- Ü namına, sevdiğiniz kadının, sözüm '& namusunu feda etmek bizim için g:îieı bâsit bir iştir. Bu işin ne kadar t olduğunu siz de biliyorsunuz, bi- 92 evyel yanınızda münakaşa edildi. Mx!:u sefer de Marki omuzlarını silkti, » &2 sustu, tekrar başladı: cabında günde 3 kaşe alınabilir Em Eytam B Depozitosu Esas No. Yeri No. su Nev'i eg — —— —— — —— C10/5 — Beyoğlu Bedreddin mahal- (5,7) Abuaf apartımanının lesi Orta Şimal sokak, 5 No. h dairesi, 46 — © 1079 » » » — 9.No.h dairesi #i C 19 Galatada — Azapkapı — Şehit Mehmetpaşa mahallesi Ka- (6,8) Eski kereste fabrikası lafat yeri cadde ve sokağı binası 182— 157/1 — Şişli Meşrutiyet Mmahallesi (5,7,55) Meşrutiyet apartıma- Küçükbahçe Sok. nmın 1 No, h dalresi — 17 — 254/12,13 Galata Kemankeş mahallesi — (21) —Manokyan hamı 2 inci Halil Paşa Sok. kat 4, 5 No, lı odalar 34 — 302 Küçükpazar, Rüstem Paşa Balkapanı G4) — Dükkân 35— Yukarıda adresleri yazılı emlâk 1-3 sene müddetle kiraya verilmek üzere açık arttırmaya çıkarılmıştır. İhale 2/8/987 pazartesi günü saat 10 dadır. İsteklilerin bildirilen gün ve sa- ttte depozito parasile şubemize gelmeleri. — (4094) mek.. Müthiş öksürüklerle göğsü parça - çalanarak, rüyalarına giren siyah derin kuyuya yuvarlanmak, 0 büyük koörkünç ele nihayet teslim olmak.. Bu ne müthiş bir şeydi... Eğer böyle olmasa belki © kadar korkmayacaktı. Gözlerini semaya kaldırdı. Sanki orada bütün korkusunu, şikâyetlerini anlatmak istediği birini arıyordu. Birdenbire ayak sesleri duyarak başını yola doğru çevir- di. Karşıdan küçük bir kız koşarak geli- yordu. -Başak rengi saçları, gök mavisi gözleri vardı. Pembe yüzü neşe içinde parlıyordu. Hastayı görmeden geçip gitti, genç kız onun arkasından uzun uzun baktı. Aradan kısa bir müddet geçti. Demin küçük kızın geldiği ayni istikamette bu sefer başka bir çocuk göründü. Ve biraz yaklaşınca hasta hayrette kaldı, Ayni ba- şak Tengi saçlar ve gök mavisi — gözler. Yalnız bu, kızdan daha küçüktü ve erkek- ti. Sonra pek küsi bir hali vardı. Biraz evvel ağladığı gözlerinin kırmızılığından belli idi. Tarasın önünden geçerken başı- nı kaldırdı ve genç kızı görünce birden- bire durdu. Mavi gözleri ümitle parlıya- rak: — Abla, diye seslendi, buradan bir kı- zın geçtiğini gördün mü? Hasta «evet» demek ister gibi başını salladı. Çocuk sevinerek: «Ne tarafa git- ti, dedi, gösterir misin?» hasta elile bir hareket yapacak oldu. Çocuk «yok, yok diye atıldı. Ne olur yola in de iyice tarif | et.> Genç kız çocuğa evvelâ hayretle baktı. Fakat sonra gülümsedi. Kızın dümdüz gittiğini, bunda tarif edilecek bir şey ol- madığını bildiği halde kendi kendine <e- vet ona yolu İyice tarif etmeliyim» diye marıldandı. Ne zamandanberi kendisine edilen yardımların altında ezilmişti ve şimdi bir başkasına faydalı olabilmek, Hem tuhafına gidiyor, hem de ona garip bir sevinç veriyordu. Çocuğa yavaşça <«geliyorum» diye seslendi. Sonra üzerin deki örtüleri seri bir hareketle itti. Kol tuğun iki tarafına istinat ederek yavaşça yerinde doğruldu, sallana sallana merd!- istemiyorum!'» venlere doğru yürüdü. Kalbi birdenbıra çılgın bir şekilde çarpmıya başlamıştı. Eta rafı sanki beyaz bir tülün altından görü- yordu. Fakat o bunlara aldırış ü Merdivenleri parmaklıklara tutuna tutue na inmiye başladı. Aşağıda gözleri vinçle ışıldıyarak kendisini bekli ziyetini belli sordu. Yola ir rak« nereden, ye, telâşla — soran ru kıvrıntısız, &: gB dümdüz u di. İşte dedi bu yol boyunca gittir. Çocuğun birdenbire yüzündeki tebes- süm kayboldu. Belki bu tarifin daha tafe silâtlı olacağını ummuştu ve şimdi göz- lerinde hepsi bu kadar m:? demek istiyen bir mana vardı. Yüzü gene eski meyus halini aldı, gök mavi gözleri bulutlandı; «Ben onu bulacağım, ben onu bulacağım» diye, söylenerek koşa koşa oradar uzaka laşi Hasta bir müddet onun arkasından baktı. Gözleri parlıyordu. Sarı yüzüne hafif bir pembelik gelmişti. «Ona yolunu gösterdim» diye, mırıldandı. Sonra dönüp merdivenlere doğru yürüdü. Fakat daha ikinci basamağa ayağını atmıştı ki bir » denbire vücudunu bir titreme sarstı. Sanki kuvvetli bir el omuzlarından itti ve oraya, merdivenlere yığılıverdi. Düşer düşmez: «Aman Allahım diye, inledi. Ba- na merhamet et, beni ölümün korkunç..» Birdenbire sustu ve gözlerini kapadı. Yüzündeki acı, muztarip mana kayboldu, gülümsedi, Göğsünün üzerinde düşerken hissettiği müthiş ağırlık hafiflemiş, bol bir ışık yağmuru gözlerinin içini doldur- muştu. «Ne kadar aydınlık, ne kadar ay- dınlık'» diye, içinden söylendi. Önünde etrafı pembe beyaz çiçeklerle dolu bem- beyaz bir yol açılmıştı. Sevinçle titriye. rek bu yolü doğru atıldı.. Biraz sonra iki çocuk elele tutuşmuş yoldan geçiyorlardı. Bunlardan biri yol « dan ilk geçen küçük kız, öbürü de hasta, ya yolü sora çük ağlandı. Çocuklar tam tarasın nden geçerken gözlerini merdivefilere doğru çevirdiler. Ve bir « denbire dehşetle geriye doğru sıçradı » lar. Merdivenlerde kıvrılmış, hareketsiz yatan bir vücut görmüşlerdi. Bu, karanlık bir kuyunun dibinde, yas hut siyah bir pençenin tazyikinde ölüme kavuşacağını sanırken, her kula nasip ol- mıyan güzel bir rüyanın sonunda hayatın kapısından çiçekli bir yola çıkarak bekle. diği neticeye kavuşan hasta kızdı. Ebedi ve mes'ut uykusunda mermer merdiven. lerin üzerinde yatıyordu. Elleri ileriye doğru uzanmıştı. Güneş Tahat bir yas « tığa koyar gibi mermer merdivenlere bi raktığı başına parça parça dökülüyor. Mes'ut bir gülüşle aralık dudaklarından ince ince çenesine doğru sızan kanlara vurarak yakut gibi parlatıyordu. Küçük oğlan kız kardeşinin elinden ileriye doğru çekerek «işte demin yolu bana o göstermişti. diye, mırıldandı. Son. ra iki kardeş korku ile birbirlerine bak- tılar ve birdenbire koşarak oradan uzak - laştılar, Yarınki nushamızda: İnsan, yılan ve tilki Bir Hind Hikâyesi Rusçadan çeviren: H. Alaz